23 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 12

23 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

-— : TAN 23 - & - 35 Dünya Gazetelerine Göre Hâdiseler | 200 Metre Derinliğindeki Ma- dende 380 Mahküm isyan Etti! AA KOLLEKTiİF GUVENDE ingiliz Metodu ititâfr şimdiden ölmüş sayı | kü Italya ve Fransa buna zt olabileceklerdir. Fakat farzı muhal Roma ve Parisin buna muvafakat ettikleri kabul olun- sa bile, bu takdirde Versay andlaşma- sındaki merkeze ait kısımların tadili etrafında ciddi müşkülâta uğranacak- tır. Silâhlanmanın — birbirine bağlılığı öyle bir prensiptir ki, hiç anlaşama- mazlığa müsaade edemez. Eğer andlaşmanın askeri ve haval kısmı tekrar tetkik edilmezse, denize ait kısımları ayrı olarak tetkik oluna- maz. Herkes bilir ki Versay andlaşmaaı- nn beşinci faslı ancak, kolektii gü- ven üzerine istinat eden genel bir si- DENİZ HAKİiMiYETi ingiliz Gemilerinin Tonajı Journal de Debats'tan: Londra deniz anlaşmasının teknik neticeleri, zannedildiğinden daha çok ciddidir. Filhakika İngiltere, genel sa vaş csnasında kendisine bu kadar fe- nalık yapan denizaltı gemilerine bir müsamaha tarifesi, kabul etmiştir. Şimdi tatbikatta bu yüzde 35 nişbeti- nin ne neticeler vereceğini tahlil cde- Him: çünkü bu andlaşmanın bir pren- sibi de, diğer devletler bahriyelileri- nin İngiltere tonaj standardına göre tanzim etmektir.Bu “altın bir mikas,ı, | da değildir. ü İngiliz tonajı, hira gibi Büyük Britanyanın ani ihtiyaçla- | rına göre değişebilen bir şeydi Eğer Vaşington ve Londra andlaş- | malarile tesbit edilen rakamları gözö- nüne alacak olursak ton hesabile şu miz için gayri kâfidir, Şimdi 600.000 miktarında olan tonajımızın içinde bagün barp kıymetini tamamen kay beden 200.000 ton gemi vardır. Geri- ye kalan gemilerin ancak 250.000 ton Samuel Hoare Soir'dan: Yeniden teşkil edilen ve Parlâmen- tonun huzuruna çıkacak olan İngilir Kabinesi büyük bir vazife karşısında- dır. Filhakika dahili politika bakımım dan, bu senenin nihayetinde yapıla - cak olan seçimi hazırlayacaktır. Fa- kat vazifesi bilhassa dış siyasa bakı - mından çok naziktir. Çünkü İngiliz hükümeti — İngilterenin prestiji nok- tasından üzerine aldığı bazı vazifele- Ti iyi bir şurette neticelendirmek mec buriyetindedir. Bunun için Ingiltere- nin eğer siyasasında değilse bile ta - kip ettiği metotlarda bazı değişiklik- ler olacaktır. Bundan hiç şuphe ct - memelidir. Mac Donald'ın yerine Bal dwin'in, Sir Jhon Simon'un yerine Samue) Hoare'in geçmesi, ve Edenin kabinede portföysüz bakan olarak kal ması ve uluslar kurumu nezdinde Av- rupayı alâkadar eden meseleleri ta - kibe memur olması, en esaslı değişik- liklerdir. Hulâsa olarak söylenebilir ki, İngilterenin dış siyasası bu Üç a - damın söyliyecekleri söze bağlıdır. İngilterenin harici siyasasının sa - Tih ve kati olması lâzımdır. Çünkü hiç İzam etmeden söyliyebiliriz ki Av- rupanın barış ve nizamı ona bağlıdır. Bu noktai nazardan onu şimdilik sa- Tih üyoruz. Londra Versay and- laşmasına, Stresa kararlarımna ve Ce- mevre siyasasına bağlı olduğunu teyit ediyor. İngilterenin barışı kurmasın. dan kimse şüphe etmediği gibi bun - dardan da şüphe olunamaz. Fakat İn- gilir metodunda insanın biraz aklırı karıştıran noktalar yardır. İngiltere KENekHT Bir güven sistemi istiyor. Fn salihiyettar ağızlar bunu tekrar et - mekten çekinmiyor. Malümdüur ki bu kollektif. güven Bistemi, ancak, teşekklil etmiş barışın kadrosu dahilinde, silâh tahdidatmmın genel bit sürette tanzimi ile elde edi- lir. Bundan şu netice çıkar ki, silâh- danma ve güven seneleri birbirlerin - den ayrılamaz. Onun için ikisinin de birden halledilmesi gerektir. Fakat Ingiltere buna bakmadan, 'Almanya ile kendisini doğrudan doğ- Tuya alâkadar eden iki mesele etra- fında görüşüyor: deniz meselesi ve hava meselesi, ,, Birinci mesele üzerinde Ingilizlerle Almarlar anlaşmışlardır. Buna naza- Tan Almanların deniz kuvvetlerini In- güterenin yüzde 35 ine müsavi ola - caktır. Fakat bu miktar Fransa ve I- talya için şayanı kabul değildir. Y: mrz İngilizler, bu anlaşmayı diğer alâ- kadar devletlerin taşvibine ve Versay andlaşmasının yeniden — gözden geçi- rilmesine bağlı tutmuşlardır. İşte İn. Biliz metodunu anlamak için güçlük gekilen nokta budur. Filhakika İngiliz - Alman - prensip No. 62 Edgar WALLACE sahnede görünmeğe başlamış - tır. Daha evvelce de hususi po - Tis hafiyeliği yapmağa başladı - ğt doğrudur. Gazetelere verdiği ilânlarla muvaffakiyetlerini an- lattyordu. Gerçi kendisine iş veren yok- tu. O da hakikatte iş arıyor de- gildi. Ancak kafasında hazırla- dığı büyük plânm tatbikıma geçmek için fırsat bekliyordu. İlk cinayetini yaptıktan sonra, gazetelere ilân vererek, katili bulabileceğini bildirdi. Tabii onun için katili bulmak güç bir şey değildi. Çünkü katilin eline tabancayı veren kendisi idi. Ne- tekim katili buldu ve o zaman- Yâhları tahdit usulü sayesinde kaldı- rrlabilir. Eğer Almanya böyle bir gü- ven sistemine girmezse, bu yolda hiç bir terakki eseri görülemez. İşte bunun içindir ki Londrada ya- BALDVIN pılan bütün prensip anlaşmalarına rağmen İngiliz metodu yeni bir çıkma za girecektir. Roland de Marts Eden'in Paris seya- hatı ve Fransa Edenin Parise yaptığı göreli tef- sir eden Temps gazetesi diyor ki: “Debiz işlerine düzen verilmesi- min, İngüterenin güvendiği için şeyden daha gerekli olduğunu pek iyi anlıyoruz. Lâkin İngiliz dostla- rımız da anlamalıdırlar ki, Alman- yanın kara silühlarıntı da düzen altına girmesi Fransa için de bütün Avrupa ulusları için de aynı dere- cede önemlidir. Stresa ve Cenevrenin elbirliği si- yasası ile esasen uydurulması güç olan şimdiki Ingiliz diplomasi me- totlarının, bizden ziyade sahnı tiyat) ve üsnomal (fevkalâde) ö- zenle harekete sevkedecek mahi « den gibi, Avrupanın durumunu çok iyi bilen bir adam için kabil değil- dir.. Aynı tonda Fikir yürüten Entran- sijan da diyor ki: “Eğer İngiltere, iddia ettiği gibi, Frogmz - Ingiliz elbirliği siyasası- nın devamını gerçekten arzu edi- yorsa, Eden bugünhü bütün arsıu- Tusal meselelerde Ingüterenin bize yardımını adamakta güçlük çekmi- yecektir. Bu elbirliği iyice anlaşıl- malıdır. Londra - Paris ile bekle- mekte haklı olduğumuz izahatı bi- z€ vermek mesuliyeti Edene düşer. ze vermek mesuliyeti Edene dü- ber.» NL AAA AAA bundan sonra Kızıl Çemberin tehdidine uğrıyanlar, hep ken- disine müracaatı tercih edecek- lerdi. Yale bu suretle kendisinin tehdit ettiği adamlarla doğru- dan doğruya münasebete girmiş oluyor ve onları parayı vermek daha muvafık - olacağına iknaa çalışıyor, vermezlrese adamla- rımdn biri vasıtasiyle adamcağı- zı öldürtüyordu. Froyant parayı verdiği için öldürülmiyecekti. Fakat çok ha- sis olduğundan, kaybettiği para- ları tekrar ele geçirmek için biz- zat takkikata girişti. En küçük tahminlerden başlıyarak, bu işin Yale'in elinden çıktığını ve bu adamın da sabık Lightman ol- duğunu anladı. Öldürüldüğü ge- ce, büyük keşfini söylemek için bizi evine çağrıdı. Belki Yale tarafından kötü bir akıbete uğ- rıyabilir mülâhazasiyle, evinin bütün elektriklerini yakmıştı. Silâhtan hiç hoşlanmadığı hal- de, eline iki dolu tabanca hazır- Onun da istediği bu idi. Artık [ Nevyork 19 — Bugün bütün N: york, 200 metreden fazla derinliğin- de bir maden kuyusunda cereyan € - den bir facıayı heyecanla takip etmek tedir. Filhakika Amerikalılar, hapishane- lerde çıkan karışıklıklara alışkındır. - lar. Fakat bugün çıkan karışıklık, hep sinden baskındır. Çünkü İsyan eden adamların ne kadar büyük bir ümitsiz liğe kapıldıklarını ve ne müthiş bir karar verdiklerini göstermektedir. Tşte hâdiseler: Kansas devleti dahilindeki Lonsing hapishanesi, — mahkümlar âleminde, şiddeti ve dehşetile meşhurdur. Bu, orada disiplinin fazla olmasından do- Tayı değil, belki mahkümların en ağır gerait dahilinde maden ında çalıştırılmalarındandır. Hergün ekip ekip maden kuyuları- na iner ve orada çalışırlar.Bittâbi top rak altında çalışan amelelerin mazhar oldukları şeylerden hiç birinden isti- fade etmezler. Ne alkol kullanabilir « ler ve hattâ bu kadar çalışmağa rağ - men bolca lrrlar. Bunun için onların bu ümlitsizliği başka bir yerlerde aramamak lân gdır. Ayrıca müebbet kürek mahküm- ları kendilerine bakan doktorlarından her | da memnun değildirler. Söyledikleri- ne Bakılırsa hâsta bir arkadasları dök- tor “iyidir,, dediği için zindana tıkıl- mış ve orada zatürreeden ölmüştür. Bu şikâyetleri doğru mudur, değil mi dir? Bunu kati surette kestirmek güç tür. Amerikadaki alâkadar makamlar- da bu mesele etrafında yaptıkları tah- kikata dair sıkı bir ketümiyet muha- faza etmektedirler. Yalnız şu muhak- kaktır ki kürek mahkümları, cikârı u- mümiyeyi kendi sefaletleri üzerine çekmek için isyana karar vermişler ve biç bir tarafa bir sızıntı çıkarma- mışlardır. Dün sabah saat beşte, mutat oldu- ğu üzere 380 mahküm, maden kuyu- Suna inmişler ve birdenbire 11 muha- fızın üstüne hücum ederek silâhlarını almışlardır. Bundan sonra derhal kablolara ko- guşmuşlar, ve asansörleri idare eden telleri kesmek istemişlerdir. Fakat tam bu esnada imdat işaretini alan ha pishane müdürü derhal lâzımgelen tedbirleri ittihaz etmiş ve dişlerine ka dar müsellâh, gözyaşı döktüren bom- balarla mücehhez gardiyanlar, büyük zıthlı bir asansörle maden kuyusuna indirilmişlerdir. Mahkümlar kendilerini — yuhalarla karşılamış, fakat buna rağmen gardi- yanların yalnız birile konuşmayı ka- bul etmişlerdir. Resmi raporları okudunuzsa hatırlarsınız ki, Froyant evvelâ emniyet umum müdürüne tele- fon etmek için, bizlerden kendi- sini bir müddet yalnız bırakma- maizı rica etmişti. Odasından evvelâ ben çıktım. Yale bu fırsattan hemen istifade etmek için Friyant'a bir iki şey söylermek behanesiyle, ev sahibi- ne yaklaştı ve hançeri vücuduna sapladı. Yale'in sağ elini cebin- de tuttuğunu görmüştüm. Bu el_ınde uzun bir eldiven vardı, ye ninin içinde de hançer.. Bıınv:lül sordu: - eldiven ne i; e du ki? Gakl Fi — Cinayetini ır yapmaz koluna kan - fı Pa y' için.. Ben arkamı çevirdiğim ande Ya- le eldiveni hemen koluna gecir- miş bulunuyordu. Froyant he- men öldü. Yale süratle kolun- daki eldiveni — çıkardı ve bir müdet daha ölü adamla sanki konuşuyormuş gibi bir vaziyet aldı. Ben işin iç yüzünü seziyor- dum. Fakat ortada delilim yok- Diğer taraftan müdüriyet, böy bir müzakerenin yapılamıyacağını ve şikâyetleri dinlemiyeceğini büdirmiş ve konuşmalar durmuştur. Bunun ü- zerine mahkümlar tekrar gürültüye başlamışlar, ve kuyudaki arabaları ta gıyan katırların yiyecekleri samanlara ateş vermişlerdir. Nihayet bu duman ların kendilerini boğacağını ca ateşi kendi kendilerine si lerdir. Müdüriyet kendilerinin üzerine yi- ne bir çok adam sevketmek istemişse de bunların her teşebbüsü neticesiz kalmış ve nihayet mahkümların zabtı rapt altına almamıyacağı anlaşılmış- tır. Yeni gelenler, takdirde silâh kullanacaklarını bildir- mişler, bunun üzerine mahkümlar, e- ğer silâh atılacak olursa, ellerinde bu- Turfan on bir gardiyanı derhal öldüre- ceklerini söylemişlerdir. Bu tehdit karşısında aç bırakarak teslim almak çaresine baş vurülmüştür. — Fakat âsiler bunu evvelce tahmin ettikleri için içerde kendilerini bir kaç hafta besleyebile- | cek gıda bulundurmağı da unutma - mışlardı. Fakat mukavemet ümit edildiği ka dar uzun sürmemiştir. Bu sabâh saat 9 da mahkümlar ev- vwelce yakaladıkları gördiyanlardan i- kisini dışarr çıkarmışlar ve şu şartlar yapıldığı takdirde teslim olacaklarını Büdirmişlerdir. 1 — Yemekler ıslah edilecektir. 2 — Hapishanenin müdürü değişe- cektir. 3-— Asilere karşı hiç bir mukabelei bilmisil yapılmıyacaktır. Fakat direktör bunlara telefonla şu cevabı vermiştir: — Çorbanız hazırdır. Çılem ve için! Yoksa hava deliklerini kapatır, hepi- nizi boğarım. Buna karşı mahkümların cevabı gu olmuştur : — Ölüme kadar mücadele edeceğiz ve gardiyanlarda —.rimle beraber öle- cektir. Bunun üzerine müdür derhal hava deliklerini kapatmış ve mahkümlar havasızlıktan yarı zehirlenmiş bir hal de bağırmağa başlamışlardır. Nihayet, gaz maskelerile mücehhez gardiyanlar kuyuya inmişler ve kısa bir mücadeleden sonra hepsini alarak dışarı çıkarmışlardır. Mahkümlar 40 saat madende kal - mışlardır. Madenin tekrar işleyebilir bir hale gelmesi için asgari Üç hafta Tâzımdır. Çünkü mahkümlar içerde gök tahribat yapmışlardır. daki mahzende bulunmasını em- retmişti. Kızın eline de bir han- çerle bir eldiven vermişti. Bu su retle bütün şüphleri Thalia'nın üzerine çevirmek istiyordu. Lâ- kin Thalia şüphelenerek bahçe- de kâalmıştı. Hadiselerin evveliyatı var. Si- ze ilkönce James Beardmore'un nasıl öldürüldüğünü söylemcli idim, Bu zata Kızıl Çember bir tehdit mektubu göndermişti. Bizim de bundan habefimiz var- dı. James arsa alım satımı yapı- yor, iyi kötü her cins insanlarla münasebette bulnuuyordu. Marle'ın ziyaretini beklediği bir gündü. Mazisi pek karışık olan bu adamı daha o vakte ka- dar hiç görmmüş değildi. Bunu oğluna söylemişti, fakat hayatı- nı muhafazaya memur ettiği Ya le'e bir şey söylememişti. Marl köşke gelince, eski suc ortağı ve hapishane arkadaşı Lightmanı tanıdı, Uzun zamandanberi göz- den kaybettiği bu adamı ölmüş zannediyordu. Çünkü Yale taraçanın merdi- mukayeseli istatistikleri elde ederiz. | tedlim olunmadığı | gimizden 200.000 ton eksik bir mik tar verilmektedir. Bu bizim emniyeti- Ingiltere Almanya Saffı Barp gemileri 525.000 - 183.700 Ta isi — 135000 — 47.250 Krw 52.080 Kruvazör (b) 67.270 Destroyet 52.500 Tahtelbahir $2.700 — 18445 Yekün — 1.203.700 421.. (Bittâbi tahtelbahir kategori: yüzde 45 € yükgeltmek imkân vardır) | Eğer bu nazari rakkamlar yerine Ingilterenin hakiki tonajını ele ala - Hit | cak olursak, bunun 1.203.000 rakka- iefiltinhare | mr yerine 1.250.000 olduğumu görü - Tüz. Şurasına dikkat etmek lâzımdır ki, bu tonajda 500,000 tonluk eski gemi- ler dahildir ve İngiliz amiralliği, Al- manlar: kısmen geçmek için anlaşma- ya tazı olmuşlardır. İngiltere 1927 danberi, Nelson ve Rodney'den başka hiç bir safft harp gemisi yapmamış - tır. Eğer, bü rakkamlar, Fransız rak - kamları ile mukayese edilirse gu neti- celer elde dilir: Almanyaya bizim Cenevredeki iste- | schland'la Almanya bize faiktir ton sistemdir. Demek Alman tehlike- Si açıktır. Barizdir. Saffı harp gemilerini nazar; itiha- ra alırsak, Almanya Fransanıri Va - şingtonda istediğinden çok fazla ve- rildiğini görürüz: yani 175.000 ton yerine 183.750 ton. Halbuki, bu ka- tegori üzerinde 40.000 tonluk Dout- ve şimdi de 22.000 tonluk gemiler yap « tırmaktadır. Anlaşmanın en hassas tarafı budur. Bizim yeğânt faikiyetimiz deniz: tı gemilerinde olacaktı. Fakat Sir mucel Hoare'in mektubu insanı endişe- ye sürükleyen manevralarla doludur. Hattâ, bizim denizaltı silâhlarımızı ortadan kaldırmak ve yahut, hepsini toptan azaltmak için vaziyetlerden is tifade edilmesi bile düşünülmektedir. Şimdi ne olacak? İngiliz dostları « mız, denizaltı gemilerine karşı yap - tıkları taarruzdan maada, birde kendi standard filolarma nazaran bizim to- |najımızın ne olacağını soracaklardır. Laval - Pietri notası bu suale şimdi « den cevap vermiştir. Bizim vazilemiz Şimal denizinde Versay andlaşması - nan tek taraflı yırtılmasına karşı, em- niyetimizi muhafaza etmek olacaktır. Almanların silâhlanması karşısın - da evvelâ istediğimiz 600 bin ton kâ- H değildir. Onun için, andlaşmaların bize verdikleri garantiyi tenkis et « mekten dolayı bizi muatap tutmama» kıdır, Bilbasta saffı harp gemileri içi: Vaşirngton andlaşmasının kabul ettiği 175.000 ton miktarı, ciddi surette faz lalaştırmalıdır. Almanyada — yapılörör gibi stratejik mâdunluğumuzu telâfi etmek için yedi sene üzerine ayrılmış bir program tatbik edilmelidir. Büu miktarın münakaşası yapıldığı zaman İngilir dostluğunun derecesini ölçmüş olacağız. — Müjdemi isterim. İşte çocuğunuz. Hem de oğlan! — Eyvah! Şimdi ona ne iş bulmalı? ağacının yanında oturüyordu. Marl onu görünce bir an heye- can ve korku geçirdi. Sonra Londraya gidiyormuş gibi yapa- rak geri döndü. Maksadı tekrar geri gelerek Yale kendisini öl- dürmeden evvel onu öldürmekti. Fakat o kadar csaretli adam ol- madığı için köşkün civarında geceyi beklemeğe karar verdi. Yale'e bir kâğıt yazdı: “Beni rahat bırakırsan, ben de seni rahat bırakırım,, diyordu. Bu kelimelerden bazılaramı mon'un ocağında yakılmış olan bu kâğıdın yanmamış kısımid- rında buldum. Her ihtimale karsı Yale aldığı bu kâğıdı, köşk sahibinin çalışma odasının ocajğında yakmıya lüzum gör- müstü. Artık o dakikadan itibaren Marl mahvolmuş bir adamdı. Yale marzisini bilen bir adamın hayatta kalmasına razı olamz- dı. Marl de, Kızıl Çemberin adamlarından Barbazon aleyhi- ne küçük bir şantaja girişmişti. Barbazon Marl'ın — öldürülü- (Ric et Rac) karar vermişti. Zaten bunun için de evvelden bütün hazırlı- ğını yapmıştı. Bütün şüpheler tabiatiyle kendi üzerinde top- landığı için Beardmore ailesine ait eski metruk eve sığındı. Bu evi aradılar. Fakat bangerin saklandığı tavan arasını aramak işini Yale üzerine aldı. O zaman başvekil sordu: — Benim için, hâlâ karanlık kalan bir nokta var. Nasıl olu- yor da Yale kendi hususi yazı- hanesinde kloroformla uyutula- rak bağlanmış bulunuyor. Parr cevap verdi: — Bu da Yale'in mahirane bir manevrası idi. Froyant'ın parasını bir zarfa koyup, kendi apartımanının adresini yazdık - tan sonra binanmn avlusunda bu- lunan posta kutusuna attıktan sonra kendi kendini bağladı ve kendi kendine kloroform verdi. Hatırlarsınız ki postacr bu mü- rettep taarruzdan birkaç dakikâa sonra posta kutusunu boşalt- mıştı. Ben Thalia'yı hadisederi dan itibaren şöhret kazandı. | lamıştı, tu. Yale kızıma o gün evin altın- | venlerinden biraz — ilerdeki gül | şünden bir gün sonra kaçmıya (Arkası var) e y b l ğ LA i eli güü diziinin .. AĞN S DÜ ddd Dü gaa el ahi

Bu sayıdan diğer sayfalar: