17 Temmuz 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

17 Temmuz 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ŞE TA.N Dünya Gazetelerine Göre Hâdiseler Bir Adam Kıskançlık Yüzün den Karısını Oldürdü | ve gürbüz, yirmi yaşındaki oğlunu ta ıştar. Onunla ahbap olmuştur. Glnç kadının anası ve Maupin, karı kocayı barıştırmak için çok çalışmış lar ve Lefort'un karısını, eve dönme- ğe Tam etmişlerdir. Fakat genç kadın az sonra gene kaçip annesinin yanı» na gitmiştir. Nihayet katı koca bo - şanmağa karar vermişlerdir. Günün birinde saatçı Lefort, Vichy'ye istira- hat için gideceğini söyliyerek Paris- ten ayrılmıştır, Lofezt o çivardaki o- tellerden birisinde bir od: kiralamış- tır, Tenha bir saatta karısının bulun- duğu eve girmiş. Hiç bir söz söyle- meden iki el tabanca ile genç karısını ağır yaralamıştır. Kani kitabının acıklı ve feci bir yaprağı da- ha bu suretle kapanmıştır. Le Journal'dan: Insanları sevkeden başlıca kuvvet aşktır. Aşk olmasa yaşamanın tadı ka lr mı? Fakat aşk, çılgınlık derecesine gelirse çok fena sonuçlar verir; dram» lar doğurur. Netekim Fransanın Blois şehrinde sanatçı Jean Lefort sevgi ve kıskançlık yüzünden hem karısını &- ğır yaraladı, hem de kendisini mah - vetti, Lefort'un karısı 26 yaşında ol- dukça yakışıklı ve güzel bir kadındır. Kocası 29 yaşında, Uç ay evvel, Lelort'un karıs: kocasından kaçarak annesinin yanına sığındı. Annesi bir» kaç yıldanberi duldur. Mühendis Mau pin ile evlenmek üzeredir. Genç kâ- dın şikâyetlerini anlatmış, kocası onu çok kıskandığını ve mütemadiyen kav ga ettiklerini söylemişür. Bu aralık genç kadın Maupin'i ve bunün genç Çocuklarını çarmıha Bağdat demiryolu Geren bir ana baba Köinische Volkzeitung'dan: (British Oil Development Cam - pany) Kayyaradahi petrol kuyula- rından, Irak hududeinda bulunan Tel Kukukaya bir demir yolu yapıp oradan Akdeniz limanlarından İs - kenderuna giden Toros hattı ile i tibat tesis etmeği teklif etmektedir. Irak hükümeti ise bu hatta, Bağdat demiryollarının kuzeyinde bulunan ve Musulun ük bir şube istasyonu haline getirilmesini istemektedir. Demek ki tasavvur edilen demiryolu şimdi- lih kat'i surette kararlaştırılmamış- tar, Yukarıda adı geçen British Oil Campanyde bir AL man konsorsyomu alâkadar olduğu gibi, Times aytarının verdiği malü- mata göre, Alman ve Italyan grup- ları hisse senetlerinin yüzde $1 ine malik olduklarından başka, petrol kuyuları burgu tesisatı da Alman Fransız Gazetelerinden: Fransada çocuklara işkence eden lere kaşı açılan sövaş meyvalarını vermeğe. başlamıştır. Pariste bir müddettenberi “komşuları olan ve bir mütbaktan İbaret bir evi işgal © den bir ailenin halini şüpheli gör - ü onu göz hapsine almışlardı. ük evde oturan ailede işsiz kalan Georges Genion isminde bir gikolatac: ile karısı ve biri beş ve diğeri iki yaşında bulunan iki ço » cuğundan ibaretti, Ekseriyetle sar- hoş olan baba çocuklarını döver ve bazan da aç bırakırmış. Geçen gün komşular, bu karı ko- canm“ evden çıkarken — biribirlerine şu sözleri söylediğini işitmişler: — Bu defa onu öyle bir şekilde bağladım ki yerinden kıpırdayamaz. firmaları tarafından temin edilmiş: | o Bu sözleri işitenler, bu âilenit | landı. Olur iş değildir amma, genç — Burası? tir. Şevket Kayyaradaki petro ku | komşusunda oturanlara haber ver « kız da delikanlıya tutuldu, — Anlamadım. yolayada o kadar ağır vc heri bir | mişler ve hep birlikte eve girince şu | | Birlikte sinemaya, parka, bir gar | — Ben de anlamıyorum. BU Ptinin eğela ir Ki bu petrol kese | acıklı ramızara karşısında kalmış * | şetenin yaptığı deniz gezintsine git, | siz de oturun. . Fetinin ağerliğı yüzünden birkaç N yaptığı . , ayl rp rar tiler. Ve sinemaya, parka, deniz ge. | £ Delikanlı yere rurdu, Ve bi Pihlile içinde bulunan odada beş yaşındaki erkek çocuk yatak üzeşin- de yarı çıplak bir hâlde inliyor. Kolları ve bacakları haç şeklinde bi- ribinden ayrılmış ve iplerle karyola» nn demirlerine bağlanmıştı. Diğer socuk ta mutbakta ağlıyordu Mesele zabıtaya haber verilmiş ve çocuklar hastahaneye kaldırılmıştır. Çikolatacı zabıta tarafından sorular suale şu cevabı vermiştir: "— Onu kaçmasın diye bağla. dım!.,. uzatılan boruların içinden sevkedil- memekledir. Bunun için, Kayyara- dan Tel Kuhu'a uzatılacak demirye lile bu kesif petrolu Toros hattile İskenderuna nakletmek kabil ola caktır, Tasavvur edilen demiryolu 3,5 milyon İngiliz lirasına mal ola- caktır. Bu projeyi hakikate kalbet- mek mümkün olduğu takdirde At manlar British ol Development Com pany'ye doldukça mühim bir nisbet te iştirak ettiklerine göre fazla mik darda malzeme satmak imkânını bulacaklardır. Tel Kuhuktan Bai; ye demiryolu uzatıldığı takdirde, Bağdat demiryolları büyük savaş ;| Yunan - Bulgar tan evvel kararlaştırıldığı şekle gi- ecek ve Berlin » İtanbul - Bağda ; | Münasebetleri Basra körfezi demiryol ile biribi. Belfast Sokaklarında Kanlı Bir Ça Le Petit « Parisien'den: Izlanda Ulster'in merkezi olan Bel- fast şehri, kanlı bir sokak çarpışması- na sahne oldu. Çarpışma Protestan organistler, katolik İrlanda ulusçuları arasında olmuştur. Çarpışma o kadar Şiddetli olmuştur ki, polisin şiddetli İskoçya fanfarı, arkasında organist - ler olduğu halde Boyne meydan mu- harebesinin yıldönümünü kutlulamak» tan geliyorlardı. Bu meydan muhare- besi 1690 yılında vuku “bulmuştur. rpışma Bu vaka Guillaume d'Orange ile Stu- artlar arasındaki rekabeti sonuçlamış» tw, Müzika sokaktan geçerken ntüma « yisçilerden biri bir el silâh attı. Bu- sun üzerine silâh sesleri biribirini ta» kip ederek çarpışma genel bir şeki) <aldr.İki kişi Kırk ta yaralı var. vam ediyor. Ti irlan- danın biri özgür İrlanda, öteki Ülster | adı altında ikiye bölünmesine bir tür- Mi razı olmuyorlar. Ancak beridir ki hâdieler bu kanlı şekte gir- memişti, — Görüyor musun, bu adam No. 19 Abanoz Bilezik RENE CHAMBE "Ah, içimi hâlâ yiyip bititen bu hatıra! Orada geçirdiğim bu bahar ayla. rında, insanların bayaklarıda nadi- ren tesadüf çitikleri İki fzsat ka acem Birincisi buydu. Ne diyç a ma kapanmamıştım? Han; demir el, beni öyle heykel giti diz dik ayakta tutmuştu? Niçin orada du titriyen aşkımı ona iti- Taf etmemiştim? Pırsat ve belki onunla da hayâ tımın bütün saadeti kaçıp gitmişti. p Maryse tekrar neşelenmeğe başla ir; — De Soliers, bu yaptığınız fena.. Hem çok fena, sizi yi mekten menediyorum, anladınız mı? Siz giderseniz, buradaki hayatımı - zın tadı kaçacak, Aviatile'le yapaca- e gezintinin hiç zevki olmıya « <al Canı sıkılmış, hiddetli küçük bir kız gibi başını sallıyordu. — Gitmiyeceksiniz. dedi, bir kaç gün için bile olsa... Yine izin vermi. yorum, gitmiyeceksiniz. üzde- salı günü montekarloya yemek ye - meğe de gidecek sanki. Ö akşam Patisin en iyi giyinen adamıdır. gok eğleneceğiz, göreceksiniz. Gözleri, gene gözlerimin içi kapıya doğru biriki adım yürüdü, elini uzattı: — Allaha ısmarladık, dedi, bu ak- sam bekleriz. Anladınız değil mi? Sizi” gitmekten katiyyen menede » rim, dim, Dr bağ gi eke Zn im, gibi sekerek uza Arkasından koştum: Li İsterseniz gülünür, 13.40 treni o gün bensiz gitti. Ertesi de diğer çükieile da öyle, > . Ben bu trene bir türlü bineme- Ne yaparsımız, zayılmış! Fa- kat “il Mere e tanımış ol- saydınız., Bavtilu tekrar açtım, madam Pe. zarg alay ederâk eşyamı gene caki yerlerine 1. — Gitmekten vazgeçtiniz inşallah, dedi, — Evet, madam”Pezarg, seyahati tehir ettik. İsterseniz bir daha gülünüz, ben rine bağlanmış olacaktır. | tinden iki defa daba eskidir. Yunanis- coğrafi durumu sayesinde her alanda çok terakki etmiştir. Yunan vapurla- dayak teşkil etmektedir. Buna rağmen Yunanistan tarihi her karışıklıklar- la doludur. Rirçok krallar nefyedil - miş, birçok hükümet darbeleri yapıl- muştur. Yunanistanın giriştiği harple- rin neticesi de elim olmuştur. Son 11 sene zarfında Yunan cümurlukla ida» «e ediliyordu. Fakat bu rejim, mill, istediği sükünu ona verememiştir. Mart ihtilâli Cümuriyet rejimini müs dalaa i tır. Çaldaris - Kon kabul edilecek (rejim için geneloya müracaat edilecektir. Şurası muhak - kaktır ki eğer rejim için geneloya baş vur İk rejimi iade edilecek ve çümuriyet kaldırılacaktır. Bu suretle ihtilâlcilerin iddiaları ye tini bulmuş olacaktır. Thtilğl muvafe fak olamadığı için cümuriyeti de mit- dataa etmek kabil olamamıştır. Bu - nunla beraber Yunanistanda ikinci bir sümuriyet kurulmayacağını hiç kimse temin edemez. Yunanistanda cümuri- yet kuvvetleri çok mühim olduğundan ve bütün memleketin sosyal hayatın- da mübim bir rol oynadığından cümu Fiyet Gikirlerinin her saman için kök- leşmesi ihtimali vardır. 9 akşam yemeğinde gene Hesperida- da idim, Artık Maryse,in bana karşı daha müsait davcanacağını tahmin ediyor. dum, Nibayet o da benim çektiğim ıştırabın farkına varmıştı. Yaptıkla. rna Pişman olarak, bir tebesslmle kederimi dağıtmak istemişti. Sonra, başına, hiç rün bu yerle Acaba beni şu kadarcık olsun se- viyor mu? İnsanlar ümitlerinin sahi- eği © kadar çabuk inanır. ka Şarparak, fakat içim rahat ve mes'ut Hesperidadan içeriye gir- dim. Gene 6 eski büyük hol, gene o eski mermer sütunlar, ayni yaldızlı muhteşem salon.. Gene Framond'ün yuvarlak çehresi, menhus Lauffen'in asık suratı, Werner Gölovine'in ağır ve mahaun siması ve en nihayet aba- jurun altındaki o berjere kurulmuş Maryse'in müstesna endam. Bir daha görmemeğe katiyyen ahtettiğim şeyleri tekrar görüyorum. Halbuki pe aldanmışım? O gece ve diğer geceler Maryse gene eskisinden hiç farklı değildi. Uzattığı eline dudaklarımı dokun- durduğum zaman, gülerek yavaş sesle dedi ki; — Bonsuvar azizim, ne iyi ettiniz de geldiniz, Yunanistanda rejim Zaria'dan; Yunan hükümeti, Bulgar hüküme- tan Garple münasebatın: kolaylaştıran için maddi bir syardım”ve Tikri"tif” Elefteron Vima'dan: Bulgaristanın Atina sefiri Şişma- sov Çümurbaşkanma itimatnamesini yermiş ve bu münasebetle Cümurbaş- kanı ile sefir arasında söylevler veril miştir. Bu söylevlerde iki memleket arasındaki münasebatın iyileşmesi için ber iki tarafım hüsnü niyetinden bahs sedilmiştir. Şüphesizdir ki iki memle- ket arasında münasebatın iyileşmesi ve bir anlaşma temini eskiden kalma Hükümet arkasında dostane bir andlaş- ma yapılmasına bağlıdır. Her iki tara- fan bu bususta hüsnü niyet eseri bes- | lediklerini ve müuallâkta kalmış olan ekonomik meseleleri halletmek iste - diklerini görmekle bahtiyarız. Başba» kan e bu meselelerden a miş ve Yunanistanm Bulgarista, m m yü lak İztediğini eek 0 eke umumi terviç edeceğine şüphe olmayan bu (TAN)IN OYKUSU BİR AŞKIN SONU Bir delikanlı bir genç kıza sevda: rintisine gittikçe çok sevdiler. Delikanlının aklına orijinal bir düşünce geldi: genç kızla evlenmek, Delikanlı gözü açık bir çocuktu ve bilirdi ki, genç bir kıza evlenme teklifi yapmak için onun önünde diz çökmek gerektir. Iyi amma bu diz çökme jimnasti « ğini nerde yapsın? Sinemada mı? Parkta mı? Deniz gezintisinde mi? Kendi evine çağır sa kız utanır, gelmez. Bir yer kalıyor. Genç kızın evine gitmek. Bu düşünce aklına gelince delikan lı hemen söze başladı; üçük bayan, dedi, evinize ge- lip sizi rahatsız edebilir miyim? Genç kız bir parça durakladı: — Ben rahatsız olmam, siz olursu nuz. Dedi. Delikanlı rahatsız olmağı göze al- dı ve ertesi gün genç kızın verdiği adresin kapısını çaldı. Burası bir say- fiye yerinde eski köşklerden biriy » ir Kam, amk araklı, bir beril aç . — Ne istiyorsunuz? Diye sordu. — Bir küçük bayan soracaktım. — Hangisini? Burda dört tane kü- çük bayan vardır. — Uç numarada. — Üç numarada iki tane vardır. — Benim aradığım kumraldır. — O. evde. Girin bakalım. Delikanlı dar bir koridordan geç « *i. taradaki mesaiyi bir araya toplamak lâzımdır. Ekonomik emek birliğinin tehiri iki memleketin menfaatlerine uygun değildir. Zira bu tehir her iki tarafın menlaatlerine zarar verecek- tir. emma Londra arsıulusal danslı şenliği Londra, 16 A.A, — Ulusal elbize- Geniş bir adaya girdi. İçerisi er - kekli kadınir tıklım, tklem dolu. Kö- şede bir bavulun üstünde küçük bar yan oturuyor. Delikanlı, odanın orta yerinde boylu boyunca uzanmış yatan bir damın üstünden atlıyarak sevgilisine yaklaştı ve sesini tatlılaştırarak sor- lerini giymiş olan ve Avrupanın 18 memleketinden gelen 500 den fazla dansör, Parlak Bir güneş ve şiddetli bir st altında Londra s0- kaklarını dol ir. Dansörler, arsulusal milli danslar şenlikleri - nin açılma merasiminde hazır bulun- muşlar Ve sonra Haydparka giderek orada bir çok seyirciler karşısında dansetmişlerdir. Hepsi © kadar?, O gece diğer bütün geceler gibi geçti. Latffen kadını âdeta zaptet- mişti. Söylüyor, söylüyor, zavallıyı boyuma dinletmeğe mecbur ediyordu. Maryse eğer arada bir gözü bana doğ rü kayarsa, hemen başını öbür tarar fa çeviriyordu. Acaba beni tetkik etmek, içimi yoklamak mi istiyordu. Evimi sabahki ziyaretinden hiç bahsetmedi. Ne o gün, ne de başka Düşündüm ki Maryse bana karşı genç kızlığınm sevkile hareket edi- yor. Lauffen'i bana tercih ettiğini pek aşikât görüyordum. O halde ne- den benim gidişime mâni oldu? Besbelli beni sevmiyordu ve sev « miyecekti de. Fakat ben de kendimi şu kıskaçtan şöyle çekip atmak için azıcık BaYTet gösterecek kadar nef- simi sorlayamıyordum. İnsan hayat- ta böyle bir cesareti ikinci defa gös teremiyor. Ah, geçen günkü ham Jem kırılmamış olsaydı, ne iyi idi Şimdi ben çoktan uzaklarda bulunu- yordum. Fakat o hamleyi artık bir daha gösteremem, Maryse bu düşüncelerimi anlıyor gibiydi. Benim bir daha kendimi & layıp gidebileceğimi pek zannetmi- y Böyle olmakla beraber, muamma dükleriniz de benim , ibi kiracılar - du. duz — Bu ne hal? Yoksa bu akşam su- vare mi veriyorsunuz? Yoksa isim gününüz mü? Aşkolsun benden bunu sakladınız. — Neler söylüyorsunuz? Süvare filân verdiğim yok. Bu gör 2 Bu zihni meşguliyetlerimi belki dağıtır diye Senli Framond'un ha- reketlerini tarassuda başladım, Ya herif, belki anladığından gayet ihtiyatlı davtanıyor, yahut ta tesa - dütler bana em etmiyordu. O zaman aklıma başka şey geldi. Acaba şü Lauffen'in nabzmı bir yoklasam nasıl olur, Her halde onun bir seyler bilmemesine imkân yok. Bu gayet ince, büyük cerbeze ve hü- mer istiyen bir yoklayış olacaktı. Sofrada Lauffen'in içkiyi karıştır. madan içtiğine dikkat Sofra sonlarına doğru da dili çözü - lüyor, hayli gevezeliği tutuyordu. Zaten Framond'un şarap mahzeni sas yesinde Alman süvariliği hakkında ondan epeyce malümat t Bu, benim için iki taraflı hoşuma giden bir şey olacaktı. Bir defa Hes. peridanın sahibi hakkında malüma- tema genişletebilecektim. Sonra da fırsat düştükçe rakibimi küçültecek mevzular bulabilecektim. Gerçi pek kabaca bir manevra olacaktı ama, ne yapalım? * Erik ağaçları çiçek açtılar, . Mayıs bütün taravetile canlanmış» tw. Diğer taraftan Lauffen iyiden iyi- aryse'i sıkıştırıyordu. birbirlerini daha 177935 Arkod.'dan : O. — Ya sizin odanız nerde? det bu kadar kalabalık bir kiracı ” lesine kiralanan sayfiye köşkleri ki konforu düşündü. Sonra toparlıyarak söze basladı; — Sizirle ciddi konuşmağa dim, küçük bayanım. Yerde yatan adam basınr kaldıf€ rak delikanlının sözünü kesti! — Köyümüzü nasıl buldunuz?! — Köyünüz hakkında daba tim yok, ben küçük bayanla mağa geldim. Ona bir çift sözüm — Daha iyi ya, biz de din — Iyi amma, nasıl olur? Neden olmasın, biz burada ye hayatı yaşıyoruz. Içli dışlıyıs ribirimizden — gizlimiz, pak yok. Delikanlı düşündü. Sonra bit re genç kıza sordu: — Siz sayfiye hayatına pek meraklızınız? — Tabii değil mi ya? Yazın bi Si cakta şehirde oturulur mu? Delikanlı bu cevabi alınca 2 hayatma meraklı sevgilisinin önü diz çökmekten vazgeçti ve fazla” söz bile söylemeden, odanın ort da yata iç Yine, çiğnen ce'rsarsk ikti, Işte Erenköy, Göztepe filân yerlerde köşklerini oda oda ki verenler bazen İste “yerek rulacak yuvalar: daha kurulmad kıyorlar, KAN Gündelik Siyasi Ga vi : e TELEON( Şire, Zi TELGRAF: “TAN, ABONE Türkiye için Dışarı Lira K. Lia © li 5— 4 3— İlânlar için İlâncılık Şirketlerine Mİ racaat edilmelidir. Küçük Minlar doğrudan Mdaremizce almabilir, Küçük ilânların $ catırlığı bir defi 30 kuruştur. 5 satırdan fazlası İçi tr başma 5 kuruş alma. Bir defsie fazla için yekündan 7610 4 kil. Ne ıztıraplar çektiğimi edepli. © ger Nihayet akşam yemeği için tekarloya gideceğimiz gün ni Otomobilimiz, batan gün: ” teşem tablosu önünde, daki yolu yalayarak w deniz KL Denizden doğru serinliğini duyuyordu! İnce kumların üzerind (rap, çift çift insanlar, r geşit dilini konuşarak lardı. Bilhassa İngilizce çoktu. Bu kibar kalabalı; tinde hâkim iki renk vardı: için beyaz, erkekler için gi Çoğu kumar salonlarından lardr, Uzaktaki bir çe kestra sesi, akşamm alık karışıyordu. Masamızr” salonun bir KöğÜU açık bir pencerenin yanımda * muşta, |

Bu sayıdan diğer sayfalar: