1 Eylül 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

1 Eylül 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 TAN YIUNYA SIYASASI Almanya Ve Habeşistan Corespenirme diçlematigre ec Politigue ten: Pariste, İtalya, Fransa ve İngilte- *enin mümessilleri arasında Habe- stan - İtalya anlaşmazlığınm ba- “ş yolu ile halledilmesi için yapılan nüzakereler hakkında izahat veren Fransa başbakanı, © müzakerelerde eklif edilen hal çarelerinin incelen- mesi esnasında birçok güçlüklerle tarşılaşıldığını ve bu yüzden müza cerelerin tehir edilerek meselenin Hiplomatik yollardan takip edilmesi âtımgeldiğini bildirmişti. Üçler müzakeresinin geçirdiği in- tişaf safhalarma acunun dört tara- mda büyük bir önem verilmesi ko- aylıkla anlaşılacağı gibi, bu iki dev- et arasında kopan ciddiğ anlaşmaz- ığın takip edeceği akış hakkında ver yandan birçok endişelerin i olunması da pek tabi tadar basından bir kısmının bir a sada aldıkları vaziyet anlaşılmamak- tadır. Filbakika, Paris müzakerelerine ştirak eden memleketlerin basınla- “1, görüşmelerin devam ettiği üç zün esnasında tam bir süküt muha- lara etmişlerdir. Konuşmaların esa- un: 1906 muahedenamesi teşkil ede seğine dair verilen haberlerden ma- ida, ne müzakere programına ne de iştirak edenlerin yaptıkları tekliflere dair bir malümat verilmemiştir. Bu, herhalde elde edilen tecrübelere gö- te, buna benzer müşkül müzakere mevzularının, neşredildikleri takdir- de, umumiyetle menfi tesir bıraktığı anlaşıldığı için yapılmış olsa gerek. Fakat asıl hayreti mucip olan nokta, gerek Fransız ve gerek İngiliz ba- sınının, bu gibi hallerde, yani durum hakkımda toplu malümat olmadığı taman gereken ihtiyatı unutarak kendilerini, bizzat edenlerden daha fazla bi tamamiyle | gibi göstermeleridir. Bunu Paris konuşmaları esnasında İtalya devlet başkanıma sorulan sorguların mevzu- ubahs olduğu zaman görebiliyoruz. Şimdiye kadar, bu sorguların haki- ki karakteri ve manasına dair hiç- bir yabancının omalümat vermesine imkân olmadığı halde, İtalya tara- fından verilen ve tamâmiyle mahrem olan — cevaplar bile, çok heyecanlı tenkitlere mevzu oluyor. Bu ise basının muallâkta kalan mü- zakerelere karışarak kend kem seçmesi — yahut seçilme: ve mes'uliyet meselesi hakkında bi- taraf bir şekilde ispat olunamıyan konuşmaları evvelden tahmin et mek ve kısmen de yabancıların kö- tü niyetlerinin yardımiyle genel du- rumu vaktinden evvel gerginleştir- mekten baska bir şey değildir. Bü- tün ilgili muhaliflerin, her ne şekil de olursa olsun, bir hal çaresine erişmek için ellerinden gelen gayre- ti harcadıkları bir sırada, tıpkı Al manyaya karş kullanılah bu nevi u- suller sayesinde her halde durumun sakinleşmesine, gerginliğin azalma- mna ve hattâ amacın O tahakkukuna pek az imkân kalacaktır. Bu mülâhazalardan © sarfınazar, umumiyet itibariyle, Paris konuşma» larının cereyanı ve karşılaşılan güç- lükler hakkında kamoyun basın ta- rafından aydınlanmasında takip edi- len usulün, çok mükemmel olduğunu iddia etmek kabil değildir. Her ne kadar asl konkret meseleler, ancak birkaç devleti ilgilendirebilirse de, herhangi bir muharebenin cağı aksi tesirler, uzakta kalan milletleri de zarara sokacağına göre, bilbas sa bu meselenin halli ve | tasfiyesi için harcanan gayretler hakkında açıkça iYdınlanmak istemeleri, hak- ları olmasa bile menfaatleri icabı- minin hi “ia İngiliz İtalyana — Habeş arslanını avlayabilirsin. Fakat de- tisini elde ettiğin zaman beni unutma! (Varşovada çrkan Mucha) dan i has | Süvari Çavuşu sında Fare Arayan Âşık! BE < Le Journa''den: Lyonda Rene sokağında 42 nu- marada birkaç oaydanberibir sü- vari çavuşu Jean Avit karısı ile beraber oturmaktadır. Çavuş Avit üç haftadanberi alayının yapmakta olduğu manevralarda bulunuyor» du. Bundan iki gün evvel imzasız bir mktap almıştır. Bu mektupta karısının. kendisinin evde bulun- mamasından bilistifade eve Lucien Lanceton adında birini almakta olduğu bildiriliyordu. Avit bunun üzerine kumandanından bir iki gün için izin almış ve hemen evine koşmuştur. Avi geceyarısı Lyon istasyonu- na koşmuş ve oradan karısını âşıkı ile bir arada yakalıyacağını ümit ederek doğruca evine gitmiştir. A- vitin evi bir katlıdır. Üstünde bir | de tavan arası vardır. Sabırsızlık- tan ve kıskançlıktan heyecanına mağlüp olan zavallr asker, kapıyı şiddetle kaç dela çalmış ve fa- kat kapı ancak bir çeyrek sonra açılmıştır. Avit kapıyı açınca karısını yal- nız olarak bulmuştur. Bununla be- raber içeriye girer girmez sokak kapısını kilitlemiş ve anahtarı ce- bine koyarak yukarıya çıkmıştır. Geke hâdisesiz- geçmiştir. Fakat sa- bah yedide, kadın, kahvaltı hazırlamakta olduğu bir sirada, Avit tavan arasından gelen bazı gürültüler işitmiştir. Bu suretle gecedenberi içini kemiren şüpheler bir kat daha kuvvet bulmuştur. He- men yukarıya çıkmış ve rakibini tavan arasında yakalamıştır. Bu adam filbakika imzasız mektupta ismi haber verilen Lanceton idi. O. geceyi tavan arasında geçirmi: âşrkane sohbet yarıda o kalmıştı. Avit bu hiddetle: — Orada ne yapıyorsun? sormuş, — Fare arıyorum, saat diye cevabını ak | mıştır, Sakin görünen Avit, aşağıya in- miştir. Bunun üzerine rakibi de ayakkabıların? eline alarak, gürül- tünüzce sokak kaprsının önüne ka- dar inebilmiş ise de kapının kapa li olduğunu görmüştür. ceton açmak için kapıyı zor- lamağa başlarmş, fakat muvaffak olamamıştır. Bu sirada Avit sından yetişmiş ve hiçbir kelime söylemeden beynine ateş etmiştir. Lanceton yere yuvarlanmış, ölümü âni olmuştur. No. #5 Abanoz Bilezik RENE CHAMBE Birçok bavullar şimdiden güver- teye yığılmıştı. Hizmetçi neferi hepsini bir sıraya koymağa uğra- şıyordu. Kendisine sordum: — Benimkileri de çıkaracak mı- ..? Tuhaf tuhaf gülümsedi: i — Hayır efendim. dedi, sizin daha vaktiniz var. Şimdilik yalnız Dr Framozd ile kumandan o Möewe nin eşyasını çıkarıyoruz ilah allah, onlar bizden €v- vel mi çıkacaklar? Hizmetçinin mürai suratından bir şey anlamak kabil olmuyordu, | . | denbire Foürnier'nin Bayali gözle- omuzlarını silkti; — Ben bir şey bilmiyorum, dedi, bana böyle emir verdiler. Israr etmedim. Çok geçmeden Aviatik istikamet değiştirdi ve uzaklarda görünen sahile muvazi bir yol aldı. Güneş vaş iniyordu. profillerinden nereler- de bulunduğumuzu © anlamıştım: Tulon, Faron. Colle noire! Az sonra Gine yarımadası gö- sündü, Yani varacağınız yer! Fakat bir de baktım k Gene nerelere gidiyoruz? Deniz sakin, gün iyiden İyi iğiliyor. Balıkçı kayıkları şimdi- den uykuya dalmışa benziyorlar. Son ışıklar ortalığa bir rehavet ve- riyor. Bu tatlılığın, bu şiirin Üs tüne sanki harbin öldürücü, bunal. ter gölgesi yayılıyor. Yurdum, meğer sen ne güzel yermişsin! Aviatik'in arka tarafında yolcu- lar toplanmışlardı. Kimse konuş- müyordu. Dakikalar birer birer geçip gidi- yor ve ben daha geçip gidecek da- kikaları düşünüyordum. Ne ağır, ne İnsanm omuzlarına kurşun gibi çöken dakikalar., , Framond'a karşı da bana göste- rilen misafirperverlik için hiçbir teşekkür, hiçbir minnet kelimesi a#ğzımdan çıkmıyacaktı, Çünkü bir. rimin önünde canlanıyordu. Una- tulur muydu gördüğüm şeyler?. Hele bir defa Fransız toprağına çıkalım, o zaman görüşürüz. Evet ama, nasıl bir manevra kul. lanmalı da bir ayak evvel dışarı çıkmalı? Maryse ile babasından ayrılma. dan, acaba polise nasıl haber verme- Ni? Bir yol bulmak için kafamın içini kazırken, bir el omuzuma dokun. du. Dönüp baktım, Framondü Sır- | kasket, elinde de bir yol çantası ye | vardı. | Bakışları pek ağırdı, yüzü pek İ ciddileşmişti: İ artık sizden ayrılmak — De Soliers, deği, ne yazık ki zamanı gel di. Ben gidiyorum, Moewe de be- nimle beraber geliyor. — Ne diyorsunuz? ortasında mı? — Ne yapalım? Telsizle yeni bir haber aldık. Güzel icat bu telsiz? Bir randevumuz var, yetişmek mec- buriyetindeyiz. Hakikaten o esnada bir kano oto- mobil peyda oldu. Daha biraz uzak- ta olmakla beraber, motörünün gü- rültüsü duyuluyordu. Baktım, bize doğru geliyor. — Sizi almağa mı geliyor? de dim. — Evet, bizi almağa geliyor! — Doğrusu bir şey anlıyamıyo- rum, Framond elindeki çantayı yere bı- raktı: — Anlamadınız mı? dedi, Avi tik'in niçin geldiği yere dönmediği. ne şaşiyorsunuz. Maalesef böyle bir zaruret hâsıl oldu. Her şeyde ihti- yatlı olmak kadar iyi bir fazilet yok- tur. — Peki, neden çekiniyorsunuz? Böyle deniz — Neden çekindiğimizi artık si- zin pek iyi anlamanız lâzimdir Bs i a Ve Tavan Ara- b» Komşular yetişmiş, zabitaya ha- ber verilmiş, katil sükünetle poli- se teslim olmuştur. Fransızlar zecri ted- birlerin aleyhinde Paris gazeteleri Cenevre konse- yinde * Habeş anlaşmazlığı işinde Fransanın alacağı durumun ne ola- cağını incelemektedirler. Matin gazetesi sarahaten zecri tetbirlere karşı bulunmakta ve bun ların ihtilâtlar doğuracağını söyli- yerek şunları yazmaktadır: Eğer Uluslar sosyetesi paktının, kelimelerinin tahmil ettiği mecbu- riyetlerle paktın ruhunu telif et- mek çaresi bulunursa harbin umu. İ müleşmesinden kaçınmak ve tatbik edilecek tedbirleri tahdit etmek kabil olacaktır. Fakat zecri tedbir- lerin, bir Avrupa harbiyle sonuçla- nacak ihtilâtlar tehlikesi karşı: da tatbikına gidilecek olursa zecri tedbirler için oy vermekten kaçın- malıdır. Figaro diyor ki: Fransa üç aydanberi anlaşmaslı- ğı nısfet ve aklıselim dairesinde ko tarak. i yapmış tır. Fakat alacağımız durumun me tin iddiası gerektir. Zira Fransanın yarınki politikası da burada taay- yün edecektir. Fransanın Cenevredeki rolünün bir uzlaştırma rolü olmanı lâzem- geldiği her tarafta iyleniyor ve daha aykırı tezleri biribirine yak. laştırmak ve daha fena bir duruma mâni olmak için her çareye baş vurmaklığımız icap ettiğine şüphe yoktur. Fakat, şunu da söylemeli. yiz ki, ortada, aşılmaz bir siner var dır ve bu sınırı gösteren noktadan öteye geçildiği takdirde dış siyasa- mız ve onun Büyük Britanya ile mutabık olarak dayandığı prensip- ler bozulur, yahut onların tersine hareket edilmiş olur. Italyaya karşı dostluğumuz tam dır. Fakat bu dostluktan o Fransa- nın sürekli menfaatlerini feda et- mesini istiysmeyiz. Fransa, İtalyanın meşru istekle'- rini tatmin sedbilecek pratik ve na mushâr kotarma yolları bulmağa ve göstermeğe çalışmakla beraber arsıulusal dürumları da idare etme lidir. Hiç, ama hiç bir şey Fransa. yı, dış siyasasının beş yüz seneden beri üzerinde durduğu genel mih- verden kaydırmamalıdır. tahmin ediyorum. ş tarassut eden- ler ve bekliyenlet vardır. — Niçin korkuyorsunuz? Bu ka- dar zamandır Hesperidada oturdu- nuz, kimse bir şey söylemedi de, şimdi mi söyliyecekler? Siz orada tanınmış bir şahsiyetsiniz. Framond gülümsedi: — Evet, tanırlar, dedi, hem de çok iyi tanırlar. Kendimi aldatcak değilim. Benim adım polisin B kar. nesinde yazılıdır. Bunun ne demek | olduğunu Size öğretmeğe ihtiyaç yok, değil mi? Siyasal bir gerginlik olunca hemen enseme yapışırlar, | haydi içeriye! Ben o kadar budala | değilim. Geceleyin Möewe ile yak nız ikimiz dışarıya çıkacağız, ve sa Bah olur olmaz doğru Almanya! — Bunu da anlamıyorum. Al manyaya dönecekseniz, niçin Fran- sa yoluyla dönüyorsunuz? Halbuki sizin için. Framond omuzlarını silkti: — Beni mazur görünüz, dedi, bu slialinize cevap £ veremiyeceğim, bir geceyi daha Hesperidada geçirmeğe kat'i #aturet var, — Artık bir daha hiç görüşemi- yecek miyiz? — Ben öyle bir şey söylemedim. Siz az sonra Giens koyundan kara- ya çıkacaksınız. Gelip bizi görmek İ görüşmelerin 1-9.93$ > ünya Gazetelerine Göre Hâdiseler DiPLOMASI YOLIYLA Bir Hal Çaresi Aranırken Bugün resmi bir mahiyet iktisap eden Pari$ görüşmeleri ancak bir maksada hadimdirler; o da İtalyan- Habeş ihtilâfını ortadan kaldıracak ve her iki alâkadar tara'ın İstiyerek kabul edebilecekleri hal çaresini bulmaktır. İtalya, Fransa ve Büyük Britanya ara da, âkit devletlerden hiçbi, sinin önceden diğer iki devletle ar laşması olmadıkça, Habeşistana mü- dahale edemiyeceği yolunda, aktet- miş oldukları 1906 muahedesi, bu temelini teşkil etmiş olmalıdır. Bu muahede, Habeşistanın arazi tamamiyetinin âkit üç devlet tara- fından teminatıdır. 1906 mukavelesi, onu takip eden oandlaşmaların da sarahatle göstermiş oldukları gibi, İtalyanın Ethiopiadaki büyük mena- fini reddü inkâr eden hukuku dü- yel vesikası değildir. Başlangıç mü- zakerelerde gözönünde tutulacak o- lan merkez noktalar, bir taraftan İtalyanın 1906 tarihinde atmış oldu- | ğu kendi imzasının muteberiyetini tanımağa hazır bulunup bulunma: ması, diğer taraftanda Et muhafazai istiklâlinin, günün ginliğini izale için o kendilerine temin olunacak gelmediği sundaki İtalyanların ısrarı ile kabi- li telif olup olmadığı, meseleleridir. Milletler Cemiyeti her ikisi de azası bulunan iki memleket arasın- da zuhur edecek bir harbin doğura- cağı daha mühim ihtilâf noktaları, herne kadar hepimizin aklından ge- giyorsa da, henüz şu dakikada baş göstermiş değildirler. İtalya, Milletler Cemiyeti daha doğmadan çok önce, taahhüt etmiş olduğu vecibeleri ifaya davet edil mektedir. M. Eden, Baron Aloisi ve Fran- ger- memlekette iktisadi imtiyarların kâfi husu- İ sız başvekili arasında yapılan temas- larda her halde Fransa, İngiltere ve İtalyanın halli araştırılan müşkül karşısındaki vaziyetleri ayrı ayrı tet- kik edilmiş olsa gere Diplomatik muhabirimizin de sa- EDEN Bütün bu. müzakereler o esnasında Büyük Britanyanın yegâne menfaat ve alâkası, ister Paris görüşmeli vösrtasile olsun, ister bu müzaker” lerin sonunda elde edilecek neticel” rin Kendisine arzolunacak olan Mir letler Cemiyeti yolu ile olsün sulhü” idame ve muhafazasıdır. Diplomasi mecralardan giderek bir çarei Pi bulmak, halen sade mutasavver d€ gil ayni zamanda da mümkündür. İtalya, şayet böyle bir hal şeklin€ Aşılmaz bir set çekecek olursa, GOK ağır ve mes'uliyetli bir karar almif olur, Çok esef edilecek bir haldir # bu memlekette bazı müsalemetki unsurlar, daha şimdiden Paris $© uzlaşma heyetini bol auşmalarını ve seçim ve araştırma faaliyetini, ve nafile bulmaktadırlar. Bu tarzı düşünüş doğrudan doğruya biribitinin karşısına dikile* iki ham milletten fazla milletie için de ağır akibetler getirecek ol#” bir harbi, vakıt kaybetmeden durdu” mak için sarfolunan gayreti bir Bİ mesabesine indirebilecektir. Nekadar fazla zaman kazarılP” lirse, Afrikada bir harbin beyni düvel alanda husule getireceği Kef” sih bir tarzda anlatmış olduğu gibi, | mekeşin daha etraflı bir surette AM rüya “heliYi Karbi “patlak ver. | olmak İstikametinde beslemekte olduğu arzusunda, Fran. sarın tam bir mesai İştirakini temi ne çabalamaktadır. Bazı mahafilde itina ile uydurularak yayılan Fran- sayı tehdit hikâyelerine kıymet at- fetmek hiç de yerinde olmaz. Fran- sayı tazyik fikri asla mevzuubaks o- lamaz; Fakat eğer, Paris mlizakere- leri istihdaf ettikleri sulhü muhafa- za gayelerinde muvaffak olmıyacak, ve şayet, müteakiben, Milletler Ce. miyetinin mekanizması o ademi ikti. darını meydana koyacak olursa bu. nun hemen Büyük Britasyanın Av- rüpa işlerinden çekilmesini intaç e- decek kudrette Milletler Cemiyeti müşterek emniyet sistemine ölüm darbesini indireceğinden, şüphe €- dilmemelidir. mesine mani İngiliz noktai nazarı ve İngiliz düşüncesi, muazzam silâhlanmalarla hazırlanmakta olan cenge başvur- maksızn o Ethiopiadaki | İtalyanın şüphesiz basan iktsat menfaat- leri tanılabilir, ve Habeş içtimat ha- yat şartları da harbin tabripkâr eline bırakılmaksızın başka vasıta. larin o düzeltilebileceği, yolundadır. Pramond biraz sesini alçalttı: — Hatta... dedi, hatta gelmenizi ica edeceğim. Biz müstakbel düş- manlar olsak bile, şimdilik bize bir minnettarlık eseri umuyorum. — Yüzünü, yüzüme değ direcek kadar iğdi, gözlerimiz göz- lerimizin içine dikilmişti — anlaş yoruz değil mi? Eğer orada fena bir vaziyette kalırsak, sizin kıymet. KW müdahaleniz bizi (kurtarabilir, Yapılan bir iyiliğe karşı sırasında bir iyilik yapmak insanların en gü- zel faziletlerinden biridir. Sizden bu kadarcık bir şey rica etmek, faz- la olmaz zannederim. Utancımdan kan beynime vurdu. Demek ki bunun için beni serbest bırakıyorlardı. Benden hizmet beke iyorlarâ. e Möecwe'nin söylemediği üçüncü sebep daha! her şey aydın: latıyordu. Her ne pahatına olursa olsun, bir kere daha Fransaya dön- mek meçburiyetinde kalan Framond ile Möweve (o şahıslarının o muhafa- zası için bana güveniyorlardı. Framond sesini biraz daha kıstız — Yalnız bir gece için, bir tek gece için.. o Bu iyiliği biz de sizden bekliyoruz, dedi. Sahi, bu Almanlar çok psikolog adamlarmış. Ama ne çok! Müthiş bir kin içimde kaynıyordu, fakat kendi me hâkim olmağa çalışıyordum. Framond acele etmeğe başladı: östereceğinizi | Haşare 1İDpECLE Merke UK binnetice, Sinyor e Mussolininin “Bİ” harbe girişmesinin © uyandıracâğ' gok muhtemel olan infial tezabü tesiri altında kalarak, ona göre Y9 lunu tayin etmesi ihtimali kuvvet lenmiş olacaktı — Üstat yağmur henüz dinmedi! (Kopenhazda çıkan Politiken £* zetesinden:) | ridada bekleriz, dedi, İtalyan hud duna kadar beraber gideriz. Mat! #el Maryse de bizimle beraberdi” Alçak herif! Bu son cümlesi iz neyi kastett anladım. En m kaddes bir hissimden bile istifa” salışıyordu. Yüzünü biraz daha soktu: — Geleceksiniz değil mi? ka, ama mutlaka bekleriz. sonra Almanyaya karşı her deni yapmakta serbestsiniz. Elini uzattı ve tekrar etti: — Mutlaka bekliyoruz. Ben de 'elimi güçlükle ama, sikamadım. pi Fakat düşündüm. Framond'u" 4 teklifi, tam benim işime yarar bir teklif değil miydi? Elbet bi? Xy İunu bulup onları köşkte yaki rabilirdim. O ümitle: » — Vaadediyorum, geleceği dim. Pramondi bir kere daha elimi #” vetle sekte: — Teşekkür ederim, dedi. peki yoruz, bekliyoruz. Sonra Sehnauze'yi çağırdı?» Yar — Benimle aşağıya kadar &* zılacak müstacel bir şey var yaf Framond tekrar güverteY* veb ğı saman, yazılmış bir Megye zarfa koydu, kapattı, Scbna' uzattı” uzatarakı vas)

Bu sayıdan diğer sayfalar: