14 Temmuz 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

14 Temmuz 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ge K WPvorüz l o j XA’eVudım Öyle ise gelip i- Beni Top Kandilin AltındaBulursunuz Tayyare Piyango Bayiliğinde Vüaşidin Başından Neler Geçiyor?. Y SN REŞAD FEYZİ Beyazıdda Tay- ine başladık- &ö Gnta, h Aıı“t hiç görmemiştim. Ev- Nit tndisini ziyaret ettim. < , Pidan girerken görürnce: Yağınız uğurlu imiş, dedi.. H nki sevimli yü- Sözlerile, yeni kurduğu *Sİnin köşe bucağını sü - x_('_*:yun olsun. dedim.. küz ederlm.. Ka A'"' işler?., u,u"*h bereket versin, geçi- Ö” Bizi seven İstanbullular " Hatırlıyorlar, geliyor - Mt alıyorlar.. Fakat, bili - $ uZ esnaflık hayli zor :nq,. Müşteriye meram an- ?- derd anlatmak insanı â- y ”B':m_ Sahneden çak ya- aa her zaman dükkânda e Syorum.. Temsillerim var, k “Syor., Fakat, geldiğim za- | ,_'h*ğıtı.-xce ayrilamıyorum.. İ tÜşteriler var ki - fazla seve z d“_den olacak - nerede ise, M ':k'(inm içinde temsil ver- T Göçen gün ihtiyar bir iz gelmişti.. Beni çok se- Üi ,:;'Yüıüme bakıyor, bakıyor ö Nğ Var, hanım, dedim.. İn Ç Adım, oğlum, sahnedeki Bi Sözlerimin önüne geliyor, Mepj Tn B 7" görmek, yakından sey- " İÇin, sık sık buraya geli - —4! Pakat, bulamıyorum.. Al- | İhandırsın, her ay tamam alıyorum.. Bütün konu ibag, * da söyledim.. Onlar da | ı%mııı:)'wlır, Kuzum Naşid 4 her zaman neden dük- Üaij dünmuyorsun, nerelerde PüN » İdi çattma cevab vermek mese- ddi bir tavırla: tay * Küçükayasofyada, top- Xç *inda bulursun, dedim.. Ot bak şüna.. İlâhi evlâdım.. Tüpag | e işin yar?, Erecek bir ldqm"*ı bekliyorsun?. Adak mı | ciddiye & Sir Dakika Yip Geçmeyiniz. 'Ansa hükümeti, inhi - Slrı e ç “an 900 frank basılat * aa ';ğî"mıa 38 kilo j ye er, * Uzak ıı&,m:ak Şark vekayii japon- ta &Yom istihsal: auma art - Rüğ, 'a Sevketmiştir. Haliha- ikada 18 kilo alu - h'“-ııx,n z e "" istihsal etmektedir - ha Büfkiyenin kayabaşı ma- Sok zengin zımpara Ka atdır. Dakikada 21 ÖL Urder — ve yarısından * Rı"imıız sevkolunur. & Tanıada, muhacirler için İğe Sfeder, $0 SAİYE DAHA Naşid Özcan şinin başında, dükkâncığında dur- sana., Naşld, bundan sonra sözüne şöye le devam etti: — Müşteri ağırlamak, çok zor.. Ben dükkânda isem, her bilet - lan, yanıma geliyor: «Kuzum, Na- re elini sürsene.. Uğurludur mü- im, diyorlar, şubilete bir ke- barek elin...> Biz, alelusül bir kere, bileti sı- vazlıyoruz ve şöyle söylüyoruz: — Haydi bakalım, en büyük ik- ramiye size çıkacak inşallah... Tatlı dilimden mi hoşlanıyorlar, suratımdan mü, bilmiyorum, her gelen müşteri, belki yarım “saât duruyor.. Hepsine bindereden su tiriyoruz. Anlıyorum maksadla- rını.. Bana takliğ yaptırmak, hiç olmazsa, kısa bir perdelik komedi oynatmak istiyorlar. Bu gidişle, dükkânın yanına, bir de küçük sahne inşası lâzım gelecek.. Müşteriyi dükkândan uğurla - mak da bir mesele.. O kadar dil dökmek lâzım ki, sormayın.. Hep- sine, belki seksen de! mürler versin, devi yöne buyurun efendim, diye dua- lar ediyoruz. Geçen gün, dükkân- daki benim kâtibe: e«Şurasını aç- tık açalı, acaba, şu sözleri kaç de- fa tekrarladık, bir hesab tutsay- dık» dedim.. Emin olun, ımla- rın bir ayda eskittikleri ipek ço- | raplardan daha fazla yekün tu « tar. Akşamları, bilhassa, ben de o- rada isem, bizim dükkânın hali ömür oluyor. Ne kadar eş dost varsa toplanıyor.. Ben di bir tcamvay sahanlığı, siz deyin bir pazar günü Boğaz veya Ada vapıru.. lhım.. Fakat, hepsine bilet kessek, ne ise. Bir kısmı da, yarenli çin, vakit geçirmek için geliyor- lar.. Naşid, neş'eli neş'eli anlatıyor: du. Kendisile biraz da tiyatrodan konuşmak istedim.. Kıymetli halk san'atkârı: — Tiyatroyu bırakmam, daha doğrusu bırakamam, dedi,. Şimdi, haftada bir kaç gece oynuyorum.. Kışın, yine Şehzadebaşında, her akşam muntazaman temsil vere - ceğim.. Bir zamanlar, biraz hasta- lanmıştık., Eş, dost bir sürü yet çıkardılar, Naşid sahneyi bıra- kıyor, dediler, Dünya bu, dost da var, düşman da.. Naşidi, bu meşgul daha fazla rahatsız etmek iste - medim,. Kendisine vöda ederek ayrılıyordum. Gülerek: — Sizi de uğurlamak lüzım, de- di zamanında, Kâtibine dönerek: — Haydi beraber! Sonra, ikisi birden tekrârladı « lar: — Allah ömürler versin dim, devletle efendim, yine büyü- run efendim.. 'Sekiz Kollu Hintli Fa- kire Benzemiyor mu? |'İŞTE SEKİZ KOLLU GÜZEL BİR BEYAZ KADIN Hindlilerin, altı, sekiz kollu ilâh- ları vardır. Bunlar mabedlerin en İ mukaddes mevkilerinde bulunur ve Hindliler bu ilâhlara taparlar. ) Yukarıki resme baktığınız zaman, bunu da bittabi Hindlilerin mu- kaddes ilâhı saymazsınız tabü... Bu, sadete bir fotoğraf hilesinden ibarettir. En önde oturan güzel bir sinema yıldızıdır. Bir plâj eğ- | lentisinde fotoğrafcının karşısına geçmiştir. Fakat arkasında da her halde kendisi gibi güzel daha üç arkadaşı vardır. Ancak fotoğraf adesesi, bunların çehrelerini de- Bil, sadece kollarını gösteriyor. Bu suretle beyaz bir Hind ilâhesi mey- dana çıkmış oluyor. Hınca hinç, tiklım tik - | iş BULMPŞ! —— — Nüsıl, kendine bir iş bulabil- din mi?... — Eb, Allaha şükür... Geçinip gidiyorum — Ne yapıyorsun?... — Maslak yolunda tentürdiyod- la idrofilli pamuk satıyorum. ÇOCUK AKLI BU ——— Ferdi, dört yaşında bir çocuk. Ahnesi, bir kız dünyaya getiri - yor, Ferdi dikkatle bakıyor: —A... diyor. Dişleri yokt.. — Daha küçük de ondan, Yavaş yavaş büyüyecek, dişleri de çı - kacak... | — Ferdi, bir kaç gün sonra dadısı ile dolaşırken yaşlı ve dişleri ta- mamile dökülmüş bir kadına te- sadüf ediyor. Dadısına: — Bak, diyor. Bu da kocaman bir bebekt... KURNAZ çoOCI ——— Leylâ; çok afacan, çok kurnaz bir kız. Bir sabah, yatağından kal- kar kalkmaz annesinin yanma ko- şüyor, kol yor: | — Amneciğim, diyor. Müsaadle | edersen bugün mektebe gitmiye- ceğim, ni boynuna dölo - — Niçin kızım?... — Dün gece rüyamda mektebe giderken düştüğümü, ayağımın kı- rıldığını gördüm de ondan.. Dikkatsiz | Bir Şoför Hâkim Bir İnsanın |»*Ölümüne Sebeb Olan Şoföre Niçin Ağır Ceza Vermemiş ? Yirmi senedenberi hiç vukuat yyapmadan şoförlük eden bir ad- dam Londra mahkemesinde mu- hakeme ediliyor ve diyor ki: — Yaşım otuz altıdır, Hiç vu- kualım yoktur, Nişanlım ile bir - otomobilde idim. Hızlı gü- rüyordum. Yağmur yağıyordu. Yolun kena! la bulunan bir kamyona çarptım. Bu kaza neti - cesinde kamyondaki şoför muavi- ni yaralanarak Ölü — Ayni zamanda sarhoş idiniz değil mit. — Biraz içmiştim. Fakat sar « hoş değildim. Maznun şoför sarhoşlukla oto - möbilini fazla sürmek neticesi bir adamı çiğnemiş diye mahkemeye sevkedilmişti. Hâkim neticede şo- förün sarhoş olmadığına kanaat getirmiş ve şoförü bir adamın ö- lümüne sebeb olmakla mahküm e- derek demiştir ki: — Dikkatsizlik etmişsiniz. Bu yüzden bir adam öldü. Onun da mak hakkı vardı. O da mes'ud ol « mayi düşünüyordu. Fakat görü - yorum ki bu vak'a sizi çok muz- tarib etmiştir. Bunu nazarı dik « kate alarâk üç ay hapsinize hük- m, İki sene de şoförlük edemiyeceksiniz. Eğer sebob ol - adan müteessir ol- Tatil Esnasında Çocuklarınızı BERLİTZ Mektebine Kaydettiriniz Bir Ecnebi Lisan Öğrenirler. Beyoğlu - İstiklâl caddesi 244 daha uzun zaman dünyada yaşa- 'MECBUR OLU -KADINLAR NASIL iŞ BULURLAR? | Parisli Bir Kadın En Kârlı İş Dilenciliktir Diyor ' Modern Parisli bir kadın gazeteci hususi bir bilgisi olmıyan bir kadının | bayatını nasil kazanabileceğini | anlamak merakına düşmüş; sıra- sile birçok işlere girmiş, çıkmız. «Maişeti temin etmek meğer ne kadar güç imiş!» dedikten sonra gördüklerini, geçirdiklerin! şu su- ] retle anlatıyor: | Gazetenin ilân sütununda, ecid- di bir müessesenin bir kâtibe ara- dığını.» okuyunca hemen giyin dim, sokağa çıktım. Müesseseni kapısından iki kızdan bi | — —Suhalde ne diye her gün ilân | — Anlamadın mi? Kurnaz he- rifi Tecrübe bahanesile işlerini bedava gördürüyor. Mektublarını r, dosyalarını sıralandı- ıyor. Ciddi müessesenin ibi işin kol; bulmuştu. Mü- racaat eden kâtibeleri iki gün ça- lıştırıyor, Sonra: «Adresinizi bi- .» diye, bir teşekkür bile etmeden yola koyu- yordu. *Yukarı çıkmağa lüzum görme- Geri döndüm. İki gün geçti, | üyük bir sinemaya girdim. Vazi- fem Tocaların kapılarını açmak, koltuk bileti olanlara yerlerini gös- termek... d ma büyük, beş kat... Durmadan, dinlenmeden inip çıkmak lâzım. Aylık, gündelik de yok. Seyircile- | rin verdikleri bahşişler toplanı - yör, tahsil ediliyor. Yalnız gelen erkekler utanıyor- lar, bir beş franklık veriyorlar. İki gün geçmeden arkadaşları- Ca «Karısı ve daktilosu», «Centil- | men hafiye Nik», «Çifte izdivaç» ilâh... gibi filimlerin kahramanı güzel yıldız Mirna Loy Parise gel- miş, takdirkârlarından mürekkeb | büyük bir kalabalık tarafından karşılanmıştır. Mirna, birkaç gün sonra tayyare ile İskandinavyaya gitmiştir. Parisli gazeteci sinemada çalıştığı zaman... mun kurnazlıklarını, hilelerini an- ladım. Aldıkları bahşişlerin ya- rısını iskarpinlerinin içerisine sak- lamıyorlar mıymış!?. Bir hafta sonra, vekâlet ettiğim locacı kiz geldi. Bana da yol gö- ründü. Tiyatronun calkışlayıcı - lar» arasına geçmemi tavsiye etti- lundurmak modası geçti. Fakat, bazı artistler, kendiletini alkış- latmak için husust adamlar istih- tihdam ediyorlar. Bir san'at öğrenmeye karar ver- dim, Manikür olmak istedim. Bir mektebe müracaat ettim. — Şekiz, on ayda mükemmel bir MirnaLoy Söylüyor Alışıncaya Kadar Neler Çektim Bilseniz - Güzel Yıldız Hayatını Nasıl İntizama Koyduğunu Anlatıyor Mirma Loy Orada,tatil müddetini geçire - cektir. Sonra yine Goldvin Mayer stüd-| jyosuna dönerek eski partoneri ve çok sadık arkadaşı Vilyam Povel ile «Return of the thim Man» fil- mini çevirecektir, e (Devamı 7 inci sayfada) manikür olursunuz. Fakat sekiz bin frank vereceksiniz!. Dediler. Sekiz bin frank! Mekteb müdürü — Size başka birşey teklif ede- yim dedi. Burada kalınız.. Saç yapmasını öğrenmek istiyen tale- belerimize modellik ediniz. Saat. Fakat çok yorucu bir iş..Sine- | ler. Tiyatrolarda salkışlayıcı» bu- | te 5 frank kazanırsınız. (Devamı 7 inci sayfada) Kızıl Saçlı Kadınlar Şimdi Moda Olan Bu Renk Eskiden Muzır Addedilirdi Saçlarının rengi kızıl, yani sârı ile kırmızı arası bir renkte olan kadınlar çok beğeniliyor. Bilhassa gözleri siyah veya mavi olanlar.. Fakat, orta çağda kızıl saç mak- bul değildi. Saçlarının rengi kızıl olan kadınlar büyücü, erkekler de | muüzir a | kir bir adamın külâh si parası olmadığını, başı açık gez- miye de utandığı için elbisesinin eteği ile örttüğünü söylüyor. Kızıl saçlılara karşı gösterilen bu nefret Jüdas İskariotun (1) kı- zil saçlı olmasından ileri gelse ge- rek... İsimleri tarihe geçen kızıl saç- hılardan bir kaçının ismini yaza - lım: Kristof Kolamb, Kamoens (2), Öjen dö Boharne (3), Mareşal Ney ve An dö Boleni (4). Golüalıların çoğu kızıl saçlı idi. Romanin şik kadınları, Gölüsli - ların kızıl saçlarından Perokalar yaptırır, takarlardı. «Peroka - Perrugue» — yunanca pür - ateş rengi» kelimesinden a- lınmıştır. a zamanlarda kızıl saçlı kadınlara karşı büyük bir mücadele açmışlardır. Kızıl saçları uğursuz sayıyorlar. Bina- Ti kızıl olan kadın- rmakta güçük çeki- yorlar. Pakat buna da bir çare bulmuşlar: Saçlarını siyaha bo- yatıyorlar. (1) On ndan biridir, Para mukabili İsaya ihanet ettiği için hıristiyanlar indinde ihane - tin sembolüdür. (2) Porlekizli meşhur bir şair. 1525 de Lizbonda doğmuş ve 1585 de sefalet içinde ölmüştür. (3) Birinci Napolyonun üvey oğ- du. İtalyada kral naibi idi. (4) İngiltere Kraliçesi. Üçüncü Hanrinin ikinci karısı. İhanet ve zina ile itham ve İdam olunmuştur. (1507 - 1536). NCA.:

Bu sayıdan diğer sayfalar: