27 Nisan 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

27 Nisan 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İtalyanlar Ne Düşünüyorlar ? Arnavudluk Alındıktan Sonra Yeni Vaziyet Arnavudluğa Bundan Sonra da Hayli Para Sarfedilecek İtalya Yine Fakir Kalacak talyanlar malüm şekilde Âr- navutluğa gireli beri üç hafta oldu. Bunun tesirleri ise daha kimbilir ne kadar devam e- decek? İtalyan gazeteleri için Ar- mavutluğun alınması bir zaferdir. Onun için neşriyat hep o yoldadır. Fakat İtalyada halk acaba ne di- yor, ne düşünüyor? Berlin - Roma mihveri memle- ketlerinde halkın ne duyduğunu, ne düşündüğünü araştıran yaban- c muhabirler vardır. Meselâ Taymis gazeteşinin Ro- madaki muhabirine göre Arna - vutluğun alınması İtalyada hal - inden gelen bir sevinçe nış değildir. Şu son on böş senedenberi İtalyanlar Arna- vutluğa para vermişler, orada pa- ra harcamışlardı. Şimdi İtalyanın Arnavutluğu alması buna karşı» lik olarak sayılıyor. Arnavutlu - ğun alınmasını İtalya için büyük bir iftihar ve gurur vesilesi sa « yanlar böyle diyor. Lâkin bu kâa- dar ileri gitmiyenler de vardır. Halk arasındaki duygu şöyledir: İtalya bugün sıkı iktısadi şera- itin altında bulunurken yükünü daha ağırlaştırmak doğru değildi. Buğünkü harekât için yeniden bir çok masraflar etmek lâzım gel - mektedir. Arnavutluktan iştifade edilinciye kadar oraya birçok pas ra ilecektir. Hele Arnavut- luktaki fakir ve muhtaç halka İ- Yarınki Cuma Matinelerden itibaren Taksim Sineması En müketmmel ve en güzel filimlerini şu fiatlarla gö MEVKİLER: 15 - 20 - 25 İ Daima ve her Programda görülmemiş büz | Çöl Kızı Cemile B K 'Türkçe sözlü ve şarkılı Büyük Film, İlâveten: DANİELLE DARİEUX'un en güzel Filmi KATIA Tirandan bir. görünüş talğa hükümetinin para dağıtaca- ğani gazeteler yazdığı zaman İlal- yadaki fakir ve muhtaç tabaka bundan memnun olmamıştır. İtal- yada bu kadar muhtaç varken AÂr- navutluktaki fakirleri düşünme - nin sırası midır? diye herkes bir- birine sormuştur. Fakat daha korkunç olan ihti- maller vardır: Arnavutluk yü - zünden İtalyanın diğer devletler. le arasının büsbütün bozulması meselesi, Birçok #htiyatların askere ça - Bırılması bu endişeyi arttırmış! Tahmin edildiğine göre İt 1,250,000 kişı erecektir: Localar kuruş. ük Film: BuAkşamn LÂLE'de KANADLI ÇiFT iSMiNi ALAN FRED ASTAİRE - GiNGER ROGERS Hepinizi İnsana dünyayı unutturan... Zevke, neş'eye doyuran UÇAN VALSLAR'nı görmeğe davet ediyoruz. Yerlerinizi lütfen evvelden kapatınız. Telefon: 43595 Sabah olurken Güney: — Kocacığım ben artık yatağ.ma gideyim.. Diyordu. Fazıl: — Olmaz... Bırakmam!. Gelmeseydin. Sabah oldu işte. Derken ilâve ediyordu: — Ne iyi ettin de bana böyiz şen, keyif, zevk dolu bir gece geçirttin karıcığım. Neydi 0 odaya gelişin?. O şürli, büyülü, tılsımlı görünüşün?. Böy- le sürprize can kurban... Diye haykırdı. Bu haykırışta bir üzüntü, bır kıvranış ve onların sızısı değil, bir keyiflenmen'n, bir isteğin, bir iç gıcıklanmasının dile gelişi ve bir angıyı göz önüne getiriş, sevinç, şen.k dolan bir i- çin boşalışı vardı. .n;nid;ıkkı_ıc_. :i: gö;.l:u::n:,' bükü! ü, dönüşünü bozmal kçaşm açi aai ttele e e l İ > gitti ve sanki bütün günahılarından, v'edanın: ka- zzi ORUMT DA rartan dolgulardan, içini yoran üzüntülerden siy- rılıyormuş gibi bir silkinişle tülü omuzlarından attı, bir kuş hafifliğile karyolaya atlıdı.. SABAH OLURKEN Güney kısıları gözkapaklarının altından koca- karşılıyordu: ! | xa dair verilen malümatı da göz- | muş, Gazeteler evvelâ bunu neş- Bunların dörtte biri askere ye- ni çağırılan gençlerdir. Yeni silâh altına alınmışlardır. Daha bunları talim ve terbiye görmüş üsker o- larak saymak zordür. Fakat 912 doğumlu olanların içinde pek çok mütehassıs ve birçok da ihtiyat zabiti vardır. Bunların da çağırılacağı anla şılmaktadır. Bunlara da askerlik- teki yeni usuller gösterilecek, yı niden talim ettirileceklerdir. Şimdi Romada neler düşünül- düğü şu noktadan da aymca şa- yanı dikkattir: Amerika Cum- hürreisi tarafından Almanya ve İtalyaya edilen hitab ve müraca- at üzerine İtalya ne cevab vere- cektir?. Avrupa gazetelerinin Romadaki muhabirleri herhalde bunu öj in az uğraşmıyorlar. Ye- ni gelen Avrupa gazetelerinde bu- den geçirmek lâzım. Şöyle ki: Reis Ruzvelt'in Hitler ile Mu- solini'ye olan hitab ve müracaati Romada büyük bir alâka ve eham- miyet uyandırmıştır. İtalyan pay- tahtında herkes bunu konuşuyor- retmişler, hiçbir mütalea yürüt- miyerek bugünkü İtalyanın mu- kadderatını idare edenler Ame- rika Cumhurreisine karşı öyle hararetli bir sevgi besliyorlar, de- nemez. Bilâkis Ruzvelt bugünkü İtalya ve Almanyayı sevmiyor di- ye gözöününe getirilmekte ve İn- giltere ile, Fransa ile Amerikayı birleşlirerek İtalyanın, Almanya- nın aleyhinde harekete geçmek; olan bir devlet adamı diye düşü- nülmektedir. İtalyanlar Paris - Londra - Vaşington teşriki mösa- isine zengin milletlerin birleşme- si manasını veriyorlar, Onun için söylemeğe hacet yoktur ki Va - | ıMexaklı Şeyler DUDAKTAN ÖPMEYİNİZ!, ZAMAN TESİS OLUNDU? (Devamı 7 inci sayfada) Sını, onun hımbıllığa kaçan bön, temiz bakışlarını seyrediyor ve apak, ışıklı, güneş benzeri y Bülücüklerini dağıta dağıta kocasının bu sözlerini nde — Kalp kalbe karşıdır dedikleri ne doğru söz. Ben senin yanına gelmek için hazırlsnırken sen de benim kapımın önüne geldin. Amma yine istedi ğim gibi olmadı, Ben sana hiç duyurmadan, bir - denbire öyle peri kızı gibi odana gelmek, yatağına girmek istiyordum. Doktor birden sordu: — Pekt amma böylesi nereden aklına esti?. Gi ey hiç şaşırmadan bu soruyu karşıladı: — Kocacığım senin yalnızlığına, geceleri bay- nunu büke büke çekilip odana gidişine artık da - yanamaz oldum. Bunda hem sevgi, hem var. Doğrusu hiraz da kendim. kendi karışmıyor değli. Onun için böyle yaplımi acımık isteklerim GÖTE imanyanın en büyük şatri Jan | Yolfang Göle, her gün dağlarda, ormanlarda dolaşır, koşardı. Bazan a- H#açlara Uurmanır, denizde yüzerdi. Çok iri bir koyucu ve yüzücü Idi Amerikalı âlimler çok garib bir teo- Tübede bulunmuşlar. Büyük bir ma- #azada çalışan faza, güzel on iki kı- zın ellerine birer kasçuk eldiven ge- girmişler. Sonra, sterlize edilmiş bi- rer,boyaz tabak vermişler, Kızlar, ta- bakları birer kere öpmüşler. Bülâhare tabaklar Iâberaluvara gö- türülmüş ve üzerlerinde yirmiden beş yüze kadar mikrob bulunduğu cürül- müş. İki gün sonra mikroblar — bir Kkoloni halini ulmuş. Çünkü her yirmi dakikada bir misli artıyormuş. Bu âlimlerin söylediklerine bakı - lırsa, dudaklara sürülen boyalar, mik- rob tarlası vazifesini görüyar. ACEZE EVLERİ NE Atezelere mahsus llk ev, 1825 de Pariste tesis olunmuştur. Burayı kirler ve kimsesiz çocuklar kal muyordu. Bilâhare yaşlı - ve çalışacak kabiliyetle olmuyanlar da kabul edil- meğe başlandı. HAYAT İKSİRİ Hayatı uzalmak, uzatabilmenin ça- relerini bulmak. İşle eski zamanlardanberi kimya - gerleri, şarlatanları düşündüren, işgal eden bir mesele Orta çağda, Yapılan ÇHayat iksir) leri birçok kimseleri ümide düşür - müştü. Bunları kullandılar, hattâ sul- istimal ettiler. Sonra faydası ölmadı- Hanı anladılar. Şövalye Jermen Stamki, sandal ağa- € ve razyaneden mürekkeb bir iksir yaptı: «llayat çayız İsmini verdi. Meş- hur Gazliğstro, allın, inci ve kıymetli faşların tozlarına misk, anber ve pan- zehir taşı karıştırarak vücude getir- Giği ehayat iksirir çok rağbel zördü, Bunu kullanan Kontes Demont'un 140 sene yaşadığı söylendi. Fakat, bütün bunlar biter kddladan başka birşey değildir. Hayatı uzata - bilmenin imkânı henüz bulunama - EURA ÖKÇELERİ NE ZAMAN İCAD OLUNDU? Kundura ökçelerini icad eden İran- hlardır. Tahtadan yaptıkları ayakkı larının arka darafını yükseltmek için birer ökçe ilüve etmişlerdi. Bu, az xaman sonra Venedikliler ta- rafından aklid olundu, Ve üzerleri mühtelif resimlerle, taşlarla süslendi. ÇİLEGİN HASSAL Çileğin birçok hassaları vardır. Şe- ker hastalığına müptelâ olanlara tav- siye edilen yegâne meyvadır. Çileğin havi olduğu şekerde Levülex denilen bir madde bulanur (yüzde 6), Ve çok besleyicidir. Bundan — başka yüzde 90 su; yüzde 7 tux ve kils, yüzde 25 da sellüler vardır. KÜÇÜK YAZILAR M G. Pular adik birisi, madeni bir Ralemle, 2,50 santimetre mürabbar bir Kâğıd üzerine 2.585 harftan mürekkeb 1056 kelime yazmağa muvaffak ol- muş. Vaktile Viyanalı Vilyam Landoer ad- 1t bir hattat, âdi bir kartpostalın üze- Tine 52000 kelimo yazmıştı. Geçetlerde, Ayasturyalı bir çifiçi, 180 saat çalışmış ve 32,900 kellmeden Kbaret olan Tevrâti bir labaka mek - tub kâğıdının bir yüzüne yazmışlır. Bütün bu konuşmalar sürerken doktor sevin- menin, keyif duymanın, şanlikle nin bütün duyuruculuğuna varıyor: — Sağol karıcığım... 'Yaşa karıcığım! Bir taneciğim.. Kocasının karısı.. Diya sevgisini taşırıyordu. Bir arölık Fazıl: — Karıcığım artık bir çocuğumuz olmalı 06 Bil mi?.. Dedi, ilâve etti: — Evlendiğimiz gündenberi ne vakit bunu söylesem sinirleniyorsun. Fakat, gel şu sözüme uy. Genç kadın birden kızdı, sinirlendi: — İmkânı yok. ı Yazan: REŞAD FEYZİ ı aş tembel bir gününde, Bo- ğaza doğru bir veapur gezin- tisi yapmak göüzel olacaktı. Şakir, öğleden sonra, Köprüden 14 postasına atladı. Pazar değildi. Vapur tenha idi. Evvelâ güverteye çıktı. Fakat, ilkbaharın ılık güne- şine rağmen üÜşüdü. Aşağı indi, Orta kat kamaraya yirdi. Böş blr kanepe arıyardu. Bir pencere önü ve köşe.. Aksi gibi bütün pencere önleri tutulmuştu. Yalnız bir ka- nepenin karşı tarafı boştu. Beri ta- fında, genç bir kadın otu: deki Moda mecmuasını karı tıtıyordu. Bu, şık, gürel bir kadı dı. Güzel, diye hemen hükmül vermişti. Fakat, yüzü, gözleri iy ce görünmüyordu. Başını önüne eğmişti. Çünkü kadının — başında, ilkbabar modası olar. üstü çiçekli, geniş kenarlı, simitçi tablasına bonziyen şapkalardan vardı. Şap- kanın gölgeci kadının yüzüne düş- müş, burnunun hizasından yukarı kısmı da kapamıştı. Şakir, geçti, bu kadının karşısı- na oturdu. Hayret değil mi?, Ka- dın, bir kere olsun başını kaldırıp bakmamış, karşısına oturan meç- hul yolcunun kim olduğunu me- rak etmemişti. Mecmauasına dal - mış okuyordu. m- Şakir, denizi seyretmeğe koyul- du. Zaten, bövle bir meşguliyet istemiyordu. Bugün avareliği, tem belliği üstünde idi. Uzun kiş ay larında yorulmuş, adote sinirleri bozulmuştu. Başını dinlemek is- tiyor. İstirahat ve sessizlik ihti - yacı duyuyordu. Fakat, arasıra, başını çevirip, mecmuasına dalmış kadını göz u- cile süzmekten kendini alamıyor- du. Fakat, Rayret. Kadın hiç isti- fini bozmuy Vapür Üsküdar önlerine yak - laşıyördü. Genç kadin, birden; o- kumaktan fazla gıkı!mış gibi, ba- pını kaldırdı. Elindeki mecmuayı yanına koydu. İşte © zaman, Şa- kir, bu kadırla ilk defa gözgöze geliyordu. Dikkatle bıktı. Hoş bir| şeydi. Mor şapkasına uygun mor boya ile dudaklarını boyamış, göz- lerine mor renkte sürme çekmisti.| Yüzünün ince hatlarıcda morluk- tan aksetmiş tatlı, ürpertici göl: geler vardı. Bu genç bir kadındı. Henüz yirmi ikisinde var mıvdı?. Şakirin dikkatli ve -'#kalı ba - kışları karşısında — meçbul kadin tamamen alâkasız kulmadı. O da genç adama bakıyordu.. Şakırin dikkati temadi edince kadın y: vaşça başını pencereve — çevtedi. Bir müddet denizi seyretti. Sonra, gözlerini salonda gezdirdi. Tek - rar, Şakirle gözgöze geldiler. O zaman, Şakir, hafif gü'müştü Bu- na eski edebiyatçılar «tatlı bir te- bessüm» dezler. Siz ne derseniz, diyiniz. Kadın, erkeğin niyet ve arzu - darını anlamakta gecikmedi. Ya u. sürdürdü: t doldurma - Dalkior; bıraktı: kes artık. tırladı, söyledi. — Neden? Rica ederim. bunun lâkırdısını etmiyelim. ““eka amma?, — Bu söylediğin de iyi amma, akla yakın bir şey Söylumiş olmuyorsun ki.. — Ne olursa olsun doğutamam. Ve genç kadın sinirliliğini arttırarak sözünü — Döktorcuğum beni seviyorsan bu lâkırdıyı Dedi, sözüne ekledi! — Başıma- #ğrı getiriyorsun! gibi sustu, dişlerini sıkt: ve bir başka konuyu ha - gibi sustu, dişlerini sıktı ve bir başka knouyu ha- — Sakın hâ, O ilk seni gördüğüm günkü baş ağrılarından gelmesin. HİKÂYE Avukatın Karısı kın bir tehlikeye işaret saydığı bul gülümsemeye fazla cesaret ver - medi, Kaşlarını çatzrak. tekrar, başını pencereye çevirdi. Denizde beyaz köpükler vardı. Uzaktan motöclü bir mavna ge - çiyordu. Şakir, kadının üzerinden | gözlerini ayırmadı.. Şimdi, onun yüzünü yandan görüyordu. De - minki asik surat ye ilâkis dal- V gin bir hal, gizlenmeğe - çalışılan bir tatb gülümseme vardı. Niha- yet kadındı. Birden, Şakire yüz vermiyecekti ya.. Biraz naz yap - mak, ciddi g k lâzımdı. Vapur Beylerbeyi iskelesinden kalkıyordu. Orta kat kamara daha ziyade tenhalaşmıştı. Şakir, kom- Şüsu olan meçhül kadına bir şeyler ylemek ni tahmin | ediyordu. Artık bu cesareti ken - disinde buluyordu. Çünkü, mor şapkalı, mor boyalı kadın, birkaç defa genç adamın gözlerini ara- miş, bulmuş derin derin bakmıştı. Surat da asmmıyordu. Şakir, bir ki defa sonra: — En fena arkadaş bile yoleu - lukta en iyi arkadas yerine geçer miş, dedi. Yalnızlıktan canınızın sıkıldığını tehmin ediyorum.. Kadın birden şaşılamıştı. Gül- dü: — Estağturullah, dedi.. Pakat, canım sıkılmıyor, denizi seyredi- yorum.. Hava ve sular nekadar güzel, — Evet.. Baharın gözel günle- rinden biri.. Siz de benim gibi gez- meğe çıktınız galiba”. — Hayır.. Büyükdereye kadar gidiyörum. — Bir işiniz var goliba?. — Evet. Avukatımla görüşe - yutkundu, — Ben evlenir evlenmez hemencecik çocuk yar pamam. Hem istemiyor, sevmiyorum da! — Fakat, karıcığım, benim yaşım bilmem ki daha çok beklemeğe uygun mu? Ancak şimdi bir şey olursa ben yokken sana destek olur. Diyecek oldu, Güney bu karşılamağı yarıda (Devamı var) Kadin bir dakika tereddüd B” çirdi, sonra ilâve etti: ğ — Kocamdan ayrılıyorum Şakir, birden heyecanla! — Ya... Müteessir oldum.. FAİT) tabil hayatınıza karışmak uııİ yorum.. Üzüntülü günler içini! (Devomı 7 inci sayfi Ankara Radyost 1720 İnkilâb tarihi dersleri - evinden naklen, | 19 Konuşma (Çocuk esirgeme mu - Temsii), i 1920 Türk müziğl (Fasıl ...,.m” Çalanlar; Hakkı Derman, Eşref ” ri, Hasan Gür, Basri Üller, Hamdi kay. Okuyanları Celâl Tekses ve Bft * Tokay, a 20 Memlekel saat ayarı, ajans T metearolaji haberleri. ğ 20,15 Türk müziği. ” Çalanlar; Vecihe, Refik Persan. F hire Fersan, Kemal Niyazi Bwl"ı Okuyan: Müzeyyen Benar, 1— Müstear peşrevi. İ 2— Rahmi Beyin - Müstear şark' Gel ey saki şarabi tazelendi. — 3— Zeki Arifin - Segâh şarkı « A tadım Ümitlerim hicran oldu hef İj A— Mahmut / Celâlettin Hüzzam şarkı - Değildi böyle. ö— Refik Fersan - Tanbur ; G— Suphi Ziyanın - Kürditi hiet | kâr şarkı - Naztandı bülbül. &— Osman Nihadın - Kürdili hiT kâr şarkı « Akşam güneşi. 9— Kürdül hisarkâr saz semaktt | 10— Oyun havaları, ğ 21 Konuşma (Cocuk esirgeme rumü). 2115 Ksham, tahvilât, — kambif? | nukut ve zirast borkası (flat), — 2125 Neş'eli plüklar - R. 2120 Müzik (Şen resitali - Maks Klcin tarafından). 2154 Müzik (Bir solo » PU, Zt Müzik (Küçük orkestra - Necip Aşkın). 23 Müzik (Cuzband - Pi EAS - 2A Bon afana yarınki program. YARIN 12.30 Program. 1245 Türk müzlği - P. & 13 Memleket saat ayarı, ajamf E ametcoroloji haberleri, ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: