9 Temmuz 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

9 Temmuz 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İkisi Birden Kuburlarını Çekerek Ateş Ettiler... Genç, Hemen Nizarmnmettin NAZİF Yüzükoyun Yere Kapandı... Yeni başlıyanlar için : 77 Daha sonra el mora geçtiği takdir- de kendi elinize geçmek için kâğıt tutacak ikinci bir kâğıdınız. yoksa, ük koz Hövesini hasma veriniz. Bu 6 tekrar kendi elinize Evvelki gece Kasımpaşa sırt- | larında garip bir vaka olmuş - tur, Duyduğumuza göre hâdise şudur: Pazar akşamı sırtlarda devri- yen bir karaltı görmüş, durdur- mak istemiştir. Mehmedin emir lerine rağmen durmayan meç - hul adam, bu sırada bir kenara sinmiş, polisin kendisine yak- laşmasını beklemiştir. Mehmet, ye gezen polis memuru Meh - met, bir aralık karanlıkta ilerli- | g — POLIS Bir Eli Kamalı Bir Eli Tabancalı Serseri da oturan demirci Yako, Fenera bahçede Esadın deniz banyosu- na girmiş ve kenarda yıkanmıya başlamıştır. Yüzmeyi az bildiği halde biraz kıyıdan açılan Ya - ko, fırtınada dalgaların arasına karışmış ve boğulmuştur. 2 — Kınalıadadan bir sandal- la Burgaza giden Kalinikos ve Ahilya adında iki genç, dönüşte fırtınaya tutulmuşlardır. Kına- liya yaklaşırken sandal hirden- bire alabora olmuş, devrilmiş ve Şimdi anladım... Demek saklan- mak için suya dalmıştın. Benst seni, at sırtından fırlattı da, acemi süvar? koşmuş, meçhul adamın elinde | bir kama görünce, güçlükle bu | silâhı adamın elinden almıştır. | iki arkadaş denize dökülmüştür. O sırada civardan geçen Akay vapurlarından biri, kazaya uğ - bataklığa saplandın sanmıştım. — Canım açsan a gözlerini.. Şimdi atlılar gem kasmışlardı. Sık sazlar arasında bir kafesten bakilryor- gibi görülüyorlardı. Üzengileri- ne basarak eyerlerinde yükseliyorlar ve bir taraflarına eğilerek sazlığı kaş bakışı tarryorlardı Aralarında kırk elli adım kadar bir mesafe kalmıştı. Islak adam gözleri- ni açınca kara yamçılı kulağına fısla- — Korkuyor musun? Yüzünde acı bir gülümseme dolaş- tı yeşil gözlünün... Ve yine solur gi- bi — Hayır... - dedi - hayrı ama, ©- lerine düşmek istemiyorum. — Öyle ise gir yine eski yerine... — Durtma... Suya gir! Suya dal! Görmesinler seni.. — Ya sen? — Ben bilirim yapacağımı. Ve kara yamçılı, kollarını yamçı #ının içine sokarak atjılara doğru yü- rüğü. Bu kolların uçlarındaki eller, iki kuburun kabzalarına tutkallanmış gibi yapışmışlardı. Dimdik yürüyordu. — Yeşil güzlü onun belkemiği çeliktenmiş gibi hiç sallanmadan uzaklaşan endamına ,bir iki saniye kadar, baka kaldı. Sonra eğildi: dizlerini yere değdirdi ve emekliye emekliye aksi tarafa doğru gitti; küçük bir çukura yaklaştı. Bu- rada kabzaları savatlı gümüş levha - larla kaplanmış iki kubur duruyordu. Çukur, sudan çıkarıldığı yerin on adım ötesinde idi. Anlaşılıyordu ki, girerken ihtiyatlı hareket etmiş- . Fitiller ve barut ıslanmasın diye kuburlarını buraya bırakmıştı. Kabza- larına sarılır sarılmâz doğruldu. Kara yamçılı, kekiz öt adım daha atınca atlılarla burun buruna gelmiş- ti. Uç kişi idiler. biri doru tonlu hayvanlara binmişler- di. Doru atın sdivarisi onu arkadaşla- rından evvel gördü. Bu, çatık kaşlı, sarkık bıyıklı ve seyrek sivri sakallı kırk beşlik bir adarmdı: Bir domuz gi- bi bomurdandı: — Nah.., Biri burada. Ve atını gence dağru sürdü: — Arkadayın nerede? Genç cevap vermedi. Hatta onları görmemiş gibi, kendisine seslenildiği- ni duymamış gibi yürümesine devam etti. Bu tavrı seyrek sakallıyı köpürt- müştü. Sesini bir perde daha yükwel- | terek: — Bize pahaturluk mu taslıyacak- sın sümsük, - diye haykırdı - tutsak kılıklı herif! Teslim ol Delikanlı ona yan gözle baktı ve "Haydi oradan!” gibilerden kafasını salladı. Herif buna bir kat daba alm- mıştı. Ağza alınmaz bir külür savur- du. Pakat bu küfür gırtlağından çı- kan en sön seslerle söylenmiş oldı Patlıyan bir kuburun sesi geldi ve sor hece dudaklarından henüz çıkmıştı iki elile boynunu tuttu, hiçbir şey di- | İlâsi kara yağar, | ** | run sesi daha duyuldu. yemeden sol tarafıma yıkıldı. Bu hal bayvanını De | TU at Birdenkire t Ve kişniyerek, çifte — atarak, şahlanarak, $01 ayağı üzengiye takılr kalan süva in kafasını yerden yere çarparak uzaklaştı Arkadaşları da, kara yamçılı da ne olduğunu —anlıyamamışlardı. Şaşkın gaşkın bakıştılar. Maamafih bu şaş- kenlıkları urun sürmedi. Ikisi birden homurdanarak kuburlarını çektiler ve birden ateş ettiler. Genç hemen ken- dini sağa attı ve yüzükoyun yere kâ- pandı. Hedeisiz kalan kurşunlar döct karış solunda ve iki adım gerisinde toprağa saplandılar. Artık sıra ona gelmişti. Sağ elinde- ki kuburun tetiğins dokundu. Meç- hul süvarilerden biri: — Yandım idiye bağırdı. Ve o anda patlıyan bir başka kubu- Ooo... bu kuburu kullanan epey us- ta bir ele benziyordu. Kurşun, üçün- di süvarinin tam can alacak bir ye- rine saplanımış olacaktı ki, herif bağı» ramadı bile... Kara yamçılı derhal doğrulmuştu. Hayretle etralma bakmdı. Emindi ikinci süvariyi kendisi devirmişti. Fa- kat doru atlı ile bu üçüncü düşmanı kahreden kimdi? Onlara bir daha bakmadı. Baksay- k bir sevinçle çamtarlü 'sudan çıkardığı genci bıraktığı yere koştü. Koştu ama, topraktaki slaklıktar başka bir şey bulamadı: Yeşil gözlünün yerinde yeller esix yordu. — Heey! delikanlı! Delikanlır! Heey Pahatur! Neredesin arka- daş? Sazları araştırdı. Hiçbir cevap alamadı. — Uçtu mu bu? diye düşündü. Sonra bu düşüncesini tahaf bulmuş- tu galiba ki, gülümsedi. — Peki ama.. Nereye genç? Biraz daha yürüyünce, demin kav- ŞA yapılan tarafın aksine doğru gi - den ve her ıslaklığı #elaşan Byak izleri gördü. — Kaçmış olacak... - diye mırıldan- © - Tahaf şey.. benden mi çekindi? Benden mi ürktü?.. Niçin ürksün ben- den? Peki ama bu Üüç adamın ikisini deviren kim? Kuburları ateşliyet ber halde o olacak. Görünürde başkası yok. Demek isteseydi beni de pek âlâ becerebilirdi. Tekrar - bağırdı. gitti bu (Arkası var)| KIRMIZI VE SİYAH daha gençce, yanakları &) al, tavrun- | dan memnunluk ve neşe akan şişman | bir kadının gözleri ile karşılaştı. O- nun yanına gitti ve halini anlattı. Otelin sahibi olan © kadın: — Niçin olmasın, benim güzel ab- b€'ciğim, dedi, ben sizin şehirde giye ceğiniz elbiseleri —saklar, sık sik da fırçalattırırım. Bu zamanda çuha el- biseler, el değmeden bırakılmağa gel- miyor. Bir anahtar aldı ve Julien'i bir odaya götürüp bırakacağı şeyleri bir kâğıda yazmasını söyledi. Julien işini bitirip de mutfağa inin- ce şişman kadın: — Böyle ne güzel oluyorsunuz M. Vabb& Sorel, dedi; size iyi bir yemek sazırlatayım : herkese elli metelik ama sizin için yalnız yirmi; me yapafm, sizin keseciğinizi de gözetmek (â- sım. Julien adeta koltuklarmır kabarta- Bak: — Benim on altınım var! dedi, Oteki kadın telüşlar | | q STENDHAL — Aman yavaş söyleyin, dedi, Be- sançon'da it, kopuk eksik olmaz. O parayı sizin elinizden kaparlar da haberiniz bile olmaz. Hele kahvelere hiç girmeyin, oralarda hep kötü he- rifler dolaşır. Bu sözü duyunca düşünceye da- lan Julien: — Ya? dedi. — Siz bep buraya — gelin, size iyi kahve yaptırırım. Aklınızdan çıkar- mayın, burada her vakit bir dost ve yirmi meteliğe bir yemek bulabilirsi- niz: söz dediğin işte böyle olur, Hay- di, siz sofraya oturun, ben size gelip yemeğinizi kendim yediririm. Julien: — Heyecan beni tıkadı, yemek yiyemiyeceğim, dedi; ben buradan çıkar çıkmaz medreseye gideceğim. Kadıncağız onu — salıvermeden ön- ce ceblerine yiyecek doldurdu. Nih: yet Jülien o müthiş medreseye döğ- Bölüm XXV MEDRESE B3 santimden üç Yür etuz altı öğ le yemeği, 38 sanlümden #lur alti akşam yemeği, sal kahvaltramda çakulatahk süt sine Tözem gözterilenlere çı talı süt; böyle bür iş insana vakır? Bemnçon'lü VALENOD Uzaktan, kapının üstünde yaldızlı demir haçı gördü; yavaş yavaş yak- diyordu. “Demek ki bir girince bir daha çıkamıyacağım cehennem - işt çınladı. On dakika sonra soluk beniz H, siyah elbiseli bir adam yere eğdi. Bu kapıcının z tesi vardı. Patlak yeşil gözlerinin beği, kedi görü gibi büyüyüp yordu; göz kapakların hareketsiz du. Tan çevresi bu adamla dostluğun im- çehresi değildi amma tam bir hissizlik gösteriyordu, bu da geneleri daha çok ürperten bir şeydir. Julien ona şöyle alelâcele bir bakmıştı ve onda göre- ru yollandı; öteki — kadın, üzerinden, ona yolu göğsteriyordu, bildiği biricik hiş, kendisine bahsedi- Tebilecek ve ahretle ilişiği olmuyan her Üç yüz var. Koz kör — oyuna pik ruası ile başlanmıştır. Pik runsını elinizden as ile aldık- tan sonra ufak koz oynıyarak ilk kor Tövesini basma veriniz. Bu suretle el treflden mora geçtiği — zaman kendi elinize geçmek için kozdan istifade edersiniz. Morda sağlam bir renkle birlikte yegâne el tutacak iki yanlı büyük bir koz varsa, ilk koz İlövesini has- ma veriniz. Meselâ, morda: Kör: R. 8. 5 Karo : R.D. V. 7,6 başlanmıştır. Trefl ası ile aldıktan sonra karo asını oynaymız ve daha sonra koz ru- ile mora geçmek Üüzere ilk koz lövesini hasma veriniz Bilenler için wv..r .D . şomc ? ... ı5 tT7 ... yres Srrrıdı? &?1 &an> Kâğıdı ($) vermiştir. (8) Bir kör, (O) iki kara, (S) iki kör, (N) üç kör, (8) Gört kör sö; mişlerdir. (0) oyuna karo ruasiyle başlamış- tır. (E) kato Gokuzlusunu koyar ve | (O) arkadaşmım keseceğini sanarak ası da oynar. (Ö) morda sağlamlaş- maş damı kestirmek içi: karo gelir. Eğer (S) koz üstüne koz koyarsa basmım bir kozunu sağlam- Tamış olacaktır; bunun için koz köy- mıyacak, pik kı nar ve (S) dam ile alarak ya çeker. Ondan sonta kendisin oymağa (ÖO) ya mecbur et- (0) küçük koyunca raanın (E) de | olduğu anlaşılır. (S) mordan on! verir ve (E) vale ile alarak bik Har. (5) mordan ax ile alır, trefl da- manı oynar ve (E) ruayı koymazsa empas yapar, Prensip: 1 — (Sol), üstüne kâğıt kaçılahi: lectk mordaki herhangi sağlam bir kâğıdı arkadaşına kestirmelidir. Hat- yeye karşı temelli bir hafifseme hissi oldu. Julien gözlerini sorlukla — kaldırdı ve kulb çarpmtısının titrekleştirdiği bir sesle, medrese direktörü M. Pirard le konuşmak istediğini anlattı. Kara adam biç vevini çıkarmadı ve Julien'e, ardı Sirası yürümesini, gözleri leğşa- ret etti. Eğri büğrü basamakları du- vara değil de öbüz yana kendini ver- miş, yıkılacakmış gibi duran bir med reseden iki kat çıktılar. Üzerinde ka- ra boyalı bir tahta mezarlık haçı asılı bir küçük kapıyı zorla açtılar; kapıcı Jahien'i karanlık ve basık bir odaya soktu. Duvarlara beyar badana vuru! muştu ; asılı duran iki tabloyu da, 2a- mman kârartmıştı. Orada Julien bir ba- şına kaldı; ağlamağa cesaret etse içi açılacaktı. Bütün binada bir ölüm sü- kütu vardı. Julien'e bir gün kadar gelen bir çey rek saat geçti; o korkunc suratlı ka- pıcı, odanın öbür ucunda bir kapıda görüktü ve söze tenezzül etmeksizin Jullen'e yürümesini işaret etti. Daha büyük ve çok az aydımlatılmış bir o- daya girdiler. Bu odanın duvarları ba- danalı idi ama eşyası yoktu. Yalnız ka pınm yanında bir köşede, geçerken Julien'in gözüne bir tahta karyola, iki hasır sandalye ve çam tahtasından yağtıksız bir koltuk ilişti. Odanın &- bür ucunda, camları sararmış, bakım- sız saksılarla süslenmiş bir pencere - nin yanında, masa başına oturmuş, ar laşıyordu; ayakları sanki geri geri gi- e Artık merkeze — götürüldüğünü anlayan serseri, nasılsa o ci - varda bulunan bir hendeğe at- lamış ve polis memürünun üze- rine ateş etmiye başlamıştır. Si- lâh sesine koşan diğer devriye ve bekçiler, bu cüretkârı yakala- mışlar ve merkeze getirmişler. dir. Bu adamın başı boş takımın dan Süleyman olduğu ve fazla- ca içip sarhoş bir halde kıra çık- tığı anlaşılmıştır. Kendisinin geceleyin niçin o- ralarda dolaştığı ve niçin polise silâh çektiği etraflıca incelen- mektedir. Pasaportla 190 lirayı emanet etmiş Evvelki gün Milânodan şeh- rimize gelerek Filistine gitmek üzere İngiliz vizesi beklemekte olan Hayım Pilisof polise baş | vurarak pasaportu ile bir miktar parasının zaptedildiğini iddia etmiştir. Hayım Pilisofun anlattığına göre vizesini yaptırmak ve 1900 liret (190 Türk lirası) tutan pa rasını da saklamak üzere Buton hanı karşısında Yasef Kazez 2- dındaki avukata — bırakmıştır. | Dün Hayım pasaportu ile 1900 | liretini almak üzere avukata git miş, fakat aldığı karşılık kendi- ni şaşırtmıştır. Avukat kendisin de böyle bir şey olmadığını söy Üyerek Heryüst başiilüeir suv'e mıştır. Galata' merkezine baş | vuran Hayım, derdini bu suretle yana yakıla anlatmaktadır. Po- His tahkikata başlamıştır. Pazar günkü fırtınada olan kazalar Pazar günkü fırtma, karada o kadar zarar yapmamışsa da, de- nizde bilhassa Boğaz ve Adalar- da bazı kazalara sebep olmuş - tur. Dün aldığımız malümatı ve öğrendiklerimizi yazıyoruz: 1 — Beyoğlunda Ağahamam- ta bilse ki, koz Üstüne koz konaca! Un | | , 2 — Kor söyliyen, koz üstüne koz koyabileceği zaman, eğer hasmım bir kozunu sağlamlıyorsa koz koymiya- Tak kaybedeceği bir kâğıdı kaçmalı- ır. 3 — Ko dam, onlu ve iki ufak, öteki elinde as, dokuz ve iki ufak varda, dama doğ- ru bir ufak oymamalı ve eğer ikinci oynıyan ulâk verirse onluyu koyma- ir. Eğer dördüncü oyuncu alırsa, rua da öndea olduğu için, koz | Şyliyen, ikinci clde empas yapabilir. bir adam gör. ve önündeki dört köşe küğatların bi- rini barakıp birini alıyor, bir şeyler yazıyordu. mıştı. kötü giyimli yordü. Bu — hali bir Adlır. Yazı yazmakta kaldırdı; Julten bunu farketti, gördükten sonra - bile, kendisine çevrilen o korkunç ölesiye yaralanmış gi siz kaldı. Kararmış — gözleri kırmızı meyal farkediyordu yoktu. Kırmızı ortasında en yiğiti bile bir çiltkara, küçücük gö Bü alnın geniş çevri kuzguni kara saçlar kaplamıştı. En tonanda o adam sabırsızlanıp — Biraz yaklaşsanıza | dedi. Julien çekine — söyliyenin bir elinde yale ile pirtik bir cübbe giymiş ; öfkeli bir hali vardı | Jullen'in girdiğini görmemişe ben- ziyordu. Jullen, odanın ortasında, de- min kapryı kapatarak çıkan kapıcının bıtaktığı yerde, hareketsiz dura kal- Böylece ön dakika — kadar geçti; © ki hâlâ yazıyorda. — Ju- llen'in heyecanı ve korkusu o derece- ye varmıştı ki diüşüvereceğini sanı- filosof görse : “ Tabiati güzeli sevmek olan bir ru- ha çirkinlik işte böyle dokunur,, di yebilir ve böyle demekle belki de ya- olan adam başını ancak biraz sonra ine hereket- dekelerle kaplı uyun bir süratı hayal Yalnız bir ölü alnt gibi bembeyaz alında bu lekeler | yanaklarla uçuk alın ürpertecek , düz ve | çekine İlerledi; yı- rayanlarm imdadına yetişmiş ve kurtarmıştır. Devrilen san « dal, dalgaların tesirile uzaklaş- mış, kaybolmuştur. 3 — Beşiktaşta Saman paza - rında Mehmedin motoru Bur - gazadasının önünden geçerken rıhtıma çarpmiş, karaya otur « müstür. Ceylânı Bahri adındaki 50 tonluk bu motor, çarpmada baş tarafından sakatlanmış ve hay- li bir müddet karadan kurtarıla- mamıştır. Motorün içindeki tüc car malmın başka bir motorla Yalovaya gönderildiği haber a- Immıştır. 4 — Kadıköyünde Cafer ağa mahallesinde oturan Necati, Ra şit adlarında iki akraba çocuk bir kotraya binmişler ve Kadı- köyünden açılarak Modaya doğ ru açılmışlardır. - Fenerbahçe açıklarında deniz yavaş yavaş coşmuş ve kotra devrilmiştir. Fenerbahçeden yetişen iki san- dal, denize dökülen çocukları kurtarmıştır. Kotra, kaybolmus tür. $ — Deniz mektebi modelcisi Gıyasettin, ufak bir sandala bin- miş, Heybeliadada Çam limanı önünde gezinti yaparken fırtı - naya tutulmuştur. — Giyasettin, çok çabalamıs ise de, açtığı yele keni kapayamamış, yelken par. çalanmış ve sandal devrilmiştir. Modalvi, hussarılamışta. Hastaları okuyan bir dolandırıcı Polis, bir kaç gündenberi muhtelif evlere girip hastalara okumak bahanesile hırsızlık ya- pan bir kadının peşindeydi. Zey- nep adındaki bu kadın, Fatih ta. raflarında dolaşmıya başlamış, nihayet Fatihte yakalanmıştır. Duyduğumuza göre, Zeynep, | Naciye ve Lütfiye adında iki ka- dma musallat olmuş, hasta olan gçocuklarını okursa bir şeyleri kalmıyacağını anlatmış ve bu i- ki safdili kandırmıştır. Zeynep, hastaların yanına kabul edilmiş, okutturulmus, hattâ ikram edile dikten sonra uğurlanmıştır. Biraz sonra sokağa çıkmağa hazırlanan Lütfiye ve Naciye bilezik, yüzük gihi ziynet eşyala rını aramışlar, bulamamışlardır. Bunları muhakkak Zeynebin çal dığını anlayan biçareler, polis merkezine koşmuşlar ve kadın! yakalattırmışlardır. Tahkikat devam etmektedir. | galiverecek gibi idi ; ömründe bu kâ* larla ölü tahta masanım — iki üç adıdli berisinde durdu, Daha yakın gelin. Julüen, bir şeye dayanmak ister gb bi elini uzatarak daha ilerledi. — Admız ? Tullen Sorel, lerini dikerek: — Hayli geciktiniz, dedi, Jullen o bakışa — dayanamd” di; tutunmak - ister gibi elini uzat” — ti ve boylu boyunca yere kapandı- O adam zile bastı. — Jullen'in nız gözleri görmez olmuş ve harci gücü kösilmişti; yaklaşan —ayak 087 lerini duydu. Gelip onu kaldırdılar, tahta th" Ha oturttular. O korkunç adam Gıyaz n — Saralı olacak; başımızda bir eksikti ! diyordu. ai Julien gözlerini açabildiği kırmnızı suratlı adamın yine yazı YöĞ) makta olduğunu gördü;. kapıcı GŞ dan kaybolmuştu. — Jullen i;nıd':u_ * Cosaret göstermeli, hele şimdi el Dilik settiğimi belli etmemeliyim." O ayordu, | şiddetli bir mide bulantısı çeki: “Başıma bir kaya — gelirse ıııın.,,w sonra ne derler?,. Nihayet © ; | yazısını biraktı ve Tülien'e — yafffı bakarak : ÇArkası Z n N. ATA dar sararmamıştı; o dört köşe küğrü” —

Bu sayıdan diğer sayfalar: