23 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2

23 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SÜRÜ ADAMI Bir adam vardır ki, hiç bir dü şüncesinde, hiç bir hareketinde “kendi kendisi,, olamaz. Ne dü- şünse, ne yapsa, ne söylese ken dini değil, mensup olduğu s0s - yeteyi, ırkı, muhiti ve dışardan aldığı telkinleri dile getirir. Kendiliğinden hiç bir şey bul - mamıştır. Baska birinin siste - minden aldığı fikirleri ve akide leri o sistemin sahibinden daha soltaca müdafaa eder, ma, iğreti kir hareket mihrakı - dır. Bilmez ki, asıl kendi kendi- si, kendi içi, sonsuz imkânların, keşfedilmediği için körleşen ve tıkanan çistidatların tükenmez hazinesidir. Örneğini kendinde değil, hep dışarda aradığı için muayyen bir fikre, bir akideye, değiştiği o, sakallı feylezofundan yahut iktisatçı şeyhinden | bellediği biç değişmeyen bir kaç ayet i de kalmaya mahküm, ilerlediğ ni sanarak yerinde sayacaktır. İçinde hep sürü insiyakları | teptiği için, şahsiyetten mah - | Tum, insana en uzak insandır bu. Bir #erttir, #akat şahıs değildir, çünkü onu teşhis için kendisine bakmaya hiç lüzum kalmaksı - zın, çömezi olduğu ideolojinin, içinde uyuştuğu telkin âlemini il ipnotize eden sakalını adını öğrenmek Bu sürü adamlarınm yüz bin tanesi bir tek şahsa muadil de - Zildir. Nüfusunu gerçekten artır mak isteyen bir memleket, bun ların sayısı azaltmakla işe baş lamalı ve fertlerden değil, şahıs lardan mürekkep bir sosyete kur manm yoluna bakmalıdır. Peyami SAFA Otobüslerin Muayenesi bitti Şehrimizde işliyen otobüs ve | otomobillerin yıllık fenni mua « | yeneleri bitmiştir. Muayeneler sonunda bir kaç otobüsün işle - me ruhsatiyesi geri alınmıştır. Bir kısım otobüslerin çok eski olduğu, zaman zaman ahşap kı sımlarınn değiştirildiği, boyan - dığı anlaşılmıştır. Piyasaya ye- niden makine . çıkmamaktadır. aylık, yeni yaz mevsimi do- İayısile, otobüs yolcuları arta - cağından, otobüslere fazla yol - cu alınmamasına bilhassa dikkat edilmesini kazalara tamim et - | miştir, —— Recep Peker geldi Cumuriyet Halk Partisi genel sek- reteri Recep Peker dün sabahı Anka. radan şehrimize gelmis, istasyonda C. H. Partisi vilâyet idare heyeti ü - yeleri tarafından karşılanmıştır. Parti genel sekreterlik bürosu da bugünlerde şehrimize gelecektir. Bi. ro, bir müddet burada çalacaktır İradesi | de böyle dışardan gelme, yanaş | z AN SEHİRDE OLUP BİTENLER Dün açılan Ada çiçek sergisine giren bahçe sahipleri — Sergide Atatürk büstü — Sergiden umumi bir görünüş Yeni hâkimler Kanunu ve gençler Yeni hâkimler kanunu, İstanbul ve Ankara hukuk fakültelerinden çıkar gençleri endişeye düşürmüştür. Yeni kanunun bir çök kayıtları vardır. Genç hukukçuların iddiasma göre, şimdiden sonra, adliye mesleğine ge- gecek hukukçu sayısı çok azalacak - tr. Kendilerile görüştüğümüz genç hukukçular diyorlar ki: — Yeni hâkimler “kanununa göre, | fakülteleden çıktıktan sonra iki sene | İ stajyerlik devri vardır. Fakülteden mezun olunca, hemen stajyer olunmu | yor. Bunun için bir imtihan geçirmek İ lâzımdır. Fakülteden çıkınca hemen | adliyede bir iş alamazsınız. Daha ye- ni imtihan verdiniz, bir imtihan daha acaksınız. Bu stajyerlik hakkı ka sanmak içindir. İki yel stajyerlikten tekrar handa mu- hükim olamazar - hanlar bununla bitmiyor. Ma nihayet 3500 kuruşa kadar yük seliyor. Daha yüksek derecedeki ma- aşlara geçmek için kıdem kâfi gelmi- yor. Tekrar imtihan vermek lâzımdır. Mütemadiyen imtihanlar, bizi ürkü - tüyor. Bir çok arkadaşlarımız, Mali yeye, Dahiliyeye, bankalara geçmiş- lerdir. Hattâ staja başlamış, epeyce zaman hizmet etmiş bir çok arkadaş- larımız da stajlarını bırakarak, diğer vekiletlere geçerek memuriyet almış- lardır. Halbuki daha bir iki yel evvel böyle değildi. Fakülteyi bitirdikten bir ay sonra hâkim, middelumemi | olarak tayin edilen arkadaşlarımız | pek çoktur... | —u— Tatil meselesi Hâlâ halledilmedi Yeni hafta tatili kanunu mucibince, bütün fabrikalarla işçi çalıştıran mü- esseselerin cumartesi günleri öğleden sonra kapalı bulunmaları icap etmek- tedir. Bu karara uyarak cwmartesi günü yarım iş yapan işçilerin tam yevmi- ye almaları meselesi henjiz halledile- | Bu yüzden ortaya çıkan ka | tişık vaziyetler de sürüp gitmekte - dir. Bazı fabrikalar ne amele: ne de müessesenin zarar görmemesi için ye- ni bir formül bulmuşlar, günde 9 sa- atlik mesaiyi 9,5 saate çıkarmışlardır. Her gün yarım saat fazla çalışma kar- 1 olarak ta işçilere cumartesi yev- n erini tam vermektedirler. Fakat | bu formül, henüz bir kaç fabrikada | tatbik edilmektedir. Cumartesi gün- leri, saat 13 e kadar çalıştırılan işçi: | lere, başta inhisar idaresi fabrikaları | ile Darphane ve Damga matbaası ol ğu halde bütlün müesseselerde yal- sarım yevmiye verilmektedir. enliz anlaşılamıyan bir va i günü saat 13 e kadar ça- hafta tatilinden İsti fade etmesine imkân verildiği kadar, paraca zararına meydan bırakılmama | # da gereklidir. Saat 13 te paydos € dilme kararı, işçilerin öğleden sonra da çalışmış gibi tam yevmiye almala- tını temine matuf olmak şeklinde izah olunabilir. Bu noktanın tavzihi için bugünlerde alâkadarlara tebligat ya- pılması beklenmektedir. Tereddütlü vaziyetler doğuran bu mesele yüzünden, bir çok müessese - lerde, tam yevmiye isteği âmelelerin işlerinden çıkarıldıkları gö rülmüştür. Bunlardan birisi de dün matbaamr. za müracaat edenAdostro Türk tütün deposu işçilerinden Besimdir. Bu $ir- ketten daha bir kaç kişinin aynı se « beple çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Yevmiye işi henüz kati bir sonuca bağlanmadığma göre, müesseselerin bu şekilde kareket etmeleri doğru ol- mamak lâzımdır. Hükümetin de bu İşle alâkalanması, İ bu yüzden çıkarslan işçileri yerlerine döndürmesi ve vaziyeti bir an evvel tavzihetmesi gerektir. —— Sergi açıldı, çiçek Bayramı bugün İstanbul vilâyeti taratından Büyü- kadada tertip edilen çiçek sergisi dün saat 17 de açılmıştır. Açılış resminde Adalar kaymakamı Reşat, vilâyet zi- raat direktörü Teh uriyet Hâlk partisi ileri gelenleri, ziraat o- dası azaları ve bir çok çiçek meraklı- ları ve halk bulunmuştur. Sergi bugün Adalar çiçek bayramı müddetince açık bulundurulacak ve akşam kapanacaktır. Sergiye 15 » 20 kadar firma iştirak etmiştir. Sergi u- mami balla kiii memek herhan çiçekler itibarile dir, Bunlar arası, mühendisi Lâti Arifin çiçekleri ve bilhassa mozayıkları, bodur çamları, kaktinsleri çok beğenilmiştir. Yine bunlar arasında Heybeliada plâjı ve Mandalita ve çiçek (o bahçesi sahibi Mehmet Sadığın yetiştirdiği Giayer gok beğenilmiştir. Ziraat odası azası İ yerinde de Mehmet Sadığın bahçesini görerek takdir etmiştir. Mecidiye köylü Hasanın karanfil. leri beğenilmiştir. Büyükadada dok - tor Kenan tarafından yetiştirilen or. tanca çok beğenilmistir. Bunlara jüri heyetinin takdirine göre muhtelif mü- kâfatlar verilecektir. Çiçek bayramı bugün Adaları güzelleştirme cemiyeti ta- rafından yapılacağını yazdığımız çi- çek bayramı bugün saat 18 de Bülyü- kadada yapılacaktır. Bayram için ay- rlan saha otellerin ilerisinden bi yarak iskeleye kadardır. Bay büyük hazırlıklar yapılmıştır. Bi arabalar bin bir çeşit çiçeklerim sü lenmiş olduğu halde geçeceklerdir. Ayrıca bir çiçek muharebesi yapıla" çak ve kazananlara mükâfatlar veri- İecektir. | Macar Elçisi Ankaradan geldi İ İtimatnamesini Cumur Başkanına | takdim etmiş olan Macar sefiri Zlo- tan de Mariassy İstanbula gelmiştir. Yeni Macar sefiri Türkiyenin yaban- cısı değildir. Bundan yirmi sene ev- vel de bir defa Türkiyede siyasi bir vazife ile bulunmuştur. Mari dün vâki olan bir diyevinde Türkiye- de bulunduğundan dolayı çok mem nun olduğunu söyliyerek demiştir ki — Bu memnuniyetim üç sebepten i- leri geliyor.Biricinsi evvelden tanımış olduğum bu memlekete beni elân bağ layan bâzı rabıtaların mevcut olması- dır. Memleket halkının seciyelerini bi liyor ve tabil güzelliklerini takdir e- diyorum. İkincisi, Türkiye ve Macaristan: birbirine bağlayan samimi dostluk ra- bıtalarının bulunması ve 3 üncösü de iki millet arasında ırk yakmlığı bulun masıdır, Bu muhtelif sebepler dolayısile ben kendimi sadece dost bir memlekette değil, bir kardeş memlekette addedi- yorum. Macaristanda Türkiyeye ve Türklere karşı hep bu düşünce hâkim olmuştur. Türk milleti hakkında Macaristan. da samimi bir muhabbet beslenmekte olduğunu söylemekle aşla mübaliğa etmiş olmuyorum. Bu şerait altında iki memleket mü- masehatr bittabi samimidir. Ekonomi münasebetimiz de gelişmek üzeredir. Mevcut ve takas esasına dayanan te- cim anlaşması da yakında her iki ta- rafı memnun edecek bir şekilde yeni- leştirilecektir.., Sefir bundan sonra Macaristanm upa hükümetlerinin başlıca siya» #sl endişesi barışın muhafazası ve pek leştirilmesidir. Macaristanın da bu - gün ayn: endişelerden mjilhem oldu- ğunu ve güttüğü siyasada hep bu Amacı takip ettiğini size temin ede- bilirim. Muallimler izin alacaklar Kültür Bakanlığı muallimle- rin temmuz başma kadar vazife eri başından ayrılmamalarını tamim etmiştir. İmtihanlar bit- tikten sonra dahi muallimler, mıntakalardan bir yere ayrılmı- Yacaktır. Yazm Anadoludan İs- tanbula gelmek isteyen muallim ler mıntakalarındaki maarif mü dürlüğüne müracaat ederek, İs- tanbula nereye gideceklerini, hanşi adreste oturacaklarını bil direceklerdir. Bir temmuzdan evvel ancak, sihhi mazereti olan muallimler İstanbula gelebile - ceklerdir. KUÇUK * Müddeti biten Türk - Yunan an- laşmasının iki ay daha uzatıldığı dün telgrafla alâkadarlari bildirilmiştir. * Şark demiryolları kumpan, Floryaya tiren ücreti ini yeniden cuzlatmağa karar vermiştir. Duydu - Rumuza göre evvelce yapılan yüzde 30 tenzilât bu sefer yürde 50 ye çıka- rılacaktır. Bu busnsta bir tenzilâtk ta rife hazırlanmaktadır. * Şark "demiryolları, Yarımboğaza tenezzüh trenleri tertip etmeği dü - şünmektedir. Bu tasavvur katileşirse, her pazar günü mevsim wcuz tenezzüh katarları işletilecektir. * izmirden gelen gümrük mubafa- xa genel komutanı general Seyfi, şeh- rimizde tetkiklerine devam etmekte - dir. * Sütçüler cemiyet tarafından geti- rilen sütçülük hakkındaki film dün Saray sinemasında bütün sütçülere gösterilmiştir. * Emniyet ikinc! direki F iü“ ün münhal olan valiliklerden birine tayini kuvvetle söylenmektedir. * Istanbul Emniyet ikinci direktör- lüğüne, ikinci şube direktör vekilliğin de bulunan İsmail Rasihin tayini ya- pılmıştır. Yeni ikinci direktör, ay ba- şında yeni vazifesine başlacaktır. * Florya plâjmın modernleştirilme- si için yapılan tesisat ilerlemiştir. Yol lar yapılmaktadır. Elektrik tesisatı büyültülmüştür. Boyama işlerine de başlanmıştır. Dün ilbay vekili Flor - yn giderek yapılan işleri görmüş - tür. HABERLER * Çocuk Esirgeme karumu annler birliği, yarın (pazartesi) saat on dört te kurumun vilâyet merkezinde yıl heyeti seçecektir, * Çocuk Esirgeme kurumu Kasım: paşa nahiye kolu bugün Boğaziçi ve Adalara bir vapur gezintisi yapacak- lardır. * Finans Bakanlığı başmemurların- dan olup tahsil müfettişliğine terfi e- den Şeref, İstanbula gelmiştir. Şeref, Kadıköy maliye tahsil şubelerini tei- tİşe başlamıştır. * Cocuk Esirgeme kurumu Fatil kaza kolu başkanı doktor Salim Ah- met, Çocuk Esirgeme kurumunun lâiyet idare heyeti umumi kâtipli; intihap edildiğinden kaza kolu baş- | kanlığından istifa etmiştir. # Fatih kaza kolu başkanlığına Cu - muriyet Halk Partisi nahiye başkanı Naci seçilmiştir. * Birinci genel mülettişliğe tayin edilmiş olan sabık Külütr bakanı A- bidin Özmen dün sabahki trenle Elâ. zize gitmiştir. * Universite profesörlerinin se ot- gunluk imtihanlarında bulunmaları kararlaşmıştı. Bunun için bir prog- ram hazırlanmış ve bu programa göre profesörler dünden itibaren mektep- lere dağıtılmışlardır. * Bayazıt vilâyet adının (Ağrı)ya letince | 23. 6 » sema BUDA BENDEN KİBRİT İNHİSARININ ŞAKASI Dün bir paket cigara aldım, bir kutu da kibrit. İnsan cigarayı niçin alır? İç- mek için ! Kibriti niçin alır? Cigarayı yâkmak için ! Cigaramı içmek için yakayım, dedim; yakmak için kibriti ça- kayım, dedim, Çaktım bir kib- rit. Şöyle bir “pıfi” dedi, ateş İ almadı, söndü. Olur a, dedim, doğru çakmadık. Bir kibrit da- ha çaktım kutuya. Yine “pıfi” yine ateşlenmedi. Hak oyunu üçtür, dedim, üçüncü kibriti çaktım. Yine “pıf” ateş yok. İster inanın, ister inanma- yın, inatçılığım tuttu, bir kutu kibriti tükettim, bazısı yanar gibi oldu, yanmadı, fakat hiç biri o canım, o boyası güzel, O canlı ateşi tutuşturamadı. Anlaşılan kutu ıslakmış, dis ye düşündüm. Ağzımda yanma- mış cigaram, gittim bir kutu daha aldım. Alırken de : — Kuru tarafından olsun! dedim. Tütüncü yüzüme baktı: — Bayım, tuz mu alıyorsun, kibrit mi ? dedi. Güldü. Ben de güldüm ve yeni kutudan koca- man başlı bir kibrit çıkardım, büyük bir özen, yüce bir önem- le çaldım kutuya “pıf!” yan- madı. Yanmıyor. Yanmıyorlar. Hani ucuna barut doldurup cigara içirirler, barut birden bire “pot!” diye ateş a- İınca, ürker insan. Şaka derler buna, İşte, Kibrit Oİnhisarıda bu çeşitten, yalnız bunun tersi soyundan, şaka ediyor bizimle galiba ? Kibrit değerini 10 para indir- diği vakıt şaka etti sandıydım. Meğerse o şaka değilmiş te, şa: kaya hazırlıkmış.. Yalnız eski bir söz vardır: “Lâtife lâtif ol- mak gerek” derler. Kibrit inhisarmın bu yanmis yan kibritler İâtifesi satışı ço- katana hita Manlir ikin Mine dâeE değil. Orhan SELİM e m Doktorların ihtisas imtihanı Sihhat ve içtimai muavenet Bakanlığı tarafından ihtisas im tihanları için doktorlara verilen müddet 31 temmuzda nihayet bulacaktır. Sihhat Bakanlı; seçilmiş ve ayrılmış olan jüri he yetleri çalışmaktadırlar. Şimdi- ye kadar bir çök doktorlara bu jüri heyetleri tarafından yapılan imtihanlar neticesinde ihtisas vesikaları verilmiştir. e ma ve Karaköse kazası adının da (Do Bayazrdı)na çevrildiği tamimen bildi- rilmiştir. * Ankarada kurulan güzel sanatlar müdürlüğünce bütün sanat mekteple- rinin müfredat programları ve tali « matnamelerinin tetkiki kararlaşmış « tır. Önümüzdeki ders yılmdan itiba- ren gerek müfredat programların ve gerekse talimatnamede esaslı deği- şiklikler yapılacaktır. No. 62 Erik Çiçekleri Mahmud YESARI Muammer, Kadriyeye 8. “A ile bakıyordu: — Pakize hanımefendi, ben- deniz, daima hürmetkârlarınız- danımdır. Beynimin tam merkezine kız- gın bir şiş saplanıvermişti. — Pakize hanımefendi. Kadriyenin asıl ismi, Pakize miydi? Yoksa, Pakize de, onun takma isimlerinden biri miydi? Göz ucuyla Kadriyeye bakı- yordum. Onun yüzü, birden pembeleşti ve benim kendisine baktığımın farkına varınca, büs- bütün kızardı. Demek ki onun ismi Pakizey- di. Ona, Kadriye demeğe o ka- dar alışmıştım ki, Pakizeyi ya- dırgıyacaktım. Kadriyenin kaşları çatıldı ve hafifçe dudaklarını ısırdı. müştumi: l — İşte böyle, arkadaş! | Sinirli bir silkinişle elimi omu | Zundan attı, dudakları arasın- | dan ıslık çalar gibi: — Ahlâksız! dedi. Genç aktör, sahnede rolünü ı“yautmuş gibi donuk donük du- ruyordu. Sahnede senelerce oynamı renkten renge boyanmış, kılık - tan kılığa girmiş ve yırtılmış bir aktörün, bu kadının karşısında Iması, doğrusu, şaşılacak bir Kadriyenin şen ve şakacı ol « duğu kadar sırası, zamanı gelin ce aksi, ters, nobran olduğunu biliyordum. Onun şenliğine, şa- Eş ına aldanıp da şakayı ve ni yi sınırından aşıranlar, hiç ummadıkları bir karşılık görür, apışır kalırlardı. İhtimal bu genç aktör de, sah neden kazandığı yırtıklıktan ce saret alarak, şakayı ve nükteyi biraz ileri götürmüş ve bir zil - gıt vemis olmalıydı. Muammer, utangaç utangaç — Beyefendi, bendenizi, çok iyi ve çok eski tanırlar, hanıme- fendi, iye, gözlerini kısmış, — Evet, hemen hatırlayışın - dan belli... Ben, susuyordum. Kadriye, genç aktöre sordu: — Siz, komşu köşkte mi otu ruyorsunuz? Muammer, başını salladı; — Yazlık geldik. Köşkün alt katı tuttuk, — Çok iyi. Demek komşuluk edeceğiz. , Genç aktörün, zeki gözlerinde garip, anlaşılmaz bir sevinç par İamıştız lığa geldiniz? istediğini anlamıştım. Fakat Elimi, onun omuzuna koy-! gülümsiyordu: titreyişle omuzlarını oynattı; .. — Ne güzel, ne hoş tesadüf, hanmefendi. Galiba, siz de yaz- Soruşundan, Kadriyeden ziya de benim vaziyetimi öğrenmek Kadriyenin bakışlarını beğene - miyordum; o, hiç de sevinmişe benzemiyordu, ne mânaya gel - diğini pek iyi sezemediğim bir — Yazları ara sıra gelir. Genç aktör, duraklamıştı: — Demek, köşk kendinizin... Kadriye, ehemmiyet vermi - yen bir tavırla boynunu çarpıttı: — Evet... Benimdir » Muammer, bana bakıyordu: — Beyefendi, sizde mi misa- fir? Kadriye, ayni tavırla cevap verdi ; — Evet... Bende misafir. Genç aktör, bana soruyordu; — Çok kalmak niyetinde mi siniz? Kadriye, kahkaha ile gülme- ğe başlamıştı: — Yesariye böyle şey sor - mak!.. Aman ne tuhaf... Eski - den ve yakından tanıdığınızı söy er Muammer Bey. Ben se, onu, hiç tanıma; id- dia edeceğim! Mi , Muammer, şaşırmıştı, gözleri ni açarak bakıyordu: — Neden hanımefendi? Kadriye, elile omuzuma ha - fif hafif vuruyordu; — Bunun, “neden,, i yok.Ken- di de bilmez. Aklıma esmiye gör sün, alır başını, gidiverir. Ne - reye? Artık o, baht işi, tesadü- fe bağlı bir şey... , Muammere, beni gösteriyor - du: — Bakın, cevap veriyor mu? Sinsi sinsi nasıl gülüyor? İnsan ların karakterlerini. tavırların - dan, hallerinden, hareketlerin - den öyle iyi anlaşılıyor ki.. Mu - ayyen bir maksatla dahi sokağa çıkacak olsa, sokak kapısından çıktı mı, mutlaka bir sağına, bir de soluna bakar. Sokağa çıkın- ca hava değişmiştir, sağa mı git sin, sola mı? Eni küçük, en ehem miyetsiz bir bahane, onu, evvel ce kurduğu niyetten caydırabi- lir. Yahut dalmış, unutmuştur. | O zaman, sağa gideceği yerde, sola gidiverir. Halbuki bir iş adamı, katiyen böyle değildir. Onlar, nereye gideceklerse, a - yakları, kendiliğinden ö istika - mete yürür. Bu,'bir kusurdan 2i yade bir yaradılış hatası... Kadriye, bunları, beni anlat- mak, hattâ biraz da alay etmek için mi söylüyordu Yoksa, bu - radan, birdenbire sivışmak için bir açık kapı mı hazırlayordu?. Onun duruşundan, bakışların dan, ben, ikinci ihtimali daha kuvvetli buluyordum. Beni ba - hane ederek buradan kaçacak - tı. Komşulardan bir teki ile ol « sun, ahbap değildi ve tanışmâ- mak için elinden geldiği kadar araya engeller koyuyordu. Şim di, birdenbire bir ahbap çıkıver- mesi, onun keyfini kaçırmıştı. Ah, bu kadmdaki hüriyete, serbestiye bağlılık! Komşulu » gün, ahbaplığın bile, kendi hü - riyetine zincir vurmasına taham mül edemiyordu. Bunda, ne dereceye kadar hak İr idi, bilmiyorum. Yalnız bil - diğim şu idi. Komşu köşklerde oturanlar, Kadriye ile tanışmak, onunla ahbap olmak için, ara durak vermeden fırsatlar, baha neler icat ediyorlardı. Fakat Kadriye, zekâsile, hiç yanılma - yan duyuş, seziş kuvvetile; bun larm hepsini, suya düşürtüyor - ! du. Ve onun sayesinde idi ki, ra bat, sakin, sessiz yasayorduk. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: