25 Mayıs 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

25 Mayıs 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4— SON TELGRA| -- andinavya Devletleri ve Almanya Danimarka Hoş Geçinmeğe Mecbur İskandinavya Devletleri Mutlaka Bitaraf Kalmak İstiyorlar Almanya Bu Devletleri de Kendi Tarafına Çekmeğe Muvaffak Olamadı Iman - politikasının faaliyeti bugünlerde Avrupanın şi - nualinde ve şimali şarkisin- deki devletlerin -paytahtlarında daha ziyade artmış oldu. Çünkü bugünlerde, türlü türlü şayialara 'yol açan bir mevzu da Avrupa « nın şimal devletleri - tarafından Almanyoya kacşı alınan vaziyet oluyor. İsveç devletinin paytahtı Stokholmde daha geçen gün bu devletlerin hariciye nazırları ara- sında bir toplantı oldu. Bundan sonra dendi ki şimal devletleri Al- manya tarafından kendilerine teklif olunan ademi tecavüz mü- ahedesini kabul etmiyorlarmış. Yeni gelon Avrupa gazeteleri- nin yazılarından ve bilhassa ora. lardaki muhabirlerin verdikleri malümattan anlaşılan netice şim- di bu türlü şayiaları düzeltecek ve bu devletlerin vaziyetlerine da- ir etraflı bir fikir verdirecek hal- de bulunuyor, İskandinavya dev- letlerinin Hariciye Nazırları ta- rafından verilen karar şu olmuş- tur: İskandinavya devletleri eski - den olduğu gibi yine bitaraflık e- | sasına sadık kalacaklardır. Dev » letler arasındakı herhangi bir ter- tibe girecek değillerdir. İşte kararın hulâsası böyledir. Fakat bitaraf kalmak istiyenlerin sonuna kadar bunu muhafaza e- debilecekler mi?. k Türlü ihtimaller hatıra geliyor. Onun için hariciye nazırlarının toplantısında bu karara ilâve ©- larak şunu da tesbit etmişler: Her devlet kendine taallük eden kat? hattı hareketi cabında istediği gi- bi alabilecktir. Toplantıda Muhtlif noktaj n zarlar ileri sürülmüş, türlü nakaşalar olmuş, Çü dinavya devletlerinin her birinin hususi bir vaziyeti var, Bu kon- | feransa iştirak eden Danimarka, | İsveç, Norveç ve Finlandiya hari- | ciye nazırlarının her biri ayrı nok- BAFPET 939 ALTIN — ARA' Ayrıca: Metro Jurnal yeni ve Tufan bu s söylüyorsun!. Ve., Cümlesini yayık, zordan gelen bir gülüm- lluları Yazında filmsiz bırakmıyacak Her bafta programlarını görülmemiş yeni iki filimle yapmağa karar verdi İŞTE İLK PIRLANTA PROGRAM: Bu senenin cn zengin ve en muazzam eseri: Ve Dünyanın en kuvvetli avantürü SON DÜĞÖŞ Bu akşam saat 8,30 dan itibaren LALE Sinemasında leri ufunetli bir çiban çıkarıyor- muüş gibi buruna buruna dinledi, fakat, tuyu esmer yüzünün kıvrımları arasında kaybet - müğe çalışarak gene şen göründü: — Conim yavrum, bu gece pek tuhaf şeyler Kopenhağgdan tai nazarları müdafaa etmişlerdir. Her manasile müşterek ve kat'i bir karar verilemiyeceği anlaşı - lıyordu. Danimarka Hariciye Na- zarı bu vaziyeti görünce ikisı arası bir anlaşma zemini bulmak için çaltımıştır. Danimarkanın pay- tahtı olan Kopenhagdaki muha - birleri tarafından Avrupa gaze - telerine yazıldığına göre Danimar- ka Hariciye Nazıri Alman tekli - fine karşı arkadaşlarına şunlu söy- lemiş: — Almanyaya müşterek bir ce- vab gönderelim. Onun teklifini şimal devletlerinin kabul etmedik- lerini bildirelim. Fakat ademi te- cavüz için bir beyanname İzaza - lamağa hazır olduğumuzu bildi- relim!, Bu teklif Finlandiya ve İsveç Hariciye Nazırları tarafından red- dedilmiştir. Çünkü böyle bir beyanname im- zalamağa hazır olmayı bildirme - YAN — KIZLAR çok enteresan havadisler. bu bürun. bit manzara nin ne manası olacağı sorulmuş- tur. Halbuki Danimarka Hariciye Na- zaırı Munç ile Norveç Hariciye Na: zırı Kont hep noktai nazarlar ara- sındaki ayrılığı mümkün olduğu kadar birleştirmeğe çalışıyorlardı.) Bitaraf kalmak. Fakat Danimar- kanın vaziyeti pek hususi ve bil- hassa pek nazik olduğuna şüphe yok. Onun için Danimarkalılar Al- manya ile bir ademi tecavüz mi- sakı imzalamayı kendi hesabları- na uygun görüyorlar. Ancak di- Rer İskandinavya devletleri bunu istemiyorlar. Yalnız Norveç -Ha ritiye Nazırı daha ziyade Dani - markarnın dediğini muvafık bu- luyormuş. Konferans oldu, bitti. Norveç Hariciye Nazırı da Stok- holmden kendi memleketine, Os- loya döndüğü zaman şiddetli hü- cumlara uğramış, parlâmentoda- ki muhalifler kendisini şiddetle tenkid etmişlerdir. Bunların itirazları da şöyle hu- lâsa edilmektedir: Nurveç şimdiye kadar mü- him meselelerde Danimarkayı bı- rakmamıştır. Şimdi de bu kadar ehemmiyetli bir vaziyet karşı - sında Danimarka yalnız kalma - malı, istediği gibi karar verme - mellidir. Çünkü Danimarka eğer Alman- yya ile ademi tecavüz muahedesi akdine hazır olur da diğer İskâan- dinavya devletleri bunu kabul et- mezler, böyle bir muahedeye iş- tirak etmezlerse o zaman vaziyet daha zorlaşacaktır. (Devamı 7 inci sayfada) zü ile titreyerek yeni bir önerge yâptı: Haydi kalk aşağıya inelim, dansedelimi.. » Genç kadın birden kaşlarını çattı, kafasının içinden sıkı sıkıya yakaladığı şimşek hızlı bir ti- ki> koptu geçti ve hemencecik ve önergeyi kabul SABAHA KARŞI Sabaha karşı dans salonundan odalarına çık- tılar, Gün ağarıyordu. Yosma, bu kendi kendisinin kızı hiç sendelemeden odadan içeriye girdi. Tu - fan, garsanluk olmuştu. Koltuktâ odasına — geldi. Bu oda onun şahsına kapatılmış bir odaydı. Gelse de gelmese de günlük hesabını otel yönetgesi yü- rütüyordu. Baygın bir haldeydi. İki yanına yıkılıyor, sarhoşluktan bir gözünü yumuyor, ötekini nöbet- leşe nöbetleşe açıyordu. Odaya girince, Yosma onu: — Bu gece gene çok içtin. Diye &oydu. yatağını hazırladı. -Fakat, genç kadinin beyninde ayışığı gibi” karanlıktan kurtu- lanların gözüne çarpan bir fikir aydınlığı vardı. Gecedenberi hep onun puntunu arıyordu. Tufanı Yakağına sokacağı sırada: — E ne oldu benim apartıman işim. Son sö- Yünü söyliyecek misin?.. Yoksa seni uyutmam!. Dedi. Tufan sarhoş, burnunun ucunu görmez bir hâlde: kerim, emret... Herşey senin! Diye bu soruyu karşıladı ve kelimelerin ya- rasımı ağzında çiğniyerek sözünü tamamladı — Han, hamam, apartıman hepsi senin. Ne istiyorsun söyle?.. Yosma: N B CN - Meraklı Şeyler POSTA PULLARINDAN TABLO azı kimseler, posta pullarını ke- ..'ı... sonra yanyana yapıştı. urlıı. portreler ve manzaralar yaparlar. Bunda o kadar meharet gös- terirler ki hayretle kalınamak kabil de- âildir. Fakal bu porireleri, manzaraları yap- mak için aylarca, yıllarca uğraşırlar, birçek emekler, gö nurları sarfedee : der. Faydası m?. Vakitlerini, daha faydab birşeye has- retseler olmaz mi?, Olur anma, bu da Başka bir wevk... 1800 senesinde Liyesir zeraklıları kongresinde 1. adlı birinin teşhir ettişi bir tbhle cid- den bir şaheser denilmeğe lâyıktı. (İsa He havariyunyunu tasvir eden bu fabe doyu bir franklık pullardan yapmıştı. Ve bunun İçin dökür ay çalışmıştı. 1987 de 93.000 parçaya ayırmış- tı. Belçika Kralı Alberin portresi için 137000 pul sarfetmişti. Bunları 300,000 parça olarak kesmişti. Bazı hayvanlar, tıpkı barometro gi- Bi, havunm iyilitini, fenalığını haber verirler, Meselâ: İspinoz kuşu, hava fenala- gacak mi aet acı ötmeğe başlar. Solu- Ganlar yerden çıkar, Kırlangıçlar al- çaktan uçarlar, balıklar kıyılara kın yüzerler, ördekler kanatlarını çar- parlar, domüzlar yiyeceklerini öteye beriye saçarlar, karıncalar da —acele acele yuvalarma çekilirler. ALİ BAB'IN ESERLERİ ——— | Ali Bab, bir Arab müuharriri değil- dir. Polonyalı, Hanri Babaleki adlı bir alıçıdır. Çok âlim ve fadıl bir adamdı. Birçok eserler bıraktı. «Yemek kitabır, «Şarab ve Şampan- yan hakkındaki etüdü tetkike değer, Doktorun Öğütleri: Spora Dikkat uvvet, her nın en fazla arzu ettiği birşey- dir. Fakat, her türlü beden hareketleri ve sporlar da iti- dal Gdahilinde yapılmalıdır. Çünkü kalb, her harekette bir kuvvet sarfeder. Bu hareket- derin vücudün her tarafında- ki adalelere müvazi ve müsavi miktarda kan sevketmek mec.- buriyetinde kalır. Bu mecbu- riyet kalbi yorar, Herkes,” herşeyden — övvel, kendi uyan sporun hangisi olduğunu tayin et - mek zaruretindedir. Bu da, ciğerlerle kalbin vaziyetine göre değişir. Her sporca - ka- dın olsun, erkek olsun - her spor mevsiminden evvel bir defa hekime kendisini mua- yene ettirmeli, hekimin tav - siyesine göre spor ve beden hareketleri çeşidlerini seçme- lidir. Gerçi, genç uzuvlar her harekete bidayette mukave- met gösterirler. Fakat netice itibarile reaksiyonlara mey - dan vermemek için hekime müracaati ihmal etmemeli » dirler, Sporda ve beden hareket - lerinde yorgunluğa kadar u- zıyan tarz tedbirsizlik sayı - labilir. Bu tedbirsizlik birçok de- falar vücudde hasıl olan arı- zalar veya hastalıklarla öde- nir. Merak, vakit geçirmek. | I anammamnanmıı VS 171 Çazaammım X707: ETEM İZZET BENİCE aa İKÂYE 1914 YILINDA ermed, tâ - çocukluğunda, Suî basması, esmer renkli bir küğıd üzerinde, Fuzu- H'nin eLeylâ ile Mecnun» eserini okumuştu. Onda ilk şiir ve edebi- yat aşkı, Leyiâ ile Mecnunla baş- lar. Bu eseri haftalarca, aylarca elinden bırakamadı. O kadar çok tesiri altırda kaldı ki, dünyayı hep Fuzuli'nin gözile görüyor, öyle his ediyordu. O zaman, Sermed, henüz yirmi yaşını yeni bitirmişti. Leylâ Mecnünü tanziren birşeyler kara- lamak istedi ve başladı da... Fakat, Sermedin mısrâları. ko- ca şalrin ölmez aşk hikâyesı ya- nında o kadâr sö kâlıyordu ki, delikanlı, kendı ken- disinden utandı. Bir gün, yazdığı müsveddeleri okuyordu. Hırsın- dan, hıncından yırttı, attı. Sermed, kâğıdları yırtıp atmak- la beraber, kalbindeki gizli aşkı atamamıştı. O, kamşu Köşkün gü- zel kızını seviyordu. Bu kızın is- mi de tesadüfen Leylâ idi. Sermed, kendisini «Mecnune farzediyordu. Leylâ da Sermed » den biryaş küçüktü. Hulyalı, ro- mantik, hassas bir genç kızdı. Sa- rışın, yeşil gözlü idi. Güneşin gurubu kadar hariku- döde bakışları vardı. Erenköyünde Leylâ bir tane i- di. Sermed onu çılgınca seviyor- du. Fakat, delikanlımın asıl iste - diği, yazdığı şiiri kiza okumak, 0 nun için bir şaheser yarattığını Böstermekti. Ne yazık ki, buna mü. vaffak olamamıştı. Leylâ, yaz akşamları, köşkün bahçesinde, bağlara yakın ağaçla- rın altında keman çalardı. Yayın ince teller üstünde dolaştığını du- yar duymaz, Sermed, köşkten fır- lar, o da bahçeye inerdi. Bahçeleri bitişki idi. Arada bir tel vardı. Sermed, tele yakın ka- meriyenin altına gelir, sarmaşık- larin yanına oturur, Leylânın ke- manını dinlerdi. Böyle, güneş ta- mamile batıncıya, ortalık kara - rıncıya kadar, hazin bir his yağ- muru altında kalbi çırpınırd:. Yermedin, Leylâyı sevdiği se- nelerin en hararetlisi o yaz idi. Ağustos bitiyordu. Bir gece, Ser- med, sabaha kadar uyumamış, ağ- lamıştı: —Leylâ... Leylâ diye inlemişti. Genç çocük, bu aşkın nereye varacağını düşünüyor, bir karar Veremiyordu. Iztırabının sebebi de bu idi. Hayat, Leylâsız ne boş birşeydi. Yaşamak, ancak, Leylâ ile beraber mümkün ve güzeldi. * Ertesi akşam, Leylâ, kemanını bitirdikten sonra, bağın aşağısı- na doğru, düşüne düşüne, ağır yü- rüyordu. Sermed de yürüdü. Nihayet, ba- ğın en sonunda, bahçelerni bir - birinden ayıran kafesli telin ö - nünde buluştular. Sermed, par - maklarını telin kafeslerine sok - muş, Leylâya daha yakın olmak arzu ve ihtiyacile soluyordu. Ley- lâ da kafesli tele yaslanmıştı. — Tufan! yor. Ot.. Çıldıracağım, Leylâ... Ksnın çek kâğıdına yazdı ve imzayı bastı: , Doktor gece yarısı uyandı. Yeniden uyumıya çalıştı. Uykü tutmadı. Hava iyice kararmıştı. Ateş böcekleri, uzak, alçaz dal- ların arasında yanıp sönüyordu. Leylânın yüzünde, gece, hüzünlü gölgelerle, gizli hıçkırıklar resme- diyordu. Sermed, sanki, nefes almaktan bile korkuyormuş gibi, göğsü ini; p Ğ R n ği kalkıyordu. Fısıldadı: — Leylâ... Halimiz ne olacak, böylet. Genç kız boynunu büktü; göz - lerinin yeşili geceden daha çok kadifeleşmiş ve derinleşmişti. Par-, lak fosforların cazibesile yanıyor- du: — Bilmem, dedi.. Çok fena, — Seni çok seviyorum Leyl, — Ben de öyle... — Bensiz yaşıyamıyacağım... Ben de Sermed... — Bütün gecelerimde seni dü- şünüyorum. Kalbim hep seni anı- SAKARYA SİNEMASININ Tenzilâtlı fiatları şudur Balkon ve Birinci mevki 15, Husust 25 Kuruş- tur. : DENİZ VE KADIN DOROTHY LAMOUR ve GEORGE RAFT KADIN KATİLİ ANN HARDİNG ve BASIL RATBORN tarafından OGLE ÜZERİ — BHiçbir şey. O apartımanlardan birini. Dedi, sözlerine ekledi: — O apartımanı bana alırsan tamamile benim sakibim olacaksın. Senin metresin olacağım. Se- Dinle beraber istediğin yere gideceğim. Avrupa, Ankara nereye istersen. < Sarhoşluğun, erkekliğin, hovar dalığın, — hava- dan kazanmanın etkileri altında olan Tufan: — Hihibi.. Ne istiyorsan hepsi senin!, Diye taze kadının bu sözlerini kargıladı ve bacaklarının üzerinde zor durarak bir asker gibi esın dürümüna girdi. Genç kadın, — İstediğim çok birşey değil.. caksın.. Dedi; Tufanın ceketinin cebini karıştırdı, bir vek defteri, bir de mürekkebli kalem aldi: — Yaz. Elli bin lira verdim de.. Dedi. Tufan hiç düşünmeden bu sayıyı ban - Bir çek yaza - — Güneyin yanına gideyim.. Dedi, kalktı, Güneyin oda kapısına geldi. Oda kapkaranlıktı. İçinde heyecan duygularını kam - çılıyan, damarlarını şişizen, kafbini kamçılıyan bir his vardı. — Karıcığım, kimbilir nasıl mışıl uyuyor? Diye kapının önünde bir.saniye durdu. Sonra bir kıyamamazlığın zoru içinde kapıyı vundu: — Tık., Tık.. Teki, Birkaç saniye bekledi. İçerden bhiçbir ses al- madı. Yeniden vürdü. Gene hiçbir ses yoktu: — Çaok derin uykuya dalmış duymuyor.. — - Dedi, vuruşlarım bızlandırdı. Her saniye bu yuruşlar arttı ve sıklaştı. Genc ne bir des, ne bir karşılama yoktu... Kapıyı açmak için zorladı, ka- pi kilitli idi. (Devamı var) — Yazan; REŞAD FEYZİ — — Ben de çok ıztırab çekiy! Sermod... Hep seni düşünüyo! Bazan dalıyorum.,. Dün gect, zün uzün ağladım. Sermed, telin aralıklarınd Leylânın parmaklarım tuttu. Si ki, yüksek ampullü bir elrk N cereyanına kapılmış “gibi bütÜZ vücudü til — Leylâ, seni kaçıracağım, d di.. Sen benim ol, yalnız benlti" Seni herkesten uzak bir yere türmek istiyorum. Yalnız göreyim, diyorum.. Leylâ. de beni, benim seni sevdiğim F dar seviyor musun 'abil Sermed... Senden $ Seni ölünciye kadar — seveceği” Sermed.. Senden ayrılamam. 5 siz yaşıyamam.. Razıyım.. Yalif seninle olayım... Beni al, götük istediğin yere kaçır... Leylâ ile Mecnun, belki, bir atten fazla, telin iki tarafındâ böyle durarak, konuştular... G kız, birden, vaktin çok ilerlet olduğunu hatırladı. Sermeyi, kolundaki saate bakt — Dokuz olmuş, dedi. Bunu söylerken, sanki- inliy0f | du.. Leylâdan ayrılıyordu. Onü | yarın sabaha kadar göremiyecek” ti. Yarın sabah, erkenden, güntf doğarken, Leylâ da, balkonlu yi” tak odasının pancurlarını aça Sermedin köşküne, delikanlınl! yattığı odanın penceresine baki” caktı Sermed, çoktan kalkmış, onu, * | dakikalarda, pencerede bekle * mektedir. (Devomu T inci ııyıı.uı KD Ankara Radyosu BDGÜK 18.30 Program. Müzik (Halk şarkıları - Pi). 19 Konuşma (Ziraal saati). 19,15 Türk müziği (Pasıl heyeti). 20 Memleket saat, ajams ve meleorü” doği haberleri. 20,15 Türk müziği, yşak peşrevi, 2— Suphi Ziyanın Uşşak şarkı: (Dİ” külmüş zambak xibi). 3— Salâhaltin Pınarın Bayati şarkf (Delisin deli gönlüm), 4— Tanburi Cemil Beyin Muhayyef | garkı: (Uür lerze olur). S— Rahmni Beyin Muhayer şarkı: ( rapa hüsnü ansın), G— Halk şarkası; (Urfalıyım 7— Osman Nihadin Kürdili micat” kâr şarkı: (Gözümden gitmiyor). — $— Kâsim Usun Kürdili Hicaskâf şarkı: (Kani değil). $— Raif Beyin Kürdili Hicazkâr af Kai (Rengi ruhsarına), 1ü— Muhayyer türkü: (Buzün ayıf ©n dördü). 21 Konuşma, 2115 Esham, tahvilât, — kambiyo * mukut ve zirat borsası (Ciat). 2125 Neyeli plâklar - R. 21,30 Müzik (Kücük orkestra - Şeft Necib Aşkın). 22,10 Müzik (Opera aryaları) P. 33 Sou ajans haberleri ve yarınkl 1235 Türk müziği (Pt 13 Memleket saat ayarı, ajans — ve metsoroloji haberleri. 13 15 T4 Müzik (Senfonik müzik- PD. 1939, Ay 5, Gün 144, Hızır 19 24 Mayıs ÇARŞAMBA PFTi ea —. Fo ı zcocoırın Y e mı n

Bu sayıdan diğer sayfalar: