21 Mayıs 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

21 Mayıs 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Kadın tayyarecinin rekor uçuşu Ami Mollison Londra - Kap-Londra seyahatinin safhalarını anlatıyor TAN Kadın tayyareci “Hiç bir şeyden değil tayyarede uyuyup bayılmaktan korkuyordum ,, | Yazan: .Amy Mollison Croydon'un yeşil yamaçları, deniz- cilere Douvres'un beyaz yamaçları neyse, siz benim için onlardan daha fevkalâdesiniz. Tanıdık simalar, al-| kışlıyan halk!.. Ve sesk bir banyo, temiz elbiseler ve her şeyden üstün | olarak uykuyu düşünmek. Beyaz | çarşaflar içinde iyi bir uyku. Artık | meydanlarndaki ku- lübemin kapısına “şafak söküyor, kalkmız,, diye sert yok. Artik, yalın Ne saadet! Avusturyada Gratz'dan buraya ka dar olan seyahatimin son kısmında düşünceleri benimle beraber olanlar hep buradalar, beni bekliyorlar. Croydon çayırma tayyarem ko konmaz beni alkışladılar ve omu: rında taşıdılar. Evlerin “damlarma çıkmış olan kalabalığı, Purley - Vay boyunca sıralanmış otomobilleri, ye- Te konarken ol vermek icin 28- &ilen blyük yolcu tayyarelerini gör- mek ne hoştu. Tayyareden atlayıp da kocam Jim ile çok sevdiğim kü- çük ve sadık köpeğim Tinayı görerek re bilyük bir saadet duydum. Seyahatimin son kısmı beni cok endişe içinde bırakan kısmı ol- du. Vakıâ asabiyetimden hep uyanık kaldım. Ve bu son merhalede uyku iyacı duymadım. Ve seyahatimin diğer kısımlarında geçirdiğim bayıl- mak korkusunu duymadım. Fakat mütemadiyen son dakikada bir ma da teşebbüslim akim kala- endişe ediyordum. Bu fi - kir, beynime,Yunanistan dağlarından geçerken saplandı, Viyanaya ve ora- dan da İngiltereye gelene kadar de-| vam etti. Bu kadar muvaffakıyetli! bir seyahatten sonra Manş denizine düşme: sert k saatleri yok. en edilecek bir akıbet old güyordum. Gratz'da geçirdi yamadım. Halbuki uykuya nekadar iyacım vardı. Uyuyabilmek İçin icap etti. Başımı yastığa iyor, kulaklarımda, ğultusunu tayyarenin Üzerinden e - gen rüzgürm sesini duyuyordum. Gretz'a gelince, telefonla, kocam Jim ile konuşmak fırsatını bulmuş- tum. Bana, “Daily Express” de ş€- refime verilen büyük bir kabul res- mine benim namıma iştirak ettiğini söylemişti. Ona, çok iyi eğlenmesi- ni, oradakilere kalben onlarla bera- ber olduğumu söylemesini bildir- dim,o esnada uyku ilâct tesirini gös- termeğe başlamış olacak ki, uyu- dum. Uyku işkencesi Uykuya karşı mücadele, uzun bir mesafede rekor kırmağa teşebbüs €- deh bir tayyarecinin mücadele mec- buriyetinde kaldığı en büyük mese- lelerğen biridir. Ben de, kendimi kaybetmek, bayılmak korkusunu mü temadiyen hissettim. Yegâne dos- tum, radyo makinemdi. Fakat onun- la yalnız ve ancak haberler gönde- rebilyordum, makinenin gürültsüsü, radyoda bir şey duymama mâni olu- yordu. Fransızlar sahrada bulunan tel siz istasyonlarma birçok haberler gönderdim. Bu bans, bir parça, ü - zerlerinde uçtuğum insanlarla bera- bermşim gibi bir his veriyordu. Fa- kat bir insan sesi duyabilmek için bir bütün bir servet feda edebilir-| dim. Hararet, kum ve yeknasaklık, hep birden, kendimi kaybetmem için çalışıyorlardı. Eğer mağlüp olup bir uyumuş olsaydım, ne olacakt Belki de uyanır ve tayyaremi uçar vaziyette bulabilirdim. Bu pek ka - bildi. Fakat bir kava boşluğuna dü - şip tayyarem başaşağı sukut edeb- lirdi. Bir üçüncü ihtimal olarak hiç uyanmıyabilirdim. Otomobille bir u- zun seyahatin ne demek olduğunu ve bunun otomobili kullanan için ne kadar yodrucu olduğunu belki bilir- siniz, Fakat otomobili kullananın, zaman zaman meşgul olabileceği Şey ler onu uyanıkk tutacak sebepler yardır. vurmalar | ar | acağını tasavvür | y Ami Mollison'Kapta gekllebilir, bir, iki saat uyuyabilir. Fakat benim yaptığım tarzda bir seyahatte dikkati (ulacak, İnsanı meşgul edecek hemen hemen hiçbir şey yoktur. Bunun için uyku arzu- su İle insan mütemadiyen baş başa- dır. Bazan tayyare kendi kendine u- çar. İşte bü en fena şeydir. Kum £ir- İmaları, aşılması güç dağ nın fenalığı aranacak İirim, zi #eylerdir, di - insanm dikkatini ali Badem ve kuru üzüm Uyumamak ve kendimden geçme- iki size gülünç gelecek birçok usuller keşfettim. Elime bir kâğıt kalem alarak halli müşkül me- selelerle uğraştım. Her on dakikada bir, besleyici bir “tablet” yiyordum İki, bu pek tatsız bir şeydi, Zaman zaman, saatime bakıyor- dum, Fakat bu da iy #ik sık saate bakmca d müyor. Her yarım saatte bir, bir bardak su içiyordum. Uzun bir uçuş- ta hiçbir zaman yemek yemem. Bu ka yediğim yegâne sey rım saatte bir badem İle kuru üzüm dü. Uçarken insan ne kadar düşünür. «2, o kadar uykusu gelir. İnsan, yarı kendinden geçmeğe başladı ve bunu hissetti mi, hemen bir şey yaparak bu halden: kurtulmalıdır. Ben, vakit geçsin ve birşeyle meşgul olayım di- ye, tırnaklarımı bile kestim, onlara manikür yaptım.Suhra üzerinden u- tabın bana yol gösterece Fakat hem gi ay görünmedi, bulutlar arasında kaldı. İnce bir su şeridi Oralarda bir yerde Niger nehrini bulacağımı ümit ediyordum. Onu bulmak için, yolumu uzatsa bile da- ha garba gtmem lâzımdı. Kilomet rolar geçiyor, fakat ne ay, ne de Ni- ger görünüyordu. Yavaş yavaş en. şem artıyordu. Birdenbire hafif bir rüzgâr çıktı, bulutları dağıttı. Soluk bir mehtap göründü ve biraz sonra, ince bir su şeridi, Nigerin bulunduğu yeri gösterdi, Kaknt beş on dakika sonra bulutlar tekrar sıklaştı, nehir kayboldu.Eereket versin, nehir kena- rındaki çalılıklar her nasılsa yanma» ğa başladı, ben de, bu yangin nehri- ni takip eldebildim. Dönüşte, Jubadan (o Kahireye ge lirken, bataklıklar üzerinden geçer - ken duyduğum rütubetli harareti ta- rif edemem. Bu feci vaziyetten kur- tulur kurtulmaz, bir kum fırtmasma tutuldum. Bu gibi fırtmalarda yük- selmek imkânı da yoktur. Kum her tarafı kaplar, bir kum sisi yükselir, gözlerinizi ve boğazıhızı yakar. İçimden, kumun motöre dolarak bir arıza yapmaması için dun edi - yordum. Bir taraften da hararet her çarken, m Bini ümit ediyo: İcabmda yolda durur, bir kene tarafımı gevşetmiş, müthiş bir uyku arzusu vermişti. Motörün gürültüsü diyor sevinç içinde bana bir ninni gibi gelmeğe başla - mıştı. Güneş batmadan evvel Kur hireye varıp re inerken, fenerlerimin işle miyeceğini tecrübe etmeğ yordum. Elektrik düğme vir -| dim. Elektrik yoktu. Bir taraftan da | çantam, radyomun diğmesine düş - müş, açmış, bataryaları boşaltmıştı. Vaziyete gi leyn bir yere kon mam lâzımdı. Radyonun kontaktını kestim. Biraz uçtuktan sonra tekrar lâmbaları yakmağı tecrübe ettim ve akümülütörlerin cereyanı ile dolma- ğa başladığını büyük bir sevinçle gördüm. Kahireye varmca, istasyo - nun projektörleri pek işime yaradı. Buna rağmen o kadar yorgundum ! ki, tehlikeli bir iniş yaptım. Dönüş Gidiş seyahati uçuş bakımından çok güç oldu. Bu adeta bir keşif uçuşu idi. Ve esasen, rafından gitmek istiyordum, Fakat Kaptan dönüş daha çok güç oldu. Oraya gidince tiç gün lliks ve zevk içinde, dostlar arasında yaşayış, bir rekor kırmış olmanın verdiği esvinç bütün bunlar çok güzeldi. Fakat ay- nı zamanda, dönüş seyahatini tek ba şıma, uyku ile mücadele içinde geçi receğim dört günü düşünüyordum. Bunun için orada daha fazla kalma- drm ve belki vazgeçerim diye, bir ar evvel hareket ettim. £ Seyahatimin İ maksadı sadece bir rekor o kırmak hırsı değildi, fakat o pratik sebepler de'vardı. Bu yeni yolun keşfi için muayyen bir gayem vardı ki, bunu daha sonraları öğreneceksiniz. Re - kora gelince, bu şahsi bir memnuni- yet. olacaktı. Tekrar macera peşinde koşacağım yolun garp ta- İ Bilâkis yüzün adaleleri 21.5.9386 gz SAĞLIK —— ÖĞÜTLERİ Kadın Faust iyarlıkta gençleşmek için şey- ana uyan doktor Faustu şehir ti « yatrosunda, şilphesiz görmüşsünüz - dür. Fakat daha gençliğinde hiç ih- tiyarlamamak çan bulün Ma- dam Ninon'un anesini (belki duymamişsınızıdır: Doktor Faustun da orta ça çön| gerçekten yaşamış olduğunu rivayet ederlerse de vakti pek belli değildir. Halbuki Ninon'un Pariste on ye *| dinci asırda pek parlak bir surette! yaşadığını ve hiç ihtiyarlamadan | seksen yaşmda öldüğü vakit kendi -| kten üşik olmuş birçok er- | undan ağladıklarını ki- | ır yazarlar. Faust gibi şeytana uyar, | fakat kadınlar daima erkeklerden becerikli oldukla daha iğinde, on sekiz yaşımdayken Kız şeytana tâbi olduğunu ki- imza ederek tasdik n ona ebedi, ya” ünün sonuna kadar, gençlik temin eder. Ninon bütün a taze kalır. Erkekler onu bü - tün ömrünce severler. Hem güzel e, hem de cazibesiyle yi kalır. Başka kadmla- kendilerinden kaçır - dıkları yaşa geldiği vakit o hölü de- tin sevgi telkin eder. Bu dünyadan gittikten sonra bile herkes onun hiç sönmemiş olan güzelliğini anlatır. Bakınız ben bile iki yüz şu ka: sonra size onu (otanıtmağı çak: rum. Ninon'un & daha kalmak Sır- elbette a5- Ir olmıyan bir masaldır. Daha doğ - : ması yel- ahlâk cih İömründe genç Ikalmış olduğu, | mübalâğı bulunsa da, asılsız de- fildir . Çünkü ömürlerinin uzun bir kısmında genç kalan kadınlar — pek cok olmamakla beraber purda, belki de ay görürsünüz. tmiyen kaf lerinin parlaklığı Kara gözlü ise, göz M klerine benzetirler. Büsbütün yeşil olunca örlerden korkarlar. | en sonra, bakanların göz | anm daha zi- * İsisatıma kavuşmuştur. Kilo in her İğ MEMLEKET MEKTUPLARI Nasraddin hoca, çıplak bir mezarlıkta yatıyor ! Birçok vilâyet merk ezlerini bile kıskandıran Ak- nü la men SR elle een sü seke kli msi şehir, baharın çiçeklendirdiği meyva bahçeleri- nin içine gömülmüş, yeni mevsime hazırlanıyor! Ço gi 2 a A lg mm m Aİ e Akşehirin umu et merkezlerini bile | sıskandıracak güzellik ve intizamda gördüğüm Akşehir, baharm meyve bahçeleri İmülmüş yeni » Geniş ve parke muntazam raat ve | Osmanlı bankalarmdan başka kendi deki bani leri k mikyasta yardım 3 dir tesadüf edilen gü: sesli sineması her ge: yor. Eskidenberi an bu mamur belde, bu #on sene zarfında bir kat daha ehemmiyetini yüz elli bin lira masraf yaparak 2 kilometre kadar uzakta bulu arlak suyunu şehre indir miştir. Bu su 263,5 metre nafi su - kutta olup 596 metre boru döşenli- ir. Bundan başka saatte 360 ki- lovat yapan kuvvetli bir elektrik te- | t yes! nu şehre o kadar fazla gelmişti şimdilik ancak bir kısmı serfe - imkânı karşısında kalmmak- vuşan Akşehirin ” Kışın ha rı olarak ötesinde| berisinde leke helinde bulunan beyaz | karlı dağlara sırtını veren Akşehir, trenlerde na ncak karanlıkta donuk olmasıdır. Böyle donuk zerinde parlak gözler, genç” iş kadını daha ziyade tebarüz ettirir. Fal olması ifadesizlik ve gayet sık hareket ederler. Dudak- kalın, burun kanatları iki tarafa açık olurl, Göğlüsler küçük fakat gayet sıki- dır. Bel r iş olur. Çünkü geneliğini kaybetmiyecek ka- dın çok defa, dalma anne olmıya dâ hazırdır. Boy uzun olmaz. Kollar ve bacak- rendirmek için kuvvetli ışıklarını arak çok uzaktan herkesi gözet- yon, yapa miş sevkiyatı yapan bu güzel şeh- Afyon yolu üzerinde Selçuk e-| serlerinir Larihe geçecek bir medre- sesi, Ilgın yolu üzerinde de Nasret- tin Hocünm türbesi nazara çarpar. Hoca kendi yolu üzerinden her gelen geçene “hoş geldin!,, der gibi koca kavuğunu çok aşağılara indirmiş, kapısındaki koca kilit kırıldığndan, | * jarabasım mi görünüşü Nasreddin Hocanın türbesi bancı girmiş. Evvelâ hafiften, fakat sonra yanlarında adam olduğuna €- hemmiyet bile vermiyerek hocanm üzerinde yattığı yataktan başka her seyi topa; battaniyeyi bile fazla gördüklerinden hocayı yal- niz yorganla bırakıp onuda çekip şlar. Korkudan nefesini bile için Aylin “dala Dal geçirmiş ve hemen kendi yatağini devşirip sırtma almış ve o da öküz m gerisinde uzanan direğe tünemiş. Araba az gitmiş, uz gitmiş, nihayet bir evin önünde durmuş, ho“ ca hemen ihtiyarlığna rağmen bif keklik gibi sıçrıyarak kenarda va * ziyete intizar etmiş. Hırsızlar mı rını güzel güzel eve nakletmişler, hatti kırılmasın diye dikkat de et- mişler ve tam eşyayı bitirip kapıyf kaparken hoca da arkasmdaki yatak ile içeri dalmak istemiş... Içerdekilef ir yabancınm bu şekilde girişine hayret etmişler ve hocaya ne istedi” ğini sormuşlar: — Biz bu eve göç etmedik mi? demi Bu lâkırdıyı işiten hırsızlar kahka” halarla gülerek, bütün eşyalarını tek rar iade etmişler. İşte malımı pek seven hoca, şimdi lar da boyla mütenasip, kısacadır. | enkazı türbe duvarınm yüksek bİr| çıplak bir mezarlığın kenarmda ka” Saçlarını daima gur gürürsüri Bütün bu halleri veren ne şeytan, ne de — Voronof aşısı gibi — bir a- şıdır. Kadma gençliğini kaybettirmi- yecek şey yumurtalıklarnm fazla işlemeleridir. Yumurtalıkların ifraz ettikleri hormonlar — biri lüetin, ö- i follikülin adında — iki madde kadının gençliğini ve güzelliğini te - min ederler. Onun için gençliğini kaybetmiş cek kadın daha çocukken, dokuzla on iki yaş arasında kendini bilir. Fakat genç kız olduğu vakit hare - ketleri hâlâ çocuk gibi kalır. Anne olduğu vakit onu çocuklariyle kar- deş sanırsınız. Başka kadmlarda & da bir gelen muayyen günler oni cok defa onbeş günde gelir.Baska ka 'dmlar muayyen. günlerde rahatsız oldukları halde gençliğini kaybet yecek kadın o günlerde daha rahat- tm. Başka kadınların kendilerine ra- hatsızlık veren © günlerden kurtul - dukları yaşta kadm Faust hâlâ genç kalır ve on beş günde (birkaç gün rahat etmekte devam eder, Lokman HEKİM a aa tık muvaffak olduğum bu anda, bu- na benzer herhangi bir teşebbüsten sonra. söylediğim gibi, gene kendi kendime şunları tekrar ediyorum: Havalarda bir rekor kırma teşeb- büsü bilhasan bir kadın için güçtür. | Çünkü mütemadiyen kıymetleri is - pat etmek vaziyetindesiniz. Tayya - recilik benim mesleğimdir. onu çok severim, onun için bir yazıhanenin İ sökütunu feda ettim. Bu akşam, ar-' — Artık bu son. Hayatım, böyle bir tşebbüsten daha çok kıymetli - dir. Şimdi, gidip uzun ve rahat bir kaç gün dinlenip, eğleneceğim ve sonra, matera ,tekrar beni çağıracak ve gene başlıyacağım. Amy Mollison İda bir gece kenarına çivilenmiş, şimdi bunun ye- rinde küçük bir kilit görülüyor. İçe sini bir devir, dışarsını diğer devir yaptırmış. “Türbenin her tarafı de- mir parmaklıklarla örtülü. Mal ca- nım yongasıdır diye her zaman tek- rar eden hocanm makberinde hiç bu arzularma ait bir şey yok.. Hattâ bu mal derdinden sağlığın- hırsızlarm baskına uğramış, o gece ailesinin misafirli- İ ge gittiğini sezen hırsızlar, gece ka- İ ranlığında hocanın yattığı odanın tam altına isabet eden kapıyı kur- calamağa başlamışlar, yatağında Y rrm dalgın bulunan hoca, bu gürültü- yü duyar duymaz, hemen kalkmış, #ıcaktan açık bıraktığı pencerenin cumbasından bir dışarıya bakmış) İ ki, kapısının önüne bir öküz araba- sı dayanmış, Üç kişi de ellerindeki anahtarlarla kapıyı açmışlar içeri gi- riyorlar. Canını da hiç ihmal etmi- yen hoca, hemen yatağına tekrar gi- rip gözlerini sıkı sıkı kapadıktan sonra yorganını da ancak bir göz deliği bırakıp kafasına kadar çek - miş ve başma gelecek felâkete inti- zara koyulmuş. Hoca yorgan altm- dan nohut gibi ter daneleri döke dursun, eve giren hırsızlar da paha- da ağır yükte hafif ne varsa hepsi- bi arabaya taşımağı başlamışlar. Hoca arada bir yatağmdan fırlıya - rak cumbaya koşuyor ve mallarınm | ittiğini görünce, esefle tekrar sıcak | yatağına gömülüyormuş. Nihayet sira hocanm odasına gelmiş. Kapı hafif hafif aralanarak içeriye biribi- vuğu başında sessiz sadasız uzan” miş yatıyor. , Nasrettin hocanm türbesinin Ke” narındaki şose sizi Ilgma götürür Ilgım Akşehire trenle bir buçuk s8“ atlik bir mesafede olmasma rağme? bu şehir kadar yükselmemiştir. 8“ sabada gözünüze ilişen kül renginde” ki yeknasak dükkânlar Ilgınm yeğ” ne güzel ebniyeleridir. Mimar Si “ andan kalma medresesi yıkık bİF haldedir. Yemyeşil tarlalarında bü sene bereket bekleniyor. Yağan Yöğ” murlar bütün köylünün yüzünü gü” dürmüş. Fakat Ilgm ası) sevindire” yağmur, yeşillikten ziyade seneler” denberi durmadan artan bataklıkis” rinin kurutulmasma başlanması ol” muştur. Ben şehirde bulunduğu” gün binlerce amele bu bataklığın KU” rutulması için kazmalarmı, küreki€” rini işletmeğe > başladılar ve bu PÜ” yük işe lâyık olduğu güzel bir ö7”” le başlandı. Kaymakam, belediye Tö isi ve bütün erkân sabah karanlığı” dan şehrin birkaç kilometre ilersiB” de çadırlar kurulan bu sahaya #W7 ettiler. O gün yalnız bataklık kure tulmıyacak, ayni zamanda burayâ . kun sular, muntazam kanallar 02 susuz Konya oyalarını zümrütleşi i. Yollarda köylüler görüşür Bu topraklar bire elli ve” inşallah yakmda göl de kuru” kaybolsun da. 1g Ilgm bugünkü faaliyetle ya. hastalıktan kurtulmuyor, ayni #9 rinin arkasmdan ızbandut gibi üç ya- manda servete de kavuşuyor. i Salt ÇELEBİ | İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: