17 Şubat 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

17 Şubat 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Uzak Şark Hâdiseleri | MHainan Adasının İşaali - WMuvakkat mi, Değil mi ? yrupada birçok meseleler ortalığı meşgul edip durur- ken Uzak Şarkta olup bi- tenler için pek de alâka gösteril- miyor, Fakat Uzak Şarkta cere - yan eden vukuat da çok mühim- dir. Jyıponlar bir an evvel harekâtı bitirmek hususundaki emellerini €lde edememişlerdir. Çünkü Çin Başkumandanı Mareşal Çan Kay Şek hâlâ mukavemet gösteriyor. Fakat japonlar Çinin cenubun- Ga yeni bir hareket yaparak işi — #onuna vardırmak ve Çan Kay — Şek'in yeniden kuvvetlenmesine : meydan vermemek için bu ha - : | | rekete bir an evvel atılmayı lüzum- lu gördüler. İşte Çin mukavemetini kırmak, Çan Kay Şek tarafına haricden yardım edilmesine mâni olmak i- — çin şimdi Japonlar cenubdaki Hai- — nan adasını birdenbire işgal et - miş oluyorlar. — Femni Bir Hata: ş Bir Virgül Noksanı 40 Koyunun Japonya, Cenubi Bir Harekete Hazırlanıyormuş Avrupalılar Diyor ki: “Eğer Japonya Orayı Üssülhareke Yapmazsa, İşgal Muvakkatse Mesele Yoktur. ,, İRİNDIKTAN / ST gee Çinde Yeni Yapon işgaline uğrıyan rlarnan aaası ve bu adadan cenubi Çine bir bakış (ada X işaretli yerdir) Bu adanın vaziyeti itibarile Ton- bin körfezine hâkimdir. Bu itibar- Ölümüne ven'de bir çiftlik sahibinin 40 koyunu hastalanır. cel - bolunan baytar, hayvan - ları muayene eder, barsaklarından rahatsız olduklarımı, İçtikleri su- yun içerisine Sulfat di. külr ko « Nulmasını tavsiye eder, bir reçete yazar bırakır, gider. Çiftçi, baytarın tav-iyesini ye - rine getirir. Ertesi günü koyun « ların hepsi ölür. Zabıta yaptığı tahkikatta reçe- tenin yanlış yazıldığını görür. Ha-| kikaten baytar dalgınlıkla 66.5 gram yazacak yerde 665 yazmış. çiftçi de dikkat etmeden on misli fazla ilâcı koyunlara içirmiş... Dalgın baytar, mahkemeye ve- rilmiş ve koyunların bedelini taz- exlae mahküm olmuş.. Diye Nesrinin kolunu yeniden çekti, sıcak, iç alevinden kavrırları avuçlarında sıktı, çevik bir a- tılışla Nesrinin boynunu boş kalan koluna dolamak ve. dudaklarını dudaklarına çekmek istedi. Nesri- » nin rengi birden değişti. kıpkırmızı oldu, sesi tit- vedi ve.. Serteldi: — Bırak beni diyorum. Ve.. sözlerine ekledi: — Demek, sen de bütün erkekler gibisin! Ve sil'sindi, kolunu Feridin alevli, güçlü, kıskaç Bibi kavrayan elinden kurtardı. Bu ,gır karşılama karşısında Ferit şaşırdı, dil tatkunluğuna uğradı: — Bağışla Nesrinciğim!. Diyebildi. Suçlu, en ağır suçlu bir adam gibi yüreğinde sızı duyuyordu. Nesrin, daha artık bir gücenginlikle sözlerini yürüttü: - Ben yalnız ve sadece seni kalbim, hislerimle #eviyorum. Seni de öyle sanıyordum. Oysam neka- dar aldanmışım. Ferit kekeler gibi.cevab verdi: — Yine öyle. Her vakit öyle. Belki sadece, bu duygularımı bir öpücükle de koyultmak, ağdala - mak istedim. O kadar, Değişmiş hiçbir şey yok ki.. Nesrin kırılgınlığını, kızgınlığını, gücenikliği- slikoyan Ta bir taraftan Fransızların elin- d*ki Hindiçiniyi, diğer taraftan da Hong Kongda İngilizleri düşün - Jürüyor. Onun için bugünlerde Avrupa işleri ne kadar ehemmiyetli görü- a'.se görünsün Uzak Şarkta ce- reyan eden hâdiseler Fransızları İnglizleri ayrıca meşgul etmek - ten geri kalmıyor. Hindiçini ile cenubi Çin limanları arasındaki kontrol etmek kabildir. Sonra İn- Bilizlerin elindeki Honk Kong ile Cingapor arasındaki deniz yolu da bu adadan tamamile tarassud #itena abınabilir. Görülüyor ki Hanyanın işgali yalnız japonlarla Çinliler arasında Lir mesele olup kalacak değildir. Bu itibarla ja - ponya ile İngiltere ve Fransanın Mmünasebetlerinin bundan sonra ne şekle gireceği düşünülüyor. Hanyan adasının Çinlilerle Av- rupalılar arasındaki müraşebat noktasından vaziyeline gi 1897 de Fransa ile Çin arasında imzalanan bir mushedeye göre Çin kükümeti Hainan adasında diğer bir devletin yerleşmesine ns- la razı olmamayı taahhüd ediyor- du. Hindiçini Fransızlarda olmak itibarile bu adanın da başka el- lere geçmemesi Fransızlarca çok ehemmiyet verilen bir nokta ol- muştu. Sonra 1907 de Fransa İle japonya arasında aktedilmiş baş- ke bir muahedeye göre de Çinin evvelce Avrupa devletlerine karşı girişmiş olduğu taahhüdata sadık kalmasına japonlar ses çıkarmı - lMeraklı Şeylerl LÜKSENBURG DÜKALIGI eçen 29 sonkânun da, Grandü- ges Şarlot'un doğumunun yil - dönümü, ayni günde Lüksen - Dükalığı istiklâlinin yüzüncü se- Besi kutlandı. Bu küçük memleket, nice yüz yıl- dar mühtelif devletlerin hakimiyeli al- tında Kaldı: Borganyalılar, İspanyol- lar, Avusturyalılar ve Fransızlar.. Vaterlo muharebesinden sonra eski Dükalık, büyük Dükalığa çıkarıldı ve Holandanın himayesine verildi. Belçika Me HMolandanın ayrılışından sonra Dü- kahık, istiklâlini hazırladı ve 1819 da Hiân etti, FPakat hakiki istiklâli ancak 186? deki Londra konferansında kabul olundu. Ve kongrede bulunan devlelle- rin himayesi altına alındı. 1812 de, Dükalık bir kadının eline geçtir 4 Üncü Kiyomun büyük kızı Grandüşes Marl Adelald 18 hazlran da-Dükalık tahtına oturdu. Alman orduları 1914 de Lüksenbur- Kun bitaraflığına ehemmiyet verme düler ve bu sakin memleketi çiğnedi | Güler. Umumi Harbden sonra Dükalık dahilinde muhtelif ırkdan olan ahali arasında karışıklıklar çıktı. Arşidüşes Mari Adelald terki saltanat olü. Bir | *manastıra çeklidi. Yerine küçük hem- şiresi Şarlot geçti. Yirmi senedenberi ierayi hükümet ediyor, DELİLER... Farisdli bir mühendis, senelerce müs- femlekelerde çalışmış, servet yapmıya uğraşmış, buna muvaffak olamadık- tan Başka üstelik birçok hastalık kap- miş. Memleketine dönmek mecburl - yelinde kalmış. Günün birinda karı- Sanı, İi çocuğunu öldürüyor, kendisi de, merdivenden İnerken düşüyar Tindeki silâh ateş alıyor. Cıkan kurşun beynine isabel ediyor, ölüyor. Bu ha- vadisi okuyunca şüphesiz: «Delirmiş!..» dlyorsunuz. Ebet, deli... Fakat kimse bunun far- kına varmamış, kimse, bu adamın de- drdiğini anlamamış.. Alimin biri, gözle görülemiyen uzuv- ların filmini almak için bir makine i- cad etmiş. Bakalım zihinden geçen şey- relerle normal adamların dimağındaki ler arasında büyük Bir fark var. Delilerin hemen hepsi saldırmaz, fe- mahik yapmaz, Delilerin hepsi alkolik değildir. Şuna buna akıl öğrelen, yol gösteren ve akli, sekâsı ile tanılan bir Adamın bir ay sonra akıl hastanesine yatırıldığını işitince şaşırır, — hayret ederiz. — Alle desilarımızdan bir bayan yu- karıda söylediğim gibi bir zatla ov- | denmek Üzere bulunuyor. Bunun mu- vafık olmadığını, iyice düşünmesini, Ahtiyatlı davranmasını tavsiyo ettiği- mix vakit ne cevab verdi biliyor mu- sunuz: irtık deli değli. Sonra, kendisinin bu hali hoşuma gidiyor, ne yapayım?, | — Ne denir.. Kadınlar normal adam - darı pek sevmerler, dalma kahraman- lardan hoşlanırlar. GARİB BİR PUL Amerika pesta Maresi çok garib bir seri pul çıkarmıştır. Bu pulların üze- rinde faydalı bilgiler, yapılması kolay yemeklerin tarifi bulunmaktadır. göstermekte imişler. ——— —— — — — yacaklardı. Fakat Japonlar, artık Üzak Şark-. ta kengilerinden başka üstün bir devlet bulunmasını kabul etmi - yorlar ki Çinin eski taahhüdleri olmadığını düşünsünler. Fakat Hainan adasının — işgali üzerine jJaponya ile diğer alüka- kadar Avrupa devletleri arasında yeniden mescleler çıkacağı Tokyo hükümetince malümdur. Onun i- çin Japon hariciye nezareti Hai- nan adasının işgali Fransa ile mev- cud ve yukarıda bahsedilen mu - (Devamı 7 inci sahifedi * Ü Bu pullara, en çok kadınlar rağhet | HİKÂY E Kıskanmak İhtiyacı ç senelik evli ialer. Birbir- lerine itimadları vardı. İki- si de genç ve güzeldi. Mi - zaçları ve zevkleri de yekdiğe: ©o kadar uygundu ki.. Kari koca mahsus tabirile tam: «Tencere yu- varlanmış. kapağını bulmuş!..> halinde idiler. Sevişerek evlenmişlerdi. Fakat, hiçbir zaman birbirlerini kıskan- mamışlardı. ve kıskanmıyorlardı da... Sevgileri ilk — kuvvetini ve şiddetini muhafaza e:miş miydi? Hayır.. Onların evlilik hallerin - den böyle bir mana çıkarmak doğ- ru olmazdı; çünkü, kavgasız, gü- rültüsüz bir hayat yaşıyorlardı. Onları, meselâ, sofrada, yemek masası başında karşı karşıya ye- mek yerken görenler, henüz bal aylarını yaşıyan bir Çift olduk - larına hükmederdi; - konuşurlar, gülüşürler, şakalaşırlar. En küçük manasile iki arkadaş, iki sevgili | gibi... İkisi de hayat? hâdiseleri, sosye- tenin icablarını gayet geniş. her şeye müsaid ve serbest düşünü - yorlardı. Kadın, istediği zaman, istediği yere çıkıp gider, erkek, evinden hiç bir vakit hesab sormazdı. Ka- dın da kocasına ayni suretle hare- ket ederdi. Hayatın tatlı, sihirli musikisine, ayni tempo ile ayak uyduran bu genç erkek ve genç kadın birbirlerine verdikleri bu anmamerre nnn V | sazmaamamamı — Ben evleneceğim güne kadar seninle ne ö- püşmek, ne de bu yalda bir lâf etmek istemem. Dedi. Ferit buna katlandığını, katlanacağını anlatan bir anlamı bakışlarına vere vere: — Peki sevgilim, bu son olsun. Dedi ve.. büke: Sordu: — Peki amma, ne vakit evleneceğiz?. Nesrin, yine barışmamış gibi duruyordu: — Bilmem.. Diye, omuzlarını sülkti. Ferit boynunu büke — Yapma Nesrinciğim, bir daha ne istersen onu yapacafım, nasıl istersen o olacak. Dedi, yalvarışlarını çoğalttı. Yeniden yürü - meğe başlamışlardı. Nesrin: — Söz mü?, Diye Feridin bu güvenini berkitmek istedi. O da çekinmeden: YOSMA Yazan: ETEM İZZET ııı:mcı__ — Evet... Dedi ve. Sorgusunu tazeledi: — Ne vakit evleneceğiz?. Nesrin — Çoğu gitti, azı kaldı., Cevakını verdi ve.. Sözünü sürdürdü: — Babam az çok yola yattı. Senin halı teci- menl ikide bir gelip gidiyor, nişan yapalım, diyor. Amma ben ne anneme, ne de babama hiç yatkın görünmediğim için pek kesip atamıyorlar. Geçen Bgün anneme açık açık söyledim: Beni bu adamla evlendirmeye kalkarsanız, düğün günü başımı a- lır giderim. dedim. Annemle epeyce atıştık. Bana soruyor: Sevgilin mi var? Bir şeyim yok amma bu adama da varmam, dedim. Ferit: — Neden söylemiyorsun? daha iyi güveyi mi bulacaklar, Dedi. Nesrin: — Deli misin çocuk. Şimdi sırası mı?, Öyle bir gey söylesem inadina zorla vermiye kalkarlar. Ba- bam beni öldürür de yine sana vermez. Diye Feridin bu sözlerini karşıladı ve devam etil: ler kaybetmezler. Sonra bir bakışta canını içinden söküp kendi göz yuvaları içine alacakmış gibi taktı — Yeter ki, sen beni sev. Çok sev ve., bekle.. Dedi. Ferit bütün açıklığı ve içliliğile: — Seviyorum « seviyorum. Sözüne ilâve etti: — Hepsinin ayrı ayrı sırası gelecek., Bekliyen- Halimden de anlamıyor musun? Diye uzun uzun onun gözleri içine baktı ve, — Ben aşkı senden tattım, sevdayı senden öğ- rendim. Hiçbir erkek benim gibi sevmemiştir ve sevmiyecektir. İnanır mısın, sen benim varlığımın içinde, öz benliğimde yaşıyan biri hayalin gözlerimde olmasa, gözlerim kapanmaz, senin sesin kulaklarımda olmasa' kulaklarım işit- Var.. de, Benden — mez, içimde sen olmasan Nesrin bu Ferit olmaz., müfrit serbestiyi bir tek kelime ile izah ederlerdi: İtimadi.. . * Erkek, aynanın karşısında saç- larını tararken birden saatine bak- " | — Oo.. Daldım, az kaldı unu - tub da geç kalacaktım. Giyinip hzırlanmakla —meşgul | olan kadın lâkayd bir tavırla sor- du: — Nereye gidiyorsun Naci?.. — Bir arkadaş yemeğe davet etti de... Kadın yine kendisile meşgul, başını çevirmeden: — Hangi arkadaşın?.. Ben ta - niyor müyüm? — Hayır, tanımazsın.. Filhakika birçok arkadaşlarımı tanırsın am- ma, bununla henüz — tanışmadın. maamafih belki bir gün davet e- deriz de tanışırsın. Erkek pardesüsünü giyerken ka-| din da tuüvaletini bitirmek üzere | idi. Kocasına: — Naci akşama pek erken gel- me.. — Neden? — Ben de şeye gidiyorum... — Kime?.. — Şu... Şey canım... Hani sen tanırsın.. — Kim, ne bileyim. Ağzından bir isim çıkmadı ki... —A. Dur.. Dur.. Sen tanımaz- sın.. Sahi, onu tanımazsın.. Bir arkadaşım.. Çok iyi bir kızdır... Feride baktı, Nesrin... Deli gibi, hasta gibi oldun. Senin En iyi, en sevgili arkadaşım... — Peki erken gelmem.. Gelmem amma sen de çok geç kalma sakın! — Hayır, hayır.. Erkek şapkasını giydi, kapıdan çıkarken: — Çok geç kalma « mi? — Olur. gayret ederim. — Allahâ ısmarladık... — Güle gület. On beş dakika sonra genç kadım dı giyinip, süslenip evden çık - mıişti. &....> pastanesine giren genç kadın etrafına bakındı. Aradığını bulamayınca içerki salona doğru ilerledi. Naci masalardan birine otur * — (Devamı 6 wcı sahifede) — Radyo Programı Ankara Radyosu BUGÜN 18,35 Müzik (bir kenserte - Pl). 19 Konuşma (baftalık spor servislih. 10,15 Türk müzeği Çİncesaz heyeti * Sehnaz Taslı - Celâl Tokses, Hakkı Der” maa, Eşref Kadri, Hasan Gür, Tokay, Başri Ülfler). 20 Ajans, metcoroloji haberleri, zirt” at borsası (Ülat). 20,15 Türk müziği, Çalanlar: Refik Fersan, Fahire Fefs san, K. Niyazi Seyhun, Eşref Kudrk Okuyanlar: Mahmud Karindaş, 80“ (Pek revadır. sevdiğim). G— Fahire Fersan - Kemence taksltik 6— Gülürar halk türküsü - (Sineti' de bir tatuşmuş). - Badettin. Kaynak - Muhaystf (İşte seni seven). &— Tanburi Cemil - Muhayyer #f semaksi. #— Salâhattin Pınar - Nihavent şaf” kız (Hâlâ yaşıyor). 10ö— Udi Hazan - Nihavend şarkf (ilatınmdan hç çıkmı. Hl— Sadettin Kaynık - (Bağrıma taş basaydım). 21 Memlekel saat ayarı. 21 Konuşma. TLIS Esham, tahvilât, kambiye * mukut borsası (fiat)p. 21430 Müzik (radyo erkestrası - Şf M Ferit Alnar). 22,30 Müzik (hafif müzikler, operef” ler ve satre - P. 2245 Müzik (Cazband - Çizan, J4f toş orkestrası). 2345 - M Son ajans haberleri V yarınki pragram. YARIN 18,35 Mürik (Caaband - Çigan, 14f Yoş arkestrası). H Memlekel saat ayarı, afans baberleri. 10 Müzik (danş müziği). ma noldu gönül yadolmuyor). 5— Refik Fersan - Tanbur takeliff &— Arif Bey - Micarkâr şarkı: (GÜ” dü açıldı yine gül yüzlü). İ— Rakım - Hicazkâr şarkı: (B0 ledim fecre kadar). $— Saz semalsi 1387 Hicri 1354 Ruml ZİLHİCCE Şubat 27 4 1939, Ay 2, Gün 48, Kasım 10f 17 Şubat CUMA Vakitler Vasati Güneş 6sı Öğle 12 28 İkindi 15 25 Akşam — | 17 46 (Devamı var) A e SAA PERRERARRAN S OA S ÜREARARİNİNERE S PS" FAŞA - ” AŞ RİRR Tar el » N l A a ç NS D L YA Yatsı

Bu sayıdan diğer sayfalar: