22 Mayıs 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

22 Mayıs 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 22.5.9836 TAN Olacak şeyler 1940 Harbi Yazan: H. G. Welis —97— Çeviren: Nuri Mahmut Herkes bu tarruz karşısında şaşırıp kaldı, yalnız Simon Burtonun sesi yükseldi — Selâma aldırmayın. Ondan son Ya behsederiz. Şimdi işten konuşa - ln. Gordon, sen. (Makiniste şahadet Parmağı ile işaret etti. Gordon oralı Olmadı.) hava kuvvetlerimizin inşa“ Simi idare edeceksin. Mahbus Cabal €mrine âmade kılmacaktır. (Gordon Cabalım ismini işitir işitmez tavrın: iştirdi. Ağzının kenarlarında iki Sizgi bir tebessüm oldu.) Mahbus T hereye gitse her ne yapsa sikine Yarte altında bulundurulacaktır. An- mı? Nezaret hiçbir suretle kal- cak. Ne sen ne de o tayya- Pesinin elli metro yanına yaklaşmı- Yacaksınız. Bunu iyi dinle! Unutma, ing sana gelince, bize petrol İ- Şinde yardım edecek, ve zehirli gaz ikmdaki malümatını emrimize â- Wâde bulunduracaksn. Harding zehirli gaz kelimesini # Bitir işitmez, elini uuğuşturmakatan Yüzgeçti, dik dik bakarak: — Zehirli gaz mı dedin? Ben ona #İ bile sürmem. Derebeyi öfkelendi. Parlıyarak : — Zehirli gaz hakkında malümatın Ya - ben onu senden zorla çıkarırım! imiz senin anan baban, yegâ- De müdafiin, bütün menfaatlerinin Yegâne muhafızıdır.! Devlete gerek arekâtı gerekse sözleri ile yardım- ah İmtinm edecek olan bir adama bir ceza kâfi derecede ağır ola « Alev gibi Harding başını mağrurane kaldi- ik cevap verdi: — Saçma, hepsi saçma. Bizim me- İyete karşt vazifemiz var. Sen ve Msalin beşeriyeti baraberlığa sürtük UZ. Herken bu taarruz karşısında a İlladı kaldı. Yanız Simon Burtonun al yükseldi: > Bu ihanet, blyük bir ihanettir, tana hiç istifini bozmayıp Bur- yenii sözlerinin netledini” dügtünmi: “ek devam etti: di, İşimden el çektirip hapdedil- ğİMe medeniyet namına itiraz edi- serim. Bütün harplerin Allah belâ weli Versin, Harp malzemelerinizin, Me da! Bütün hayatım F tarafından bozulmuş, yıkıl- var, Mreriyet için çalışmalarım mah a Artik tahammülüm kal Simon Burton: 7; Manet, ihanet. Diye bağırdı. Muh, rebeyi ne yapacağını şaşırmıştı. iılızlar bu arada koşmuşlar, ki, igin kollarına yapışmışlar, bü- Yorlardı. Doktor ıstırap içinde in- Yordu. Roksana dayanamadı. — , diye haykırdı. Hayatlar derhal (o bıraktılar. har8 metresinin gözlerinden nasl e etmesi icap etti Yaz ği hizmetinize ihtiyacımız em MERİFİ YAKALA - DİK KöPRÜ — Ne istiyorsun? Diye sordu. — Şimdi benim emirlerimin altın. dasın. Burada âmir benim, Devlet benim. Petrol ve gaz İstiyorum. — Ne petrol, ne gaz yapabilirim ?, — Red mi ediyorsun? — Tamamiyle! — Biliyorsun ki müfrit hareket et mekten mümkün mertebe içtinap et- mek İstiyorum. Roksana Stronga yaklaştı ve ku- lağına bir şeyler fısıldamaya başla- dı. İkisinin de gözleri Gordona çev - rildi. Gordon nazarlarını Roksana - dan ayırmak istemiyor, kadına bir plânı olduğunu ve derebeyi nezdinde bu plânm tahakkuku için tavassut - ta bulunmasını ihsas etmek istemi- yordu. Fakat yalnız ihsas mı? Ken- dilerine fazla itimatları olan insan. lara has bir surette bütün iradesini nazârlarında temerküz ettirmiş, ka- dının iradesine hâkim olmak istiyor- du. Roksanaya bakmağa devam ede - Tek: — Bir şey söyliyebilir miyim e - fendim, diye rica etti. Anladığıma göre, tayyare diye yadettiğiniz bütün O teneke tahta parçalarının uçmasi- ni, hem de iyi uçmasını istiyor - sunuz! Derebeyi ısrarla: — Ne demek istiyor muşsun. Ta- bil uçacaklar. — Hapiste bulunan Cabalin ve bu- rada Hardingin yardımı ile yakın bir zamanda on İki tayyareyi uçar bulabilirsiniz, Harding bağırırcasma: — Hain, sen de medeniyete ihanet ettin. Ben elimi bile dokundurmam. Gordon doktorun sözlerine aldı- rış etmiyerek devam etti: — Eğer Cabal çalışmak için ser » best bırakır ve Doktor Harding ile de bir dakika hususi surette konuş- mama müsaade ederseniz tayyarele- riniz çok geçmeden Birşehir üzerin- de uçuyor olacaklardır. Derebeyi: — Benimle pazarlık eder gibi ko- hüşüyorsun. , Gordon: — Böyle olduğuna çok mütesasi- (fim, fakat şartları ihdas edenin ben olmadığımı pek âlâ bi | Hadiseler böyle icap ettiriyor. Hem size fenni ve teknik yardım verecek | olanlara icap ettiği şekilde muamele etmezseniz onların size yardımdan içtinap etmeleri pek tabildir. Roksana güya" derebeyinin kula- ğma, fakat herkesin işltebileceği yüksek bir sesle: peğini ıstırapla avlattn Derebeyinin malyyetinin karştsmda bir kadın tarafından paylanmak ho- şuna gitmemişti. İzzetinefsinin kırıl- masma tahammülü yoktu ama, Rok- sana onu tamamiyle pençesine al - mıştı, Çevir kazı yanmasın,. kabi. linden” Gordona: — Tayyareleri muhakkak isterim, dedi, — Peki! — Ve burada hâkim benim, ben- den başka Amir olmadığını da bili- niz. Roksana yine dayanamadı: — İyi şekerim ama, âmir olmak diğini unutma. “ | Cabal ve Gordon hiç durmadan çalışıyorlardı, hem de biribirini mü- kemmelen anlamış iki şerikin ehliye- ti ile.. Cabal Gordona anlamadığı şeyleri gösteriyor, ona tayareciliğin en ince noktalarını anatmağa çalışı yordu. Derebeyinin başlarına diktiği dört muhafız mütemadiyen iki tay- yareciyi nezaret altında bulunduru- yor, her hareketlerini göz hapsine almağa, hiçbir kelimelerini kaçır - mamağa çalışıyorlardı. Fakat ekse- riya teknik kelimelerden bir mana çıkaramadıkları için aptal aptal bi- ribirlerinin yüzlerine bakmakla ik- tifa ediyorlardı. Bu arada Cabal ve | Gordon plân kurmaktan geri durmu- yorlardı. Cabal dişleri arasından Gordona seslendi: — Ah, bir kendi tayyareme yakla» şabilsem, içinde bir radyo var. Gordon: — Hiç ümit yok, cevabmı verdi, Bana bile emniyetleri yok. — Öyleyse buradan bir iş çikar » mak Jcap eder. — Tayyarenideki Betrdl için Tai * hafızları gönderebilirim. Sade ona müsaade var... — Peki, Muhafızlar tekrar yaklaşmışlardı. Cabal sesini yükselterek teknik ke- İmeler kullanmıya başladı. Muha - fızlar "makinayı izah ediyor, diye düşündüler ve derebeyinin gözüne girip birkaç ihsan kazanmak İcin fırsat vermediklerinden dolayı iki tayyareciye bastılar küfürü. (Arkası var) ———————— Karadağ köylerinde kanlı bir vak'a oldu Belgrat, 21 (A.A.) — Danilovgra- arasında bir daki Karadağ köylerinden birinde bir kuyu meselesi yüzünden kanlı bir vak'a çıkmıştır. Halk ikiye ayrılmış, ta kadın vardır. için mantıki hareket etmek lâzımgel. | Günün adamı Günün adamı muhakkak ki, Zati Sungurdur. Muvaffak oyunlarile, her akşam büyük bir tiyatroyu doldura- cak kadar seyirci ve meraklı temin #den bu kıymetli san'atkâr, oyunları- nı sahneden matbuata kadar akset- tirdi, herhangi sahada bir muvaffakı- yeti kendinden çalmmış gibi telâkki eden bazı kimseleri sinirlendirdi. Bu, Zuti Sungur'un ikinci muvaffalaye- tidir. Şimdi de, onun hünerlerini nasıl yaptığını yazı İle anlatmağa başlıya- cağını haber alıyoruz. Buda belki üçüncü muvaffakıyeti olacak. Hem niçin, her gün sütunlarmda hakikat leri tahrif ede ede hiçe indiren mu- harrirler varken, sahnede içi boş bir şapkadan sürü sürü kazlar çıkara- cak kadar İ'caz gösteren bir san'at- İkâr yazıda muvaffak olmasm? Muharrirler hokkahazlığa basla- yınea, elbet hokkabazlar da muhar- rirliğe başlarlar, Fikret ADİL | Belediye iCaddeleri tozdan kurtarma çareleri Belediyece alman bütün tedbirlere rağmen sokaklardaki toz ve toprak- ların bir türlü önüne geçilmemesi halkın hakl: şikâyetlerine yol açmak tadır. Bu şikâyetler üzerine beledi- ye tarafından yapılan tetkikat ne- ticesinde sokaklardaki toz ve toprak ların arabaların açıkta naklettikleri toprak, çimento, kum veya emsali maddelerin sokaklara dökülmelerin- den ileri geldiği anlaşılmıştır. Bele- diye zabıta talimatnamesinde bu gi- bi maddelerin ancak çuval içinde ta- şınabileceği hakkında bir kayıt mev- cut olmasma rağmen talimatname- nin bu maddesine riayet edilmediği anlaşılmıştır. Belediye reisliğinden dün şubelere gönderilen bir tamim- de talimatnameye aykırı hareket €- denlerin şiddetle cezalandırılacakla- #n, bu hususta ihmalleri görülen me “murlurın da âyni şökilde'tecriye edi- lecekleri ehemmiyetle bildirilmiştir. * Muhacir ve mültecilerin mem- Jekete geldikleri tarihten itibaren İiki sene zarfında olmak şartile hiç bir masraf, harç ve resme tâbi olma- dan nüfus kütüklerine kaydedilme- leri Ankaradan alâkadarlara tamim olunmuştur. * Posta nakliyat müteahhitlerin « den alman muvakkat ve kat'i temi-| natlardan başka bunların nakledecek eri kıymetlere karşılık olarak mahal li idare heyetlerinee takdir edilecek bir kefalet akçesi de alınması karar- Yaştırılmıştır. Vitmor Ankaradan döndü Ayasofya müzesinde meydana çi- karmış olduğu mozaikler ve yeni ça- lışma programı hakkında izahat ver — Işte benimde bidayettenberi| 8 kisi ölmüş, 8 kişi ağır ve birçok kim| mek üzere Ankaraya gitmiş olan söylediğime geldin mi? Ben sana fe-!seler de hafif surette yaralanmıştır.| Prof. Vitmor ve beraberinde bulu » na muamele ediyorsun dememiş miy | İki bomba patlamıştır. Kavgada ka-| nan John Kron, Walter Roger, Miss dim? Aycı da olacaksın. Hangi kö- | dınlar da iştirak ettiğinden yaralılar | Weliwright ve Miss Cabot dün sabah MeNENE Güneş- Dil Teorisine göre Türk dilindeki Ek - Zomirlerin analizi Türk ek - zamirlerinin ku Yukardaki şekil Türk dilindeki ek zamirler üzerine on gündenberi de- vam eden analizleri hulâsa et tedir. İç içe dairelerin | herbi saha gösterir. Bu dairelerden çıkan tek hatlar basit ek - zamirlerin, bi- ribirini keserek birleşen hatlar da mürekkep ek - zamirlerin teşekkül tarzlarını irme eder. Bu şekilde gö- rünmiyen yalnız ikl ek » samir var- dır: biri (İ — iğ) ek - zamiridir ki (si) ile birdir, Öteki de (ik) ek - za» | miridir ki (iz) den değişme olduğu- İ nu yerinde izah etmiştik. Şekli iyice kavramak üzere şu İza- hatı takip etmelidir: 1, — Ortada bulunan ve (M) ile işaret edilen ilk daire, (ego) dairö- sidir. Burada tecelli eden süje ve- ya obje, fikrin ilk tasavvur edebil. diği ana süje veya objeder ibarettir. Ilkel insanım böyle tasavvur edehil- diği ana süje veya obje, “Güneş” in kendisinde temessül eden İlk to- temden başka bir şey değildir. An- cak “ben” mefhumunun teşekkü- lünden sonra bu mefhum doğrudan doğruya (ötekinin yerine geçerek bu dairede tecessüm etmiştir. Bu ilk dairenin mefhumunu dille ifade eden asıl konson (M) konso- nudur. Bunun için daireye de bu konson işaret olarak konulmuştur. Ancak (M0) konsonu, kendi kstego- risinden olan (b, v, p, f) konsonları- na değişebilir ve mana gene aynı kalır, Fazla olarak (v — ğ) formü- lüyle (Z, y, k, g. h) konsonları da bu dairenin medlülüne işaret ola- rak kullanılabilir. İşte bundan dola- yıdır ki (ben, men, ezo, moir, ih, ay,..) kelimeleri, hep sözü söyliye- in kendisine delâlet etmektedir ve hepsinin menşei birdir. İşte bu dalreden doğrudan doğru- ya çıkan ek - zamir, (im) dir ki sö- hrimize dönmüşlerdir. geçen şeyin sözü söyliyenin ken- Edgar Wallace'i BAK KÖPRÜ KAPLAN İ o I YANYANA, AÇILAN KÖPRÜDEN SON ŞuR'AT RLİYEREL n Resimli romanı AÇILIYOR ! # ZİN EN İki OTOMOBİL, GİTTİKCE VE ruluşlarını gösterir şekil disine ait oldi vu, yahut bahsedi- len işin sözü söyliyenin kendisi ta- rafından yapıldığını anlatır. 2. — (M) dâiresinin oetrafında resmedilen ve (N) ile işaret olunan ikinci daire, ana süje veya objenin İen yakın muhitini gösteren daire- | dir. Bu dairede bulunan mefhumlar, (ego) ya en yakm, âdeta bitişik o- lan süje veya objeye aittir, Deskriptif gramerlerde “muha- tap” denilen ikinci şahıs, söz söyli- yenin karşısında bulunan ve kendi- sine söz söylenilebilen bir şahıstır ki bunu doğrudan doğruya (ego) nun en yakını olarak alabiliriz. İşte bu daireden de doğrudan doğ- ruya (İn) ek - zamiri çıkmaktadır ki bahsedilen şeyin söz söyliyenin karşısmdaki şahsa ajt olduğunu, yahut bahsedilen işin bu şahıs tara- fınden yapıldığını İfade eder. Bu (in) ek - zamirinin bir vazife» si de bir şahıs veya bir şeyin beşka bir şeye veya şahsa ait olduğunu göstermektedir. Bu da (N) dairesi- nin (M) ile diğer sahalar arasında- ki mutavaasıtlık vazifesiyle izah o- Tunur. Yani (N) dairesi ana süje ve ya objeden uzakta bulunan bir süje veya objenin, onun yakma geldi- ğini de ifadeye hizmet eder ki işte bu suretle biribirinden ayrı mefhum lar arasında bir rabıta kurulmuş o- lur. (Evin duvarı) dediğimiz za- man (duvar) mefhumu (ev) in ya- kmına getirilerek ona sit olduğu anlatılır. 3. — (N) dairesini saran (Ş$) işa- retli daire (M) dairesine uzak saha- larm birincisini gösterir. Türkçede bu konsonla ek » zami r yapılmıyor. sa da farsçnda (siz) demek olan (şüma) ve (onlar) demek olan (i- şan) ve (onun) demek olan (eş) za- mirlerinde bu konsonun da rol oy- nadığını görürüz (1). Türkçede (şü) işsret zamirinin de bu daireye alt olduğunu işaret sözleri hakkımdaki analizlerde göstermiştik. 4. — ($) dairesinden daha geniş olan (S) işaretli daire, (M) dairesi. ne uzak sahaların ikineisini gösterir. Burada bulunan mefhumlar, (ego) dan oldukça uzak süje veya objele- re delâlet eder. (Ego) dan oldukça uzak sahnda- kl bu (s) konsonunun doğrudan doğruya yaratttığı (si) ek « zamiri bir şeyin veya şahsın, (ben) mef- humundan üzek - yani deskriptif gramer terimiyle “gaip” bir şahsa veya şeye ait olduğunu ifadeye ya- rar. Meselâ (evin kapısı) dediğimiz zaman (kapı) nın (ev) e ait oldu. ğunu göstermiş oluruz ve bunda (ego) ya bir taallük ifade edilmez. Bu ek - zamirin daha basit şekli (i » iğ) dir; (evin duvarı) gibi. (S) sahasındaki uzak bir süje ve ya objenin (ego) nun yanma geli. şini ifade için bu konsonu (N) dai- resinin işareti ile birleştirince (sin) ek - zamiri meydana çıkar ki (sen) şahıs zamirinin aynıdır. 5 — ($) dairesinden de daha ge- niş olan (Z) dairesi, (M) dairesine en uzak bir saha gösterir. Bu saha- İda bulünan mefhumlar, (ego) ile a- lâkası kalmamış sije veya objelere Işaret eder. Bu konsonun delâleti, ya mefhumun ana süje veya obje- den çok uzak sahalara kadar geniş- Byerek nüfuzunun artması, yahut ILütfen sahifeyi çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: