16 Haziran 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

16 Haziran 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

niara ekse- Oriyı kışın İç- kili lokanıta » larda, sazlı cazlı eğlence yerlerin - de, pastahaneler - de, — mahallebici dükkânlarında; ya zın da parklarda, Yenikapı semtin « deki gazinolarda, plâjlarda, plâj ge- zinolarında ve A- dalar iskelesin de rastlanır. Şik gi- yinirler.. Yüzleri allıklı, pudralı, du dakları boyalı, göz leri — sürmelidir. Fakat, biraz dik- kat edilince, tavır ve hareketlerinden Jestlerinder, yü » Tüyüşlerinden, ko- nuşmalarından, sa ğa sola bakışla - rından ne kıratta oldukları anlaşı - hır. Bunların çoğu hastalıklı ve ce - miyet için tehli - keli kadınlardır. Ekseriya genç - deri, acemi, toy delikanlıları av - larlar. Böyle bir kadın, herkangi bir gencin kendisi ile alâkadar ol- duğunu farkedince, derhal gü - lümsemeğe, gözleri ile, kaşları ile başlar. Deli- kanlı bu hareketlerden cesaret â- lır... Yanına sokulur. Kısa bir za- manda dost olurlar, Genç adam bu kodınla, Beyo, lundaki mahud evlerden — birine gider. Çok zaman-geçmeden delikanlı- da aldığı hastalığın alâ'mi başgös- terir, Aylarca, senelerce hastane- lerde tedavi ile uğraşır. Bir an duyduğu bir zevk için hayatının sonuna kadar çeker, bütün öm - rünü ıztırablar içinde geçirir. Bu bedbaht kadınlar, gö: ler! erkeklere, bir zavallı hali ta- kınarak, başlarından geçtiğ dia ettikleri bir takım hi virlar. latılan hikâyelerin ço yoktur, uydurmadır. Geçenlerde bir arkadaşım söy - Jüyordu: — Bundan beş altı ay evvei, bir gün Beyoğlunda, bir pastancde bir kadınla tanıştım. Sonradan, fena bir kadın olduğunu anladı - Bim bu bedbaht bana şöyle derd yandı: — Altı yıl evveline kadar, ben de namuslu ve şerefli bir kızdım. Yüksek bir aileye mensub, zen - gin bir tücca: olan babam el'an hayattadır. Bu zavallı ve bedbaht adam, beni son derece çok sev Üüzerime titrerdi. Onun en büyük arzusu kızını daima şen ve mes'ud görmekti>Fakat talisiz adamın şe- 'akat an- aslı ref ve namusunu lekeliyen de yi- ne bu en çok sevdiği, üzerine tit- rediği kızı oldu. Ben çocukluğumu Erenköyün- de geçirdim. Beş sene evvel otur- ir Gecenin Güna- hını Çekiyorum 26 Yaşında Delikanlı Kadını Neden Vurmuştu? duğumuz köşkün tam karışısın - daki sarı boyalı kârgir evi yaşlı- ca bir doktor kiratamıştı. Dokto- run henüz 24-25 yaşlarında, uzun boylu, mavi gözlü, kumral ve ya- kışıklı bir oğlu vardı. Kısa bir za- manda bu gençle urkadaş oldum. Onunla sık sık buluşarak, şuraya buraya gezmeğe, eğlenmeğe Bgi- diyorduk. Genç adamı çıldırasıya seviyor- dum. Ve onun da beni sevdiğine emindim. Hiç unutmam: Güzel bir mayıs akşamı idi. Sevdiğim adamla, evimizin bü- yük bahçesinde, ağaçlar arasında dolaşıyorduk. Etraftı izi göremiyeceği bir yere, bir e- acının altında karşı karşıya urduk. Tatlı tatlı konuşmağa başladık. kimsenin Bir ara dikkat ettim. Sevdiğim | adamın koyu mavi gözleri, şehvet ateşi ile parıldıyordu. Yanıma so- kuldu. Ben de kendime hâkim olama- dım. Tatlı bir teslimiyetle kendi- mi genç adamın kolları arasına biraktım... İşte şimdi © akşam işled'ğim | günahın cezasını çekiyorum; ha- yatımın sonuna kadar çekeceğim. (Devamı 7 inci sayfada) Londrada Kadinlar Arasında Dedikodu 'Hâkim Mahkemeye Müracaat Eden Davacı Kadını Takdir Etti ada Core Bocanan isminde neşhur bir elçisi vardı. Bu | İngiliz diplomatı artık sağ de - ğildir. Fakat bir kızı vardır ki İn- | gilterenin bugün sayılı muharrir- lerindendir. Misis Muryel babasile beraber Rusyada bulunmuş, sonra —Rus ihtilâlinde oradan kaçmıştır. İn- giliz diplomatının kızı şimdi mem- ı ngilizlerin umum harbde Rus- | leki de bir takım bayır müce- seselerini de idare etmektedir. Şimdi İse mahkemeye müraca- atla kadınlardan birı alı hine dava açmıştır. Mesele şudur: Misis Muryel yüzbaşı Knovling isminde biris'ne varmıştır. Bir de çocuğu vardır. Dedikodulara gö- Te bu çocuk daha izdivae merasi- mi yapılmadan evvel dünyaya gel- (Devamı 7 inci sayfada) Diplomatın kızı Misiş Muryel R YILDIZLAR | 2 / POLET RİŞAR Boyu 1 metre 68, kilosu Gl. yaşı 24 Sarışın gözleri maron JİSTİYAN GRİD Boyu 1 metre 70, sikleti 59, yaşı 17. gözleri yeşile çalar, saçları sarışın (ŞAKA | TRENDE! enç bir bayan, yanında otu- ran ve p'posunu tellendire- bir baya: — Bir şey okumak ister misi- niz?... Memnuniyetle bayan Duvardaki «Sigara içmek mem- sını işaretle » levi — O halde şunu okuyunuz!.. VAGONDA! memüuru. Bu Kntrol e ük yapamazsı - este yolcu lcu — O halde söyleyiniz sür'ati azal itsın!. . MARKEMEDE! rsızlığı yalnız başına mı Evet, bay reis... Zaman de - NEZAKET — Miösyö, — Hayır!. çin sordunuz?. - Paketii Bir sigara istiyecektim. Adetim değ'l... Ni- OTELDE! — Bu odanın tavanı Ötelci. — Ne beis var? Ayakta | uyuyacak değilsiniz a! MAHKEMEDE! Hâkim. — Fırından dört kilo ek- mek çalmışsın?... Maznun. — Yalan! değil, üç kilo idi. Fırıcı yalan söy- lüyor!... ARKADAŞLAR ARASINDA! — Bundan böyle budalalara evi- min kapısını kapamıya karar ver-| dim. — İyi amma, sen nereden girip çıkacaksın?... DİKENLERİNDEN — Maşallah, eşiniz kel gibil... —Ben de öyile hissidiyorum — Ne senden?... — Dikenlerinden!.. İKİ KÜÇÜK MEKTEPLİ ARA. SINDA — İnsana, yapmadığı için ceza verirler mi?... — Hayır! Vermezle: — Dersimi yapmadığım için de Ceza vermezler değil mi — Yoo... O baska... makiniste | imad edecek kmse kalmadı... âgara içer misiniz?... almayı unutmuşum | Dört kila bir şey | 5—SON TELGRAF 16 HAZİRAN 1938 sinema yıldıı - Meri M Pikford şimdi kocası Budi ile Fransaya gezmeğe gel- miş bulunuyor. Bu münasebetle bir Fransız gazetesi şunları ya » zıyor: — Büyük ve hakiki bir sevda dan vazgeçeceğim! Gazete muhabirleri; Amerika - hların edünyamın küçük nişanlı- Bi» ismin! verd kleti aldız ük y Meri Pikford'un bu si hal not etmişlerdi. | — Meri o gün, kendisinden an yaş küçük olan caz şef! ve sinemada Buddi namile anılan Şarl Rojera le evleniyordu. Meri, kırk dört yaşındadır. Fa- kat hiç göstermez yi lik, tazelik ve tar: eder. Görenler kend'ni ida genç bir kız za Mu;' ve madam Roj; nederler. is bâlayı leiyirlar. sonra Parise gelmişlerdir. HESARINI BİLEN BİR YILDIZ Meri Pikfor, çok hesabi bir ka dandır. Tıpkı Şarlo, Kotva, Doglas Ferbanks ve Samotl Goldvin gibi emüşterek artistler 'a büyük Amerika | ğuna kat'iyyen ihtimal vermez - ler. re eder. fabrikasıtın dir. Nevy SARI SAÇLI GLADİS Bu iktısad ve para sevgisi ona, annesi Şarlottan miras kalmıştır. | Hakikaten annesi pek gümüşgöz bir kadındı. Arasıra Merynin yüzüne bakar ev: disi idare eder, dan anlar. Yüz bi esham ve hisse Onu, masanın bağı görenler otururken | bir sinama yıldizı oldu- y kira birikmiş, Sa- odada birşey Eski bir nllerhamet Hissi divamın Üzes Vücudü yâniyor ğulacak g ank! göğsü çökmüş, çiğerleri kurumuş Doktorlar gelip bakmıyor! kü para alamıyorlar. Haj nun havaya, gidaya, ilâca ihtiyacı var, Başucunda, genç bir kadın hınç- kırarak ağlıyor. Sevgilisini kur - tarmanın sanatoryöma, — gıdaya bağlı olduğunur biliyor. Fakat bu- nun için para, çok para ister, Halbuki hastanın zengin, pek zengin olan gilesi tarafından her Bir Dakika Diyip Geçmeyiniz * Norveç, dakikada 126 lit- re balina balığı çıkarır. *& Amerikalılar, erin ya-| kılması için — dakikada 114 | frank sarfeder. * Kanudaya bin 500 litre gaz yağı olunur. * Fronk, dakikada 17,000 framklık mevaddı. iptidafpe ihraç eder. * Tire (İrlandada), ardu - su için dakikada 525 frak sar- feder, * Büyük Britanya ve şi - mal! İrlandada 2,500 kişi tel fonla konuşur. * Mancuko, nebatf yağ - ları boyamak ve bir nevi kâ- hd imal etmek için kullanılani ve (Petilâ) denilen tahum - dan 225 kilo istihsal eder. * Hindistan hükümeti, vi lâyetlerdeki sivil polisler içii dakikada 570 fran sarfeder. Sz bu satırları okurken 60 saniye geçti, anktan bir pa-| şey vormiyor. Hastanın, açlıktan gözleri çukurlaşmış, bir şey söy- lemiyor. Fakat halinden belli... Odet, başı elleri arasında düşü- nüyor, düşünüyor. Çalmaktan baş- ka bir çare olmadığına kanaat ge-i tiriyor. Saat 11 buçukta evden çıkıyor, Bir sütçü dükkânına giriyor. Baş-| ka bir dükkâna girmemesinin se- dakikada 13 ithal Yaralı kadınla imdadına koşan komşu bir gazelenin kadın muha- birinine vak'ayı anlatıyı bebi ne? Çünkü burada süt, tere- ) yağı, reçel gibi bir veremlinin yi-| yebileceği şeyler var da ondan.. Sütçü, yaşlı bir kadın, ayağa kalkıyor, soruyor! — Ne istiyorsunuz?.. Ödet verecek cevab bulamı - yor vakit kazanmak için: — Ben, diyor. Büyük bonmarşe mağazası mülettişiyim. Mağazada| isini nasıl kur- pacağını düşünü- Bakkal, kasab ve ek-| krediyi kesmiş, yiyecek bir. Saksafoncu Başı İle Evlenen Zengin Bir Yıldız Fransaya Gezmege Gelen Mari Pikford İle Buddi 'Rogers Hakkında Fransız Gazeteleri Ne Yazıyor Meri ve Buddi — Eğer, derdi, bu kızın saçları gözleri büyüyünce değişmezse ço meşhur bir artist olacak!.. 1909 da, Mery'nin saçları, yin: evvelki gibi sırma gibi sarı, göz leri zümrüd gibi yeşildi, hiç de Bişmemişti. Mery, yirmi yaşına kadar mah (Devomı ? inci sayfada “Annemin Başına Yemin Ederim O Bu Suçu Merhametinden Yapt , Bazan İnsanları Cinayete Kadar Sürüklüyor | salışan — kızlardan biri hırsızlı yapmış, kaçmış. Sabah kahvalt larını burada yaptığını haber a dik. Kendisini yakalamağa gel dim, Dakikalar geçiyor. Sütçü kad gelen müşterilerin — istediklerin veriyor. — Nihayet, öğlen oluyor Ödete: — Madam, beklediğiniz kız gel medi. Öğleyin dükkânı kapmak âdetimizdir. Affedersiniz. Diyor, keekleri indiriyor. Yal- nız kapı âçık. Ödet, — birdenbire mantosunun altında sakadığı bir çekici çıkarıyor, yaşı kadının ka- fasına indiriyor. Maksadı, kadını ödürmek Idürmek değil. Sersem edp biraz süt, biraz yağ alıp git- Mek... Yaşlı kadın, müthiş bir feryad ile yere düşüyor. başından kanlar akıyor. Koraşular koşuyorlar, O- deti yakalıyorlar, Sütçü kadını de hastaneye kaldırıyorlar. Oder, hırsızlık kasdile adam öl- dürmek cürmünden tevkif olunu: yor, mahkemeye veriliyor. Hâkimler, jüri heyeti maznu - nun aleyhinde. Şiddetli bir cezaya çarpılması taraftarı. Mahkemenin en hararetli bir safhasında mübaşir içeri giriyor, b. işanid geldiğini haber veriyor. Herkeste derin bir hayret, Bu ge- len, kadının sevgilisi... Doktorların mümanaatine rağmen mahkeme huzuruma çıkmak, O - det lehinde şehadet etmek iste - miş, ısrar etmiş. Nihayet, yanına Arabasile göndermişler, Benzi sap- sarı, elmacık kemikleri — çıkmış, gözleri çukura batmış, mezardan gıkmış bir ölü gibi salona giriyor. (Devamı 7 inci sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: