29 Mayıs 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

29 Mayıs 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B SON TELGRAF — 29 MAYIS 193 Bugünkü Siyasi Müvazene vrupa Harbe mi, - Sulha mı Gıdıyor'? Harbi Göze Almadan Evvel Çok Düşünmek Lâzım! Tehlike İmkânları Azalıyor Arasıfa dünya sulhu için sesi işidilen Vatıkanın bir görünüşü wrupanın dört tarafındaki Adevıeııer mühtelif istikamet- lerde olmak üzre birbirleri- le birleşerek zümrelere ayrılıyor lar. mumi harptenberi yirmi bir he geçti. Harpten sonra Avrupa- ya verilmek istenen nizam baş - ka türlü düşünülmüş, bir Miletler | Cemiyeti teşkil edilerok burada her milletin müsavi şersitle tem sil edilmesi esası etrafında bir çok yenilikler yapılmıştır. Fakat bu - gün Avrupanın sürüklendiği cere- yan başkadır. Acaba Avrupa har- be doğru mu gidiyor? Yökse sul- hun kuvvetlenmesi ümid ve im - kânları daha ma çoktur? Zihinleri meşgul eden mühim bir çift sual, Avrupa devletleri bugün züm- relere ayrılmış oluyor. İki büyük zümre karşı karşıya mevki almış oluyor. Bundan istikbal için ne çı- kacak? Bunun cevabını Vatikanın gazetesi vermek istemiş ve kendi mütaleasını yürütmüşt dünya politi takip edenler için az fal sa gerek. Çünkü mühim sırasında Papalık tarafından gös- n alâkadan anlaşılıyor ki Va tikan için dünya meseleleri ihmal edilmek şöyle dursun, azami bir dikkat ve sebat ile nazarı dikkate alınmaktadır. Sulhun muhafazası | için Papalık tarafından geçenlerde günkül Almanya ile Vatikan ara- | sındaki dargınlık ve.gerginlik de malüm. Böyle olduğu halde Papa- | mis akdi için ko- nuşulmak üzere hareket ve faali- yet gösterildi. Bu teşebbüsler fili neticelere varmadan kaldı. Fakat Katolik âlemi için istenen teşir de Güney: — Sen otur burada, ben blrıı Dedi, odadan çıktı. Yatak odasına gitti, gar * drobu açtı. beğendiği bir robu çekti, aldı. Biraz sonra aynanın karşısında — giyinir ve kendisine çeki düzen verirken bir - Artık her şey bitti, hepsinin sonutu aldım. Ev, eşya, apartıman, mağaza satılık ne var ise bir çöpe varıncıya kadar sattım. Altınları, tahvilleri bozdurdum. Bugüne bugün 458 bin liralık bir ser- vetin sahibiyim. Yani yarı milyoner, Bu param beni mes'ud edebilir, beni istediğim yoldan yürütebilir. Şimdi yapılacak tek işim kâ - liyor, o da: Sonuna kadar geğrdiğim büyük plâ- nunı istediğim gibi bir başarılıkla bitirmek! HANİFE ABLA - YOSMA Yosma evin içini tamtakır gö iki sandalya, ortadaki yuvarlak masa, iki karyola bir tencere, beş on tabaktan başkş evde hiçbir şey kalmamıştı. Hanife abla karyola; inim inliyor, Yosmanın sorularına gılık veriyordu. Yosma şaşkın şaşkın sordu: —Nt olda evin eşyan? busule geldi. Yani sulhu muhafa- za için sarfedilen gayretlerin kar- Şt tarafca lâyik olduğu ehemmi - yetle xarşılanmadığı — gösterildi Buna mukabil İngiliz parlâmento- sunda ise Papanın sulh yolundaki gayretinden takdirler ile bahsedil- di. Vatikanın fikirlerini neşcet - mekte olan Osser vatore Ramano vaziyeti şöyle hulâsa etmektedir: Büyük devletlerin politikası artık belli olmuştur. Yeni istikametler alan bu devletlerin siyasetleri şü neticede birleşmiş oluyor: Ayrı ay- rı zümreler teşkili. Halbuki şimdi- ye kadar böyle ayrı ayrı zümreler teşkili fikri sulh için daima pek tehlikeli görülegelmiştir. Bir kere İtalya - Almanya züm- resi var, Buna diğer bazı devlet- ler de girmektedir: Tuna devlet- leri. Bu zümreye katşı da Fransız- İngiliz zümresi bulunuyor ki bu- na da Şarki Avrupa ile Balkanlâ- rın bellibaşlı devletleri iştirak et- | moktedir. Her iki zümre arasın - | daki ihtilâfların daha şiddetlen - | mesi ve kavga çıkması ihtimalle- rinin daha artması mümkündür. | Fakat böyle iki zümrenin vücude | gelmesi şeklindeki netice umumi | vaziyeti aydınlatmış oluyor. Dev- letleri idare etmk mes'uliyetini ta- gıyanlar bundan sonra bir kavga çıkarsa karşı karşıya gelecek kuv- vetlerin derecesini hakkile ölçebi-| leeklerdir. Artık Avrupa politikasında ihti- mallere, göze görünmiyer, tahmin edilemiyen ihtimallere yer kalma- maktadır. Böyle meçhul bir takım ihtimaller bazı zamanlar tehlikeli bir siyasete yol açmakta, macera- yi kolay göstermektedir. Tehlike- yi göze alarak atildıktan sonra maksada varılacağı politikası ar- tik Uzaklaşınış olüyor. Her millet sonra geleceğim. yandan da Şöy- — Neden?, | Hariciye Nazırının | ne istiyor, bir milletin dostu kim- lerdir, düşmnları kimlerdir, mil- | letlerarası vaziyetinde ne gibi ta- ahüdleri vardır, ne gibi teminata maliktir?. gibi noktalar artık belli olduktan sonra akıl ve mantık po- litikasının Hâkim olması kolayla - şacak görünüyor. İşte Vatikanın gazetesi vaziyeti böylee hulâsa elmektedir. Bundan çıkan neticeye göre Avrupanın harpten ziyade sulha doğru gitme- si ihtimallerinin kuvvetlenmesi - dir, Yani nikbin bir netice. Artık Oortalığın karışık, kararsız olduğu- nu görerek bundan istifade ede - bilmek için atılanlara ve istifade edenlere faaliyet sahası ve imkânı Bitgide kalmıyor demektir. Vati- kanın gazetesindeki fikirleri böy- le anlattıktan sonra bir de Alman payıtahlında çıkan «Berlih - Ro - ma - Tokyo» isimli aylık mecmua- da yazılan bir makaleden bahset- mek sırası geldi. Bu mecmua yeni neşredilmeğe başlamış ve Alman himayes'nde o- larak çıkıyormuş. Avrupa gazete- leri tarafından manalı görülen bir makalesinde Alman mecmuaşının dediği şöyledir: Demokratlar tarafının bir ta - arruzu mihver devletleri için ha yat ve memat meselesi olarak kar- | gılanacaktır. Ontun için derhal mu- |, kabele edilmekle kalmıyacak, dün- yanın her tarafında buna karşı ta- arruza geçilecektir. Buna karar | vermiş olan milletler öyle ince bir takım muahedelerle bağlanmış ol- Mmayıp uyanan milletlerin haya - | tında müşterek olan mücadele ile | bağlı bulunuyorlar. | İşte (Berlin - Roma - Tokyo) ad- lt memuanın bu sözlerinden dün- yanın her tarafında mukabll taar- rezundan — bahsedişinden — çıkan — Parasız kalmış.. — Ben her hafta size para gönderiyordum ya? — Yetişmemiş! Az değildi, gönderdiğim?. Az değildi amma kumarda borçlarmış. E. Sonra?. — Sonrası yok. Hüseyinden daha baskın biri çıktı, evin bütün eşyasını sattı, cayır cayır paraları ince şaşırdı. Bir büzülmüş, inim güçlükle kar - dırdı: aldı! Hüseyinin de hiç sesi bile çıkmadı! — Nerede şimdi 0?, — Bilmiyorum. Dün gecedenberi gelmedi. — Peki sana ne oldu?, — Ben de hastayım. İsparmoz tutuyor. — Doktor getirmediniz. mi?. Geçkin kadın yastıktan başını güçlükle kal - kızım, ne arayanım var, ne Meraklı Şeyler ZOLONYA MADENLERİ oleuyada çok zengin —madenler vardır. Bunların çoğu yukarı Si- dezyada, Galiçyada ve Karpat Gağları eleklerindedir. İhtiyal maden kömürü miktarı, yu- | vartak hesab 62 milyar tondur. Yuka vi Bilenya, Krakovi ve Dabtova havza- | Tarından her sene 40 milyon ton kömür gıkarılır. Dünya çinko istihsalâlının 9, 9 unu Polonya toprakları temin eder. Polonyada çok zenzin demir, polas ma- denleri de mevcuttar. Petrol kuyuları- ma gelince: Karpat eleklerinde birçok decek kuyular vardır. YAZLIK ŞAPKALAR Sapkaların, 33 derecel hararette baş- ta husüle getirdiği sıcaklık tetkik edil- malş Panama şapka giyenlerin 25, hasır | sapka 26, silindir şapka 31. mülen şap- ka 35, kasket 36 derece sıcaklık ver- mekte imişler. Şu halde yazın başı se- rin tutmak için Panama şapka giymeli- | dir. KULUÇKA MÜDDETİ Kuşların kuluçkaya olurmaları za- manı ve müddeti bir değildir. Kuluç- ka bakımından rekor Devrkuşlarında- dir, Çünkü elli, altmış gün kulucka Beç tavuzu Hihdi, Kar, Tavus Kugu kuşu ELEKTRİKLİ SANDALYE 40-45 «Nevyork sercisis nin merak ve alâ- ka uyandıran şeylerinden biri de «e- dektrik sandalyesia dir. Sergiyi rezenler, ufak bir antre mı kabilinde canilerin nasıl idam olun- duklarını görüyorlar, Cani addolunan adam, zurdiyamlarla beraber sandalyenin bulunduğu yere geliyor, Tabli - yalandan - bağırıyor, yürümemek İstiyor, çırpınıyor. Gardi- yanların elinden kurtulmağa çalşıyor. Nihayet, sandalyeye oturtüluyor, kol- ları ve ayakları bağalmıyor. Kafasına madeni bir tas geçiriliyor. Cellâd, düğ- Mmeye basıyor, cereyanı veriyor. Canl Sarsılıyor. Sonra hareketsiz kalıyor. Cellâd; — Madamlar, Müsyâjer, diyor. İdam hükmü yerine getirildi. Çıkabilirsiniz. Bu yalandan idam, günde yüzlerce draf tekrar olunuyor.. Doktorun Öğütleri: Diken Ve * o1ga Batarsa... Bir yerinize — diken veya yonga battı mı bunu — vakit geçirmeden çıkarmak lâzım- dır. Bir iğnönin veya cımıbi- zın ucunu yakmalı, alkol ile silmeli bununla — çıkarmalı. Mümkül olmadığı — takdirde âlkol e silinmiş küçük bir çakı ile diken veya yonganın battığı yeri hafifçe kesip ka- natmalı, Batan şey pis ve mik- roplu ise bu sürtele — ltihab yapmasının önü alınır, sonra bir damla tentürdiyod dam - latmalı, sarmalı. Şayed kır - mızilik husule gelir, zonkla - mıya başlarsa âdi yanıklar gi- bi tedavi olunur. mana ileride Japonyanın da harbe karışacağıdır. soranım, ne de elimden tutanım. Bir sen vardın, sen de üç dört aydır bir kerecik olsun uğramadın. Dedi ve hıçkırık gibi çıkan bir sesle sordu: — Artık temelli gelmişsindir umarım?. Genç kadın, güneşten ışık, geceden renk alan yüzünü ve gözlerini buruştura, buruştura, kısa: — Nerede?.. Temelli gelmek değl, belki te - melli gitmek için uğradım. Dedi, sordu: — Babalık ne işler görüyor? Hanife kadın Yosmanın - söyleyişlerinden hiç hoşlanmadığını gösteren açık bir duruşla onun s0- rusuna karşılık vereceği yerde kendi düşüncesini ortaya koydu: — Sen de temelli gidersen ben de zaten has- tayım, ölürüm, bütünlüğüne giderim. Ne olacak Babalık da kendi keyfine ne isterse öyle « ev sahibi karşısında pazarlık gibi, YOSMA aa S 75 gaaaasmazan YU ETEM İZZET BENİCR OUyzaamazmanmını HİKÂYE Yalı Sahibi Kadın  yerlerde Polonyanm ihliyacımı temin e- | dnan evde karısile bir hayli kavga ettikten sonra, tek başına çıktı. gitti. Vapura bindi. Boğaziçinin en kalabalık köylerinden birinde indi. Sayfi - yelik ev tutacaktı. Bir müddet rıhtımda — gezindi. Sonra, etrafına bakınırken, ya- nına bir adam yanaştı: — Ev mi arıyorsunuz, bayım — Evet.. — Buyurun gezelim.. Ben bura- nn tellâlıyım.. Adinan Tellâlla beraber yürü - ineğe başladı. Yine rıhtım boyune da, büyükçe bir yalının — önünde durdular. Tellâl: — Burası güzeldir, dedi.. Dört oda istiyordunuz, değil mi? — Evet.. Kapıyı çaldılar.. İçeri girdiler, Kendilerini genç ve güzel bir ka- dın karşıladı: Buyurun efendim.. Adnan nezaket gösteriyor — Eve bakmak istiyorum, elen- dim.. Rahatsız etmezsek, — Estağfurullah efendim.. yurun.. Adnan evi gezdi, dolaştı. Fena | değildi. Beğendi.. Salona girdiler. Ev sahibi genç kadın: Oturmaz mısıniz, efendim, dedi.. Yorulmuşsunuzdur. Bu sı- cakta dolaşmak, ev aramak kolay değildir.. Bu teklif Adnanın pek hoşuna gitmişti. Tellâl da. antredeki is - kemlelerden birine oturdu Ev sahibi kadın evini metedi - yordü. Adnan dinliyordu. Kadın slgara ikram etti. Biraz sonra, hiz- metçi bİTİ köhve getirdi. Genç'â- dam mahcub olmuştu: Bu- — Zahmet buyurdunuz efen - | dim.. — Rica ederim.. Adnan yavaş yavyaş konuşmağa başlamıştı. Evden, karısile kavga p çıktığındanberi, ilk defa neş- esi yerine gelmişti. Bu neş'eye se- beb de, şimdi karşısında oturan ev| sahibi kadındı: — Efendim, diye söze bışlıdı eviniz çok hoşuma gi Başka | yerlere henüz bakmadım.. Bak - | mak, dolaşmak da istemem.. Bey- hüde zahmet değil mi, hanımefen- di?. Pazarlığa gelince.. Bunda da uyuşursak, bayırlısı gelecek cuma gününe taşınızız.. Rahat ederiz. Her halde bizden çok memnun ka- lacaksınız. Bizim de sizden çok memnun kalacağımız muhakkak- tır. İnşallah, her yaz buraya geli- riz. Adnan, bunları söylerken, bir taraftan da, sözlerini nın üzerinde bıraktığı tesirleri an- lamak ister gibi, dikkatle, ona ba-| kıyordu. Kadın hem güzel, hem de güzel olduğunu bilenlerdendi.. Genç adam bu kadar güzel bir | sesle Jik?, — A.. Ayol o benim kocam... para gibi âdi bahislert nasıl aça- cağını düşünüyordu.. Yutkundu.. Esasan, kadın, pazarlık - tarafına hiç yanaşmıyor görünüyor: — Ehemmiyeti mi var, efendim. sizin gibi kibar bir kiracıya nail olduktan sanra, mesele yok... Diyordu. ohbet tatlılaşmıştı.. Ve hatta uzamıştı.. O kadar uzamıştı ki, bir aralık, tellâl salona girdi: — Etendim, siz daha kalacak- sınız galiba, dedi.. Ben kahveye kadar gideyim de birini görece - ğim.. Yarım saate kadar gelirim, dedi Tellâl da gittikten sonra, lâf da-| ha uzadı.. Genç kadın evvelâ bah- çe ve çiçek tarafından Evin bahçesini metetti, radyoya, müziğe intial etti. Daha sonra, evlilik, bekârliık bahsine geldi. Kadın dul olduğunu, ko - casından ayrıldığım söyledi. Ad- nanın heyecanı gittikçe artıyordu. Kadın daha neş'eli, şen, teklifsiz 'bir Hallalmıştı. Adnan da caş » muştu. Biraz sonra, hizmetçi kız; buzlu bir limonata getirdiği za- mün, Adnan, ev tutmak üzere gel diği burada, nekadar uzun müd- det kaldığını farketmişti. Saatine baktı: Tamam on sekizdi.. İki sa- attenberi burada sohbet ediyordu. Ev sahibinden edeta utanmıştı. A- kalı — Sizi fazla meşgul ve rahatsız| ettim, dedi. Affinizi rica ederim. — Rica ederim.. Çok mı kaldım — Hatimefendi kunturat için bir gün notere kadar gitsek. Bir gün de o işi de aradan çıkarsak.. Kirâ be- delini, tabil peşin ve kunturat ya- pıldığı gün takdim edeceğim.. Bu- günlük zatıflinize elli lirayı bı - Sonra, söz rakıyorum.. Kadın, ellilik kâğıdı alırken: — Lüzüm yoktu, efendim.. Di- ye nezaket gösterdi.. Fakat, alıp yanındaki küçük masanın üzerine koymağı ihmal etmedi. Adnan, sokak kapıya kadar gel- mişti. Artık gidiyordu. — Fakat, Hâlâ, evi kaç liraya kiraladığını Ve yatağın içinde doğrulup oturarak sordu: — Peki amımna nereye gidiyorsun?. Yosma omuzlarını silkti: — Nereye olursa oraya... — Kiminle gideceksin?. Bu metresliğini yap- tığın adamla mı?. Genç kadın birden karşısındakinin — sözlerini yalanlıyan şımarık ve onun gururunu taşıyan bir Hangi metres- Deyiverdi. Hanife kadın şaşkınlık içindeydi. En önce karşısındaki kadını her vakit: — Kızım, Safiye... Dediği kendi Safiyesine hiç benzetemiyordu. Karşısındaki bu genç kadın baştanbaşa değişik bi- risiydi. Hanife abla gözlerini oğuştura oğuştura: Diye sorduv. — Kocan mı?, x — Tabif. Kocam. Ne vakittenberi?. İlk gündenberi.. Bana öyle dememiştin de.. Sebebleri vardı. (Devamı var) bahsetti. | tayin etsek de, beraber * bilmiyordu. Bir an tereddüd gt çirdi' Fiatı öğrenmeden nasıl V kıp gidebilidi?. Bu yüzden evdi karısile, bir kavga daha edı Adnan. Yutkundu. Geri dön! Kekeliyevek: — Sizden bir rleam var, eedi] Hatırınıza bir şey gelmesin. Bv den merak ederler de.. onun içil soruyorum.. Evinizin yazlık bedelir! öğrenebilir. miyim?. Genç ve kıvrak ev sahibi kahkaha attı: — Beyefendi, dedi, bunun el miyeti mi var?, Nasıl olsa uyu şulur.. Teklif var mı efendim. 74 niştik, konuştuk, —ari B | sizden, siz bizden memnunuz.. Si den fazla istiyecek değilim yı Esasen, sizden alacağım para İf | yalıyı tamir ettizeceğim.. Küçül bir şey.. Bu tamir işi de olmasaf dı, emin olun kira bile istemeğt yüzüm tutmazdı.. Sizin gibi kibif bir komşu kazanıyoruz. Bu bzimi için kâfi değil mi beyefendi Fakat.. Ah, bu tamir işi.. Beyefeh diciğim, bu seferlik 750 lira ist yeceğim.. Sizin için küçük, ehetf Miyetsiz bir şey:.: bir Ankara Radyosu BUGÜN 18,80 Program. 1835 Müzik (Oda müziği) PL ; — 19400 Könuşma (Doktorun saati). | — 19,15 'Türk müziği (Karışık — Fasil heyeti), | 3000 Memlekel sant ayarı, ağans Vf | metooroloji haberleri. 20,15 Türk müzüği; İdare eden: Mesut Cemil. Ankara Radyosu Küme heyeti, 21,00 Konuşma, 3115 Kisham, tahvilâi, kambiyo - Bt kut ve Ziraat borsası (fiyat). 2125 Neşeli plüklar — R. 2120 Konuşma: Folklor Çai Bo Yönelgen). 2145 Müzik (Virlâozlar) P. 22,00 Müzik (Küçük Orkestr. — Necip Aşkın). 2300 Son ajans haberleri ve yarınkİ| | | | program, 23,15-24 Müsik (Cazband) Pi. , YARIN 18.30 Program. 12,35 Türk müziği (Pi.), 1300 Memleket saat ayarı, ajans V metcoroloji haberleri. 18,15 Müzik (Karışık program - PLİ- İZAS-2A Konuşma (Kadın saati - EY hayalıma ğ?ı — 1357 Hicri Reblulâhir | — Mayıs: 10 16 1939, Ay 5, Gün 149, Hızır 24 29 Mayıs PAZARTESİ 1355 Rumi

Bu sayıdan diğer sayfalar: