19 Temmuz 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

19 Temmuz 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TA ünya Gazetelerine Göre Hâdiseler |. ALTININ İFLASI Arsıulusal Para : Enerji ( Royal Dutsh Petroleum compa- yy genel direktörü Sir Henry Doler ding'in makalesi) İ Atınm diktatörlüğü bozulmuştur. Bugün adım adım, para esast mesele- sinin inkişafında kat'i ve nihal saf- haya doğru ilerliyoruz. Ekonominin can damarını, manasız bir altm siya» sası ile faaliyetten alıköymak yerine, nihayet hakiki bir. para sistemi po- Mitikası takip edilmeğe başlandı. Bir çok senelerdenberi / yapıldığı gibi, para sistemine esas olarak alınan kıy» metli madenler, karışık bir takım hi- lelere ve el çabukluklarına alet ok mamalıdır. Bu gibi hatalı tecrübele- rin neticesi, ne olduğunu biz hepi- miz gördük. İstihsal ve tecimi inki- saf ettirecek yerde, o mevcut altınlar toplanmış ve böylelikle tedavülde a- zaltılarak, kıymeti, teknik baku temamile yok olduğu & halde bi otomatik bir surette yükseltilmiştir. Bir memleketin serveti (toplanan altın çubukları ile değil, aktif bir ça- İişma İle yapılan / istihsalle tezahür eder, Kötü bir ürün, sürüleri harap eden salgın bir hayvan hastalığı, boz duran fabrikalar ve karaya çekilen vapurlar bir memleketi o derece fa- kir düşürebilir oki, bütün bankalar trezorlarındaki altın çubuklarını ço- altmak için yarışı | girişseler, yine bu ziyan: kapatmaya o imkân olmaz. Bir müddet evvel Reisitumur Rooz- Velti ziyaret ederek kendisile dünya piyasasr hakkında görüştüm, İkimi Zin de üzerinde birleştiğimiz bir hok- taya göre, iç faktör birleştiği tak- dirde, bir ulusun mutlak hakimiye. tini ve hakiki servetini temsil eder. ler. İlk faktör — her hangi şekilde o- tursa olsun “iş” tir. Kömür, petrol veya su kuvveti, bir işçinin elleri ve- ya yu kuvveti, bir işçinin elleri veya bir makinenin çarkları kadar iş gö- rürler. Fakat bu ürünler ancâk ikin- ci bir faktörün tesiri ile istihlâke el- verişli olurlar, İyi organize edilmiş bir tecim bunları o canlapdırabilir ve ekonominin değişmeyen esasi kanu- nu olan arz ve talep de bunların kıy- metini tayin eder. : Fakat tecim de ancak üçüncü bir faktörün, yani kredinin, yardımile zahmetsizce yürüyebilir. İşte bu üç basit cisim birleşmelidir ki bunların terkibinden hasil olan refah elde &- dilebilsin. Bu üç malüm kuvvetin bir- deşmesi, ek: i 24 sanezin el eno) hayatında, Tast ia Bunların biribirile, simtizaçı Üzerinde sun'i surette müessir olacak he müdahale, bunların kapasitesini pa- ralize eder ve normal bir surette in- kişalına mani olur. Bugünkü altin noksanı, hiçbir su- rette genci inkişafın neticesi değil dir. İki veya üç devlet acunun altın — Utanmıyor musun ayakta dura- mıyacak kadar sarhoşsun! — Ben ayakta durmak istemiyo - rum ki.. Ben yatmak istiyorum. No. 1 Abanoz Bilezik RENE CHAMBE Framond kollarının geniş hareket- Terile herbirimize yerlerimizi göster- di: — Maryse sen buraya. De Solli- €ra sön de sağ tarafa. Lauffen sol tarafa. Biz de azizim, ikimiş şöyle yanyana otururuz. Masaya otururken, Maryse'in önü- ne konulmuş çok güzel bir gül de- meti gördüm. Hemen anladım. Maryse demeti aldı, genis geniş kokladı, acaba kimden gibi hepimize göz gezdirdi. Lauffen kendisinden olduğunu hissettirmek, için olacak, mütevazi bir tavır aldı ve hafifçe kızardı. Maryse gül demetinin kimden gel diğini anlayınca, o tarafa doğru tat - | İı bir tebessüm gönderdi ve teşek - kür etti, O sırada kendimi öyle bed baht hissettim ki, Lauffen'i tokatla- mamak için kendimi nasıl tuttuğu * ma halâ şaşıyorum. Bu adam Müryse'e çiçek vermek ce i kendinde görüyordu. Buna mukabil teşekküre de konmuştu. O dakika anladım ki, Lauffen ar - twk işi bir neticeye vardırmak kara « #ını vermişti, Neredeyse kısı babasın mevcudunu toplamışlar ve böylelikle altını tedavülden çekmişlerdir. Bu- nun seticesi altının gayri tabii bir rette kıymetlenmesi olmuştur. Ayni zamanda bir çok memleketler — meselâ İngiltere — meskükâtın i- çinde bulunan gümüşü yüzde elli nisbetinde azaltarak farla gelen gü- inilşü piyasaya çıkardılar. o Gümüşü her ne pahasına olursa satmak lâzım geldiği için, bu manevre ile kıyme- ti, normal surette arz ve taleple tes- pit edilen haddin aşağısına düşmüş oldu. Gümüşün kıymetinin azalması, yalnız gümüş esasını tanıyan şark pi- yasalarını, garplı müstahsılların aley- hine olmak üzre tahrip etti. Diğer taraftan, uzak şarkta gümüşle tediye edilen sây, istihsal fiyatlarının aşağı düşmesine imkân veriyor ki bu da garp piyasalarının aleyhinedir. Bun- dan almâcak hisse şudur : Bu gür- den itibaren bütün hesaplarımızı ai- tn ve gümüşü göz önünde tutarak yapmamalıyız. Bilâkis, bütün para Şartların tesiri altında kalan biç e- konomistin durduğu plott-form üze- rinde durarak ona uygun bir tarzda hareket etmeliyiz. Bunu daha iyi i- zah etmek için şöyle söyleyebiliriz İstikbalde ölü rakamlarla değil e nerji ile hesap görülecektir. Bu ba- kımdan petrolün altınla tartılması ROOSVELT lâzım gelir, Petrol, en basit manası ve en kuvvetli şeklile “Enerji” dir. Ancak şimdilik altın ve petrol biri- birine temarile zıt olan (iki şeydir” Çünkü kuvvet ve enerjiyi evvelce bilmek için temamile yanlış vakhidi kıyasiler alınmıştır. Bütün dünya vet sarf etmekten başka bir şeyde. ğildir. Muhakkak ki, her mübadele vasıtası, say eserile | karşılaştırıldığı zaman, ancak bir hayalden ibaret tir. Fakat meselenin hatalı olan ta- rafı, hayalin bizden daha kuvvetli ol- ması, onun bize esir olacağı yerde bizim ona esir olmamızdır.Eğer dün- ya tecimi peşin tediyat | Üzerine kü- rulmuş olsaydı, bugün mevcut altı nın on misli fazlasına ihtiyaç hasıl olurdu. Bunun için, tecim münaseba- tını Önemli bir miktarda genişleten krediyi ihmal etmek doğru olmaz. İstatistikciler, hangi o memleketin daha zengin olduğunu göstermek i- çin, devlet borcundan adam düşen hisseyi hesap ediyorlar. Fakat Lâponya, Liberya veya Gobi çölün- de oturanların bu hesaba göre “en zengin” olmaları “lâzım geleceğini, mahsus görmek istemiyorlar. Çünkü ekonomik hayatta öyle bir takım un- surlar vardır ki bunlar, mevcut şart- ları birbirine karıştırarak (o şaşkınlık tevlit edip bulanık suda avlanmak isterler. Fakat ben, tabillik ve basit- liğin galip geleceğine eminim. Yani şuna kaniim ki istikbalimiz altın ve iş anlamlarının tezadından ileri ge len şaşırtıcı kesaplarda değil, eşya" dün istiyecekti. Ya Maryse, eskisinden daha anla şılmaz bir mahldk olmuştu. Framond ortaya mânalı bir söz at tı: — Kızım, görüyorum ki, çiçekler hoşunuza gitti, Ve güldü. . Maryse hafifçe omuzlarını. silkti, iri gözleri âdeta parlıyordu: —Bu akşam eğleneceğiz. dedi. De Soliers, neye böyle yüzünürü as- *ıniz, biz buraya can sıkıntılarını da- gıtmağa geldik. Yine kolunun küçük bir hareketi ile abanoz bileziğini dirseğinden yu- karı fırlattı. Sonra dirseklerini masa ya dayadı, çenesini çilerinin arasına aldı. Zarif parmaklarında iri yüzük - ler piril parıl yanıyordu O akşam, ne güzeldi Allahım, ne güzel! Framond'un elinden yemek lis *esini aldı; — Durun, ben ısmarlıyacağım, de - di. bakım size, ne hoşunuza gidecek şeyler bulacağım i Sişman ve cascavlak traşlı bir Me- terdetel ayakta emir bekliyordü: — Madama evvelâ gürel bir ista koz tavsiye ederim, dedi. . — Güzel. İstaköz kabul. bolca olsun. — Başüstüne.. Ondan sonra? — Balıklardan ne var? Surada ala balığı görüyorum, Fakat 2 Asır Evvel Batan Bir Rus Gemisindeki 7 Milyar Altın N Paris » Soir'dan: Finlandiya kıyılarında iki yüz yıl önce, batmış bir gemideki büyük ser- veti çıkarmak için eiddi bir teşebbüs yapılıyor. 1721 de Rus » İsveç seferi esnasında batan ve içinde bir milyar değerinde servet idhar edilmiş olan bir Rus gemisinin yüzdürülmesi teşeb büsü bütün Finlandiyada büyük bir heyecan uyandırmıştır. Rus denizci - lik tarihine göre, bu gemi. Ruslarm İsveçten aldıkları ganimetleri taşıyor» du, Büyük ganimet şu eşyadan ibaret- .“: 1 — Altın meskükât dolu on dört fıçı, 2 — Altın ve gümüş takımlar. 3 — Her çeşit büyük mikdarda mü cevherler. Büyük Petro, boşalan hazinesini doldurmak için bu serveti sabırsızlık” la bekliyordu. Gemi, her tehlikeyi atlatarak Rus sahiline, Helsingtors kıyılarına yakla- şırken şiddetli bir fırtına koptu. Gemi ahşaptı. Genç Rus donanmasının en kuvvetli gemilerinden biri idi. Tayfası İİ Lİ Şİ Panslâvizm Mir'den: Varşova gazetelerinden “Kurier” hir yanam yöre iyi Biz Po» lonyalılar Panalâvizmin ne vaffakıyetle karşı koyduk. Bugün de ondan korkmuyoruz. Çünkü ar- tık mevcut değildir. Fakat bununla bizi korkutmak için bir tecrübe ya- pılmıştır. Bu suretle yabancı politi- Kaların bilhassa Alman politikası nın ağına düşürülmek istemişizdir. Daha ağır şartlar içinde bulundu - ğumuz zamanlarda bile tesirini gös teremeyen bu gibi tecrübelerin bu gün de tesirini gösteremeyeceğin- den şüphe edilmemelidir. ke imz eedeni minneml sama aaa bın doğru bir görüşle" görülmesinde, hakiki kıymetin tesbitindedir. Gü- ün birinde enerji, bütün o dünyanın kullandığı para hakiki arsrulusal pa- Ta esası olacaktır. — Madam, hem istakoz, hem ala - balığı? — Getir efendim, sana ne? Metrdotel, elindeki küçük deftere aldığı siparişleri sıralıyordu. Maryse listeye bakarak sordu: — A Ja Suliy enginar dibi oturtma 8, bu da nedir? .>— Efendim, bu, şimdiki Başveki - limiz Viviani'nin çok sevdiği bir yı mek. Buraya ne zaman gelse mütla - ka bir tabak yer, Şampanya ile hazır- lanmiş, mentarir enginar. Piliç beya zindan da salça koyarsanız.. — Pekâlâ, a la Sully de gelsin. Maryse listede hoşuna giden ne gördü ise, hepsini ısmarladı. En niha yet Mısır çileği ve Melba şeftalile » ri. Sıra şâraplara gelmişti. — Maryse kartı babasma Beniz ,77 Ben bunlardan anlamam, dedi, siz seçin, Werer Gölevine Visteye baktı. 1904 Chateau - Eyguem ismarladı. O sirada masamıza yakın bir masa ya iki çift daha geldiler. Dragomir İvaneff ile Spideli tanıdım. Beni görünce, uzaktan işaretler verdiler. Yanlarında iki de kadın vardı. Müh teşem tuvaletli iki kadın.. Bunlar - dan biri Portekiz kralı Manoel'in krallıktan vaz geçtiği günlerde Lir. bon sarayında adr çok duyulan Kon tes de Ferfeira idi, hem de büyük serveti kurtarmak için ümitsizce çalıştılar. Fakat muvaffak gamadılar. Gemiile birlikte, batıp mahvoldular. 1738 de bir İngiliz gemicisi John Davis batan gemiyi yürdürmek ümi- dile taliini denedi. Geminin battığı ye- re gitti, Denize daldı ve bir mikdar altın meskükdtı ile denizden çrketı. Fa- kat bundan sonra başka bir teşebbüs yapılmıyarak bu efsanevi gemi unu- tuldu. Bunun hâtırasını, on sekizinci asır başlangıcında, Baltık denizinde batan gemilere ait yazılmış bir eserin müta- Yeası canlandırıldı.Bu eski kit yük Çarın gemisinin hatışt bi silâtı ile kaydedi'miştir. Bu kitabın gösterdiği yere bir heyet gönderildi, Heyet gemi ankazınn bulunduğu ye- ti tesbit etti, Dalgıçlar da bu gemi ankazının eski Rus gemisine benzedi- Rini temin ediyorlar. Şimdi geminin yüzdürülmesi teşebbüsü (yapılırken bu iş birkaç günde bitecektir. Acaba, bu ankaz, efsanevi geminin ankazı mr dır. Gerçekten içinde bu muazzam de | fine var mıdır? İ yakında anlaya- Fransada ölenler gittikçe çoğalıyor Matin'den; Fransada doğum meselesi hiç şüp- hesiz ilk plânda gelmektedir. Kriz za- manlarında “bizde fazla çocuk doğ - muyor!” diye yapılan şikâyetler çok yerindedir. Bundan başka nüfus me- selesi, bizim için sade doğumun azal- masından mütevellit değildir. Kâhille. rin ölümü de vaziyeti ayrıca vahame- te düşürmektedir; diğer uluslara na zaran bizde ölümlerin çok olduğu mu bakkaktır. Bin nüfusa düşen ölüm mikdarı Fransada 1925 senesinde 17,43 idi. 1928 de 16,44 e düşmüştür. Diğer ta- raftan İstatistiklerin bize öğrettiğine nazaran meselâ ayni sene Almanya için ölüm mildarı, binde 12,6 Ingil - tere, Galles memfeketi, ve Nevyork için binde 11,7 dir. Fransada vefiyat mikdarnın fazla olması, irken dejenere olmasından de- gil, belki hıfzıssıhhanın noksanlığın- dandır. Bunu ispat etmek için,muhte- lif devlet merkezlerinde ayni sene zar fında tifo hastalığından mütevellit ve- fiyatı mükayese edelim, Bu rakamlar Salona yen şatır girmişti. Elinin, kolunun hez hareketinde çeşit mücev herlerin aşıkları pırıldayordu. Yanın daki kadın daha tuzun boylu, zayıfça ve hiç yokken, hattâ biraz da terbiye sizce bol bol kahkahalar savuran bir kadındı. Maryse dönüp sordu: — Siz bunları tanıyor musunuz? — Evet, dedim, erkekleri tanıyo - rum, fakat kadınları hayır! — Tebrik ederim, pek keyifli in - sanlarâ benziyorlar. Bu muhitlerde sizi ne Kadar çok tanıyanlar varmış, Biraz da benimle alay ediyor gi - biydi. Muhakkak bu akşam bana kar- şı düşmanca hareket ediyordu. Sebe bini de bir türlü O kestiremiyordum. Acaba Lauffen çiçek verdi de, ben vermedim, onun için mi? Fakat Maryse'in bu kadar küçüle- bileceğini de havsalam bir türlü al - mıyordu. Lauffen susuz içiyordu. Sarı su » tatı da yavaş yavaş kırmızılaşmağa başlamıştı. Prusyalılar gibi, kafasını tabağa eğerek atıştırırcasına yemek yiyordu, Orkestra, etrafı yeşil cenup otlari le çevrilmiş yerine yerleşti, evvelâ bir marş çaldı, Musiki sesi salona ya yılmca berkesin neşesi arttı. Küçük boylu Spidel, elinde biçak kadehlere vurarak musikiye refakat ediyordu. La EE Vİ e) ga Laval frangı müdafaa ediyor Paris, 18 (A.A.) — Laval, ödün sa- at 20 de radyo ile verdiği söylevde esasen beşte dört nisbetinde düşürül- müş olan frangm değerini korumak maksadiyle çıkarılan kararnamelerin, anlamını ve önemini izah etmiştir. Laval, bu arada demiştir ki: “Bazıları frangın değerini düşür - İ meden, bazıları da enf'âsyondan bah- | sediyorlar. Evvelkiler, paramızın beş- te dört nisbetinde değerinden kaybet- miş olduğunu unutuyorlar. Ötekiler de kalp para yapmağa hazırlanıyor « lar. Biz, başka metotlar kullanmayı tercih ettik. Geçen pazar günü cumür luğun ve özgenliklerimizin bayramını vekar ve sevinçle kutluladınz. Cumur iuğu ve özgenliği ancak genel finan- sın erkinliği koruyabilecektir. Finansı sağlam olmayan özgür devlet olamaz. Paris borsası Paris, 18 (A.A.) — 17 Temmuz ta- rihli Paris borsa durumu: Yasa bükmündeki kararnamelerin verdiği sonuçlar karşısında değer bor- sasının durumu intizamsızdır. Geliri değişmez olan değerler ve bilhassa Fransız ulusal fondoları oldukça önem li bir surette yükseldiği halde değisi gelirli değerler ve bu arada kömür mâ den değerleri az çok düşmektedir. Arsrulasal değerler durgun ve uy- gun durumdadır. Almanyadaki altınlar Berlin, 18 (A.A.) — Uzun zaman danberidir iIk olarak, Alman Devlet İ Bankasının bilânçosü, yekânu 12 bu- İ çuk milyon mark tutan önemli altın ve döviz toplandığını göstermektedir. Bu suretle, bankanın altın ve döviz yedek parası 102,300,000 marka bul - muştur. 30-6-034 denberi bu yedek dâima 100,000,000 den aşağı idi, Şim- diki fazlalık, Amerikanm 1933 başlan» gıcından 193$ sonuna kadar ödemiş olduğu paralar yüründendir. Amerika böylece, birtakım endüstriel ısmarla. malar için Almanyaya 900,000,000 mark ödemiştir. | Sovyet Rusya ve İngiltere ticareti Londra, 18 (AA) — Deyli He - £ald gazetesine göre, sitenin önemli gevenleri hükümetin İngiliz - Sovyet teciminin artmasma yarayacak her türlü tedbire karşı gösterdiği antipa- tiden dolayı çok içlidirler, : Sovyet hükümeti madenlerin işle « tilmesindeki başarık üzerine dışarıya olan bütün borç'arını. yeter sele altin elde etmiştir. Bu yizden is- tediği piyasayı seçebilir, Ve eğer kre- di kolaylıkları bulamazsa peşin ödeye bilecek durumdadır. Sovyet tecim du- rumundaki bu son değişikliğin sitenin önemli şubelerini şuna inandırmıştır : Eğer Ingiltere Sovyetler birliğinin dı şarıya yapmak istediği ısmarlamalar- da kendi hissesini korumak istiyorsa, re kolay kredi şartları öne sürme- Hidir. f e aaa üz bin nüf ii a EN usa nispet edilerek alnr- Nevyork'da: 1,5, Londrada: 1,1, Berlinde: 0,5, BruxdMes'de: 1,2, Pa- riste 5,3. Eğer ayni mevzu etrafında, hilkümet merkezlerini değil de, vilâ - yetleti mükayese edecek olursak tifo veliyatmın diğer uluslara nazaran da- ha çok olduğunu görürüz. 1928 deki Uluslar kurumu istatistiklerine göre, tifo vefiyatı 107 İngiliz şehrinde yüz binde 0,8, 49 Alman şehrinde 1,0 dır. Buna mukabil eğer, Fransada Pa - ris, Versay ve Sen hariç olmak üzere, 50,000 den faza nüfusa malik olan 44 şehri nazarı itibara alacak olursak, ayni sene zarfında ölümle rekor kır- dığımızı görürüz. Bu sene tifodan mü tevellit ölümler Fransada yüzbinde 14,3 tür. Maryse artık benimle hiç meşgul değildi. Bir aralık babasına doğru e- gildi. Anlamayayı. diye ona alman- ca çabuk cabuk bir şeyler söyledi. Framond araya karıştı. Sonra hep birden kahkahalarla güldüler. Dışarıda ortalık yavaş yavaş karâ- rıyordu. Yanı başımda Metrdotel, gü müş tabakla getirdiği istakozun son temizliklerini yapryordâ, Masanın üs tündeki Jâmba Maryse'in çıplak kol » larına pembe akisler gönderiyordu, Artık içip sarhoş olmak Wer şeyi unutmak istiyordum. Fakat evvelâ Lauffen'i sarhoş edebilirsem, bana daha iyi gibi geliyordu. Birbiri üstüne iki defa kadehini doldurdum. İkisini de boşalttı. Za - ten pembeleşmiş olan yüzünde bu se fer kırmızı kırmızı lekeler peyda ol. mağa başladı. Werner Gölovine kızmı o kadar güzel ve o kadar eğleniyor görmek- ten memnun, yavaş yaYAŞ yiyordu. Framond küçük nar parçalarını şatalıma sıralayarak, bir hamlede, hepsini midesine gönderiyordu. Orkestra sustu, kırmızı simokinli şef, elinde bir tabak, masala rın atasında dolaştıktan sonra, bizim masaya da geldi. Bu akşam zengin müşterilerin bolluğu tabağın içinde- ki altınların bolluğundan'anlaşılıyor- du, Maryse'in önünde eğildi: — Bir küçük Boston çalayım mı? 197-935 BORSA! 17 Temmuz Çar$i PARALAR. Sterlin Dolar 20 Fransiz frangı 20 Liret 20 Belçika frangı 20 Drahmi 20 İsviçre fe. Florin 20 Çek Kron Avusturya gilin Mark Zioti Pengo ÇEKLER Paris üzerine İngiliz Dolar Liret Belga İsviçre Lava Florin Yrası frangı Çekoslovak kuromu * 100 Şirketiahyriye Tramvay Bomonti - Nektar Terkos Aslan Çimento Merkez Bankası Osmanlı Bankası Telefon iel” ISTIKRAZLIJ Tür Baron Kapan ee ' İstikrazi dabili TAHVİLAT Rihtim Kupon Kesik Anadolu 1 ve 1 IM Kupon kesik Sovyetlere açıldığı sö Alman kredisi Berlin, 18'(A.A.) — Resmi diriğe göre, Sovyetlerin Alm satın alacakları malların işemesi verildiği yi Didi tarihinde, Almanya ile ler arasında bir kredi uz aşmış edildiğini ve bu suretle, laştırmak üzere Sovyetlere 205 matklık bir kredi açıldığını lar, Endüstriel kaynaklardan lındığına göre, şimdiye deği 5 ler, umulduğu kadar mal dır. Lauffen benden daha narak, tabağa bir altm fır! — Evet, matmazel ton.. Fal mo! için yavaş bir Bost Çingene esmer yüzünde © de beyazlaşan dişlerini gi gülümsedi : Elindeki tabağı masanın rına koydu ve gözlerini rarak, boynunu kemanm * di ve hakikaten güzel bir dı. İki büklüm olmuş, tam * yanıbaşında ve sade onun 18 Maryse çenesinin al ları sıkarak, hareketsiz du. Keman susunca, önün lerden iki pembe tüvey&, tejekkür ederek Lauffen'iR Xi dağına attı, O da bardağı güllerle beraber yuvar! O sırada küçük Spi kalktı, yanıma gelip hafi ma vurdu: — Seni gördüğüme çok “ş num, dedi, tebrik ederin ben seni manastıra kapanijg diyordum. Meğer öyle dö 4 ğer müsaade ederseniz. X raz Ga bize bırakınız. 9” sabırsi nıyor ki, Lawffen kaba bir tavuf çaresi verdi: TAS bir Ni p ı Vİ site >

Bu sayıdan diğer sayfalar: