12 Mayıs 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

12 Mayıs 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

LAİ NA Nİ MESELELERİ Almak, hep almak.. id Cerc hatıratında İtaly: dan bahsederken anlatıyor: Ge- « harpte İtalyanın İngiltere ve ansa tarafına geçerek eski müt- iki Almanyaya karşı harbe git i malüm, Böyle olmakla bet * İtalya yeni müttefiklerinin işterek davası uğrunda hareke- geçmek Tâzım gelince de son zece ağır davranırdı. Doğrudan iruya Halyanın memafiine ta- ük eden bir iş omadıkça İtal- alar hiç bir fedakârlığa razı ol- azlardı. Bununla beraber harp- 1 sonra İtalya kendisime hak- hk edildiğinden daima şikâyet- olmuş, yapılan sulh muahede- iştür. Mademki kendisi memnun iştür. Macmki kendisi memnun mamış, bol bol yerler almış o- alar da aldıklarımı vermeli.. di- » düşünmüştür. İtalyan diplo- atları kaç senedir Avrupada bu- 1ileri sürmekle gayyrimemnun- c kendi taraflarına çekiyorlar- Bu da İtalya hesahına bir mu- dfakiyet sayılıyordu. Eski xâ- anlardanberi İtalyanın usta dip- mat yetiştirmekle kazandığı bir hret vardı. Belki bu şöhrete ha- 1 getirmezler deniyordu. İtalya bu harbin başlangıcında mdisini gayrimubarip vaziyette ftukça meharetle hareket edi- ve sayıldı. Harbe girdiklen sonra | 4 yanlış bir yola saptı diye hük- ediliyordu.. Şimdi harba bugün- i safkasında ise İtalyanın gös- fasliyet şudur: Almak, p | ü .. “mak, Her gün gelen haberler bunu “teriyor: İtalyamın artık silâh- B aa san n v | LA LK sülerde küh şuraya, kâh buraya riyarlar. Herhalde İtalya istik- k Ai türlü ihtimallerine karşı Ad- ÜTUNU ÜZan ”| İsemrn Bu suretle İtalyanların sahip ol- şikâyetler, temenni- ak istedikleri bir yer de Sloven- müşkütler rin memleketidr. İstkbalin gös- üü receği daha pek çok vekayi ol- iğuna şüphe yok. Bugünkü ge- » vaziyeyite böyle bir takım ksimlerden bahsedilebi & ilir, Lâkin icet yök ki harbin sebep olduğu kisarı hayal var. Onu mümkün duğu kadar hafifletmek ve izti- apları dindirmeğe çalışmak lâ- —Iuııılıhhy-l-yvılı at İtalyanın civarında en güzel | irler zaptedildi demek var. ylattığına göre Slovenler Kar- ıt dağlarının garbından imerek yşinci ve altmeı asırlarda Adri- itik taraflarına gelen İslavlar- ir, Ondan sonra da Stirya, Keren- ya ve Karniyol demilen havaliye ayrlmışlardır. Hulâsa bunlar ce- p İslavları zümresne dahil bu- muyorlar. Tafsilâta dalmaksı- © bunlara dair ilâve edilecek şu A mokta da vardır: Slovenler ka- | * Avusturya - Macaristan İmpa- atorluğuna tübi bulunmaşlardır. EDEBİ ROMAN: 140 Sen de Seveceksin ! Yazan : ETEM İZZET EENİCE :— —— ——— — Ne gibi?. — Benim için sarfettiğin keli- seleri geriye al. Salih, dik bir lisanla: — Onları ge il imkân tasavvur ediyorsun?. decipten gelen şu mektup aranız- Y bir aşk hâdisesinin çok eski- i gösteriyor. Tu vesika ve senin itirafın kargı- Sında söylediğim sözleri geriye İmam, o vaziyetleri tamamile be- #msememden başka ne mana a- “r?, Bunu yapahilekliğim için ya yahut da insandan başka '—h—u vağılta birşey olmam İtalyanların idaresine ge- çen Slovenler kendileri- nin Lâtinleştirilmeğe ça- lışıldığından — şikâyetçi- dirler- Fakat 914 - 18 harbimin neticesin- de bu İmparatorluğun dağılması üzerine Slovenlerin arazisi de üçe ayrılmış oldu; İtalya bütün Tir. yeste ile Karniyolun büyük - bir kısmını aldı. Küçücük bir hale ge- tirilen Avusturyaya ise Korentiya bırakılmıştı. Sırp - Harvat - Slo- | ven krallığı - zavallı Yugoslavya- meyse Sleven arazisinin beşte üçü verilmiş oluyordu. Avusturya - Macaristan İmparatorluğunda da- ha rahat yaşamış olan Slovenler- den geçen harpten sonra İtalyaya daresine geçmiş bulunanların şi- | kâyeti daha ilk günlerde başladı: İtalyanlar bunları gitgide Lâtin- leştirmek için çalışmağa koyul- muşlardı. Bunun bilhassa şu son senelerde daha şiddetlendiği söy- leniyor, Slovenler bu suretle ken- dilerinin bir gün tamamile İlal- yanlaşmış olacaklarından korku- yorlardı. Bugün ise İtalyanın bu harpte Yugoslavyanın — mirasçısı olarak Sloven memleketlerini de tamamile ele geçirmek istediği öğ- reniliyor. Slovenlerin politika reisleri şimdiye kadar Yugoslavyanın i- daresinden memnun olmadıklarım söylüyorlardı. Belki Avuslurya - Macaristan İmparatorluğunun ida- resindeki rahatı arıyorlardı. Nite- kim İtalyaya geçmiş olan Slovem- ler de Avusturya - Macaristan İmparatorluğunu unutamamışlar- İş arayan genç bir kız Lise tahailini bitirmiş geoç biz kız, Tesmi ve husust yane hanelerde iş aramakladır. İş sahipleri- mün Son Telgraf Hülk sütunu vasıla- #iyle <Nebahel> ismine — müracaatları rica olunur. İş arayan bir genç 'a şekiz yaşındayım. Bi sene İstan- bul Erkek Lisesinin onuncu — sınifinı pe kiyi edrece ile ilanal ettim, Hesa- bim küvvetlidir. Orta bir ücretle tah- silimle mütenasip çalışacak bir yer a- Tamaktayım, İş sahiplerinin Iütten (Çalışkan) rumuzuna müracaat etme- Bi rica olunuz, Daktilo bilen orta mektep mezunu bir genç kız iş arıyor Orla mektep mesnuu — 20 yaşında mütevazi bir aile kızıyırn. Yazım düz- gün, muntazam olduğu gibi —ayrıca daktilo da biliyorum. Mali vaziyeti- mizin imkânsızlığı yüzünden çalışarak hayatmı kendim yapmak mecburiye- tindeyim. Resmi, hususl müesşeseler- de, yazıhanelerde kanasikâr bir e- züle bana iş vermek Jâtfünu görtere- | geklerin Lütferi Son Telgraf halk sü- tununda Müuallüya bir mektupla mü- | racaat etmelerini hürmelle dilerim, Mümareseli bir genç iş arıyor «Lisenin son sınıfinda kayıtlı bulu- nan tecrübeli bir genç iş arıyor. Hosa- Bi, yazısı mükemmel ve şimdiye kadar başka vazifelerde ciddiyelle çalışarak mümarese kesbetmiştir. Arzu eden iş sahinlerinin halk sütununda Ofis ru- ana zeüracaatları rica ol şey kalmamıştı. birden küpür- üm, birden İsyan duydum ve: Hakikaten bir başka vasıfta | yaratılmış adamsın.. | Dedim. Yüzüme garip garip bakarak, manasız hir halde: — Yani?, Dedim, Tam bir feveran ve ta- arruz halindeydim: — İzaha lüzum yok, Adını sen key. Dedim. Suratınm şekli âdeta de- Bişmiş gibiydi, belki de gayyriih- tyari: — Rama hayvan mı demek isti- | çenlerde Havagazi boruları- Şaşılacak bir iş | Şirketi Hayriyenin - bazı garip hareketleri vardır. Ne mantığa uyar, ne usule.. Ge- (Cama — ahşamı) Köprü Üsküdar iskelesinden saat 19,45 kalkan bir vapar vardı Güvertesinin etralfı ta- mamen açılmıştı. Hava da soğuk mu soğuk. Sonra, bu #saatte kalkan vapur, en ka- Iıb:'ı’lk postalardan biridir. ) güvertede . dı. Herkes, orta mwıımm. ya iniyordu. Fakat, yer nere- de?. Birçok kimseler ayakta kaldı. En aşağı kamaraya ge- lince, burası daima leş gibi kokar. Hiç havalandırılmaz mı?", Bilmiyoruz. Bahsettiğimiz bu vapurun güvertesinin etrafının açıl- ması bir hayli eskidir Şirke- te nazaran, İstanbul çoktan yaza girmiştir: Halkın sıhha- tini bu kadar lâubali bir dü- şünce ile bozmak, herkesin harcı değildir. Bu idare tezattan tezada düşer: Madem yaz geldi, bir kısım vapurların güverteleri açıldı. Neden hâlü kış tarife- si tatbik ediliyor. Şirket, he- nüz, ilkbahar tarifesini bile tatbike başlamamıştır. Hazi- randa ilkbahar tarifesini tat- bik eder, az sonra da yaz ta- rilesini.. Şirketten, güverteleri açı- l lan vapurların, derhal kapa- tılmasını istiyoruz. BÜRHAN CEVAT nın konirolü Sokaklardaki havağazi borula - Tının esaslı bir şekilde kontrolü Belediyece şirketlere bildirilmişti. Bilhassa bölüm yerlerinin iyi | sıkıştırılmaması havagazı facia. larına sebebiyet verdiğinden bu | emir üzerine Kadıköy ve İstanbul cihetindeki ana bvrıılınn kon .« ei | Ciğerlerden gelen küçük ârızalar Hazan kendi kendirize ciğerle- rimizi zayıf hissederiz. Nezlemiz devamlı olur. Arada bir ufuk u fak öksürürüt. Tükürmek ihi- yacını hisgederiz. . Bazan anormal üteşimiz olur. Ozaman anlamalıyız ki, ha- kikatte ciğerlerimizde — bir şeyler var, Bir defa tüküren adamların mühitinden — kaçmalı, — Havayı Sevmeli amıma, hava cereyanla- rından sakınınalı. Orta yaşla ve adamlar serin ha- giytameyi ihmal kıca deyince müna- sip darrda demok isteriz. Yoksa #a önümüzdeki — yaz mevsiminin ilecek günlerin- Hararetiniz artar, — sırtınızda ağrı, ciğerlerinizde devamlı iğne batışları hissederseniz, doktora Bitmek Iâzımdır. Ciğerlerimize teneffüs - cimna- tiği yaptırmak ta çok faydalıdır. — Bütün manasile hayvansın!. Bekliyordum ki, derhal üzeri- me yürüsün, saçlarımdan kavra- sın, bir hamlede beni yere yıksın, tepuklarının altında çiğnesin, çiğ- nesin.. Yahut da o anda eline we geçerse kaldırsın, başıma atsın!. Halbuki o, bunu yapmadı. Tama- mile beklediğimin tersini yaptı ve hayret veren bir soğukkanlılıkla: — Neden?. Diye sordu. Anlattım: — Eğer birazıcık kadin kalbi denilen şeyin ne olduğunu ayırt edebilir kabiliyette olsaydın b gün bu vaziyet karşısında kalma: dın. Karşılaştığın halin bütün mes- uliyeti sadece ve sadece sana alt- tir. Ve dala içli, daha ıztıraplı bir ifade ile üdeta ceşkun devam et- timaz — Fwlendiğimiz günden bugüne kadar bir saniye beni akşamasını bilmedin. Kalbim bomboş kaldı, dır.. Gelgelelim Evazan HÜSEYİN BENÇET İ— Davacı, otuz otuz beş yaşların. | da, güler yüzlü, tatlı dilli, nekze bir adamdı. Kuinvaldesi Malk baldızı Faideden davacı İdi. Hâ- kimin suali üzerine davasını an. imağa başladı: — Ben kabzımalım.. Şimdi işler eskisi gibi olmamakla — beraber, Allah bereket versin, kazancım oldukça yerindedir. Parayı kazatı- masını bildiğim gibi, sarfetmesini de bilirim. Eve, yani, karımdan başka kainvaldemle baldızıma, bal. | dizımın küçük çocuğuna, karımın teyzesine de ben bakarım. Hep - sinin yemesi, içmesi, giymesi, gez. mesi, tamamen benim paramladır. | Karımdan, memnun ve hoşnudum. Öbürlerinden de geçim noktasın. dan memnunum. Hele baldızımın gçocuğunu, kendi çocuğum gibi se- ver, giydirir kuşatırım. Son günlerde, cebimden, cüzdam zımdan para eksilmeğe başladi. Hergün, beş lira, ön lira, üç lira ) tksiliyor. İlk zamanlarda, belki lâzem oldu da, samimiyetlerinden, ' bana söylesmeden cebimden aldı- Jar dedim. Amma, baktım ki iş her güne bindi. Evvelâ karım Ca. | hideye sordum: Cebimden hergün para ek- | siliyor.. Sen mi alıyorsun? dedim. — Hayır! dedi. Ben neden ala. ? Paraya "htiyacım olsa, sana ler isterim, Cebinden, habersiz, niçin alayım? ı Kainvaldeme sordum.. — Bilmiyorum! dedi. Baldızıma sordüm.. — Haberim yok! dedi. Hergün de, cebimden para ek- silmekte devam ediyor. Şimdiye bilmiyorum amma, belki yüz liram alındı. Geçen günü dışarıya çıkmıştım.. Ceketim odamda usilı duruyor. Karım da, aşağıya, mutfağa * mişti. Sofada bir fısıltı, bir ayak sesi duydum. Biraz bekledim. A- yak sesleri benim odaya doğru gi dip kayboldu. Yavaşça sofaya çık- tım, Kainvaldem benim odamın kapısı önünde duruyordu. Beni Körünce: — Kız Faide! diye seslendi. Yü. rüyüp odaya girdim. Baldızımı, elinde bir on liralıkla yakaladım. — Utanmıyor musun? Ayıp de- ğil mi? Benim param demek, si. zin paranız demektir.. İnsan kendi cebinden para çalar mı? dedim. Ağlamağa başladı. — Annem söyledi, ben de al- dım.. dedi. Her halde, bundan ka. rımın da haberi olacak.| — Fakat, bilmiyorum diyor. Ben, zaten, pa- rayı bunların aldığını biliyordum. Çünkü, hergün, — baldız hanıma, kainvaldeye, yeni iskarpinler, rob. lar, entartlikler, bilmem neler a- Imıyor. Şimdi, kendilerinden da. vacıyım. Davscı, hâkimin işaneli üzerine, Hâkim sordu en söyle bakalım, Maide. ldin, gittin ve.. bana âdela bir daire ar- kadaşınmışım gibi muamele yap- tan, Bir kadın kocasının belki ar- kadaşıdır. Fakat, arkadaşlık yal- nız bir vasıf ve bir taraftır. Salih sözümü kesti; kendisini müdafanya geçimişli: — Seni aç mi bıraktım?, Susuz mu kaldın?, Elbise mi yapmadım?. Hizmetçi mi tutmadım?, Ahçın mi yoktu?, aktım?, zahat veriyor, çır- pimiyor çanlatıyor. ve. anlatıyor- du. — Bonların hepsi ayrı ayrı bir Kkucanın iyitaarflarıdır. Fakat, kül halinde hiçbirisi yine bir kadını doyuran tek vasıta değildir. Ka- dın aşk ister. Bir koca için karısı- n gönlünü doldurmak ilk şattır. Bunu yapamıyan koca biçbir şey yapamamış demektir. Salih yike sözümü kesti, yinet için bana hiya- çok müsriftir Nasıl oldu? Anlattığı gibi mi? Yaşlıca olmasına rağmen yüzü düzgünlü, kaşları rastıklı, gözleri sürmeli, kocamağa, ihtiyarlamağa | bir türlü niyeti ve rızası olmıyan | kainvalde ayağa kalktı. | — Efendim, diye söze başladı; kainvalde dediğiniz yarı ana sa- yılır. Dadarmd, iyi adamdır, hoş adamdır. Gel gelelim, çok müs . riftir, Allah ziyade etsin, çok para kazanır.. Kazanır amma, bir elile &lıp öbür elile dağıtır. Hele bir içmeğe başladı mı, elindeki vucundakini verip — dıraldedenin üdüğü gibi açıkta kalır. Düşün. düm taşındım. Bu işe bir çare bulamadım. Her Allahın gecesi sa- baha karşı eve geliyor.. Barlara, sazlara dadanmış. Daha da kim bi- lir nerelere gidiyor. En iyi çare bunu buldum. Her sabah cebinden üç beş Era ahp biriktirmiye baş- | ladım. Yine onun iyiliği için hani.. Bir sıkışırsak, bir tarafta üç beş kuruşumuz bulunsun diye... Am. ma, böylelerine iyilik edeceğine, insan, kurtlara kuşlara iyilik et- sin. Belki kaderini daha iyi bilir. Ben «Allah razi olsun annecğim | Diyecek diye beklerken, beni maha | kemelere verdi. Hakkım helâl ol- masın inşallâh... Kayın valde oturdu. Baldızı kalktı.. O da aşağı yukarı aynı şeyleri söyledikten sonra: —Bana annem söyledi... Bir kaç kere cebinden para aldım. Dedi. Şahit Halide çağırıld, kayın val denin ablası idi. Söze şöyle baş « Tadı: — Artık bu damadın yaptığı çok oluyor. Ben zaten size bunu şiklâ- yete geldim. Sabah sarhoş, ak . vam | sarhoş.. im sözünü kesti: ize sorduğumuz şeylere ce- | vap verin.. Derdinizi dinliyecek değiliz.. Şahitlik edeceksiniz. Siz, Maide ile Faidenin, Celâlin ce « binden para aldığını biliyor mu- sunuz? — Aldilarsa, onun — iyiliği için aldılar, Alıp da paraların üstüne yatacak değiller ya... Eve, karısı. na sarfedecekler... — Şimdi bırakın neteye sarfe- | deceklerini de, alıp almadıkları. ni söyleyin... Aldılar mı, biliyor- musunuz? — Aldılar amma, çalmadılar ki. Onların oyrısı gayrısı yoktur.. O. nun parası onun, Önün parası o- nundüur. Bir evde, aynı kazandan yiyip içiyorlar da, cebinden aldık. İarı para çalmak ma olur? — Evet. Onlar almasalar, elin. den, meyhaneciler, bilmem neci- ler alacak. — Peki... Çekilin.. Şöyle durun! Hâkim Müddelumumiye dön. (Devamı 6 xmcı sahifede) Dedi. Bu cümlesini ve sorusunu yaparken sesi titriyordu. Hayır hiyanet etmedim, Bu- na itimal etmeni tekrar ve tekrar istiyorum. Yalnız elimizdeki şu mektup bile bunun en kat'i vesika-, larından birisi.. MDeyerek sözüme ekledim: — Halil Necip, beni çok seven, benim için çıldıran, hayalımı teh- likeye koyan ve apaçık ölüme a- tan bir adam. Buna rağmen ben e- na karşı haysiyetimden ve sana &it haysiyet ve şereften zerre ka- dur fedakârlık etmedim. O ne ka- dar üzerime düştü ise, bon e ka- dar ondan kaçtım ve.. ona daima " hastalık saydığım yolundan dön- mesi için tavsiyelerde bulundum. Salih, uyuması için kendisine masal söylenen bir çocuğun din- leyişindeki dalgin heyecanla beni dinliyordu. Ve.. ben ona bütün hâdiseyi başından sonuma kadar uzun uzun anlatlım. Hiç sözümü kesmedi; yüzünde ;qltll mimik- ler yaratarak ü | Naşmaharrirler ' MAHKEMELERDE: | Kayımıalıde dediği- niz yarı ana sayılır/ Damadım iyi adamdır, hoş adam- | miş, her şey teşkilâflardırılmıştır. Her Ne Diyorlar? İKDAM B. Abkdin - Daver «Dünya — vaziyeti vahimleşmiştir.» isimli bugünkü — baş yazısında: «1940 senesinin bu günlerinde Garp- | ka büyük bir facla başlamışlı; 1841 se- nesi baharında da Şarkta başlıyan fa- tianın birinci perdesi kapanmış, ikinel çilmak üzere bulunmuğlur. vek mühim siyazi ve uske- Ti hödiselere doğru Eitiği muhakkak- demektedir. tirr ( CUMHURİYET. B. Yunus Nadi «Harbin sevk ve ida- Tesi> isinli bugünkü baş yazınında e- cümle: «Vaziyotin umuml — heyetini kaplı- yan yüksekten bir bakışla iki larada #öre harp şimdiki halde şgu müksatla- Ta mutabik bir sovk va idareye tâbi tutlüüyor gibi görünlyor: 1 - İngiliereye göre — Almanları mümklin olduğu kadar geniş ve çeşitli sahalarda işgal ederek zaman kazan- nak, 2 — Almunlara göre kendilerince | yeni nizam sahamı Sayılan yerlere ge- | ni hat İ öörütejinin birincisişde An- tlağızm ikmaline va- Hakikaten İngiltereye göre şimdiki harp safha- larının sön mürhalesine kadar Püyük Britanya adasını mahfuz tutehilnek esastır. Bu, zaman Anı içan çalıştığını gören bir zihniyetin Va- gesidir.> demekledir. Savyeller asebetlen üzerinde durduğunu | sında taarruz ve İs- A ederek her taraf- ta suhlü muhafaza için gayret sarlet- tiği inkâr kabul etmez bir hakikattir, Bu meydanda dürürken bugün Nav- yetlerin büyük biz hırmcaha kapilârak İranı ve Hindistanı istilâ için Almans yanın yamı sıra harbe girmek — husu- sunda ior anlaşmıa yapması ihlimalden çek uzak gibi gürünür. Bu kadar derin bir siyaset teseddülünü muhix Cöste- zebilecek hiş bir hâdiseye ve nşane- ire şahit oluuş değiliz. Almanyanın Ukrayna buğdaylarına ve Kaikas pe'. zollerine sot derece muhtaç - olduğu muhakkaktır. Bundan dolayi Sovyete ier Birliğini kendi mütecavizane emel- kerine kazammak İçin ber türlü tefkin- kere kalkavllir, Fakat Sovyetler Birli Âinin memleret zapletmeğe * €t yaktur. O bülün ihliya lada dönen şayiları htiyat ile İ elmük ve vekaytin İakişalmı takip ederek bunlara göre bır hükim B. Ahmet Emin Yalman 4Yardım | Etitikçe ballanıyor isimli bugünkü bap yazısında: sAmenkarın yardım ve iştiraki ne ! Gemek olncağını hölâ bllm'yenler var. Bu genç ve canlı memleketin yüz otuz | milyon halka, milyarlarca serveti, hu- Gülsüz ham maddeleri, geniş ve ol- Bun sanayü cidden karşı dürülmaz bir | kuvveltir. Ruzveli izte ve kira kama- nunün köngreden — çıkacağını pek iyi bildiği için sanayi seferberliği hazır- Jiklarına kanunun kabulünden aylarca evvel başlamıştı. Ekilen tohumların biçilmesi için ne kadar zamen lâzen zeleceğini anlamı- yanlar alay ettiler, ileri geci söylen- diler. Halbuki şimdi mahsul zamanı gel- ayın mahsulü bir ay evvelinden fazla ve Almanyanın bütün imkân ve vası- talarını zorlıyarak — yapabileceğinden çok Üetön olacaktır. Muvakkat bir mahiyeli haiz olan şu veya bu hâdise göreceğimizi şaşırtma- malıdır. Harp mukadder olan netice- | xne doğru gidecektir ve günden güne irtan bir c.> demektedir. l dinleyişte yı Ih.ılıdı.—_i ve rztırabın bütün çerçeveleri var- dı. Bazan en müthiş bir keder u- çurumunun içine yuvarlanmış gi- hi yüzünde takallüsler beliriyor- dü. Bazan iztirabin ea avunul- maz çilesini geçiriyor gibi gemiş geniş nelesler alıyardu. Bilmiyorum, anlatışım ne kadar sürdü. Senunda en içlen gelen bir coşkunluk ve samimilikle yerim- den kalktım, © an içla artık hiç- bir mahremiyet ve sır ifadesi kal- muyan dolabın başıma gittim. Do- Tabın döşemesi arasından kara- kaplı defterimi çakardım. O kendisini tamamile heyccan ve merakın cuginliğine kaptırmış medhüş bir bedbaht gibi ne yap- tığımı, ve yapacağımı, ne söyliyey- ceğimi bekliyor — ve. takip edi- yordu. Misir çarşısına han- gi dükkânları getirmeli ?, Mısırçarşısının — istikbalde alacağı il ve manzara hakkında, bir dostumun ileri sürdüğü fikir, bana çok mü- lâyim ve münasip geldi. Belediyenin — tasavvuruna göre, Misırçarşısı, imodera bir pazar yeri haline getirile- cektir. Burada 10-12 dükkân baharalçı vardır. — Bunlar, yerlerinde kalacaklarıdır. Bundan başka, Mısırçarşıs sına, kasaplar, ciğerciler, işe kembeciler, balıkçılar nakle« dilecektir. Galiba, zerzevatçılara da bir yer ayrılacak, Bu tarihi çarşının içi bu dükkânlarla dolacak. Fakat, yukarıda saydığımız çeşitli dükkânların hemen hepsi, bilhassa yaz günü koku neş- reden mücsseselerdir. Çarşı- nın da üstü kapalıdır. Mısır- çarşısı, bu dükkânları ihtiva ettikten sonra, bizim kanaa- timize göre, o kadar cazip ve :;iıel bir yer olmasa gerek- “Buna mukabil, şu yapıla. bilir: Haliçte Yemiş iskelesi civarında bir yemiş çarşısı vardır. Çok eskiden kalma bir çarşıdır. Saçlarla örtülü eski, harap, çirkin bir yerdir. Burada, vaktile, 200 kadar yemiş dükkânı vardı. Şimdi dahi, bu dükkânların sayısı, zannedersem, S0 yi — bulur. Bunlar, gayet güzel, kuru ye- mişler satarlar, Zevk ehli a- damlardır. Dükkânlarını çok iyi tanzim ederler, süslerler. O harap saç baraka altında, dükkânların görünüşü âdeta bir tezat teşkil eder. Burada, memleketimizde yetişen bütün kuru yemişleri bulabilirsiniz. Meselâ, fın- dık, badem, ceviz, pestil, iğ- de, hurma, fıstık, çamlıstığı, sarı üzüm, kara üzüm, kuş ü- zümü, cevizli sucuk, köftün, dıı( kurusu, armut kurusu, mastı, allın sarısı Gümüşhane elması, Ayıntap fıstığı, Ma- latya kayısısı, zerdali, vişne kurusu, susamlı kuru incir, | keştane vesaire.. İşte, bu yemiş çarşısı, pek âlâ, Mısırçarşısına nakledile. bilir. O zaman, zaten dük. kânlarının tanzimine, cam- larının güzel istifine çok me- raklı olan yemişçiler, bu yol daki dikkatlerini bir kat da- ha arttırırlar, Misırçarşısı, hoş manzaralı, güzel kokulu bir yer olur: R. SABİT Edremit — Belediyesine alt, 110 tonluk ve buğday yüklü olarak evs velki gün şehrimize gelen Bizim adlı motör dün öğle vakti Hay - darpaşa mendireği önünde Denia. yolları İdaresinin Kalamış vapu- rile çarpışmış ve batmıştır. Mo . törün tayfaları aymi vapur tara « fından kurtarılmıştır. Rekteri, içindeki mektupları e- na verdinz İ | ı 3 İ İ İ İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: