17 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

17 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

F————-—— NTT TFT ——CCE | TÜRK TARİHİ VE MEDENİYETI AFRA PIT A KA e ea ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR: Sumerler'de Kullanılmış adlar | Sumer'ler üzerine şimdiye ka- dar bulunnuş en eski belgeler (vesikal...), sözbağları (muka- veleler) ile işler için tutulmuş Yazmalardır. Bunlarda Sumer- lerin binlerce adı yazılıdır. Bu- Tada pel önemli bir o'ga (vak- A), en eskilerinde bile, Sumer- lerin örge (aza) eksikliklerini, biçimsizliklerini, çirkinliklerini, aşağı bir kültür saşayışını anla- tan adları, hiçbir vakit kullan- Mmamış olmalarıdır. Hayvanlar- la ilişikli adlardan çoğu Allah- lara, yalnız böyle ili ad, ur (kö- Pek), amar (yavru, buzağı), ad- larr mecazi olarak (hizmetçi) anlamında, insanlara takılmış- 4 tır. Böyle olmakla beraber, ur ile başlryanların çoğunu, bir Al- lahın,kutlu yerin,kutlu bir şeyin adları izlemiş (takip etmiş) tir. Şimdi söylediklerimden baş- ka, Sumerlerde insanları hay - vanlara bağlıyan hiçbir ad yok- tur. Bu adlarm tetkikinden çrkan ikinci önemli bir sonuç (neti- Ce), Sumer topluluğunun kuv - vetli bir karakter sahibi olduğu- dur, Çünkü gözden geçirdiğim binlerce adlar içinden riyakâr bir anlam verenine rastgelme- dim, Buna karşt Nam - ki li - ni-dug “dostluk, iyidir” . gibi ahlâka uygun adlar pek çoktur. Bir adamın yaptığı işle taşıdı- Ki ad arasında uygunluk bulun- Ması da azdır. Böyle ancak bir- kaç tanesini biliyoruz ki, birisi bir balıkçının adıdır. Bunlardan sonra, Sumerlerde | öllanılmış vadları— cti bitriye kir vekenler, bir şeye nisbet edi- Terek yapılmış adlar, En eski za- Manlarda adların çoğu birinci, Ür ve sin devrindekilerin belki Yarısı, ikinci gruptandırlar. Bi- Tinci gruptaki adlar, ünlü (meş- bur) bir takım dinsel (dini), ta Tihiğ (tarihi), büyü üstüne ya- Zılmış metinlerden alınmış, tam bir fikir veren cümlelerdir. Böy 'ı! adlardan birçoğu, Tammuz, İYanini Allahlar için çağırılan (ilâhilerden alımmışlardır: Niu - İşeş.ra-ki-ag “.Ann-e, kardeşini Bever”. Bu, kardeşi Tammuz için ağlı.can anne Allahın ilâhi- lerinde sık sık vardır. Birinci gruba giren adlar da | verdikleri alamlara göre, baş - ka, başka takımlara ayrılabilir. Bunu da önümüzdeki yazım- a göstereceğiz. İ oeğ"m_ Ömer Budda Hergün 5 Söz 80 UNCU LİSTE 1— İhmal etmek — Savsamak Ihmal — Savsa Örnekler: 1- Hava işi sav- saya gelmez. 2 - İşini savsayan - talisiz- likten bahsetmemeli. 2 — İhtiyat — Saknı İhtiyat etmek — Saknımak Örnekler: 1 - Hayır, o bu işte savsa değil, saknı gös- termiştir. 2 - Kredi işlerinde saknı - yan bankalara kızmamalı- yız, 3 — Kaide — 1 - Kural; 2- Du- Taç Örnekler: 1 - Bu cümle gra- mer kurallarına göre doğfu değildir. 2- Taksim anıtının mer - mer duraçını nasıl - bülü- yorsunuz? 4 — Tarif etmek — Tanımla mak Tarif — Tanım Örnekler: 1 - Bana ekono- minin son tanımını söyler misiniz? 2 - Eğer yerinizi iyi tanım- hıyabilseydiniz. bu kadar arayıp sormazdım. 5— Teşettüt — Ayrılışma a Örnek: Yurt işlerinde fikir ayrılışması en büyük felâ- kettir, Not: Gazetemize gönderilecek ya- zılarda bu kelimelerin osmanlıcaları- nn kullanılmamasını rica ederiz. ETANIIN ÖYKÜSÜ (HİKÂYE) Bozuk »« Delikanlı odasına girince masa saatini yerde buldu. Gi- derken oda havalansın diye ca- mı açık bırakmıştı. Giren esin perdeleri sallamış, uçları saati yere düşürmüştü. Delikanlı yer den alarak koltuğa dayadı. Dur | muş, kendi kendine: — Şimdi ben yarın nasıl uya- nacağım. diye söylendi. Büyük bir ada- mın yazı evinde, küçücük bir ya zıcıydı. Sabahları sekize çeyrek kala kalkar, sekizi bilmem kaç vapurile karşıya geçer. Dokuz - da yazı evinde bulunurdu. Bü- tün bu gidişi yoluna koyan ma- sasının Üstünde çıt, çıt işliyen saatiydi. Şimdi bozuk, belki de yaptırmak gerek. Bir lira... Bir günlük yiyeceğini o- na vermek... Kötü nesne... Gece leri geç vakte kadar okuduğu için, sabahları uyanamıyordu. Şimdi bozuk saatin çıngırağı çal mıyacak ve işe geç kalacak... Lirayı gözden çıkarsa bile saat hemen yapılamıyacaktı. Saati bir daha gözden geçirerek masa nın Üzerine bıraktı. Omuzlarını silkti: —Eh... Ölecek değilim ya, sa at bozuldu diye... söylenerek o- | dasından çıktı. Kapıyr kilitliye- rek, anahtarı cebine attı... Tek, tek kiraya verilen bir evin, bir odasında oturuyordu. Kimsesi de yoktu. Yemeğini her akşam küçük lokınulı.ıdı yerdi, .« Ayışıklı bir. geceydi. Yı il ak - Yurdumuz bir çiçek ülkesidir. Denizlerimizde bahıklar me İcadar | bolsa topraklarımızda da çiçeklerin çeşidi o kadar çoktur. Çiçekleri seviniz. Çiçek yetiştiriniz ! Saat larda dolaştı. Her yalnız insan gibi onun da canı sıkılıyor, eğ- lenecek bir yer arıyordu. Hava- da ürpertili bir serinlik vardı. Bir gazinoya, kahveye gidecek parası da yok... Deniz kıyıların- da gezindi. Suların gümüş yü - zünden kayar gibi giden yelken- Hleri, pırıl pırıl, yanan vapurla- rı seyir etti. Sonra boşalan, ay lr yollardan ağır ağır Odasına girince kolun- ik saatine baktı: « Satıt bir olmuş... Söyliyecek kimse olmadığın - dan kendi kendine söyleniyor - du: — Yarın uyanamıyacağım... Çabucak soyunarak yatağına girdi. Yattığı yerden deniz gö- rünüyordu. Güzel bir yaz gece- si... Havada tatir bir serinlik var. Açık pençeresinden içeri dolan bu hava delikanlıya güzel düşünceler veriyordu. Düşüne düşüne daldı. Uykunun ölçüsüz derinliğine varınca vakitlerin nasıl geçtiğini anlamadı. Bir a- ralık kapısı aralanarak - içeriye genç ve güzel bir kız girdi. De- likanlı şaşırmıştı, Genç kızın e- linde büyük bir saat vardı! — Size bunu getirdim. Bir e- | şi dünyada yoktur, dedi, Ve gel- diği gibi sessizce çıktı. Delikan- lr masanın üstündeki saate dik- rinde minimini birer adam hey- keli vardı. Birinci sayıda elinde güğüm- | küfeli, sepetli, adamlar... Deli - kanlı bu ne biçim saat dive ba- karken sütçü yavaşça: — Sütüm susuzdur!, Diye seslendi.. Ardından ö- bürleri başladılar. Sesler birip - ciden ikinciye, ikinciden üçı&ı— cüye geçerken, derece derece i- niyordu. Tam sekizinciye gelince, elin- deki enginarları sallayan satıcı anırmayı andıran bir sesle ba- ğirdi: — Kuzu başı enginar!. Delikanlı küçücük adamdan, bu büyük ses nasıl çıkıyor diye şaşarak gözlerini açtı... 1 Masa üstünde saat yoktu. Sokakta satıcıların uğultu biçi- mindeki sesleri duman gibi yük | seliyordu. Delikanlı güldü; - — Artık saati yaptırmam. Sa tıcılar beni tam sekizde güzel seslerile uyandırırlar... Cahit Uçuk katle bakıyordu. Her sayının ye | lerile bir si de çilek s& petleri, üçün biraz — Dut, | “kadar hepsi BULMACA Bulmacalarımız öz türkçedir. Şek- limizin boş gözlerine karsılıklarını yer leştiriniz. Yedi gün arka * kaya bul- macamızı doğru çözülmüş olarak gön- derenler arasnıda kurga çekiyoruz Armağanlar veriyoruz. Bulmacaları. mızı İstediğiniz gün çözmeğe başlaya- bilirsiniz civerir ki yedi gün arka at aya çözülmüş olsun. Karşılıkları “Ise tanbul (Tan) bulmaca servisine yol- layınız. e Birinciye: Gümüş srat. Maroken bir cüzdan. Üçüncüye: Bir stil.. Dördüncüye: (Tan)ın bir senelik abonesi, -Beşinciden onuncuya ka-ar: (Tan) m altr aylık abonesi armağan edile- cektir Dınadss6 7289101i SOLDAN SAĞA : 1 — Yuvarlak (8). Kamer (2). 2 — Beygir (2). — Nota (2). Uzak nidası (2). 3 — Bir Vekilimizin — soyadı (4). Kıtmızı (2). 4 — Bir Vilâyetimiz (4). ayı yu- vası (2). $ — Büyük (3), Saçsız (3). .:aw— (8). Beyaz (2). y (2). Rabıt edatı (2). Eki- Tecek yer (5) 8 — lstifham (2). Çok değil (2). #——Erkek keçi-(4), Çingerak (3). 20 — Berf (3). Bir ev hayvanı (4). 1l — Bir meyva (3). Kedi (5). YUKARDAN AŞAĞI : 1— Allah (5). Zer (5). 2 — Hayvanın yediği (2). 3 — Tazyik edilmiş (4). Yama (2). 4— Çok değil (2), Bir meyva (4)- Yama (2). $ — Cerahat (4). Beygir (2). 6— Nota (8). Nota (2). 7 — Meyan (3). Köpek (2).. 8 — Maktu (5). Bir rakam (3). 9 — İstifham (2). Cemi edatı (3). 10 — Cet (3). Dadı (4). ll — Sahildeki ev (4). Bir kümez hayvanı (3), Köpek (2). < Kısa sözler k * Ağzını açmazsan sinek kaç. TNaz, * Dostun en koceman düş - matılığı dostluğu günün birin » de başa kakmasıdır. * Yuvarlanan tâş yosun tut - maz, fakat yosunlu taş ta bir işe yaramaz ! KILAVUZ iÇİN DERSLER oe ÖŞ ü Son öz türkçe yazıların en güzel- lerinden bir dermeç yapılmasını doğ- tü bulmaz mısınız? Bir gazete düzeltiç'lerinin fikir a- damları olmaları lâztmgeldiğini bil. mem niçin bir türlü anlıyamıyoruz. Yeni evim, boğazda, eğik bir yü- zey üstündedir. Uyuk ve uygun kelimeleri arasın. da ayrımı söylermisiniz? “ Bu hareketiniz kanuna değildir.,. * Bu masanın tahtaları - biribirine uyuk değildirler... Bu mektubu yollamak için inal bir kimse bulmalısınız. Devrim, inanlı fikir adamlatı ister. Işın sular, ağaç gölgeleriyle oyna- yarak... Layisizmin en iyi berkite'si, mem- lekette vicdan — özgenliğini saydır- maktır. Sanat için en iyi öden, anlayanlar tarafından değerlenmektir. Bu misallerde gezen kelimeler : Dermeç — Muktetafat Düezitiç — Musahbih Eğik — Mail Yüzey — Satıh Uyuk — Muntabık Inal — Mutemed İnanlı — Mutekit İşin — Muzi Berkite — Müeyyide Öden — Müküfat el Düşün — Mülahaza Nasıl düşün'lerle böyle bir işe gi- rişmiş olduğunuzu bir türlü kestirc. medim. g uygun G Etleç — Mülahham Etleç adamların hastalığa daya- pıkları az olut. ş , İ Sıralaşma — Münavebe Ahmed'le aynı gece işinde sıralaş- ma yapıyoruz. e Alanç — Musadere Alancetmek — Musadere etmek Osmanlı — imparatorluğunun — son zamanlarına kadar alanç — usulü de- vem etti. Medeniğ memleketlerde kimsenin malı alancedilmez. e Dam — Müsakkafat Hükümet dam — vergilerini indir« miştir. e — Müsrif Savurganlığın sonu, el açmaktır. e Alman meselesi hakkındaki görüş- lerinizi öğrenmek istedim. Son alman gezinizdeki görlm'leri. niz hakkında bir konlerans verir mi- siniz?. No. 29 YOSMA! Etem İzzet BENİCE (Arkası var) Sevim, hemen gülen, sevinci- Hi damarlarına yayan bir deği- Şiklikle almmlılığını — tazeledi; Seken, büyüliyen, bağlıyan, tut- Sak eden sesini duyurdu: ' — BSevgilim seninle her yere ğiderim.. Ben seninim. Bundan hiç kuşkulanma!. ». Ve çalgı yeniden başladı. Çiitler dansa kalktılar, Sevim: — Haydi şekerim biz de dans tdelim, sonra da kendi masamı- Ta gideriz... , kadehini kaldırdı, Tu- da kaldırdı, i — Çılgın bir gönenç uğruna... Dediler ve kadehlerini " toküş- — Okay.. — Okayyy!.. Taze, oynak, kana sıcak ge- len, baktığını büyüliyen bir kız oradakilerin bakışlarını üzerine çekiyordu. Fakat, kendisi hiç kimseye bakmıyor, bankoya yaslanmış, çabuk çabuk yazı- yordu, Yazısını bitirince okudu: “Canım Ferit, Bugüne kadar evde kapalı idim. Bir saat için bile sokağa çıkamadım. Sensiz, seni göre- meden yaşamak ölüm. Fakat, her güçlüğe dayanıklık gösteri- yorum, Er geç sana kavuşaca- ğım. Bugün yalnız biribirimizin sevgisini ve adını mırıldayan dudaklarımız ,yarın biribirleri « nin içinde gönül tutkunluğumu- zun içli, kökünü yaşama tadı- nın varlığından alan hızını şa- kıyacaklardır. O günü bekliye- lim. Sana doyumsuz, sonsuz, bol bol sevgi gönderiyorum. Be- ni bir bakış için bile olsa gözle- rinin Önünden yütürme ça - nim.” Nesrin Herkesin gözü üstünde ka- lşn ergen kız yazısını bitirir bi- tinmez zarfladı, posta kutusuna attı. O, gövdesinin bütün gönül bağlayıcı kıvrımlılığını derleyip taşıran siyah mantosunun için- de bir güzellik ecesi gibi bede. nini süzüp posta evinden cıkar- ken arkasıma takılan bakışlar da sanki onunla birlik olmuş yü- rüyorlardı! İşin en doğrusu Safiye'nin Hanife Ablaya son dileklerini yapıp evden çıktığı günün beşincisi idi. Babalık: — Ner: de bu kız?.. Diye barbar bağırıyordu. Ve sözlerine ekliyordu: — Gebertece Çim kahpeyi. O da kurtulacak, ben de... Bu ne saygısızlık böyle?. Aldı yürüdü artık!.. Ne saygı var, ne danışma?. Kime sordu da gitti?, Hanife Abla Safiye'nin dedi- ği gibi yaptı. Gitti, aşağıda so- kak kapısını kendisi çaldı, ken- disi açtı, Safiye'nin bıraktığı para zar- fını getirdi. Sevinç taşan bir sesle: — İşte, kendisi gelememiş ama, bunu yollamış.. Diye zarfr sertliğinden du- rulmıyan babalığa uzattı. Babalık paray: alır almaz bir- den derin bir boşluğa, sonsuz bir uçuruma yuvarlanmış gibi gevşeyiverdi, sesi kesildi, de- minki öfke çizgileri yerine yü- zünde sevinç dalgaları yayıldı. — İyi etmiş, güzel! Diye söylendi. Hanife Kadır hemen söze karıştı: — Gördün ya bayım, kızcağız nerede olsa yine seni düşünü- yor. Bugünkü :aşama evrenin- de bunu yapacak kim kaldı?, - Babalık güldü. Elile işmar et- ti: — Gel beri. Sonra Hanife Ablanın kulağı- na eğil — İşin en doğrusı. mu?.. Ben de bugünkü yaşama tarzlarına bakıyorum da kızın gidişinde bir değişiklik olmasından kor- kuyorum, Hanife Kadın, senin anlıyacağın Safiye bir gün pır deyip te elimden uçtu mu ben ** * ölmüşümdür. Bundan ödüm ko- puyor. Onu gebertirim de yine elimden kaçırmam, O kazana- cak, ben yiyeceğim. Bu, böyle anladın mı?. Dedi ve: — Sözüm sende kalsın... d"Gibi parmağını ağzıma götür- Ü: — Susss!.. Boralı günlerin eşiğinde Şapkasinı düzeltirken Ergen kadın uzun uzun a-. ya 1L — Kaşlarımı, kirpikleri- ni, ün boyasını, dudakla- rının allığını bir kez daha göz- den geçirdi. Sonra, şapkasını giydi, düzeltti, kendi kendişine: — Bitti .. Güzell, Dedikten sonra mantosunu giydi, söylendi: , bugün bir sürü işim var. Bankaya gideceğim.. Tufan'a telefon edeceğim. Işik'i arıyacağım! Kürk mantomu alacağım.. Beşte Tokatlıyan'da ola- cağım... Daha birçok işlerim var!.. Murıltıları bitti. Bir dakika düşündü. Aynada bir defa daha kendisine baktı. Yüzünde gü- zelliğine kıvanan serpme bir tatlılık yayıldı. — Artık çıkabilirim... Dedi. Odada yapayalnızdı. Ve bu, onun iki yıldanb ri herkes- ten gizli tuttuğu odası idi. Bu- Tada zengin bir gardrobu vardı. Başını dinlemek, gözler- ne düşünmek için geldiği od; burasıydı. 4 Odadan çıkarken: — Hah... Eğer çeki almağı unuttumsa boşu boşuna banka- ya gidecektim... Dedi, Çantasını açtı, Aradığı çek içindeydi. — Çantam da beş yüz liraz. var. Bana yeter. Bu iki bin be; yüz lirayı hiç bozmadan bankz- ya bırakırım. baktı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: