20 Nisan 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

20 Nisan 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ı 2 iİLGRA z — ZONİSAN 1838 TALYA VE YUGOSLAVYA I . zli Bir Pakttan Bahsediliyor Arnavudluğun İşgalinden Evvelki Ve Sonraki Vaziyet Muhabirlere Göre... Avrupalı talyanlar Arnavutluğu ma- l lüm şekilde aldıktan sonra Roma ile Belgrad arasında ina çok ehemmiyet verilen bir mevzu oldu. İtalya ile Yugoslavya arasındaki münase - eğlidi. 919 da umumi harbden sonra Avru- paya yeni bir nizam v& Avrupa a yeni bir şekil verilmek tenirken O zamanki Sırb, Hır « vat ve Sl Krallığı ile İtalya- nin arası daha ilk günden bozul- iddiası Sırb - Hır n Krallığının mevcu- diyeti tabil ve daimi olamıyacağı merkezinde idi. Sırbların, Hırvat-' ların ve Slovenlerin birleştiril - mesile vücude getirilen bu Kral- lık Romada işte böyle görülüyor- du. İki taraf arasındaki gerginlik devam ettikçe etmiştir. 29 da Kral Aleksandr Krallı - ğın adını değiştirerek Yugoslavya ismini verdikten sonra diğer un- bilhassa Hırvatların, Slo- venlerin mevcudiyeti artık Kral- lığın içinde enlmiş, birleşmiş sa- olursa olsun Yugoslav- yanın varlğunı yukarıda dendiği gibi gayritabil ve devamsız say- makta Romanın noktai nazarı yi- ne eskisi gibi olmaktan çıkmamış- tı. Fakat 934 de İş değişti. Sinyor Litvanya Ordusu Bütün küçük devletlerle, Almım: da hazırlanıyorlar, Küçük Baltık devletlerinin erkânıharbiye reisleri Stoyadinoviç'in iktidar mevklinde iken o zamanki Romanya Hariciye Nazırı Antonesko ile Tuna üzerinde bir yatta beraber alınmış resimleri | Musolini bir nutuk — söyliyerek Yugoslavya dostluğundan bah - 935 de ise Roma ile Bel- gradın arasında dostluk temin e- dilmiş oldu. Habeşistan meselesile meşgul olan İtalya O zaman Bel- gradın dostluğuna ayrıca ehem- | miyet veriyordu. Artık Yugoslav- yanın gayritabil ve devamsız bir teşekkül olduğunu söyliyen Roma yoktu. O zamandanberi ise İtalya hep Yugoslavyanın emniyet ve itimadını kazanmak için çalışmak- tan geri kalmamıştır. 937 ilkbaharında ise Belgrad ile Romanın arasındaki dostluk mü - nda Hazırlıidar an istilâsıne karşı — Litvanyalılar him bir teşriki mesai haline gir- miş oldu. Geçmiş senelere kısaca göz at- mak hal ve istikbali daha kolay anlamağa yardım ediyor. İki sene evvel Belgrad ile Romanın arasın- da dostluk birleşlikten sonra ise İtalyan politikasının Balkanlarda faal bir rol oynıyacağını hiç kim- se saklamıyordu. Şimdiye kadar. hep bu dostluğun kuvvetli olduğu gösterilmek istendi. Şimdi şu son günlerde ise Ar- navutluğun işgali üzerine İtalya ile Yugoslavyanın münasebatı ne şekle gireceği bahsi Avrupa ga - zetelerini çok meşgul etmiştir. İ- talya ve Yugoslavya dastluğun - dan şimdiye kadar ne gibi mak - sadlar takib ediliyordu?. Belgradın ve Romanın siyasi mehafili ile temas eden Avrupalı muhabirlerin yazılarından çıkan neticeye göre takib edilen iki ga- | ye vardır: 1— İtalyanın Avrupa kat'asın - daki mevküni kuvvetlendirmek. Eğer İtalyanın Avrupada mevkii kuvvetli olur. Yugoslavya gihi bir (Devamı 7 inci sayfada) Sinema dünyasının en çok seodiği, en çüksek yıldızı DANİELLE D Bugüne kadar eşi görülmemiş Macar Çigan müziklerinden ateş alan film, ŞAFAĞA Bu akşa Müstesna bir müsamere İle ÂTVANYA VE LİTVANYALILAR RASAD DÜRBÜNLERİNİ İCAD EDEN KİM?, BAZI HAYVANLAR NİÇİN YUS -« YUYARLAK OLUP YATAKLAR?. KIZILHAÇ CEMİYETİ NE ZAMAN TESİS OLUNDU? CENBİ AMERİKANIN NÜFUSU BRAUNES HALS IMeraklı Şeylerl | memleket abalisi, 15 mayıs ım de tiklillerini Hân, 20 ilk kânun 1822 de de Cumburiyel idare- #ini kabul etmiş ve Düillletler Cemiyeti- ne dahil olmuştur. Litvanyalılar, Hindi - Avrupal bir Kabilenin ahfadıdır. Buzün işeal et- Hikleri yerler, cedlerinin çok eski de- virlerde gelip yerleştikleri yerlerdir. Rasad dürbünlerini icad eden Galile dir. Fakat, eski Musırlılar rasad dür- bünlerini biliyorlardı. Şu balde bunun menşeinl Firsunlar devrinde aramak iktiza eder, Eski Misir. harabelerinde | yapılan araştırmalarda, uzun dürbün- lerle gökyüzündeki yıldızların hareke- tini tetkik oden Musırlıları / güsteren birçok resimler bulunmuştur. ki bun- lar, bugünkü teleskoplara çok benze- mektedir. Kendilerini müdafaa —etmek için.. | Köpek ve bazı hayvanların — krerilip, yusyuvarlak olup yatmalarının sebebi çok garibdir. Ba hayvanların burun- ları çok bassastır. Buna indirilen kuv- vetlice bir darbe ölümlerine sebeb e- fabilir. Üyazlk iken kendilerini ko - dayca müdafaa edebilirler. Pakat, yodular ma, tabil bunun farkında damaa, Kıvrılıp yatmalarına sebeb bi dur. İsviçrenin en büyük hayırsevenle - | rinden Hanri Dunan, 1859 senesinde, | Solferino muharebesinin en kanlı gün- lerinde İtalyanın şimalinde bulunu - yordu. Harb meydanlarında yaralanan bin- derce askerin bakımsızlık yüzünden öl- düklerine şahid oldu. Civar köylerde | balanan kadınlar tarafından yaraları | zarılanların da İyileştiklerini gördü ve dostlarından Güslav Maynler ile bir- Tlkte 1863 de yaralılarla meşcul ola. cak beynelmilel bir cemiyet tesizine karar verdi. Kızılhaç cemiyeti bu retle vücude geldi. 100 milyona yakındır. Brezilya: 41 milyon; Arjanlin; 13 milyon; Kulem- biya: 8 milyon; Bolivya: 3 milyen; Şiti: 4,600,000; Ekuator: ? milyon 100006 Vene vt eai 3 mliyon 108/060; Para - mülyon; Uruguay: ? milyon 100.006: Holanda Güyanı: 170,000; Fran- S Güyanı: 28,000. Münihte 1830 da Metivler tarafından inşa olunmuş bir saraydır. | 1820-11 de fadil edilmiştir. Nasyo- mal - Sosyalisi partisinin merkezidir. PARİZER PLATS Paris meydanı. Berlinde, (Brande- Burg) kapısile (Thlamuraltı) kapısı a- rasında küçük bir meydan. Fransa se- fareti 5 numaradadır. ARİEU X'nün DÖNÜŞ m 9 da , uğultu.duydum. HİKÂYE Beynimi Kemiren Kurd! — JAPON EDEBİYATINDAN — K Hatırlıyo - rum.. Annem anlat « miş «— Bir gün, ba- ban uyürken ağzı | SĞ açık kalmış. meş 5” um bir kurd gi - rerek beynine ka- dar yörümüş. İş- te, baban, o gün « | den sonra evini, çocuk - larını görmez, & - ramaz - oldu. Bir ye tutuldu. karısın aşit Ve onun koynün « da öldü.> şında, iri göste - rişli bir erkek ol - muştum. Bül | kadınlar, genç kız- Tar benden hoşla - niyor, peşimi bi rakmıyordu.. Bir gece uzun boylusunun, bir başka göce de kısa boylu, tombul bir kadının kol-| ları arasında sızmıştım. Bu tatlı günler yılları doldur- dukça, damarlarımın tutuştuğu - | nu, benliğimin yavaş yavaş, bir | bardak su gibi eriyip gittiğini gö- Tüyordum. Günün birinde, beynimde bir Bu uğultu, acaba, babamı öldü- ren (meş'um kurd) un sesi miydi?. * Uzun boylusu, kalbime giden yolu bulmuştu. Öteki de afyonla | damarlarımı” Uyuşturmağa, beni benden çalmağa çalışıyordu. Annemi hatırladım: Annemin göz yaşlarını hatırla- dim. Acaba, ben de babam gibi ağzı açık mı uyurguştum?! Benim de beynime o (meş'um kurd) mu girmişti? Ben de evini, karısını, çocuk -« | larını unutacak kadar sersemli - | yecek miydim? Meş'um kurd.. Oh.. -Bea ondan korkuyorum Bundan sonra, uyürken — ağzımı bağlıyacağım. d Aradan kaç yıl geçti? Bilmiyorum.. Bildiğim bir şey var: Yıllardan- beri ağzım kapalı uyuyorum —— | Fakat, beynimdeki bu uğultu neden dinmiyor?. Kafamın içini tırmalıyan gizli bir el var... Onu görmüyorum... Seziyorum. Damarlarımda — sönmiyen bir yangın... Yüreğimde tutuşmuş bir| volkan var. rum.. Gözlerim — kamaşıyor.. Bir şey göremiyorum. Göremiyorum. Ben, bu cehennem ateşi içinde yanıp kül olacak bir adam mıyım? Bu cezayı bana veren kim? Bu ıztırabı neden çekiyorum? Mikado'nun bir sözü kulağımda diyordum.. Unutmadım. inde as - kerin geçid r: «— Arslanlarım! dedi. Yenilen yaşamağa hakkı yoktur. Yenilmemek için, her yerde, her zaman ve herkesle mücadele edi- tmayın ki, mükavemet: Muvaffakiyetin yoludur.» Çok doğru bir Mukavemet muvaffakiyetin yo- ludur. Yirmi beş yaşıma gelinciye ka- dar, beynimde (meş'um kurd) la çarpıştım.. Yılmadım.. Mukave - ettim. O zamana kadar ne beynimde bir uğultu vardı; ne de içimde bir yangı üsüz, heyecansız, ateş - Ne mes'ud ve müsterih ya- şıyordum. Ya şimdi?. Acaba yenildim mitt Bunu nasıl anlamalı?.. Sırtımın gelmediğini kirâden öğ- dim: Sağımda uzun böylüsü.. Solumda tombulu.. İşte iki kundakçı Onlara mukavemet etineliyim.. Gözümün ucile etrafıma bakın- Şirer birer gelerek, Varşovada Mareşal Smigli Ridz ile görüşmekte - dirler. Fakat garibi şudur ki, Litvanya ordusunun Üniforması tıpkı Alman ordusuna benzemektedir, Onun adını bilmiyordu. Fakat, yüzünü görür görmez tanıdı: — Geçen akşam döktora ' gelen - hastalardan birisi. Dedi ve kafasının içinde bir soru kendiliğin « den dolaştı: — Acaba beni mi izliyor? Ve bu sorunun karşılığını araya araya tram « vaya bindi. Şerefi hiç görmemiş gibi davranıyor, tetik üzerinde gidiyordu. Kend! kendisine — Ben şimdi onun ne olduğunu anlarım. Ve içinde gittikçe arlan bir kırgınlık vardı. Öfke ile kendi kendisini yer gibi konuşuyordu: — Eğer bu adam berti izliyorsa kim için, ne için?. Doktor mu yaptırıyor? Bir başkasının adına mı? Kendisinin mi bir çıkarı var?. Ve arada bir de: buralarda oturuyordu. Doktora da o« itir. Tesadüf onu karşıma çıkarmış L A LE Sinemasında Bu yangının ak niyorur Kendimi kaybediyo - levleri içinde y * Bu yangınlar içinde kırk yaşı- YOSMAİ —a VO 105 gazaaamnana 207 ETEM İZZET BENİCE gaa gözünü dört aç. Eğer izleriyorsan o seni yakalamadan, sen onu yakalamalısın! Diyordu. Bir sınaç ve deneme yapmak - için tramvaydan iner inmez istasyonda durdu. K'nıle- rin ineceğini gözledi. Duruşunda sanki bir başka tramvay bekler gibi bir görünüş vardı. Baktı, o am tramvaydan inmedi. Fakat, daha tuhafı ile karşılaştı. İlk gö: adamın arkadaşı, Sadık, are kadaki ikinci arabadan atladı. Güney: — Artık bu söz göre göre beni izlemek. ni kemiren şüphe şuy Dedi. Çok serin kanlı bir tavır aldı. Fakat, içi - Diye yürüdü. Arada bir hiç belli etmeden vit- rinlerin önünde duruyor, müşterinin gözüne seri - len kumaş parçalarına bakmak bahanesile kendisi- nin izlenip izlenmediğini inceliyordu. — Bugün bütün işlerimi bozdular!. Diya yürürken birdesi bir mağazaya girdi, — Biraz ötebeni alıp eve dönmel Dıyordu. Fakat, kendisi kumaşlara filân bakar- ken dili ağzının boşluğu içinde durmadan dönüyor- du: — Herşeyi öğreneceğim! Öğrendikten sonra da yapanın yanına bırak - mıiyacağımi! Beni takib etmek bakalım neymiş?, Beni aptal mı sandılar?. Bende çürük tahtaya basacak göz var mı?. Ve kendiliğinden kararlaştırmıştı: — Bunu doöktoör yaptırıyarsa görecek o budala peler olacağını. Hafiyelerine, casuslarına, adamları- —| na, kendisine karşı atlatmak, öyün etmek nasıl a- Tur bir göstereyim de anlasın! Ve yine kızıyor, söyleniyordu: — Şu doktora biraz acıyordum. Şimdi h duy- Bum da kalmıyacak. İstediğimi yapacağım. Baka - lum benimle başa çıkabilecek mi?. İstersem ona kan kustururum. Mağazada çok kalmedı. Üç çorap âldı. Çıkar - ken iri sıyah gözlerile, bir projektör gibi keskin bakışlarile her yanı tarıyor ve en küçük bir belli- sizlik vermedet herşeyi görüyor, hiçbir kımılda - nışı bile kaçırmıyordu. Uzun boylu, ak bıyıklı, iri kafalı adamın mağazadan çıktığını, öbürünün de arkadan gelmek için bir başka reyyonun önünde durduğunu durgüladı. Ve kendisi hiç tasalanmıyor, hiçbir şeyin ayırdımına varmıyor gili dışarıya çık: H. Caadece ağır adımlarla biraz yürudü gonra bir şekerciye girdi, şeker yaptırdı, oradan da çıktı, he- men bir taksyie atladı. Şoföre' — Çek İstanbula... Dedi, Kafasının içi ayaklarımış bir fikir borsası gibiydi. Bu adamların kimin adına kendisini takib ettiklerini öğrenmekten başka hiçbir şey düşünmü- yor, bunu öğrenebilmek için de bir plân tasarlı - 'yordu. Arabadâ oturunca: Udevanı: var) ma nasıl geldiğimi anlıyamadılk İçimdeki volkandan savrulan M" lar, hâlâ vücudümü yakmaklk Kundakçılar hâlâ sağımda ve 8 lumda - Mikado'nun muhafıi Bibi - nöbet bekliyorlar., Gözlerim. ağzını açmış gecelet? korkunç karanlıkları ıçinde sö! Bidiyor. . Artık işıktan kaçıyorum.. Ve en çok nefret ettiğim şef> di. gözümün önünde uçd * şan iki gölge var: Mikado ve bi bam.. Babamın ölümünü görüyoruf”| Ve Mikado'nun sesini işitiyorufi «Mukavemet: — Muvaffakiyetif yoludur!» Bir gün ormanda — dolaşırktik karşıma zeki bakışlı bir ihtiyif çıktı.. Ona sordum. : — Hastayım, baba! Yüreğim * , den ve beynimden yaralıyım. * caba bu hastalıktan kurtulabile * | cek miyim? 4 İhtiyar dikkatl eyüzüme bakti? — Gönlünü kimseye kaptırd mı? — Evet. (Devoms 7 sayfada) Ankara Radyosu BUGÜN 1130 Konuşma (İnkılâb tarihi deff” leri - Hatkevinden naklen), 1820 Program, 1835 Müzik (Ney'eli müzik - PL) — 19 Konuşma (Ziraat saati). $ 19.15 Türk müziği. (Fasıl heyelih — | 2015 Türk müziği. Çalanlar :Vecihe, Fahire Persan, B” fik Fersan, Remal Niyazi Seyhun. Okuyanlar: Müzeyyen Senar, mut Karındaş. 1— İsfahan peşrevi. ?— İshakın - Isfahan şarkı - Çandt Basiyet mi var, i— Mahmut — Celâlettin Paşanın * Isfahan şarkı - Dili biçare senin içlik 4— Kemal Niyazi Seyhun - Kemtf” ge taksimi. ö— Rahmi Beyin - Isfahan şarki * Ktme beyhude firan. 6— Isfahan şarkı - Festiğen ekdiit — kafahan sar semaisi. 8— Hüseyni türkü - Esmer buzüf aklamış. j #— Sadettin Kaynak « Türkü - 80 min yazın kışa benzer, l0— Türkü - Kevengin yolu bu mi” der. 31 Memleket saat ayarı. #1 Konçyma (Mizah saati). 21415 Esbam, tahvilât, kambiyo * Bukul bersası (fiat), ZL2S Neg'eli plâklar - R. 2130 Müzik (Küçük orkesire: Şef Necip Aşkın). 22.30 Müzik (Romanslar ve anire * Pij 23 Müzik (Casband - P. 2BAB - 24 Son ajans haberleri yarınki pregram. 'YARIN 1280 Program. 128 Türk müzlği - PL 13 Memleket saal ayarı, ajans * - 20 Nisan PERŞEMBE 1939, Ay 4, Gün 110, Kasım 164

Bu sayıdan diğer sayfalar: