6 Aralık 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

6 Aralık 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Polonya ıle Rusya dost olunca.. BPolitkaaleminde yeni bir istikâmet belireceğe benziyor Almanıya Fransa ile bir hava paktı yapmıya çalışıyor on günlerde Fransadaki da- | hili vaziyet hariçtekilerin nazarı dikkatini celbedip | durdu. Her halde Avrupanın ye- ni yeni meseleler karşısında hu- dunduğu şu zamanlarda Fransa- da neler cereyan ettiği merak'a takib edilmeğe değer. Deyli Ekspres gibi ötedenberi İngiltere ile Almanya arasında harb olmıyacağını, zaten Avru - pada İngilterenin karışacağı bir harbin çıkmasına da mahal ol - madığını söyliyen İngiliz gazete İki devlet arasırda leri bugünlerde Fransızların bir. leşerek harice karşı - küvvetli ve birleşmiş bir kütle halinde gö - Tünmeleri lâzım olduğu, İngiliz dostluğu için böyle birleşmiş ve küvvetli bir Fransanın lüzumunu ileri sürüyorlar. Deyli Ekspres'in yazdığına gö re Alman devlet reisi hariel iş - lerde mütehassıs olanları toplı - yarak uzun uzadıya müzakere - lerde bulunmuştur. İngiliz gaze - tesinin dediğine göre bu toplan- tıda başlıca tetkik edilen mevzu bundan sonra Almanyanın alaca- İi vaziyetin ne olacağıdır. Ayni zamanda Avrupa matbu - atının ileri sürdüğü fikirlerin Muhtelif olması az manalı değil- dir, Bu hususta Deyli Ekspresin say- dığı noktalar şunlardır: 1 — Fransa ile Almanya ara - sında bir anlaşma oldu. İki taraf- tan müşterek beyanat — şeklinde taahhüd ediyor ki bundan sonra birbirlerinin toprağında — gözleri yoktur diye, İşte bu müşterok be- yanalı imzalamak üzere Alman 2 — Almanya ile Lehistan ara- sındaki münasebata bir soğukluk gelmiştir. Çünkü Lehistan ile Ma- | aristan taksimden sonra kalan Çekoslovakyanın zararına olarak aralarında müşterek bir hudud tesis etmek istemişlerdi. Alman - ya buna razı olmamıştır. Bunu nüzerine Lehlerin Berli- ne karşı olan vaziyetlerinde bir soğukluk baş göstermiştir. 3 — İngiliz başvekilinin Roma- yı ziyarete gideceği artık anla - şıldı. İngiliz başvekilinin İtalyan tahdidi mevzu olan hava silâhlerı ndan bir Alman filosu payltahtına gitmeğe karar ver - mesi Berlinde ehemmiyetle kar- gılanmış ve çok alâka uyandır - mıştır. İşte İngiliz gazetesinin yazdığına göre Alman devletleri- nin haricf işlerde mütehasııs o < lanları topliyarak gi noktalar üzerinde olmuştur. Şimdi Fransada olan hâdiseler karşısında Alman matbuatının ne düşündüklerine gelince; Alman gazeteleri Fransız başvekili Da - laiyenin takib ettiği hattı hare - keti çok yerinde buluyor. Uzun bir zaman için artık is- tikbale kalmış olacaktır. Bundan sonra Almanya ile Le- histan münasebatı ne şekle gire - ceği de Almanya ile iyi geçinmiş olan Lehistan şimdi Rusya ile münssebatını düzelterek yeni bir istikamet tayin edecek görünüyor. Eğer Macaristanla Lehistan a- rasında müşterek bir hudud te- sis etmek için Leh ordusu haki - katen Çekaslovakya arazisine gi- recek olursa orada Çek askeri değil, Alman ordusile karşılaşa - cak diye Berlinden Varşovaya görülüyor ki Lehlerle Almanla - rın kaç senedir devam edegelen münasebetlerini soğultmuş olu - yor. Lehistan bundan sönra Rusya ile dostluğu kuvvetlendirmek is- terken ve Moskovanın da Varşo- va ile dost olmak istediği görü - nürken Alman mehafilini düşi düren diğer mühim nokta İngiliz baş, vekilinin Romaya gideceği - dir. İngiltlre ile İtalya arasındaki anlaşma artık filiyat sahasına çıkmış bulunuyor. » aarlan amele vahşi İngiliz başvekilinin — son za - manlarda İti ile yakınlaşma- (Devamı 7 inci sahifede) Bilmecesi «Sun Telgraf» çocuk ekuyucularını da allkadar edecek bir bilmece serisi tertip etmek üzere hazırlanmışlır. Bu bilmecelerimiz ayın onundat İtiba - ven başlıyacaktır. Her hafta pazartesi güÜ gazelemizde bir eçecak bilme- cesli neşredeceğiz. Çocuk okuyucula- Tamız bu bilmeceleri halledecekler ve hal şekillerini gazetemize gönderecek- derdir. Cevablar bususi bir heyel ta - rafından taznlf edilecek ve kur'a çe- kilecektir. Kazananların bir hafta sarı- Takt parzartesi zümü Hân - edilecektir. Bu küçük okuyuculara gayel kıymetli hedizeler vereceğiz. Bu süretle her hafia pazartesi günü Son Telgraf sütunlarında yeni bir bil- mece neşredilecektir. Bu yeni müsabakamızın çok me - yaklı ve heyecanlı olması için. şimdi - ye kadar hiçbir yerde çıkmamış çek Güzel şekiller düşündük. Hediyelerimizin neler olduğunu ve bilmoceler hakkındaki — fazla tafsilâtı hariciye nazırı Parise gelecekti. haber gitmiştir. İşte bu haller — Şimdiye kadar hiç ağır bir hastalık geçirdiniz mi?. Hekim karşısındaki ilk ürperme, — yüze dağılan kızıllık yavaş yavaş gidiyor ve hasta konuşmağa başlıyordu. çekingen duruş, — Hiçbir hastalık geçirmedim doktor. Büyük, ağır, uzun değli; en kısa, en çelimsiz bir hastalık görmedim. İnanır mısınız? Bugün, kendimi bildim bileli, yeni doktora geliyorum. Mideme şimdiye kadar bir aspirin bile inmemiştir. Doktor şaşarak dinliyordu. Ve. limeyi söylerken doktor: — Öyle ise buraya niye geldiniz?. der gibi bir saniye durakladı. Sonra sordu: — Şimdi neyiniz var?. 'Yirmi bir yaşının bütü da cevabını verdi: — Şimdi çok kötüyüm doktor!. — Neyiniz v. — Ben de bilmiyorum. Fakat çok... Çok hasta- civelekliğini gözlerinde alevlendiren ve gövde kıvrımlarına top- layıp dirilten genç kadın şakıyan bir sesle bunun hasta son ke- 'yordu. buzünlerde yaracabız. tün incelikleri birden göze çarpıyordu. Sesindeki bayıltkanlık, ezgi, yavaş yavaş coşuyor, dolduğu kulaktan kalbe ini- bir derdi anlatırken bile owsa, Doktor da ayağa kalklı: — Kendinizde ne duyuyorsunuz? Haşta, odanın içinde bir iki adım attı. Aralıkta- &i kapıdan röntgen odası gözüküyordu. Kenarda birden — bir masanın Ü; yor musunuz? ide birçok tüpler, şişeler, Uâçlar, mikroskoplar vardı. Onlara baktı baktı sordu: — Doktor siz yalnız iç hastalıkları Jle uğraşmı- Doktor bu soruştaki inceliği sezdi: — Evet, iç hastalıkları. Arada rötngen ve ufak tefek bazı tahliller de lâzım olur. Hastayı şuraya !Meraklı Şeylerl | ZAVALLI KAPLAN! Haytet etmeyiniz. Yalmız imsanla - rin değil, bayvanların da zavallısı e- | dar. Aiisak: İşte bir kaplan y Bir insan tarafından yenllı Zavallı kaplı rih hayvanat b çesinden kaçmıştı. Civardaki ormanda | dolaşıyordu. O sırada armandan ge - | gen bir amele kendisini gürdü ve ta - | bancasile öldürdü. — Hemen — oracıkta bir ateş yaktı, kızarttı. Afiyetle Yedi. Kaplanı aramaya cıkan bekçiler ne- den sonra kafasını, derisini, ellermi ve ayaklarını bir çukurda buldular. Tuhafı şu ki kaplanı öldüren ve kr- bir hayvan —et | yediğinin Tarkında olmamış... | KSMEYİNİZ, MATMAZEL... — | Avrupada, en çok delelo abonesl | olan memleket İsveçtir. Stokholm aha- ilsinin üçte birinin / telefonu — vardır. Götenbürz ibi bir şehirde ise yüz | kişiye 18 telefon ciharı kabet etmekta- di. Osloda 20. Kopenhazda 14. Bu, Landrayı, Parix ve Berlini ge- vide bırakan bir tekordur. Yalnız birleşik Amerikada fazla te- lefan cihazı vordır. Vaşington ve San- fransiskoda yür kişiye 25 teleton ale- &i Hsabet eder. Nevyork, Stokholm gi- bidir. Yani üçte bir... İsveçlilerin senede, en aşağı 152 de- | fa telefonla muhabere ettikleri hesap olunmuştur. Amerikalılar, senede defa felefon etmekle rekoru kazamı - yarlar ve Avrupanın en ax könuşan milleti İsvicreliler, Macarlar ve Polan- yaldardır. Bir Varşovalı. senede an- gak 15 defa telefoüla mühabere eder. Fakal sarı irk, bu. İstalistik 9in en sonunda zeliyer, Jepenyada, yüzde dört kişinin telefonu vardır. SU ÜZERİNDE İZDİVAÇ yrusu. | Nevşork şehri yeni hir moda çı « kardı. Bu, şüphesiz diğer şehirler ta- ralndan da kabul ve tatbik oluna » cak. Bu moda nedir. biliyor. musunuz' Su üzerinde trdivaç.. Birkaç sene eyvel tayyarelerde, de- nizaltı gemilerinde evicnenleri İşit - dik. Fakat, banyo kostümü ile ve su - yün içinde Aükâhlarım — kıydıranları duymadık... Nevyork belediyesi, moşhur. Palm- Riş plâjında bir yube açmaş ve bir ml- tayin elmiş, Banyo ederken tanışan, seviyen çifi- | ler sudan çıkınca, kurutanmaya ü - zum görmeden uİkâh memurunun & - nüne Kidiyorlar, akldleri — lora ettiri. , Florld belediyesi bunu mah- düşünülmeden — karat dadivaçların uzun müddet devam elmiyeceğini nazarı — dikkale almak lâzım geldiğini ileri sürmüş.. (PlâJ evlenme memüru) na müra- enat edecek çiftleri hazı farmalitaya, Yâbi tatmaya karar vermiş. Bu da örijinal bir şey: İlk evvel çifder, nihayet bir haftadanberi ta - aeştıklarını İsbat etmek mecburiye - tinde. Sonra mali variyetleri hakkın. da gahih malümat vermek... Buna rağmen, bu yeni usul evlenme gök rağbet görmüştür. — Terrilerden başka şikâyet oden de yok. Sade may- ye ile evlenme modası çıkalı gelin el- Disesi yaptıramlar azalmış.. POSTA CİNNETİ hattâ bütün edki ; dünya sevdulilarının yakinda Venesi- | ellâya Heret eimek #stiyecekleri mu- hakkak... Sebebi gayet basti... Bu dün- ya cennetinde, sevdalılar arasında li Hi olunan (muhabhetname) ler, bur dan böyle, adi mektuplara yapışlırı - lan pulların yarısımı yapıştıracaklar. dır. Posla umüm müdürlüğü ba kararı, bülün şubede tamim elmiştir. Yalnu | bir formalile var: Bu mektapların | zarfları penbe olacak ve sevziden buy- | ka bir şeyden — bahsalunmuyacaktır. | Aksi takdirde mektap — zönderenden veya alandan, adi bir mektup üzerine yapıştırılması Kzım gelen pulün 509 | melsli cez> alınacaktır. YOSMA ananaamnnamımız N0. — 4 — mezaman Yözam ETEM İZZET BENİCE gaa sazamazı de lâzım olacak. Fakat siz, hastalığınızı daha söy- lemediniz. Anlatın bakayım?.. Nisan güneşi gibi birden kapanıp açan ergen ni bir noktaya bağladı. — Doktor.. Diye titriyen sesile anlamağa başladı: — Başım.. başım. Bütün dendim başımda, Baş- ka hiçbir şeyim yok. Ne varsa hep başımda, — Ağrıyor mu?.. — Her zaman değil. Arada bir ağrıyor. Hem de öldürecek gibi, kafatasımı çatlatacak gibi ağrıyor. Sonra günlerce ağrımıyor, fakat bir dolgunluk, bir ağırlıktır kafamda gidiyor.  Kara Kedi... O gece, yemekten aönre dışarı çıkmak, Cennet bahçesine kadar gidip biraz hava almak istiyor - dum. Birdenbire hava bozdu, sağnak- tan boşanırcasına yağmur yağmı- ya başladı. Tabii odamda kapan - mıya mecbür kaldım. Nası| vakit | geçirecektim?... — Yarı kalan hikâyelerimden birini tamumlıyayım bari. Dedim ve yazmıya başladım. Odada benden başka kimse yok- tu. Ankaradaki bir doslumun gön- derdiği kocaman bir kara kedi, kadife koltuğun üzerine uzanmış, derin bir uykuya dalmıştı. Oturduğum evin bir tarafında yaşlı bir bahriyeli, öbür turafın- da da şüh, hoppa bir kadın oturu- yordu. O, her gün sabahları bal- kona çıkar, şen kahkahalar salı> verir, satıcılarla alay eder, gelip geçenlere takılırdı. - Kollarındaki sahte altın bileziklerin — şıkırtısı yalnız beni değil, kara kedimi de ginirlendirir, hiddetini kabartır, mırıldanmıya başlardı. İsminin Jülide olduğunu kapı- cıdan öğrendiğim bu şüh kız, her gece odasına bi rbaşka erkek ka- bul ediyordu. Ara sıra - içip içip sarhoş olduklarını, kavga ettikle- rini, bağırıp çağırdıklarını işiti - yordum. Fakat ne diyebilirdim? Herkeş evinde bağıcıp çağırmak- yıp, eğlenmekte ser- Bi? Sükünet devam ediyor. Yazıyo- rum... Kara kedi birdenbire göz- lerini açtı. Başını kaldırdı, sivri kulaklarını kabarttı, - Pencereye doğru bakıp diclemiye başladı. — Kara kedim, dedim. Söyle ne var orada, ne görüyorsun?... Kara kedi, hâreketsiz durüyor, ara kulaklarını - oynatıyor, garib garib yüzüme bakıyor, ane ladığını anlatmak istiyordu. Birdenbire dört ayağının üze - rinde doğruldu. Başını eğip kuy- | ruğunu uzattı ve koltuktan aşağı atlıyarak pencereye doğru yürü- dü. Ön ayaklarile çerçeveyi tır - malamıya başladı, sanki pencere- nin kanadını çaçmak — istiyordu. Sonra sağda, duvarın — kenarına gelip durdu. Gözleri cam gibi par- hyordu. — Ne var, kara kedim?... — Mirnav! Dalma duvara bakıyor, gözle - rini oradan ayırmıyordu. -Acaba ne görüyor, ne işitiyardu? Her halde bir şey vardı, bir şey hisse- diyrdu. Fakat ne? nim anlıyabilmeme, ne de onuu anlatabilmesine imkân vardı. Yazımı bırakıp etrafı dinlemi- ye başladım, ne bir şey işitebili- yor, he de görebiliyordum. Sadece kara kedinin halini tarassud edi - yordum. O, birdenbire korkunç bir şey gürmüş gibi geri çekildi, saklana- cak yer aramıya koyuklu, nihayet şey düşünemiyorum; iş yapamıyorum; lâpa oluyor. Birisinin söylediği tek kelimeyi din- leyemiyorum. Sanki o tek kelimeyi sığdıracak ne kulağımda, ne başımda yer yok gibi geliyor ba- na. Arada bir bambaşka şeyler de oluyor: Durup dürürken başımın içi boşalıveriyor saniyorum. O vakit beynim kafatasımın ortasında yumurta gibi kaskatı katılıp kalıyor. Göz kapaklarım kalınla- şıyor. Düşünemiyorum, unutkan bir adam oluyo- . Bunu ne be- | , Yazan: MURAT KAYAHAN l oturduğum koltuğa atılarak arka- ma sokuldu. Doğrusu, onun bu hali beni de İ korkuttu. Yarabbi! Ne oluyordu, vücudü baştan a- Haftalık Fransızca «Voila» mec. muasının sön nüshasında Afrike - gn Darlak yaylâsında yaşıyan Rodhesbere dair bir yam gördük, İbu enteresan yazıyı aynen alıyo - Dostlarımdan birisi: «Darlak yaylâsında bulunan Radhes'ler Hindi Çininin pok ga rip âdetlerine, an'anelerine el'an İriayet ederler. | Radhesler çok sakin, çok muti ve çok vefakârdırlar. Bunları gör- miye giderseniz boşuna vakit kay- betmiş olmazsınız. Çok istifade e - dersiniz. Yalnız pirinç içkisinden sakınınız. İçerseniz bile bile fazla irlerim rum. Gözlerim baktığı yerde takılıp kalıyor. Ser- semliyorum, aptallaşıyorum, ayakta bir gölge gi- bi dolaşıp duruyorum. Doktor bütün Sordu: bunları özenle dinledi, dinledi. — Başka hiçbir şeyiniz yok mu? -li — Hayır. — Boyun damarlarınız ağrıyor mu?.. — Siık sık bademeikleriniz ağrır mıt? — Hayır. — Çok günleriniz nezleli geçer mi?. — Hiç nezle olmam! yım!... Bunu söyler söylemez ayağa kalktı. Bir çift to- puk üzerine en ince bir artistin eli ve harcı ile tut- “turuls- bu fıkırdak gövdede tabiat yapısının bü- amkar buraya yormadansa hepsini burada çıkarıvermek şübhesiz daha kolay ve iyi olur. Ve ilâve etti: — Belki bunlar sizin hasialığınızı anlamak k;in S di üüi n eee ei e n DA el Sanki bulutlarla örtülü, işlemiyen, sisli, paslı bir yükü omuzlarımın üzerinde taşıyor gibi - olu- yorum. Böyle günlerimde iştahım kesiliyor. Ağzı- ma bir lokma yemek sokmak istemiyorum. Hiçbir — Burnunuzda, — kulağınızda, yangılı bir hastalık geçindiniz mi?. Hasta sinirli sinirli cevab verdi: boğazınızda hiç (Devamı var) | | | | yağa kadar tiriyorau. 9'“'” ar W-“._ Ertesi gün ..wvıli ki eve birçok kimaelerif çıktığını işitince xımwwdğğ — Ne vur, dadim. Nt Bekci kayıdaı bir tavirlA ver — Bir şey değii, lımınlııvıMM Katil kimdi?.. w dı. Genç kadin, bolııl" uzun bir altın ifme dürülmüştü. Bilesikleri gerdanlığı boynunda dÜ Odada her şey yerli yeriİN yi Yalnız açık iri gönleri v bir korkunun eserleri du. Komşulardan hw:':.ı görmemişti, ufak bir qmuımşı. Benim karit tesna.. hayvanlar!” taarruzuna kar$! ne yapıyorlar ? kaçırmayınız.. » Demişti. Darlak yay heslerin ancak otuz '”“ Köylerin bazıları dört Pt den ibarettir. Fakat, den boyları o kadar serisi direkler — üzer! n hayvanlardan kendileri domuzlar. geceleri M""' hır. Bu üzerleri samanla * lübelerden şarkı hif Ne zaman önlerinden zel bir kadın sesi işit Otamobil, düz bir yordu. Rehberim — Fil avcıları n Ter, Onlar gelinciye H? lar da şarkı söyler, Ü Köye girince otof Yere atladım. Birafi sonra en yakın R“M_ yül Kulimaıııı çe mnııeı—dı. Şımlırln' kahkahalarına nihaytt kapının önüne mmıı“& kalabalık... Kadınlar, m:rık'ç vi bize bakıyorlardı. Si, yanlarına yıll'*'”" etti. Yukarı nasıl cık"'f;ı veni arıyor, bulamıyO” liy perim güldü, ve bİF benziyen m.m.»;;y di.-Hâlâ uıuldılt maymun çevikliğile e rdl— mandı ve yolu gö nu taklit ettim. lâtla yukarı çıktım- (Devamı 7

Bu sayıdan diğer sayfalar: