30 Mart 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

30 Mart 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Büyük Bir Ordu Hazırlanacak mı ? Mecburt Askerliğe Taraftar Olanlar | Gittikçe Çoğalıyor ilmiyecek! Başvekil ngilterede Başvekil Çem » berlayn tarafından tak.b B şimdiye ka- dı. Gerek dar çok h matbu, Başvekil aley di. Fakat hemen meli ki Çemberlay noktaya Iğzim geldiği kadar dik- kat cdildiği için o yazıların, sbz- i vasdır. Par- lerin ayrıca kıy ka bilhassa Taymis gazatesinde İngilterenin muhtelif fikir, poli » tika adamları tarafından ileri sü- rülen tenkidler şayanı dikattir. Şurası şayanı dikkaltir ki bun- | ları sütunlarına geçiren Taymis gazetesi yazdığı makalesinde ta- bü olarak Başvekilin politikasını müdafaa etmektedir. Geçen son- Haharda Çekoslovakya buhranı yüzünden Avrupa karıştığı za - man İngilterenin herhangi bir barte girmek İstemeyişi ne kuv» yveti olmadığından, ne de harb - den korktuğundan değildi; diyor. İngilteredeki bu dedikodulara bakılarak Çemberlayn kabinesinin İstifa edeceği rivayetleri çıkmış Ingiliz motorlü kıt'alarından bir parça ise de yeni gelen Londra gazete« lerinin yazılarından anlaşılıyor ki Çemberlayn için bu sızalarda çekilmek mevzuu bahis değildir. | Söylediğine göre Hariciye Na- | zırı Lord Halifaks Başvekil ola» | cak deniyordu. Fakat İngiltere - deki usul ve an'aneye göre eğer başvekil Lord olursa 6 zaman a- vam kamarasına giderek söz söy- lemek, beyanatta bulunmak ken- disi için imkânsızdır Tard olan M LLLLİ MİYULİN Almanların Ellerine Geçen Ganaim V E Son hesablara göre, Çekoslovak yanın işgali münasebetile Almanla- rın eline geçen ganalm, harb malzemesi, kışla, otomobil, at ve erzak | olmak üzere 360 milyon İngiliz lirasına baliğ olmaktadır. — Bir dakika., Dedi, gitti, geldiği zaman söylediklerini per- kitti: — Sordum, İstanbuldaki kasalarımızın anah- tarıdır. Ve işyarda hem gözlere rahatlık, dinlenme, başvekil ancak Lordlar kamara- sına giderek orada kendisi gibi bi- rer Lord olan azaya hitab ede - | bilmektedir. İşte Lord Halifaks'ın | başvekil olmasına mâni teşkil e- den şey budur, bununla beraber eğer Lord Halifaks bir gün mut- laka başvekil olursa kendisinin yerine başka biri, Lord olmıyan | diğer bir nazır avam kamarasına gidebilir. Bu imkân da kapalı de- Bildir. Fakat İngilterede Lord baş- wakil nak armie Racvabil mah'na. vam kamarasına giderek izahat | verecek.. İşte eskidenberi devam | eden kalde. Hariciye Nazırının Lordlardan olmasına kimse birşey demiyor. Çünkü bu nazırın avam kamarasına vereceği izahatı Lord olmıyan büşvekil gidip verebili- yör. Lord olan hariciye nazırı da | yalnız lordlar kamarasında din- İeniyor, Çemberlayn'in tataftarı. olan Londra gazetelerinin vardığı ne- tice budur. Bu gazetelere göre Meraklı Şeyler KANADA TRENLERİ anada irenlerinde yalmız siçate içmiyenlere değil, yalatı kadın- lara ve çocuklara mahsas kompartı - manlar da vardır. Erkekler, kasıalara maahsus kompartımanlara girlp utura- madıkları gibi çocuklar da korapar- fımanlarından dışarı çıkamazlar. 95 SENE SÜREN BİR YANGIN Birleşik Amerikada, Nevkomb eya- lelinde, Tanana - Mül kömür maden- lerinde 28 ağuslos 1864 de bir yangı gıkmış, amelenin çoğu canlarını kur- taramamış, yazıp gilmişlerdi. Hükü- met, haftalarca yangını söndürmiye çalıştı, muvallak olamayınca vazgeçii, Tanana - Hil madeni © yamandan- beri yanıyor. Geçenlerde — dümanlar kesilmiş. yangın sönmüş. Tetkikat |- çin kuyulara İnenler, kömürden eser Salmadıkını görmüşler, ELEKTRİKLİ KAPAN —— Nevsork sergisinde teşhir. olunmak Üzere elekirikli bir kapan hazırlan - muşlur, Pareler, buna dokununca ani- de kavrulup ölüyürmüş. Sergide teşhir. olunacak yeni icad şeylerden biri de (sessiz piyano) dur. Bu piyano, müptedilere mahsus imiş. Fakat, ea dikkale değeri, pelislere mahsus Çelektrikli eldiven) dir.Polis, bunu eline geçirip de birini tuttu mu, adamın eli ve ayağı kesiliyormuş, 'TAŞ USTURALAR Bağdad olvarında araştırmalar ya- pan âllmler, İsa'nın doğuşundan ev - Yelki devirlere “aid birçok usturalar bulmuşlar. Bunları kullananlar; Fırat ve Dicle nebri kıyılarında yaşıyan milleller - amiş. Bu usturalar taşdan ve yalmız bir yüzleri bileyli lmlş. Alimlerden biri bu usturaları tecrli- be için kendi kendini traş etmek is- demiş ve muvaffak da olmuş. Taş us- ftura, çelik usluralar gibi sakalları u- çuruyor, hiç wcı vermiyormuş.. KÖPEKLERE MANSUS GÜZELLİK MÜESSESESİ ——— 'Tohuzda bir baytar, köpeklere mah- sus bir. (güzellik milessesesi) — açınış. «Köpeklerin dişlerini düreltme: 50 frank; Boldoklârın yüzlerindeki çis- gileri izale için BO framk: Kuyrukları | Kasallma: 20 frank; fazla tüyleri kırp- a: 5 frank; tüylerin rengini değişlir. me 30 frank; kulakları düzeltme: 26 YENİ KUNDURALAR Son derece garib bir modelden bah- solunuyor. Londra kunduracıları, kadınlar için deridet ve san derece hafif — bir kun- dura modatı çıkarımağa hazırlanıyor- lar, Bu kunduralar, eskiden kullanı - lan fotinler gibi uzun konçlu ve ke - narları başka renkli derilerle süslü o- Tacakmış, Kırda, çayırda, gesildiği za- Mman ayaklara diken batmasına mânl olacağı için çok rağbel Köreceği ran- nolunuyor. Süvareler için yeşil, pembe — veya zarı derilerden yapılacak, ökçeleri ca- yet yüksek alaçakmış. Üzerlerine de Çemberlayn hükümetinin başar- mak istediği pek mühim bir iş vardır ki o da mecburi askerlik - | usulünü kabul ettirmekti. Buna verilen isim mecburi ve milli hiz- | met ismidir. Bit zamandanberi İn- | gilterede bunun için çalışanlar çağalıyordu. Fakat mesele daha münakaşa halinde kalıyordu. Mec- buri hizmet için bir lâyiha hazır- lanmıştı. Bu' bir gün parlâmhento- ya getirilirse Çemberlayn kabi- nesinin muhalifleri tarafından hü- | umlara uğriyacaktır. Zaten öyle * anlaşılıyordu ki kabine azası ârâ- sında da bü nazik meselede fikir kuş, ciçek resimleri İşlenecekmiş. YARIN *« birleşmiş değildir. Deyli Ekspres | (Devamı 7 inct sayfada) | tinelerden itibarca İYOSMA — Allaha ısmarladık Leylâ.. — Artık ayrılış mi?. — Vakit gelmedi mi?. Genç kız, boynunu büktü.. Hus>, rev Galib iki adım attı. Leylâya daha çok sokuldu. Genç kızın el lerinl tutmuştu.. Leylânın gözle- | rinin içinde bir parlaklık ve nem | vardı.. | — Müteessir misin ayrıldığımı- | za. — Daha çok erken değil mi, Husrev?. dudaklarına götürdü. Sonra, de - | rin bir nefes aldı: — Daha fazla kahırsam, şüphe- lenirler.. Biliyorsun ki, senin de artık içeri girmen lâzm.. Ararlar seni Leylâ. Haydi Allaha ısmar- ladık.. Husrev Galib, Leylâyı son defa| öptü, karanlıkta, ağaçların, ça - kıllı yol Üzerine sarkan dallarını ellerile iterek uzaklaştı, kayboldu. Genç kız, delikanlının son gölgesi, gecenin siyah dekorunda iz bırak- mayıncıya kadar, onu gözlerile ta-i TAKSİiM Sineması Fevkalâde maceralar ve muazzam mücadeleleri tasvir eden BAY İ,E.'î'u';î Eşuı DÜNYALARDA Dehşet..: Helecan ve Heyecam dolu sahneler - Bay Tekin ve Taş İnsanlar - Merili Yıldızmın Cana- varı - Yaşıyan Ağaçlar - Küret Arzın Bombardımanı - ateş Uçurumu. 15 Safha - 30 Kısım tekmili birden - Öğrenemedim.. Kasayı açamadım.. Diye kendi kendisini yiyordu! Feridin yine düşünce içinde buna'dığı bir ge- kib etti Kalbi hızlı hızlı çarpıyordu.. Ko- şarak köşke doğru yürüdü. Tam içeri girecekti. Balkondan anne - sinin sesini duydu: , — Leylâ, neredesin bu zamana kadar?.. — Buradayım anneciğim... — Bahçede biraz dolaşayım. ha-| va alayım diye çıktın, bir saa* gac-| REŞAD FEYZİ silmişti. Husrev — Galibi bir gün Böcemese, deli oluyordu. Evin içine de, Leylânın, halinde bir başkalık olduğu gözden kaçı Annüsi, anlıyordu.. Kız sevdalanmıştı.. Ö- mun bazan, pencerenin önünde 0- turup dalgın dalgın düşündüğünü, balkonun kenarından seyrediyor- du. Bazan, Leylânın yanına kadar gider, genç kız farketmezdi. Elinl omzuna dokununca, bitden ken - dine gelir, bir rüyadar. uyanmış Bibi, Ürkek, şaşkın, ne söyliyece- ğini bilmezdi... Bir akşam, Leylânın annesi ve babası, İstanbula inmişlerdi. Ge- ce, Şişlide bir ahbablarında kala- caklardı. Leylâ köşkte yalnızdı. Biz hizmetçi vardı. Hizmetçi sa- ğırdı. Ağır işitirdi. Fakat zeki bir kızd. O, açağıda işlerile meşgul olurdu., Gecenin saat 21 i olmuştu. Genç kız 21,30 da bahçede Husrev Galible buluşacaktı. Leylâ aşağıya indi. Hizmetçi, evin küçük hanımını görünce, cide di, hatta, âmirane bir tavır takın- dı.. Daha Leylâ söze haşlamadan: — K (ük hanımcığım, dedi, har mimefendi bana tenbih etti. Leylâ, gece bahçeye çıkmasın, dedi.. Hizmetçi, bir müddet önüne bake tı. Bir göğüs geçirdi.. Bir şeyler söylemek istediği halinden belli idi., Fakat, sonra vaz keçti.. Leylâ, dikkatle hizmetçiye ba- kıyordu. Çok canı sıkılmışti. Ans (Devamı 7 inci sayfada) —— ——— ti. Gelmedin.. Yalız canın da s| | Radyo - Programi I kılmadı mi?. — Anne, bahçenin aşağısındaki düme Deni ediyordum, O kadar güzel gece ki. Sular o kadar; tatlı ki. Mehtab denizin koynunda üyuyor sanki.. — Bırak şimdi bu şairane söz- leri.. Üşümüşsündür.. - Hiç üşümedim.. Anne. Hatta, terledim.. O kadar sıcak ki., * Leylâ, Suadiyede köşk komşu- ları Husrev Galible üç aydanberi sevişiyordu. Bu iki genç, birbirlerl için adeta yanıp tutuşuyorlardı. Genç kız, yemekten içmkten ke- ÇILGIN BİR GECE zevk veren bu güz iliğe biraz daha doymak isteği, hem de bir şeyler öğrenmek merakı var gibi, fdi. Sordu: — Anahtarı bir yerde mi buldunuz?. Genç kadın: — Hayır, sizi yordum.. ve etti: — Teşekkür ederim. Ve bir reverdnsla ayrıldı. O giderken genç işyar da bu güzel, en güzel, iyi giyimli, bir bakiş- ta gözü, göhlü dplduran kadının arkasından dal- miş, üzün uzün Lkıiyordu. Süney, bankanın önünden bir başka taksiye bindi, İstanbul direktörlüğünün — kata Bölümüne gitti. Orada palabıyıklı, şişman, gözlüklü bir işyar kendisini karşıladı. — Ne istediniz bayan?.. Güney acamılığın verdiği etki ile sağına, so- luğuna bir bakındıktân 'sonra, anahtarı göstererek: aanmamnanz VO 15 Çazmamaamz Yi0 ETEM İZZET BENİCE yasaaamsamıncızı — Kocam hasta. Kasadan alacağım şeyler vi Yerini bana gösterir misiniz Dedi. Palabıyıklı, şişman, uzun boylu İşyar gözlüğünün üzerinden genç kadına baka bakat — Bunu yapmamıza imkün yok. Dodi, sözüne ekledi: Kasayı ancak sahibi açabilir. Amma kocum çok hasta, Buraya gelemez. Öyle ise noterden bir vekâletnane getirme- lsiniz. —— Güney sonsuz bir üzgünlükle konuşuyordu: — Onlar uzun iş. Bana kasayı şimdi açmak gerek İşyar bir büyük nezaket ve incelik çerçevesi içinde kesin olarak cevab verdi: — Esefle söylemeğe mecburum. ki; <notor ves kületnamesi», hak yeri kürâtı olmadan kasa kim olursa olsun bir başkası tarafından açılamaz. Güney iri siyah gözlerini çukurları içinde de- vire devire bir.seniye düşündü. Sonra: — Bunun hiç çaresi yok mu? Dedi. İşyar, ellerini uğuşlura uğuştura yine incelikten ayrılmıyarak: — Olamaz bayanım.. Karşılığını verdi. Genç kadının yüzü birden soldu. dudaklarını kıyıra kıvıra: — Yana.. Peki. Öyle olsun Diyerek işyara: — Ne yapayım, kocama böyle söylerim.. Dedi, bankadan çıktı. Bu çıkışta Güney'in ilk başarıksızlığı ve bu başarıksızlığın onarılmaz ke- deri vardı. İçin için kızıyor, kızgınlığından dudak- larını isiriyor! ceydi. Ne uyuyabiliyor. ne oturabiliyor, ne dura- biliyordu. Kalkıyor, oturüyör, yatıyor, boyuna düşünü- yordu. Bunlar zincirleme, biribirine ek'eme düşün- celerdi ve kafasının içinde bir soru yığını vardı: — | — Ne vakit evlenebileceğiz?. a Çokiseyrek görüyorum. Nerede oturduğunu bile bilmiyorum! Ne zaman benim olacak? Evlenebilecek miyiz?.. Babası bana verecek mi?.. Vermezse kaçabilecek mi?, Neyi bekliyor?. Bir gece daha kaçabilecek mit. BUGÜN smma el çeam ee aeti den deri - Halkevinden naklen). 1830 Program. 1835 Müzik (Virtüozlar - Pi). 19 Konuşma (ziraat saali). 4 19,15 Türk müziği (Pasıl heyeti). raal borsası (fiai). 2015 Türk müziği, - Oalanları Vecihe, Cevdet Çağla, Re- fik Fersan, Fahire Fersan. Okuyanları Mustafa Çağlar, Bafiye Tokay. — Nişabürek peşrevi. 8— İsmall Hakkı Beyia - Nişabürek ! beste - Bir kerre yüzün görmeği. — « — Ziya Paşanın - Nişabürek A. Se- mal - Ey güll me acap. 4— Ziya Paşanın - Nişabürek şarka- | # - Bin zeban söylersin, | B— Vecihe kanun taksimi, 6— Aziz Efendi - Nişabürek şarkı « Kırdı. geçirdi. zukut borsası (flat). 2125 Neş'eli plâklar - B 2130 Müzik Çoda müziği Kentet). 28 Müzik (küçük orkesira » £8 Müzik (Cazband - Pi:) RSAS - M Son afand haberleri ve yarınki program. YARIN 12485 Türk müziği - P. 1815 - 14 Müzik (muhtelif — meş'eli plâklar). 1357 Hicrf Sefer 1355 Rumi Mart 17 Ve: Derken bu nokta üzerinde takılıp kalıyordu: (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: