24 Mart 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

24 Mart 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Çü - icekı KÜZR İT LİNİRI İN MESELELERİ giltere mi, im- dizli taralı emiştir. İ#terimin İngiltereye karşı iy -tden ziyade leri malüm. lhya ve İlalya Arasında çıkan 3— lehine >larak halledildi- / müsaadelerde de Siyamın luğunu paylaşmak emelleri ların da geçen sonbaharda iş olmaları her tarafın me Ti olduğunu büsbütün liçiniye dair Fransa ile Si- e ir. japonların Siya- K Müzaheret ottikleri besbelli - İşi hükümeti de japonyaya bundan evyel Hindiçinide Yatorluk mu? klürmk çiz Almanya ae vi _Bnluın tasayvurların ar- İngiliz impa- ile anlaşarak ihtilâfın şim- bulunmuştu. istediklerini Üe razı oldu demektir. YAYI taksim tasavvurları haritası kadar vâsi. Bunu 'uk ettirebilmek İçin ise ev- faraltan Süveyşe hâkim Keerktir, Hem şarki Ak - 'a hesn de Cebelüttarıkı e- fiterek garbi Akdenizden. İngiliz donanmasını Akde- çıkarmak lâzım. Hele Irak- len petrolün İngiliz donam- kadar erişmemesi Al - ziyade düşünülen bir da Almanyaya karşı kon> temini en büyük emeller « İr. Arlık Avrupa yorgun ar- var, nesi yi min eline geçi Almanyaya olacak. Bunun da ve Asya İİ.I kıt'alardan edilmesi iktiza edecek. n dünya; urlarından —uzun uzadıya n İngilizlerin fikrince bü- tahakkuk edil - 'ki müşkülüt Almanlarca alınmamış değildir. Bu emellerin * varmak için ea tal buradan İngiliz imparator- İndirilecek darbenin tesir- © Ki içf ğiYetin ehemmiyetini anl Si de yöyle' iyetini a lar: ci bi M u...,"'ı'—l Bibidir. İngiliz im- işt a Di Sin şimali Afrikanın ğ iliş öYle ehemmiyetlidir. ü e bir f n n aştemmiyeri uzadıkça Avrupa kıt'asına, ' uzak tutalmıyan asıl Masırdır. Misirin ehbemmi - srk Yoktur. Hele Su- 3080 olan İngiliz ablukasının te ;ı imi ortadan kaldırmak — İçin iyaya yeniden yeniye mel- oksa hep Al- | ti, - Halbuki pek çok mad- yi paylaşmak çalışırken de mamile tak - n İçinden ge - ise bunlardan le € bir harekette Bile İıı"uı le u Nihayet, bütün bun! ” Bdar onün da idrak kz Zülmez mi?, <D hdi davanı an büyüğ Sezblim ngla İN İm, hep amı i larca düşünülmüş ve harekete ge- gilmişti. İngiltereye geçen hazi - randa indirilecek kat'i bir darbe- nin Almanya hesabına pek kürlı olacağı ümit edildi. Halbuki bu olamadı. O halde Almanya için diğer suretle talihini tecrübe el- mek var: İngiliz imparatorluğunu dağıtmağa çalışmak. Bunu nazarı itibare alırken İngilizler kırıı:: ındaki düşmanı hiçe sayar gibi :ı. söylemiyorlar. Bilâkis, diyor- lar, Almanlar berhalde daha e- hemmiyetli vesait ile bu tasav - wurlarını tahakkuk ettirmeğe ça Tışacaklardır. İlkbahar herhalde fagilir im - paratorluğumun büyük büyük sav- letlere karşı müdafaası mevsimi olacak görünüyor. Bugün İngil - terede kuvvetli bir ordu hazır bu- Tunmaktadır. Almanların Britan- adalarını istilâ —teşbbüslerine c.;. toplanan, yetiştirilen ve bu- gün de elde bulundurulan bu kuv- vetli ordu için iş çıkmıyacak de,- Hildir. İngiliz ordusunu bekliyen iş muhakkak ki İngiliz deniz ve | hava kuvvetlerinin görd çi — ve eceği işlerden daha az ehemmi- ,.::n ılııı'uı.—ıkur. Gerek İngilte- | renin mukadderatı ve gerek tari- hin bundan sonraki yürüyüşü İn- giliz kara kuyvetinden çok iş bek- | lemektedir. İşte bilhassa şu son beş aydır İn> giliz matbuatında görülen devam- h neşriyatın ruhu bu merkezde - dir, Gazete sütunlarında neşri mümkün elabilen malümat ve mütaleat da şimdiye kadar hep bu ruh yazılıp çizilmektedir. Herhâalde İngilizler düşmanla - | yınm kışı uykuda geçirdiğine ih- timal vermişe benzemiyorlar. — | B ü HALKHA, ÜTUNU. ——— İş Ve İşçi Arıyanlar, gikâyetler, temenni- ler ve müşküller İş Arıyan Bir Genç Kız Lise mezanu bir. genç kızim. Allevi vaziyetim beni hayatımı çalışarak ka- yanmuaya - mecbur ettiğinden resmi ve hususl müemeselerde İş aramaktlayım. inin Son Telgraf Halk sütu- vaztasiyle Mahmüreye müraca- 'a atları. ü b k kefil verebilir iyasayı tanır, Pi bir zat iş arıyor Asilim olup <30 yas o"'”:m':,,.nınu;ık piyasayı ganda Ü yencim. Sanırım, tecrüibeli bir Yencim. | Bayan Emel, 24 Yıldız, ak, Müşkülpesent: .. 'T, Hayriye, " mükerreren aldır- alg - meektuplarının paşka her gün mal inda aldırmaniz a ko- Kdi G YOT nn at AAA gandır MA | o yemini tatmıya MEbÖF . vi in rılınca mesele kalmağ. ! sevişmede ve ki gerbesttir. Halil Necip, vebileceğim bir çoct he etmiyorum V- â gün geçtikçe kendimde "”i, - ve şiddet yerine 0DA ginin belirişini seziyOrMU nn bu son mektubumun üzeri hametle karışık bir seVSi V Li de benim S0- belki :vmd,. şüp gö NÇN | ı -D ş) ÜGzlkdleki.ii Büyük iddialar Genç şairlerin çıkardığı bir mecmuada, şu - satırlar varı «Türk şüri bugünkü olgunlu- Şunu Nedim'denberi hiç bir vakit idrak edememişti.» İddia ve fikir orijinaldir. Müfrit midir?, Böyle bir su- al sorulamaz ; hattâ ifrata çok kaçılmıştır, belki de, bazıları, bıyık altından gülerler. Mutla- ka orijinal olmak için böyle garip iddialar ileri sürmek doğru mudur?. Nedim'denbe- ri, bugünkü gençlere kadar hiç kimesnin iyi şiir yazmadı. ğını söylemek büyük bir dava sahibi olmaktır. Dava, iddia ile değil, hâdiselerin canlı is- patı ile ortaya konulmalıdır. Aksi halde, iddia kuru bir | mahiyet alır. Halbuki, bu iddiayı ileri süren gençlerin, bu derece gayrimâkul - olabileceklerini, biz, sanmıyoruz. Asırları dolduran bütün #an'atkârları, bütün san'at e- serlerini topyekün inkâr et- mek, bilmiyoruz, nasıl bir his ile ilade olunmalıdır. Bu iddiayı ileri süren genç- | ler, bilmiyorum, inkâr etiki- leri san'atkârlar meyanında bulunan, meselâ, Şeyh Galibi okuyup anlıyabilirler mi?. BÜRHAN CEVAT TOR- İLKBARAR Nevruzla başlar, haziranın dokuzuncu günü nihayet bum lur. Hesaba göre vasati müd - deti 92 gün, 21 saattir. Bahar gelince, kışın bıraktığı ağırlık kalkar, nebatta olsun, hayvı da olsun taze bir kuvvet, can- hlık eseri görünür, İstanbulda bahar ziraat ba. kımından şubatın onunda, tak- vim bakımından — Nevruzda, sıhhat bakımından nisanın yir-| mi üçüne tesadüf eden Hıdı- rellezde başlar. Çünkü o gün hava artık geregi gibi değişmişi ve kış soğuklarının tamamile arkası alınmış - olur. Sık sik hava değişmeleri olmaz, ilik- leri ısıtan iliklik başlar, Fakat İstanbulda martla ni- sanın ilk iki haftası arasında havalarda beri — değişiklikler olduğu bittecrübe bilindiği i- çin ,vücudümüz de o nisbette tehlike karşısında demektir. Kışın ataletinden bıkanlar, açık bir günde arkadaki kış a- gırlıklarını atarak sokağa çı- karlar, lâkaydane pencereleri açarak açık saçık otururli yücutlerini üşütmeleri ve bü yelerine göre boğaz hastalığı, hannak, nezle, hatta romatiz- maya yakalanmaları çok müm- — — dığın yayıldığını - hissediyorum. | Demek ki, yavaş yavaş üzerimde | mülessir oluyor, hayal ve hislerimi | tahrik edebiliyor. Bunun içindir ki, ona: — Hayır., Demekten de korkuyorum. Söz- lerinde çek samimi olduğuna ina- ryorum. Herhalde «blöf, yapmı- | yor, Tutulduğu aşk hastalığı haki- | katen onu ölüme kadar da götüre- | bilir. Hayat ile ölüm arasında hix | » kadar basit bir fasıla bırakabili. | 'or ki, bedbin ve ümitsiz insan- :mlı bunun bir ân içinde ölüm dehine bir karar alabilmesi datma imkün, Bu çocuk ta, uzayıp gi- ::.. ümitsizlik ve bedbinlik içinde kendisini öldürmiye pek kolaylık- la karar verebilir, Anlattığı hayat | targı, mormal bir insanın yaşayışı | ildir, Aşkın bir insan üzerinde :'*luıt' tahripkür olabileceğini a batırıma getirmezdim. Demek | * bir rahu kavrıyan sar'alı bir - ikı bir mikrobun damara | |ğna inanıyorum. Kalbimi S | | ŞA damarlarda onü andığın Man bir kıpırdanınadın aşk da A SI kenisini göste- | gibi MAHKEMELERDE: AŞK OLMA YINCA MEŞK OLMAZ | Müstakbel kayın pederimi dâva ediyorum amma, içim razı değil — Z Yazan: HÜSEYİN BEHÇET —| —— | İki gençtiler.. Giyimleri kuşam- | ları, sözleri sahbetleri yerindeydi. Kolkola girmişler, koridorda gezi. yorlardı. Bir müddet dolaştıktan Sonra, bic tanesi; — Ben yorul şuraya ilişelim. Bir ucu Hiniz başıma otyr" duğum kanepenin öbür tarafına yerleştiler; konuşuyorlardı: — Sende eskiden böyle keman zerakı yoktu.. Bunu da nereden icat ottin kuzum?.. — Neteden icat edeceğim.. L'a - mour est tout pulssant! (Lümür * | tu pülsan) — O da ne demek? — Yanı El'aşkı kadiri alâ külli | geyi — Yahu.. Hâlâ şöyle acayip ko- nuşmaktan vaz geçemedin. Şunu doğru dürüst söylesene.. Ne de « mek istiyorsun? Bunun türkçesi yök mu? Var. El'aşkı, aşk.. Kadiri, kadiradir, muktedirdir.. Alâ kül. « li şey, her şeyden.. Yani, münayi dedi, Gel de münifesi murat olundukta, aşk her şeyden veya her şeye kadirdir. Ya- | mi, hiçbir şeyin tıramıyacağı İş tırır, luna daşk olmayınca meşk : desene... — Amma, bu öylesi değil.. O se- | nin dediğin aşk, benim dediğim | aşk gibi değildir. Meselâ insanda musiki aşkı olmayınca, ne ke - | man çalabilir, ne ut, ne de dar - | buka ve zilli maşa. Halbuki, | ben, düpedüz Aşık oldum. Sevgi- | lim keman sevdiği için de, önce bir keman, sonra da keman dersi al- dam. Altı ayda elim kırıldı.. — Aman geçmiş olsun.. Onu duy- madımdı. Vah vah kardeşim! — Neye vah vah? — Elin kırılmış. Bak onu söy- lemedindi... — Öyle değil canım... Sen de orta oyununda kavukluya çıkmış gibi, işin hokkabazlığına — kaçıyorsun. Elim kırıldı demek, elim yattı, ya- ni, yay çekmeğe başladım demek. — E canım., Sen de öyle bir ko- nuşuyorsun ki, seninle konuşur ken, insan, yanında, bir ehli vukuf heyeti bulundurmalı... Peki., Bua nu geçelim.. Altı ayda elin yattı.. Keman çalmağa başladın. Sonra? — Sonrası var mı? Evvelâ sana biraz sevgilimden bahsedeyim. Sev- gilimin evi evime karşı.. — Şarkı gibi birşey bü... Evi e- vime karşı.. Evlerimin önü mer> sin, filân gibi... — Dinliyeceksen dinle... Dinle- miyeceksen bana nafile nefes tü- kettirme!.. Seninle uğraşacak vak. tim yok. Zaten şimdi çağıracak - lar.. Mahkemeye gireceğim. — Peki dinliyorum . — Biz, karşıdan karşıya, pende- reden pencereye, kaşla gözle, işa- retle anlaştık.. Kız, gayet asil, gu- rebiliyor ve şiı isbetinde bir. hayatı sarsıyor. © halde aşka da doğrudan doğruya şiddetli ruh ve sinir hastalıkları arasında yer a- yırmak lâzım. Gözlerden, İnsan ruh ve sinirlerine giren bu hasta- lık, muhakkak ki Halil Necipte en kuvvetli ve azgın şekli ile tecelli etmiş bulunuyor. Bütün işini, gü- | cünü, hayal seyrini bu uğurda kay- , bedebilen bir adam, keadi elil kendi hayatına da pekâlâ kıya- hilir. Halil Necipta İse bu istidat | Demektir, Serbest olsaydım bel. Ki bunu der, ona şifa olmuya çalı- ı şırdım, Fakat, bu moktayı da dü- | şünmiye başladığım anda gayri | yüzde yüz fazlasile var, Mektubu, hayatındaki değişil luğunu bütün dehşet koyuyer. Aşk onun şuurunda öyle derin bir yara açmış bulunuyor ki şuurunu tamamile kaybetmesin. den hakikaten ürkülebilir. Onun tek şifası kendisine: — Sonl seviyorum!. Vyin kudretini, | düz, habire kemanla meşgul ol - yet terbiyeli, gayet güzel, gayet Münevver.. Fakat, gel gör ki, babası çok gmutaassıp... — Sokağa, şöyle, kaşla göz arasında çıkıyor.. Bir kaç dakika konuşuyoruz. Tekrar eve kaçıyor. Bir gün konuşurken «aman! de- di, müsikiyi çok severim. Hele ke. man yok mu? Kemanı sevdiğim kadar, dünyada birşey sevmem.. Sir birşey çalmaz mısınız?» — «Para çalarım.. Cüzdan çala- Tıtn.. Çanta çalarım» deseydin — Aman! Böyle soğuk, aşağılık nükteleri bırak Allah aşkına!, Bun- | lar artık o kadar bayat, o kadar âdi şeyler ki... Nükte de değil... «Bir şey çalmaz misıniz?» diyince, «Çal- >mam &i emrinizle, yarından itibaren keman çalmağa başlıya - cağım!» dedim ve ertesi gün bir keman, bir de keman muallimi te- darik ettim.. Ösman Çevikyay'ı buldum.. Hemen ders almağa büş. ladım. Pozisyonları filân öğren - başladım. Bir taraftan da atile uğraşıyordum. Aş- hususiyetini gö - rüyor musun? O sayede, kemân çal. masını öğrendim. Amma, gece gün- dum, Kemanım da, kemandı hani.. | Beş altı ay sonra, adeta, peşrevler, şarkılar çalmağa başladım. Artık, pencereyi âçıyor, pencerenin kena. Tında iyice geçip adamakıllı öğ - rendiğim şarkıları, parçaları ça - hıyordum. Sevgilim de, pencere - sine çıkıyor, beni, saatlerce din - Tiyordu. Gitgide iş Ilerledi.. Alaturka der- | ken alafrangaya da başladım. Yeni bir muallim buldum. Fakat, bu ke- man beni öyle gardı ki.. değme git- Sİn... Fakat... Günün birinde, babası işi anladı. Söyledim ya, gayet mu- taassıp.. Kızı eline aldı.. Evire, çe- vize, önünde, feryatlar içinde döğdü. Ben dayak yeseydim, © kadar fena olmıyacaktım. Fakat, gençliğin ve aşkın önüne, sopayla, silleyle geçilebilir mi? Topla tü - fekle bile geçilmez. Aşk seve seve fedayı hayat edenler, bu. uğurda can vermeyi cana minnet bilenler az mıdır? — Arada sırada da şairliğe ka- çıyorsun.. Şunu teşbihsiz, mecaz- sız, istiaresiz, kinayesiz anlatsana! — O kadarı olur artık.., — Peki.. Keman nasıl kırıldı? Onu anlatmadın ... — İşte şimdi oraya geldik. Bir akşam, elimde kemanla eve geli. yordum, Kızın babası karçıma çık- &. — Rica ederim.. Bundan sanra öyle pencerenin karşısında keman çalmayınız! dedi. — Niçin efendim? dedim. — Öyle.. dedi. Ben istemiyorum. — İyi amma, herkes, evinde, is- tediği şeyi yapar. Keman çalmak kabahat midir? (Devamı 6 wcı sahifede) ihtiyari gülüyorum. Bu çocuk da | benim neremi ve niçin sevdi acaba?| Bir nnda âşık olunacak kadar güzel değilim. Genç değilim. Ne de olsa hayatın ve acıların yıprattığı bir İ kadınım, Sonra, bekâr bir delikan- | h için evlenmek ihtirasını körük. | liyecek olanlar hiç şüphe yok ki, genç kızlardır, Nereden bu çocuk |: geldi, bana takildı. Daima gönül | boşluğumdan, sevgisizliğimden şi- küyet ediyordum, Galiba, Allah: — Dur, senin başına bir dert ve- reyim de çık çıkabilirsen içinden.. | Dedi. Hakikaten işin içinden na- | sıl çıkabileceğimi bir türlü kestire- | miyorum ve müthiş bir azap ve ş- kencenin içine düşmüş bulunuyo- rum. Gönlüm sevgi ile değil, her- Bün biraz daha kendisini azıtan ve çoğaltan sürekli bir ırtırapla dol- du. Bilmem sonu neye varacak va. ben bu gönül gallesinden nasıl bir | netice ile çıkabileceğim?. (Arkası Var) — SON TELGRAF — 24 MART 1941 3 aaR aa ğE el . Başmuharrirler NeBiyorlar? JİKDAM B. Abidin Daver «Yugoslavyada millet ve ordu mihvere iltihaka muha» Üit isimli bugünkü Başyazısında e- cümle: *Yugoslav hükümetinin tuttuğu Mih- vere meyyal siyasel, tasvip edilmek göyle dursan şiddetli bir muhalefetle karşılanmıştır; fakat, bu mühalefet, bügünkü kabineyi deyicerek yerine Mühvere boyun eğmiyen bir hükümel kurulmasını mümkün kılacak kadar kuvvetli, asl ve müteşebbis midir?. Böyle bir bareket, belk Mihverle has. bi göze aldırmayı da icap — ettireceği için, bu husuşta kolayea bir hüküm ve- Filemez.> demektedir. CUMHURİYET. B, Yunus Nadi <Bir seyahatin hi- küyesi> isimli bugünkü Başmakalesin- de Japon Hariciye Nazırı M. Matsuoka- nn Berlin seyahutinden — bahsetmekte ver #Almanya — Üçüzlü Pukta - istinaden Japonyanın artık vakit — kaybetmeksi- zin harekele geçmesini talep edebilir. | Nereye hareket? İngiltere ile Ameri- | kaya hücum etmek, düpedüz Pasifik harbine girmek demek olmaz mı? Ve | senelerdir uğraşılan Çin işine bir som | veremden bu kadar büyük bir macera, nisbetle küçük bir kambur üstüne da- ha büyük bir kambur eturtmak olmaz mit.> demektedir. «Afrikadaki İngiliz muvaffakıyotle- rinin ehemmiyeti yok mudur?> isimli bugünkü Başmakalesinde: «Almunlar, İngilizlerin Afrikada ka- zandıkları — muvaffakıyetlerin — ebesn- miyeti olmadığı iddiasında imişler, Bir İsviçre gazetesinin Almanya muhabi- ri, Barlin askeri ve siyasi mehafili ile temas etmiş ve Afrika ahvali hakkında fikirlerini sormuş. Bu mehafil, Afrika vukuatinın hiç bir ehbemmiyeti olma- | dağını, harbin mukadderatı Afrikada Geğil, Avrupada tayin edileceğini, Af- rika harbinin ise Avrupa üzerinde bir tösir yapamıyacağını söylemekte imlş- Bize kalırsa Alman askeri, aiyasl ri cal ve erkânü bu fikirlerinde — yanılı- yorlar, İtalyanların geçen Eylülde Mi Aara karşı taarruza geçerek Şimall Af- Tikada galip ve hâkim bir vaziyet al- maları ve bilhassa Süveyş Kanalını tehdit etmzeleri İngilizleri çok müşkül bir mevkle düşü tü, Hele İlalyan- lar, iyette biraz #a fazla gamata fle Dün ettikleri gibi Süveyş Kanalını da ele geçirebilselerdi bu, İngiltere için belki harbi —yarı yarıya - kaybetmiye olabilirdi. Çünkü bu suretle yını teşkil eden Hindistan, Avustralya ve Yeni Zelând gibi ülkelerle alâkası tamamiyle kesilmiş bulunacaktı.) de- mektedir. YENİ SABAH B. Hüseyin Cahit Yalçın «Yugoslav- ya için esaret ziaciri> isimli bugünkü Başmakalesinde: <Almanların — teklif ettiği — şartlara dair gene ajansların verdiği malümat | doğru ise, Yugoslavya — Üçlü — Müsaka Amzasını altığı tarihler itibaren iktasa- di teşkilâtini Alman - teşkildtina uy- durmak mecburiyeti altına — girecektir. Göze mümkün olduğu kadar az çarp- ması için en zararsız kelimeler altında gözlemiye — çalışılan maksadın — neden ibaret olduğu, - bütün bu itinaya rağ- men, bu satırların altında açıkça ken- disini baylarıyor. Anlıyoruz ki Yugos- lavya Üçler misakını İmza eder etmez Alman / efendileri için çalışan — esert> (toprağa bağlı esir köylü) Jerden mü- rekkep bir memleket haline düşecek- tir. Yugoslavya için artık milli iktısat | mülâhazası ortadan — kalkacaktır. Yu- goslavya için artık müstakil düşünmek, istediğini yapmak — hakkı kalmıyacak- ftar, Alman iktsodiyatı ve teşkilitı, ya- ni Alman noktal nazarı ve Alman mea- faati neyi içap ve emrederse — Yugos- lavya onu yapmağa mahküm bir vazi- yete düşecektir. Emir Berlinden gele- tektir. Yugoslavya bu emre köcü kö- Tüne, bayun eğecek ve efendilerini ra- hat, müretfeh ve mes'ut, — yaşatmıya gayret ödecektir. Hitler üzak ve iptidat kıt'alara hicret ederek oralarda müs temleke kurmak politikasının aleyhin- de bulunuyor, müstemlekeyi Avrupa- min içinde, kendi ayağının dibinde te- sis etmek Btiyordu. Hakkı var, elra- fında her dediğini kabul eden cansız, kansız, azimsiz, İiradesiz köle rublu milletler bulunduktan sonra niçin yap- mamn?,> demektedir. Lokum, meyva, koza,halı ve ipek ihracatı İhraç edilecek anason, raziya nebatat küspe ve döküntüleri, kiş- niş şekeci, şekerlemeler, lokum, | kurutulmuş her nevi tazo müyva ve kabukları, her nevi ipek böceği kozaları, kamç:başı ve bek dökün- tüleri, ipek inlikleri, sun'? ve tabif ipekten yapılmış halıların ancak lisans müsaadesile ihraç edilebile- ceği hakkında kararname şehri . | mizdeki alâkadarlara tebliğ olun - | muştur. Bu müsaadeleri Ticaret | Vekâleti verecektir. ÇAGÜNÜN :| Hiziim)o Kedilerin, köpek-. lerin müdafileri çoğalınca.. Bugünlerde, kedilerin, kös peklerin müdafileri çoğaldı.. Gazetelerimizde, sık sık, bu zavallı, munis hayvanlardan bahesden yazılar çıkıyor. An- laşılan Himaysi Hayvanat Cemiyeti, son zamanlarda propagandasını — arttırmıştır. Ben, şahsen kedi sevmem.. Halbuki, kedi, evlerimizin şenliği, süsüdür. Kedi için nankör hayvandır, derler. Doğrudur. Arkadaşlarımdan M. Seli- min kedi sevgisi meşhurdur. ©O derece ki, bir hastalık hali- ni alınış olduğu dahi rivayet edilir. Köpeğe gelince, hoşlan- mam., Köpek gibi yalvarıp, yaltaklandı, derler. Köpeğin tazallüm etmesi bu derece a- şağılık bir sahne midir?. Hele, ev içinde köpek bes. liyenlere biç aklım ermez. Vaktiyle, çocukluğumuzda o- turduğumuz köşkümüzün bah- çesinde iri bir kurt köpeği wardı. Yaman bir şeydi. Şelh- rin uzağında, bir sayfiye ye- rinde kış yaz otururduk. Bi. zim- köpeğin adı «Karaba; âdi. Gündüzleri zin lar, geceleri salıverirdik. Ya. man bir bekçi idi. Evin civa. rından kuş uçurtmazdı. Gece keri, kapıyı, pencereyi açık bı- şakıp yatabilirsiniz.. Hiç teğ: rübesini yapmadık amma, di: yeceğim, bu derece bize em- niyet veren, asdık bir hay- vandı. Bir gündü, bizim köpeği, zehirlediler. Zavallı, öldü. E- vün içini bir matem kaplamış- tı. Hatırımda kaldığına göre, © zaman da, yine, köpeklerle mücadele modası çıkmıştı. Bu mücadeleye bizim «Karabaş» kurban gitti. Kediletle de mücadele edi- liyor. Pis, sokak kedileri ile mücadele belki doğrudur. Size, kediden, köpekten ..hhıhıenilıuıı sonra, bir fıkra tayım, Bir gün adamın biri, gece lyolı.. Sabah, erkenden bir doktora koşmayı kararlaştır. mış. Şafakla beraber sokağa fırlmış.. Hızlı hızlı yolda gi- derken, Bekri Mustafaya rastlamış.. Bekri de, gece sa- baha kadar bir yerde içmiş, körkütük evine dönüyormuş. Bekri, bu âşinaya sormuş: — Nereye böyle koşa kos şar. — Doktora.. Aman sor- ma?, — Ne oldu?, Hayırdır. in- şallah?, — Gece fare yuttum. Tam uyandım, geç kalmışım.. Bo- ğgazımdan içeri kaçtı. Bekri Mustafa, iki tarafına yalap vurarak şu cevabı ver- miş: — Fare yuttun, değil mi?, Alât: Şimdi; arkasından he men bir kedi yut.. Çeker, çı- karır, bir şeyin kalmaz.. R. SABİT. — İue teşkilâtına gire- ceklerin imtihanı yarın icra ediliyor İaşe teşkilâtına Lise mezunları arasından alınacak olanların imti hanları yarınki salı £ Zirant Bankası yemek salonunda yapılacaktır. e) DERDİ Birimizin Gelincik sigaraları Yepimizin Okuyucularımızdan A, Hâmlt Sarıca yazıyor! «Sön Künlerde baza tütüncüler- de Gelincik siğaraları bulunmamı- ya başladı. Acaba bunun sebebi ne Bu algaraya alışmış olan- r için bu hal © oluyor. İm- histir İdaresinin nazarı dikkelini celbediyorum.2

Bu sayıdan diğer sayfalar: