16 Haziran 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

16 Haziran 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türk Malları Takdir Görüyor Sergide Teşhir Ettiğimiz Eşyalar Çok Beğenildi keçi kılı, kenevir ve ipek gibi mensucat ham maddeleri, bi- lâmum zahire ve bakkaliye mümuneleri, orman mahsulleri, kökler ve daha birçok Türk mahsullerinin çok alâka cel - bettiği bildirilmekte ve Bresla- va ihracı mevzuu bahsolma- makla beraber alâkadarlara bir Hâlâ Eski Paraları mı Kullanıyorlar? Vilâyete—Yeni Bir Tamim Gönderildi Tedavülden kaldırılmış — olan bronz 5 kuruşluk ve 100 paralık- ların bazı yerlerde el'an halk ara- gında kullanılmakta — olduğunun görüldüğü dün vilâyete bildiril - miştir. Bu emirde 939 senesinin ilk gü- münden itibaren mevkij tedavül - den kaklırılmiş olan bu paraların hilâ tedavülde bulundurulmas- mın kanuni takibatı mucib olduğu Hâve edilmekte ve ellerinde bu paralardan bulunanların yalnız vergilere mukabil malsandıkları- na veya Ziraat Bankası şubeleri- ne teslim ederek değiştirebile - cekleri beyan olunmakfadır. Binaenaleyh mevzuu bahis pa- raları vergiden başka işlerde ku- lTanmak istiyenlerin — ellerindeki parâlar müsadere edileceği gibi haklarında kanuni takibat da ya- pılacaktır. —— Motörlü Nakil Vasıtalarının Muayenesi İstanbul dahilinde işliyen bü - tün motörlü vesalti nakliyenin mu- ayenelerine önümüzdeki salı gü- nünden itibaren başlanacaktır. Bu sene vesait sahiblerinin mu- ayenelerini esaslı bir şekilde ve rahatça yaptırabilmelerini temin için her yıldan daha fazla bir za- man tahsis olunmuştur. Ve ilk günlerde motosikletler muayene edilecektir. Ayın 26 sından 10 temmuza ka- dar da hususf otamobiller ve 14 - 24 temmuza kadar kamyonlarla kamyonetler; 25-2 temmuz ara - sında otobüsler; 31 temmuzdan 2 İ ——— aa eylöle kadar da bilümum taksiler | taksilerin işlemelerine müsaade muayene olunacaklardır. Muayeneler neticesinde birçok Dairelerde Gösterilecek Vatandaşların İşi Sürün- cümede Kalmıyacak 'Tekmil dairelerde halka kolay- hk gösterilerek bütün işlerin gü- nü gününe yapılması hakkında a- lâkadarlara yeni bir emir veril- miştir, Bu tamimde halkın — işlerinin günü gününe görülerek sürünce- mede bırakılinaması ve bu suretle vatandaşların hükümet ve me - murlara olan itimadının bir kat daha arttırılması işaret olunmak- ta ve gerek Vekâletlere, gerekse vilâyetlere aid olan muhaberatın en kısa bir zamanda neticelendi- rilmesi istenmektedir. Muameleli evrakı Tüzumsuz ye- Te göeciktirenlerle, geç cevah ve- ren memurlar hakkında takibat dcra olunacaktır. Tdare âmirleri de bu hususlara bilhassa dikkat ederek sık sık kontrollar yapacak- lardır. Aşağı Dereceli İçkiler için Hazırlıklar İnhisarlar idaresinin - piyasaya Güşük dereceli rakı çıkarmak için yapmakta olduğu tetkikler mü - said neticeler vermiştir. Yalnız bul Takının ekonamik cihetten doğu- racağı vaziyetler gözönünde bu - kandurularak bir takım tedbirlerin | alınması icab etmektedir. Bu yol-| daki hazırlıkların önümüzdeki ay içinde bitirileceği alâkadarlar ta- Tafından söylenmektedir. Yeni tip| rakıların temmuz ayının sonla - rına doğru piyasaya — çıkarılması Tmuhtemeldir. olunmıyacağı küvvetle tahmin olunmaktadır. Haliçden Geçen Halka Kolaylık| Büyük Telefon Yumurta Eksperi ve Kaza Kaymakamı opkapıda oluran oküyücü - | larımdan İbrabim isminde bir zat, gönderdiği mektub- da diyor ki: #«Bazı kazalara yumurta eksperi diye 250 - 300 lira maaşlı memur gönderiliyor. Halbuki o kazanın 20 bin nülsuunun — mukadderatı kendisine tevdi edilen ve âdeta reisi hükümet bulunan kayma - kamın maaşı ise 108 liradır. Bu- ma mümasil ve mes'uliyeti daha ağır memurlar da ayni vaziyette- dirler. Baremle beraber bu cihet- ler de düşünülse acaba naşıl olur? Tabiü bizim — düşüncelerimizden alâkadarların düşündeleri — daha yüksektir amma, bizim de bu iş- lerde ufacık hissemiz olduğu için gönül rehat bırakmıyor.» BURHAN CEVAD Kablosu İstanbul telefon umum müdür- lüğü Haliçten göçen büyük tele - fon kablosunu yenilemeyi karar- laştırmıştır. Bu münasebetle dün umum mü- dür Niyazi ile idarenin mütehas- sısları Belediyeye gelerek şehir- cilik mütehassısı Prostu ziyaretle bu hususta kendisile görüşmüş - lerdir, Yeni kablo müstakbel İstanbul şehri plânı gözününde tutularak Unkapanı ile Azahkapı arasında yapılacaktır. Piân mucibince Halicin 2 ya - nında yeni sanayi merkezleri ku- rulacağından telefon umum mü - dürlüğü buralarda icab eden te- sisatı da yaptıracaktır, KISA POLİS HABERLER! * Kuzguncukta Arzu sokağın- da 14 numaralı evde oturan Ah- med Şükrü adında biri dün Ga - Jatada Necatibey caddesinde Süt ' Karın içmek için girdiği sütçü dü nında üzerine fenalık gelerek düş- Müş biraz sonra da ölmüştür. Ah- med Şükrünün kalb sektesinden öldüğü anlaşılarak gömülmesine izin verilmiştir. * Yenişehirde Uygur sokağında oturan ve bir matbaada — çalışan Salâhaddin adında biri kıskanç- hk yüzünden çıkan kavga neti - escinde beraber yaşadığı Fasama adındaki kadını bıçakla yaralamış- tır, * Şoför Süleymanın idaresin - deki kamyon Galatadan geçmek - |) ————— —— —— te İken Turhan adında bir çocuğal çarparak muhtelif yerlerinden ya-| ralamıştır. * Fındıklıda bir marangaz fab- rikasında çalışan Osman adında bi- Ti kazaen elini makineye kaptı - rarak yaralanmış hastaneye kal- dırılarak tedavi altına alınmış - fır, i S Senin Emineye Hakaret Etmiş mi ?. omşusu Emineye hakaret Kclmcklm suçlu kadriye Ö - N nala duruşmasına dün as- liye dördüncü cezada devam e- dildi. Dünkü muhakemede hâdise şahidleri sorguya çekildi. Bun - lardan boyacı Hakkı mahkeme- de şunları söyledi" — Bundan dört beş ay evvel, bir gün, öğleden sonra, saat 15 sı- ralarında davacı Eminenin evine pencerelerin çerçevelerini boya- mak için gitmiştim. İşimle meş- gül bulunduğum sırada Kadriye geldi. Emineye hitaben: — Hiç utanmadan, sıkılmadan karakola gitmiş, beni şikâyet et- mişsin... Kocam geçen gün sana bıçak çekmiş. Keşke bıçağı kal- bine saplasaydı, öldürseydi seni.. dedi. Emine de ona: — Sen bana hakaret ettin; ben de gettim, karakola şikâyet ettim, dedi. Şahid Hakkıdan sonra söz sı - rası Melek'in idi: — Geçen kurban bayramından iki üç gün evvel, bir gün kom - şum Vasfiye Hanımın evine Bit- miştira. Emine (le Kadriye de ora- da id- Ben odaya girdiğim zaman birbirlerine ağızlarına geleni söy- lüyorlardı. Bir ara Emine Vas- fiyeye Kadriyeyi işaret ederek: — Bir gün şu kadının *kocası olacak herife dedim ki: — Senin karın çok güzel, ayni zamanda akıllı, elinden her iş ge- lir, becerikli, hamarat, tam bir ev kadını... Adam; — Yok canım, dedi. Bilâtış çok çirkin ve aptalın biridir! Kadriye Emineye: — Yalan söylüyorsun! Kocam benim hakkımda böyle sözler söy- lemez, o beni sever, dedi. Emine kızdı, ayağa kalktı. Kad- riyenin yüzüne tükürdü ve sonra ©na galiz küfürlerle hakaret etti. Bunula beraber Kadriye ona fe- na bir söz söylemedi. * Mühakeme, Ayşe isminde bir şahidin de dinlenmesi için $ ey- Tüle talik edildi, * Fatihde Kirmasti mahalle - sinde oturan Hüseyin adında bir çocuk arkadaşı Ramazan tarafın- dan itilmesile düşerek yaralan - mıştır. * Şişhaneden geçmekte olan şoför Fatihin idaresindeki kam - 'yan “Yako adında bir çocuğa çar- parak yaralamıştır. Hikmet İKMEel —| Bir Fotograf Makinesi Çalmıştı H bir ailenin birie'k kızı Henüz 22-23 yaşlarında bu- “kaç senedenberi ailesinden, bütün sevdiklerinden uzakta, Fatihin evde oturmakta idi. Zayallı genç kadın, karnını do- mak için her sabah erken kalkı- yor, şuraya buraya çalışmağa gi- geç vakit dönebiliyordu. Azami çalışmasına, didinmesine ve yo - para geçiyor ve kazandığı bu pa- Ta ile ancak karnını doyursbili - Bedbaht kadın çok sefil bir ha- “yat sürüyordu. Halbuki onun ana- Fakat bunların hiçbiri bu zavallı kadına acımıyor, merhamet etmi- Evveki gün Hikmet, nafakasını temin etmek mecburiyetinde bu- mağa karar verdi. Genç kadından dört aded resim mediği için cebinde on parası bi- 16 yöktu. Nihâyet kadırım haline verdi. Hikmet, Fatihdeki — fotografçı | katdükkânda kimseyi göremedi. Bu esnada genç kadının gözleri bir fotoğraf makineleri nâzarı dik - katini celbetti. Ddlaba yaklaştı. manlosunun iç tarafındaki ceble- Tinden birine koydu. Bu sırada karanlık odadan fotografçı Abidin| çıktı. Hikmet ona dört resim çek- Sanra dükkândan ayrıldı, gitti. | Biraz sonra fotoğrafçı dükkânı- toğrafçıya bir fotoğraf makinesi alacağını söyledi. Mal sahibi do- birinin çalındığını farketti. Der - | hal Fatih karakoluna koçtu ve kikata başladı. Hikmet, fotografçı dükkânından ya gitti. Orada Mehmed isminde bir fotoğrafçının dükkânına gir- toğrafçıya — gösterdi, — satacağını söyledi. yi elinde evirip çevirdikten sonra genç kadına: Ağladı ikmet, görmüş geçirmiş, asil Tunan bü genç ve güzel kadın bir hücra bir köşesinde, küçük bir yurmak, ekmek parasını kazan - diyor ve akşam da evine ancak rulmasına rağmen eline pek az yordu. sı, babası, kardeşi ve kocası vardı. yor ve ana bakmıyordu. dunan kocası hakkında dava aç - istediler, Hikmet, © gün işe gide- acıyanlardan - biri ona 20 kuruş dükkânlarından - birine- ml. Fü- köşedeki camlı dolabda bulunan Makinelerden birini! aldı. Bunu tirdi. na bir müşteri geldi. Bu adam fo- Tabı açtığı zaman — makinelerden | keyfiyeti haber verdi. Pol's tah- | çıktıktan sonra doğru Çarşıkapı - di, Çalmış olduğu makineyi fo - Mehmed, bir müddet makine - — Bu makine sizin mi? diye Belediye A7 ©e7 imar işleri Nafıa Vekâletine Bağlanacak Şehrimizde bulunmakta - olan Nafıa Vekilimiz General Ali Fuad Cebesoy bu akşam Yalovaya gi - decektir. Nafıa Vekili dün İstanbul Na- Ha Müdürlüğüne gelerek bir müd- det meşgül olmuştur. Vekil dün kendisile görüşen bir muharririmize şu beyanatta bu - Tunmaştur: «— İstanbulda bulunduğum gün-, ler zarfında nafıa müdürlüğü mu- amelâtı ile de meşgul oldum. Bu meyanda İstanbulun 3 senelik ye- ni yol programını da tetkik ettim. Şehirellik mütehassısı Prostun yaplığı yeni İstanbul plânını pey- derpey tetkik ve tâsdik edeceğiz. Dahiliye Vekâletine merbut - lan «Belediyeler imar müdürlü- ğü» nün yakında Nafıa Vekâleti- ne devrelunması kararlaştırılmaş- tır, Nafıa Vekületi ve teşkilâtı kad- rosunda Büyük Millet Meclisi ta- rafından kabul edilen şekilden başka hiçbir yeni değişiklik yok- tura Seniğrüsei Tiplere Ayrılacakmış İstanbulun süt meselesinin hal- N ile beraber tekmil ahırların da esaslı bir şekilde ıslahı kararlaş- tırılmıştır. Bu maksadla vilâyet ve bele- diye baytar müdürlerile belediye fen heyeti müdüründen mürek - keb bir komisyon teşkil olun - muştur. Komisyon azaları — İstanbulun her semtindeki ahırları birer bi- rer gezerek tetkik etmeğe başla- mışlardır. Bu tetkikler neticesin- de verilecek kararlarla bütün İs- tanbul ahırları modern bir vazi - yete konulacak ve tiplere irca - lanacaklardır. sordu. Hikmet; — Evet, dedi. Birkaç seae ev- vel ölen kocamdan kaldı. Fotoğrafçı dikkat etti, genç ka- dm çok muztarib gürünüyordu. O anda duyduğu vicdan azabının tesirile kıvrandığı belliydi. Nihayet Hikmet fotografçının e- linden makineyi aldı ve bitkin bir sesle: - Bu makine benim değil... O- nu biraz evvel bir fotoğrafçı dük- kânından çaldım. Fekat bu suçu işlediğime şimdi. pişman oldum. Onu tekrar sahibine götüreceğim, iade edeceğim... dedi. Bu esnada dükkâna bir polis memuru girdi... Hikmeti karakola davet etti. Dün Hikmetin duruşmasına ü- çüncü sulh cezada bakıldı. Genç kadın ağlıyarak, suçunu itiraf etti. Hâkim sabıkası bulunmuyan Ahırlar da Ayrı Gazi “Köprüsükln Hikmeti bir ay on gün hais ce- Zzasına mahküm ederek cezacını te-| çil etti. Maaş Hep Aymı Kalmıştır ütün devlet memurları ve — Bszmei mul ve hükümleri içine gi receği tahmin edilen bazı hususl müesseselerde çalışanlar, bu gün- lerde mütemadiyen, baremin ala- — cağı kal'i şekilden bahsediyorlar, Merak yerinde ve doğrudur: 4 “Acaba, para lâyihasının kanun şeklini alacağı gün nasıl sürpriz- lerle karşılaşacağız?. Şüphe yok ki, herkes, bu bahise — de, tatlı sürprizler ümid etmekte- dir, Bu münasebetle şunu teba- — vüz ettirmek lâzımdır ki lâyiha, kanunun bir müssveddesi olmakla beraber, acele hazırlanmıştır. Moc- — listeki müzakere ve münakaşalar — dan da anlaşılıyor ki, lüyiha, mec- lise, pekâlâ, daha olgun bir şekilde getirilebilirdi. Bizm, bu gün burada takrar mevzuubahis etmek istediğimiz — çihet şudur: Küçük memurlar ne olacak?. İtiraf etmeli ki, küçük mentur denen vatandaş için, bu günkü mevzuatın — tatbikat ve imkân cephesinde terfi diya birşey yok- ir. mezaman, nası! terfi edecek, maaşı nasıl yükselecek?.. - belli değildir. o memurun çocuğu bir iken üç olmuş. masral artmış, kidemi artmış, tecrübesi, emeği artmış, yaşı artmış fakat, maaşı halâ aymı O mütevazıdır, faziletlidir, dü- rüsttür, Teragat sahibidir. İşine rını artık mükâfatlandırmak lâ- zamdır. REŞAD FEYZİ Dubaları Gazi köprüsünün orta kısmın - daki müteharrik 2 duba dün sa- bah muvaffakiyetle yerlerine kon muştur. Bu dubalar bu sabah veya yarın sabahtan itibaren yerlerinden kal —— dırılarak kenara çekilecek ve köp- rünün ortası merakibin geçmesi için ağustosa kadar açık kalacak- tır. b Birimizin Derdi. - , Hepimizin Derdi Bazı Sokak İsimleri No. 9 Meredit şöyle bir düşündü: — Banları söylemekle gerçi bar na yeni birşey öğretmiş olmuyor- sunuz, dedi. Şu dosyanızı açsanız- Ga, bakalım içinde yeni şeyler var mı? Çünkü ben bugünlerde fev- kalâde yeni merak haberlisi ke sildim. — EBvet amma, bu söylediğim meselede o kadar fevkalâde bir- gey yok. Benim maksadım, cene- bi tebâasından adamların memle- ketimize gelip de aralarında bo- | Bazlaşmalarına — mâni âbarettir. Demek ki Sarı Yanis hakkında malümatınız. bundan — ibarettir. Halbuki ben daha çok şeyler bi- Hyorum. Meselâ Kadogan parkı karşısında yeni kiraladığı konakta birçok tadilât yaptındı. olmaktan wwmmm | le gibi? — Bir defa duvarlar her türlü hırsızlığı gayrimümkün - kılacak bir şekilde tahkim edildi. Bu oda- Dan duvarları artık öyle kolay ko- lay delinemez. Tavanla tabana betonarme döşendi. Odanın çelik kapısı kendi kilidi ile kilitlendik- ten başka, arka tarafına bir man- dal kondu. Sarı Yanis yatarken, bu mandalı bizzat kapatır. Hulâsa bu oda, uzun bir taarruza muka- vemet edebilecek bir kale haline getirildi. Sir Core bu sözleri gittikçe ar- tan bir alâka ile dinlemişti. — Duha başka şeyler de bili - yor musunuz? Meredit tavana baktı; — Müsaade ediniz, bir saniye düşüneyim, dedi, evet, bu oda - daki mobilya gayet sadedir. Bü - 'yük bir şömine vardır. Karyola biraz karışık tertibde yapılmıştir. Duvara gümülmüş bir. JKkasa var- a — Peki, bütün bunları nasıl öğ- rendiniz? — Ben bizzat bu odaya girdim. Sarı Yanisin hizmetçilerinden -bi- Finin itmadını kazandım. Zanne- derim, bu hizmetçi yarın koğula- cak. Bu takdirde zavallıya iş bul- mak vazifesi de bana düşüyor. — Bu acaib odadan başka me- selâ... Meselâ... — Sarı Yanisin ne gibi itiyad - ları olduğunu sormak istiyecek- siniz. Ben şimdilik fevkalâde bir şey görmedim. Sarı Yanis gayet mormal bir hayat sürüyor. Hiz - ÖLÜM ÇENBERİ ZABITA ROMANI ğer aylarını da başka memleket- lerde geçirmeğe karar vermiş. Çok| parası var. Büyüklerden çok tanı- dığı vür. Üstelik de haris mi, ha- riB... — Ne ise, ben bu adamın boy « hyacağı yeri keşfediyorum. — Zannetmem. Parası çok olan insanlar daima yakalarını kur - tarmanın yolunu buluyorlar. — © halde-dikkat edelim. — Ha, ne diyecektim, ben bu- gün Centamı gördüm. Zabıta ro- manları yaz senenin üç ayını İngilterede, di- ı sıkıntısı var. Çünkü borsadan Ro- manya ehamı almış, talihi yar - dim etmeyince adamakıllı içeri gitmiş. Fakat bu darbenin altın- dan kolay kolay kalkabileceğini ummuyorum. O sırada “telefonün zili çaldı, Meredit âhizeyi eline aldı: — Vay siz misiniz Centam? Ne var,neyok Yoksa hülâ yeni yaz- | dığınız romanı bir neticeye bağ - hyamadınız mi?, Telefondaki sesten Centamın pek heyecanlı olduğu anlaşılıyor- rim. Ben bu gece bir adam Öl - dürdüm. Çabuk, çabuk... Meredit âhizeyi yerine koydu, başını salladı: — Hıy budala hay! dedi. Üü re O sabah Centamın köşkü ha- zin bir toplantıya sahne olmuştu. Centam sapsarı idi,' gözleri şaş- kına dönmüştü. Bitkin bir halde sofaya oturmuştu. Karısı da ya- nında idi. Meredit yazıhaneye o- turmuş ,önünde kâğıd, bir elinde kalem not almakla meşguldü. Centama sordu — Bahsettiğiniz mektub yanı- nızda mi? Centaâm «evel> der gibi başını salladı. O zaman polis komtiser muavini geniş bir nefes aldı: — İşte bu gayet iyi! dedı, belki de sizi belâdan kurtarabilir. Şim- di anlatınız bakalım, bu iş nasıl oldu? da bir tek insana bile rasğelme- dim. Randevu yerine vardığım zâ- man, etrafıma bakındım. Vasnala. ro orada idi, beni bekliyordu. Bu şeralt dahilinde böyle bir yerde bu adamla görüşmekten doğrusu — kendi kendime utanıyordum. Fa- Kat ne yapayım ki, mecburiyet vardı. Çüpkü Vassalaronun köşe ke gelip bir rezalet çıkarmasından korkmuştum. Köşkten ayırılır - ken tabancamı yanıma almıştım. Keşke almaz olaymışım. Bütün felâket buradan geliyor. Anlatınız, anlatınız... — Vassalaro ilk görüşmemizde biraz yumuşak duvrandı. Fakat belliydi ki hâlâ siniri üzerinde idi. Sonra birdenbire değişti. Derken elini — tabancasına — attı, nam - lüyu göğsüme dayadı. O zaman Sarı Yanisin bana söylediği söz- leri hatırladım. Meredit birdenbire doğruldu: nasıl? Sa — Nasil,

Bu sayıdan diğer sayfalar: