6 Temmuz 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

6 Temmuz 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Boğazın Son Noktası Kavakta Kukla Seyrettik Rumelikavağının Âsude Sahillerinde, Gidin, Rüzgâr Görün ikavağında oturan bir âı. kadaşımın israrlı davet - leri üzerine, nihayat, Boğa- Zih şerin rüzgârının burnumda tüt düğü bir gün, Köprüden vapura atlıyarak yola çıktık. Tâ, en son iskeleye gideceğiz: Rumelikava - Bina., Vapur, Boğazın mavi sula- rından Karadenize d laştıkça, rüzgâr ve ser önünden geçerken bilhassa dikkat-| le bak Şimdi, buraları, hara- bezare dönmüş.. Tarabya. Büyük- dere, Sarıyer, Boğazın ea kalaba- lk, civcivli ve hareketli yerleri.. Hemen, vapurun bütün yolcuları, saydığım bu üç iskeleye boşan- dı. Rihtim üzerindeki kalabalık mahşeri andırıyor. | rda, sakin, sessizlik ve ten- elikavağına ge- & Altın- kum var amma, ş: -| tuldu bile... İlk açıldığı seneler - deki rağbeti, bilmem görüyor mu?. Kavak iskelesine çıktık.. Vapur, Bisi bıraktıktan sonra, dö: Şi sahile doğru gidiyor. Anadolu- kavağına uğrıyacak ve sonra, köp- Tüye dönecek.. Rümelikavağının mütevazi iske- Tesinden meydana doğru yürüyo- Tuz, Burada, sahildeki kır kahve- sade ve mütevazi güzelliği- Ze bayıldım.. Sularda, bir kaç Bağlı sandal duruyor.. İhtiyar, a- sırdide ağaçlar.. Bol rüzgür.. Ka- Tadenizin bütün temiz havasi doğ- Tuca, Kavağa gelip buralarını ya- hyor. Günlerden âdi bir gün.. Pa- Zar günleri, burası da kalabalık ve Gürültülü olurmuş.. Kalabalığı ve Zürültüyü sevmiyenler - benim gi- Bi - bayağı günlerde gelmeği ter- tih ediyorlar. Kahvenin hasır iskemleleri ve 'Yaz boyalı teneke masaları ba- #ina çevrilmiş beş on grup var. Biz| de, en kenarda bir yere oturduk.. Vakit: akşam., Denizin, bu kadar İnsanın ayakları altında uslu, gü- Zel ve canlı durduğu bir sahil da- ha görmedim. Yorgunluk kahvelerimizi içer | ken, hava, yavaş yavaş kararı - | Yordu. Rumelikavağı, insana, İs- tanbuldan çok uzaklaşmış hissi- Di veriyor. Burası, âdeta, bir ba- likçı köyü.. Vaktile, Britanya ada- rinde de yalnız balıkçı klübeleri varmış.. Asırlardan son* 'i—*b ir medeniyet merkezi, oldu.. - Denizin kenarında iştiha ile Yemeğimizi yodik.. Artık, tama - Men, gece olmuştu. Karanlığın, bıığ_mn bu uzak sularındaki hey- beti ve azameti bir şaheserdir. zın, insanlara hayat ve ruh ve- Ten bir serinlikle gelen gece, ki - şın, 'ı(orkunç bir facia olurmuş.. R:mehkıvıg.nd.' kışın — oturan Vatandaşların halini düşündüm.. Âz sonra, oturduğumuz kah - venin ilerisinde, hasırlarla bö - Kinmüş bir ayrı kısımdan, bir kla- Tinet ve dümbelek sesi geliyordu.. Döndüm, baktım.. Bir küçücük #ahne vardı.. Sahnenin önüne ha- Sir iskemleleri, tahta peykeleri sı- Talamışlar; beş on çocuk da gel :'m, erkenden yerlerini almış - &. Arkadaşa! İ — Bu nedir, diye sordum.. — Kukla, dedi.. Kukla, hemen herkesin çocuk- luük hatıraları arasında yer bulan , beyecanlı bir şeydir. Yıllar vardı ki, ne kuklayı, ne de kukla sah- nesi görmemiştim. Az sonra bura- da kukla oynıyacağını öğrenince, âdeta sevinmiştim.. İleride, tahta peykeler üzerinde sıralanmış kü- çük yavrular, belki en fazla, be - nim kadar heyecan içinde idiler, Çok göçmedi. Kukla başlamış - tı. sesleri duyamıyor, fakat, küçük taş bebeklerin aydınlık küçük sahnodeki hareketlerini oturduğu- yerden görebiliyorduk. Fa - kat, çocukların kahkahalarırdan, alkışlarından anlıyordum ki, pi- yes çok muvaffak oluyordu. Vakit ilerliyordu. Bu güzel bo- Baz sahilini; son vapuru kaçırma- mak için, istemiye istemiye terk- ' etmek meocburiyeti vardı. Kavak- | tan kalkan son vapuru, çoktan fe- | da elmiştik.. O, gitmişti. Şimdi, gözümüz, Sarıyerde idi, Kukla ve şocukların masum kahkahaları devam ederken, bir sandala atladık.. Güzel bir deniz vandı.. Boğazın tenha suları.. Sa- rı yere doğru gidiyoruz. Gece yaptığım, bu sandal seya- hatinin zevkini hiç bir zaman u- unutamıyacağım.. Fakat ne ka - dar nefis olduğunu, insanı mef - tun eden azametini. Bu sandalın içinde, Kavak önlerinde bütün gönlümle anlıyordum. Fakat, Sarıyere geldiği man, boğazın Z za - zelliğinin azizliğine ve cazibesi- ne uğradığımızı farkı pur gitmişti. Gecenin geç saatin- de bir otobüs, bizi Taksime doğru koşturuyondu. İ HASTALIKLAR ve AHLÂK | Hasta Olan Bir İnsanın Ahlâkı Nasıl Değişir ? Bilhassa Sinirlere Tesir Eden Hastalıklardan Korununuz ir adamla B yeni tanığ- tığınız, be - raber bulunmak mecburiyeti n d e kaldığınız zaman hallerini tetkik et- meyi ihmal etme- yiniz. Şayed ha - zimsizlikten muz- tarib ise yemek, zamanlarında ken- disini rahatsız et- meyiniz. Eğer si- nirden şikâyet edi- yorsa, gök yüzü - nÜn rengi tama - mile mavi olun - cıya kadar yanına yaklaşmayınız. E- ier bu kadın isebirkat daha faz la ihtiyatlı olunuz. Çünkü kadın- ların ahlâkları, tavırları aydan a-| ya, saatten saate değişir, * Yukarıdaki — sözler doğrudur. Sıhhatte iken halim ve selim gö- rünen birçok kimseler hastalan - dılar mı büsbütün başka bir adam olurlar, — Hastalık devam eder. «Müzmin» bir hal alırsa ahlâkla- rı da o nisbette değişir. Çingeneler: «Çocuğumun has - ta olduğuna yanmam, ahlâkımı de- Biştirir korkarım!..» sözün- de pek haklıdırlar. Volter, meşhur «Diksiyoner Fi- lozofik» kamusunda diyor ki: «Bir| adamın ahlâkımı değiştirmek isti- Bir tifo geçirmek bile insanlara dimağ yorgunluğu verir yorsanız bir takım — müshillerle son derece zayıflatınız.. Nakris denilen hastalığa tutu- lanların halleri malümdur. Doktor oluz — yaşlarında ve — yüksek ahlâklı birinin romalizmaya tu - tulduğunu ve buna tutulduktan sonra da ahlâkının, herkesi hay - rette bırakacak derecede değişti- Hini söylüyor. Ruhiyat âlimleri de hastalığın, ahlâk üzerinde — büyük bir tesir husüle getirdiğine kanidirler. Bordolu profesör Azam: «Her ne suretle olursa olsun müzmin hastalıklardan birine tutulanların tabiatları, ahlâkları değişir.... der; idi. Profesörün bu sözü o kadar şöhret buldu ki cata sözleri» sıra-| i sarhoş eden gü- tik, Son va- ŞAKA KARAKOLDA omiser — Geçen pazar bir Çift çorab çaldınız, yaka - çift daha çalmışsınız?.. Hırsız — Bu sıcak havalarda bir haftadan fazla çorab giyilir mi? Değiştirmek için çaldım. İKİ ARKADAŞ ARASINDA — Geçen sene şü madamın Saç- ları sarı idi, Bu sene siyah oldu.. de ondan. — Kardeşi vefat etti Matemini tutuyor. MEYHANELER KAPAN2 ——— Bayan — Nasıl, gecenin bu saa- tinde zilzurna sarhoş gelmeğe u- tanmıyor musun?. — Ne yapayım... meyhaneler kapandı... YUMURTACI MANTIĞI Bayan — Dün verdiğiniz yu - murtalardan birinin içinden bir piliç çıktı. Yumurtacı — Elli paralık yu- çıkacak değil ya... OTELDE: | —— Yatak ve yorgan çarşafları- | nız temizdir, değil mi?, — Merak etmeyiniz, sizden ev- | velki müştermiz her pazar gün- leri banyo alırdı, HAYIRLI DAMAD: denize attı!, — Canının sıkılmasına — sebeb bu mu?. — Hayır! Derhal kurtardılar da ondan.., MODAYA DAİR: — Moda hnedir?. | —— Kadınların modası her an değişen bir divaneliktir. Erkekle- rin modası da kadınların bu deli- liğine itaattir. YARDIM ETMİŞ Muallim — Bu vazifeyi yapar - ken baban yardım etti mi?... 'Talebe — Evet... Muallim — Hepsini o mu yaz- dit... Talebe — Hayır! Ben yardım et- , imlâ hatalarını düzelttim Bir Dakika Diyip Geçmeyiniz * Amerikada, elektrik sar- fiyatı,, akla hayret verecek derecedir. Bir dakikada 200 bin kilovat sarfeder. Elektrik yüzünden çıkan yangın'»<n verdiği zarar dakikada 1,140 Franktır, * Brezilyada 1,360 kilo mür istihsal olunur. *& İlalya, sütten yük çı - karmak için yeni bir formül bulmuştur. Bununla dakikadal 13 kilo 500 gram safi yün ya- parlar. * Büyük Britanyada daki- kada 3,600 litre katran çıka- | f ozair. * İzviçrede dakikada 600 telefon mükâlemesi yapılır. 4 Fransa, Birleşik Ameri. kaya her dakika 4 buçuk kilo rokfor peyniri ihrac eder. x Avrupada hayvan hasta- 1 saridir. Yalnız Felemenk çiftçileri dakikada 2280 frank zarar ederler. İşte 60 saniye daha geçti. sına geçti. Hastalık sebebile ahlâkını değiş- tirenler, bu hastalık — geçtikten sonra yine evvelki hallerine döner- ler mi? Hayır!, |— Bazı insanlar azıcık başları ağrı- sa, biraz soğuk alsalar, yanlarında bulunanları bıktırırlar, usandı - rırlar. Hastalıkların sinirler üzerindeki tesiri daha fazladır. Bilhassa di - | mağda açılan yaraların tesiri daha seri ve daha şiddetlidir. landınız. Bu pazar da bit | | Janette mayosunu koluna ah miş, plâjğa doğru yürüyordu. Kö- şeyi döner dönmez karşısna çı « kan Henri: — Gün aydın! Janette, plâja du. Çünkü delikanlı <Evet» ce vabını vermiş ve yanında y amıştı. saade ederseniz kendimi — Kaynanam dün sabah kendini | | | | l | | KADIN CANAVARI ÜÇDEFAEVLENMİŞTİ ehitle adam öldürenlerin Z onda doküzü kadındır. Si - lâhla veya başka bir âletle nlerin onda dokuzu da er- ölü kektir. Şu halde, kadınlara has bir ö- lüm vasıtası olan zehiri enkek « lerin de kullanmalarına sebeb nef. Zehir, korkakların, alçakların bir cinayet vasıtasıdır. Gönç hizmel - çisi ile evlenmek için karısını 2e- hirleyip öldüren Sen Marte'nin her halde korkak olduğuna şüphe yoktur. Göçen yüz yilın sonlarında Ron-t da bolediye dairesinde çalışan ve şövalye ünvanile anılan Lelievr, ı sekiz sene içinde metresini, üç ka- rısımı, ikâ çocuğunu — zehirleyip öldürmüştü. Nihayet yakayı ele verdi. Sorguya çekildi. İlk evvel çürmünü inkâr etti. Fakat, işken- ceye çekilince bülbül gibi söyle- Teğe başladı. Karılarını, çocukla- rını, metresini nasıl zehirlediğini birer birer anlattı. Diri diri maf- salları kırılmak, sonra kellesi bal- ta Üe uçurulmak suretile idam o- lundu, canavarı» de - ilmeğe lâyık cani de, üç dofa ev« lenmiş, karılarının üçünü de ze- hirle öldürmüştü. Mahkemede hâ- kim sordu: — Vasiyetnamesini yazmıştı, de- Bil mi?, — Evet... — Sonra hastalandı?.. — Evet. — Hastalığı nekadar sürdü?. — Üç gün... — Hastalığına sebeb ne idi? —! Katil koca, — tmüebbed küreğe mahküm oldu. Ayni sene içinde, bir “diğeri de idama mahküm edildi. Katil: — Kadın, benimle evlenmek is- ( İşte buna misal teşkil edecek bir hâdise: Başına taş düşen bir çocuk, o günden itibaren adeta ahmak o- lur, Taş düşmezden evvel çok usul,| sakin olan çocuk huysuz - olursa, hesznen her gün ve hiç yoktan ar- kadaşlarile kavga eder. ve bu âraz ölünciye kadar geçmez. Hastalıkların ahlâk üzerindeki tesirleri çok defalar görülmüştür. Iztırab, yeis insanların ahlâkımı az ve çok değiştirir. Plijder, Tatlayn vANeir Sıcak Bir Yaz Günü - Plâjda Tanışmışlardı KADIN CANAVARLARI Zehirle Üç Karısını, Çocuklarını Ve Metresini Öldüren Bir Cani JAK DEMPS Boks Şampiyonu Can Çekişiyor Jak Dempsey evyorktan bildirildiğine gö- ve, meşhür böks şampiyonu Jak Dempsey ölümle mü- cadele ötmektedir. Nevyorkun en büyük lokantala- larından birini işleten sabık ağır siklet boks şampiyony, neş'e ile ye- meğini, yedikten sonra doslarile sze takdim edeyim: Komiser, Henri Pol, Kömür kralı Davalle Pol'un oğluyum, — Ben Janette, şu beyaz villâ- da oturuyoruz. Her sene banyo mevsiminde Kaliforniya'ya gelt - Plâja girdiler. Janette mayosu- nu giydi, kumların üzerine uzan- dı. Bir sigara yaktı. (Devamı 7 inci sayfada) LEVRİER'İN KAFASİ BALTA İLE KESİLDİ temişti. Karımdan memnun oldu- ğumu, ayrılmak niyetinde bulun- madığımı söyledim. İrrar etti. Bu kadının üzerinde müthiş bir tesiri vardı. Nihayet onun teşvikile ve onun verdiği zehirle karımın vü- gudünü izaleye karar verdim- Ka- rımın ölmezden evvel çektiği fırabı görünce yüreğim parçala: Bir aralık her şeyi itiraf etmek, kurtarmıya çalışmak istedim. Fâ- kat muvatfak olamadım. Çünkü gözlerini ebediyyen hayata kapa- * EY. iskambil oynamıya başlantış, bir denbire karnında müthiş bir sancı peyda olmuş, Koca boksör kıv - ranmağa başlamıştır. Arkadaşla- rından biri — Haydi, demiş, ver kâğıdını.. Bir şey değil bu, şimdi geçer. Ge çen gün ben de karnı varladım geçti. Dempsey, cevab vermeden yerı yuvarlanmış ve bayılmış. Derhal «Poliniki Hospital> & naklolun « muş. Doktorlar, apandisit krizi oldu« ğunu ve derhal amı ması lâzım geldiğin Amcliyat yapılmış, fakat Perito- nik başlamış... HAYATINDAN ÜMİD KESİLİYOR MU? Hastane müdürü tarafından ga zetelere gönderilen kısa bir Ta- Porda «Öğleden sonra hastanın halinde salâh görüldüğü, bütün gün uyuduğu...» yazılıyor. Hastane müdürü, gazetecilene, — Dempsey, henüz avut olma- di. Fakat vi ti pek fena, ! Demiştir. Doktorlar 100 de $8 — | kurtulması ihtimali — oakluğunu — söylemiştir. | Dempsey'in karısı, sabık kantocu —| Hannah Vilyams'a hastanın ya - nına girmesi için müsaade veril İ 4 J ğ î j | | İ miştir. Dempsey 44 yaşındadır, — İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: