27 Ekim 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

27 Ekim 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

D ünya Gazeteleri TURKİYENİN ENDUSTRİLEŞMESİ Türk Ekonomisinin Esaslı Tarafı Zinde Olmasıdır Türkiye Kendi Parasile Çalış- mak Prensibini Güdüyor Türk endüstri gidişinin yarattığı son eser: Kayseri mensucat fabrikası “Seclânden Bote” den: Kemal Paşa, Kamil. Atatürk ol. mazdan evvel iltiğar mevkiine geç» tiği saman, yüz yıllardanberi süren kötü idaresi darbımesel şekline giren bir memleketle karşılaşmıştı. Büyük Savaştan evvel hakiki bir endüstri- den bahsetmeğe imkân yoktu. İşler gizliden gizliye, arka odalarda rüş- vetler vermek süretile hallolunuyor- du. Türkiyenin 4,000 kilometrelik de miryolu, hemen bemen tamamile ha- riçten alınan ödünç paralarla meyda- Ba. getirilmişti, Şoseler berbat bir va» ziyette idi. Nihayet Türk - Yunan harbi, Büyük Savaştı ı sonra artaka- lan finansal ve tecimsel münasebet- lere son darbeyi indirerek bunları da mahvetti, Yeni devlet teessüs ettikten ve ye» ni Türkiye de kalkınmağa başladık» tan kıa bir zaman sonra endüstri- İeşme faaliyeti canlandı. İşte bu za- mandan şimdiye kadar yapılan işlerin kısa bir bulâsası: Demiryolu uzunluğu 6.200 kilomet- reye vararak Asyanın en sk âğ: ha- İin& gelmiştir. Bundan başka 1.000 kilometrelik Bir yol'inşa edilmektedir 8000 eski köprü yeni münakale ihti- yaçlarına uygun bir şekle konulmuş, bundan başka her büyüklükte 5.000 yeni köprü inşa olunmuştur. Bugün- kü Türkiyenin 3.000 kilometrelik ş$0- seleri yukarı İtalyanın bütün otomo- bil yollarile rekabet edebilecek bir vaziyettedir. Bundan kısa bir zaman evvel şose ağını genişletmek için 190 milyon li- ralık bir kredi açılmıştır. Türkiye do- nanması 1924 yılındanberi 4 misli fazlalaşmış, kömür veya su ile müte- harrik 98 elektrik merkezi vücuda ge- tirilmiş ve bu suretle Anadolunun en uzak köylerine kadar elektrik cers- yanı vermek kabil olmuştur. Halbukl Büyük Savaştan evvel ancak iki ta- ne elektrik merkezi vardr. 3u suretle özel Tür endüstrisinin gelişmesi için lâzımgelen ilk #artlar hazırlan» ter. Memleketin her tarafında gök zen» gin madenler vardır; ayni zamanda gok muhtelif tarım mahsulleri de ye- tiştirilmektedir. Mevcut şose ve de- mityolu ağları gayet müsait nakliye ve müdafan imkânları hazırlamaktan dır. Büyük Savaştan evvel çok ehemimyetsiz bir vaziyette olan ipek» ' giliğin yeniden ele alınması, memle- ketin iplik ihtiyacını tatmin edebile- cek ve doğu Asyadan yapılan itba» lâtı hemen hemen &rfıra İndirebile. cek randmanlı iplik fabrikalaşnın kur Tulmasma yardım etmiştir. Pamuklu Kumaş dokuyan fabrikal, alyette olduğu İçip hariçten ham madde ithaline lüzum hişsedilmemek. tedir. Şeker ithalâtına gelince, mem- leket içinde birçok değerli ve büyük şeker fabrikaları kurulduğundan, bu» na da ihtiyaç bâsıl olmamaktadır. Zengin ormanlara malik olan Tür- kiye, buralarda kesilen ağaçları en- düstrisinde kullanır; bu arada bil. hassa kâğıt ve kercete fabrikalarını ziktetmemiz lâzımdır. Bardak ve şişe gibi ihtiyaçlar da hemen hemen tamamile yerli mallar. la tatınin olunmaktadır. Maden en düstrisine gelince, bu on yıllar içinde akıllara hayret verecek dere» cede ilerlemiştir. Bu listeyi daha uzdtmak kabildir. Çimento fabrikala- rı, deri fabrikaları, kimyevi maddeler ima! eden fabrikalar, dökümhaneler, dokumâ fabrikaları Yak... . Türkiye ekonomisinin en esaslı tarafı tamamen zinde olmasıdır. İş letmelerin zayıf bir finansal temel Üzerine kurulması veya zararına işle mesi, görülmüş şey değildir. Fabrika- ların büyük bir kısmı, dünyanın di. ğer taraflarında birçok imalâthanele- rin işsizlik yüzünden kapandığı, ame- İelerin sabverlidiği bir zamanda ku» rulmuştur. Bu müesseselere yatırılan «nebi sermayesi © kadar âzdır ki, alacaklının veya sermayedarların par rasını çekmesi yüzünden işin durma sına "imkân yoktur. Türkiyenin res mi veya özel ekonomisi, son on beş yıl içinde mümkün olduğu kadar kendi paraşile çalışmak prensibini tâ kip etmiştir. Devlet Rusyadan dolar üzerinden yaptığı İstikrazdan gayrı. hiçbir taraftan ödünç para almadığı için endüstri de borçsuz kalmıştır. Bu sistem, yenibir işe teşebbüs edenleri daha derin hesaplar yapma» ga, daha ihtiyatlı davranmağa sevke- diyor. Bunun tabil bir sonuçu olarak Türkiyenin ekonomik hayat; misli gör rülmemiş derecede zinde olmuş, her tarafta büyük bir güven köklenmiş ve biraz evvel de söylediğimiz gibi, her an yeni endüsteilere yol açılmış” tur. Bundan on yıl evel memleket ih- “Paris-Soir” dan: Bir gazetecinin kendisini nezaketle kabul eden bir zati methetmesi usul- dendir. Ben.de bana karşı sempati göstermiş olan General Graziani'den ne Buretle bahsedeceğimde müşkülât şekiyorum, Filhakika insan gördüğü adamı, alelâde bir methü sena ile kendisine teşekkür edilmek İstenilen bir adamla karıştırmamalıdır. Ben General Graziani'yi gördüğüm zaman Afrikalı Skipyon'u düşlindüm. Ve onu her gören de Skipyon'u hatır lar, O, şimdiye kadar benim için meç hul kalmış olan süel ve siyasal bir durumu, muciz cümlelerle ila eder- ken, sesi, yüksek boyu ve asil tavrı ile Annibal'in rakibi gözümün karşı» sma geldi. General Graziani on üç senedenbe- ri Trablusgarp ve Bingazinin ie dir, Bingazi ve Trablusgarp dağlar rındaki halk, asileri memnuniyetle ka» bul ediyorlar. tehdit karşısında onla- rı barındırıyorlardı. Bu durum bü- tüA harekâtı faydasız bırakıyor ve asi olan kabi'elerin teslim olmalarını imkânsız bir bale getiriyordu. Daima sücl ve siyasal kuvvetleri elinde bulundurmak istiyen General Grasiani, isyan fikrile bozulmuş olan bu dağları tamamen boşaltmağa ka. rar verdi. Bütün halk sahillere nak. ledildi. İnsan ve hayvan hep toplan- de. Dağfardan inen bu halk geniş bir Ingiltere ve Italya — Gel tam Fransa ben sana güveniyorum. (Belçika karikatürü) tiyacının dahilden temini halledilme- si güç bir mesele olarak dururken, bugün bu güçlüklerin en büyük kıs mu yenilmiş vaziyettedir. Son yıllarda diğer memleketlerle Türkiye arasın. da yeni tecimsel münasebetler kur. mak için hararetle çalışılmış, fakat bu gayretler satış piyasalarında hü- küm süren genci buhran yüzünden. bir hayli zorlaşmıştır. Türkiye bilbaş- sa Rusya ile olan tecimsel münase- betlerini derinleştirmiş. ve buradan lokomotif gibi ağır endüstriye ait eş- yalar almış, buna mukabil hemen her türlü istihsal maddesi göndermiştir. | larr üzerinde taşıdıkları g Türkiyenin doğuya, Asyaya doğru kazandığı nüfuzundan sarfı nazar edecek olursak, diğer piyasaların fet- hi hususunda ayni derecede muvaffak olunmadığı görürüz. Türkiye burs- | da kendisile yaşıt olduğu halde daha dinamik olan Japonyanın faaliyetine | çarpmaktadır veya çarpacaktır. Fakat son zamanlarda bir Türk » Japon tecim odası kurulduğuna gö: Te, Asyanın içlerinde bulunan bast $ Piyasaları hususunda bir anlaş ma kabil olacağı umulmaktadır. No, 34 HINÇ EDGAR WALLACE — Eğer teşkil edeceğiniz kumpan- ya, benden sermaye bekliyorsa, hapı uttu demektir. Ben avukâtımla ve $u işlerden anlıyanlarla görüştüm. Avukatım bana dedi ki, eğer siz be- ni Tjarjin meselesinden ihbar etme- ğe kalkarsanız, siz de başınıza hayli belâlar almış olursunuz. Size para vereceğim. Fakat çok değil, fakat kâfi miktarda para vereceğim. Ben sizin sefalet içinde bulunduğunuzu sannetmiyorum. Şimaliye kadar, ver- diğim paralarla siz bir değil, üç kum- ğe tesis edebilirdiniz. Stel!p, ben ui küçük kıza bayılıyorum, ne yapa» cağız? Genç kadın hayretten ağası açılarak Gregory'ye baktı: — Hangi küçük kız? dedi, — Adele! İsmi öyle değil mi? Adele Leamington! — Ha, stüdyoda benim yerime ge- çen şu küçük ekstradan mı bahsedi- yorsunuz? — Evet, evet, işte 0! Bu kız beni sihirledi. Sen bile kendini bana o ka- dar bağlatamamıştın. Bunu hakaret olsun diye söylemiyorum ha. Sözü- mü yanlış anlama! Stella bu sözlere ne çevap verece« Bini şaşırarak, sadece dinliyordu. — Bu kızı elde etmek için ne lâ zımsa yapacağım. Hatta sana söyli- yeyim mi? Eğer isterse onunla evle» nirim. Zaten benim de artık evlen. mek zamanım geldi. Sen onun arkas daşlarından birisisin? Stella nihayet dile geldi: — Ben mi arliadaşıyım? Allah ale lah! Stüdyoda benim yerimi alan bir kızla ben arkadaş olabilir miyim? Hatta arkadaşı olsam bile. Bir genç kızı bu cehenneme getireceğimi ta- savvur etmezsiniz sanırım. Gregory Stella: soğuk, sert ve hain hain baktı, dedi ki: — Bu cehennem dediğiniz yer, bir zamanlar sizin cennetinizdi. Sizden ricam! Hemen Londraya gitmeyiniz, daha bir iki hafta kalınız. Bu genç kızla ahbaplığı ilerletmeğe bakmız, Bunun için de elinizde çok fırsatlar var, Üzerinde tesir yapınız. Bundan #izin bir kayıbınız yok ki.. Ona ben- den bahsediniz. İyi yürekli adam ol- duğumu, bu tesadüfün hayatta bir daha ona nasip olmıyacağını söyle- yiniz. Şimdilik izdivaçtan bahsetme. ğe lüzum yok. Şayet #ıkışırsanız, ondan da bahsedebilirsiniz. Üzeri- nizdeki mücevherlerden — birkaçını kendisine gösteriniz. Bilhassa size verdiğim şu iri pantantifi.. Gregory boyuna söylüyor, genç kadın da boyuna dinliyordu. İlk an- daki hayreti, yavaş yavaş hiddete gevrilmeğe başlamıştı. Nihayet dayanamadı, patladı! — Hayvan herif! diye bağırdı. O kizt buraya getireceğim değil mi? Bunu utanmadan benden nasıl İşti- yorsunuz? Ben bu kızdan hoşlanmı- yorum, oram başka! Fakat Jütfen Griff şatosunu teşrif buyursunlar di- p ayaklarının önünde de dir m. Siz belki bunu kıskançir ledetsiniz. Vallaki değil) Gregory'nin müstehziyane gülüm. sediğini görünce ilâve etti: — Yanlış düşünüyorsunuz Grego- ty! Stüdyodaki yerimi alışma İzmi yor ve kıskanmıyor değilim. Fakat sizin istediğiniz meseleye gelince.. Genç kadın ornuzlarını sileti, Aya. ğa kalktı, eldivenlerini geşirmeğe başladı. — Siz eskiden böyle değildiniz. Gideceği mramanlar bana yardım « derdiniz. Yalnız bana olan vaadini. #İ tutmanız İçin galiba bir arz mağa meçbur kalacağım. Gregory, siz bana yeni bir trup vaadetmedi. niz miydi? Ne çabuk unuttunuz? — Evet ama, o zaman siz beni da“ ha çok alâkadar ediyordunuz, Şimdi nereye gidiyorsunuz? — Şimdi evime gidiyorum, yarın da büsbütün bu yerlerden ayrılıp Somali Cephesinde Döğüşen Italyan Kumandanı Anlatıyor General Grasiyani kampta yerleştirildi. e Bunlar orada kendileri için en lüzumlu olan yiye- cek, giyecek, sıhhi ihtimam gibi şey- leri buldular. Boş kalan dağlarda ise çakallar ve sırtlanlar odolaşmağa ve boşalan köyler etrafında ulumağa baş- ladılar. Bunlar da birsz sonra sahile indiler ve arkalarında, oturduğu ye- re ötedenberi sadık kalan kedileri bi- raktılar, Fakat bu kabileler, Mrsir hududu. na yakın bulunmaları hasebile, alınan ciddi tedbirlere rağmen kaçmağa mu» vaffak oluyor'ardı. Bunun üzerine Graziani cezri bir tedbire müracaat &ti, General, Bingazi hududunu 50 metre genişliğinde dikenli teller ile kapadı. Bunlar arasında Üç tane tab- ya tesiş etti ve bunları telefonla bi- ribirine bağladı. Bu iş 15 milyon li- rete mal oldu. Fakat haydutluk ke» sildi, Asiler de tes'ime mecbur oldu- lar. General OGrasiani'nin zekâsma ve karar vermek kabiliyetine delâlet edecek bir fıkra: Mogadiscio'da Italyan askerleri ru- tubetten ve sıcaktan çok ıstırap çeki. yorlardı. Bunlar sıcaktan © kadar rat idiler ki, haki renkteki beze den ceketi taşıyamazlardı. Zavalit ber» saglieri alayları buhar içinde adeta Pişiyorlardı. Bun'ar cezaya teğmen nihayet ceketlerin! çıkarmağa mecbur oluyorlardı. Kıyafete karşı pek has- sas olan yerliler "cebeli” dedikleri adamlar hakkında hürmet hissi beslemiyorlardı. Hatta sivil İtalyan- ların bile böyle şayanı teessüf bir şe- kilde kıyafetsiz bir hale ge'en bu or- dudan dolayı izreti nefisleri rencide oluyordu. General Grarlani Somaliye çıkın. ca, askert disiplini mahvetmekte olan serbestinin doğurduğu tehlikeyi anlar dı. Ve hemen kıyafet hakkımda neşe rettiği bir emirde fenalığı doğuran sebepleri ortadan kaldırdı. Asker dize kadar gelen sort denilen kısa panta- lonlar giyecekler ve çıp'ak gezecek- lerdi. Büyük Harbin yıl dönümü olan 76 Mayısta alaylarm yaptığı geçit resminde askerlerin tüfeklerini gü. neşten tunç haline gelmiş çıplak sırt. ld. Bir gün evveline kadar kıyafetleri insana ıstırap veren bu askerler, kuvvetli adalelerini vakar İle göstermekten gekinmiyörlardı. General Grasiani harita üzerinde Habeş mevrilerini göstererek dedi ki: — Takriben 100.000 kişi. Fakat bun'arın nasıl iaşe edileceklerini ve silâhlandırılacaklarını bilmek Jâzrm- geliyor, Ben kamyon ve Habeş- lilerin malik ği ği S Gröycey nin gözleri evvelâ sale nun bir köşesine, sonra öbür köşesi ne kaydı, en nihayet genç kadının üzerinde karar kıldı. — Siz evinize gidemeztiniz bhanı- mefendi, dedi, ancak burada ka- labilirsiniz. Stella sinirli bir kahkaha selver- di — Siz şolörünlize gidip polise ha- ber vermesini söyler ir değil mi? O halde ben de «ize bir şey söyliye- yim. Sizin şoförünüz, şimdi aşağıda, mutfakta yemek yiyor. Eğer şoför sizden evvel buradan çıkarsa, demek ki siz beni tanımıyorsunuz Stella! Gregory yerlere kadar sürünen pi- jamasmı topladı. Ayağa kalktı. Stel İs, karşısında bir insan değil de, sanki kanlı bir hayaletin canlandığı nı görüyormuş gibi oldu ve gayri ih- tiyari geriledi, Gregory genç kadınm bu gerileyiş hareketini görlince, vaziyete hâkim olduğunu sderhal anladı ve gözleri yeniden bir muvaffakiyet ateşiyle yandı. Ağır bir sesle dedi ki: — Bağ aşağıda bekliyor. İnsanla» ra karşı nezaketi biraz kattır sani rım. Geçenlerde bir genç kadını öy- le hırpaladı ki, dektor getirmeğe mecbur kaldım. Onu buraya çağır» madan benimle beraber gelecek mi- danıyor. Çünkü cesaretin, eğer de madıkları daha bir» | ne Göre Hâdiseler Prens Davut Habeşlilere Yardıma Mısırlılar Habeşistanda Hastaneler “Petit « aPrisien” den: Habeş İmparatorunur misafiri ola- | rak Adis-Ababaya gitmekte (olan Mısir kralınm yeğeni prens İsmai Davut ile Lecomte « de Lisle vapu- | runda seyahat ediyoruz. Prens İs- | kenderiyeden vapura binerken teza- hüratla teşyi edilmişti. Mühim şah- siyetler vapurda nutuklar lemiş- lerdi, Bu esnada birçok sandallar va- purün etrafını sarmış: “Yaşasın Prens İshali Davud! yaşasın Negus, kahrolsun haksızlık, yaşasın istiklâl ve milletlerin serbestisi!,, diye bağı- rıyorlardı. Ben halkın bu tezahürüne hayret etmiş ve bunun neden ileriye geldi- ğini anlıyamamıştım. Mısırın İç işle- rinin bize taallüku olmamakla bera- ber İngiltereye sersenişlerde bulun. mak için müfrit ulyesevrlerin istifa- de edecekleri siyasal göşlükleri bili- dum. Fakat bunun aksine olarak iki u- lus arasında tam bir anlaşma mevcut olduğunu görüyorum, Eden Cenev- rede Habeşistanın istiklâlini müda- faa etmekle hami ile himaye edilen millet arasında mevcut bütün kav- gaları yatıştırmış gibiydi. Uluslar sosyetesi namına müdafaa ettiği prensipleri Mısırlılar kendileri için ulusal bir dava ya, Akşam yemeğinden sonra sandal- yelerimizi güverteye koyarak müm- kün mertebe serinlik arıyorduk. Hiç kimse srcak olan kamaraya gitmek- te istical etmiyor, böylece görüşme- mizi uzatabiliyorduk, Mısır kralının yğeni İsmali Davut tek gözlüğü gözünde, plposu ağzın- da olduğu halde bana dedi ki: — Bana verilen vazife Kahirede ve Portaaidde ve bütün Mısırda bü- yük terahtirlere. vesile oldu. Bu, Şark kardeşlerimize karşı bir sempa- ——— —— gum göst i vet, fakat bir Habeş kumanda” nı, askerlerinin midelerinin feryadına daha az maruz kalır. — Öyle ise Habeş kumandanı ak isteniyorsa, onun da yeme duğunu kabul etmelidir, siniz, gelmiyecek misiniz! Stella boynunu büktü, dizleri titre- meğe başladı. Bu müthiş mahlükla karşı karşıya gelebileceğini hiçbir zaman bu kadar debşetle düşünme- mişti, Koridorun ortasına geldikleri za- man, Gregory bir kapı açtı ve kadı- nı içeriye ittis — Giriniz, burada oturunuz, Ben yarm ayıldıktan sonra, sizinle ko- nuşmağa geleceğim. Şimdi sarhoşum. Beiki size arkadaşlık etmek için bi- risini gönderirim, Sizinle hesabı kes- m evvel adamakıllı ayık 'olmak lâzım.. Kapı şiddetle kapandı, kilitte bir anahtar döndü. Stella kapkaranlık bir odanın İçinde yapayalnız kalmı te. Birkaç müthiş saniye içinde haki- katen yalnız olup olmadığını da dü- şündü. Eli elektrik düğmesini buluncaya kadar hayli saman (geçti, yi çevirdi. Tavanda karpuz bir ba yandı. Burası yatak odası vazifesini gör- müş küçük bir yerdi. Karyola kaldi» rılmıştı, fakat bir yatak ve bir yas» tık köşede, yerde duruyordu. De mir parmaklıklı bir tek pencereden başka çıkacak bir delik göremedi. Fakat oradan da nasıl çıkılıp kağılır» dı? Gözleri tekrar kapıya döndü. Çantasındaki birkaç anahtarı tecrü- Gidiyor Açıyorlar Kral Fuat tlden başka bir şey değildir. Biliyof” sunuz ki toplanan jane ve tabiii lerie Habeşllere yardım komi teşkil edildi. Ben de bu komitenif başkanlığını kabul ettim. Adis Ab baya gidiyorum, orada imparâ! Haile Selasiyeye misalir olacağı” Adis A emrimize bir hastaff verilmiştir, onu tanzim edeceği? lâzımgelen memurları gönderceeğiğ Bundan başka dört sabra hastane de kuracağız. İşte ben yanımda b” lunan dört hekim ve bana sadık birkaç kişiyle piştar olarak Adiş A babaya gidiyorum. Biz, Kızılay ve Kızılhaçın birlef” mesinden vücut bulunan bir tej€ küle mensubuz, Beni teşyi eden bana temennilerde bulunan par rı bittabi gördünüz. Kopt kilisesicif merkezi Mısırdadır va mensupları # rasında iki bin Mısırlı vardır. Fal heyetimizin dini bir mahiyeti tur. Heyetimiz bilhassa her şeydi? evvel ulusaldır. Bu heyet uluşald” ve kendiliğinden vücut bumuştuf” Yani ne İngiltere tarafından tavsif” edilmiş ve ne de himayeye mazb” olmuştur ve vatandaşlarımızın deri duygulara cevap vermektedir. B” zi harekete getiren gaye bilhasst © tiklâldir. Yani bötün ulusların 9 hassa şark uluslarının istiklalini kastediyorum, Bizim (hareketi yalnız Mısıra münhasır değildir. mene, Suriyeye de şamildir. Bu © reket Habeş dostluk ve kardeşliği aşarak daha geniş ve yüksek bir mayı haizdir. Meselâ, Yemen, Hudeydede Eri” re kuvvetleri için sehbi bir merk kurmak istiyen İtalyanların İste rini reddetmiştir. Bizim gibi kom” larımız da İtalyaya karşı kalk değillerdir, fakat hüküm ve tagal! kontrol ve himayeye karşı ayaklari mışlardır. Mesir, milletin bütünlüğü mü ve serbestliğini muhafaza çi€ için mücadeleye girişmekle, pür vatandaşlarının irade ve ümitle! teyit etmiş oluyor, Bu duygularımızı, İngiltere ile “ mamen mutab:k olarak ifade cim için fırsat zuhur etmiştir. İngüt“ nin Çenevredeki çaler hareketini Kİ bul etmekle, uluslar sosyetesi koyduğu prensiplere iştirak etmiş “ İuyoruz. be etmek aklıma geldi, fakat kapi” anahtar deliği bulamadı. Tekrar pencereye geldi, Penetfi şatonun arkasındak! çimenliğe b" yordu. İlerde bir sıra nğaç ve ağif, ların boyunca şose... Nekadar ku vetle bağırsa da şöseden sesini tiremiyeceğini anladı. | Bir sandalyeye oturarak, vasi tini iyice düşünmeğe başladı. Biri ani bir tehlike halinde Gregor?” tevkif ettirmek için elinde mübÜ” deliller olduğumu hatırladı. Elbisesini * açtı, ince deriden kemerin düşmelerini çözdü ve agiz. kılıftan... icabında tehlikeli olabildi. küçücük, zarif, oyuncak gibi if banca çıkardı. Tahancayı doldu! cebine koydu. Ve yüksek sesle söylendi: — Şimdi Gregory seni beki” rum, uy Bu srada görü pencereye Yerinden sışrıyarak bir sayha kop” dı, Kerih suratir, saçı, sakalı kar karışık bir serseri, pencerenin 5 maklıklarına tutunmuş, odadan tiye bakıyordu. Titriyen elleri tabancasına veli gitti. Fakat ateş edinceye kada sakalı karmakarışık adam pencereden ka; lalığtı. Koşup & yarıya baktı, leri göremedi: Arkası

Bu sayıdan diğer sayfalar: