13 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

13 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 13.8 915 * Dü <B V. IN T9i c Sınır dışında çıkan Türkçe gazeteler Büyük Türk hnehri, bir coş- luk zamanında, yatağından taşarak çevresindeki geniş top- Takları bereketli sulariyle kap- ladıktan sonra, yavaş yavaş çe- kilip tekrar yatağına döndü. Fakat bütün çekildiği yerlerde inden parçalar bırakarak. ,, Zaman zaman, vatanımızın dört tarafındaki memleketler- den gelen ve üzerlerinde ayrı ayrı birçok hükümetlerin pul Ve damgalarını taşıyan türkçe Bazeteler gözümüze ilişir. Kimi- Si çift, kimisi tek yapraklıdır. Kimisi baştan başa yeni harf- lerle çıkar, harflerinin hepsini değiştirmeye gücü — yetmemiş ©lan kimisi de arap harfleriyle Çıkan yazılarının yanında yeni harflere verdiği yeri her gün biraz daha arttırmaya çalışır. Şekilleri, kâğıtları, harfleri ve hatta lehçeleri bile başka baş- kadır ama, hepsinde tek olan, değişmez olan ana yolun birliği âezilir. Candan ulusçu ve dev- Timcidirler. Bilmem hiç - ilgile- nerek bunların sayfalarına göz Bgezdirdiniz. mi? Eğer gezdirdi- Nizse yurd dışında vatan aşkı- nin nasıl daha kuvvetle hisse- dildiğini ve nasıl tek yaşama se- bebi haline geldiğini hissetmiş- sinizdir. Bu kâğıt parçalarında © kadar canlı bir Türk yüreği- Bin çarpıntısı duyulur. Vatan dışımda — kalmış olan Ulusdaşlarımıza hangi büyük Ulustan olduklarını durmaksı- Zi hatırlatmak ve onların ana Yurda ve ana dile karşı saygıtla- ğ")ı her zaman ayakta tutmak 'Sin didinen, çabalıyan bu gaze- Ttler, çoğun, bir veya iki özveri- Tinden ayırdıkları ve - boğazla- L"'dın arttırdıkları paralarla çı- ar. Yolları kayalarla, dikenler- * doludur, her gün bin bir Tmulmadık tehlikenin tehdidi altında çarpışırlar. Ve karşılaştıkları güclükler o adar çok, o kadar yıpratıcıdır. z daha azaldığını içimiz sızlı- Yarak, kalbimiz burkularak gös 'Oruz. A Bu öz vatan çocuklarından bir tanesini geçenlerde tanımak irsatmı bulmuştum. İrakta ya- haftada bir çıkan gazetesiyle Türklük sevgisi dağıtan, elin- den hiçbir kötülük gelmiyecek kadar candan ve iyi kalpli bir Bençti. “Yeni İrak,, gazetesinin Sahibi Cekil Özulus'tan bahsedi- Yorum. ,,, Gazetesinin yazıcılığı kadar, dizicilik, basıcılık ve satrcılığıı Ta tek başıma yapan bu çalış- No. 25 YOSMA! Etem İzzet BENİCE Ve genç kız ilk durgunluğ Su gideren bir silkinişle sesini seltti: eee Doktor bu baş ağrısı beni ldürecek, Hem ilâçlarınızı alır- ken baş ağrılarım azalmadı, ço- ğ.'ıî_lı_ Ayrıca kendimde bir ke- Tiklik, sinirlerimde bir gevşek- ik, duygularımda bir bezginlik Var, Mn_oklor, bir bakışta gözleri Yüleyen genç kızın hırçın hir- ş: anlatışını özenle dinliyor, anlamamazlık içinde kaşları- H, düdaklarını oynata oynata 'Bularını sürdürüyordu: h* Başınız durmadan mı ağ- WYor?, Ü Hemen hemen durmadan Yebilirim. & — Başlayışında ağrı nereden tliyor?. j "l: Ensernin birazıcık yukarı- Ohdan başlıyor, bütün katama 1 bunların sayısının her yıl bir | $yan on binlerce ulusdaşımıza | | ü |oyayılıyor. GÜNDEN GÜNE| — gaa e AAA | Hergün 5 Söz YİRMİ ALTINCI LİSTE 1 — Tesir — Etki Müessir — Etkin, döku - naklı 'Tesir etmek — Etkimek Amil (Müessir) — Etke Örnekler: 1 — Bu ilâcın henüz hiç etkisini gör - medim . 2 — Dokunaklı bir ses din lemek 3 — Etkin bir tedbir bul. mak . 4 — Hayat pahalılığı üze- Tine etkiyen sebeplerden biri de, piyasa düzensizli- ğgidir. $ — Sular ve ormanlar toprak bitelgesi üstünde en büyük etkelerdendir. Kuvvei inbatiye — Bitel- 2— $ ven ge Mesahai sathiye — Yü - zölçe Örnek: Anadolunun yü - 4— zelçösi ne kadar olduğunu | hatırltyor musunuz? 5 — Münevver — Aydın Örnek: Bir devrim an - cak aydın ve ileri kalalar üstün- de tutunabilir. Not: Gazetemize gönderilecek ya- | at zılarda bu kelimelerin osmanlıcaları- nın kullanılmamasını riça ederiz. AAA AAA kan, ülkülü ve özverili çocuğunun bütün gayesi, hafta- lık gazetesini günlük yapmaktı. Şimdi esefle öğreniyorum ki, ©on binlerce Türke, dillerini ve uluslarını unutturmamaya ça- şmaktan başka bir suçu olmı- yan bu gazete, geçen ay İ hükümeti tarafmdan kapatıl- TÜ SAA GRRRERi G duğunu iddia etmeye yeltenen birkaç vatan hainine verdiği çok yerinde, çok haklı ve İrak vatandaşlığına dokunur bir ta- rafı olmıyan iki cevaptır. Bu haksızlığın yakın bir za- manda ortadan kaldırılacağını umarken, çetin yollarında ken- dilerini koruyacak hiçbir daya- nakları olmadan yürüyen bütün bu öz Türk çocuklarına kalple- rimizin sonsuz — sevg ve Türklüğün minnet hislerini bil- dirmeyi bir ödev sayıyorum. Dostluğunu hiş — kimseden esirgemiyen, Aandlarına bağlı, vefalı ve cömert Türk ulusunu, dostlarından, kendi çocuklarına karşı biraz daha dürüstlük bek- lemeyi hakketmemiş midir? Yaşar Nabi NAYIR İlgilenmek — alâkadar — olmak; Çoğun — ekseriya; özevili — leda- kâr; dayanak — istinatgâh. — Ağrı varken bir başka ye- rinizde de sızı filân oluyor mu?, Kendinizde hiçbir değişiklik duüyuyor musunuz?. A Pek kestiremiyorum ama, ağrılar varken sinirliliğimde ço- | galıyor. Doktor bundan sonra ilk gör- güsünde aldığı notlara baktı, uzun uzun düşündü, Yine sorgu- larını sürdürdü: — Eviniz kalabalık mı? larını birer birer açarak, çocük- larını uyandırdı. Okul vakti gel | ğulları okumıya uzak memle - mişti, Birinci odada, ak örtüle- rine sarınan büyük kızının sarı ül başmı okşarken: gul_ l-rınydi yavrum kalk... Sa- yedi buçuk... Genç kız denecek çağdaydı büyük kızı... İkinci ak yüzlü kara ipek saçlı kız, üçüncü kum | eee | ral, gürbüz bir oğlan, dördüncü 'Türk | daha küçücük bir ilk okul öğ - rencisiydi (Öğrenci < talebe)... Hepsi yataklarından fırlamış lar, yarım saat içinde kahvaltı- larını bitirmişlerdi. Ayrı, ayrı, okul yollarına düştüler. Evde kalan anne çocuklarının odala- rak | TENE dolaşarak topladı. Sonra aşağıda oturan kocasının yanı- na i: girdi c » Gntaltncenı eg kafesli minimini yuvala- ra benzetiyorum. Onlar okula: gidince yatakları ve odaları ka- pağı açrk kalmış birer kafese benziyor, dedi. Karı, koca, evlât sevgisinin en uçsuzlarını duyarak yaşayan bir çifttiler. Erkek yuvanm dı- şında zevk aramıyan bir baba, kadın çocukları için canını ve - ren bir anaydı. Onlar ökulların- dan gelince, evin içine dolan ges |lerle, zevklerin en derinlerini duyardı. Dünyada bu kadar ol- | .gun duygulara erişen kadın çok az bulunur. Tam bir kadın, tam ana olandır. Ana olan kadın ko tasıma dost ve yakındır. O ka- din için bir başka erkeği seve- | rek yuvasını bozmak çok uzak- tır, «« Genç kadın, yıllarını yav- rularınm hayatma bağlayatak geçirirken, yaşlı kadın oldu. Çocuklarının hastalıkları, se - vinçleri çacıları onu yaşlı yapan senelerin içine karışmıştı. Bir Genç kiz bu sön sözü söyler. ken birdenbire değişmiş, gözle- ri sulanmış, yanaklarındaki pembelik solmuştu. Ağlar gibi bir sesle: — Ama, doktor, teyzem beni çok iyi büyüttü! Dedi, Doktor bir iptcu arar gibi: — Annenizi, babanızı çok dü- | şünür müsünüz?. Diye sordu: — Arada sırada.. — Hayır. Bir teyzem, bir ben! — Onları - düşündüğünüzde Doktor bu karşılığı şaşırır gi- | baş ağrılarınız çoğaltyor mu?, bi dinledi ve şaşkınlığını da gösterdi: — Anneniz, babanız yok mu?. — Belki biraz artar, Doktor kendi kendine: — Acaba sızcağızın gerdi iç- — Hayır, Annemi hiç bilmi- | li bir üzüntülden mi geliyor?. yorum. Babam da bıldır öldü. “Devlet Şürası,, azasından idi. Diye düşünüyordu. Doktor böyle düşünürken kız Beni teyzem büyüttü. Biraz pa- | da birden karşıdaki bir fotoğra- ramız var, Bu karşılık doktorun şaşması nı gidertmemiş olacak ki, bir kere daha kendi kendisine söy: lendi. — Demek anneniz de, baba- niz da yok! <.— Evet doktor, yak.. fı göstererek sordu: — Doktor oğlunuz mu?. Doktor resme baktı: — Hayır oğlum değil.. yeğe- İTANJIN ÖYKÜSÜ (HİKÂYE| Kuşlar »« Genç kadın odaların kapı- | nim!. Dedi, sözüne ekledi: — Evlenmedim ki oğlum ol- sUnN., - Ev Uçunca gün sarı kızı sevgilisile evlen- di. Ondan sonra kara kızı... Ü- ketlere gittiler.Yuva boş kalmış tı. Yaşlı kadın için her gün ço- cuklarının boş odalarını dolaş - mak, onların yerli yerinde du « ran eşyalarını düzeltmek, en büyük zevk olmuştu. Yuvasının boş kalan yatakları ona hem zevk, hem de sonsuz bir kurum veriyordu. Analık işlerini ba- şaran, çocuklarını iyi yetiştiren bir kadınım kurumunu düyuüyor du. Bir gün akşam üstü kocası işten sevinçli döndü. Elinde sa- rı kızın bir telgrafını sallıyordu. — Geliyoruz.. Bu bir tek yazıcık yaşlı ka- dını çılgma döndürdü. İki gün geçmek bilmedi. Sarı kızını ko cası, ve aralarında bir ışık par- çası gibi duram çocuğile görün. ce gözlerinden sevinç yaşları boşandı. e | «« Sabah büyük anne kapıla- rı birer birer dolaşırken, dört çocuğunu yavrularını, karıları ve kocalarile görünce, bu dört jyanı dolan yuvanın sevinçli ses lerini dinledi. Sonra kocasına: — Kuşlar uçtular, yuva boş kaldı. Ama onlar yavrularile yi ne bize döndüler sevgilim, dedi. Cahit UÇUK Genlik Admerikalılar genliği oturdukları evlerin baylarını yükseltmekte ve içi- ni de iyice döşemekte görüyorlar. Bunlara göre Amerikada 23,765,591 elektrik ütüsü, 6,786,511 toz alan, 2,355,644 çamaşır yıkayan makine varmış. Genlik, duyguyu yükseltmek, Gangeterlerin sayraymı azaltmaktır ya, yalnız o başka öyküdür. Genç kız şaşırmış gibi görü- nerok doktora baktı, baktı: — A.. yazık, Dedi. Doktor: — Evlenmeyişim size sşaşkıri- lık verdi galiba. Her şey biçimi- ne gelince olur. Demek ki şim- gdiyedek bir uyarını bulamamı- | n 1. Diye genç kızın kara, kapka- ra, iri, katmerli, gölgeli gözleri- nin içine baktı. Taze kızın başı önündeydi ve bütün güzelliği, alımlılığı yüzünde bir anıt gibi dürilip canlanıyordu !... Doktor yine hastasının derdi- ne daldı; — Hiçbir sevda filân geçirdi. niz mi?. Taze kız gücengin bir bakış- la başını kaldırdı. Yüzündeki kızartı birden çoğaldı, doktorun kafasında sanki böyle bir şey durgulanacakmı ibi ona ön vermiyen bir ukla: | “meclisi meb'usan” yerine, olsa olsa, ÖZ DIİL SAYFAS$I KILAVUZ iÇiN DERSLER belieai —a yerasamancee yADEĞn Bu dersin başında bazı tenkitlerde bulunmak istiyoruz. Gazetelerin Cumartesi sayılarında | ve Fransız kabinesi bilgetleri arasında sık sik “saylavlar kurumu” deyimine rastlamışamızdır. Bundan bi ne Fransız parlâmentosu için tay” denildiğini de belki görmüşsü- nüzdür. Parlâmento, parlâmentodur. Kuram “mücesese” demektir. Ga- zeteler “Chambre dev deputis” mö- sörünün osmanlıcaya çevrilmesi olan “saylavlar kurulu” diyebilirdi. Hal - buki birine “parlâmento” meclisi âyan için de “sena” demek daka doğru ve kısa oluür. Hele Kamutay sözü ancak “Tür- kiye Büyük Millet Meclisi” katgılığı- dır. Sobranya, İskupç 1a, Durna gibi.. Bu kelime başka hiçbir parlâmento için kullanılamaz. | Gene son günlerde “eser, izer, iz” | karşılıklarınım da biribirine karıştırıl- | diğint — görüyoruz. Eâer — kelimesi “ocuvre” karşılığı öz, türkçedir. İzer kelimesi “tracde” nin, iz de “trace” m karşılığı olacak kılavuza alınmıştır. Aynı gazeteler soru ve sorgü keli- melerini de karıştırmaktadırlar. Sual kelimesini: karşılığı sorudur. Sorgu ise “istievap” demektir. e Şimal — Kuzey Cenub — Güney Şark — Doğu Garb — Batı Bütün yolculı ğumuz sert ve soğuk | bir kuz*y rüzgârı ile geçti. Türkiyenin güneyinde — Akdeniz, kuzeyinde Karadeniz vardır. Tran, Türkiyenin doğusundadır. Biz de batı medeniyetindeyiz. Güney ÂAmerika'sında kargaşa ek- sik olmaz. İsveç kuzey Avrupa'sının en ileri ülkelerindendir. Çihtliğimiz Adana'nın batı - kuze- yindedir. Bu yol Ankara'nın kuzey « batısın- dan geçiyor. Şimdi bu misallere göre terimleri tamamlryalım: Amerikayı Şimali — Kuzey Ame- vikası Amerikayı Cenubi — Güney Amt- rikası Şimali şarki — Kuzey » doğu Şimali garbi — Kuzey - batı. Cenubu Şarki — Güney « doğu Cenubu garbi — Güney - batı, © EFigin olup yadel acısı duymayan ocak sevgisini ne bilir? Saltanat adamları kapaçla geçinir- lerdi. Kapık mal nerede bulunursa sahi- bine geri verilir, İmren ve günll ayrı şeylerdir: Bi ti gönüle şevk verir, öbürü gönül ka- rartır. Çocuklar için süt en iyi besindir. Almanya meselesi, yalnız Avrupa- nın değil, bü'”> dünyanın en girinç işlerleden biridir. Sabahları bakçemde gün doğumu: gülüş kıvrıldı: — Doktor her şeyi sorar, has- ta da hepsine kargşılık verir. Öyle olmaz ise hiçbir hastalığın kökünü araştırıp bulamayız... Genç kız doktorun bu sözleri- ni tezcanlılıkla karşıladı: — Ben de öyle yaptım dok- tor.. Doktor bir saniye düşündü: — Size yeni bir ilâç verece- ğim .Onu bir hafta deneyecek- siniz. Ondan sonra yine gele- ceksiniz.. Dedi, yazı masasma oturdu. Reçetesini yazmağa koyuldu. Genç'ız da oturdü, bakım odasının bir kıyısından dokto- run yazışını tatlı, cana değen bakışlarla güdüyordu!. Bir çift söz Ferit, dalgın, hızlı adımlarla Galatasaray'a doğru gidyordu. Birdenbire kolunun tutuldu - — Hayır hayır. Ne bir savgi, ne bir sevda!, Dedi. Sözüne ekledi: ğunu duydu. Baktı: O sen misin Reftet. — — A canım., Artık gözunun ( BüLMmac | seanrmne Bulmacalarımız öz türkçedir. Şek- limizin boş gözlerine karsılıklarım yer leştiriniz. Yedi gün arka * kaya bul- gmacamızı doğru çözülmüş olarak gön- derenler arasıda kurga çekiyorur. Armağanlar veriyoruz. Bulmacaları- mızı istediğiniz gün çözmeğe başlaya- bilirsiniz elverir ki yedi gün arka ar- kaya çözülmüş olsun. Karşılıkları “le- tanbul (Tan) bulmaca servisine yol- layınız. ) Birinciye: Gümüş saat. İkinciye: Maroken bir cüzdan, Üçüncüye: Bir stil. Dördünclye: (Tan)ın bir senelik iden onuncuya ka“ar: (Tan) ylk abonesi armağan edile. 19338867 s ororl Soldan sağa: 1 —- Sukutu bayal (5). 5). 2 — Çıngırak (3). Lâz kayığı (4) 3 — Dakik (2). İplik (4). 4 Tgu (5)-sAlaturka üt (5) $ — Afrikada (3). 6 — Büyük bir hayvan (3). Bü- yük (3). Eski Türk medenivetini kuranlar (3). 7 — İki şeyin arası (6). 8 — Kauçuk (9). Mesih (3). 9 — Sersem (4). Marilet (5) 10 — Bıçağın kılıfi (3). 11 — Bir vilâyetimiz (6), Yukardan aşağı: 1 — Kıza değil (4). Kötek (6Y 2 — Nota (2). Caka (3), Kırmızı (2). 3 — Mülli (6). Bol dağil (4). & — Fransada bir şehir (3). Eşarp ($). $ — Beygir (2). Büyük (3). İstif- ham (2). 6 — Beygir (2) Komşu bir memle- ket (4). 7 — Tevem (4). Diyar (2). 8 — Salata (5). 9 — Erkek (2). Mahsul (4). 10 —— Parlak (3). Şamt (2). ll — Lâbim (2). Cet (3). Yaydım Nu seyretmek en büyük zevkim oldu. Şileye kadar bütün geçekte yolun onarılmakta olduğunu gördük. Ahmet üç yıl kasınlıktan sonra, bu- tün hapsevinden döndü. Misallerimizdeki yeni kelimeler: Elgin Garib — Refet bu sözleri alayla, güle- rek söyledi. Ve sözüne ekledi: — Ne yapıyorsun kardeşim. O gecedenberi seni görmedim. Hiç aramadın da!. Ferit bu sorguya kesik bit karşılık verdi: — Bilmem ki, belki işlerim.. â Ayak üstü konuşmaları sür- ü: — Yemni bir işe mi girdin?.. — Yoo.. Eskisi gibi! — Anladım. anladım!. Kü. çük bayanın işleri. E.. kişi sev- dalanınca ortalığı böyle duman görür! — Yine mi alay?. — Niçin alay olsun. .gerçek söylüyorum. — Ne yaptın. O geceden son. ra buluştunuz mu?, Refet'in bu sorgusu Ferid'i şaşırttı. Utancından mi, sıkıntı- sından mı, nedense kaşları ça - tıldı, rengi değişti, alnında et- lerin kıvrılışından bir birikinti — Ben böyle şeyleri bilmem, | önünü de görmüyorsun. Benim | oldu: Doktorun dudaklarında bir yatz î j | 3. î ğ , ı ğ (Arkası var) -E a S GA Düi A pa el L 5

Bu sayıdan diğer sayfalar: