16 Mart 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

16 Mart 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

F v r . , matbuatını kendisile meşgul et- taraflara da bakarak neler cere- Flindistan'da Neler Oluyor ? ruçtan Sonra: Gandi. Yine Maksadına M Muvaffak ünya meseleleri yalnız Av- rupa kat'asında ölüp biten hâdiseler etrafında toplan- miş olmuyor. Vakit vakit başka yan ettiğini görmek iktiza ediyor. Bugünlerde Hindistanda olan hâ- diseler de işte bu mahiyettedir. Yarı çıplak, yetmişlik fakat ru« hu çok kuvvetli olan bir ihtiyar, Gandi, bugünlerde yine İngili: tiriyor. Gandi'nin dünyada mal, mülk olarak sırtındaki gömleğinden başka birşey yoktu. Fakat bu Fh- tiyarın tekrar oruç tutmağa baş- ihraceler, Raceler Debdebe ve Saltanattan Vazgeçecekler mi? D Hindlilerin meşhur Gandi'si Olabiliyor vücude getir an değil, silâhli her ket değil. Bilâkis a herhangi el ile tutu- kavemet hareketin! ıya müracaat etmeksi - vemet etmek bir zaman- lar Hindistan'da büyük bir ha - reket halini almıştı. Gandi silâh- Sız mukavemeti en esaslı bir ka- | ide tanıdığı için meselâ kendine ( tâbi Hind'lilerden biri tarafından da İngilizlere karşı: silâh çekil - diğini, bu yüzden kan döküldü - ğünü duyacak olursa 6 zaman da günlerce oruç tutmaktan geri kal- mazdı. Hind'liler arasında ve Gan- HAYVANLARIN ZEKASI —— — | sebetle bir eğlence ve dans tertib e- amı ülimlere güre ecdadımız. - B lan hayvanlar öldden tetkike değer mahlüklardır. Acaba bünlar bisi anlşyorlar mer?. Meselâ Diz köpek, sahibinin sözlerini. ne demek İstediğini anlıyor mu?, Hay- vanların sözden ziyade Jestleri anla- daklarını farzetmek daha döğrüdür. Mayvanlar Üzerinde dudakların, göz- lerin hareketi, sörden daha ziyade le- sir ediyor. Alimler; piyano — çalan — köpekleri, Canbazhane meydanında — ayaklarını yere vurmak süretile hesab eden bey- girleri dtetkik etmişler; köpekle bey- girin çok güzel terbiye edildiklerini, alıştırıldıklarını ve sahiblerinin na - zarları altında hi eltiklerini gir- müşler. Şu halde, hayvanların sözden anla- madıklarını. ancak Şesi ve nazarla ha- reket etiklerini söylemek yalan olmaz. Fakat, bunun aksini İşlüyoruz. Ri- vüyele göre, İnzillerede bir hayvanat bahçesinde bir Görll varmış. Geçen- lerde sekiz yaşına basmış. Bu müna: dilmiş. Görül de dave olunmuş. Fa- kat, ihtiyaten bir kafes içinde bulun- Görlül, kendisine Aşırı derecede memnun verilen Hazır İbulunanlar sıçrayıp ayna - mağa başlayınca kızmış. Orada bulü- man genç bir. Amerikalı âlim; kafe « sin yanına giderek kimsenin madığı bazı sözler mırıldanmış. Sonra hazır bulunanlara dönerek bunun e- Til Hisanı olduğı Tendiğini söylemiş — Goril portakal istlyeri. Tecrübe için yime muz vermişler. HİKÂYE Bir Sır Çözülüyor , laması Hindistanda aşağı yukarı 400,000,000 kişiyi alâkadar ettiği — gibi İnğiltereyi de meşgul etmek- ?_Kızıl Denize Açılacak Yenı Kanal Meselesı ten geri kalmıyor. Gandiden çok bahsedilmiş 91 - — duğu için tuttuğu oruç da me;!ıur olmuştur. Deyli Ekspres'in dediğine göre Gandi orucu siyasi ve milli mak- sadlarında çok defa muvaffaki - yetli bir vasıta olarak kullanmış- tır. Kendisine getirilen yiyeceğ: yememek suretile ortalığa lüzım gelen tesiri yapan Gandi bu su- retle İngiliz'lere karşı silâhsız mu- di'nin mensub olduğu dinde gün- lerce oruç tutmak vardır, Ahimsa dedikleri bu perhizi siyasi ve mil- li bir harekette vasıta olarak kul- lanmayı Gandi düşünmüştür. Ganda'nin iki mühim şahsiyeti vardır: Evvelâ kendi dininde v Maymun suratı ekşitmiş. Bunun üze- rine bir portakal vermişler, sevincle almış. yemiye başlamış, Bundan, genç âlimle Görüln anlaştıklarına hük « metmek mecbüriyeti hasd olmuş. Dahası var: Genç âlimle mayımun, pek uzün süren bir muhaverede bu- dunmuşlar, Hazıt bulunanlar merakla İstikbale Aid Hazırlıklar Tarama we gösterilen kısım yeni kanalın geçeceği yeri gösteriyor. ahire muhabirimizden: (Ferdinand dö Lespes) nin tesis ettiği - Süveyş kanalı şirketinin Ve.. kendisini kaptırdığı üzüntü, heyecan, me- raktan bir türlü kurtulamıyordu! Güney gittiği gibı, tüy gibi hafif, uçarak, se- vinerek, koşarak geldi: — Nasıl kocacığım?.. Mantosunu arkasına giymişti Doktor baktı baktı. — Çok güzel; Dedi. İlâveler yaptı: — Çok yakışmış. Rengi de güzel! Seni açıyor.. , — Kumzş maükemmel Ve.. sordu: — Erkek terziye mi yaplırdın?. — 'layır. Kendi terzime, Doktor bir yandan da altı saat terzide ne yap- tığını öğrenmek İstiyordu: — Bari yeni mantonla bir yere gittin mi?. Güney gene dik dik doktorun gözleri içine baktı, sonra gene yumüşak, okşıyan bakışları, gü- len yüzü ile — Nereye gideceğim kocacığım? Beş altı saat başında durdüm da bitirttim. Dedi, sözüne ekledi: * — Gerçek bana yaraşmış mi? imtiyazı son teşrinin 17 inci günü gecesi, | (Devamı 7 inci sayfada) YOSMA aaramammamammz N0 101 Ça Yözan: ETEM İZZET BENİCE gaa turmıya gelenler olur. Belki beni ne olursa olsun evde tutacak bir durum çıkar. O vakit, ben sara gelebileceğim vakti ertesi günü yazarım. lanlara göre Gandi en büyük bir adamdır. Dünyanın gelip geçici tadına kendini hiç kaptırmıya - rak, ya hiçbir şeye malik ol! rak yaşıyan bir adam. Gandi'nin hırs ve tamarnı celbedecek birşey yoktur ki onutla mağlüb edilebil- sin. İşte yarı çıplak gezen ve diği gömleği kendi örerek doku - yan Gandi bir meslek olarak ka- bul ettiği bu fakir| pek kuv- vetli bir şahsiy Sonta Gandi bir politika ada - midır. Garbi ve şarkı bilen bir siyaset adamı. Oluz senedir uğ- raşarak Höndistanda milli cere - jyanı vücüde getirmiş oldu. Onun he zamandanberi giriştiği büyük | bir tecrübe var. Hindistanın şimali garbi tara. fında küçük bir hükümet var kİ buraya Rajkut diyorlar. Vaktile Gandi'nin babası bu hükümetin sadrazamı imiş. O zaman bu kü- ! (Devamı 7 inci sayfada) 1968 senesi |Bf ramanlık şampiyanları... Foks Jurnal. Doktor: — Hakikat yaraşmış... Derken, ince, Laze kadın onun yanına koştu: — Al öyleyse bir yanak!. Ve.. yanağını doktorun dudaklarına verirken kendisi de gene doktorun dizleri üzerine fırladı. FERİTLE BİR GECE Saat yirmi üç. Ferit Galatasaray posta evinin ımunde İlikleregeçen bir ayaz, kuru soğuk var, Yer« ler don. Kar serpiliyor. — Yirmi iki buğukla yirmi üç anasında gelme- Be çalışırım. demişti. Diye kendi kendisine hem konuşuyor, he paltosunun içinde büzüle büzüle ısınmıya çalışı - yordu. Sonra, onun bir cümlösini daha hatırladı: ,GİBİ SÖYLİYEN MAKİNE (H Bu akşam SARA Y Sinemasında FLORENCE RİCE - JAMES STEVARD - ROBERT YOUNG -LİONEL BARRYMORE Bibi 4 büyük artist tarafından yaratılan DENİZ NAMZEDLERİ Fransızca sözlü emsalsiz filim başlıyor. Amerikan bahriyesinin geniş çerçevesi dahilinde aşk kahramaı Cidden görülocek bir filim. İlâveten dinliyorlarmış. Gene ülim, maymuma uzunca bir söz söylemiş. Mavmun, ar- kasını dönmüş, kollarır" havaya kal- | dırmış, sonra kalesin yatak yerine çe- kilmiş. KENDİ KENDİNE BİR İNSAN Avrupa, gazetelerinin — yazdıklarına göre İsveç âlimlerinden birisi yeni bir okuma makinesi keşletmiştir. — Gerçi şimdiye kadar piyasada Fono Fololan fabir eltikleri bir nevi okuma maki » | neleri “vardır. Hüyük mücssese sa - hibleri bir mektub yazdıtacakları va- Kit bu makineleri kurarlar,. Borusuna doğrü yazdıracaklarını söylerler, Son. ra daklilalar makineyi alır odalarına eötürürler, Başka bir düğmeşe basar- dar.. Makine; patronunun söyledikle - rini tekrar eder, Daktilolar da yazar. lar, Fakat; bu keşfolunan makine öyle değilmiş. makinenin — kolu — berhangi gazete veya kitabin sahifesine konup kurulursa bülbül gibi okumağa baş- liyormuş. Spor yıldızları... Kah- Bunu da düşündükçe kendi kı yordu: Gelöcek mi, gelmiyecek mi andan kocasından ayrıldığr [H] vakit, sanki dünvaya yeni- İzzet Nuri çok ayyaş bir adamdı. O kadar ayyaş idi ki tarif edilmez. Her gece sabahlara kadar körkü- tük İçe sabal Çok defa, sokak ortalarında sızıp kaldığı, karakollara düştüğü bile olurdu. Hündan, iyi bir ev kadını İdi, Güzeldi, Henüz genç idi. Yaşı bu mayısda yirmi sekiz olacaktı. Biraz irdi di. parası, iki dükkânı, başını soka- cak bir de evi vardı. İzzet Nuriden ayrılalı altı ay olmuştu. Handanin eski mekteb arkadaşları, komşuları, genç kâ- dırı evlenmeğe teşvik ediyorlardı. Handan da evlenmek niyetinde idi. Fakat, kiminle? sına iyi bir adam çıkarsa, hemen evlenecekti. Fakat, bu adamı ne-i rede bulmalı idi?.. Nihayet ka - dındı. Kendisi talib vaziyete geçe- mezdi. Zaten, Handanın aldığı a- ile terbiyesi de, böyle bir şeye sald değildi. E Yalnız, İzzet Nurider gözü çok korkmuştu. Her erkekte bir ku« sür diye düşünüyordu. Fil - vaki çöpsüz üzüm bulmak kolay değildi. Kadı kızinda bile bir ku- sur olurdu. Handan, gezmeğe, çaya, balo - .ya çok düşkün bir kadın değildi. Öyle toplanlılara, arkadaşlarının den gelmişe döndü. Çünkü, : Talih karşı- | lenebilmek için vesile ve tırsat ım-| kânı da azdı. Aradan bir sene geçti. Handan hâlâ evlenememişti. Dul kalmak, onu iyice düşündürmeğe başla - mıştı. Nihayet; yaşlanıyordu. Gençi liğinin en tatlı yılları geçiyordu. Kadının gençliği çabuk geçer.. Er-| kek. daima gençtir. Bir gün, arkadaşlarından İclâl gelmişti. Yüzü gülüyotdu. Han - dana: | — Sana mühim bir şey açaca- . dedi.. — Ne of. — Seni evlendireceğim.. evlendirmek bana düşmez mi?. Annen yok, baban yok. ağabeyin yok.. Handanın kalbinde tatlı bir he- yecan belirdi. Sevincini belli et- memeğe çalışarak: — Ne söylüyorsun İclâl, dedi, yine saçmalıyorsun.. — Bırak şimdi şakayı sahih söy- lüyorum.. Sana bir kısmet bul - dum.. Tom istediğin gibi bir a - dam.. — Kim bu adar — Bizim apartımanda & numa- rada oturuyorlar.. Otuz altı yaş- larında var. Fakat, yakışıklı, genç.| görünen, neş'eli iyi kalbi! biri: annesi var,, bir babası.. İkisi de ihtiyar.. Hiçbir şeye karışmaz-| lar.. Kocan olacak adamın ne me- lek olduğunu sonra — göreceksin.. evine de sık sık gitmezdi. Yani ©v-| | — A Nesrin, geldin mit. ı Soğuktan, ikar tipisinden kıpkırmızı olun #u- ratına şenliğinin gülücüklerini dağıta dağita! — Benim ya... Dedi, Feridin koluna girdi, Bu, birden Feridin omuzuna vuran, hiç her vakitki şından bir bere endisine soru, » lu, grl bir şoson t şarpla çenesine kadar sarmıştı. * — Bilsen ne gilisinin koluna girip hemen yü çok özel, içten, senli benli bir duruşu vardı. Sonra Biyinişi bambaşkaydı. Başına- mantosunun kuma- sade bir gpor mânto vardı. Ayaklarına uzun konç. — Babam, #:-.cm, evdekiler nep uyuduktan Bir şirkette şef.. Ayda iki yüz elli Geldim... soğuktan kıpkırmızı kesilen, sev- üveren Nösrin, . Herşeyden önce Nesrin değildi Biymişti. Arkasında — gösterişsiz, giymişti. Ve boynunu yün bir e korku içinde ; Bim. tı, umutsuzluk içinde adımlarını attı. Gelmemek, gelememek; beklemek, boşuna beklemek ve.. bü- tün bunların ruh, sinir, beyin, damar üzerindeki etkileri birden Feridi üzmüş, onun beklerken dip- diri olan varlığını, dönerken peltiye — çevirmişti. Adımlarını atışında bir üzgünlük, başında bir sar- kaklık, yürüyüşünde bir denksiz'k ve sendeleyşi vardı. Birden, omuzuna bir el dokündu. Arkasına döndü, bakta, boğuk bir ses çıkardı: sonra usulcacık yataktan siyrildim, ayaklarımın u- cuna basa basa odu kapısını açtım. Dışarıyı dinle- dim. Babamın yatak odasindn horel horol uyku sesi geliyordu. Hemen sokak kapısına İndim, antah- tarı aldım, çıktım. Ve. bunu söyler: söylemez: — Görüyorsun ya seni ne kadar sevdiğimi? Bunu benden başka kim yapabilir. Ve.. insa: yapabilsin... * İne n K 'var Mi . ĞAUU DUKAA UDU PUU DD lira maaş alıyor. Senin de var üç beş kuruşun geçinir, gidersiniz., İçkisi filân yok.. İclâl, müstakil damad hakkında daha bir sürü izahat verdi. Han- dan dikkatle dinliyordu. Arkada- gının anlattığına göre, bu adam, tam istediği erkekti.. felâl saatlerce anlattıktan sonra, Handan, nihayet, en semimi his- lerini aç — Peki amma, bakalım, o beni beyenecek mi?, İclâi hemen atılı — Sana birşey teklif edeyim, yapar mısın?. Bir gün bize gel. O da. tesadüfen bizde bulunsun, Görürsün, kanuşursun., Birbirini. zi beğenirseniz, evlenirsiniz.. Handan, bu teklif karşısında bi- raz ciddileşti: — İclâl, dedi, sana şunu söyli- yeyim ki, ben böyle şeylere bili - yorsun, alışık değilim, Tuhaf bir vaziyete düşmüş olmıyayım?. Yas ni ben talib vaziyetinde olmak is- temem. Meselâ, birbirimizi be - Benmedik.. Ne olacak?, Artık eve gelir, günlerce ağlarım.. Sana iti- raf edeyim: Ben hayatımda bir ke- Te âşık oldum. Bu, bütün ömrü « mün yegâne sırrıdır. O'zâman oa dört yaşında bir çocuktum. Ma- hallemizde bir delikanlı vardı. O nâ âşık oldum.. Ne ise bu acıklı ve hazin bir — maceradır.. Bırak şimdi onu.. O çocukla evlenmek (Devamı 7 inci sayfada) Kadyo Programı Ankara Radyosu BUGÜN 18.35 Müzik - PI (.ıhll!lv. Bolikt.. der). 19 Konuşma (ılraat saatl), 19,15 Türk müziği (fasıl heyetli, Tahsin Karakuş, Hakkı Derman, Re- Hasan Gür, Hamdi Tokay, 20 Ajans meteorolaji baSerleri, zi raat borsası (flat). & 2015 Türk müziği Çatanlar Vecihe, Cevdet Cağla, Eşx vef Kadri, Kumal Niyazi Seyhun, Okuyanlar: Necmi Kiza, Semahal densea, d Peşrer. Z— Ai ağa - Uşyak şarkı - Dalm se- ni ben arardım. 3— Mabmut Celilettin paşa - Narı fikrak A— Sevki Ney - Tülüldü dami üi — fiyâre. ü 5— Suphi Ziya - Gücendi biraz —. lerime. &— Kemal Niyazi Seyhun - 1— Refik Fersan - Göğsümden çıp Fikin. B— Refik Fersan - Ey benim gence gülüm, — Dede - Bana lüyik mı ey gültem. 10— Şemseddin Ziya - Bıktım elin- GÜt üŞ İl— Saz semaisi. 1 Memleket saal ayarı. 21 Konuşma. 2415 Esham, tahvllki, kambiye » mükul borsası (flath. 2125 Ney'eli plüklar, 3120 Müzik (kücük erkestra - Gefi Necip Aşkım). 2230 Müzik (Çizan ve saire - PL) 23 Müzik (Cazband - Pl.) * 2345 - 24 Son adans haberleri va FATJIkİ program. 'YARIN 1238 Türk müziği - P 18 Memleket saat ayarı, afana, me- teoraloji baberleri. 1515 - 14 Müzik — (hafif senfonik plüklar). ———0 —— ——— 1357 Hicri 1354 Rumi Muharrem Mart 24 3 1939, Ay 3, Gün 5, Kasım 129 16 Mart PERŞEMBE Vakitler | Vasat | Ezani Laa da, he 4 Güneş 612 | 11 s7 Öğle 1223 | 607 ticindi 15 44 | 9 29 Akşam — | 18 16 | 12 00 Yatsı 846)| 131 İmsak 434 |10 18

Bu sayıdan diğer sayfalar: