6 Aralık 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

6 Aralık 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ATATURK Kış Idırtan fevkalâde hâdise idi , SS u her gören meyus oluyor, çelik Vücudün yatağa esir oluşunu kabul etmek istemiyordu *'* kış ortalacı idi. Ata - Buıuvı teşrif etmiş- Bursa Halkevinde ı;"_'—ı; çok neş'eli bir ge- K L Bursadan İstanbula N“::ırk Bursaya Yalova - : oe Yalovada birkaç gün lleti, * Şef Otel Termali çok . Kendisi için otelde i.hşı?llnr ve salonlar, ban- “““lk Vücude getirilmişti. 0.i:ın ÖOtel Termal'deki K“ 'Esini, ilkbaharda gaze- x_ Ovaya davet eden De- tküı delâletile görmüştüm. Müdürü kıymetli dok- NN Otel Termal'de isti- |Reşad bize banyo daire- "î."' İŞ ve izahat vermiş- Nihad Reşad, Büyük ŞÜN doktorları arasında &”'umu—den ll ay evvel Beyç Babazlığı — Profesör letet Ömer İrdelp teşhis ra diğer yabancı mü- X orların da bir kere K, çt lüzum görüldü. Ge- Atari türkün rahatsızlığı bir h Di tEğredilmişti. Sonları idi. yti igf rç Fransadan Üsadğe Doktor Profesör ALet edildi. Fransız mü- xl”'n:"u" mMüayene - etti. ü Evvel muayene eden İ ç Oların teşhis ve tedavi- h olduğunu görmüş- Balara göre müdavata de- i tavsiye etmişti. nj Ki kaç gün sonra Fran- ddi r 4 qğhı ARL L î P ATK I * üç İstanbul zi- Yaptı. Bu suretle A- Gör defa muayene etti. | şm,j'ı“'n rahatsızlıklarının | takdir ediliyordu. al seyrini takib e- ühden güne vücudden 'şq_z:nun üzerine Profe- başka Viyanadan ismindeki N“'m edildiler. *ı:_u" dokterlar da mü AsYonlar yaptılar “—"wa"# her türlü ted- '*—_.,"%um 'N otuzuncu gü- Raklor Neşet Ömer Poktor M. Kemal ıx“a. “î“——; Belmre '“' Hayrullah ktor Süreyya Röport ıışAn FEYZİ | Hidayet Serter, Doktor M. Kâmil | Berk, Doktor Abrevaya Marmara- h da toplanarak ilk defa bir kon- | Atatürk ağır hasta idi. Millet, için için gözyaşı döküyordu. Mü- davi ve müşavir doktorların ra- porları resmi tebliğ halinde bir , sabah ve bir akşam neşredilmeğe ! devam ediliyondu. Her geçen teb- liğde ümid emâreleri vardı. Ni- hayet ümidimiz artmıştı. Tebliğ- Atatürk'ün son defa Bursayı sültasyon yaptılar. Atamızın o za- | manki sıhhi vaziyetini tesbit vi- filer. Hastalığın vaziyeti, Büyük Şe- fin sıhhi helleri, rahatsızlığın sey- ri tamamile tesbit edilmişti, Mü- davi ve müşavir doktorlar hasta- lığın seyrini bir an takibden hâlt kalmadılar ve büyük hastanın baş ucundan, son dakikaya kadar ay- rılmadılar. Temmuzdan teşrinievvel orta- larına kadar hastalık normal sey- rini takib ediyordu. Fakat Cirrhos denen bu karaciğer ârızasının ne şifa bulmaz bir derd - olduğunu, | Büyük Kurtarıcı'yı bugünlerde | görenler - farkedebiliyor nu her gören meyus oluyor, bu sağlam bünyenin, bu çelik vücu- dün yatağa esir oluşunu bir tür- 10 kabul etmek istemiyordu. Her- kes meyustu. Ümid, Atatür! vücudü gibi, gittikçe zayıflıyor, | iyordu. Herkes meyustu. Onun, bir gün son nefesini ve- receğini düşünmek insamı — çıl - dırtan bir fevkalâde hâdise idi Teştinievvel ayı gelmişti. Son- babırın serin ve yağmurlu günle- ei idi. Günler kısalıyor, güneş kuv vetini kaybediyor, styah, puslu günler başlıyordu. 6 teşrinievvelde, biz İstanbulun kurtuluş bay kutlarken, A- tamız hasta yatıyordu. Teşrinieyvelin ortaları yaklaşı- yordu. Rahatsızlık normal seyri- | ni takib ediyondu. Müdavi ve müşavir doktorlar, bir fevkalâdelik beklemezlerken, 16 birinciteşrin pazar günü sa -« bahı, Atatürkte, âni surette haz- mi ve asabi bazı tehlikeli ârüz | başgöstermişti. Bu asabi ârüz bir- Fakat artımı- hastalık nor- 18 teşrinlevvel pazar günü baş- lıyan bu hazmi ve asabi ârâz, res- mi tebliğlerle hükümet tarafın - dan türk mülletine bildirilmişti. İlk tebliği gazetelerde okuyan | vatandaşlar büyük bir yese düş. müşlerdi. teşriflerin ecid bir intiba ler, yalnız günde bir dafa neşre - diülmeğe başlandı. Ve nihayet, hastalık takrar nor- mal seyrine döndüğü gündü. Teb- liğ neşrine artık lüzum kalmamış, doktorların raporları neşredilmi- yordu. Birinciteşrinin 16 sından son - GÖNLÜNÜ BİR SERSERİYE bir senbahar | İ Bu sene İngilterede müstesna ir sonbahar olmuştur. Söylen - diğine göre on senedenberi gö - rülmemiş bir sonbahar . Çünkü | her sene teşrin ayları İngilterede | soğuk geçtiği halde bu sene fev- | kalâde olarak İkinciteşrin ilkba- | harı andıracak gibi ılık geçmiştir Fakat acaba kış nasıl olacak” İn - giliz gazetelerinde buna dair bir Çok tahminler ve bir çok kahanet- | —— ler görülmektedir. | 934 - 935 senesi kışı da fena ©- ! lacak diye talımin edilmişti. Fa- | kat iyi geçmiştir. Şimdi havanın | fenalaşağını, kışın sert olacağın: | söyliyenler vardır. Fakat bunu kat'i olarak kestirmek mümkün değildir. İngilterede uzun tecrü- beler elde edilmiş bir takım ma - lâmata göre yürütülen tahminb rin çoğu daha ziyade şu ihtima) - lerde toplanıyor. 938-39 kışı her şeyde bir fev kalâdelikle geçecektir. Meselâ öy- le günler olacak ki son derece s0 ğuk olacak. Buna karşı yine ö günler olacak ki san derece ilık tatlı geçecektir. Fakat 928-929 kı- | gi unutulmamıştır. On sene evvelki meşhur kış Av- | rupada unutulur. gibi değildir. | fagikterede yürütülen tahminlere | bakılırsa bu kış öyle soğuklar o - lacaktır ki ön sene evvelki kışın soğukunu — geçecektir. — Hülüsa âde olacaktır. Son derece soğuk günler ve « derece ılık günler, Bu ayın sonunda hava soğu: sak, Cakal kışın şiddeti asıl şi batta kendini gösterecektir. İngiliz gazetelerinin dediği böy- | le, İstanbulda havalar iyi gider - ken kışın soğuğunu düşünmek | hoşa gider gibi değildir. raki günleri böyle heyecanlş, acı ile geçirdik. | Atatürk, bu ilk tehlikeyi bün: l yesinin sağlamlığı ve emsalsiz e- nerjisile birkaç gün süren bir buh- ran devresinden sonra, atlatmış- tr. Bevimli yıldız Rone Sen - Sir bilhavssa yanterı filimlerden haşlanmışcr kârın (Kadınlar Hapishanesi) filmini çevirir - | ken alınan sön resmidir. Güzel artistin bu filimde çok muvaffak oldu Yukandaki rerim san'at! gu söyleniyor. İstanbul Kadınları kadınlardan daha şık giyiniyorlar Parisli “Beyaz esire filmi,, münasebetile Fransız gazeteleri böyle diyorlar Bir fransız sinema şirketinin memleketimize sid bir film ha- zırladığını evvelce yazmıştık Bu filmin bazı kısımları, geçen- lerde şehrimize gelen fransız ope- lan çevrildi. Ge- ri kalan kısmı da, Paris civarın- ratörleri tarafın da Juanvil stüdyosunda çevrili- yor Bir fransız sinema risülesi bu tilmdan bahsederken şöyle diyor: «Vak'a 1900 de İstanbulda geçi” yor. Stüdyo; zarif şark minderle- ri, fildişi ve sedef kalımalı masa- KAPTIRAN CASUS KADIN! Fakat o güzel delikanlı da serserilikten kurtulda| ünyanın muhtelif yerlerin- deki Entellicens Servislerde çalışanlar arasında sevişme Trende buluşup konuşmuşlardı hâdiselari daima büyük bir rol oy- | namaktadır .Bu yüzden — işlerini feda edenler olduğu gibi istikbal- l — Bu müdhiş kadın bu serserinin aşkına kurban gitti... leri, hattâ hayatları bile bütbü- | tün mahvolanlar vardır. (Devamı 6 ıncı sahtfede) | ON TELGRAF—8 | inci Kânun 1828 lar, süslü kadınlarla dolu. O de- virde İstanbulda yaşıyan beylerin, paşaların haremleri. *Bunlar, bir düzine kadar. Hep- Harri Bor | Aîina'—d_a Neler yaptı ? Bu meşhur artist şehrimize gelemiyor artistl | — Meşhur sinema nden | (Harri Bor), Komedi Fransez ar- tetlerile beraber şehrimizde üç | temail verecekli Faka, Harri Bor'un gelişi milli mateme tesadüf ettiği için but em siller geri kalmıştı. Büyük san'at- | kârın, 8 ilkkânunda tekrar gele- ceği ve temsillerini vereceği söy- leniyor ve Fransız Tiyatrosu'nda- ki locaların, koltukların satılma- sına devam olunuyordu. Halbuki' dün alınan bir haber- | de, Atinada bulunan san'atkârın Parise avdet edeceği — anlaşılmış ve satılan biletlerin bedelleri iade slunmıya başlamıştır. Artıst Harry Baur Atina gazeteleri Harri Bor'a x- id yazılarla dolu. Fransız artisti, nükteli ve tatlı sözlerile Atina halkını teshir et - miştir. Hakfkaten Harri Bor, çok güzel konuşur, muhatabına ken- dini sevdirir. Lâtifeleri de boldur. Beyaz Esire filmini çeviren san'- atkâr Vivan Romana Cebelüttarık filminde Si ağır ipek kumaştan yapılmış, sırma işlenmiş roblar giymişler ve gözleri sürmeli. «Rabların en güzelleri hâreli ve firuze, zümcüd, yakut renkli olan- ardır. Csketler al kadifeden yapıl- mıştır ve kaymetli taşlarla süslü- dür. «Bütün bu güzel kadınların baş- larında, ince tülden yapılmış, is- | mini bilmediğim bir başlık vardır. (Hotoz olacak). «Beyaz esire, rolünü yapan «gü- zeller güzeli» Vivian Romans, si- yah saçlarını yukarıya doğru kal» dirmiş ve yukarı söylediğim başlığı Üzerine koymuşur. Sevim- N arstist, yalnız bir şeyden müş- teki: Vücudünü atkan korse, <Vivlan Romans'ın robu beyaz dantelildandır. — Belinde pembe tahtadan bir kemer vardır. «1902 de İstanbul kadınları, Paris kadınlarından daha gik gi - yiniyorlardı. (Devamı 6 meı sahifede) Ölüler Nasıl Gömülür ? Bu, her memle- kette ayrı ayrıdı! er mihlet, ölülerini kend H Aâdetlerine göre gömer. (Hi malaya) da, Kasis mezhe bine mensub olanlar ölülerini ba içinde muhafaza ederler. (Nayas) larda, ağaçlara asar - lar, İtikadlarına göre vücud, an- cak dağıldıktan, kurud'ktan son- ratoprağa gömülürse rubu, gire ceği başka vücudü intihab İçiz vakit kazanmış olur. Hindifler, ölülerini yakarlar ve küllerini Ganj nehrine atarıar. Ölülerin barsaklarından çıkar'lıb kurutulan mocaseti termid . için kullanırlar. Hindliler için inek pek mukaddes bir hayvandır. Fsasen ölü gömme hususunda en enteresan şeyler Hindistanda geçer. Meselâ: 1 — Hindistanda, yalnız müs - | dümanlar ölülerini yıkarlar, gö - merler, Her ölünün mezarı ayrı- | dir. Zenginlerin muhteşem tür | beleri vardır. Mezarlara, türbele ve karşı son derece hürmet gös « ter'ir. Mukades günlerde ziya - | öret eldilr. 2 — Mecüsiler ve sair mu.heb sahibleri ölülerini yakarlar. Ölü, | bir tabuta konulur, yakılacağı | yere götürülür. Bir taş üzerine yatırılır. 3 — Ailesi afradı ve dostları zi- | yaretine gelirler. Üzerine kuru « | muş yağ parçaları koyarlar. | —— (Devamı & incı sahilede)

Bu sayıdan diğer sayfalar: