March 24, 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

March 24, 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hikâyeleri Ben darbimesel haline - gelmiş heosine inanmam. Fakat vöz bu sözler azasında bir tane doğ - Tusu vârsa o da sudür: — Genç kızlar muammadır!.. Siz bir genç kız kalbi nedir? Genç kızlar neleri düşünürler? A- kıllarırdan neler geçirirler?.. Bun. ları bilir misiniz? Hayır değil mi?.. İtiraf ediniz ki: — Genç kızlar muammadır! Genç kız kalbi, bilhassa asrımız- da halledikimesi imkânsız bir mu- ammadır... Şimdi gelelim #ikrime, benim düşünceme: Bana sorarsanız size derim ki: Bugün hangi kız ciddi, ağır başlı- dar, hangi kız hoppa ve uçarıdır? Bunu ayirdetmede imkân yoktur. Kızlara dikkatli bakınız, yürü - yüşleri, giyinişleri, oturuşları, ko- muşusları, evza ve etvarları, sac . ları, başları biribirlerinin ayni. İşte bunun için ben pusulayı şa- gardım. İlk görüşte — esmeri bir, pembe beyazı bir diyorsunuz, fa. kat sonra mesole çatallaşıyor. Uzun zamandır evlenmek arzu- sundayım. Bekârilk - sultanlıktır. #özüne ben nekadar inanmıyor - #am, siz de inanmayın. Bekârlık #ultanlık değil, sefalet!.. No ise, evlenmeği aklıma koy . | duktan sonra davetten davete, zi- yafetton ziyafete, çaydan çaya, ba- İbadn balova, plâjdan nlâja koş * Mnağa başladım. Koca sehirde hemen hemen te- mımadığım, tanışmadığım — kadın, #o7 kalmadı. Gel gelelim maksadıma ulaşa . madım bir türlü!.. Bu anlattığım eski bir hikâye - dir, fakat bana göre eski, size gö- Te ise yeni, venvenidir. Siz benim başıma gelenleri bilmediğiniz ictn elbette alâkadar olursunuz... Evet ne diyordum... Ha, evvelki sene Büyükadada bir genç kızla tanıştam. Evlenme enönda bir genç Bızdı. Kısmet arıyordu. Ben de kis- met aradığım için tam zamanında duluşmuştuk. Leylâ gen, şuh, çapkın, ucarı, /onna bir genç kızdı. Güzeldi, bem çok güzeldii zarift,, hem çok za - gitti, çıktı hem çok şikti. Bu «meziyetlerinden başka bir meziyeti oaha vardı; iyi, asil, kibar, zengin bir allenin kızıydı. Büyük babası merhum bir vezir, babası - merhum bir sefirdi. Anası da Allah #çin hanımefendi bir kadındı. Çok kısa zamanda Leylâ ile sa- enimi, senli benli olduk. Her gün beraberdik. Beraber iyor, be- Taber oturuyorduk, İçtiğimiz su ayrı gitmivordu, Leylâ çok serbest bir kızdı. Ko- Yuma girer, başını omuzuma da . yar, kravatımı düzeltir, yürümeme, #turmama, konuşmama karışırdı. Bir gün, daha doğrusu bir gece, enun bu serbestliğinden cesaret alarak, kulağının arkasından öpü- verdim!.. Ne dersiniz?. Vay efendim sen Mmisin öpen!.. Pena halde kızdı, kö- pürdü ve bir daha benimle konuş- madı, — Terbiyesizce öpüyorsunuz de- di, bu yaptığınız adeta ahlâksız - Anlaşılan öpmesini bilememişim! * Geçen sene de Büyükderede, u. zun boylu, esmer bir küçük hanım tanıdım. Selma zeki, ciddi bir kızdı, çok TELGRAF — 24 MART 1941 GENÇ KIZLAR Muamması ! Yazan: Selâmi İzzet Alman ordusu ağır başlı idi. Eski ölçülere göre 'tam dört yüz dirhem bir okka bir genç kızdı. Babası haftanın dört beş günü İstanbulda kaldığından o yalıda annesi ve kardeşlerile yal- nız oturuyordu. Selmanın en büyük zevki roman okumaktı, roman meraklısı idi. Roamana düşkündü. Ona romanlar — veriyordum. O betendiği cümlelerin altını çizip bana iade ediyordu. Çizdiği cüm- leler, yani beğendiği sözler hep Aşka dair olan sözlerdi. Bazan kararetli hararetli elimi de sakıyordu . Ona karsı tamamile başka türlü davrandım. Ona adeta bir kardeş muamelesi yapıyordum. Bir akşam deniz kenarında do- haşırken, nihayet açıldım — Seni seviyorum Selma! de- tünmedi. Yüzüme: «Ben de seni arum!» diyormuş gibi baktı. Onu kendime doöru rektim ve dudaklarımı alnına dokundurdum. — Sevgili Selma dedim, hayatta sen ilk aşkımsın.. İlk defa seni se. viyorum, dudaklarım ilk defa bir kızın tenine değiyor. Selma yüzünü buruşturdu, du- dak büktü, omuz silkti: — Bunu söylemeğe hacet yok de- di, öpüşünüzden nekadar toy ol- duğunuz belli!. Eğer aşkın ne de- mek olduğunu bilseydiniz böyle öp- mezdiniz!. . Onu da nasıl öpmek lâzım geldi, Bini bilememişim. İşte anlıyorsunuz ya... Bundan #onra siz de en doğru sözün şu söz olduğuna inanırsınız: — Genç kızlar muammadır!.. — | Cebelüttarık adası Cebelüttarık mevki kumandanı Sir Klayv Sidi şimdi her halde ken- disini dünyanın en mes'ut adamla- Tından biri addetmektedir. 1939 (da General Kronşid'i istihdaf eden bu centilmeni nmes'ut olmuya da hakkı vardır. Çünkü altray içinde Cebelütta- rik yarım adsını, hergül asâ gay. retler sarfile bir ada haline getir- miye muvaffak olmuştur. Cebel- lüttarıka denizden hücumun fay- dası olabilir mi? Atılacak mermile- Tin kalın zincirlerle bağlı kayaları parçalamasından başka ne netice elde edebilir? Kaldı ki bu büyük kayanın içinde dünyanın en müt. hiş sahil müdafaa bataryaları yer- leştirilmiş bulunmaktadır. Singa- purda olduğu gibi, bu bataryalar 405 lik ve bir buçuk tonluk mer- milerini 44 kilometre mesafeye en. dahat edebilirler, İspanyollar: «Cebelütarıkı iste- riz» demiye başladıkları gündenbe- ri, İngilizler müstahkem kayaya | karşı karadan hücum ihtimalini göz | önüne getirmişler ve kayayi ka- radan ayırmışlardır. Derhal işe başlanmış ve bugün müstahkem kaya ıooomeııg uzun. luğunda ve 50 metre genişliğin- de bir kanal ile İspanyol toprakla- l rından ayrılmış, Akdenizin suları burada da Atlantik'e kavuşmuştur. Hali bazırda sallar üzerine ku- —— —- ——— aya çarpmadan, imparatorluğun k).ı)h'cıa:'mmı kadar girebilirdi. Bi- narnaleyh Bizansın bütün askeri kuvvetleri, kale duvarları arka - sında mahsur gibiydi. Kalelerin ekserisi Türkler tarafından daimi bir abluka altında idi. Her hâle ançak müdafaasını ken- di hesabana temin ederdi. Anado- Tuda Karacahisar, Bilecik, İnegöl, Karatekin, İznik, İzmit, Aydos hep bu vaziyette idi. Bizans imparatorları ordularını ik etmek isterlerdi. Fakat hâ- Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 17 TUNA BOYUNDA —— Yazan: M. SAMİ KARAYEL :l.—J | Artık orduda inzıbat kalmamıştı ORDULARI tehdidi buna daima mâni olurdu. On dördüncü milâdi asırda ise î «Orduda İnzibat kalmamıştı. Ekse- | 'i muharebelerde askerler kaçı « | yordu. Sonra Venedik Bizansa daima hükim olagelmişti. O vaktin İn- gilteresi olan Venedik Bizansı i> tediği gibi elinde oynatıyordu. Bizansın kuvvetlenmesi Vene- diğin işine gelmezdi. Oların ikti- sadi ve ticari menfaatlerine mâni olurdu. Bu sebepten ardunun tensiki iş- — yük Eflâk Prensliği petrol mınta- kasında ve Tu: na üzerindeki askeri köprü- leri müdafaa edebilecek mi Almanyada petrol kaynakları yoktur. Alman sanayii ve Alman ordusu sulh zamanındaki petrol ihtiyacının ancak yüzde otuz ye - disini Alman arazisinde bulunan fabrikaların sun'i petrol istihsa- lâtile temin eder, Sulh zamanın - daki ihtiyacın $ 63 Ünü diğer mem- Teketlerden ithal elmektedir. Harp içinde petrol ihtiyacının Almanya için ne kadar mühim bir ikmal meselesi olacağını tahmin etmek güç detildir. Bizim kanaatimize göre, Almanyadaki petrol istihsal eden fabrikaları harice bırakırsak, Avrupada Alman ordusunun - ve Alman harp sanayiinin biricik petrol üssü, Romanyadaki petrol Romanyadaki — petroller, sade Bulgaristandaki Alman ordusu ba- kımından değil, bütün Alman harp varlığı için müdafaası çok ehem - miyetli olan hayati bir hedeftir. Petrol mıntakası (Ploeşti) kasa - bası etrafında geniş bir ovada açık ve yaygın bir hedeftir, Bu hedefe bir taraftan Maiar hududuna ve diğer taraftan Köstenceye uzanan demiryolile Yerköye kadar mev- eut petrol borularını da dahil ct- mek lüzımdır. İngiliz hava kuv - vetleri için bundan daha ewles bir bombardıman hedefi olamaz. O halde (Köytence - Ploeşti . Yer- küy) müsellesi havaya karşı mü- dafaa bakımından çok mühimdir. Acaba Alman ordusu, bu kiymetli petrol üssünü müdafaa edehilecek mi?. Almanlar bu tehlikeyi bildikleri için ilk tedbir olmak üzere kuyu- ların ağzındaki yüksek - tesisatı söktüler, bu suretle — kuyuların mevkilerini - gizlemeğe çalıştılar. Diğer müdafaa tedbirleri, muh - HNf gizleme ve maskeleme ted - birlerile hava dafi topları ve avcı tayyareleridir. Fakat bütün — bu tedbirlere rağmen, Almanlar İn- giliz hava kuvvetlerinin bombar- dımanlarına mâni olamıyacaklar- dır. İngilizler, bu kadar mühim bir hedefi - çok zayiata mal olsa da - Tulmuş bir köprü kanalın üstün. den her iki tarafı bağlamaktadır. Hinihacette bu köprüyü bir daki- kada ortadan kaldirıvermek İş- ten değildir. Karşıda İspanyolların Linca şehri vardır, Kanal mevcut değilken ileride koşu meydanında nebatat bahçesinde tank tuzakları ve tank maniaları yapılmıştı. Ka- nal açıldıktan sonra bu manialara. ASKERİ TETKİKLER da lüzum kalmadı. sini toplamasına dalma mâni olur- lardı. İmparatcclar ise, düşmanlarının metalibini reddedecek hiçbir kuv- | vete malik değillerdi. | Binaenaleyh, imparatorluk gün - | den güne içinden çürüyor, sukut | ediyordu. İdaresinde bulunan a- | razi ise seneden seneye parça par- ça eriyor, avucundan çıkıyordu. On çüncü asrın nsfı ahirinde Paleologos hanedani Bizansta yerleştikleri sırada Bizans impa- Tatorluğu idaresinde 'bulunan yer- Jer Anadolunun şimali garbisi, Av- Tupada Bizans ile Trakya, Make- donyanın bir kısmı, Selânik, Ada- lar denizinin şimalinde bir kaç a- da, Yuanistanın da bir kızmından Hbaretti. Bundan başka Karadenizin şi- malinde “Trabzon imparatorluğu vardı. Bu #mparatorluk Ereğliden Kafkasyaya kadar Karadeniz sa- bilini işgal ediyordu. Tesalyada Epir despotluğu, bü- bil, Pelepo- | bomba petrol mıntakasında ihtimal haf- talarca sürecek bir yangın âyini yapmaktan vazgeçmiyeceklerdir. Benim kanaatime gure Romanya petrol mantakası, Almanyaya pet- rol nakline yarıyan Ploeşti - Krus yağmuruna — boğacaklar, niştad demiryolu ve köprüleri, Bulgaristandaki Alman ordusu - nun petrol ihtiyacını temin eden Yerköy petrol üsvile Köstence de- miryolu, Berlinden, Hamburgdan ve Bremenden daha çok mühim hedeflerdir. Alman ordusunun Ege denizine değru ileri hareketi halinde, İngi- | liz hava kuvvetleri ilk bombardı. man hedeli olarak bu petrol mın- takasına taarruz edeceklerdir. Bu- rası tahrip ve imha edilirse, bun- dan tekmil Alman ordusu, tek - mil Alman harp sanayii, hattâ At- las denizindeki Alman denizalti harbi bile zarar görür. Ploeşti mıntakası tayyareler - den asla saklanamaz, Peirol ku- yuları da fazla derin değildir; teh- like büyüktür. Müdalaa çok güç- Almanya için petrol mınta- kasının sağlam kalması, bir Selâ- niğe değil, bin Scleniğe bedeldir. Alman ordusunun istihkâm bir- likleri Tuna üzerinde demir — ve tombax köprüler kurdular, Bun - lar, İran hükümdarlarından (Key- büsrev) in Çanakkale boğazında gemilerle kurduğu tzun köprüyü istisna edersek, en büyük ve en urun harp köprüleridir. Üzerle - rinden en ağır motörlü toplar, tanklar rahat rahat geçmektedir. Gidiş geliş yolları kikaten askeri bakımından birer şaheserdir. Fakat| geniş Tuna üzerinde bu köprü - lerin müdafaası nasıl olacak?. Köstence - Dobruca istikametini | düşünürsek oraşı da tehlikelidir. Zira orada da köprü mahzuru var- dır, Şu halde Yugoslav şimal hu- duru kapalı kaldıkça, Bulgaris - tandaki Alman ordusunun bütün ikmal yolları Tuna üzerinden ge- çiyor ve aradaki irtihatı ancak köprüler temtn ediyor. Bu vaziyete göre İngiliz hava küvvetleri için petrol mıntaka - sından sonra ikinci hedef — Tuna üzerindeki Köstence demiryol köprüsile Romanya . Bulgariytan sahilleri arasında kurulan askeri | büyük köprülerdir. Bunların sak- | lanması asla mümkün değildir. Müdafaa için biricik tayyare hava dafi teşkilâtı ve avcı tayyareleri- dir, Fakat acaba bu tedbirlerle Al- manlar bu köprüleri İngiliz hava bombardımanlarından kurtarabile- cekler di? Benim kanaatime güre, | İngilizler bu işle de zayiatı göze alacaklar, bu köprüleri tahrip e- | deceklerdir. | Bu mütalealardan çıkaracağımız i Betice şudur: Balkanlara yayılmak istiyen Al. | man ordusunun geri - muvasalası | zayıdtır; Tuna köprüleri hava bom-| bardımanlarından devam üzere kurtarılamaz. Bu köprülerin he - men şimalinde daha büyük tehli- ke olan petrol üssü vardır. Alman ordusu Balkanlarda daha fazla ya. yılmak isterse gerisinden sür'atle vurulmağa müsaittir. Zaten — bu mahruru bildiği için, Yugoslavya meselesini balletmeden bharekete geçmek istemiyor. Çünkü Alman ordusu için en ta- bi geri muvasalası, Viyana - Bel- Egrad üzerinden geçer ve garpta Adriyatik denizi de emniyetini arttırır. nezde, Korfuda, Srigoda Giritte Venedik müstemlekeleri mevcut olduğu gibi, Adalar denizinde de Venedik Sinyorlukları, Anadolu | #ahilinde ve Anadolu etrafında Sa- | kız ve Midilli gibi büyük adalarda | Ceneviz müstemlekeleri vardı, Orta Yunanistanda Atina Dü - | Kaâliğı, Morada Ahac prensliği mev | | cuttü. Rum imparatorluğunun i- düaresine tâbi arazide yirmi hâki- | miyet toessüs etmi | Con dördüncü asırda Osmanlı Türklerin imparatorluğa — komşu olmaları Bizansın harabisini büs- bütün yaklaştırdı. Şimalde Balkan şibhiceziresinde | genç hükümetler gittikçe büyü - yordu. Etyen Döşan hemen bütün Makedonyayı almış, kendisini Sırpların ve Romanların Çarı i- lân eylemişti. Bulgaristan Trak- yada gittikçe büyüyor, Türkler ise Anadolu taraflarını ele geçiriyor- dü, Bursanın fethi, Anadoluda Bi- ——— nnn Amerikada bir Yunan milyarderi Bütün Yunanlılar Yunanistan- da yaşamıyor. Dünyanın bütün li- manlarında binlerce Yunanlı ha- yatını kazanmakta, deniz ticane- ti, borsa, silâh ticareti gibi işlerle meşgul olmaktadır. Amerikada da on binlerce Yu. nanlı vardır. Ana yatanları harbe girince, bunlar aralarında 10 mil- yon dolar kadar para toplıyarak A- tnaya göndermişlerdi. Bunlardan birisi de Villyam Hellisdir. Ege- nin ufak bir adasında doğan bu a- dam, tek başına Yunanistana bir milyon dolar kıymetinde harp mal- zemesi, kamyon, iştial maddele. ri, tanklar göndermiştir. 50 yaşında olan bu Yunanlı şim- di bir Amerikalı emilyonerdir. | Serveti Drahmi ile hesap edilirse milyarderdir... İyt bir Yunanlı ailesine mensup olan Hellis 18 yaşında taliini de- nemek için Amerikaya gelmiştir. Uzun müddet fakir ve sefalet için. | de yaşamış, umumi harpte Ü- | Iü yazılarak, Amerikan ordusu ile beraber Fransaya gelmişti. Tekrar Amerikaya döndi zar Mani, petrol işlerile alâkadar olmuş | ve Luizyan hükümeti dahilinde te- sadüfen zengin bir petrol damarı bulmuştur, Birkaç gün içinde de servet sahibi olmuştur. Yeni Or- Jeant'da On Beşinci Lui uslübunda bir sarayı ve şahsına mahsus ola- rak dünyanın en muhteşem yat- larından biri vardır. Yunanistan- | da da satm aldığı bir adaya mermer | bir saray inşa ettirmiştir. Sırf Yu- | nan hükümetine para yardımında | bulunmak üzere, Yunanistanda petrol arama imtiyazını almıştır. | Malümdur ki, Yunanistanda pet. rol yoktur. Şimdi bütün faaliyetini, Ameri- kada Yunanistana yapılacak yar- Ldamı teksife hasretmektedi: Program ve memleket saat ayarı. Müzik: Radyo caz örkestrası (İbrahim Özgür idaresinde) Müzik: Solist okuyucular. Müzik: Film musikisi (Pi.) Memleket saat ayarı ve a- Jans haberleri. Konusma: Ziraat takvimi, Müzik: Radyo ince saz he- yetl. Radyo gazetesi, Müzik: Debussy'nin Prelüd- lerinden. Kalan: Walter Gi- 2515 2045 e | havada ölmüştü. Cenaze dönüşü eseking (PL) Müzik: Dinleyici istekleri. 2130 Konuşma. 2145 Müzik: Radyo oörkestrası (Şet: Dr. E. Praetorius) 2230 Memleket saat ayarı, ajans haberleri; ziraat, esham « tahvilât, kambiyo - nukut barsası (Fiat). 2245 Müzik: Cazbant (Pl.) 2325/23.30 Yarınkl — program ve kapanış. 2100 ürkler için bilâkis dıt, metin bir (is- Üürk istlilâsı Bi- zansı bu kuvvetton de mahrum vet menbdar elmişti. En zengin eyaletler, Türk- ler eline geçmişti. İmparatorların idaresinde bu- Hanan araziye ise Türkler, Sırplar ve Bulgarlar datma hücum edi - yorlardı. Girdikleri köyleri tah » Tip ediyorlardı. O üerecede ki, on dördüncü mi- Iâdi asrın ilk zamanlarında, Bi - zans$'n iaşesi ancak Karadenizden gelecek buğdayla balığa inhisar eylemişti. Makedonyanın, Trakyanın en mnahsuldar sahraları Türk ve Ka- talan hücumuna maruzdu. — Bu, Türkler yalnız Osmanlı Türkler değildi. Hasaratı yapan, daha zi- | yade Aydın Türkleriydi. Hükümet bir zaman, büyük em- lâkin çoğalmasına, ihtikârın azal- çalışmıştı. Şimdi o da Cenazenin gömüld (akşamı içmemeğe azm — Ağam dedi; sakin bu işte bir lık olmasın!. — Ne gibi yanlışlık?. — Benim zeytinyağı fıçısına dal- — Ya neydi? — Hatırımda kaldığına göre kö- pek yavrusu idi ;o! Mustafanın babası ölüyor Mustafanın ihtiyar, hasta babası bir sonbahar günü, yağmuzlu bir Mustafanan evine uğrıyan Rüstem asta, oradaki birkaç hısım ve ak- rabanın yanında Mustafaya şun- ları söyledi: — Nur — içinde — yatsın , zahmetli çok iyi, çok ba- bacan, — halden — anlar, — iyilik sever hir adamdı. Hani kendi git- ti, ismi kaldı yadigâr diyey buna derler. Şimdi Mustafaya düşen iş, babasının yecini tutmak, onun gi- bi, iyi bir usta olmak, güzel bir aile yuvası kurmak, kendini her- kese sevdirmektir. Göreyim ar- tık seni oğlum, sen iki yıldır tut- muş olduğun yolu birakır, rakı - dan filân geçer, hana evlâtlık e dersen ben de sana bir müddet da- ha babalık ederim, Haydi göre- yim seni Mustafa, adamol, babanın yerini tut yavrum!, Mustafa haddizatında hiç de fe- na bir çocuk değildi. Onun ma - yası iyilik ve insanlıkla yuğurul- muştu. Kalbi gayet temiz, arzu ve miyetleri son derece halisti. Fa » kat, ah o körolası aşk, yerin dibi- ne batası içki ah Onu azdıran, arasıra zıvanadan çıkaran, ber - bat eden hep onlardı. Hecle şimdi babasının ölümü bunların üzerine bir de tüy dük- mişti, Tam iki yıldr aşkla, içki ile bir hayli zayıflamış olan metaneti, şimdi bu baba acısile bir kâat daha sarsılmıştı. Cenazenin gömüldüğü — günüz akşamı içmemek için kendini çok, hem de pek çok zorladı. Fakat kâ- fir şeytan o akşam gün batarken enu yine meyhaneye saldırdı. O akşam Mustafanın babası öldü -« ğünün farkında olmıyan, mezeci Şişko Bedros Mustafayı, tek ba- şına bir kenara çekilmiş, şişesi ö- Dünde melül melül ağlarken gö rünce hayretle sordu; — Ne ağloorsun bunun bura - sında, bağrı yanık âşık Ömer mi- sali arslanım?. Mustafa kesik kesik cevap ver- di — Babam.. yürüdü!, — Oooh, geçmiş olsun!. — Nasıl oh, geçmiş olsun!, — Demek zavallının hastalığı geçti ki, sokağa çıktı, yürüdü. — Ulan şişko, şimdi yersin ka- başladı.. Oh, oh, maşşallah.. Allah ffiyet versin!, — Hay Allah senin de belânı versin!. — Ne oldu ki?, — Daha ne olacak, babamı bu- gün dört ko'luya bindirdik!, sü Yarın akşam SA çe BAHAR Şaheserinin ilk iraesi şere! vereceği GALA MÜSAMERESİ için — Biletler şimdiden tedarik edilebilir. | ,, » Bu müstesna film; Havayda Havaiyen dans ve şafU o cis geçen ve DEANNA DURBİN — ile bu filmde giydikleri roblarla sonbahar servete malolmuştur. Bütün musiki... şarkı... dans... şıki” güzellik bu flimde vardı! Yerlerin evvelden aldırılması rlea “ gaşırıp kapıya doğru köf MER Sinentğ viıiği 1940 Süpef .. v . üğü g — Tahtaravana?. — Yok, dönmedel hıyacağın babacığımı, tık tam rahat döşeğint — Demek hallaç ge devlethaneye, adamct larını yeni baştan güzt tırdınız!. — Ulan demuz şişkt PZN RE AÇ y — Babar & hmete ö — Hece!. Bugükü irahmet idi ha!. H ga taraflarından selleri talık da ııı—ııı-ıı,»ı Demek bugünkü ç der cenabınıza yaradi. — Behey hınzır herih hayırlı birşey olsa, bet| rada böyle hazin hazi yım?, — Ya ne oldu ki?. — Elinin körü old rakı başında böyle ha çin ağlar?, ERİRgU * kılanır, ona sebet ağla) eder.. Adam vardır... Mustafa bu sefer su bardağını kapınca fasına fırlattı: ; — Yıkıl oradan fel!. Şişke Bedres, neyt * gühtar Barba Sotiri sasına sokuldu: — Nasıl kızmam be ? rüyorsun ki şunun mindenberi düşünüş rum. — Nisin ağlıyordun V" — Babamı kaybetti yahu!, — Babani kaybetti? ağlıyazak?, Babami W diye bir tellâl çağırltır? lazaksın o zaman v Bekri büsbütün içef ÖĞE x — Barba, galiba sür | yiyeceksin kafana!. — Ne var bire ledimi sana?, ü “ öal - DEANNA D Kay Frü8" yllıl " v * H Yİ İ & x M H ni H & a A " a B | a M « L B B h W « * PY KAY

Bu sayıdan diğer sayfalar: