16 Temmuz 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2

16 Temmuz 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dub y Diğ HALİT ZİYAYA CEVAP Geçen gün, edebiyatı cedide roman- cs Halit Ziya Uşaklıgil yazıyordu: Bir gece babam Ismail Safa, yanında Hüseyin Suatle ve yabanc: bir gençle Mai ve Siyah muharririni evinde ziya- ret eder, Babam devrin fenalığı ve Sultan Hamidin zulmü hakkında bir mukaddeme yaptıktan sonra, Halit Ziyaya projesini açar: “Bilmem nere- den bir cenaze alayı kaldırılacak, her köşe dönüldükçe cemâate halk alay alay iltihak edecek, böylelikle azim bir insan kütlesi bu mevhum tabutun arkasından bir cemmigafir halinde Babı Seraskeriye kadar gidecekti ve orada derhal bir iftitahi nutukla halk yeni padişaha biat edecekti... Babamdan naklederek bir gazetede geçen gün bunları anlatan Halit Ziya üstat, bir taraftan o gece hasta olan çocuğuna fazla üzüldüğü, bir taraftan da babamın yanımdaki yabancı gencin bir hafiye olması ihtimalini düşündü- ğü için şaşarır; fakat şaşırmakla kal- maz, İsmail Safanın projesini çocukça ve çılgınca bulur Geçen günkü yazısın da babam bu fikrinden müstehzi bir tonla bahsediyor ve soruyor: kadar kolay değil mi? Uç araya gelmesine müsait olmayan ca- sus teşkilâtı bu mevhum tabutun arka sında binlerce halkın toplanmasını görmiyecek, tek bir tüfekçinin taban- casile kaçacak koğuk arayan Istanbul ahalisine Yıldız kışlalarından bir kur- yun bile at , her vicdanm tık bir köhne meta haline getirildi- ği bu zamanda binlerce adamın için- den on liralık atiyeye tertibatın sirri- nı satacak bir kurnaz çıkmayacak ilâh...” Halit Ziya bu yazısında babamr bir budala hayalperest, Istanbul halkını ödlek bir geyik sürüsü ve bütün mil- letini de “her vicdanı satılık bir köh- ne meta haline gelmiş” vicdansızlar yığını şeklinde gösteriyor. Hem babam, hem de İstanbul şehri ve Türk milleti namına kendi payıma düşen cevabı vermek isterim: Evvelâ bu Halit Ziya, hiç farkında değilmiş gibi görünüyor ki “Uç kişi- nin bir araya gelmesine müsait olma- dığını,, sandığı 6 devirde Paristeki İttihat ve Terakkinin Istanbul teşkilâ- tı vardı ve Babı Seraskerinin en kü » çük memurları bile onun içinde idiler; üç kişinin bir araya gelmesine müsait olmayan o devirde münevverler bütün o casus teşkilâtına rağmen toplanırlar ve saraya karşı mücadelelerini hazır- larlardı. Toplantı yerlerinden biri de Gedikpâşada benimi doğduğum evimiz. di. Ürkek Halit Ziyadan. reel mem- leketin bütün münevverleri orada bu- luşuyorlardı. “Tek bir tüfekçinin ta - bancasile kaçacak koğuk arayan Istan bul hâlle,, o zaman, Tıbbiye talebele- rine varıncaya kadar Sultan Hamitle mücadele ediyordu, fakat aralarında Halit Ziya yoktu. “Her vicdanın satı- Tsk bir köhne meta haline getirildiği - ni” iddia ettiği o zamanda, memleke- tin her köşesinden Fizana inkrlâpçılar sürülüxyordu, fakat aralarında Halit Ziya yoktu. Babamın o gece yanlış kapı çaldı. Fını kabul ederim. Ismail Safann ya- nında kendisine pek benzeyen kardeşi Ali Kâmiyi hafiye sanarak ürken Ha- lit Ziya, o gece, bir kulağını çocuğu- nun ıztırabına verdiği kadar, öbür ku- lağını da memleketin iniltilerine dik. miş olsaydı vehminin mânasızlığını anlıyacaktı. O zamanlar: “Ey halife! Söyle farkın var mıdır cellâddan!" şirini yazarak el atlından gençliğe da | ğrtan İsmail Safanm Halit Ziyaya şa» irane bir fantezi gibi görünen tasav- vuru, birkaç sene sonra şu veya bu şe- kilde hakikat oldu ve Sultan Hamit tahttan indirildi. Halit Ziya bunun da hiç farkında değilmiş gibi görünüyor. İbtilâlin tekniği çok sadedir. Ekse- siya insana fantezi gibi gelen böyle No. 84 Erik Çiçekleri Mahmud YESARI görünce, aşinalık edecekti; bunun önüne geçmek lâzımdı. Çünkü “Dok- torum" un içi çürüyecekti. Halbuki o gün, ona, herzamankin- den daha fazla emniyet, itimat aşıla- mak mecburiyetinde idim, “Doktorum” a: Ta “Doktorum”un yanma yaklaştım: — Nasıl, çok sakin bir yer, değil mi? ŞEHİRDE OLUP BİTENLER Trakyaya yerleş- tirilecek göçmenler Trakya Genel müfettiş vekili Vehbi, bugün Edirneye gidecektir. Vehbinin başkanlığındaki göçmen komisyonu dün İibaylıkıa toplan- uştır. Trakyada göçmenler için yaptırılacak evlere ait cam, çivi gibi maddeler tamamen alınmış, kereste ler kalmıştır. Dünkü toplantıda ke- restelerin me suretje alınacağı hak- kında eksiltme (şartları tesbit edil- miştir. 300,000 Jiralık kereste alına- caktır. Eksiltme bugünlerde ilân e- dilerek kerestelerin alınmasına baş- Janacaktır. Göçmenlerin, kışın evsiz kalma. maları için evler çabuk yâptırılacak- tır, Bu iş için hükümet, Trakya ge- mel müfettişliği bütçesine gerekli olan parayı koymuştur. Bu yaz gelecek göçmenlerin birin ei kafilesi geçen hafta gelmişti. Bun- Jarın sayısı 1300 den çoktu. Bundan başka Köstencede dört vapur daha vardır ki, şimdiye kadar gelmesi öekleniyordu. Bunların sayısı 5000 den çoktur. Dün Köstenceye telgraf çekilerek göçmenlerin gelmelerinin neden ge- ciktiği sorulmuştur. Bunların bu hafta İçinde gelmesi beklenmekte dir. Gecikmenin, pasaport işlerinden ileri geldiği sanılmaktadır. Trakyada göçmenlerin yerleştiril. mesi için her türlü tertibat alınmış- tir. Bu yıl, kışa kadar gelecek göç- menlerin sayısı 33 - 40 bin kadar ola- caktır. Geçen yıl 22 bin göçmen yer- leştirilmiş ve bunların hepsi verimli bir bale gelmiştir. ——— “i hal yıkılıyor Eski 1. :ki dükkânlarını boşalt mıyan kırk kadar kabzımalla beledi- ye arasında bir anlaşamamazlık çık» mış ve İş mahkemeye dökülmüştü. Bu kabzrmallardan bazısı veni hâl de dükân kiralayarak oraya taşınmış” lar, diğerleri de kendiliklerinden dü- kânlarını boşaltmışlardır. Mahkeme- ye dökülen bu ihtilâfın sulhen halle- dildiği haber verilmektedir. Tama » mile boşalan eski hâl yıktırılacaktır. Belediye yıkmayı münakasiya koy - muştur, hir tasavvurdan doğar. Bir cenaze ala yı kalabalığından değil, bazan köşe ba şında bir e haykırışından, üç kişinin toplantısından en büyük ihti - Müller doğduğunu ve en kudretli salta- natları yıktığını tarih söylüyor; Halit Ziya isterse, İsmail Safanın projesin- den daha çocukça görünen tasavvur- ların tarihte nasıl hakikat olabildik - İerini kendisine anlatırım. Halit bu meşhur misajlerin de farkında de- ğilmiş gibi görünüyo”, Sonraları bir “Serkâtib Hazreti Şehriyari” olmak hayalile köşküne çe kilerek saraya karşı ihtilâl hareketine karışmamış ve yalnız âşıkdaşlık ro - manları yazmış olan Halit Ziyanın ne İsmail Safaile, nede inkilâpçi Türklerle istihzaya hakkı yoktur. Ha- Tt Ziya bu kadarcık bir tevazu mec- buriyetinin de farkında değilmiş gibi görünüyor. ö Ni Halit Ziya sanki bu memlekette hiç bir inkılâbın farkında değildir. Maka- Jesinde: “Mesavi, mekalik, müntehi, ahval, mevcudiyet, avamil” gibi Türk dilinden hanidir atılmış kelimelerden sürü ile kullanarak dil tastiyesi hare- ketinin de farkında değilmiş gibi gö- rünüyor. Şunu da ilâve edeyim ki Halit Zi- yanım bugün her maaklesinde kullan- dığı ölü kelimelerin çoğunu otuz, kırk sene evvel inkılâpçı İsmail Safa yazı- Tarımdan atmış bulunuyordu! Peyami SAFA» “Doktorum”, daldığı hayret dalga" sından kendini kurtaramamıştı : — Evet... Çok ücra, bir yer... Gazinoda kimseler yoktu. Bir kö- şeye çekildik. Gazinocu; karşımıza dikilip; — Ne istiyorsunuz? Ne emredersi- niz? Diye bir şey sormuyordu. Birer gazot ısmarladık. “Dokto - rum”, bâlâ düşünceliydi. Ona içimi açmazdan evvel, yani rolüme başla madan önce, onun kafasındaki kara bulutları dağıtmalıydım : arkadaşımla Büyük: gidiyorduk. Yok, erkek arkadaş gil... Bir kadın ahbabım.. Otomobil, burada pan yaptı. Motör tamir edilin- siye kadar burada oturduk. bekledik. Bu, ikinci gelişim... Durdum, içimi çektim : — Fakat buraya, böyle hüzünle, hüzünlü bir vesile ile geleceğimi hiç aklımdan geçirmemiştim. Talih... “Doktorum”, tekrar meraklanmış- &: — Allah aşkına söyleyiniz... Kal- bim öyle sıkıştı ki... Ellerini avuçlarımın içine aldım: — Sana, şimdiye kadar sakladığım bir aile sırrını söyliyeceğim... “Doktorum” un rengi solmuştu. Ben, bir facis oyhıyan aktris gibi haller alıyordum. Genel nüfus sayımı için Içbakanı geliyor Genel nüfus yazımı işleri için dün ilçebaylar, ilbay muavini Rükneddin Sözerin başkanlığında toplanmışlar- dır. Şimdiye kadar yapılan bütün iş- ler gözden geçirilmiştir. Dün veri - len son karara göre bütün numerotaj işleri 15 ağustosa kadar bitirilmiş 0- Iscaktır. Yine 15 ağustosa kadar ilçebaylık- lorda, genci nüfus yazımında çalışa- çak olanların sayısı ve isimleri yazi İacaktır. Genel nüfus yazımında 20 bin kadar memur kullanılacağı anla- şılmaktadır. Bundan sonra genel nüfus yâzı - mında ne suretle çalışılacağı, 927 yı- Ir nüfus yazimındaki esaslar da gö- İ zönünde bulundurularak tesbit edi- lecektir. 927 programında bazr deği- şiklikler yapılacaktır. İlbaylik mer kezinde genel bir böro kurulacak, bütün işler buradan çevrilecektir. Hangi sergilere gireceğiz içinde dış memleketlerde Açılacak sergilere resmen İştirak et- miyeceğimiz ilgililere bildirilmiştir. Bunun sebebi, bu iş içim bu yıl kâfi tahsisat ayrılamamasıdır. Yalnız, 8 eylül Selânik panayırında ulusal bir pavyon kurmamız kararlaşmıştır. 'Tecim ve Endüstri odası, Selânik sergisine resmen iştirak edeceğimizi tacir ve fabrikacılara bili . Şark demiryolları sosyetesi, yüzde 25, Yunan demi rve deniz yolları da Te 40, 60 tenzilât yapacaklardır. ömumeler bedava taşmacak, pana- yıta iştirak edecek müesseseler pav - yon kiras vermiyeceklerdir. Diğer taraftan, İstanbul tecim ve endüstri odasında ihzari şekilde ça- lışan dış sergilere iştirak komitesi- nin lâğvi kararlaşmıştır. Bu komite yerine, Tecim odaları kongresinde de konuşulduğu üzere, Ankarada genel bir heyet ayrılacak. tır. Bu heyet, hangi sergi ve pana- yızlara gitmemiz lâzım geldiğini ta- yin edecek, kollektif bir şekilde iş- tirak imkânlarını hazırlayacaktır. > Dün de toplanamadılar Gayri mübadiller cemiyeti yeni idare heyeti dün ilk toplantısını yap- mış İse de üyelerden bir kaçı gelme- ğine heyetin, gayri mübadillerin nezdi kında bir verilememiş başkan ve genel sekreter seçilme miştir, Dün ri mübadil bonosu piyasa- sında bir bereküe olmuş ve bir aralık akşam 18,50 ye düşmüştür Piyasadaki akşam 18,50 a düşmüştür. Piyasadaki bu hareketin hükümetin yeni bono vermiyeceği ve gayri mübadillerin de ellerindeki bonoları satınıyacak- ları hakkında çıkan şayialardan ileri geldiği haber verilmektedir. —— 14 e karşı 78 Türkofis teşkilâtma almacak 14 memur için, dün Tecim ve Endüstri odasında imtihan yapılmıştır. Mü sabakaya şehrimizden 78 kişi girmi tir. Ekonomi Bakanlığından gönde- rilen imtihan #talleri, Ticaret mek- tebi direktörü Nihat, - Oda tetkikat şubesi direktörü Hakkı Nezihi ve profesör Salim Nurinin önünde açı- larak müsabakaya girenlere bildiril miştir, İmtihan evrakı, bugün Tür- kofis merkezine gönderilecek ve ora- da tetkik edilerek kazananlar ayrıla- caktır, 14 memurluk için, Mersin, Ankara ve İzmirde imtihanlar yapılmıştır. O günkü halim, gözümün önüne geldi, yine kendi kendimi beğendim. Rol kesiyordum, be çocuğum! Bu- na, rol kesmek derler! Yool Senin kuşkulana kuşkulana hiç sevmiyorum. Bunu da mı nereden öğrendim? Eğer ben, her öğrendiğim sözü. her kaptığım az batta üzendiğim bali, sana, tarihlerile, yerile ve şahıslarile anlatmağa kalkacak olursam, artık işimiz var, Ben, birçok aktörler, aktrislerle dostluk, arkadaşlık ettim. Kiminin san'atını sevdim, kiminin arkadaşlığı- Yalnız şunu bil ki, san'atkârların dostluklarına, arkadaşlıklarma hiç gü- yenilmiyor. Bunu bırakalım şimdi... Rol kesiyordum. Ama nasl? Yüzümün çizgilerini ber an, başka bir ifade ile değiştiriyor, kâh gözyaşlarımı kurutuyor, kâh hıç- kırıklarımı tutamıyormuşum gibi ağ- Myordum. Sesim yaslı, soluklarım si- kışıktı. - Yorgun ve halsiz halsiz söylüyor- am: — Neye şimdiye kadar sana söyle. medim? Neden sakladım? Seni, va- kitsiz üzmeğe korkuyordum. O. titriyerek dinliyordu: — Çabuk söyleyiniz. Öyle, suçsuz, çocuk gibi yalvar yordu ki, haline acımıştım, sönük bir Esnaf Bankası heyeti toplanıyor Esnaf bankası genel heyeti bu a- yın 30 unda dördüncü defa olarak fevkalâde bir toplantı yapacaktır. Bu toplantıda, tasfiye heyetinin is- tifa İsteği ve barikanın geneli duru- mu hakkında hazırlanan rapor göz - den geçirilecektir. Cemal Hüsnü geldi Bem sefirimiz ve Uluslar kurumu Türk delegesi Cemal Hüsnü izinli o- larak İstanbula gelmiştir. Cemal İ Hüsnü bir ay kadar anavatanda ka- lacak ve bu müddet zarfında Anka- raya da gidecektir. —um— Floryaya rağbet artıyor Bu yıl Floryaya rağbet çoktur. Geçen pazar günü Floryaya #renle 20 bin kişi gitmiştir. Son yapılan tenzilât üzerine bu pazar yolcu ade- di çoğalmış ve 23 bin kişi Floryayı gezmiştir. Kumpanya pazar günleri tren adedini çoğaltmağa karar ver - miştir, — 150 Çek talebesi geliyor Şehrimize gelecek olan 150 Çek talebesinin yetmişi bugün şehrimize gelecektir. Geri kalanlar da ayın yirmisine doğru geleceklerdir. Tale- beler Galatasaray lisesinde misafir edileceklerdir. Bunlara şehirdeki 1i- seler gezdirilecek ve bazı okullarda müsamereler verilecektir. —— Elli yedi fırın kapatıldı Belediye fırınları sıkı kontrola de- vam ediyor, Bozuk ekmek çıkardık. ları için on beş gün müddetle kapa- tılan farınlar elli yediyi bulmuştur. Ayrıca bir kaç fırına da para cezası verilmiştir. Para cezalarma rağmen bozuk ekmek çıkarmakta devam e- den fırınlar kapatılmaktadır. Ford fabrikasındaki kaçakçılık Ford fabrikasında yapılan Gümrük kaçakçılığından dolayı sorguya çeki- len fabrika ve gümrük memurlarının duruşmalarına dün 8 inci ihtisas hak- yerinde devam edilmiştir, Dinlenen şa hitler, türkçe bilmediklerinden duruş- biri Franaır, diğeri Italyan “ol- üzre ikide teretireie Bslmensie Şahit olarak “dinlenen * fabrika | veznedarı 934 Mayısından beri Güm- #ük işlerine başka bir arkadaşının bâk tığını ve Gümrük muamelesine kendi- si bakmadığını söyliyerek demiştir ki “ — Makbuzlar baha verilmediği için kendi defterimdeki kayıtlarla kar sılaştıramıyordum. Ben, yalnız mak - buz numaralarını tetkik ediyordum. Veznedar, fabrika ile gümrük idare | si arasında geçen bütün muameleleri anlatmış, bundan sonra diğer bir me- mur dinlenmiştir. O da faturaların na ml yapıldığını ve kaç türlü fatura ol- duğunu izah etmiştir. Duruşmada seiardan gümrük me muru Muzaffer, İbrahim Etem, Müm taz ve fi ihraç memutu İzzet te bulundular. tahkikatın ge- nişletilmesi İçin başka güne bırakıldı. Leylf meccani talebe alınacak Önümüzdeki ders yılı için liselere leyli meccani talebe alınacaktır. Bu * nün için 29 Eylülde bir müsabaka im- tihan: yapılacak, eylülün 22 sine ka- dar bu imi girmek için mektep- lere müracaat etmeyenler kabul edil. miyeceklerdir, sesle: — Ben, €vli idim! dedım. O, başını eğdi, murıldândı: — Bunu, bir kere söylemiştiniz, sa- Mr. — Evet, belki söylemiştim. Söyle miş olabilirim. Fakat iş, bununla bit- miyor, bu kadar kalınıyor... Genç “Doktorum”, işiteceği felâke- tin dehşetine kendini hazırlamak is- tiyormuş gibi doğrulmuştu. Ben, göğüs geçirdim: — Çünkü, aramızdaki nikâh bağı tamamile çözülmemişti. Ayrılmağa karar vermiştik; hatta ayrılmıştık ta. Yalnız bu. hâkim. huzurunda tescil edilmemişti. Yani iş. resmiyete dö- külmemişti, “Doktorum” .ürpererek sordu! — Demek, hâlâ nikâhlısnız? Onun ürperişinin sebebini anlamış- tım. Zavallı “Doktorum”, o kadra te- miz yürekli, temiz ahlâklı idi ki bir başkasının nikâhını taşıyan bir kadın. la tanışmış ve sevişmiş olmağr, kendi ahlâk ine yediremiyordu. Onun için yaralanıvermesine mâni oldum: ayır! Onun nikâhiler sayıl. mam... Çünkü ayrılmağa kârar ver- dikten sonra. ikimiz ikemeye baş vurmuştuk. Yalnız, o, hâkimin karşısma çıkmadı, bir işten ötürü, Avrupaya gitti. Kafamı yumrukluyordum: Hava tehlikesine karşı üye olanlar Hava kurumuna taahhütler ve te - berrüler devam etmektedir. Dün de bir kısım yurddaşlar yardımlarda bu- Junmuşlar ve “Hava tehlikesini bilen üye” yazılmışlardır: İş Bankası Ka- dıköy Ajanından şef Salih Evin 43,20, muamelât âmiri Mecdi Yuldaç 38,40; veznedar Rifat Erkoç 31,20, memur Bergüzar Ulgen28,80 Vişnezade camii vâizi Münip 20 lira taahhüt ve Yeni- postahane arkasında iplik tüccarı Mar yo 2500 lira teberrii etmişlerdir. * Hava kurumu Beyoğlu şubesinin bir toplantısı sırasında kurum üyelerin den doktor Andre Vahram, Avrupada olduğu gibi, memleketimizde de ku - rum menfaatine derbi koşuları gibi mükâfatlı yarışlar yapılmasını teklif etmiş ve bu önerge kabul edilmiştir. Yarış projesinin tanzimi doktor An - dre Vahrama bırakti . Bu yarış- lar yapılırsa Hava kurumuna senede 300 bin Tira temin olunacağı umulmak tadır. İKUGUK HABERLER| KUÇUK HABERLER * Limanımuızı ziyaret edecek olan İtalyanın Vespuçi ve Kristof Ko lomb mektep gemilerinin dün için limanımıza geleceğini bir arkadaşı- mız yazmış ise de bu haberde bir yanlışlık vardır. İtalyan gemileri 19 ağustosta gelecekler ve bir hafta kâ- dar İlmanımızda kalacaklardır. * Galata kulesine konan vakit dü- düğü iki sene içinde bozlursa müte- ahhit tarafından tamir edilecekti. Düdük bozulduğu halde tamir edil memiş ve bu yüzden iş mahkemeye dökülmüştü. Son defa müteahhit belediyeye bir istida vererek düdüğü yapacağını ve tekrar bozulursa yine tamir ede. ni bildirmiştir. Şimdi müteahhidin harekete geçmesi beklenmektedir. # Belediye tarafından her yıl mu- ayene edilen otobüslerin muayene « irden sonra kontrolu güç olmaktadır. Belediye bunun önüne geçmek için Avrupa usulü, muayene edilen oto- büslerin cama yeşil bir kâğıt yapış tırmağa karar vermiştir. Bu suretle muayene olan ve olmıyan otobüsler tefrik edilebilecektir. * Profesör Bossert üç üniversite talebesile yakında Atinaya bir tetkik #eyahati yapacaktır. * Doktor Hulüsi Behçet 15 eyint- de Peştesie Toplanacak olan dermetn. loji kongresinde üniversiteyi temsil etmek üzere Peşteye gidecektir. * Hukuk Fakültesi talebesinin In- kılâp dersleri imtihanı dün Universite konferans salonunda yapılmıştır. So- nuç yarın belli olacaktır. # Aşım için istasyonlera göndefi- len e aygar-depösunun damız- irklari dün gelmiştir. # Deniz tecim okulundan bu yıl diploma alacak gençler, . Söğütlü o- kul sile 30 gün sürecek bir ge- ziye çıkmışlardır. Bu gezi Marmara ve Ege denizinde olacaktır. * Mezuniyetini geçirmek Üzere Avrupada bulunan Sövyet Büyük el- gisi Karahan, dün sabah trenle şehri- mize gelmiş ve doğruca Büyükdere- deki Sovyet elçiliğine gitmiştir. * Ayazağa köylüleri İle yeni seçi- len ihtiyar heyeti arasında bir anls- şamamazlık çıkmıştır. Köylüler, 8e- çimin feshi için kazaya, nahiyeye ve hattâ İç Bakanlığa baş vurmuşlardır. Sarıyer kaymakamlığı bu mesele ü- zerinde tetkikata devam etmektedir. * Ankara "Türk kuşu,, okulu için Rusyadan m iki profesör, buğün Ankaradan İstanbula gelecek- lerdir. — Ah, bu benim akılsız. başım. Hep. bu akılsır başımın cezasmı çe- kiyorum. “Doktorum, ellerimi tutmuştu: Sakin olunuz.. Sonra?. Yorgun bir kendini verişle elelri- mi onun ellerine bırakmıştım: — O, Avrupaya gidince, ben de mahkemyi unuttum ve dava, olduğu gibi, yüz üstü kaldı. Dün, öğrendim ki kocam, Avrupadan dönmüş ve da vanın ne olduğunu araştırmış.. Genç “doktorum,, un yüzü, alev alev yanıvermişti? — Demek gelmiş? FS Bunu, öyle kekeliyerek söylemişti — Yalan, yavrum.. Yalan, çocu. ğum! i Diye bağırmamak için dişlerimi nasıl sıktığımı bilemezsin... Yüzümün çizgileri, (o bakışlarım, belki sesime, tavırlarıma ihanet €der, korktum, başımı öne iğdim: — Gelmiş, sevgilim. Eğer bekle. nen, İstenen biri olsaydı, gelmezdi. Hayat, bir düzüye böyledir. Neyi beklemezsek, neyi istemezsek, ne- den kaçar, çekinirsek, hep onlar, ge» Bir, başına çatarlar, Yorgunluğumdan kendim de bık- mışım gibi yanıma sarkıtmıştım: — Bilir misin, kocam, kıskançtır. Fakat bildiğin şekilde değil. Hay- vanca kıskanç... Bir kere şok zengin, KD —> 15-7-935 b ) TELGRAF Telsiz devrindeyiz. Telli & fon, telli telgraf bir on yıl sonrü geçmişe karışacak, İnsanlar bö birleriyle bağlarını kaybetm mek için incecik tellere güve” miyorlar artık. Bu bir. Gelelim ikincisine: 4 Telsizden vazgeçtik, telefo * nun ve telgrafm tellisi her şef” den önce bir gaye güder: Vaki” kaybetmeksizin, her istenen © kikada, mümkün olduğu kad bir çabuklukla toprağın bir uc dan öbür uçlarına haber ulaşti mak. Bu da anlaşıldıysa, gelelim © çüncüsüne: Benim bir bildik geçanlert Bursaya gitmiş. Bir iki gün kat muş. İstanbula dönüşte Gemliği uğramış. Gemlikte otobüsler bif? yarım saat kadar mola verirle! Bu moladan istifade ederek â le bir için İstanbula telg çekmek istemiş. Fakat Gemlii postahanesinden ona demişl ki; — Şimdi saat on üç, Postahs ne kapalı. Telgraf çekemezsini# Benim bildik şaşmış bu işi Bir tahkikata girişince öğre miş ki, Gemlikte yalnız bir tan telgraf memuru olduğu için v& bu adamcağız sabahın saat yeğ sinden gece yarısına kadar çal tığından dolayı, 12 den 1#'e gece yarısından yediye kadafıi gayet haklı olarak tatil yapaf” miş. O tatil yapmakta haklı, fakat tam saat 13 buçukta yahut geti yarısından sonra acele işi dösüP! te telgraf çekmek, yahut telefo etmek istiyen bir Gemlikli ş€ hirdaş böyle tatil saatlerinde i$İ çıktı diye haksız mı? Ve tek memurlu kasaba po9 tahanesi tipi, telsiz devrinde bif az tuhaf kaçıyor, dersem, ben d haksız mı olacağım? Orhan SELİM İlâç tiatlarına konacak nariii — Besa ve İli, Ziy üttmiimm'tenesiiei narh işini görüşmek Üzere Ankarâ da toplanan komisyonun hazırladığı projeler tamamen tetkik edilmişti Sıhhat bakanlığı, projede tasarla ve tesbit edilen ilâç fiyatlarının b günkü satışlara nazaran normal olu olmadığını tetkik ettirmiştir. Gen€ enspektörler tarafından yapıla bu †raştırma sonuçları da projeye Kat biçim verilirken gözönünde tutul caktır, Yeni narh tarifesinin ne # tatbik edileceği henüz belli değil Verilen bir haber, bu işin yeni başlangıcına kadar uzayaciğını termektedir, ——— Geziye giden muallimler' döndüler Muallimler Birliğinin Bursa seyi hatine iştirak eden 34 gezici dün ö müştür. Muallimler Yalova yoli” Bursaya gitmiş, Uludağa çık dır. Dönüşte ipek fabrikaları gi ve Bursa Muallimler Birliğinin fi çayda bulunulmuştur. Birlik, Ağustosta yapılmak üzere İzmir, na ve Ankaraya bir seyahat daha © tip etmiştir. Babası; o Abdülhamitten mi, A meçitten mi, sultanlardan birimin & leliğini, daha doğrusu köpekli ederek para toplamış. Çiftlikler, lar, yalılar, köşkler, konaklar. cam, bu hirsiz, haydut ailenin yavru çocuğu. Çocukluğundan rik alışmış... Eski Mısırlıların © dıkları öküzler vardır. İşte b de böyle öküz ilâhlardan.. Paf güvendiği içn vurduğu vurduk, tiği kestik.. Bir kere daha, neceği mı? İş mahkemelik oldu. kocamt müşahede altına ali aldır rma onu cezadan 1! sevdiği tenteli bir delidir. Beni değil, bana eziyet olsun diye, malığı yapar. Köpeğin, hayat. sanlar arasına girip yaşadığı Y& yormuş gibi, bir de insanlari, ların keyiflerini, zevklerini t8' kalkışması vardır. Yani içer. ** bi içer. Ve içtikten sonra d8 azıya alır, elinde ssl “Doktorum,, kulaklarına im” yormuş gibi bakıyordu: — Kırbaçla kime saldırır? Alay ediyordum;

Bu sayıdan diğer sayfalar: