23 Nisan 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2

23 Nisan 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ae < EMADİYEN ISLAH EDİLEN DAİRE en kendimi - bildim bileli, İR istamdul gümrüklerinde w- Tahat yapılır. İkidebir. bir 'a birkaç zat Avrupaya tetki- ta gider, Döner, gelirler, Ra - otlar verirler. Bazı değişiklik - ât yapılan bir dairemizdir. — Son yıllarda, Avrupada bu ka- fazla tetkikat yaptırmış, ısla- hat düşünmüş başka bir daire - miz daha var mı, bilmiyorum. " ÇOCUKLAR VE BÜYÜKLER “NASIL EĞLENİYORLAR?. — Bugün 23 nisan, yani çocuk bay- /zamı. Geçen senelerde bir gün, bir çocuk balosuna gitmiştim. Bir de ne göreyim?, Bu baloda eğle- hen çocuklar değil, büyüklerdi. valideler görmüştüm ki, ço- ü şurada viyak viyak ağlıyor, de kendisi, komşu hanımla de- / dikodu yapıyor, dondurma yiyor. “Galiba, çocuk bayramı ve hafta- &, birçok büyükler için iyi bir eğlence vesilesi oluyor. PEYAMİ SAFA'NIN BİR KUYUCUYA CEVABI ün Peyami Safa «Milli dehâ» l fıkrasının bir yerinde, ken- “ düsine dalkavukluk isnad eden bir okuyucusuna cevab vererek diyor ki; «Benim adımdan başka un « vanım yok.. Peyami Safa unutuyor galiba... Server Bedi var ya... Galiba, üstad, o kadar asabiyete pılmış ki, küçük biraderini u- KİTABI EDİLİR Mİ? refikimiz bir lügat &ita- ıyor, Hem de birkaç lisan üzerine... —Arkadaşımız, lügatin iklâmı olsun diye neşretliği bir küçük boşürde şuna benzer bir nle kullanıyor: | . Vaktile, gazetecilik vazifemizi B terek yabancı dil tedrisatı yapmıştık.. Şimdi de muazzam bir Tügat.. ilâh... ı._ SON TELGRAF .—j'—dh |HÂDİSELER KARŞISINDA İ Son Telgraf İHAYVANLARDAKİ BOYNUZLAR |FAYDASIZ ŞEYLER MİDİR? YARDIM EDENLER Bu satırları okuyan bir arka - daşımız: — Haber refikimiz, galiba, dedi, gazetecilikte darlık gördüğü za- man ,işi başka sahalara doğru ge- hişletiyor. Bilhassa yine yaz geli- yor. Bir lügat tefrikası tultura - Cak.. Lügat kitabı da roman gibi tef- yika edilir mi?, Amerikada hayvanat ilmi ile uğraşan âlimler yeni ve mühim bir keşifte bulunmuşlar.. Boynuz- Ju bayvanların boynuzları çıka- rılırsa, hayvanların ömrü daha u- zun oluyormuş. Boynuzun hay - vanlara hiç bir faydası ol:madığı Egibi, bilâkiş zararı varmış.. Fakat, tabiat, hiçbir şeyi sebebsiz ve lü- zumsuz yaratmamıştır, dtiler... Boynuzun da elbette bir faydası wardır amma, keşfedememişler.. Neyse boynuz bahsi tehlikeli - dir. Bu kadar yetişir.. FAKİR ÇOCUKLARA ie BAD 2 ir GAŞ Dün bir gazetede <Manisada muhtaç çocuklara yardır-. serlev- halı bir yazı gördüm. Okuyacak- 'tum. Fakat, o yazı ile ali-adar bir de reslm vardı. Baktım: On on beş bayan bir arada toplanımışlar, bir resim çektirmişler.. Ranı ne- rede fakir çocukların resmi?, Fa- kir çocuklara beş on kuruş'uk yar- dımı, acaba, resmimiz, ismimiz ga- zetelere geçsin diye mi yapıyo- rüz?, İSPANYADA ARTIK —e TELÖRGÜLER SÖKÜLÜYOR İspanyada harb bitti. Avrupa gazeteleri, İspanyanın harbde nan, yıkılan yerlerine aid resim- lerle dölu... Dün bir resim gözü- me ilişti. Harbde yapılan telörgü- ler sökülüyor, Kimbilir, bu telör- güler, kaç kişinin canını yakmiş- tır, Bir taraftan yapmak, bir ta- raftan yıkmak... İşte dünyanın ezeli ve ebedi kanunu... AHMED RAUF - CUMAURİYET: ziyetten — bahsederken -diyor ki: — <Aftitrika kot'1 cephe alsıng peki, İngütere “bütün — vatandaşlarına askerlik öğretsin, güzel. Fransa, top tüfek imalâtını orttırsın, âlâ! *Fakat bütün bu palyatif tedbir- ler mevcut vaziyeti bir müdilet || daha uzatmaktan başka neye ya- Tar? Şark ve cenubu şarki Avru- pasını garptan soğutan yegâne | mnsur, beş senedenberi İngiltere k ile Fransayı kemiren tereddüttür. TAN: Falih Rıfkı Atay, «Emniyete su- | gayanlar. makalesince diyor ki: Cihanı birkaç sancsk - altında taksim etmek gibi. eski çağların Mlâs etmiş bir tecrübeği, bir yir- | minci asır nizamı olarak teklif o- ! Tarihi Roman: No, 59 Fernande yumruklarını sıka « rak, söylenmeğe başladı; benim işime çok yaramıştı. — Ben onunla hem Elhâris'i, hem de ık bin Zeyyad'ı gebertecek - & kara şeytan! Biraz sonra- Hillokıdn_ıı Nadir Nadi, bugünkü siyasi va- | Halifenin Sarayında Bir ispanyol Güzeli I Gazetelere Göre Vaziyet ı lunamaz. Bir yirminci asır niza- mu, ancak, büyük kuçük müsavi ve hür milletler aramsda samimi bir collabaration üstüre kurula- bilir. Bu tahakküm devrini, mut- | laka bir ihtilâller, sulkastler, yani | daha derin, daha tehlkeli bir is- tikrarsızlık devri tak'p edecektir. | En geri milletler dahi uyanmak- | ta, en tabil addolunan müstemle - | keler dahi, milli uyarışla canı ile şuurlanmağa bsşlamakta- dırlar, VAKİT: Asım Us, İtalyanın Balkan an- tantımı bozmağa çalıştığını söylü- yor. Diyor ki: «İtalyarın maksa- dı, Macaristan, Yugoslavya, Arna- vutluk ve Bulgaristandan-mürek- kep olarak Balkanlarda yeni bir blok vücude getirmekmiş. İtal- yanların Balkan antantından ö- Yazan: CELAL CENGİZ şgamı mı vuracaklar? — Evet, Kumandan emir verdi. — Bütün ümidlerim mahvol - | Şimdi neredeyse borular çalına- E»ım Keşke o yakalanmasaydı. Mar- / cak. (Ölüm taşı) nin önüne gi- deceğiz. — Fakat, nasıl olur? Beni El - hâris idam ettirebilir mi? — Tarık bin Zeyyad giderken kendisine emir vermiş... (Fer - nando yakalanırsa, bana sorma - dah başını vurunuz!) demiş. ——— |işe karışacaktır. Bugün Totaliter | dim edebilirsin? Eminönü Meydanı Açılınca.. Belediye_lçin Yeni Bir Çok Meseleler Çıktı Bundan bir müddet evvel, E - minönündekt istimlâk dolayısile bu civardaki bir kısım dükkân sa- hibleri dükkânları boşaltarak baş- ka bir yere nakletmişlerdi. İstim- lâk işi ilerleyip meydanın - bu - günkü muvakkat hududları şim- dik! sınırlara gelip dayanınca ilk plâna çıkan bu gibi dükkânları sahibleri, bina tahakkuk memur- luklarına müracaat ederek mülk- lerinin — kaymetlerinin — arttığını, binacnaleyh verç tadili lâzım gel- diğini söylemişlerdir. Vergile - rin çoğaltılması ricasından mak - sad şudur: İstimlâk kanunu mu- cıbince istimlâk yapılırken istim- lâk bedelleri, gayrisafi iradın on misli üzerirden tesbit edilmekte- dir. Bina sahibleri, böylelikle zaten mukarrer olan istimlâk Işinden daha fazla bir para temin etmek suretile kârli çıkmak İstemekte- dirler. Belediye, bu iş üzerinde alaca- Ki tedbirleri kanuni mevzuat ile telif edecektir. Belediye bu maksadla Dahiliye Vekâletine bir istimlâk kanunu tadilnamesi sunmuştur. Vali ve Belediye Reisi Lütfi Kır- €ar, Ankarada bulunduğu müd - det zarfında bu mesele ile yakın- fından tasvib edildiği takdirde istimlâke aid ve belediyeyi mühim masraflara sokacak olan bu gibi talebler is'af edilmiyecektir. Di- ğer taraftan, Eminönü istimlâk- | leri, bu civardaki dükkân kirala- rını da &l miştır. Ticaret Oda- sı, hazırladığı bir raporda, bura- lardaki dükkânlardan yüzde yet- mişinin kiralarının arttırıldığını tesbit etmiştir. tedenberi - hoşlanmadıkları ma - lümdur. (Balkanlar, Balkanlıla- rıtdır) fikri İtalyanın hiç işine elvermez. Bugünkü müzakerele- rin seyrine bakılırsa, İtalya ev -« velâ Macaristanla Yugoslavyayı anlaştırmak istiyor. Fakat Arna- vutluğun akıbeti, Balcanlı millet. lerin biç bir zaman unutam'ya - cakları ibretli bir ders teşkit edi- | yor, YENİ SABAH: Hüseyin Cahit Yalcın Ruzvelt'in mesajından bahsediyor. —Ruzvelt 'bu mesajı İle bütün şimali Arne- rika namına sulh ve hak lehinde bir vaziyet almıştır. Bundan son- Ta tecavüzi bir harp çıkar ve ci- hanşümül şekil al devletler ile öyle bir iklim açtı - lar ki, sabah'eyin gazeteleri açtı- #arnız zaman, herhangi bir devle- tin ortadan kalkmış olduğunu öğ- | reniyoruz. İnsanlar bu şartlar al- tında; yaşıyamazlar, çobışamaz - lar, Ruzvelt'in mesajı bu facinla- ra bir nihayet verecek istidatta - dır. Amerika Cumhurreisi bu ro- lü ifa edecek kadar ruhi bir yük- Amerika | 'PO Damadım Kızımı Bıçakladı |Polisler Eve Koşuyorlar Kiziımiı Sapa Sağlam Buluyorlar amadı İdels'e iftira etmek- ten süçlü Mer hakt şöyle olmuştur; Morcan'ın kızı Emine ile yedi senedenberi evlidir. Bir de çocukları vardır. Bununla bera- ber, karı koca arasında daima şid- detli geçimsizlik mevcuddur; he- men her gün birbirile kavga eder- ler. Bir gün Emine ile İdris, ehem- ne kavga ediyorlar; kadın kocı sına hakaret ediyor. İdris de onu dövüyor. Fakat bununla öfkesini yenemiyen adam, nihayet bıçağı- ni çekerek kadını yaral Bunun üzerine İdris'in kaynı nasi Mercan, keyfiyeti haber ver- mek üzere karakola koşuyor, Fa- kat kadın henüz karakolda iken, İdris karısından &f diliyor, onu kapdırıyor ve barışıyorlar. » Bu hâdiseden altı ay sonra, bir gün Mercan yine karakola gidi- yor ve orada bulunan polislere, ağlıyarak: — Bi reinayet işlendi, da: dım kızımı biçaklıyarak öldürdi diyor. Polisler derhâl İdris'in evine ko- şuyorlar, Fakat kapıyı kendileri- ne Emine açınca hayret ediyor - lar. Genç kadın: — Kocamla kavga ettik, İdris beni dövdü amma, şimdi barıştık, diyor ve kapıyı kapıyor. Dünkü muhakemede — komiser muavini Besim ile, polis memuru Niyazi dinlendi. Bekçi Ömerin de sorguya çekilmesi için, duruşma 18 hazirana bırakıldı. KISA POLİS HABERLERİ * Şehremininde Ördekkasab mahallesinde Bostan sokağında oturan ve akıldari noksan Ali öğ- lü Receb ayni yerde oturan Meh- | medin karısı Makbuleyi sopa ile başından yaralamıştır. * Fatihde oturan Cavid ve Remzi adında iki çocuk Haliçte sandal Hle gezerlerken Cavid ya- kınlarından geçmekte olan Haliç vapurundan korkarak kendini de- nize atınış afkat kurtarılmıştır. şeriyetin ve mütsakbel nesillerin minnet ve şükranını kazanacak - seklik eseri gösterisre, bütün be- mi çekinccekti? e — Hayır amma... Benim ken - disine birçok yardımlar yapabile- ceğimi öğrenir ve beni aflederdi. Nöbetçi kaşlarını çatarak sor- du: — Sen müslümanlara nasıl yar- Bugüne kadar bizi dalima arkamızdan vurmak istiyen sen değil miydin?. — Bugüne kadar olabilir. Fa - kat, bugünden sonra, elinize düş- tüğüm için, sizin hesabınıza çalı- şebilirim. Size İspanya Kralını diri olarak yakalayıp teslim ede- bilirim. Eğer Elhâris benim bun- ları yapacağımı bilse, beni idam etmezdi. Nöbetçi düşünmeğe başladı: — Eğet Tarık benimle yüzyüze gelseydi, beni kat'iyyen idam et- leden? Senin yanında bir Di mı var: £ ı | — Hakkın var, Sinyor! Mühim şeylerden bahsediyorsun! Bunları 'Tarık da duysaydı, seni serbest al tır. Tüyordu? Yoksa alay mi ediyor- du?. Fernando korkudan o kadar ser- semlemiş, muhakeme ve çesareti- ni © derece kaybetmişti ki.., Bu - nu anlamağa muvalfak olamıyordu. İşte bir boru sesi... " Bu, ölüm haberi veren, cellâda (Hazırol!) emrini veren bir sesti. Fernando boru sesini duyunca titredi Nöbetçiye sordu: — Ne var dışarıda?. — Hiç.. Demin dedim ya. Boru ile cellâda emir veriliyor. Hazır- Oles. Elhâris, İspanyayı aylardanberi| kasıp kavuran ve birçok müslüman! mücahidlerin kanının “k:ıf sine meydan veren (kara şeytan) 1, Tarıktan aldığı sal yet üzerine idam ettirecekti. li Böyle tehlikeli bir adamın ka- | Tümanlar tarafından yakalanabi - | Güdi. | palı bir yerde daha fazla kalma. gea * Yü miyetsiz bir meseleden dolayı yi | LiSs Ve.. Mahke.neler Sakın Aldanma | İnanma! Göre, Saf Bir Köylünün Macerası eçenlerde bir dileğini ye » rine getirmediği için sev - diği kadını tabanca ile vur- mak suretile öldüren katil Bur - salı Rahim'in muhakemesine dün ada devam edildi. Dünkü celsede Ethem Ruhi maz- nun Rahim'i şöyle müdafaa erti: Müekkilim, saf bir köylü- | dür. Bir gün gezip eğlenmek mak- sadile köyünden İstanbula geli - yor. Bir gece Beyoğlunda eğlen - ce yerlerinden birinde maktul Sa- bahati görüyor. Kadın genç a - | damla gözgöze gelince gülümsü- yor, onun bu tebessümü müekki- lime cesaret veriyor. Önu müasa- sına davet ediyor. Ahbab oluyor- lar ve tâ geç vakitlere kadar be- raber eğleniyorlar. Rahim'in köyünde karısı ve 5 çocuğu vardır, fakat genç edam, Sabahat'le, bu zehirli çiçekle ta - nişliktan sonra, karısını ve ço - cuklarını unutuyor. Onları dü - Şünmüyor, onun şimdi biricik dü- şüncesi sevgilisidir, Sabahat'tir. Genç adam çok mes'uddur. Çün- kü, seviyor ve sevdiği kadın tara- fından da seviliyor. Sabahat bir akşam ona aşkını itiraf ediyor: — Ah Rahim'ciğim, bilmezsin. Seni ne kadar çok seviyorum. Sen benim herşeyimsin, Sensiz yaşa- mama imkân yoktur. Fakat zavallı adam bütün bu işvelerin hep parası için olduğu- nü anlamıyor, anlıyamıyor. Rahim bir gün sevgilisine: — Benimle köyüme gelir misin? diye soruyor... Genç kadın şu cevabi. veriyi — Seninle, istediğin yere gi Tim.. -. Rahim'le Sabahat, hâdiseden bir gün #vvel yine görüşüyorlar. Sabahat: — Rabim, diyor, seninle kaç - Mağa karar verdim. Bir motör tut, hemen bu gece gidelim, Rehim, sevgilisinin bu teklifini memnuniyetle kabul ediyor ve gece Mavi Köşe'de tekrar buluş- mak üzere ayrılıyorlar, Rahim bir motör tutuyor ve ay- ni gece, motörcü İle Sabahat'i al- mak üzere sözleştikleri yere gidi- yor. Kadını orada buluyorlar, Bir müddet orada oturup konuştuk- tan sonra, Rahim, dışarıya çık - onlardan ayrılıyor. Ve biraz sonra döndüğü zaman mo - törcü ile sabahati bıraktığı yer - de göremiyor... Rahim derhal gazinodan çıka- rak, kızın evine gidiyor ve Sa - bahate kendisi ile beraber mem- leketine gelmesi için rica ediyor. — Yarın belki kaçırmağa te - iki kere kaçtı. Bu sefer onu elde etmeseydik, çok ayıb olacaktı. Diyor ve: — Fernandonun başını koparıp meydanda halka teşhir edin! Diye emirler veriyordu.. Biraz sonra Fernandonun başını kesen Cellâd, kesik başı bir kar- ginın ucuna takarak (İşbilye me danı) na getirdi. Ve kumandanın emrile kargıyı meydenin orta - sında yüksekçe — bir yere dikip, halka hitaben: — İşte, Fernandonun başı.. Diye haykırdı. Fernandoyu çok yakından tanı- yanlar, kesik başı kerginin tepe- sinde görünce hayretten hayrete düştüler. Yerlilerden hiç kimse bu müthiş ve azılı rabibin müs- | Jeceğini tahmin etmiyordü. —— (Avukatın Anlattığına| | Fakat kiz: Sişhane Karakolu Arsası — Belediye, Burada Yap- tırdığı Araştırmalarda Eski Mezar Taşları Bulmuş Şişhane karakolunun başındaki arsada inşa edilecek olan yeni «Beyoğlu malmüdürlüğü:. binası arsası yüzünden belediye ile mâ- liye arasında ihtilâf çıktığını yaz- mıştik. Bu arsanın evvelce evkaf tara- fından belediyeye verilmiş bir mezarlık olduğu yolunda Beledi- ye reisliği tarafından Yapılan iddla| üzerine tahaddüs eden bu ihtilâ- fin bir hakeme havalesi kararlaş- tırılmıştır. Hakem bugünlerde ma- ballen tetkiklere başlıyacaktır. Diğer taraftan Belediye reisli- Gi arsada dün araştırma yaptır - Mış ve burasının eskiden mezar- hıik olduğu hakkındaki iddiayı tev- | sik edecek bazı mezar taşları bul- muştur. Beyazıd Umumi Kütübhanesi Beyazıt umumi kütüphanesinin Meşrutiyet senelerinde Evkaftan satın almarak Maarif Nezaretine devredildiği malümdur. O zaman- lar, devir ve ferağ muamelesi ya- rıda kalmış, mesele tapuca tescil edilememişti. Burası Maarife geç- | tikten sonra kütüphenei umumi haline ifrağ edilmiş, yarısı müta- lea salonu, yarısı da 15 bin elldlik bir kitap deposu haline getiril - üi Şimdi, Evkaf idaresi bu bi- nanın kendine ait olduğunu ileri sürerek tahliyesini —iatemektedir. Evkaf idaresi burasını kiraya ver- mek arzusundadır. Tapu muame- lesinin vaktile, yapılıramış olması ortaya cidkdi bir ihtilâf davası at - miş bulunmaktadır. İstanbul Ma- arif müdürlüğü, bir tataftan Ve- kâlcto, diğer taraftan Ünivorsite Rektörlüğüne müraceat ederek müdahalelerini rica etmiştir. — Olmaz, diyor. Senin - karın var, çocukların var, onları ağla- tamami!. Sabahat, Rahim'i neden başın- dan savmak istiyor?. Çünkü artık genç adamın parası bitmiştir. Ra- him artık meteliksizdir. Rahim, kıza saatlerce yalvarı- yor, fakat onu bir türlü kandır - mağa muvaffak olamıyor. O sıra- da, kızın annesi Gülizar, müekki- limin üzerine hücum ediyor, boy- nuna sarılıyor, Rahim de kendisi- ni müdafaa etmek ve onu korkut- mak maksadile, cebinden taban - casını çıkararak havaya bir el a: teş ediyor, Bu kurşun da o vefa- Kız sevgilinin ciğerlerine giriyor. * Maktul kadın bu cinayeti iş- lemesi için müekkilimi tahrik et- miştir. Bu sebeble Ceza Kanunu- muzun Sİ inci maddesine göre hakkında hüküm vermenizi is - terim, M. HİCRET müslüman ordularını uzun za - şebbüs ederler. Zaten Maryana da| mendanberi birçok — zorluklarla karşılaştıran iki şeririn vücudü or-| tadan kalkmış.. Biri toprağın al- tına, diğeri de İspanyadan çok uzaklara gönderilmişti. Elhâris o gün - İspanyaya gel- diğindenberi - ilk defa geniş bir nefes alıyordu. Kumandanın ilk işi şimdi, Fer- nandonun idam edildiğini Tarıka bildirmek olacaktı. * SELİM MARYANANIN GİTTİĞİNİ DUYUNCA Elhâris, Selimi beş yüz kişilik bir kuvvetle civarda dolaşan bir haydudun peşine göndermişti. Bul haydud da Fernandoya benziyen bir papazdan başka bir kimse de- Bulgaristıhm M Yazan: Ahmed Şükrü Almanyanın müsamahasi, tas 4 vibi ve belki de teşvikile | Arnavutluğu işgal ederek Balkan yarımadasına ayak bastıklan son- Tâ, bütün Balkan devletleri, yeni ve tehlikesi büyük olan bir vazi- yetle karşlıaşmaktadırlar. İtalya, Balkan yarımadasında, emperya-. lizmin eski bir düsturu olan, «devletlerin arasını aç ve her bi- Tini ayrı ayrı İstilâ ele, siyasetini taki petmektedir. Bu politika tat- bikat sahasında şöyle tecelli eder: şartların icabına göre, zaman za- man, bazı devletlere karşı aşırı bir dostluk gösterilir. Bazı dev - letler de tazyik edilir. Sonra taz- yik edilen devlete karşı yardım e- H uzatılır. Dos tolan devlete de arka çevrilir, Böyl ebir politika manevrası ile in o mintaka - daki — devletler — istiklâllerinden mahrum edilir, Buna karşı tek bir çare vardır: kendilerini tehlikede gören dev - letler arasında en sıkı bir tesanüt. Dört Balkan devleti arasında böy- le bir tesanüt, bugüne kadar Bal- kan yarımadasını böyle sinsi bir nüfuzun yerleşmesinden masun bulundurmuştu. Bütün Balkan milletlerini karşılıyan yeni teh- like karşısında bu tesanüdün da - ha ziyade tokviyesi lözım gelir - ken, itiraf etmek lâzımdır ki, Bal- kanlıları birbiriyle bağlıyan va- bıtalar bir takım ler altında bilâkis gevşemektedir. Bu, yuka- rıda. işaret ettiğimiz - tehlikenin mücasir olmiya Başladığına delil olarak kabul edilebilir. Filhakika bazı Balkan devletlerinin dış po Ktikaları şimdiden yarı meflüç bir vaziyettedir. Bâpımn önüne geçilmezse. yarım- adası için hörpten evvelki âkıbe- ti şimdiden mukadder olarak ka- bul etmek lâzım gelecektir, /— Balkanlılar arasındaki tesanüt- ten bahsedilirken Bulgaristanın ehemmiyeti dalma tebarüz ettiril- miştir. Bugün bu-realite, her za- mandan daha ziyade mütebariz- — dir. Bulgarislan'ı vaktiyle Bal- kan antantına iştirakten meneden âmiller malümdur: 1 — Bulgaristan Yugoslavya - 'dan Makedonya'nın bir parçasını istiyordu. 2 — Bulgaristan Yunanistan - dan Dedeağacı istiyordu. 3 — Bulgaristan Romanyadan Dobrice'yi istiyordu. Komşuları arasında herhangi mütalebatta bulunmadığı devlet Türkiyedir, Fakat Bulgaristan Yu- goslavya hakkındaki iddiaların - dan vaz geçmiştir. Hattâ eğer ga- zetelerin yazdığı doğru ise, Yu - nanistandan toprak istemiyor. De- mek ki Yunan - Bulgar davası da ehemmiyetli bir düvâ değildir. Geride yalnız Bulgaristanın Ro- “manyadan istediği Dobrice kalı - yör ki, bu, malüm olduğu üzere, Büyük harbe de takaddüm eden ve Balkan muharebelerine kadar geri giden bir meseledir! Bulga - ristan her şeyden vazgeçmeğe ha- zar olduğu halde Dobrice'nin ken- disine geri verilmesiz.de israr et- mektedir. Romanya bugün möttefikimiz - dir. Bulgaristan da koumşumuz ve dostumuzdur. Ve belki de yarın müttefikimiz olacaktır. Balkan milletleri için ehemmiyetli olan mesele, bu küçük toprak parçası- nin, Romen - Bulgar hududunun şimalinde mi, cenubunda mı kala- Tacağı meselesi değil, Bulgaristan- , da komşuları arasında bir iş bir- Tiğinin kurulması meselesidir. Bal- kan hudutları hakkında daima söylenen bir sözü tekrar edelim: Balkanlılar arasında siyasi ve ik- tisadi sahada sıkı iş birliği temin edildikten sonra hudulların şü - B

Bu sayıdan diğer sayfalar: