23 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

23 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B AR “ TAN " m tefrikası : 3i, kdemir Bir Rus Zabiti Alman İstihbarat Şebekesini Kafese Koyup Esirlikten Kurtulabiliyor! Detectif gazetesinin buna da ir koyduğu bir resmi — ve altına yazdığı bir iki sözü buraya alı- yorum. “Harp sırasında casusluk ya- parken yakalanan Albert Nyc Roughton, ölümden yarlıgan- mış ise de alnına casus damga- sı vurulmaktan kurtulamamış - tır. Bu cezayı Alman mahkeme- si vermiştir.,, Okuduğumuz eserlerde ve al- dığımız malümatta Almanların resmen böyle bir ceza verdikle- rine dair bir şey görmedik. “Detectiv,, de fazla bir şey yaz- miyor. e Bir kurban Harp kokusu başladı mı, ca- sus korkusu budunları kaplar. Herkes biribirinden işkillenir, Büyük harp ülkelerinde kendi memüurlarını, zabitlerini, yolun- da giden yolcuları casus diye tutup deliğe tıktıkları çok gö- rülmüştür. İstihbarat tarihinde unutulmaz bir facia kuran bir vak'a vardır ki onu da okumak casusluğun tarihini gözden ge - çirmek istiyenler için yararlı olur. Vak'a çok acıklı ve kurban giden de pek suçsuz olduğu için Miralay Nikolay bile kendi ki- tabma koymaktan vazgeçme - miştir. Bu kurban şuraya res - mini koyduğum Rus Miralayı Miassoiviedof'tur. Bu zabit harpten önce, Rus çarı gibi, s“Alman imparatoru Vilhelât'in dostlarındandı. He- men her- sene av mevsiminde imparatorla ava gider, onun sofrasında — bulunurdu. Harp başlayınca bu dostluk kesilmiş- ti. Fakat, aşağıda göreceğimiz üzere, tüm kesilmemiş, Mirala- yın kurban gitmesine de sebep olmuştur. Miassoiviedof harp başlayın- caya değin Alman hududunda Virballen mmtakası jandarma kumandanı, haçpte de — onuncu Rus istihbarat zabiti idi. Niko- lai'nin teminine göre hiçbir va- kit Alman istihbaratiyle müna- sebete girmemiş, onlara bir tek söz dahi söylememiştir. Aynı mıntakada Alman istihbarat za- biti olan Mülâzim Bauer Meis- ter'le temasta olduğu, Rus or- dularının hareketlerini günü gü- nüne bildirdiği, “Tannenberg muharebesinin — kaybolmasına sebep olmak suçu ile tutulmuş ve,. asılmıştır. Benim gere'; Al- manlardan ve gerek onuncu Rus ordusu zabitlerinden olup şimdi İstanbulda bulunan Ruslardan dinlediğime göre buiş şöyle başlamış ve şöyle bitmiştir: Almanyada bulunan Rus esir zabitlerinden biri bir gün Alman istihbaratına müracaatla diyor ki; “Harbin bu kadar uzaması- na ve bu kadar kanlr olmasına sebep olanların başında Çarın amcası Nikola Nikolayeviç bu- lunuyor. Eğer bunlara nihayet verilmesini istiyorsanız beni bı- | rakınız, tekrar Rusyaya gide- yim, Nikolanın vücudunu kal- dırayım ve Varşova köprüsünü atayım.,, Bırakıyorlar, gidiyor ve bir daha gelmiyor. Fakat ondan sanraki hadiseler gösteriyor ki bu zabit Rusyaya girdikten son- ra Almanyadan ne suretle kur- tulduğunu anlatmış ve iyi bir mevki alabilmek için Miassovi- f'un casusluk ettiğini söyle- miştir. Hakikatte bu zabit Mia- goiviedof'un casusluk ettiğini yalnız harpten evvel Vilhelmin 'ş:ıhsî dostü oıduğun_u işiqnişti. Kolonel Nikolai bu işte bir aşk meselesi, bir. kıskançlık oyunu Bir zabit yavaşça daire müdürü- ne soruyor: — Ölüm gömleği hazır mı? Miassoviedof yabancı bir suç- Tu gibi asılmak istemiyor. Ha- pishanede gözlüğünün camı ile damarlarını kesmeğe çalışıyor. Nöbetçiler brrakmıyorlar. Elle- rini bağlıyorlar. Kolonel kafese konmuş bir kaplan hiddetiyle dar odada dolaşıyor. O biliyor ki birkaç saat sonra artık yaşa- mıyacaktır. Halbuki o şimdiye kadar ne tatlı yaşamış, ne gün- ler görmüştü... Şu anda hâlâ bir Şey umuyor muydu? Fakat ne umabilirdi? O hükmü giymişti. Başkumandanın şerefine kur- ban gidecekti. Saatler geçiyor... Miassoviedof odanın kapısını | yumrukluyor; bir nefer giriyor. Albay Mıassoredov olduğunu söylüyor. Başka yazı- | larda ise bunun ancak bir siyasal oyun olduğunu görüyoruz. Mia- soviedof durup dururken bir apansız tevkif ediliyor. Suçsuz- luğuna ve işin anlaşılaca, © kadar emindir ki kendisini tu- tanlara kuzu gibi teslim oluyor ve sadece: — Bir yanlışlık var! diyor. Sonra, Varşova divanıharbi muhakemeye başlıyor. Bu mu- hakemeyi orada bulunan bir Rus memuru şöyle anlatıyor: Varşova kalesinin soğuk ve karanlık bir odası. Miassoviedof bir ölü benziyle hâkimlerin önünde. Kendisine yükletilen suçun biricik şahidi mülâzim Kulakofski meydanda yok. Çünkü bu muhakeme bir göste- rişten ibaretti. Ölüm kararı ön- ceden verilmişti ve bunu da Gran Dük Nikola Nikolayeviç vermişti. İşin iç yüzü bu başku- mandanın ağır mağlübiyetlerini örtmek, budun önünde bütün sebepleri Miassoviedof'un casus luklarına yükletmekti. Kısa bir konuşmadan sonra hâkimler ayağa kalktılar, Mira- lay sandalyenin önünde, hazır ol vaziyetindedir. Arkasında birkaç jandarma ve bir zabit. Busoğuk ve karanlık odada ölüm kanatlarının dolaştığı du- yuluyor gibi.. Divanıharp reisi, ezberlenmiş bir nutuk söyler gi- bi, bir teviye söylüyor. Yalnız nihayete doğru sesini yükselti- yor: — “Suç her noktadan mey- dana çıkmıştır... Suçlu ordudan kovulacak.. asılmak suretiyle öldürülecek... Hiçbir. müracaat kabul olunmaz!...,, Miassoviedof haykırıyor; — “Ben suçsuzum!,, Hâkimler omuzlarını kaldırı- yorlar. Bu kez kolonel yalvarıyor: “— Müsaade edin, Çara tel- graf çekelim.,, “— Olamaz!,, “— Hiç olmazsa ihtiyar ana- maı son defa göreyim...,, “— Olamaz!,, ; Kolonel kendinden geçiyor. Jandarmalar, düşmesin : q ye, tutuyorlar. Ve bayağı sürükli- yerek odadan çıkarıyorlar. prı- da yalnız bir şey düşünülüyor: Casus! Casusa acımak yokl.. — Bana kâğıt, kalem getiri- niz, diyor. — Müsaade alayım da, peki! Ve kâğıt kalem geliyor. Ko- lonel şu mektubu yazıyor: “Sevgili anacığım, Yeni bir günün tanı ağarıyor. Bu benim son günlerimdir! Gök- te boz bulutlar kat kat olmuş. Dar locamın pencerelerini esen sarsıyor. Lambanm alevi titri- ..ş> diyor. Anacığım, — belki biraz sonra ben artık yokum. Avludan esen uğultuları arasın- da sesler duyuyorum. Bunlar beni asacak olanın ve arkadaşla- rının sesleridir. Anacığım, ölüm ramşamen a eee AA AA MA D suçlu değilim, bana yükletilen suçlar hep düzmedir. “Bırakın anacığımla kucaklaşıp ayrıla- lım,, diye yalvardım. Bırakma- dilar. Beni hep an, ana!... Benim suçum yoktur. Büyük tanrının önünde içim arıktır. Seni son kez öper, seni seve- rim, anacığım.,, Senin kara yazılı oğlun Miassoviedof Mektubu jandarma zabiti Arseniefe verdi. — Anama gönderiniz, dedi. — Mahkemeye — vereceğim, onlar gönderirler. Yazık!... Zavallı ana bu mek- tubu özgez almadı ve bilmedi. Kolonel kirli yatağının içinde oturuyor. Gün hapishanenin av- lusunda yavaş yavaş ağarıyor. Koridorun taşları üzerinde çivi- li, kaba kundura sesleri gümle- yor. Bunlar içeriye girer girmez bahtı kara zabit birdenbire aya- ğa fırlıyor: — “Ben teslim olmam! Beni ancak zorla götürebilirsiniz!,, diye gürlüyor. Kolonel iriyarı, güçlü bir adamdır. İçeri girenlerle boğuş- mağa başlıyor. Fakat onlar ka- labalık ve kolonel bitkindir. Ni- hayet ellerine kelepçe vurulu- yor, uzun koridordan avluya ka- dar sürüklüyorlar. Orada tekrar diretiyor, suçsuz ölümü bir tür- lü içi almıyor. Gene bir didinme başlıyor. Bu sırada öldürücü (cellât) Smirnof bir kedi gibi arkasından atılıyor ve ölüm gömleğini başına geçiriyor. (1) Biraz sonra da ip boğazıma takı- lıyor. Miassoviedof daha epey- ce ayaklariyle bu ölümü tepi- yor. (Arkası var) (1) Ölüm gömleğinin bir de baş- tığı vardır ki öleceğe geçirildiği 2a- man baştan ayağa gövdesini kapla - miş olür; e ÜCRETLİ Devletin iki çeşit memuru var. dır: birisi maaşlı, öteki ücretli İşin içinde olmayanlar bu iki çeşit arasındaki ayrı gayrıyı pek sezemezler ama anlatılır, ortaya dökülürse bunun çok dışnomal (gayrı tabü) bir şey olduğu he- men göze batar, 1 — Maaşlı memur parasını ay başında işlemeden alır. Ucretli memur ay sonunda çalıştıktan sonra alır, ir. Ucretli memur iki aydan fazla hasta yatarsa işinden çıka. rılır. 3 — Maaşlı memur ihtiyarlayın ca tekaüt olur, ikramiye alır. Uc- retli memur bir metelik almadan kapı dışarı olur. 4 — Maaşlı remurların senelik izinleri, yani bir ay dinlenme hak | Anadolu Hisarında oturan halk na- mına aşağıda imzaları olan zevattan şu moktubu aldık. Aynen koyuyo- ruz: irketi Hayriye müdürü Yusuf Ziyanın bazı gazetelerde beyanatını okuduk. Vaktile altın esası üzerine yapılmış olan şirket şartnamesinin kırk sekizinci madde: yatile şimdiki misillerini zikrediyor- lar, Harbt umuminin iptidaşındanberi bu memleket ahalisi altına veda et - miştir. Ancak sarraf camekânlarında tek tük yüzünü görebi'iyor. Eğer al- tın esasını kabul edezek olursak Şir- keti Hayriye, bütçesini de o esas üze Te T a Halbuki mukartlenamesinin altıncı ve yedinci maddeleri mucibince vak tile beş altın lira vermiş olan hisse- daranma faizlerini altın yirmi beş ku ruş değil bugünkü kâğıt para ile yir- mi beş kuruş vermetkedir. Demek Şirketi Hayriye İstanbul ve Boğaziçi ahalisinden altın esası Üüzerine para alacak memurin ve hissedaranına kâ- et para l Şirketin masrafı bahsine bütün levazımatı altın ile değil ister. lin veya frank ile tedarik etmiyor ltin eşasını takibe ne- üyorlar? Ve bir de al- tın para zamanımda yapılmış olan çart namenin 48 inci maddesindeki bilet fiyatından bahis buyuruyorlar da o maddenin zeyli bulunan ve 16 mart 336 tarihinden mukaddem olmasına mebni elyevm abkâmı baki bulunan 19 şubat 336 tarihli Meclisi vükelâ mazbatasına merbut bilet tarifesinden neye bahsetmiyorlar? Husulü ittıda zımnmda mezkür mazbatanın bir su- retini işbu mektubumuza leffen gön- deriyoruz. Bu tarifede bütün Boğaziçi iki mın takaya aytılmıştır - ki elân girket © esası filen değil resmen muhafaza et- mektedir - Köprüden — Arnavutköyü ve Çengelköyüne kadar birinci mın - taka (6 ve 8,5) kuruş ve andan yuka rısını da ikinci mmtaka (10 ve İ2,5) kuruş ve binbaşıya Y ıdar olan zabi - tandan bu Ücretlerin nısfının alınma- sını tesbit etmiştir. Harbı umuminin hitamile memle - lekette hasıl olan pahalılık dolayısile Tstanbulda bulunan şirketler hükü- mete müracaatla evvelce altırı esası üzerine yapılm:ş mukavelenameler'ni tadil ettirdikleri esnada Şirketi Hay- riye de hükümete müracaatlta bu maddei müzeyyileyi istihsala muvaf- fak olmuştu. Filvaki 6 zaman girke- tin hakkı vardı; çünkü cömürün to. nunüu 45 liraya, boya ve demir ve sa- ireyi de o nisbette pahalıya alryordu. Şimdi ise bütün levazımat - fiyatları ve amele ücretleri düştüğü gibi kö- mürün tonilâtosu da (| : il£ yedi) li- raya inmiştir. Bilet ücreti ise bilâkis altı ve on kuruş yerine (11, 13, 17, 20) kuruşa çıkmıştır. Şirketi Hayri - yenin bilet tarifesindek! garabete ba- kımız ki Anadolu Hisarile Kandilliyi (Uluköy)ün mukabili addetmekte ve Ona göre bilet ücreti almaktadır. A - nadolu Hisarının karşısı (Uluköy) de Bil Rumelihisarı ve Kandillinin karşı- Bt işe Bebektir. Bunu en ufak çocuk bile böyle biliyor. Fenanen ve ilmen dahi böyledir. Aksini iddia etmek pek garip olur. Binaenaleyh müsavat esa- sına riayeten Anadolu Hisarına Ru - meli Hisarı ücretinin tatbikini istiyo- ruz, başka bir şey değil. Bir de Yusuf Ziyanın beyanatının BoğazHalkını Anadolu Hisarlılar Şirketi- FHayriyeye Cevap Veriyorlar rFsiniz? —MAAŞLI ları vardır. Ücretli memur dinle- nirse para alamaz. Hep bunlar içindir hi ücreltli memurlar ilk firsatta hattâ biraz para ile maaşlı bir yere geçmiye çalışırlar. Bu yüzden hiç bir üc retli memur yerinde uzunca bir zaman kalamaz ve işini de iİyice kavrayamaz. Bundan başka zihni hep maaşlı bir yere geçmekle do- lu olduğu için kendini işine, oldu Pu gibi, veremez. Bundan kim kâr eder? Kimse. Çünkü bunların bütçeden çı- kan paralarının tutarı birdir. Ma aşlı veya ücretli oluşunun masraf bakımından hiç bir ayrılığı yok- tur. O halde böyle iki çeşit memur kullanma sistemini kaldırmak da ha doğru olmaz mı? Biz böyle düşünüyoruz. Siz ne dersiniz? $u cihetlerini de tashihe lüzum görü- Tüz ki; evvelâ bilet başına beş kuruş | değil, lütfen yüz para tenzil etmişler. dir. Saniyen; (Sosyetemiz Boğazın kazanç mevzuu olmakta çıkan, Ru - meli yakasındaki bu iskelelere imti- yaz mukavelesinin yüklettiği bir kül- fet olarak vapur işlettiklerini) söylü- yor. Demök İstanbul ile irtibatı olmu- pek zavallı bir halde bulu. dölü yakası ahalisi mi bu kül fetleti tazmin edecektir? - Salıpazarı da imtiyaz mukavelenamesinin külfe- ti dahilinde değil midir? Oraya ne için vapur işletmiyorlar? Orada iskele bi- le yoktur. Salisen (Tarife meselesi İ ne için tevhit etmi. ücretle- ri böyle değil midir? Yeni tarifede bi- le mesafeyi kendileri nazarı itibara almamış mıdir? Son söz olarak şunu da arzedelim ki: biz, 9nadolu Hisarı ahalisi, başına üç kuruş or paraya — sandalla bebeğe geçiyoruz » Halbuki şirket bu mesafe için on üç kuruş alır - oradan da altı kuruş on para tramvay ücreti- le, ceman dokuz buçuk kuruşla İstan. bula geliyoruz ve gidiyoruz, Bu mik- tara yüz para tramvay mevki ücreti ilâve edecek olursak 12 kuruş eder. Bu bubran yani parasızlık zamanı- mızda şirketin fuzuli bir surette ke- sesini doldurmağa hiç bir mecburiye timiz yoktur. Tarifeyi bu hadde ten- zil etmezse biz bu bebek tarikinde 18s- rar edeceğiz. Mubhalefeti hava dolayı. sile pek muztar kalmadıkça vapura binmiyeceğiz. Çünkü paramız yok - tur. Muhterem Nafta Bakanı Çetin - dah razı olsun tramvay üc retlerinde pek haklı surette yaptığı tenzilâttan biz bile müstefit oluyoruz. Şirketi Hayriye varidatını tezyit etmek istiyorsa bilet ücretlerini mut- laka tenzil etmelidir. Boğaziçi bu pa- balılık yüzünden büsbütün boş kal . mıştır. Senevi bütçesinden alettahmin kırk sekiz bin lira gibi *ir para feda- kârlık ederek dört yüzü - mütecaviz yermiş olduğu pasoları da kaldırma- hdır, Şehtimizdeki diğer şirketler misil- Yü idarei merkeziye maaşatını da ve diğer masrafları da bir haddi makule indirmelidir. Bizim zavallı keseleri- miz bunları mümkün değil temin ede- mez. Otak Tepe cadesinde tüccardan Mehmet Hulüsi Körfez caddesi Yalı No. 3 M. Ali Anadolu Hisarında mukim C Rı Bugün saat 14 1/2 B Mat nesinden itibaren | SAVAŞ ı Sevimli artist GUSTAV nDerdi SARAY 23-5-935 ——— NDiMiİZE ÇATIYORUZ| . Yapı Ve Yollar Kanunu Bir dostumun Boğaziçi.. c güzel bir yalısı vardı. Bir kaç ay önce yandı, Dostum, «'dığı İ- gorta parasile yalısını yeniden yaptırm: . ist P. Fakat beledi. ; -nin yapı ve yollar 'tanunu bir duvar givı önüne dikilmişti. Üteye oştu, beriye Loştu. Ona baş vur u, Şuada ba, -.. du. | Neticede; y lısızı saptır.mıya- cağını öğrenmekten başka eline bir şey geçmedi. Sigğorta parasının yarısını, i- şini takip yolunda harcamıştı. Geri kalanını da çarçur edince, hamn on parasız, hem de yersiz ve yurdsuz kaldı, Bakınız, niçin?, Sizin de belLi hatırınızdadır: | 1033 yılı 21 haziranında 220? au waralı bir kanun neşredildi, De- | lediye y. <© ve yollar kananu a- | dı verilen b. Lanun, neşi” tari - hinden itibaren 5 y.. içinde bü- Uin belediyelere birer mr'istak - bel şehir haritası yaptırmağı Careder. 5 yıl, zaruret halinde 15 yıla çıkarılabilir. Kanunun ikinci faslı şehir ha ritası tanziminde riayct edile- cek c-asl.1 gösterir. Bu esaslar arasında yolların mevki ve e- bemmiyetleri ile üzerlerinde bulunan binaların kat adetleri ve yükseklikler arasındaki «İz- bet çehir haritası apılmazdan evvel dahi belediyelerce tayin edilebilir. Öteki esas'ar, ancak şehir ha ritazı yapılırken göz önün le tü- tulacak ve haritanın tasdikinden £ sra tatlik olunabil ..ktir. Bu böyle iken İstanbul bele- diyesi, kanumun iza” samesi di- ye bir şey yaparak, iki seneden beri tatbikata geçmiştir. İzah- nameye göre, su _ken_ırl.ırmdı yapılabilecek nottadan itibaren ca metrelil sahada inça * ap- tıralamaz. Yirmi ımetrelik saha- da yapılabilecek inşaat ta ancak 5 metre yüksekliğinde ve tek katlı olabilir. İstanbul belediyesi, böylelik« | le, kanunun on, on beş ,1l sonra sı için verdi ” bir salâhiyet nun hükmünü haiz olmayan bir izahaz—*ye dayanaral: şimd. - den kullanınaktıdır. Kaldı xi, Boğazişinde, bina yapılmasına müszit olabilen yer ler yalnız kıyılardan iL.rettir. Boğaz sahillerinin başlıca kı- sımları denizden itiburen 10 met reden fazla düzlu;ü olmayan yerlerdir. Herkes bilir ki, Boğa- zın bütün güzelli(i kıyıarında toplanır. . Rastgele verilmiş bir emirle, kanunun üstüne çıkarak, iki yıl- dır, İstanbul ve Boğaziçi kıyıla- rında bütün inşaatın durdurul. masına bilmem ne demeli? Salâhattin GÜNGÖR Dr.Hafız Cemal Dahiliye mütehassısı Cumadan başka günlerde saat (2,30 dan 6 ya) kadar İstanbul Divanyolu No. 118. Muayenehane ve ev telefonu: 22308. Yazlık telefonu Kandilli 38, Beylerbeyi 48. 8220 | sinemasında 2 lilm bırden: SA ŞARKISI | FROEHLICH'in cazip tem- sili ve ayrıca: her gösterildiği yerde parlak mu- /| vaffakiyetler kazanmış olan | KUKARACA (Dünyayı dolaşan dans) |HS tümamen renkli ye kısa versiyon güzel bir film |

Bu sayıdan diğer sayfalar: