11 Ağustos 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

11 Ağustos 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Aziz Hüdayi AKDEMİR General Kondilis'in Yunan Ordusunun Anadolu Aleyhindeki Hareketini Takbil Eden Yazısı| Bizim Çok işimize Yaramıştı ! “Misakt MH, propaganda ola rak yapılmamıştı, fakat keskin, kuv vetli bir propaganda tesiri yapmış. esiri körüklemek lâzımdı. Bu de bize, o saman Albay ola- anbulda bulunan ve Yunan! arın en İyi sücl yazganlarından olan Kondiliş (şimdi general) vermişti. Kondilis bir yandan, Yunan ordusu- nu süren ve idare eden hükümet ve kumandanların yanlış hareket ettik- lerini görüyor. öbür yandan ulusal Türk andı İle yurdunu, yuvasını, tâ- rihi fini korumağa karar ver - miş ürk birliğinin sonuna ka- dayanatağımı anlayârak Yunan kanının ve Yunan kemiklerinin bir siyass oyunu uğrunda tükenip çü- rümesine mâni olmak istiyordu Kondilis, şimdi olduğu kadar o zâ- da, en iyi düşünen bir Yananlı İstanbulda “ çıkan rumca n Proiyaya birçok mâ - yazıyor: Yünan ordusuna Anadolu macerasının boş olduğunu anlatmak istiyordu Bu yazılar ve Yunanistanda kan harp aleyhtarı gazete ve eser - ler Yımanlılarca ordularına bırakı!- muyor, bunları okuyanlar şiddetli ce ralara çarpılıyorlardı. Yunan sübay erlerinden saklanan bu onlara ulaştırmak işini bizim propa ganda servisi üzerine aldı. Albay Kondilisin yazılarını Yunan ordu - suna okutmak lâzımdı, Fakat gaze « te ancak (2000) nüsha bastırılıyor- du. Biz ise bunlardan birkaç yüz bi- e bulamıyorduk. Halbuki, hiç olmaz sa, yirmi kişiye bir gazete verebil - dik. Bir, İn; ler gibi, mh» Tanin,, ler bastırmadık. Proiya- nın Kondilisin makalesini ihtiva e- den ilk sayfasını olduğu gibi bas - tırdık, Bunu, o zamanlar İstanbulu şid « detli bir kontrol altana “almiş “olam, İngiliz servisinden gizli yapmak mec ardı, Rum matbaaları - gidemezdik. Türk matbaa unda rumca harf ve rumca dizebi p yoktu. Olsa bile tutul- gitmek, matbaasının ka k korkusundan, bu işi üze - ne almak istiyenler bulunmıyor « du. Nihayet çinkoğraf usulile bas- tırmak zarureti hâsıl oldu. Bu cesa- reti gösteren tek bir adam bulabil - dik ki, o da çinkoğraf Alâaddin idi. Buraya bir örneğini koyduğumuz Gnakalenin fotoğrafı) Proiya sayfa 1 işte bu zatm eseridir. (30,000) ka bastı ve İ âl tayyareleri bu» na attılar ki, yap - savaştan sonra çıkan, Yu- | an tarih ve hâtıra yazılarında göğ- | sümüz ve koltuklarımız kabararak | okuduk. | Eğer Yunan ordusu Anadoluda olmuştu gi - APAPN TOY ETMTATNATAPXIY &. KÖNAYAR hakikatleri * Rus ordularının cephemizde dağıttıkları propaganda yazıların. dan birisinin fotoğrafisi son erine kadar erimedi ise, eğer “mi sakı milli, daha çok Türk yuvası yı kılmadan ve Türk kanı dökülmeden kazandı ise bunda, Kondilis gibi iyi ve uzun gören ve milletini boş ha - yaller peşinde sürünmekten kurta - ran, bugünkü dostlârımızm © za - manki çalışmalarının yardımı var - dır, Bahsimizde değerli bir yer tutta- ğu için bu makalenin tereümemize çevrilmişini, biraz kısaltarak, alıyo- rum, Durumun tehlikeye İnsanların en vicdansızı, hiç bir seye acımıyan Atina kralının başkanlığı altındaki namussuzcana, unaliç im EKTAKTOZ YOBAPOTHE HES grymaşaz. yem a seter e e iş alay MESİ AİŞE gk Mv my milletin sırtına yüklettiği müthiş fe lâketlerden sonra hal ve mevkie hâs kim kalamıyacağını anladı. Atina - nın durumunu alt üst edecek vaka » Isra meydan vermemek için, artık açıktan açığa tethiş usulile, suikast lerle, haksız muamelelerle halkın ruhunu ezmek istediğini ilân edi - yor. Şimali Eçirin elden gtitiği, Yunan kanının Eakişehirde, Sakaryada bey hude akıttırıldığı, Anadolu ile Trak Yanm da elden gitmek üzere bulun » duğu şu sırada Kostantin çenesi hal kın ayaklaşmasile kopacak fırtına- Baya karşı yalnız bir çare bula yor: Tevkif, işkence (1) ve suikast İerle halkı yıldırmak. Fakat harbin değişmez, geri dönmez sonucu kar- şısmda Yunan milleti ne yapacak? Vicdansız Kostantinin bu zorbalı- İı önünde ağzmı açmaksızın boyun eğecek midir? O zaman bu mamert- liğin, bu merhametsizliğin, bu ulu- sa) namussuzluğun ucu nereye va- Tacik? Yunanistanın her kısımları, Şkrallarını kovmak cüretini göste - 'renlerin eline geçecek, Yunan fi- nans itibarı sıfıra düşecek, ticaret ölecek, her taraf ve herkes sefalete boğulacak, açlık ve içerde boğuşma başlayaca! ir zamanlar saadet ve baysallığına dünyan imrendiği Yu nanistana felâketler yağacak, OO zarban bu uğursuz kral ile yardak» çıları, betbaht ulusun etlerini di « dikliyerek yemek için, kargalar gi- bi çıplak vücudünc üşecek, Eğer Kostantin İle çeteleri bir an evvel tepelenmezlerse bit yıl söntü Yuna- nİstanın alacağı manzara, burada, sönük ola radan başka bir Yunanlılar! Aklmızı başınıza toplayınız, dü- şününüz, uyanınız, Sübaylar | Artık Yunan yurdu, şimdiye Ka- dar dünyada görülmüş namtssuz ballar en namussuzu olan kralın karıştırılmamalıdır. Siz doğru düşünen ve iyi gören bir kilmesiniz. Biribiri ardınca yur. dun üstüne yığılan felâketlerden siz mesulsünüz, On iki yıldanberi büyük Yuna - nistan diye kan güdüyorsunuz. Şim di alçak bir krala, vicdansız bir Düs- manise, deli bir Kostantinopuloya ve salak bir Gonarise müsaade e cekmisiniz ki her şeyi mahvetsin - ler? Yunan sübayları! Durumu kurtarmak İçin Henüz vakit geçmemiştir; Tanrıya şükür, herşey mahyolmamıştır. Tek bir vü- şey olmıyacaktır. tasvir ettiğim manza- | SAGLIK ÖGÜTLERİ Yemek Odası İş adamları için yemek odası zi - bin dinlendirecek, istirahat adilecek ve çoluğiyle çocugiyle konuşulacak yerdir. İşsiz kişiler de kadın olsun, İ erkek olsun, en ziyade orada keyf yarlar ve bir iş göremiyorlarsa da yine güzel olduklarını, parlak #öz söyliyebildiklerini «göstermeğe en ziyade orada çalışırlar. Onun için her evde yemek oda- #mun hoşa gidecek bir tarzda tanzim “edilmiş olması lâzımdır. İlkin, faz- la sıcak, yahut fazla soğuk hiç hoşa gitmez. Yemek odasında her mevsim de orta bir hararet derecesi bulun - malıdır Bir vakitler yemek odalarının du- varlarına, iştah açsın diye yemiş hat tâ yenilen hayvan resimleri yapar - lardı, Şimdi bunlar yemek da gözümüze çirkin görünüyor. Fa - kat, duvarlar hiç olmazsa yüreğe fe rahlık verecek bir renkte olmak lâ- zımdır. Yemek odasında nekadar süs ya- pılsa fazla olmaz. Parlak kristalden surahiler ve bardaklarla, parıl parıl parlıyan gümüş takımlarile dolu bü feler insana keyf iştah verirler. Sofraya gelenleri de en güzel en te miz elbiselerini giymeğe teşvik & derler. Mutbaktan gelen yemek kokuları» nm yemek odasma kadar varması hiç te hoşa gidecek birşey değildir. Onun için, yemek odasının mutfak» tan imkân olduğu kadar uzak olma- 81 şarttır, Yemek masasının yuvarlak, dört köşe, uzunca yahut beyzi olmasın - da bir fark yoktur. Fakat masa örtü sünün beyaz olması elbette | tercih olunur. Bir vakittenberi moda olan kırmızı yahut mavi yollu örtüler, şüphesiz, kirli oldukları vakit pek belli olmasın diye tembellikten icat edilmiştir. Muşambadan masa örtüle ri beyaz oldukları vakit bile insanın iştahını keserler. Yemek havluları - de, benim fikrimce, masa örtüsünün rengindeki şartlara bağ - lıdır. Beyaz her yerde en temiz renk tir, Örtülerde, havlularda olsun, ta - baklarda, bardaklarda olsun en son derecede temizliğe dikkat etmenin Tüzumunu söylemek fazla olur. Ai « leler arasında'bile, tabakların, bar - dakların kirli olmasından hastalık bulaştığına misaller vardır. Sofra ör tüsü İle havluların, imkân olunca, her yemekte değilse de, hiç olmazsa | ber gün yahut iki üş günde hi. 3. değiştiler İz ce Yala bir Sl değildir. Bunu yapmıyacak aileler arâsında herkesin kendi havlusunu takacağı ayrı ayrı havlu halkaları bu lunması faydalı olur. Yemek yerken acele etmemek, ya vaş yavaş çiğnemek kizumunu öte - denberi herkes bilir. Fakat buna ri- ayet etmiyenler ber vakit pak çok- tür, Halbuki yemekleri iyi çiğneme mekten İleri gelen mide hastalıkla rını hekimler dalma söylemişlerdir. Hele et yemeklerini çiğnerken in - san otuza kadar sayabilecek bir va - kit geçirmek lâzımdır. Bir vakitler usul bilenler, Insan yemek yerken dişlerinin hareket et tiğini duymak gerektir. Diye sofra- da musiki istemezlerdi. Şimdi radyo meraklıları sofra başmda da onu din lemeği seviyorlar. Radyo iştah açi- yor, keyf veriyorsa buna da bir şey denilemez. Lokman Hekim — mmm —— — Gündelik Siyasal Gazete | İTELEONİ gir me | İ TELGRAF: “TAN, İstanBul | ABONE Türkiye için Dışarı için | İ Biraylk EE İs 1 yilisie İLAN Hânlar 5 İmali işin mik Şirketlerine mü- | İnce e. İ göç nlar & arr bir defa kuruştur, $ liz T is alası İçin sa | bar başına 5 kuruş alam” Bir defadan fazla için yekündan 9410 kuruş indirilir cut gibi ayaklanınız! Ahlâksız çe- teyi tepeleyiniz! Vatanı kurtarınız! Kendinizi, Usilenizi, istikbalinizi kurtarmız! Her halde vakit kaybetmeyiniz. Mleşum çete sulkastlere başladı. A- yi nmanız geç kalırsa kurtaracak Şey bulamıyacaksınız., Albay: Kondilis lArkası vaz) UWO sıralarda tevkif edilmiş olan üç General'den bahsediyor. — AH, odaların- | 11 48-935 ee ler Adada bir mehtap âlemi Öyle günler ve geceler var- dır ki, biz onları bitmiyecek, ömrümüze sürecek sanırız, Hal- buki nekadar aldanıyoruz. Bir- çok günler, geceler ve hatta da- kikalar bile geçer, gider. Yerin- de yalnız bir hatıra kalır, Bazan o bile kalmaz yal, İşte Sahir imzasile bir genç kadın Adada geçen ay tatlı bir mehtap âleminin bitip tükenmi- yecek sandığı macerasmı bize anlatırken hâlâ o hâtıratının sih rile uyuyor gibidir: “Bilmem ki, diyor, rüya mı gördüm?. Bir aydanberi onu dü- şünüyorum. Bir aydanberi öon- dan haber bekliyorum. Fakat yok. Beni niçin aldattı, böyle kısa bir maceraya neden lüzüm gördü ve neden pişman olmuş gibi beni rl Bunu ben anlıyamadım, acaba siz anlıya- bilecek misiniz?. Anlatayım: Geçen ay Adada akrabamdan birine misafir gittim. İki gece kaldım. Dört gece misafir kal- diğım evin erkeği, karısı, iki zı, komşularından sekiz on ki: lik bir kafile eşeklerle tura çık- tık, Ben iki kız arkadaşımla on- ları takip ediyordum. Yarı yol- da başka, fakat tanıdık bir ka- file ile daha buluştuk. Onlarla birlikte büyük bir eşek alayı! teşkil ettik, Mehtap, çamlar, deniz, çamların kokusu, alayın neş'esi beni pek az eğlendiriyor- du. Fakat birdenbire ne oldu, bileni? ler. Ben kendimi evvelâ yalnız buldum. Kafile yürüyordu. Der- ken yanımda, başka bir eşekle bir genç peyda oldu. Bu ikinci kafileye ait bir genç olacak, Ta- nımadığım, görmediğim, yüzü- nü görsem yine tanıyamıyacâa- gım bir genç... Nazik, kibar, tat- lı sesli, şakacı bir genç... Önde- kilerle eğleniyor, herkesle tatlı tatlı şakalar yapıyordu, Bir ara nasıl oldu bilmem, eşeğimin ayağı sürçtü, yere düştüm; fakat utancımdan İim- seye seslenemedim. Zaten yo- un bir dönemeç yerinde idik, onları kaybetmiştim. Dizimin hafifçe sıyrıldığını sezdim, ehemmiyet vermiyerek kalk - mak istedim. Fakat eşek uzak- laşmıştı. Onu tutmağa uğraşır- ken kafile ile uzaklaşan gencin geri geldiğini gördüm. Eşekten indi. Bana bir şey olup olmadı- ğını sordu ve mehtabın çam dalları arasından siyah saçları- na akseden bu genç beni eşeğe tekrar bindirdi. İşte ondan sonra nasıl oldu, bilmem, Tur bitinciye kadar biz büyük kafileye yetişemedik, ge- ride yalnız ikimiz kaldık. Gali- ba mehtabın, yolun ve kokula- rın içimizde uyandırdığı ihti - yaçla beş on dakika içinde beş on senelik âştklar kadar hara - retle seviştik. Ne o ismini söy- ledi, ne ben... Tam yol bittikten | sonra kafile ile buluştuğumuz zaman kulağıma: — Yarın akşam sizi iskelede bulurum! Dedi. O hülya ile ertesi ak* şamı bekledim. Siyah saçlı gen ci iskelede beyhüde yere o gün ertesi gün bekledim. Üç gün is kelede ve civarda gözledim, gelmedi. Belki beni bulamamı$” tı, Fakat tabii istese yalnız 8“ kelede değil, evde de arar bi” lurdu. Ne oldu, siz ne dersi * niz?” Sahir eğer o gece vakit bur lup ta gencin parmaklarına bak- saydı belki bir nişan yüzüğü gö” recekti. Yahut ertesi gün iske lede bekliyeceğine çamları do- laşsaydı onu bir başkasının ko lunda bulacaktı. Aşkı çoktan tatmış, bu yolda birçok tecrübelere sahip olan bir genç, mehtapir bir geceyi boş geçirmek istemiyerek çam» lar altında bir prova daha y mış ve zavallı Sahir'i tatlı bir hulya içinde bırakıp gitmiş... o Bir korku Samur imzasile bir kadı mektubu aldık. Bir banka me müru gençle nasıl tanışıp 8€- viştiğini uzun uzadıya anlatan bu kadın şu itirafta bulunuyor? “Nişanlanmak ve evlenmek üzere iken'bir gün son derece çekinerek bana bir hastalığını anlattı. Beni sevdiğini, çıldıra- sıya sevdiğini, benimle evlen» meğe hazır olduğunu, fakat bu hastalığı beni tereddüde düşü- rürse bu aşkı ölünciye kadar kalbinde saklıyarak kaçacağını söyledi. Hastalığının ne oldu- ğunu söylemek istemiyorum, belki tahmin edersiniz. Ben işis tince beynimden.. vurulmuşa döndüm; -ondanevvel beri kaç- bunu aldim: Beni umutamadığır nı, her şeye razı olduğunu, fa- kat arasıra kendisini görmeme müsaade etmemi istiyordu. Sor ra bu mektubun altında hasta“ lığının ismi kâdar korkunç ol” madığını, çocuk kadar genç ol” duğu bir sırada yakaladığı bu hastalığı tedavi ettirdiği” ni, doktorların evlenmesine, 40“ cuk sahibi olmasına müsaad€ ettikletini, bu yolda raporu bi* le olduğunu, fakat ben korkar” sam hiçbir şey söyliyemiyece * ğini ilâve ediyor. Bu son satır“ lar beni düşündürdü. Hakikat mi? Ben bu adamı seviyorum; Evlenebilir im? Bunu kim& sormalıyım?.. Doğrudur, vaktinde tedavi edilen hastalık geçiyor; ancak daimi bir kontrol lâzımdır, Bi suretle tedavi görenlere doktor” lar evlenme raporu veriyorlaf ve çocuk sahibi olmalarına dâ müsaade ediyorlar. Her evlen& cek adamın bir sıhhat rapor” alması zaruridir. Gerek bu ra * por ve gerek sevdiğiniz adamın kendi doktorile görüşerek ala” cağmız teminat sizin için kâ olabilir. Bazik Herat Kaza ve Güsmebil Sigortalarınızı Galatada Ünyon Hanmda Kâin UNYON SIGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan | Kumpahyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon : 4.4888. 5741

Bu sayıdan diğer sayfalar: