22 Nisan 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

22 Nisan 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Numarası | 91 irlerin Söylediğine Dursun Kaptan Düşündü, Fakat seler, her iki taraf d> ayni silâhla mücehhez bulunca muhakkak ki zafer Türk milislerine müyesser dan okuyan bu bir avuç takalı sonra — motörleri de arka arkaya bağlattı. Kendi adamlarından ta- mamladığı tayfalaril. ele geçir - diği bu ganalmin prova serenle - rindeki beyaz zemin üzerine mavi haçlı Çarlık bayraklarını indirdi. Gemicilerin: — Yaşa, ver ol, nasıl da nazlı Pestrqyerleri Yakında Olacaktı B Tayfaların Keyfini Görünce Söylendi: * Eh — Gelecekleri Varsa, Görecekleri de Vardır,, olurdu. Amma, destroyerlere mey-| şın sebebi. gemiden gemiye ses- Yözan: Rahmi YAĞIZ Göre, Rus Kemençe Çalan çen halk filosunun en sağdaki Ri- fat kaptanın gemisinde bir telâş görüldü. Çok geçmecen bu telâ - lenilerek Dursun Ali relse kadar ulaşan şu haberle çarçabuk n - Verilen haber mühim bir tehli- keyi bildiriyordu: — Bancak tarafımızda iki dü- man görünüyor... Arkasından da ilâve ediliyordu: — Harb gemisi düramına ben- | ziyor.. Koyu siyah... Hızla da yak-; laşıyorlar.. Üzerimize geliyorlar... Halk filosundaki kemençe ses- leri, oynak türküler bir unda sus- tu. Ambarlarda toplanan tayfalar tüfeklerini kaparak güvertelere fırladılar.. Makinelitüfekler hazır-| landı. Topların ağızları açıldı.. Cep-, hane sandıkları güvertelere sıra- lerile kıç gönderlerine Filotillâ bu zafer alayısile Rizeye | dönmek üzere yola çıktı... ha Truldandı. Milis filosu tayla- | — Vakit ikindi üzeriydi. Hava sert, ei n az buçuk rusça anlıyan | Karayele yüz tutan bir poyrazla K n_'n_ tercümanlık etti. Böylece | denizin yüzü hafif — dalgalıydı. M tlerin kabataslak bir sorguları | Dursun Al kaptan kendi takasile B en önde yürüyor, otu Tufan ve Osman reislerin üç parça yelken- e kaptanın verdiği cevab - Ş li, karabatak yapılı, yollu taka - k;ı.?"- ları takib ediyordu. - Yarım saat l; da tekrar reisine türkçeleş - a u, zerinde ilerlemek için dönüşe ge- Model BAN bir kisım erzakı götürecek ka yöl alındıktan sonra, Rize rotası ü-| kısna landı. Halk filosu kendi harb ha- zırlığını çarçabuk- tamamlıyarak düşmanla karşılaşıldığı takdirde düğüşe tutuşmak için icabeden bü-| tün tertibatını aldı. Dursun Ali reisin amiral gemisi vazifesini gör| ren takasından verilen bir işaret- le filo, akına çıkıldığı zamandaki bölümüne geçti. 6 - 7 şer takalık gruplar hemen bir meanevra ya- parak denizin geniş yüzünde üç “ (Devamı var) İstanbul asliye mahkemeleri bi-| rinci hukuk dairesinden: :'.h::mhdeki tekmil faaliye - ahyalPdi sahillerini — korumağa l etmesi bu nakliyatın de- Yolile daha kolay ve daha ça- tniy Yapılacağı kanaatini hasıl et- Vaziyetten cesaret alan Rus | Pölürleri yola çıkmışlar... Nİ filosunda bu hâdise derin Reş'e havası uyandırmıştı.. Ta- 'daki gemciler kemençelerini, fOrlar, esir Rus motörlerinin ida çevrelenen milis taka - , “da, her bordadan uzanan baş- a. Meraklı bir ey seyrediyor - Ukasına esirlere çevrilmiş bu - ($ inci sayfadan devam) pılanamıyordum. Oturduğum pan-| siyona borcum çoğalmıştı. Bir ge- ce Patron: Ş — Kızım, dedi, Senin iş bula - cağın, borcunu - ödeyeceğin yok. Birşey düşündüm: İstersen bura- da çalış. Yerrin, içersin, yatarsın, ayda da beş on kuruş alırsın. Çaresiz kabul ettim. Bir gün güzel san'atlar mektebini bitiren bir erkek arkadaşımla karşılaş - tım. Beni görünce boynuma sa - rıldı. İşsiz olduğumu —anlayınca, bana ş uteklifde bulundu: — Atelyem konforlu geğil, fa - kat sıcaktır. Burada islediğin ka- dar kalabilirsin.. Sana, her halde Bür iş bulmalı. Şimdilik, istersen arkadaşlara modellik yap. Geçi- necek, kimseye muhtaç olmıyacak| kadar para kazanırsın. Sonra seni düşünürüz... Kabul ettim. Bidayelte biraz ğır geldi. Yabancı adamların önül de soyunup saatlerce durmak pek hoş bir şey değfldi. Sonraları alış- tım. Ressamlar çok iyi, çok şen adamlardı. Bazılarının evlerine gidiyordum. Zevcelerile de tanışı-| yordum. Ekserisi hailme acıyor, eski elbiselerini veriyorlardı. Az sonra, küçük bir oda kiraladım. Caferiye hanında ve Beyoğlunda Sümer ve Taksim sinemaları sa- hibi Cevad Boyer sleyhlerine açı- lan ve Beyoğlunda Çağlıyan gazi- nosunun bedeli icarından 1410 li- ranın tahsiline mütedair bulunan davada ikametgâhı hazıraları meç-| hul olan müddeaaleyhlere dava arzuhallerinin usulen tebliğ edil- diği ve tayin edilen müddet içine de cevab vermedikleri anlaşılarak tahkikat 29/5/939 saat 14 de ta- lik edilmiş olmakla mezkür gün ve saatle mahkemeye gelmeleri veya bir vekil göndermeleri ve aksi takdirde tahkikatın giyabla- rında icra edileceği ve bu babda yazılan ve mahkeme divanhane - sine asılan davetiyelerin kendile- rine tebliğ edilmiş soyılacağı ilân olunur, (AT115) Eyüb sulh hukuk ahkâmı şah- siye hâkimliğinden: Son Telgraf gazetesinin 23 mart) 1939 tarihli nüshasının 6 cı sahife- sinin üçüncü sütunurda ölü lm.-l tıranlı Ali oğlu Ahmed terekesi. nin berayı tasfiye satilmasına ka- Tar verilen gayri menkul ilânında (birinci arttırmanın 25 nisan 939 salı günü saat 14 den tatil saa - tine kadar ve ilânm üçüncü mad- desinde bir bağ odası ile bir bağın tamamı) yazılacak yerde sehvse (saat 1 den tatil saatirc kadar ve bir bağ odası ile bir evin tamamı) yazılmış olduğundan keyfiyet tas-) hihan ilân olunur, — 939/19 . ?â"hlın kaptan esirlerin ifade- “taç "ökünetle dinledi, düşman kap- vardır.. Ha o kâlirlerin alt- zarklı, toplu tekneler var bizim uşakların kabarık Öyle Rus çeliklerini mete - Almaz.. Te, bu doksan parça n kaptan mütaleasında . Fakat, iş onun he- Bibi sade cesaret nokta - yor. ben de tahayyülâta dalıyo - rum. Bazan başını çeviriyor, bir şey söylemek istiyor. Fakat, söy- liyemiyor. Onun bir türlü cesa - / Tet edip söyliyemediği şu kelime- eai ük gemilerint teşkil edi - Beyoğlu vakıflar müdürlüğü ta- | =—ıı Rus destroyerlerinin de - rafından Beyoğlurda Kuloğlu so-| n karakol tutmaları ve Os - Kızıar kağında Zovikyan apertımanında dönanmasının bir iki ay - Aram — Zovikyan ile İstanbulda Barı Bir Eğlence Yeri Sanırsınız Değil mi ? (5 inci sayfadan devam) mütemadiyen renk değiştiriyor, kızarıp bozarıyordu. Nihayet 2ze- ki kadın, vaziyeti anladı galiba; listeyi garsona lade ederek, bo - zuk bir ingilizce le: — Birşey istemiyorum, dedi. ve sonra kalktı, gitti. Aradan çok zaman geçmeden caz tekrar başladı. Fukat bu se- fer bizim delikanlı yerinden bile kıpırdamadı. Ona istihzalı bir tavırla sordum: — Neden dansetmeğe kalkmı- yorsun?, Gülümsemeğe çalıştı: — İkinci bir defa kepaze olma- ğa niyetim yok, dedi. Bir aralık yanımızdan henüz yirmi beş yaşlarında, ince uzun boylu, lâcivert gözlü, sarışın bir kadın geçti. Arkadaşım kadına se- lâm verdi. O da hafifce tebessüm ederek, mukabelede bulundu. Ar- kadaşıma onun kim olduğunu sor- dum, cevab verdi: — Bu kadıncağız çok bedbaht we zavallının biridir. Arkadaşım sözüne bir an fasıla verdikten sonra devam etti: — Onu ve ailesini pek yakın- gdan tanırım. Bundan beş alt: sene önce Lâlelide oturuyorlardı. Bize komşu idiler. Zengin bir tüccar o- lan babası el'an hayattadır. Kız bir gün bana, bara nasıl düştüğünü yana yakila anlattı: «— Bir akşam mektebden dö - nüyordum. Sokakta, kendisini hiç tanımadığım bir delikanlıya tesa- düf ettim. Bu, buğday benizli kı- vırcık saçlı, elâ gözlü bir çocuktu. Kendisile gözgöze gelince gülüm- sedi. O anda tatlı bir sıcaklığın birdenbire bütün vücudüme ya - yıldığını hissettim. Ben de tebes- süm ettim. Delikanlı bundan ce- saret aldı, yanıma sokuldu... U- Onu tanıdıktan sonra derslerden| soğumuştum. —Artık eskisi gibi muntazaman mektebime devam etmiyor, âşıkımla sık sık bulu - şarak, şuraya buraya eğlenmeğe gidiyorduk. Bir gün delikanlı bana: — Dansetmesini bilir misin? di- ye sordu. rine beni Beyoğlundaki dans ders- hanelerinden birine götürdü. Hiç unutmam; bir perşembe gü- nü idi. Beyazıd tramvay durağın- da onu bekliyordum. Bana saat birde geleceğine söz vermişti. Be- Taber yine dans dershanesine gi- decektik. Fakat saat ikiyi geçtiği halde o, hâlâ görünmüyordu. Ni- hayet ben de yalnız gitmeğe ka - Tar verdim. O gün orada, orta yaş- h bir zatla tanıştım. Dershaneden beraber çıktık. Bir iki saat bera- ber gezdik, dolaştık, ve nihayet ertesi günü tekrar buluşmak ü- zere birbirimizden ayrıldık, Artık eski âşıkımı unutmuş - tum, yenisini çıldırasıya seviyor- dum. Onunla her yere, içkili 10- kantalara, sazlı, cazlı yerlere gi - Tİp çıkıyordum. Bir akşam fazla içmişim. Sa - bahleyin uyandığım zaman, ken- dimi onun kolları arasında bul - dum. Başıma bu felâket geldikten son- ra artık evime dönemezdim. Ona evlenmemizi teklif ettim. Reddet- ti — Olmaz, dedi. Benim karım ve çocuklarım var.. Birkaç gün ne yapacağımı, ne yolda hareket edeceğimi düşün- gdüm, durdum. Nihayet bir akşam dostura: — Seni bir bara yerleştireyim mi? Ne dersin? diye sordu. Onun bu teklifini kabul etmek mecbu - Tiyetinde kaldım.» Kadın acı acı gülümsiyerek 6ö- züne şöyle devam etmişti: «— Sonradan bu adamın bir bar , komisyoncusu olduğunu anladım.» Arkadaşım sustu. Bir iki dakika hiç konuşmadık. Sonra o; karşt sıradaki masalardan birinde, ih- tiyar bir müşteriyi eğlendiren ve aZ evvel, mazisinden bahsettiği kadını işaret ederek, tekrar söze başladı: — Ne kadar mes'ud ve şen gö- Tünüyor değil mi? Fakat hiç şüphesiz zavallının içi kan ağlıyor. Bak, şimdi de, bedbaht kadın ıztırablarını unut- Bara eğlenmek için gitmiştim. Fakat oradan pek müteessir dön - —Hıyır.dıdin.Bıfnunüu-ıdnm. Dançig İşi Nasıl Halledilecek ? (4 üncü sayfadan devam) lâde mümessil bulunacak, Şehrin halkı tarafından intihab edilen bir âyan meclisi olacak. Bir de Le- histan hükümeti tarafından ta - yin edilen komiser bulunacak. Daha başlangıçta birçok ihti - lâflar çıkmıştı. Fakat bilhassa â- yyan meclisi azasının çoğu bugün- kü Almanyaya taraftar olanlar dan intihab edilince vaziyet daha zorlaşmış oldu. Bununla beraber Lehistan ile Almanya — arasında Dançig için bir anlaşmaya varıl- madı değil. Fakat mühim bir me- #ele de Dançiğgin iktısadi vaziyeti Wi Lehliler Dançige komşu ola- rak Gidinya limanını yapınca git- gide Dançiğin ticareti de o tarafa geçti. Dançigdeki Milletler Cemi- yeti mümessilinin ise artık hiçbir rolü kalmadığını söylemeğe ha - cet yoktur. Zaten bu fevkalâde mümessil bir zamandanberi faa- diyeşten de ayrılmış bulunuyor. Çünkü artık Dançig serbest şeh- rinde ahenk ve sükün kalmamış, bilhassa son zamanlarda tahrikât arttıkça artmıştır. Almanlar Dan- Çiği almak istediklerini açıktan a- Çığa söyledikten sonra ise oradaki Lehlflerin arasında bundan dola- yı büyük bir aksülümel başgös - termiş oldu. Hulâsa gayritabil bir ha,l devam edip giden bir gergin- dik, Kotidordan geçmek üzere Şar- Ki Prusya ile Almanyanın arasın- da yapılacak raylıotomob'il yolu meselesi ayrıca ihtilâf uyandır - maktadır. Almanlar diyor ki: Böyle bir nakil vasıtası mutlaka temin edilmeli. Almanyanın mü- him bir parçası olan Şarki Prus- ya ile asıl Almanyayı böyle bir vasıta İle birleştirmek — iktısadi moktadan elzemdir. Lehistan bun- &ınkuıkuhını*n. eğer bir harb | | çıkarsa Lehler bu yolu hemen bo- zabilirler. Neden korkuyorlar?, Fakat Lehistan bu meselede çok hassas davranıyor. Kendine aid olan topraktan geçecek böyle bir yolun ileride daha başka bir ta- kım bahanelere yol açacağından endişe ederek buna kolay kolay Tazı olmiyacağını anlatıyor. Lehistanda mükavemet ruhu gitlikçe kuvvetlenmektedir. Lond- Ta ile Varşova arasındaki anlaş - madan sonra ise Lehlilerin her ih- timale karşı mukavemet kararları daha sağlam almuştur. Onun için Lehliler öyle tehdid ile boyun e- ğecek değillerdir. İşte Lehistanda bulunan Avru- pah muhabirlerin uzun olarak gazetelerine yazdıkları intıbalar- dan çıkan netice: Şimdiden sonra Berlin ile Var- şova arasındaki münasebetin şek- 11 ne olacak?. Eğer Lehistan Dançigin Alman- yaya verilmesini kabul ederse Al> manya da Lehistanın hududları- 'na 20 sene dokunmiyacaktır. 'Hem de Dançig limanında Le - histan ticareti için vüsi kolaylık- lar gösterilecekmiş, Fakat ne olursa olsun muhak « kak görülen şey şudur: Bugünkü waziyet devam edemiyecek. Le - histan ile Almanya arasında bu mesele ergeç tazelenacek ve orta- lığı kimbilir ne kadar meşgul ede- ceklerdir. R AYi Daday askerlik şubesinden &l - | Boğazlaca hâkim olan Türkiye - 7—8sON ısy;!_ğr - ı;llı;N ııı Bulgar Gazetelerinden İktibaslar Komşularımız Bizi Nasıl Görüyorlar? — Türkiye ve Bulgar Nüfusları Arasında Bir Mukayese - Boğazlar ve Türkiye - Türkler Daima Güzeli ve İyiyi Seçiyorlar Boğazlar ve Türkiye — Yeni Türkiye güzel ve iyi na- mına ne varsa almakta ve bunu Zora gazetesinden: kendi milli ruhuna uygun bir su- | Akderiz meselesini tetkik eden | Tette memleketine çokmaktadır. Gospodin T. Radef, Türkiye hak- | Bültün gördüğümüz o muazzam kında şöyle demektedir: eserlerde gayriihliyari olarak kar- Coğrafi ve politik bakımlardan | Hftiza büyük ve dâhi Atatürkün Muazzam ruhu dikilmektedir. Bü- nin Akdeniz probleminde mühim | tün bu gördükleriniz onun eseri- rolü vardır. Türkiye bitaraf dahi | dir. Yurdu kurtaran ve yeniden kalsa oynıyacağı rol çok büyük- | kuran Atatürk!. Bunu, yalnız ye- tür, Çünkü; Boğazları açık bulun- | ni ve muazzam binalarda, stad - durmak veya kapamak onun elin- | yomlarda, barajlarda, mekteb ve dedir. Böylelikle iltihak ettiği ta- | enstitülerde değil, yeni nesillerin rafa Boğazları açmakla, Türkiye | ruhunda ve ateşin gözlerinde de o tarafın Karadenizden getireceği | görmek mümkündür. Bu, Atatür- — ham mecdeyi temin edebilir. Tür- | kün Türk ruhunda'da büyük bir — kiye ayni zamanda Marmara, İz- | akılâb yaptığımı isbat etmekte < mir ve Çeşme gibi deniz üslerini | dir. Atatürk, Türke mütevazı ol — de ilthak ettiği tarafa tevdi et « mekle Şarki Akdenizde b masım ve her türlü gösterişten u- lecek hâdiselerde çok mühim bir rol oynuyabilecek bir durumda - dır. Türkler Güzeli ve DAĞ girdltandi «Mir» gazetesinden: i Bülgü: Beşvekli Gesyodla KB- m&yırlı:ınlıııhh_;“ selvanof'al birlikte memleketi - mizi ziyaret eden gazetecilerden «Dnes> muharriri Gospodin Ka- Tastoyanof, İstanbul - Ankara baş- 1927 sayımında Türkiyenin nüsu sadece 13 milycn 648 bin iken 12 sene zarfında dört müyon artınış ve 17 milyon 829 bin olmuştur, de- mektedir. Muharrir bu arada iş- kân siyasetimizden bahsederek — lığı altında yolculuk hatıralarını neşrediyor. Yazı, Ankaraya ve İstanbula sit küşelerle süslenmiş- tir. Muharrir Ankara hakkında «Türkiyenin kalbi> ibaresini kul- lanarak Türk azminin 15 yıl zar- | Pâara ikraz ettiğini, göç fında bazkırın ortasında yepyeni | maddi yardımda bulundu, ve modern bir şehir meydana ge- | Mmlli gayelerimizden birinin, v tirmiş olduğunu, Ankaranın Fi- | tan hududları dışında kalan mil- Hbeye benziyen bir şehir olduğu- | letdaşlarımızı ana vatana topla | nu yazdıktan sonra şöyle demek- | mak olduğunu tebarüz tedir: tedir. HİKÂYE: Macera Peşinde.. (4 üncü sayfadan devam) Çarşamba günü Cemilenin ça- yına gitti. Cemile, arkadaşına, yi- ne uzun uzun, sevdiğ' adamdan bahsetti. Öyle hararetli anlatıyor- du ki, nihayet Belkıs dayanamadı:. — Ah, beni çok mereklandırdın,| dedi. Bir kere görseri şu adamı. Cemile, bir ok gibt - yerinden farladı: — Resrtini göstereyim, dedi. Koşarak gitti. Küçük dolabın- dan bir kartpostal alıp getirdi.. Belkis dalgın dalgın resme ba - kıyordu. Göğsü, hızla mip kalktı. — Güzel, dedi, Al'ah sahibine bağışlasın.. Belkis, resmi gördükten sonra, Cemileyi — daha çok kıskanmağa başladığını hissediyordu. Ev sa - hibi genç kadın, Belk'sin neler dü- siye ederim.. Yeni bir macera se- Akşam geç vakit, Belkis evine döndü.. Müthiş başı ağrıyordu. Cemilenin sözleri ong bir kamçı tesirini yapmıştı. hıncından ağlı - yacaktı. Kat'i karar verdi. Yeni, hariku- Tâde meraklı ve beyecanlı bir ma-| CA öÖ> ceraya atılacaktı. O €a Cemileyi — Sana müthiş havadislerim var, dedi.. Öyle bir mecera ki sor- ma.. Bir adamla konuşuyorum.. Ve belkis uzun uzun anlatiı. Ni- hayet Cemtle dayanamadı: — Ayol o kadar ballandırıyor - sun ki, görmek isteraim bir kere. Belkis yerinden fırsadı! — Resmi var, dedi, Hem bera- ber.. başbaşa çektirdik.. Koşa koşa gitti. Resmi buldu, getirdi. Cemileye uzattı. Cemile birden bir çığlık kopar- di: —A... dedi.. Ve kendisini - zaptedemiyerek. oturduğu koltuğun arkasına bı - Taktı. Bu resimdeki erkek. Cemilenin de sevdiği adamdı. REŞAD FEYZİ İstanbul 4 üncü iera memuzlu- gundan: 38/183 sayılı dosya hesabına bir borçtan dolayı mahzaz olup pa - raya çevrilmesine karar verilen 347 lira wı—. 25 parçadan ibaret hane eşyası Beyoğlunda Büyük Parmakkapıdı telgraf so- kağında 2 No. da 27/4/939 per - şembe günü saat ondan itibaren — açık arttırma suretile satılacak o gün teklif edilen bedel muham - men kıymetin 56 73 şini bulma- dığı takdirde satış geri kalarak 2 inci arttırma suretile 29/4/939 cumartesi günü ayni saatte ve ayni yerde tekrar - satılacağı ilân Dr. Cemal

Bu sayıdan diğer sayfalar: