12 Mayıs 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

12 Mayıs 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

& — SON TELGRAF — 12 MAYIB 184 —a — R a Büyük (Radyo başında piyangonun çe. kilmesini bekliyen karı koca ara- sında geçen bir konuşma.) — Cevdet, piyangonun çekilme. #ini nekadar sabırsızlıkla bekli - “yorum bilsen. — Ben de öyle karıcığım. — Düşüm bir kere piyango bi. zim hayatımızı baştanbaşa değiş- tirebilir .Bugün bu küçük evde o. tururken yarın zengin olur, iste- diğimiz yerde istediğimiz şekilde yaşarız. Ah büyük ikramiye bir çıksa nasil yaşıyacağımızı ben bi. Hirim. — Meselâ ne yaparız karıcığım? — Ne mi yaparız, — sorduğun geye bak. Yapacak şeyler çok. Ev- veli güzel bir apartıman — alırız. Apartımanın bir katında kendi - miz oturur, diğer katlarını da ki- xyaya veririz. Nasıl güzel bir fikir değil mi? — Mükemmel karıcığım, hem kira köşelerinde sürünmekten kur. tulur, hem de alacağımız para ile refah ve saadet içinde yaşarız. — Evet, Apartımanı aldıktan sonra orayı bu köhne eşyalarla döşeyecek değiliz ya. Bunların hepsini satar, istediğimiz şekilde yeni takımlar alırız. — Saonra? — Sonra salonumuzun bir köşe- sini süsliyecek güzel bir piyano. — Fakat karıcığım — çalmasını bilmiyoruz kiti. — Ne ziyanı var, toplantı yap. tağımız akşamlar da davetliler a- rasında elbet bir çalacak bulun! bem bulunmasa da ne çıkar, Bü. Yyük ikramiye çıkmış, lüks bir a- partımanda oturuyoruz. Köşede bir piyano bulunmuş çok mu? — Peki karıcığım, nasıl ister. sven, — Evet. Sonra bana en kıymet- lisinden bir kü — Tabil karıcığım. — Mevsime mahsus ayrı aytı kostümler. — Evet, Sonra bana da güzel bir takım elbise, — Elbise mi? Sırtındakiler pek eski değil amma. Mademki şikâ . yet ediyorsun onları da terziye verir, çevirtiriz. Evet ne diyor - dum, kostümler, Sonra kostüme mahsus en son model şapkalar ve — Ha karıcığım iskarpin dedin de hatırıma gelid. Benim ayak. kabılarındı altı delinmişti, su a. ı İSTANBUL BELEDİYESİ İLÂNLARI Cerrahpaşa hastanesi için alınacak 30 adet poriatif karyola ve 14 adet çelik #somyalı karyola 400 numaralı kanunun 46 incı maddesinin L fıkrasına — tevfi- ikan pazarlıkla satın alınacaktır. Mecmuunun tahmin bedeli 1380 lira ve temina. * 207 liradır. Şeriname Zabit ve Müümelit Mür dir, İhale 16/8/941) Cuma günü saat 14 de Dalmi Er liplerin teminat makbuz veya mektupları ve 9d yılına ait Ticaret Odası saatte Dalmi Encümende buunmaları. — «3653) İstanbul Telefon Müdürlüğünden: Bilgisine göre 50, 60 lira ücretle bir daktilegraf alınacaktır. Taliplerin Me- “murin kanununda yazılı evsafı halz olmaları ve makine ile yazmak işini pek iyi kaları ile ihale günü muayyen #ür'at ve dikkatli yapabilmeleri Müsabaka 16/3/541 Saat onda İşleri Amirliğine müracaatları. ı'ramiye çıkarsa Yazan: YILMAZ ÜLKEN şarttır. yapıtacaktır. İsteyenlerin vesikalariyle Zat <3056> liyordu. Onların yerine de artık yenisini alırız. — Yoo Cevdet o kadar israfa lüzum yok. Bir ayakkabının altı delinmekle hemen yenisini almak icabetmez. Onlara da birer pençe “vurdunmu pekâlâ idare edebi - lirsin, — Fakat karıcığım bu kadar pa. ra elıyoruz.. — Eh bu kadar para alıyaruz diye parayı israf mı etmek lâzım. Dur, hem sözümü kesme. Hani se. | ninle geçen gün çarşıya çıktığımız | zaman bir kuyumcu — vitrininde | güzel bir elmas yüzük görmüştük. Onu da alırız. | — Evet hatırımda, Onu da ahı- | rız. O gün çarşıdan dönerken bir mağazanın vitrininde güzel bir boyunbağı görmüştük ya. Hatır. ladın mı? Bu boyunbağım d: tık iyice eskidi. Hazır çarşıya çık. mişken uğrar o boyunbağını da alrveririz. Olmaz m: karıcığım? — Of Cevdet yine israftan bah- sediyorsun. O boyunbağını almı. 'ya ne lüzum var canım. — Benim, | yerine yı yaptıracağıma el - biselerimden birini bozar, bir par. çasile sana güzel bir boyunbağı | Mülzeme: Yarım ekmek, altı yumur- ta, 100 gram kaşar peyniri, bir çorba kaşığı domates salçası, iki çorba ka- Bığı nişasta, bir çorba kaşığı yağ, biraz maydanoz. Yapılışı: Ekmeğin kabuğu —alındık- tan sonra allı kalın dilime bölünür, Her dilimin ortamı çukurca oyulacak- tır. Bu düllmler mkara üzerinde kızar. tılır, Üsi la yağ sürülür. | Ve bir tutam rendelenmiş peynir key- | duktan sonra her birinin içine birer yumurta kırılır. Tekrar üzerlerine pey- nir serpilir. Diğer taraftan Gömates salçası ve nişasta soğuk su İle ayrı ayrı ezilir. İki | bardak kaynar suya ilüve edilerek natıra karıştıra bir çeyrek a&at piçi lir. Kalan yağ içine katılır, — tuzlanır, biterleniz. Yağlı bir tepsiye veya saz | hand dizilen ekmek dilimleri hatit | fırına veye saç altına konarak yü- murtaların üstü tutunca çıkarılır ve ü- zerine evvelce hazırlanan salça gayet Sıcak olarak gezdirlir: Maydanoz ince ılarak şayet peynir kalmışsa bera- ebr bolca üzerine serpilir. Arsu edilirse her ekmek diliminin içine iki yumurta kırılabilir. ü kaleminde — gürülebi- ümende yapılacaktır. Ta- vezi- düm Lupesko namındaki bir Romanya zal =âkın Tarihten: 3 3= Sabık Romanya Kralı Karol'un ma- cera dolu hayatı Yazan: HİKMET NİSAN Son asır zarfında, Avrupa hüküm- darları arasında, geçirdiği macera ve sergüzeştleriyle en çok anılar ve mem- lekoette cereyan eden son vakayi dola- yiziyle dilden dile dolaşan bir İsim varsa, 6 da muhakkak sabık Roman- ya Krahı İxinci Karol'ün izmidir. Çocukluğunda yaramazlığı e tanın- mış, delikanlılığa bastığı yüştanberi de mühtelif eins av sabık Kral, pedi mand'ile validesi Kraliçe Mari'yi çok Üzmüş, saltanatın veliahtı olan bu bü- yük oğullarının istikbali hakkında on- ları elddi endişelre düşürmüş; nihayet, korktukları başlarına gelmiştir... Hafifmeşrepliği lle temayüz eden 've cinsi zevkine bir türlü galip gele- miyrek her gördüğü kadına âşık olan, işgül etmekte bulunduğu mevkiin ne- zakatini nazarı dikkâte almıyarak, se- viye ve içtimal bakımdan dün merle- bede bulunan kadınlarla sefahet âle- mine kapılan genç vellaht, hakiki ilk aşkını, validesinin gözdelerinden olan ve bir asitzade Rus Generâlinin kızı bulunân Metmazel Lambrino ile Fa- şamış, ona çıldırasiye — gönül vermiş- tir. Vaziyetin vahametini Kral ve Kraliçe, kızı Ruzyaya gön- dererek — Karol'dan — uzaklaştırmışlar, fakat bir müddet sonra Odesaya — gi- Gen Prent, tekrar kıza kavuşarak 0- nunla beraber yaşımıya başlamış ve gizlice tahtı İzdivacına alarak iki ço- takdir eden çu aya gelmiştir. Bu kadından nasıl ayrıldığı, Rüs hanedanına mensup Grandüşes — Olga | ile nişanlanma — teşebbüsleri, Yunan Ki ajeste — Core'un — hemşiresiyle ci ve pek az sanra Mü- nin karısı ile başlıyan aşk mace- | ras herkesin bildiği ve bilmiyenlerin de Nomanyadaki — son vakayir dolayı- giyle öğrendikleri birer vükıa olduğun- dan, tekrarından — sarfı nazar ediyo- Tum. e Yeni evliliği ile küçük yaşta bir ço- cuğun (1) babarı olduğunu unutan ve Veliaht bulunması dölayısiyle - omuz- larına yüklenen âzim — mes'uliyetleri hiçe sayacak kadar yeni aşkının esiri olan Karol, ebeveyninin ve Hanedan Meelisin'n karariyle vatanından uzak- G, Romanya — tahtında olan iyle tahtı tasarrufunda bulunan emval ve emlükten kat'iyen fariğ oldu- Zuna dülr kendisinden alınan resmi bir taahhütnameye mukabil, bu feda- Kârlığına Xazşılık olmak üzere emri- be otuz mliyon frank tahsis edilmişti. Bu itibarla, Karol, bir daha dönme- mek Üzere — memleketini - terketmiş ve Londrada intizar eden Madam Lupesko'nun yanına gilmişti. hürriyetine sakip olan sabık Veliaht, Landradan Parise, Paristen Nis'e me- kik dokumuya, müşukası ile İngiltere | ve Framsanın, hurüsiyle Fransanın en Küzel ve mevsim şehirlerinde gezmi- e ve serbelisindn azami surtte istifa- de etimiye başlamıştı. İşte © Eralik, ük nikâhlı zevveri, ço- | g€ukları için hukuk davası açtı; Fran- | Şenin en maruf avukatlarından — âö Moro Giafferi tarafından deruhte edi- len bu devadan, mühim bir tazminat vererek kolayca kurtuldu. “Yine bu aralık, çoktanberi hasta o- dan babası Kral Ferdinand'ın — sıhli vaziyeti son derece vahamet — kesbet- tğinden, — verdiği söz ve taahhüdüne zâhiren sadık kalmakla beraber, istik- bal için bazı ümitlere kapılınıştı.. Bir senederberi oğlunu görmiyen Kisliçe Mari, herşeye rağmen, analık () Simdiri Kral Mişel'in. gefkatini yenemiyerek, Kralın hasta- Tğından biraz evvel Nise gelip husu- 4i bir surette Karol ile görüşinüş. her ilk taraf ta maziyi unutarak barışmış- dardı. Bu mülâkat, resmi mehanilde bir sürü şaylalara ve dodikodulara se- bebiyet verdiği gibi, bir çok kimseler de bu buluşmayı, ana ve oğül — ara- sında tabil görülmeci icap eden mu- habbet ve bösret hislerinden fazla, si- yaratlığı bir zaruret ü etmişlerdi | — Dükreşte ve tekmil Remanyada Ka- .| günün birinde Veliahtın tekrar mem- lekete döneceğini ve Kralın vefatından sonra tahta geçeceğini bir ân mazarı dikkatten dun tutmamışlar, ve arzu- larına nall olmak için de gizlice çalış- | maktan hali kalmamışlardı. Romanya halkının bir kısenı, gerek Kral, gerekse Kraliçe Müriye muarız bir vaziyetle idiler, Çok sevdikleri | Karolün memleketlen teb'idi, onları | biraz daha hükümdarlarından soğut- | daha yaklaştırmıştı. 1931 de Kral Ferdinand'ın yukubu- lan vefatı üzerine, Londrada tahsilde bulunan küçük Prens Mişel, on iki ya- gında olduğu halde tahta cülüs etli ve | Kraliçe Mari, «Saltanat Naibesi> ta- yin olundu. Oğlunun tahta cülüsunu müteakıp, uzun senelerdenberi Karol'dan ayrı- lan ve Atinada kardeşi Majeste Car- | cun nezdinde yaşıyan Prensea te Bük- ginin avdetini Ihzara koyuldular. Günün birinde - bektenilmiyen bir haber dünyaya yayıldı: Kral Karol bi tayyare ile Bükreşe gelmiş ve bir emri vüki yaparak, oğlumu —tahtlan Andirmiş, kendi Kral olmuştu!.. | « Bugün Karol, ikincj defa olanak taç tahtımı terkederek ve Romanyadan u- | zak yaşamakta, yeni hayatının bu saf- halarını da sönmez aşkı olan Madam Lupesko ile yabancı semalar — altında Beçirmektedir.. Sunu da ilâve edeyim ki, Karal'ün Bükrese avdetini temin edenler meya- mında şahsi ve samimi bir dostu olan ve Romünya — Türklerinden — bulunan #Sbri namında bir zabit te vardı.. Hut- *â bir rivayete nazaran, Karol'ü Pran- sadan Romanyaya gölüren tayyrenin pilotluğunu bu zbit yapmıştır. | Karol, zamanı saltanatında, Akde- | Bizde Nahlin yatıyla (2) yaptığı te- mezzühlerde iki defa İstanbula da uğ- zamış, Savarona — yatında Tülâki olmuştu.. Atatürke (2) Bu yat, İngiltere Kralı Sekizin- & Edvard'ı İstanbula getiren yattır. | Bilâhare Karel satın almıştı. Baklalı pilâv Melzeme: Yarım kile bakla, bir bu- Çuk çay fincanı pirinç bir demet de- zeotu, ibr çorba kaşığı yağ, bir derle | xa üstünü öretecek xada: de birakılır. Diğer taraftan baklanın içleri ayıklanır, soğan ince doğranız ve | yağla birlikte ateşte biraz öldürülür. Piriaç süzülerek bu yağa salınır ve bir kaç defa karıştırdıklar sonra / üzerine '#ç cay fncanı menk vu, tuz, biber ilk- ve edilerek kapağı kapanır. Suyunu bemen hemen çekince, ince kıyılmış dersolu ad içine atılıp bir iki defa ka- rıştırılır. ve kapağı kapatılır. Ateşten çekilerek demlenmiye terkedilir. zol'u seven bir kütle vardı. Bunlar, | müş, ve dölâyisiyle Karol'a bir kat | Dünkü milli küme maçları Milli küme maçlarına dün Şeref stadında başlandı. Havanın çok gü zel olması sahaya oldukça kesif bir halk kütlesi toplamıştı. İlk oyunu Fenerle İstanbulspor yaptılar. Yedinci dakikada âni bir akına | geçen Fenerliler on sekizin içinde |Naciye yapılan bariz bir penaltı - dan ilk göllerini atacaklardı. Fakat hakem vermedi. Nihayet on birin- ci dakikada Naciden bir pas alan Küçük Fikret sıkı bir şütle ilk go- ü yaptı. İlk sayıdan sonra Sarı . Siyah - hlar bunu telâfi için canlı oynama. ğa başladılar. Fener kalesi bir hay- Ni tehlikeler atlatırken — otuzuncu | dakikada Mükerremden bir pas a- rinden henüz bir dakika bile geç- meden bu sefor de Mükerrem Ci. hadın tutamadığı topa yetişerek i- kinci İ. Spor gölünü de yaptı. Bir anda mağlüp vaziyeto düşen | Fenerbahçe tehlikeyi anlıyarak hü cuma geçti. Fakat çok güzel oysl. | yan İ. Sporlular kalelerini — canla başla korumağa başladılar. Fakat netice değişmeden ilk devre (2-1) L Sporun galibiyetile sona erdi. İkinci devre başlar başlamaz Fe- ner derhal hücuma geçti. Daha i . kinci dakikada Naci topla beraber kaleye girerken düşürdüler. Ha - kem bunu vermeyince Küçük Fik- ret arkadan vetişerek topu sıkı bir şütle kaleye sok: Vaziyet berabere olunca her iki | takım da çalışmağa başladılar. On dördüncü dakikada — Fener kalesi | büyük tehlikeler atlattı. Biraz son- ra da İ. Sp r da ayni şekilde bir tehi. Oyun seri fa kat hakemin idaresi iyi değil, Fener tazyiki kendini hisset! atlattı hayli fır da galibiyet golünü attı ve maç (3-2) Fenerbahçenin — galibiyı bitti. Galatasaray - Beşiktaş Beşiktaş asker - oyuncularını oynatıyor. G. Saray — ise Ariftı mahrum. Tik dakikalar biraz ağır. Her taraf ta hirbi gel Hüseyinin isabetli — pasla: inzimam edince Beşiktaş hâl yetinin gittikçe artmasına sebep hayordu. Beşiktaş tazyikinin şiddetlendi Bi M üncü d leri atlar leye soktu. Bu gol Galatasarayı harekete tirdi. Hasım kalı ma bi ladılar. Fakat netice almı tesis edemediler, yikten biraz sonra kurtuldu, Tek- rar hücumlara başladı. — Kırkıncı dakikada Şeref Salm ile karşı kar. TÜRK sahillerine kadar varacaklar. Bu- dapeşteye valiler ve kadılar nas- bedecekler, Viyana burçlarını i- hata eyliyecekler, Alp dağlarını geçip şimali İtalya ovasına inerek garbi Romayı da dehşete verecek- Derdir, Kpsva meydan muharebesinin galeri, ortada ve Yülniz kalan Bi- gans İmparatorluğu merkezini de irnenin fethinden son- işgali yakınlaşmış de- '& muzalferiyeti Os- Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 60 TUNA BOYUNDA —— Yazan: M. SAMİ KARAYEL Edirneden sonra sıra Bizansa gelmişti hinde ilk defa olarak ihtiraslara ORDULARI bir surette teşekkülüne ve takar- rür etmesine vesile olmuştu. Sultan Muradın şehadetile ba- basının yerine Şehzade Yıldırım Beyazıt padişahlık - tahtına gak- mişti. Yıldırım, vaktile kardeşi şeh- zade Savcı Beyin mahvma sebep olmuştu. Padişah olur olmaz de kardeşi şehzade Yakub Çelebiyi da saltanat şeriki olmasın diye idam ettirdi. Yıldırım Beyazıt, Osmanlı tari- ni Kosva meydan muharebesinde iki şehit verilmişti. Biri Sukan | Murad, ikincisi Çelediydi. Neyse, tarihin bu safahatını ge- çelim.. Sultan Yıldırım Beyazıd, huşu- neti tab'a malik, her nevi sulahlâk ve efale müstaitti. Zamanında fuhşiyat sarayda başgöstermişti. Fakat bütün bunlara rağmen Yıldırım Beyayzıd. muharip, mü- cahit ve bir müdtbbiri umurdı Yıldırım Beyazıd, şecaat ve celâ- dette ecdadına faikti. Fevkalâde kahraman ve büyük bir kuman- ve dâhiydi. Yıldırım Beyazıd, zamanının si- yasetine de vakıltı. ve siyaset hu- susunda pederine nisbetle — çok farklıydı. Görüş ve sezişleri kes- kindi. Bütün ümerası kendisinden korkardı. Yıldırım, şehit pedeninin — ve katlettirdiği biraderinin cenazele- rini Bursaya gönderirken, Bursa kadısna bir mektup yollamıştı şehzade Yakub | muzafferiyeti dolayisile şenlikler | yapılmasını emrediyordu. Ayni manda da biraderinin idam olun- halktan saklamasını ten- bih eyliyordu. | Yakub Çelebinin idamı, orduca sultesiri mücip olmuştu. Fakat, yıldırımın kahhar şahsı herşeye hâkimdi. İhtiyar Evranoslar, Sadrazam paşa ve kumandanlar Yakub Çe- | edinin katlinden dolayı hayretle- re düşmüşlerdi. Lükin hiç kimsede sual sormak cür'eti yaktu. Kosva muzafferiyeti hakkında mutad veçhile etrafa tebşirname- ler yollandı. Anadolu beylerinden başka Bizans İmparatoru da mu- hataplar arasında idi. Kosva muzalferiyetini yıldır- mmın kazandığı muhakkaktı. Onun delicesine ve cesurane hareketi- | dir ki, Enlisalip ordusunu birbi- rıştırmıştı. Yıldırım, Kosva zaferinden son- ra semerelerini ımakta aci: | Bosna Herseğin gaertine memur etti. Firuz Beyi bir kot'a akıncı ile Vidin bavalisine gönderdi. — Vi- | dini işgal edecek, Bulgaristan ta: rafından Sırbistana imdat gelme- zine mâni olacaktı. Yıldırım da bizzat Sırbiye üze- rine yürüdü. Yolda Üsküp mev- kiinin ehemmiyetini takdir etti. Orasın zaptile kalesini tahkim et- ti ve içerisine kale muhafızları koydu. Müdafaa etmekten kat'lümit et- miş olan esir Sırp Kralı Lâzarın oğlu İstifan bizzat Yıldırıma gelip teslim oldu. Arzı sadakat ve ubu- diyet eyledi. Her sene müntazaman mukar- rer olan vergiyi vermek, her se- feri hümayuna Sırp askerile be- raber bizzat iştirak etmek, hem- şiresi Oliverayı Yıldırıma takdim etmek şartile yakasın: kurtardı. Olivera, hesna, müstesna bir Sırp güzeli idi. Genç ve körpe bür kızdı, Si i lan Kadir güzel bir şütle beraber. | lik sayısını çıkardı. Bu gölün üze | SPOR Bekri Mustafa Yazan: OSMAN CEMAL KAYGILI No: 57 İcabında mangal kadar olan yüreği kızgın bir fırın kesilirdi siz, beş on dakika sonra aralık ka- pıdan dalıp karşınıza gelen kö- mürlüğe saklanımız!, Herif gittikten senra — Mustafa ile Cazım, ayaklarının ucuna ba- sarak evi dışarıdan biraz şavulla- dılar. Sokak tarafındaki odaların çoğu karanlık, yalnız orta kattaki bir odada hafif ışık vardı. İçeriden ses namına, sokağa hiçbir şey sız- miyordu. Esasen bu sokak da ga- yet tenha, bir sokağa benziyordu. Daha ziyade bir viraneler ve boş arsalar sokağına benziyen burada topu topu ve birbirinden çok ara- Tıklı birkaç ev vardı. Cazım, kol ve bazularının kuvveti, sonra yü- n cesareti bakımından Mus- tafadan fazla idi. Fakat o, Musta- fa gibi tanınmamış, sonra çök sa- bırlı ve lüzümundan fazla taham- müllü, metanetli bir adamdı. Fa- kat icabında zaten mangal kadar olan yüreği koskoca bir fırın, hi rıl harıl yanan bir külhan kesilir- di. Bir aralık Mustafa ona sordu: — İşi adamakıllı başarabilecek miyiz dersin?. — İstersen sen ka, benpi göz- le, ben tek başıma içeriye dala- yımt, Mustafa ondan aşağı kalmak is- temedi, — Sen kapıda nübetçi kal da ben gireylm!. Biraz sonra içeriden duydukları öksürükler üzerine ikisi birden içerye süzülüp hemen ev altında- ki simsiyah kömürlüğe gizlendi- ler, Vak'a en ilst katta olacağı için şimdi en alt kattaki kömürlüğe yukarıdan pek birşeyler sızmıyor yalnız aradabir orta kattan tektük meğe başladı. Amma üç orta fena ve şahsi oynuyorlar. Bu yüzden bir Nihayet Naci en son dakikalar. lerini deniyorlar. Bi- raz sonra Beşiktaşın yavaş yavaş açıldığını görüyoruz. Hakkı ve Şe. refin güzel oyunları geride de Çen | ada Hakkıdan Şe- | refe giden bir pası Şeref müdafi- ıktan sonra bir şütle ka. e sik sık hücu. | için lüzümlü anlaşmayı bir türlü İstanbul şampiyonu'bu kısa taz- .—— gıya kaldığı halde topu avuta at. tı. Ve devre de böylece (1-0) Be- şiktaşın galibiyetile bitti. ta| İkinci devre çok durgün bir şe - Je | kilde başladı. Her iki takım da is. teksiz bir şekilde âdeta — veresiye bir halde oraya buraya koşuyor - lazdı. Devre bidayetinde Galata - sarayın kısa hâkimiyeti eanasında kaçan bir iki fırsat oyuna — biraz heyecan verir gibi oldu. Yirminci dakikada birden hü - cuma geçen Beşiktaşlılar Şeretin güzel bir şütile ikinci golü de ka- zandılar. Nihayet otuz altmeı dakikada Sa lâhattinden FEşi z01 bir şütle Beşiktaş kalesi Vaziy a en iki ha - ne gir- (2.1) olunca Galatasa. z canlanır gibi oldu - t biraz sonra Galatasaray kalesine çekilen bir şandeli Saim içeriden kucakladığı halde hakem bunu görmedi. Fakat biraz sonra Sabrinin bariz bir ofsaydden attığı Bgöolü sayarak bunu telâfi etti. Galstasaraylılar bu göle kırk dör düncü dâkikada mükabele ettiler. Ve maç ta (3-2) G. Sarayın mağ - Tübiyetile sona erdi, N . | ge| ak | G. Saray fena oynamış, Beşiktaş ise vasattan yukarıya çıkamamış. tır, mekle Osmanlı devletinin müm- taz bir vilâyeti, yani müstemle- kesi şekline girmiş ve öylece hayli ri Bizans İmpasratorunun — oğlu | Andranikos ile oğlu Yani mahpus idiler. Sultan Muradın taleb üzerine bunların gözlerine mil çekip mü- ebbeden mahpus - birakılacakta. Bunlar hapishaneden Yıldırım Be- yazıda müracaat ettiler. Kendileri riyaseti umura gelecek olsalar pa- dişaha sadikane hizmet etmekten geri kalmıyacaklarımı muswrane beyan ediyorlardı. Bunlar ise Sav- cı Bey ile birlikte isyan etmekle müttehemdiler. Sultan Beyazıd da bundan dolayı muğber almalıydı. Halbuki müracaatları Yıldırım mezdinde makbul görüldü. Bu bir siyasetti. Yıldırım, Türk ordusunun ba- şına geçerek kapılarına ayak tıkırtıları geliyordu. İki ka- fadar kömürlükte on, on beş da- kika kadar beklediklen sonra, merdivenden alt kata doğru bir kadın terliği pıtırtısı uzandı. ve ayni pitirtiyi ev altını kaplıyan hafif bir mum ışığı takip etti, Şimdi kömürlük kapısından d- şarısını gözliyen Mustafa ile Ca- zam genç ve yarı dekolte bir kadı- mın sokak kapısı demirlerini yok- ladiğtmı gördüler. Kadın, kapının çifte kol demi- rini iyice gözden geçirdikten son- ra, soldaki mutfağa daldı, ve ora- dan elinde bir çamaşır leğeni ile çıktı. Tam kömürlüğün önünden geçerken, bir elindeki mumu kü- mürlüğe doğru uzattı, nedense, birkaç saniye kömürlüğün kapısı- izdü ve içeridekilerin tam ma- nasile alıp verdikleri bir sırada yine merdiveni tırmanmıya büş- Tadı, Aradan iki dakika geçmemişti ki alt katı orta kata bağlıyan en iki ayaklı merdivenin başından beklenilen ıslık çalmdı. Mustafa ile Cazım gayet sessiz, sadasız kö- mürlükten fırladılar ve ceplerin- deki küçük muşamba feneri yakıp hemen merdivenlere atıldılar, Or- ta kata çıktıkları zaman kılavuz- Tarı olen keril: — Aman dedi, yavaş, telâşsız, sessiz davranın.. Genç çoktan sıze dığı için, yukarıda herşey bazır, yalnız bekçi, şimdi bizim sokakta sopa vurduğu için onun uzaklaş- masmı bekliyorlar. Ben, burada erta katta bekliyeceği Sonra sofanın bir köşesinde du- ran başka bir herifi göstererek: — Bu da alt katta duracak!, — Yukarıda kimse yok mu?, — Yalnız bir erkek var ki o de- Jikanlıyı - boğazlıyacak, ötekiler hep kadın.; Yukarıda ayak sesleri, telâşlı telâşl fısıldaşmalar başlaymca, iki arkadaş hemen saldırmalarını çekip son hızla yukarıya atıldılar. Manzaro o kadar feci, o kadar kar- kunçtu ki, Mustafa az kalsın, mes tanetini muhafaza edemeyip: — Ya Allah!, Diye âvazı çıktığı kadar hağıra- rak bu gaddarların üzerine atıla- eak ve hepsini de pırasa gibi doğ- rıyacaktı. Fakat Cazımın metaneti buna mâni oldu. İki arkadaş vak'a odasma dal- dıkları zaman şu tüyler ürpertici manzara ile karşılaşmıslardı: İpek entarili ve gayet yakışıklı bir delikanlı yere serilen yüksek- çe bir minderin üzerine arkaüstü yatırılmış. boşta kalan başının ul- tına büyük bir çamaşır leğeni kou- muş, elleri stmsıki bağlanmş, a- yaklarının üzerine ağır bir san- dık konmuş, gencin ve leğenin f:; rafına birçok paçavralar, çuvı parçaları, bakır taslar, su ibrikleri dizilmiş, suratsız ve meymenetsiz bir herif elinde upuzun ve keskin bir bıçakla ortada bekliyor, orta yaşlı bir kadın ile Halepli fetlan ve netameli karı gencin boynunu biraz daha leğenin içine çekmekle meşgul.. CaArkası var) Ve Bibans imparatoruna ve & kâbirine şu emri verdi: — Andranikos tahta çıkacak. Bae bası ibtiyar Yani hal' olunacak. Oğlu Manoel ile beraber Andra- nikosun yerine hapsolunacak. Yıldırımın ' Bizanslılarca malümdü. Padişahin bu teklifi der hal undüğ'Tiyatroda per- de rir gibi iler tah- tı imparatirye lar, tahttaki- ler de hapishaneye indiler. Şu kadar ki Cenevizlilerin yar- üŞ olan ihtiyar Yâni ile Manoel Yıldırım Beyıîı iltlca ettiler. Tekrar İmparatörluük tahtına iade olundukları halde Andranikostan ziyade vergi vereceklerini, her se- ne de has bir bende gibi bizzat gelip arzı ubüdiyet edeceklerini, Osmanlı düşmanlarının - Bizans İmparatorunun düşmanları ad- deyliyeceklerini, bütün kuvvetle- Tile Osmanlı ordusuna iltihak ey--

Bu sayıdan diğer sayfalar: