4 Temmuz 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

4 Temmuz 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ibver 'devletlerinin faaliye- Mu yalnız Avrupaya münha- #ır görünmüyor. Yeni ge - len İngiliz gazetelerinden anlaşır hyor ki Alman, İtalyan ve Japon propagandası — İngiliz — idaresinde bulunan yerlerde kendini her va- kif duyurmaktadır. Taymis gaze- tesinin mühabiri tarafından veri- len malümata göre Hindistandâ , bu propaganda mevcuttur. Hin - | distana giden İtalyan ve Alman- lar çok defa kendilerini gazeteci olarak gösteriyorlar. Eğer bir harb olursa Hindista- nin yerli hükümdarları, Racaları, Mihraceler ve saire hep İhgiliz » lerle beraber olacaklar, İngilizle- re her suretle yardım edecekli dir. Diğet taraftan Hind mü: manları 'da müslüman Arnavud - Tuğun İtalyanlar tarafından ma - İüm şekilde alınmasını hiç unut« muyacaklardır. Onun için mihver İngilterede Bombalar, Yangınılar - vrupa memleketleri içinde bilhassa İngiliz — itfaiyesi kadar yangını sür'atle sör- dürmekte mahr başka itfaiye gös- terilemez. Gerçi diğer memleket- lerin itfaiye teşkilâtı da her ba » kımdan mükemmeldir. Fakat İn- Çilizlerinki kadar değil. Bilhassa itfaiye neferlerinin fedakârlıkla- rına diyecek yoktur. Geçenlerde Londranın göbeğnde bir yangın ya?, Fakat; ne olacak biliyor musüh?, Kocan Rüştü Beyefendi Hazretleri.. Adını alacak ve meclislerine katıldığı adamların şanı ile ölçülebile- cek bir daire 'riyasetine şimdilik memür 'edilecek. Bundan aşağısı olamaz ya?.. Fakat, bu giyiniş yine hiç aynanın karşisından ayrılmamacasına bütün komikliğile üç dört Saat sürdü. Ve.. Ancak ondan sonra evden çıkabildim. İyi olmuş ta gitmişiz! Güzel bir gece geçirdik. Hele, babamın ağzı bütün gece ardınâ kadar açık kaldı. Paşa bize anlatılamıyacak kadar bol ikram- larda bulundu, iltifatlar saçtı. Bana, babama o ka: dar iltifat ediyordu ki, Rüştü Efendi aynanın kare şısında ezber ettiği cümleleri bitiremiyor, bir: — Allah ömürler versin Paşa Hazretleri...nden sonra söyliyebilecek lâf arıyordu. Hele, yalıdan ay- rılirken Paşanınbana elmaslı bir bilezik, babama da yine elmaslı ve altın bir saat hediye etmesi baba- T pek şaşırttı. Paşa onları verirken: — Küçük bir hatıra efendim. Lütfen kabul edi- leri görür görmez za- ten öyle bir sırıttı ki o sırada: — Yahü ne oluyorsun, kendine gel: Hindistanın merkezi Bombay'da bit merasim günü devletlerinin Hindistandaki pro - | pagandaları mu çıkmıştı. Yanmak üzere olan bir adamın yaralı bir itfaiye neferi tarafından kurtarılışı takdirini mucib olmuştur. İngil - terede son zamanlarda birçok u- Tşumi yerlerde bombalar patla - makta ve kasdi yangınlar çıka - rilmaktadır. Bütün bu suikasd - ların İrlandalılarıni elinden çıktığı anlaşılmaktadır. dakikada seferber vaziyettedir. BEŞ HASTA VAR —4 TEMMUZ 188 Gizli Teşkilâtlar Nasıl Çalışıyorlar ? Almanya Bu İşe Bir Senede 20 Milyon İngılız Lirası Sarfedıyor Mihverin Asyada Yaptıgı İşler recek gibi değildir. Hindistanın İngilizlerle olan siyasi ittifakları- na bakarak müstakbel harb için Hindistanda —ümü düşenler hesablarında isabet edemiyorlar. Çünkü Hindistana yeni bir toşki- lâtı esasiye kanunu verilmesi ve Hindillerin teşrii haklarının ta - Dınmatı gibi meselelerde bazı po- litika adamları şöyle düşünmüş- lerdir; İngiltere bugün Avrupa iş- | lerile çök meşgul bulunuyor. Bu Hindliler için büyük bir fırsattır. Bundan istifade ederek pazarlık- ta İngilizlerden daha fazla şeyler istenebilir. Fakat demokrat devletlerin teş- kil ettiği cepheye yardım etmek fikrinde bulunan Hindliler bunu doğru bulmamışlardır. Hindistanda bir çok dedikodu- lara yol açan bir keyfiyet de Al - manyanın sabık İktısad nazırı, sa- ' ( bik Milli banka müdürü meşhur Doktor Şaht'ın Hindistanda do « laşması otmuştur. Hindistan ga - zeteleri Doktor Şaht'ın bir an ev- vel dönüp gitmesini yazdılar. Çün- kü Bombaya çıktığı zaman Hind- lilerden biri kendisini karşılamış ve kendisinin Hindistandaki Na- zilerin başı olduğunu söylemiş - tir. Ondan sonra Doktor Şaht'ın Hindistanda dolaşması bir hayli dedikodulara yol açmşıtır. İngiliz gazetelerinin yazdığına göre — Almanyamın — Arabistan işlerile — meşgul olan Dok « tor Groba isminde bir mü- tehassısları vardır ,ki şimdi E- büssuud yanına — gönderilmiştir, (Devamı 7 inci sayfada) Hakiyet göste - —a lere herkesin İngiliz polisi şu _—— OT Demek, pek yerinde olurdu! Gözleri bu kadar kamaştı... Eli ayağı bu kadar gevşedi, Şimdi ka- bıl olsâ saati boynuna asacak, madalya gibi dolaş- tıracak. O kadar heyecan ve sevinç duyuyor. — Bu; diş kirası., Hiç bir şey... Daha durun bakalım neler olacak?.. Diyor, ağzından lâf çıkmıyor. Korkarım ki, a- damcağız: — Devlet, kuşu.. — Diş kirası.. — İkbal. —İstikbal!, Filân, derken bir hamlede aklını kaçırıverecek, ondan sorra da başımıza dert olup kalacak. Böyle dcliler de hiç şüphesiz çekilmez! Yalnız, bir nokta içime hafif bir şüphe getir- di. Paşa: — Efendim, küçük bir hatıra,. | 3.380 gün seyahat eltiği ve bu müddet | zenmek isterseni | 22,316 kile kemik; Kenit Si SEYYAH PRZEVALSKİ Birkaç hafta evvel, Nikola Preze « yalski'nin doğumunun 160 üncü yılı kutlandı. — 1839 da, Smolensk'de dünyaya ce - len bu genç zabli coğrafyaya, tabil I- Tümlere meraklı İdi, 28 gene şarki Si- beryada, Mogolistanda, Tibet'de do - Taştı, tetkikatta bulundu. Mogolislan, — (Tangut'lar — diyarı), (Zezan'dan Tibete), (Klakhta'dan sarı nehir kaynağına doğru) adlı eserleri ' gok kıymellidir ve almancaya, ingi - Hizcej fransızcaya tercüme olunmuş- tur. Praevaskli. — 1888 de Tian - Chan dağlarında tetkikat için bir sefer he - yeti tortib ott, yola Fakal, Karakul'da — hastalandı. 30 ilkteşrinde arkadaşlarını yatağının baş ucuna çağırdı. şu vasiyetle bulundu: «HBeni İseky Koul gölü kıyısına nüz, Mezar (aşımın üzerine şu sade kellmeleri yazımız: Seyyah Prrevalskis Ve 1 sönteşrin sabahı gözlerini ha- | yata kapadı. Arkadaşları, — vasiyetini | yerine getirdi. | Bu melin, yılmaz ve cesur seyyahın içinde 33,000 kilemetre yol ritliği he- Sab edilmiştir. | Balina balıklarının ea küçüğü 120 Yondan aşağı değildir. Bu iri vücudlü balığın neden mürekkeb olduğı Öğ- aşağıkl satırları o- | kuyunuz: 56500 kile el 25,151 kile le yağış 4100 kile kan; 5.X18| kile barsak; 3,158 kile dil ve 1153 ıııı.W deri. 126 tonluk bir baline — balığından, | ağırlığının yüzde 24,30 misbetinde, ya- ni 294070 kilo balık yağı alınır. Bunun yüzde 59 u iç yağından( yüzde 32 si kemiklerden, yüzde 9 u da etinden ve Barsaklarından çıkarılır. Balina balığı en çok Margarin ima- Tibde kullanılır. Saban, mum, İspirlo Zibi şeylerde yapılır. Peynirellikte, de- bağatte, Jevantacılıkta, kunduracılıkta da islifade olunur. Baline yağından çı- karılan güserin mevaddı müşlalle xa- naylinde işe yarar. ALIKLIK NÜMUNESİ Genç bir köylü, Haydarpaşada tren- den iner, Üsküdarda hamallık eden bir| hemşehrisinla yanma gider. İskele ba-| şında bir kahvede bulur. Dereden te- peden kenuşurlar. Bir aralık hemşehrisi kaikar, nizden İki gaz tenekesi su alır ve: — Ne yaparsın, der. Geçim dünyası bul İş bulamadım. Şu tenekeleri aldım. Denize giremiyen — hastalara — banyo yapmaları için deniz suyu taşıyorum. kar, deniz kenarma / gelir. Sular bir karış kadar çekilmiş. Köylü bunu zö- rünce kendi kendine: — Anlaşılan bizim hemşeliri bütün gece uyuMAMIŞ, Sü faşımış!... ÇARPINTI Ekseriyetle yemekten, ha - ihastalığına —alâmet değildir. Çarpıntının önüne geçmek ko- laydır. Bunun için sinirleri teskin etmek, heyecana kapıl- mamak ve mideye dikkat et - İmek, hazmı bati şeyler yeme - mek kâlidir. Etem İzzet BENİCE umral, kara gözlü, sevimli Kım kızdı. Her akşam Londranın sisli caddelerinden geçer, Old City'de yüksek bir apartmanın dar mer« divenlerini ” tırmanarak - ortadan kaybolurdu. Bir akşam, yolda, kendisi kadar Büzel olmuyan gönç bir arkadaşı« na rastladı.. Ayakta konuştular: — Bu gece gelecek misin? — Belli değil. Babam tiyatroya giderse, muhakkak gelirim. — O halde dokuza kadar bekle- rim.. Dokuzdan sonra biraz kitâb okur, yatarım — Gudbay Jülyet.. — Gudbay Nelly.. Ayrıldıl. partımana giren genç kızın adını bu kısa konuşmadan sonra öğren- | miştim. Geceyi bekledim.. Dar merdivenli a - Akşam üstü onun kaç numara- h odaya girdiğini uzaktan takib ederek öğrenmşitim. İşte saat dokuz. Jülyetin babası besbelli roya gitmemiş olacak ki, kendisi meydanda yoktu. Merdivenin üst sahanlığında dö-| laşıyordum. Dokuzu on geçe ka- pıya yaklaştım. Kendi kendime soruyordum: — Bu ne cür'et?! Tanımadığın bir kızın odasma bu saatte nasıl ve ne hakla girmek istiyorsun? Kendi kendime cevab verdim: — O. benim yıllardanberi ara- dığım bir tptir. Ben serseri bir adam değilim. Benim de onun gi- bi kimsem yok, Hali, tavrı, yürü- yüşü, sesi hoşuma gittl Aynı za- manda ağır başlı bir kız. Belli namuslu bir iş sahibidir. «Gece biraz kitab okur, yatarım.» deme- sinden hoppa, sefahate düşkün bir kız olmadığı da anlaşılıyor. Ba - ya bir zampara gibi kapısına bal ta olacak değilim. Anlaşırsam, evlencceğim. Ne kötü huy. Ben, vicdanıma karşı datma böyle her yaptığım ve yapacağım işin hesabını veririm. O gece de kapının önünde bu he- sabi verdikten sonra, vavaşca eli- mi uzattım.: Ve kapıyı vurdum. Gözletimin önünde onun tatlı bayali uçuyor, kulaklarımda 0 - nun sıcak sesi çınlıyordu. İşte yine o ses.. Jülyet, sen misin? Biraz bekle.. Açıyorum şimdi kapıyı.. Belli ki, güzel Nelly yatağına girmiş, soyunmuş dökülmüş, tab okuyordu. Bir kaç saniye sonra kapıyı aç- ti — Neden geciktin, Jülyetciğim?) Neliy kapıyı çabuk açmak için, elektriği açmağı unutmuştu. O- davet ediyor.. Deyince, | bir | o, Deyince, biraz rengi attı. — Beraber mi gideceğiz' Dedi, Ben de: * — Hayır.. Senin gitmen olmaz.. — O halde, sen de gitme. Diye tutturdu. Ona, danın içi zından gibi karanlıktı. Genç kız söyleniyordu: — Yeni dalmışım.. Vallahi bu- gün o kadar yargundum ki.. Ba - ban geç gitti galiba? Neden ce - vab vermiyorsun? Bu saatte bir kibar delikanlının o- dasına geldiğini kimseye göster - mek istemiyorsun! Yavaşca içeri girdim.. Kapıyı kapadım. Genç kızın çok şakaci hlük olduğuna hükmet - duruyordum. gardroba yaklaştı.. Duvardaki elektrik düğ- | mesine bastı. — Hay aksi şeytan. Ampul yanmış galiba..! Yedek bir lâm - miştim. Bir kenan odanın sağındaki ?, Sen halbuki bana, çok hi olduğumu söyler durur- ! Talihim olsaydı. şimdi seni aydınlıkta kucaklar, öperdim.. Genç kızın sesi bir denbire ka- Jınlaşmağa başlamıştı. Kendi ken- dime acaba yabancı bir adamın o- dasına mı girdim?! Diye şüpheye düşmüştüm. Halbuki o bana Jül- yet diye hitab odiyondu., — Demek ki baban bu gece geç gitti, öyle mi? Diye söyleniyor ve elektziği ıç—w mağa çalışıyordu: — Belki de cereyan keşıımışur_ Hele bir kaç saniye bekliyelim. Ortalık aydınlanmazsa, bu gece de karanlıkta soyunursun, Jül - yetciğim! Ve gardrobun gözünü çekerek: — Belki burada bir mum tbulu- rum.. Diyordu. Mum ararken ilâve et- ti: — Ah, gu babanı kandırsan da, bir an evvel bizbirimize kavuş - sak.. Evlensek. Vallahi usandım artık her gün böyle kılık kıyafet değiştirmekten, İki saatle, Üç sa- atle ne ruhumu, ne sinirlerimi tat-| min etmek kabil olmuyor. Niha- yet ben de damarları her dakika tutuşan genç bir erkeğim. İtiraf e- derim ki - bu sözleri her gelişin- de tekrarlıyorum ya - artık ta- Diye bileziği koluma geçirirken biraz ellerimi, bilek! d sıkıştırır gibi oldu. Yahut ta bana öyle geldi. Yine, her halde benim vesvesemdir. diye- yim. Cahit.. Meselesi de mükemmel geçti. Zaten, ba- oamı hazırlamıştım. Paşa: — Hanımefendinin nişanlıları teşrif etmediler mi? Deyince, babam hemen, — Arzı tazimat ettiler Paşa hazretleri, üze- zinize afiyet biraz rahatsız bulunuyorlar. Dedi, savdı. Paşa da fazla bir şey söylemedi, sadece: — Vah, vah.. a Diye mırıldandı, halbuki, zavallı thılçık kim- lerde evde nasıl kıvranıp durüyordu. Müthiş de kıskanç. Dün ona: — Paşa, babama bir mektub göndermiş, bizi aa esarm çen ee eee a — Hiç birimiz gtimiyoruz. Yalnız babamın git- meşi çok çirkin olur!. Diyip te, bu mahzuru kabul-ettirinciye kadar ne zorluk çektim?.. Bunu bir, ben bilirim. Sanki, beni kapacaklar- miş gibi her erkek gözünden sakınıyor, Her gün sı- kı sikı tenbih eder: — Sakın bir yere çıkmı — İstediğin yere ben seni götürürüm.. — Sorarım, eğer bir yere çıktı.. Derlerse ka- rişmam. Kâfir çocuk, şimdiden beni korkuttu! Eğer, ömrünün sonuna kadar böyle kıskanacaksa tamam!. Daha, bu hâdiseyi ona anlatmadım. Hele bile- ziği kolumda görürse kimbilir, neler diyecek? İlk söyliyeceği, Hakkın var.. ! | mek için kendimi (Devamı var) hammülüm kalmadi. yet? Bu gece koyl kadar kal, Sabaha doğuncıya kadar.. nıncıya kadar koli yat! Bu saadeti bi Bece olsun bana ti meleğim! Komedyayı anlam dum. Eğer bu sırada el ni gelmemiş olsaydı teşli dudaklarile üzü rak beni kucaklıyadi Sert bir sesle: — Nelly... Diye bağırdım.. Ve karşımda, proki karmış olan delikani hayranlıkla — yüzüm gördüm. — Affedersin. oğlur rayı ararken, yanlışlı maraya girmişim... Fazla bir şey kont Tikanlının odasından RAD) Ankara Ra BUĞÜN 19 Program 19405 Müzik (Sayı yasyonlu Tema - PL) 1915 Türk müziği gram) 1945 Türk müziği ( ve oyun havaları) 20 Memleket saal metearoloji haberleri. 2015 Türk müziği ( Ankara radyasu küme 2055 Konuşma

Bu sayıdan diğer sayfalar: