2 Ağustos 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

2 Ağustos 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ankara YALA ISTANBULA 251,952 LIRA Gümrükten Belediyelere Düşen Hisseler Ankara, 1 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — İç Bakanlık 934 mali yılma ait dördüncü üç aylık mart, nisan, mayıs ayları #ümrük yüzde on belediye hisselerile 9 aylığın yüzde 15 tevki- İatı olan bir m rı 336 bin 706 lirayı belediyelere tevzi etmiştir. Vziatta İstanbula 251,952, İzmire 55,384, Ankaraya 26,922, Sey- taha 26,154, Bursaya 22,122, Konyaya 17,022, Edirney Ta düşmüştür, 12,480 Hava Tehlikesine Karşı Yeni Üye Olanlar sAnkara 1 A.A, — Hava tehlikesi- bilen üyeler: msundan Asım Karaali 20 ve Yardım 75, Hasan Model 20 ve 30, âsân ve Kâzım 20, Sultan ve Ali Ne Bohor Gavriyel 20 ve 50, Musa Bp, Salip 20, Mahmut 20 Mehmet jı, 2anlarlı 25, Elvan 20, İstanbuldan hap Hulüsi 20, Bandırmadan Lİ - m reisinin Kâmil 20, Mehmet Kıl. 18 80, Halil Karaca 20 ve 50, Dr. small 20 ve yardım 20, Bahriyeli Ahmet 20, Rıza 20, Kadir 20, Muh- Sin 20 ve 10, İsmail 20, Şevket (20, İmam $ mer Evyapan Abdullah 20, Mehmet Nu- ri 80, Hüseyin 20, Ankaradan Os - man Ferruh ve i 50, Yusuf Zi- ya 20, Kâzim 20, Ekrem 20, Avram Albukrek 20, Mahmut Şeref 20, İsak İpmburos 20, Levi Nesim 25, Halil İbrahim 20, İbrahim Saraç 25, Yon- tof Roso 25, Rıza 20, Halil Edip 50, Sabuncakis 20, Osman Nuri 20, Mil las Makridis 20, Hakkı Gülzade 50, Hayim Davit Motola 20, Ahmet E: ver 30, Raşit 30, Lozan Palas sal 20, Esat 20, Berliç mektebi 25 Ni- yazi 25, Galip Bekir 250, Agâh 100. Yüz istekli Sınaca Girdi! 3 Ziraat Bankasına alınacak memurlar için dün Bankada müsa- aka imtihanı yapılmıştır. İmtihana, 100 e yakın talip iştirak et- Lei e —— Miştir. Netice, evrakın tetkikinden sonra anlaşılacaktır, Bir kilo şeftaliye bir adam ve kumar! Bir şerir sokak ortasında bir deli. kanlıyı ağır surette yaraladı ygPün Şişkane yokuşunda, Okçu ag caddesinde, bir hiç yüzünden, — feci ve tüyler ürpertici bir kin Bası olmuştur. Air gün evvel Şişhane sokağında İk, B*Y apartmanı kapıcısı 19 yaş- rinda Hakkı ile Romülüsün Şişbane He İtimat garajının gece bekçisi vii ve Rafael isminde bir Muse- dı, vE kahvede kumar oynamışlar ij; Oyunun sonunda Hakkı yenil- ae, Ve arkadaşlarına sitemlere baş- Yegerr. Hattâ bir aralık hem kay- m de ağrı durmıyan Hakkı, efaile küfür ğ amaştar” Me Vi Bün böyle geçmiş, iki kumarbaz Tibirinden £ ayrılmışlardır. Fakat Mi bu küfürlerin altında kalmak İçi, emiş, üstelik oyunda yenildiği n Hakkıdan bir kilo da şeftali is- k niyetine düşmüştür. tü, SAN kendisine yapılan hakare- Man Şıkarmak için zaman kol- > nibayet dün öğleye kadar yo- MA Hakkıyı beklemiştir. Bika tan öğleye kadar her şeyden İsa kulübesinde istirahat eden kı bir âralık apartmanda bir ki- linç istediği suyu getirmek için , bir teneke almış, yokuşun ba- i ki çeşmeden doldurmak üzere #tmandan ayrılmıştır. yakının elinde bir teneke ile Ten 478 SU doldurmağa gittiğini gö- san apartmanla çeşme arasın- kengızolun ortasında beklemiş o ve “ip Hakkıya karşı gizlemiştir. durma: nihayet çeşmeden suyu dol Peşini Apartmana doğru İnmiye Yar, miştir. Cadde üzerinde bulunan İli Eaici Alinin dükkân: önüne ge- 2 asan, Hakkın yanına anar Vin e imiş; dalgın dalgın sağ e- Yal, PiF teneke su ile yürüyen za- Gencin sol tarafına elinde tut tuğu uzun bir bıçağı üç defa sapla- muştur. Aldığı yaraların acısı ile içi ya « nan Hakkı, hemen tenekeyi bırak. mış, boş kalan ellerile dişarı fırla- yan barsakların tutarak koşmıya başlamıştır. Bu sırada Karaköyden gelen bir tramvay hemen durmus, bir polis atlamış ve kaçan Hasanın peşine düşmüştür. Hasan, biraz açıl- miş, fakat arkadan yetişen polis ta- rafmdan tutulmuş ve elindeki bıçak zorla alınmıştır. Hattâ cani adam, polisi de yaralamak istemiş, muka - vemet göstermiş ise de vakayı oldu- ğu gibi gören yorgancı Alinin yar- dımı ile buna meydan verilmemiştir. Yorgancı anlatıyor Dün kendisini bulan bir muharri- rimize yorgancı Ali demiştir ki: “— Sıcakta pek iş yapılmıyor. San'atım da aksi gibi yorgancılık... Şöyle bir hava alayım, dedim. Dük- kânın önüne çıktım. Sağ elinde bir teneke su ile Hakkı yukardan geli- yordu. O sırada nasıl oldu, bilmem, karşıki sokaktan Hasan fırladı ve Hakkının yanma yaklaştı. Elindeki bıçağı çocuğa saplamıya başladı. Te nekeyi bırakan Hakkı, karnını tuta. rak gidiyordu. Hasan da kaçmak is- tiyordu. Bir tramvay bu sırada dur. du, bir polis atladı ve Hasanı yaka- ladı, Yakaladı ama herif vermiyordu bıçağı... Koştum. polise yardım et « tim, Polis te hain adamın kolunu büktü ve bıçağı zorla aldı. Vurulan çocuk arkadaşımdır, ona da yardıma koştum. Karnından kan- lar akıyordu. üç yara almıştı. Kıv » ranmıya başlayan rey İttihat ec- #ahanesine götürdüm. İmdadı sıhbi Otomobilini çağırdık. Aldılar, gö.- türdüler, Bana kalırsa bu pek kümar işine benzemiyor. Bunların ikisi de Refa- Biyelidir, Eski bir kin mi yardı ne TAN Paşabahçe cam fabrikası Yerli Şişe Mamulâtımız (Hususi muhabirimiz bildiriyor) Ankara, 1 Başbakanlık bütün resmi daire ve müesseselere bir tamim göndermiş- tir. Başbakanlık bu tamiminde, mem İeket sanayiinin en yenisi olan ve 1 temmuz 1935 te ça ıya başlayan Paşabahçe cam ve şişe fabrikasında bir haftalık tecrübe işletmesinden mümasil Avrupa - fabrikaları a şişe çıkarmıya muvaffak Joldüğu için, Avrupa şişe fabrikala- zının rekabetine karşı korunması Jü- zumu bildirilmekte ve resmi daires lerce almacak cam, kavanoz, şişe gi- bi cam kaplar için de yerli mamulâ- tımızın tercih edilmesi bildirilmek- tedir, Dış bakanlıgının bir tebliği Ankara, 1 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Harita genel direktör- lüğü, kanunun kendisine verdiği iş ve ödevi Avrupadaki emsalleri gibi başaracak surette, malzeme ve eşhas- hhez bulunduğundan, daire. ihtiyaçlar için yaptıcıl « masma lüzum görülen baritaların tanziminde ilkönce harita genel di- rektörlüğü ile görüşülmesi. Dış Ba- kanlıkça kararlaşmış ve keyfiyet Bakanlıklara bildirilmiştir. Türk - Macar ticaret uzlaşması Anişara, (Hususi muhabirimiz bil- diriyor) — Yeni bir uzlaşma yapılın- caya kadar müddeti biten Türk - Ma- car ticaret uzlaşması 1 Ağustostan itibaren bir ay daha uzatılmıştır, Finans Bakanlığının bir kararı Ankara, 1 (Hususi muhabirimiz bil diriyor) — Faizli hazine tahvillerin » den asitahyile bağlı olmaksızın te « minat olarak vöya ödenmek üzere İs- rar olunacak münferit kuponlar üze“ rinde hiç bir muamele yapılmaması Finans Bakanlığınca kararlağtırılmış- tır, 927 mayis sonuna kadar olan borçlar Ankara, 1 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — 1927 mali yılı nihayeti- ne kadar milli hükümet bütçelerine müteallik borçların vesaike müstenit olsun, olmasın, 1513 sayılı kanuna ta- bi bulunduğu Finans Bakanlığı tara» fından vilâyetlere tamim edilmiştir, am Köycülük kongresin- den dönüş Ankara, 1 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Brükselde toplanan ar- sıulusal köycülük kongresinde hükü- metimiz adına bulunan İç Bakanlık mahalli idareler genel direktörü Naci bugün şehrimize dönmüştür. ği yara 8 santim derinliğindedir. Barsakları dışarı fırlamış ve periton zarı yırtılmış olduğu halde ağır #W- rette Sen Jorj hastanesine kaldırıl mıştır, Hastaneden geç vakit öğrend mize göre, yaralının sağlığı umutsuz lar. (Moraj entern - Nezfi dahili) yap- ması yahut Peritonitle hastayı ölü- me sürüklemesi muhtemel görül- mektedir. Hasan, Galata merkezinde sorguya çekilmiş ve Emniyet direktörlüğüne sevkolunmuştur, Tahkikat devam et mektedir, — — KRONIK Amerikadan gelen haberi, bilmem duydunuz mu? Henüz duymadınızsâ öğreniniz ki, Yale Üniversitesinde profesör iki doktor, H.- E. Himvich ile J. R. Pazicas insana fikrin nasıl geldiğini bulmuşlar. Onların dedik- lerine göre insanın beyni, fikir hasıl etmek için işlediği vakit kendisine şekerden alırmış. İnsanın düşünme kudretini her türlü maddiğ bağlardan arı, büsbü- tün tinel Çenanevi) bir Tanrı vergisi diye tutan metafizikçiler için bu ke şif belki zihin katıştıracak bir şey- dir. Fakat, bizim gibi, kuvvetle mad- denin biribirlerine bağlı bulundukla- rına kanaat getirmiş olanlar için bu keşifte şaşılacak hiçbir şey olmadığı gibi, bu keşif o şekerin ötedenberi bildiğimiz faydalarına bir fayda da- ba, hem de öncekilerin pek üstünde bir fayda kattığı için, bundan şekere karşı saygımız bir kat daha artacak- Bi ir. Zaten bu keşif büsbütün yeni de sayılamaz. Bizde pek âdet olmamış- sa da, Avrupa (o Üniversitelerinde profesörler derslerine geldikleri za- man bir bardak su ile bir tabağın içinde birkaç tane şeker bulurlar. Daha derslerine başlamadan, o $€- kerleri suda eriterek, sonradan arar da sırada şekerli sudan birer yudum içerler. İşin künhünü bili miler, hocaların derste su içmelerini söz söylemekten ağızlarmın kuru- duğuna atfederler, şekeri de ancak suya lerret vermek için karıştırıyor- lar diye sanırlardı. Şimdi anlaşılıyor ki, Avrupa üniversiteleri profesörle- ri şekerden fikir çıktığını Amerika» lardan daha önce biliyorlarmış. Birim üniversitemizde, hocaların ders verirken şekerli su içmelerinin âdet olmamasından, bizim ünjversi- temizin derslerinde fikir bulunmadı- ğı manasmı çıkarmak elbette yanlış- tr. Çünkü bizde de çocuklar uyku- dan kalktıkları zaman, akıli: olsun- lar diye, annelerinin onlara bir kaşık reçel yedirmeleri ötedenberi bildiği- miz güzel bir âdettir. Şu halde bi- zim üniversitemiz hocalarının çocuk- lukta yemiş oldukları reçellerle zaten akıllı oldukları için, ders verirken yaçları yoktur, diye düşünmek daha usalır olur, Demek oluyor ki, şekerin fikirler münasebeti Avrupada da, bizde de es- kiden bilinirdi. Ancak bundan dola- yı Amerikalı profesörlerin keşfini ya- bana atmak da lâzımgelmez. Dünya- da nice hakikatler vardır ki, görgü ile zaten tanınmış oldukları halde, onların ilmiğ “bir surette ispatı gene önemli bir keşif sayılır. Bir taraftan da, şekerin insanlara fikir vermek hassasının böyle ilmiğ olarak ispat edilmesinden, şekerin insanlarm gözünde eskisinden daha ziyade yükselip yükselmiyeceği dü- şünülecek bir meseledir. Çünkü şe- kerin ökonemi bakımından zaten pek yüksek olduğu, daha şeker ka- mışından çıkan şeker zamanındanbe- ri bilinmekte idi. Daha o vakit, şe- ker ticaretiyle uğraşanların hepsi çok zengin olurlardı. Sonra pöncar- dan şeker çıkarıld'/ı vakit, şeker fab- rikacılarının zenginlikte ünleri büs- bütün arttı. Yüz yıldan ziyade var ki, Brillat-Savarin şekerin faydaları- nı yazarken en başta, şekeri yapanla- rı, satanları ve şekerden vergi alan hükümetleri zengin etmek faydasını yazmıştı. O büyük adamın pzygam- berce söylediği bu .söz hâlâ bütün memleketlerde doğru çıkmaktadır. İnsanlardan en çoğunun gözünde pa- ra yönünden zenginlik, fikirce zen- ginlikten üstün olduğu için, şekerin bu yeni keşiften sonra manevi kıy- metinin artacağı pek şüphelidir. An- çak, istihsal masraflarının daima art- tığından şikâyet eden şeker fabrika. cılarınım, yeni keşif Üzerine, mahsul- lerinin insanlara fikir verdiğini baha- ne ederek şekerin fiatınt arttırmağa çalışacaklarına ihtimal (o verilebilir. Bizde şeker fiatı fabrikacılarm key- fine değil, inhisar idaresinin karart- na bağlı olduğundan, şekerin böyle keşiflere göre pahalılaşıp ucuzlamı- yacağı tabildir, Avrupalılara gelince, onlar şeke- ri ne kadar pahalı yesşler yeri var- dır. Çünkü, şekerin şimdi gördüğü- müz şekli büsbütün bir Avrupa ica- dıdır. Bundan dolayı Avrupalıların kıvanç duymaları haklı olabilir. Fa kat kıvanç verecek şeylerin ucuz ol- ması haksız olur. Biz burada şekeri lüks eşyadan sayarken, Avrumalılar Tın UCUZ ucuz pasta ve o şekerleme yapmaları doğrusu bizi kıskandıra- cak bir haksızlıktı. Onlar da bundan sonra şekeri pahalı yerlerse oh ol- sun! Şekeri icat edip de bütün âle- min başına bir ihtiyaç çıkarmıyaydı- ir. Valcâ, şimdiki insanjarın kanında binde bir buçuk nispetinde şeker bulunduğuna göre, eski zaman adam- larının kanında da o kadar şeker bu- lunmuş olacağı muhtemeldir. Çünkü medeniyetin ilerlemesiyle insanların kanındaki terkibin değiştiği henüz sabit olmamıştır. Şu halde eski me- deniyetlerdeki adamlar için de şeker tabiiğ bir ihtiyaçtı. Hatta, eski za- man adamları şimdikilerden daha zi- yade yürüyüp koştukları için ve ada- İelerin hareketi de şekere bağlı oldu- dan, onların şekere ihtiyacı bizim- İ kinden fazlaydı, denilebilir. Fakat lüzumlu olan kuvveti kanın içindeki | yen ace-| yeniden şekerli su içmeğe artık ihti- | ŞEKERDEN FiKİR onlar kanlarında bulundurmaları lü- zumlu olan şekeri ağaçlardaki yemiş- lerden, arıların o çıkardıkları baldan, belki de kendi evlerinde yaptıkları pekmezden alırlardı. Eski Yunanlı- ların Seylan adasına gittikleri vakit orada gördükleri şeker kamışından şeker çıkardıkları rivayet edilmişse de o da sabit olamamıştır. Sonradan İslâm medeniyetinde ge- ne şekerkamışından şeker çıkarıl- mıştı. Fakat o şeker de kaba oldu- ğundan şimdiki gibi evrensel bir ih- tiyaç olamamıştı. Daha sonra, Avrupalılar Kıbrıs adasında, Siçilya adasında, Mısırda, islim medeniyetinden kâlan şeker yapma usulünü gördüler ve'bu usu- İü ilerleterek ince şeker yapmasını #rendiler, O vakit yekeri bütün ilem tanıdı ve ondan sonra her in- san için şeker yemek bir ihtiyaç ol- u O zamanlarda Avrupa sömürgele- tinden gelen şeker kamışından başka bir şeyle şeker yapılamaz sanılırdı. Yalnız, Almanyada kimyager Mar- graft, 1757 yılında, sıcak olmuyan memleketlerde yetişebilecek pancar- dan şeker çıkarılabileceğini söylemiş- ti. Onun talebesi, Achard, pancar- dan şeker yapmak için bir de fabı ka kurmuştu. Fikat şeker kamışm- dan çıkarılan şekerle başa çikama rmişti. Napoleon Avrupa sahillerini İngi- izlere karşı kapadığı vakit, denizden gelecek şeker de Avrupaya gelemez oldu. O vakit Avrupa ahalisi, bizim büyük savaş içersinde yaptığımız gi- bi, pekmezle idare edemediğinden Alman kimyagerlerinin sözü hatırla. ra geldi. Birçök yerlerde geniş tar- lalarda pancar ekilerek, ilkin Fransa- da, son.a Avrupanın birçok yerlerine de pancardan şeker çıkarmak için fabrikalar kuruldu. O vakittenberi seker her tarafta bollaştı ve bol tıkça insanlar için daha büyük ihti- yaç oldu, o kadar ki; şeker nekadar pahalı satılsa, insanlar gene ondan vazgeçemiyorlar. G.A Fehimin Yıldönümü Onu, beş sene içinde kimse hatır İamadı. 30 Temmuz 935 tarihli “Ta: m (Güzel Sanatler) sayfasında ölümü sün yıldönümünü baber verdik ve bu- gün Türk sahnesinde onun yetiştirdi. ği tiyatro çocuklarının bu mâteme kar şt lâkayrt kaldıklarından şikâyet et- tik, Şimdi hayranlarını kabri başında toplanmağa çağıran bu davet üzerine Şehir Tiyatrosu sanatkârlarile Halke- vi Temsil şubesinin harekete göçtikle- rini memnuniyetle öğreniyoruz. Bir günFcehimi seven, takdir eden ve hât: tasıma hümet edenler Büyükadadaki mezarının başında toplanacaklar, Fe- | himin aramızda bıraktığı bosluk de - gil gözyaşlarile, bugünkü sahne varlı- Eımızla bile dolamıyacak kadar büyük ve derindir. Yarım asırlık sanat hayatında bize Molyeri ve hakiki tiyatro sanatini tanı tan ve tattıran Fehim diyebiliriz ki beynelmilel bir kiymetti, Türk sahne- sine ettirdiği bol yeniliklerile,bo) kah kahasile Fehim, tulüatçılığın ve bozuk dille konuşan Osmanlı tiyatrosunun Röresansını yapan adamdı. Ardında bıraktığı nesli, nariköritkten kurtul - mak için bugün hiç değilse mezarı ba şında toplanıp. sızlanacaktır. Ve bu. gün “Tan” buna vesile olarak vazif sini yapmış olmanın tadını tatmıştır. Bu sabah saat dokuzda Köprüden kalkacak olan. vapurla Büyükadaya gidilecek, Istanbul Şehir Tiyatro sa. natiirlarile, Halkevi Temsil şubesi &- datörleri, diğer tiyatro müntesipleri. le hayranları Fehimin mezarına gide- cekler ve oradaki törenden sonra mes sara çelenkler bırakılacaktır. ——— İstanbul kültür direktör vekili İstanbul Kültür direktör vekili M. Eminin bugün şehrimize dönme- si muhtemeldir. Müfredat programında ve İlk 0- kul talimatnamelerinde yapılacak değişiklikler hakkında mütalealar; alınmak üzere çağırılan ilk okul enspektörlerinden Şevket ve Fevzi bugün Ankaraya gideceklerdir, .. GAZETEDE RESİMLER Gazetelere resim, okuyucunun mes rakımı teskin ve öğrenme zevkini tat- min için basılır; lâf olsun diye değil, Ve gene onun içindir ki; gazete fo- toğrafisi yapmak bir ayrı zenaattir, Buna mukabil resmini aldırmak is- teyenler de objektif önünde her i dikleri pozu alamazlar. Alırlar amma gülünç olmak, hımbıl görünmek gibi tehlikeler vardır da onun için herkes her pozda resim çıkartmak, hele bu re simleri gazetelere bastırmak istemez. Iki çeşit re: vardır ki; görünce içerlerim. Birisi eli kelepçeli kaçakçı veya hrısızın etrafına toplanmış birta- kam adamların pozlarıdır. Teşhir, yani bir adamı mostralık etmek ayrı bir cezadır ve hiç kimsenin kanun bari ve mahkeme kararı olmadan en büyü! mücrime bile en küçük ceza vermek halkı yoktur, Yakasına kanun yapış« mış adamları objektif önüne çekip et- rafında bir kabadayı çevresi ta nihayet hiç güç bir iş değildir. , Sinirlendiğim ikinci çeşit resim de (intihap resmi) dir. Bunların altına falan cemiyette intihap yapılırken” diye de bir yazı yazarlar. Bu resimler yüzde yüz etrafında gülümseyen bir» takım kişilerin toplandığı bir sandık ve ona rey varakasını atarken “tesa- düfen” resmi çıkan birde intihapçı gösterir. Bu intihapçının kim olacağı mühim iştir ha! Herkes bu şerefe nail | olamaz. Verdiği rey kândını göstere- rek resmini çıkarmak her “kul” a mü- yesser olur mu?, Nedir bu intihap işindeki Lâübalili. ğimiz, Velev ki en küçük bir seçim bile olsa, gizli reyle yapıldığına göre onun kız oğlan kızlığını düşünmeyip böyle verdiği kâadı âleme göstererek resim çektirmek, eline verilen intihap balıkının değerini ölçememek demek » tir. Diyelim ki; bir kaçakçı, bir hrsrz veya bir haraminin resmini görmekle gazete okuyucusu birşey öğrenmiş, meraknır kandırmış olsun. Lâkin tas« lağı hiç değişmeyen bu sandık başı sfası sesimlerini görmeksen halk me öğrenir,ne istifade eder, anla; ram. Böyle resim çıkartmak İçin âle min etrafıma toplandığı intihapları ben olsam pürüzlü ve gayri ciddi sax yar, tekrarlatırım. B. FELEK Bütünbiraile ef- radı zehirlendi (Baş tarafı 1 incide) yorlar, bir taraftan da şaşırıyorlam dı. Ne yapacağını bilemiyen © bir arkadaşım, o sırada kapıdan geçen bekçiye seslendi, bütün ailemizin kıvrandığını ve merkeze haber veke mesini söyledi. Bekçinin haberi üze rine polisler geldi. Cerrahpaşa has- tanesine kaber gönderdiler, Nöbetçi doktor yokmuş, gelmedi. Sonra bal- muşlar, buraya getirin, demiş. Bizi bir arabaya yerleştirdiler, öğüre öğü re, inliye inliye Cerrahpaşaya git - Oradan Hasekiye gönderdiler. Hastanede midelerimizi yıkadılar, Fakat şu ana kadar ateşimiz, bulan» tımız hâlâ devam ediyor. Meğer'biz zehirlenmişiz. Annem, kalaysız kas ba koymuş yemekleri...., j 20 yaşlarında Saime ile Tutu tey- ze şimdi Haseki hastanesindedirler, Hastalıkları ağırdır. i İsmail Hakkı genç bir delfkaniş olduğu için zehirlenmeyi hafğf at- latmış, fakat anneleri ile beralier üç çocuğu yataklara serilmiştir. İtilhas» sa 12 yaşlarındaki Seher ağırcadır. Doktor ne diyor ? Zehirlenen bu aileye dünden iti baren bakmıya başlayan doktot Ü- tücüyan da muharririmizi aydınlat mış ve: “— Bu zehirlenme, demiştir. ka- laysız bir kapla olan bir zehizlenme- dir. Zehirlenmenin bütün betkeleri hastalarn © hepsinde görülmüştür. Evvelâ ağrılar başlamış, sonda kus- ma, baş dönmesi görülmüştür. Bütün hastalarda zehirlereme te siri henüz devam etmektedir. Mut- lak swrette perhiz yapmaları! gerek- tir. Evdekilerden küçük Seheşrin has talığı biraz fazladır. Diğerlezi belki bir haftaya kadar tamamen viyileşe- ceklerdir. Şimdi hastanede olan Tu» tu teyze ile Salmenin zehirlenmele. ri bünyelerini iyice sarsmıştır. On- lar daha birkaç gün hastaneden çı- kamıyacaklardır.,, Altı kişilik bir ailenin baştan aşas ğı zehirlenmesine sebep olam kalay. sız kap Aksaray merkezindedir. Po- Bis, tahkikata devam etmektedir. — mı Ticaret mektebinde değişikli k Yüksek Ticaret ve Tktısağ mekte » binde yeniden bazı değişiklikler yapı» lacağı söylenmekte ve Ekosomi Ba - kanlığnın bu mektep durumu hakkın da incelemeler yapmakta oluğu ba » ber verilmektedir. Bundan hir müddet evvel mektepte devam mechuriyetinin. kaldırılacağı yazılmıştı. Bu haberin doğru olmadığı yadır, i

Bu sayıdan diğer sayfalar: