25 Ocak 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

25 Ocak 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Iİstanbul’un Yerli Meselelerinden Pazarlıksız Satış Kanunu Çarşılarda Nasıl Yürüyor? Fiyatların, Malın Değerinden Daha Fazla Kondu Yazan: — RECAİ SANAY azarlık kalkalı epeyce za- man oldu. Fakat, bu eski itiyadımızı ne dereceye kae dat unutabildik?. - Kafamızdan, kalbimizden, tamamlie silkip ata- bildik mi?, Yoksa hâlâ içimizde, lar ve satıcılar arasında, ya alışkanlığın sevkile, yahud mua; yen bir maksad ve düşünceye da 'anaral yine kaşla göz arasında, ni yapan veya yapmak istiyenler var mı?, Merak ettim, geçen gün, Çarşı- da, Mahmudpaşada, ve diğer bazı Semtlerde, şöyle birkaç s: laştım. Birçok dükkânlara girip çıktım. Her girdiğim dükkânda, iş veriş tarzına göz kulak sonra dükkân sahiblorile Kötüştüm, derdlerini, yana yakıla inden bazı açıkgöz kı ettikleri şikâyer bununla da kalma: mek için dükkân a kadın erkek, yaş- daha yaşlı, daha genç bir Ç Müşterile de hasbihal ettim: tan herkes mem- emnun. Mempun... ü O da memnun... Fakat,. Fakat ayni zar dükkân- Cinin: Derdi vari. Halkın: Onun da derdi var! Derdleri nedir mi diyeceksiniz? Bakınız, size, birkaç saatlik do- h kulağıma n de pek kalabalık günle Yalrız kadım ayak- atan bir kavaf dükkânına . İki dükkâneı, iki ayrı | TMüşteriye iskarpin beğendirmek Ve fiatını uyuşmakla meşgul. Yaşlıca kadım, yanında, on: iki O0 üç yaşlarındaki kıza almak is- |Ki iskarpinin flatını soruyor: Kaça bu oğlum?. kâncı ağız çabukluğu ile kı- ©, kestirme bir cevab veriyor: — Üstünde fiatı yazılı hanım: » kuruş. Kadın yüzünü buruşturarak: A... Evlâdım bu ne böyle, a- teş Bahası, Doğrusu fazla isti - Yorsunuz. Hem sana birşey söy- .:“)'lm mi? Bu İskarpinin tıpkı- “"— Beçen gün komşum Şayeste Ha Tim «......?e kuruşa almış... Ydi sen de o fiata verirsen ala- #okuldur h ükkâncı binbir dil döktü. Yaş- dürldm, hep dediğini dedi ve kâncı fiat kırmayınca kızını 4 çıkıp gitti. ı:)'ldın çıktım. Biraz ileride, tuhafiyeci dükkânına girdim; hz';lııkıııı manikürlü, dudakları dülei ÜSÜ makiyajlı, saçları an. Bençi iki dirhem bir çekirdek bir Tüç * kadın, bir ipekli çorabı evi- erek soruyor: — Bunun daha incesi yok mu? Ç."-yıx bayan, daha incelerinin 'İll'd,-mh'.' olduğundan şikâyet e- Ği için artık yapılmıyor. d_*h'k Beyoğlunda var... Hem buz “TYpası!, Neyse, kaça olacak < Efendim etikette yazılı... dükkânında- Bi Y Pönifaturacı Mü ü AWnç / Etilerde, etiket flatlarma, az, a &. M hi mü: » Çar- hep ahmudpoşa, şurası, burası, “Yni sahne... Nihayet birkaç (Devamı 6 ıncı sahifede) Hazır elbise satan Bir dük kânın içten görünü, gu İleri Sürülüyor VERA Tolstoi'nin Torunu ... Şantözlüğe 'O Gece : “Volga.. Karlı Dağlar | Çinğenelere Veda..,, Diyordu ir Fransız «Bu gece barı- ski Rusy erinden - «Bara girdiğimiz zaman saat saba- hin dördüne yak- laşıyordu. — Dört kadım, tatlı bir ses- le şarkı söylüyor- lardı: - «Volga. Karlı dağlar... Çi genelere veda..», Az sonra, masa- tnuza gelen şan - tözlerden — birini prezante ettiler: — Kontes Vera Tolstoi! Meşhur. Rüs e- dibin torunu. Vera, büyük babasından, hüyatından v mesaisinden uzun uzun bahsetti. — Kendisini son deta gördüğüm zaman altı yaşında idım. On yedi evlâdında nbiri olan annem beni, İsmaia Poliana'ya götürdü. Bü - yük babam, bu malikâneyi çok seviyor, otuz ıki yaşındanberi o - rada münzevi bir hayat yaşıyor- du. Kendini tamamile ilme has retmek için şehirden, şehir ha - yatından uzaklaşmıştı. Kendisine hayran kaldım. Onun gibi bir ha- yat yaşamayı nekadar arzu edi - yordum. HATIRALAR,.. <Öldüğü vakit on yedi yaşın - da idim. Cenaze merasimi hâlâ gözlerimin önünde. O ne sade, fa- kat ne muazzam merasimdi.. Ne mızika vardı, ne de ilâhi okuyan... Hatta nutuk bile söylenmedi. Ko- co Rusyanin dört köşesinden ge- len on bin kişi tabutu takib edi « ordu. Hemen hepsinin — gözleri çhi idi. Büyük baba bahçesinde medfı malikânesinin hdur. Fakat bir n | Başladı İ Kontes Vera Tolstoi türbenin içinde veya etrafı par- ı maklıklarla çevrilmiş bir mezar- da değil, kocaman bir çınar ağacının altında, sade toprakta... | Bunu kendisi vasiyet etmişti. Size eseclerinden bahsediyor muydu? — Hayır! Çünkü pek küçük - tüm. Çalışırken çok defalar ya - | tunda bulundum. Okuduğumu an- lıyaca kbir yaşa geldiğim vakit annem bütün eserlerini bana ©- kudu, okuttu... — En ziyade beğendiğiniz han- gisi?... — Çocukluk ve gençlik), (harb ve sulh), (Velbasü badelmevt)... — Memleketiniz rejiminin de - ğişmesinde tesiri olduğunu zan - neder misiniz?. Son devrin meş- hur muharririerinden Andre Sid, kendisi için «ihtilâlin babas...> diyor. Doğrumu' | Asla!.., Tolstoi, ihtilâli ya- panlarla uzaktan yakından mü - nasebatta bulur Omuzlarını silkı — Politika? kinde idi.. Dedi. namıştır. ek | 'Olmıyacak IZMARİTÇİLER ARASINDA: yn?, Iz- mMarit toplamaktan vaz mı geçtin?! — Çoktant, — Sebeb?, Şimdi artik herkes ağızlıkla sigara içmiye başladı da. KADINLAR ARASI Dün gece korkunç bir rüya gördüm. Postundan manto yap- tırdığım vahşi hayvan üzerime a- tıldı, âz kalsın parçalıyacaktı be- | ni... —Beyhude korkmuşsun, hem- şire... Hiç tavşan insan paralar mı?, OBURLUK: Anne— Sana bir tane lokum ye, doedim. Kutunun dibine darı ekmişsin?, Çocuk.— Fakat anneciğim, ba- bam, büyük babam, büyük an * nem, amcam, teyzem, teyzemin kızı da birer tane ye dediler. Ben| de yedim. Dadıma sıra gelmedi... KORKMAMI! Maryus cesaret yor: — Arslan kafesi mi?. On defa- girdim, çıktım. Korkmadın mi hiç?. eden korkâcağım... Girdi- lanlar kafeste de- ŞAKAş hden bahsedi - tanıştık, görüştük gibi geliyor. — | — BayKadsiyi — tarımıyorum. Ki r bu?. — Doğrusu ben de bilmiyorum.. ayolarPek Açık Saçık Elli Sene Evvelki Model Beğenildi 930 senesinde d kıyafetle - rinde değişiklik olacakmış. Yüz- ren kadınların bu yaz na- sıl dikleri bazı Londra zetelerini meşgul eden bir mese- ledir. Bu seneki cereyan bunların tahminine göre daha ziyade ka- palı bir giyinme tarzıdır. Bunun için de geçmiş senelerin deniz kı- yafetlerine bakarak mukayese yü- rütüyorlar. Meselâ İngilterede Kraliçe Vik- toryanın devrindeki — kıyafetlere yaklaşılacak diyorlar, 1890 da İngilterede denize gi- ren kadmlar ne kollarını, ne de göğüslerini açıyorlardı. 1939 da böyle kapalı olacağını söylüyorlar. Arada tam 49 sene var, Yarım asırlık bir zaman de- mek. me Bunun çok tevs | da 4 kadınlar böyle denize giriyorlardı S$-—SON TELGRAF—Z25 ? inci Rânun 1829 ——— —— — ÇIPLAKLIK Kanser" H;ığğğılıklarınıh Sebebi Çıplak Gezmektir,_ Diyorlar ŞapkasızGezmek deTehlike midir aris tıb fakültesinin mo - dalara karşı mücüdele aç- ması yeni birşey değildir, Vaktile, korsaların aleyhinde bu- lunmuş, rahim illetine sebeb ol- duğunu ilân etmişti. Sonra, kok- telleri vücudü beşeri zehirlediği- ni söyliyerek lânetledi. Sorra plâjlarda, gelişi güzel kumlara uzanıp yatmanin kanser gibi tehlikeli ve tedavisi gayrik: kabil hastalıklar tevlid ettiğini is- bat ve güneş banyolarını aforoz etti. Daha sanra, zayıflamak için takip olunan kürlerin vücudü güzelleşe tirmekten ziyade harab ettiğini, za yıflamak istiyen kadınlardan her sene binlercesinin mezara gittiği- ni istatistiklerle meydana koydu. Şimdi de şapkasız gezmenin mahzurlarını, tehlikelerini göste- yor, şapkasız gezenlere karşı mücadele açıyor Doğrusu, şapkasız gezmek iti « yadı, kışın olduğu kadar yazın da tehlikelidir. Başı açık gezen ço- cuklar ve büyük adamlar birçok hastalıklara tutulmıya maruzdur- lar. Paris tıb akademisi azasından profesör Piyer Mobekur: başı açık gezen ço- mden ve büyük- klarının güneş çarp- masına, kan hücumuna uğradık- Yazın cukl Terden birç larını çok defalar gördüm. Bu, ba: zan menenjite de sebeb olur. «Bu gibilerin kışın sık sık ne leye, reevi hastalıklara tutulma- ları tabildir.» | Tib £ cuk bakmâ şuk esi in (tevlid ve ço si) şefi ve (Paris hasta çocuklar hastanesi) müdü- | rü Dr. Weill Halli de, şapkası gezme aleyhinde: Çıplak vücudleri güneşe ver mek zararlı ise yazın plâjlarda b manzarlar görül miyecek demektir — Çocukları, başi açık gezdir- mek, sıcağa ve soğuğa maruz bu- durmak doğru deği Yazın güneş çarpmasına; kışın da nezle olmaları ihtimali yardır. Adi bir | nerlo, pok vahim hastalıklar tev- lid edebilir.. | — Tıb cemiyeti azasından doktor Fovo dö Kürmel de, şapkasız gez me aleyhinde: | Başı açık gezmenin ve başı | güneşe, soğuk rüzgârlara maruz ' bulundurmanın şıklık, kibarlık ol (Devamı 6 ıncı sahifede) 13 Numaralı Oda Esrarı Bir Otel Odasına Gelen Adamın Bıraktığı Sandıktan Bir Cesed Çıktı GENÇ BİR KADINLA KATİL ARANIYOR ariste, Sentonore sokağında P küçük bir otelo bırakılan sandığın içinden, boğazı ke- silmiş bir cesed çıktı. Faili henüz bulunamıyan cinayetin tafsilâtı şudur: Sentonore sokağında 156 numa- rafla bir ötel var: Marengo oteli... Yirmi beş ödalı mütevazi bir otel Ayda iki yüz, üç yüz frankla ba- rınmak kabil 2 sonkânunda — öğlenden sonra bir müşteri geliyor. Uzun boylu, sarışın bir adam. Üzerinde koyu bir pardesü, başında, — gözlerine doğru fazlaca eğik biz kasket var. Otelciye, boş bir oda olup ol « madığını sorüyor. ve 180 franga. üçüncü katta 13 numaralı odayı tutüyor Otel fişini dolduruyor: «Rodon Lüi, 30 yaşında. Gemici, Gre - nobb'de doğmuş...> — Görüyorsunuz ya... Ben ge- miciyim. Arasıra sefere çıkarım. Eşyalarımı gece getireceğim ve yahud birişile göndereceğim. Bel- ki de derhal hareket etmek mec l buriyetinde kalacağım. Seyaha - | tim devam ettiği müddetçe oda- yı muhafaza edeceğim. İşte bir aylığını da peşin veriyorum, | Diyor. İki yüzlük banknot yor, geriye'20 frank alıyor. GECE GETİRİLEN KANLI SANDIK Gece yarısından sonra kapı ça- lınıyor. Otelci kalkıyor. Yeni ki- bu Tacısının bir başkasile geldiğini görüyor. Saat bire yaklaşmış. Kiracının yanındaki adamın sırtında koca- man bir sandık var, İçeri giriyor- lar, sandığı 13 numaralı odaya bırakıyorlar. beraber Hamal çıkıp gidiyor. Otelci, er- tesi gün kalktığı zaman anahtarı antredeki tablonun üzerinde gi rüyor. Bir de kurşun kalemle y: zılmiş küçük kâğıd- v: «Sefere çıkıyorum. 20 sonkânu-| na doğru eğim. Odama ve eşyalarıma dikkat ediniz. Otelci, kiracının tavsiyesi üze- | rine odayı bir başkasına kirale - | Odanın diğer köşele rini aramağa koyuldular mıyor, Kiralamıya da hakkı yok. Çünkü bir aylığını peşin almış. | 13 numaralı oda kapalı duruyor. Aradan yirmi gün geçiyor. Ü- güncü katta pis bir koku peyda o- luyor, Ve bu kokunun 13 numa - radan geldiği anlaşılıyor. Otelci koşuyor, karakola ha « ber veriyor. Polisler — geliyorlar, Ve bir pens vasıtasile sandığı açı- yorlar bir kokudur yayılıyor, Sandığın içinde ikiye katlanmı: bir cesed var. Ayakları ve elleri | kalın bir sicimle bağlı | TAHKİKAT BAŞLIYOR i Sandık, âdi dükkânlarda satı - (Devamı 7 inci sahifeda)

Bu sayıdan diğer sayfalar: