12 Ekim 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 20

12 Ekim 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 em e — TAN aa TAN a MN Mz e m a ! a RR e ünya Gazetelerine Göre Hâdiseler Adaa'nın Zaptı Londrada Bir | Musibet Olarak Karşılandı — Acaba fitili kim ateşliyecek, Le Journal'den: İtalyanların ilerlemesine, (onları takbih etmek suretile ina bir memlekette, Aduanın düştüğü haberi bir yeis uyandırmaktan bili kalamaz- dı. Burada İtalyanın muvaffakiyetin- den o kadar teessür duyuluyor ki, sanki İngilterenin müstemlekelerin- den birini kaybettiği zannedilir. Katolik Westminster kilisesinde öğle ayini yapılırken, bir adam kür- süye çıkarak, katolik kilisesini, hak- sız bir harbe müdahale etmediğinden dolayı şiddetle takbih etmiştir. Papazlar, orada bulunanların yar» ârmile bu sahte hatibi kürsüden in» dirdiler ve onu dışarıya çıkardılar, Bir an fasılaya uğrayan ayine biraz sonra devam edildi. Buzı nümayişçiler, Italyan sefaret- hanesinin önünde bazı protestolarda bulunmak istemişlerse de polis birçok kereler müdahale etmeğe mecbur ol müştür. Temin edildiğine göre, Italyan se- firi, sefarethaneye girip çıkmak için, anın arkasında bulunan küçük kar t kul'anmaktadır. Bugün, papaz sınıfına mensup ileri gelenler ve açık havada konferan ve- renlere, bakanlara varıncıya kadar herkes, Mussolini'nin bu teşebbüsün- den dolayı hücumlara ıdılar, Pro- testo için her fırsattan istifade edildi. Ramsey Macdonald. Croydon'da serdiği bir söylevde diktatörlük reji pı — Allo! Alle! Ingiliz Dışişleri yorum. Acaba İngiltere tarafından s0, KIRMIZI VE SiYAH yine de bakmadı! İa Mole: “Ne konuşataksak hemen konuşup bitirmek daha iyi, dedi; yalnız büşma bakçeye çıktı ama Ju- İlen arkasından gelmedi. Mathilde sölenün camlı kapıları önünde dolaş: | tı, Julieme baktı: o, madame de Fervagues'ın yanında oturmuş, Rhm ırmağ: kıyılarındaki tepeciklerin üze- rinde birer taç gibi yökselen onlara bir haşmet veren köhne şato harabe- Jerini anlatıyordu. Bazı salonlarda “nükteli söz. denen hissi, cümleler uydurmak işini de pek ala beceriyordu. P:ince Korasof Paris'te olsa, kok tukları kabirırdı: o akşam tam onun söyledi ibi oldu. Julien'in ertesi günler nasil hareket ettiğini de görse onu da beğenirdi. Hükümet partisinin gizli elebaşı- Yarı arasında döndürülen bir entri! birkaç tane “cordon blet,, nişanı da- ğıtılmasına vesile olacaktı; madame de Fervagues büyük amcasına nişan almağı muhakkak istiyordu. Mar- guis de La Mole de kayın babası icin nişan koparmağa çalışıyordu. İkisi de bu iş için sl birliği ettiler, Mademöiselle de | parlak | (Guerin Neschino) minin aleyhinde bulundu. Amele par.isinin e İtalyaya karşı ekönomsal zecri tedbirlerin tatbikin- de İsrir ettiği haber veriliyor. Sosya- listlerin söylediklerine göre, bu zec- ri tedbir er tatbik edilmediği takdir- | de Cenubi Afrika Amele Partisi, bu tedbirleri, bizzat kendileri İtalyaya gönderilecek mallara el sürmemek su- retile umumi surette tatbik edecek- lerdir. Matbuat Italyaya karşı şiddetli davranmakta berdevamdır. Ve Afri- kadan gelen bütün telgraflar, İtal yanları rezil ve menfur bir halde gös- terecek bir şeki de yazılmıştır. Büyük liberal bir gazetenin aytarı şunu anlatıyor — Maymunlardan mürekkep kıt'a» lar, dağlık bir yokuşu aşmağa teşeb- | büs eden İtalyanlar üzerine o kadar çok ve iri taşlar atmışlar ki, orada | hakiki bir çöküntü hâsıl olmuştur. | Müstetliler ani bir hücuma uğradık- ların: zannetmişler ve silâh ve cep- hanelerini bırakarak sür'atle kaçmış- lardır. Halbuki, bu hâdise vuku bulduğu anda kilometreler imtidadınca, hiçbir Habeşli muharip yoktu. Hatta orada bırakılan silâhları toplıyacak bir kim- | #€ bile görülmüyordu. İ Fakat Ingiliz meslektaşlarımız her zaman böyle lâtif hikâyeler anlatmaz lar. On'âr Ttalyanzülmü üzeridde | durmakla iktifa ederler. | bir zecri tedbir tehlikesi var mıdır? ' (Travaso delle Idee) STENDHAL Mole konağına gelmeğe başi en, marguis'nin hükümete geçeceğini madame de Fervagües'tan öğrendi: marguis, devlet işlerinin ele geçirmiş olan politikacılar alayma, hiç bir sarsıntıya meydan vermeden üç yıls da meşrutiyet usulünü kaynatacağını vadetmiş, bunun için bir de ustalıklı yol bulmuştu. M. de La Mole hükümete geçerse, Julien de kendisine bir paskaposlük verileceğini ümid — edebilirdi; onun gözleri önüne sanki bir perde çekilmiş bu gibi büyük çıkarları gör» mez olmuştu. Artık onları ancak ha- yal meyal, çok, daha çok sonra ola- bilecek seyler diye aklına getiriyor» du. Kendisine bir deliye döndüren 0 dayanılmaz üzüntüye uğrıyalberi ha» yatın her türlü çıkarı da, zevki de onun gözünde, mademolselle de La Mole İe barışıp barışmamasına bağlı! idi. Hesap ediyor, beş altı yel bu işin üstüne düşerse, kendisini ona yeni- den sevdirebileceğini. Julien, her şeyi serin kafa ile mu- mareşalın karısı hemen her La kadı. Jul hakeme eden Julien, İşte böyle saç- malamağa, o budalalığa başlamıştı İ bir parça metaneti kalmıştı Adua Galibiyeline Dair Eritreden Mektup Aduada Habeşliler 2000 Telefat Verdilet İtalyanların Zayiatıda Çok Ağırdır Elan Top Sesleri İşidiliyor... Hasta Bakıcılar Doktorlar Şehrit Bir Ucundan Öbür Ucuna Koşarak Yaralı Arıyorlar... 5 Paris Soirden Eritre cephesindeki durum giin- | den güne vuzuh peyda ediyor. Bugün harbin ilk üç gününün tarihçesini yapmak kabildir. Ras Seyum, kuyayı külliyesile süs ratle Makala istikametinde çekiliyor. Orada kuvvetlerini toplayıp istih- kâmlar yapmak niyetinde olduğu an- laşılıyor, Ras Seyum İle temas ancak onu taciz eden tayyareler vasıtasile olus yor, İtalyan kumandanlığı Ras Seyum- wn kendisinin Makala battı üzerinde | hücum etmesini bekliyeceğini rürme- diyor. Burası yeni büyük bir harbe | sahne olacaktır. Fakat Kritreli Aska- ris askerterile hafif İtalyan piyadesi, stratejsk bütün bütün tepeleri tut muş olduklarından general Bononun askerlerinin ileri hareketi uzun müde det gecikmiyeceği tahmin ediliyor, Kakkaze vadisini elde etmek çok ta giden mühim bir şeydir. Çünkü burası Habeşistan ve Adis Ababaya baslıca yoldur. Cuma sabahı saat beşte İtalyan ordusunun pişdar müfrezeleri herbiri 25 şer bin kişiden mürekkep olmak üzere, Habes toprağına girdiler, Bunlar küçük bir mukavemet gör- meksizin saatlerce ilerlediler, Pusu harbinin inceliklerini iyi bilen Aska- risler kollardan daha evvel geliyor” lardı. Generül Maravigna #ağ cenâha, ge- | neral Biroli merkeze, general San ni sol cenaha kumanda etmektedir. | ler Öğleden sonra mlsademeler başla» dı ve küçük tanklar musademeye r. Bu esnada Daro » Tacle geçidi, | silâh patlamadan işgal edildi ve bir- kaç kilometro uzakta İtalyan piyade- sile Habeşler arasında Karciarse ge- gidinde ilk ettdi karşılaşma oldu. Kumandanlık bu boğazır çok zayi: at vermeden zorlıyamıyacağını anla- | yınca piyadenin ileri hareketini dur- durdu ve dağ topçuları birçok saat- ler düşman mevzilerine ateş etti, Habeşlilerin geri hareketi azal meşter. İtalyanlar hilcum ediyorlar. | Habeşlerin ateşi, İtalyan piyadeleri | uyanınca başlıyor ve vahşi dağlar W- zerine boz renkli hayaller sıçrıyor. Geçit, nihayet göğüs göğüse vu- kubulan bir muharebeden sonra a“ Imdı, Bu esnada sağ cenah Adigrat kapılarına varmıştır, sol cenah da çe- tin bir muharebeden sonra Entiscio- yu tehdit ediyor. Adigrat, Amba, Hangben, Entisci- o'da Sultan "Tern'in kumandası altın- da bulunan binlerce asker cepheye gidiyorlar. Bunlar tayyarelerin hücu- mu ile çok telefat vermisler ve öteye beriye dağılmışlardır. Cumartesi gür nü ileri hareketi bütün cephede baş- | lamıştır. Üç kolordu 60 kilsmetrolek bir cephede ilerlemektedir. General Santini Adigratı almış ve 18 mayıs 1896 da düşmanın almış olduğu kale- ye İtalyan bayrağını çekmiştir. General Maravignanın, yerlilerden | mürekkep olan kolordusu da Aba Hanghen'e girmiştir. Buratı En Vaktile ona bir inlük veren bü“ tün meziyetlerinden şimdi kala kala Prince Korasoff'un çizdiği plana göre-hare- ket edip her akşam madame de Fer- vagues'ın koltuğunun yanında bir ye- re oturuyordu; fakat o plâna aklı de- gil, ancak cismi sadıktı, çünkü kadı» na söyliyetek bir kelime bile bulamı- yordu. Kendisini Mathilde'e artık iyileş miş, unutmuş gibi göstermek gayre- ti ruhunun bütün kuvvetlerini zap- tetmişti; mareşalın karısının yanın- da çanı var yek bir cetet gibi duru- yordu; son dereceyi bulan maddi 15- tıraplarda olduğu gibi gözleri de © eski ateşi bütün bütün kaybetmişti. Madame de La Mole, bütün düşü celi kanaatleri, bir gün kendisini bir duchesse edebilecek Olan koca- sından duyduklarının bir aynası ol- duğundan, birkaç gündür Julien'in methini ede ede bitiremivordu. Bölüm XXVI MANEVİ SERMOŞLUK Madame de Fervagues: “Bu evde. kilerin hepsi de deli mi, nedir? diye düşünüyordu: hepsi de © küçük pa- pasa tutkun, varsa o, yoksa o! Onun da dinlemekten baska bildiği yok. a- ma doğrusu güzel gözlerle dinliyo: Jullen'e gelince onun için madame de Fervagues'ın hareketleri hani şu onun anahtarıdır. Merkezde general Birolinin ordusu biraz güçlükle iler- lemiş ve Aduaya yaklaşmıştır. Yalnız Gârtorlai geçidi, taarruzunu dur- durmuştur. Pazar günü tanyeri ağarırken ge- neral Maravigna Santini, Aduaıyı ve Seyum kıtaatmı muhasara etmek için şehrin arkası ile irtibat tesisine çal şırken general Giroli Gartrlai geçidi- ni ele geçirmiştir. Muharebe pek şiddetli olmuşlar. Habeşliler bu muharebede 2000 tele- fat verdiler, İtalyanların zayiatı da- ha az olmakla beraber hissedilecek derecede ağırdır. Fakat Ras Seyum kaçıp kurtul mustur. Ras Seyüm Makaleye doğru çekiliyor. Bu harp gözümüzün önüne nekâ. dar garip manzaralar koymuştur. Bu manzaraları unutmak kabil değil dir. Cuma günü Adua yolunun bazı yerİsrinde, bir kamyon yorgun ve bitkin bir halde bulunan piyarle! arasından geçiyor. Askerin yüzü ter ve toz toprak maskesi altındadır. Di. ğer kamyonların cephane ve erzak götürdükleri bir sırada bu kamyon da geçilmez bir halde bulunan bu yol üzerinden koskoca bir taş bloku ta- şıyor. Kaya, çakıl taşından başka bir şey bulunmıyan bir yerde taş taşr- mâk ne garip fikir. Bununla beraber yekpare bazalt taşlarından yapılmış bu bloka karşr askerler tüfeklerinin kayışlarını arasıra kaldırıyor ve dü zeltiyorlar. Bazı zabitler selâm du. ruyorlar. Bu taş parçası İtalvanların Aduaya rekzetmeyi y vaadettikleri a- bidedir. Üzerinde şu tarih hâkkedil- miştir, | Mart 1896. Bu tarih hezimet günüdür. Yalnız o tahammül edil miyen hatırayı silecek olan bugünkü zaferi hâkketmele kalmıştır. Bugün bayramdır. İtalyanlar Adu- Habeş Veliahdi büyü; Bu kompozisyon kibarlar sakinliği denen şeyin hemen hemen kusursuz bir örneği idi: bu sükün tam ayyar edilmiş bir neza- ketten ve, daha doğrusu, herhangi şiddetli bir heyecan duyabilmek kabi- Miyetsizliğinden doğar. Hislerinde beklenilmedik bir şeyle karşılaşmak, nefsine hakim olmamak madame de Fervagwts'm, kendinden aşağılara karsı haşmetli bir tavur takınama. mak kadar fenâsına giderdi. En kü- çlik bir hassasiyet nişanesi onun gö- zünde İntanı kızartması İazımgelen, yüksek sınıftan bir kimsenin kendi kendine karşı borçlu olduğu saygıya z3rarı dokunacak bir manevi serhoş- hak olurdu. Onun için en büyük bah. tiyarlık kralın ava çıktısını anlatmak» tt; en sevdiği kitap da duc de Saint- Simon'un Hatıratı, bilhassa bunun şecerelerden bahseden kasma idi, Jetien, salondaki rsıkların tertibi ne göre. madame de Pervagües'ın güzelliğine hanzi yerin daha uvgun geldiğini biliyordu. Hemen gidin © utar, £şkat iskemlesini Mathil- de'i göremiyecek bir surette yerleşti» rirdi, Mademoiselle de La Mo'e Julie- n'in, kendisinden kaçmak hususunda» ki sahtekârliğma şaşmağı başlamış, bir akram mavi kananeden kalkıp mareşalin karısının oturduğu kanape» ye yakın bir masa basında çalışmağa gelmişti, Julien. madame de Fer. vagues'ın şapkası altından onu olduk. seye kadar bu taç ortada kalacak mı? Yağmur mevsiminin bitmesi münas bayramından gazetesinden şa iyi görliyordu. Bahtına bükmeden a gözleri böyle yakından görmek onu İlkin bir ürpertti; fakat sonra o ber zamanki durgunluğundan, gevsekli- ğinden şiddetle #ilkinmesine sebeb oldu: Julien konuşmağa başladı ve haylı güzel şeyler söyledi, Gerçi madame de Fervagues'a sör | söylüyordu biricik maksadı, Msthil. de'in ruhuna tesir etmekti. O kadar coştu ki bir an geldi, madame de Fer- vagues orun ne söylediğini anlamaz oldu. Bu onun gözünde bir mezivet idi. Julien sözlerinin anlas'imazlığı me ziyetini Alman mistikliği, yüksek dindarlık ve jesuitlik hakkında birkaç cümle ile tamamlasaydı, mareşal karı ona hemen, bir gün dünyayı lah edecek üstün adamlardan biri savmağa başlardı. l Mademoisetle de La Melle içinden: | “Mademki o, marlame de Fe-varmera böyle uzun uzun, hem de bu kadar âtesle söz söyliyetek derecerle zevk- six bir edam, ben de bir daha Onu dinlemem., dedi. O akşam sonuna kadar sözünde durdu; ama doğru içi içini yiyordu. Gece yarısı annesinin samdanmı alıp önu odasına kadar eötürdü, ma. dame de La Molc merdiven başında durup Twlien'in bir havı methini et. ri, Bu Mathilde'i büsbütün kızdırdı: gece bir türlü uyuyamadı. Ama ni- hayeş: “Benim hakir gördüklerim de ebetile Eritre'de yapılan Mi iki enstantane aya girer girmez boş olan meyda $ teşrinievel 1935 tarihini kaydel mişlerdir. bazrları bir ik sonra ateşe doğru ilerliyorlar. Diğ bir kısmı da, o yakıcı taş üzerindel mukaddes kitabeyi öpüyorlar. İbtiyarlardan mürekkep bir gru beyaz cübbeler giydikleri halde ağ adımlarla ilsrliyor.. Siyah yüzleri bi hir sey ifade etmiyor. Ne korku, ümitsizlik ve ne de sevinç. Hiçl şey. Pek alçaklara kadar iğilerek valiplere ekmek, tuz, bal ve süt ver” iler. Elan top sesleri işitiliyor. Hekimi ler ve tabakıçılar şehrin bir b8t ndan öbür basma koşuyorlar ve © ücra yerlerde bile hasta ve yara arıyorlar. Biraz evvel bir erkânıhafP sabiti bana diyordu: — İtalya, muzaffer askerleri ayak izleri Üzerinde Mareb hududu?” dan Aduaya kadar 10 bin amsle zaptedilen bu memleket © içinde ilk Roma yolunu yaptığ ıanda, medeni” leştirmek vazifesine baslr i imareşalin karısının gözünde büyül #eziyet sahibi birer adam ulâbiliyof" diye biraz sükün buldu. ; Jallen bir iş görmüş olduğu içi Görüntüsü azalmıştı: gözleri tesadi len, prince de Korasoff'un hediye ef taği elli üç ask mektubunun mabf#” zası olan sahtiyan cUzdana İlisti. J9” len birinci mektuba baktı. altın şövle bir net vardı: No 1, ilk meden sekiz sonra gönderilir. | Juilen: “Geç kalmışım bet dedi madame de Fervagues'ı ilk görüsü den beri sekiz günden cok fazla du.,, Hemen oturup İlk ask mekte" nun süretini ç'karmağa başladı: VW fazilet Üzerine #rmtwraklı sözlerle dö lu, öldüresiye ieskıcı, din dersi benzer bir seydi, Cok şükür İwl'€fi ikinci sayrfayı yazarken uyuyacak du. Birkaç saat sonra uyandı. hala #f sası basında olduğunu görünce 449 adr; güneş doğmus, havı la yiks mişti. Hayatının en aci anlardan ti her sabah, gözlerini açarken, (ef ketini hatırlaması idi: onu sarki niden öğrenivordu. O gün mektub yazıp bitirirken hemen heren Yümsüyordu. “Acaba sahiden BöYÜ şevler yazacak bir delikanir et mr? divordu, Metetuhumun biri cümlesi dokuzar tatırı buluyordu: Mİ JArkası vari N ATA

Bu sayıdan diğer sayfalar: