30 Temmuz 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

30 Temmuz 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| SS 7.986 itiyatlarınd 85 ane mültere elinde bir hamur gibi Girdiğim müessese, evlerine isyan *tmiş, cemiyetin kayitlarından kaç 5, €nerjilerini memleketin zararın& kullanan © isyankâr, antisosyal © Suklarla dolu... Burası, istanbul bele ) esinin çocukları kurtarma yurdu- Kapmın iç kenarında duran, gayri tabil bakışı, haşin, sert konuşan bir #cuk, bana yolumu gösterdi. Hattâ Mİ milessese müdürünün kapısına dar götürdü. Geçtiğim temiz kori- rlar, her tarafı bin bir itina ile #İ- İNMİŞ, sipriilmüş odalar, müessese- İN Çalışması yolunda bir fikir ver- Ye kâfiydi. dür Kâzım Zafirle karşi karşıya” » İhtisasla tecrübenin verdiği kuv- | XEMİ bir yukufa sahip bulunan di 7 #törden çocukları kurtarma yur - dunun maksadı teessüsü ve tarzı Me Misi hakkında izahat istedim. , a şunları söyledi: ni Gas İhirtarma yurdu, Barin diriliğinde & korkunç birer tehlike olabilecek sosyal pri * yaşıyan * Delingnant ve psikopâ! tocüklara mahsue adli yardım mü- sesesidir. Bu müessese, herhapsi Mi otoriteye boyun eğmiyen, serke$ U, serseri gehir çocuklarını bü - Yük şehrinbin bir girdabmdan çekip kararmak ve kendilerini şehir ve İyet hesabına faydalı kılmak mak m kurulmuştur. İkkikaten büyük harpten sonrs arslan iştimat kıymetler, medeni ittlada kökü ve mahiyeti henüz İYİ- ji, Mlinemiyen birçok buhranlar bet *tniiş, birtakım yeni fikirler ve te lâ i ler yaratmıştır. Meselâ, Fransa rimel, geçen sene, mücrimi tâ u- Yaşlarda ilmi bir mlürakabe ie i ğlamak sure» çÜsahede yojimine bağlamak su “ ba işi teşkilâtlândrmaya karar İRİ “me etimiteden olmek üzere | w İlYü suç öşleyemiyecek bir hale delen Preventif müdahale sistemin- soy Mereddi çocuklara mahsus “Mai- Mil, ismi verilen yurtların €uki işlamıştır. İşte, Istanbul ç0- ve eri Kurtarma yurdu, ayni esas de, 3S Yolunda Fransadaki omsalin- İF Sene evvel açılmış bir Maison eull'diy, dür anlatıyor! va — Bu milessese, yepyeni bir ihti” ahsulüdür ve adli prevantor- mMabiyetindedir. Hapisane ve t- ane, namzetlerini sinelerinde 15” taş, derek ehri feci ükibetlerden çi la, © Fakat müerim namzedi çocuk” kap, Yalniz bu yurt dahilinde mürs - bi, * Ve müşahede edilerek HUSUSİ Pejime tâbi tutulur, Bundan bs$- 1, Piyasa şartlarına bağlanan İ$ 8 a çalıştırılarak kendisi N dia tesisine çe ap Bi Yacın Yuka me Mari, Mücrim mira ii On ' Dünkü esrarkeş, serseri, hırsız sokak çocuğu an kurtarılıyor, namuskâr yaşıyor bir) hem erinde kendine hem cemiyete müfit bir Cemiyetin Kazandığı çocukla” dan bir gr#p kundura atelyesinde irilir.m : a Mü şehre ve cemiyete bu bü- yük hizmeti, bans gocuk mahkeme- İerini hatırlatır. Sordum: Çocu! , de faydalı olamaz m.,, üzerin. vi emeleri Çe mahkemeleri 1912 de Fransada kurulmuş ve maslesef bek lenilen neticeyi vermemiştir. Bunun Sebebi, bu organizasyonun henüz sağ lam köklere dayanmamasndan ileri gelmiştir. Yapılan bütün tetkikler, Su idesi memleket ve cemiyet işi ü- zerinde müsbet adımlar atılmasma "erdim etmiş ve bilhassa mücrimin iü küçük yaşlardan itibaren gözönün de ilmi bir mürakabe ve müşahede al ima alınmasını zaruri göstermiştir Bu yolda ilk müsbet teşebbüs te beş sene evvel, Istanbul belediyesi tara- #endan yapılmış, orijinai bir çocuk- ları kurtarma yurdu kurulmuştur. Müdür Kâzım Zafir müessesenin ha- kiki bir derdine temas ederek: w.- Yurdumuz,dedi, ne kimsesiz- vurdu, ne de âcizleri himaye © - he kek mülessesesidir. Bir â- diz, bir kimsesiz çocuk, bizim yurt çatısı altında hiçbir kıymet ifade et mez. Yurdumuz, irsi bir hamlenin, Temiyet bağlarından uzak kalmış can 1 bir sokak çocuğuna fili bir iş ve fi- kir damı olurak tesis edilmiştir. Hal- buki ekseriya, âcizi, kimsesizi barın. İdıran müesseseler ile bizim yurdu - muzu karıştırıyorlar, bizi onlarla bir görüyorlar, bu, yanlıştır. üesseseyi geziyoruz a dü irle beraber geziyo - ruz. Yemekten henüz çıkmış, çapkın psikopntlar istirahat ediyorlar. Sa- at 14 te atölyelerde iş başı var. Ko ridorlarda, av rda tesi ında Kâz miz tipler ha hat veriyor. Bir şey nazarı dikkatimi celbetti, Müessese müdürü, “nasılsın 7,, derse, cevap şu oluyor: “«.- Seviyorum, sayiyorum, çalı- ryor'um.,, #ocuklur, buna o kadar slışmışlar ki, dünün zavallı yankesici, biçare ©s- rarkeş çocuğu,devamlı bir mürakabe | tesirile, bu büyük sözü söylerken si bir mücadele içinde oldüğunu gözlerile hissettiriyor ve sanki diyor ei —— Unutmak İstiyorum sokak ço- umu... Çaldığımı, çırptığımı u- On istiyorum. Esrardan nefret ediyorum. Fakat, senelerin içlme aşi- tadığı bu zehir itiyadını burakamıyo- rum o N hanelere doğru ilerliyorduk. paya kapağa gözleri dönük,kısa boylu, kara, 13 - 14 yaşlarında bir *» tesadüf ettik. Müdür okşâd: çocuğu t05a ye İ k mahkemeleri, bu €sas hangi çocuğa TAN çocukları kurtarma yurdunda ddi, geri kalmış çocuk kıymetli mürebbilerin ve sord: ra bana dönere! — Iyi, çalışkan dan...,, dedi. Fakat, yanından sü sonra şunları da ilâve etti: ka yaman bir tiptir. Ci- rüm işleyici bir karakteri vardır. Serkeştir, / inatçıdır. o Kavgacıdır. Brüt insandır. En mühim karâkteris tik vaziyeti tenbelliğidir. Bu tenbel - ik, ona esrardan gelmektedir. Müt- hiş esrar kullandığı anlaşılmıştır. Ay dınlıdır. Muhitivin kahramanlık his- lerine istinat eden telkinlerie esrarı, duk.,, Esrarkeş bir çocuk Küçük bir esrarkeş ve hırsız da- haz Ali. Müdür diyor ki : rarkeş ve hırsızdır. Bu esrarkeşlik toksikomani kompleksinin £ verdiği bir neticedir.Yalnız bu çocuğun biyo lojik bir hususiyeti var:Babası henüz mez, alkol kullanmaz. Hali vakti ye İrinde, dipdiri bir tatardır, Anası da İbeş vakit namazında bir müslüman. IŞu hale nazaran, Alinin sokeğa fır- İlamasında sefaletin tesiri yok.Çocuk | İyolojik karakterinde arıyacağız. Ma- amafih, şimdiden anatomik değişik- likler görüyoruz. Kulaklar ve Henek | deformedir. Ali o kadar inatçıdır ki, bizi çok yormuştur. Itiyatlarını unutturmak yolunda Üç senederberi mukavemet i gösteriyor. Maamafih, geldiğinden çok farklıdır. Halen deruni bir mü - cadele içinde bulunuyor. Aptal görün mesine rağmen ikin kuvveti fazla ve hattâ hitabeti üstündür. Müesse- senin hatibi sayılabilir. Halk çocuğu- dur. Şimdi kunduracıdır. Alinin bir hususiyeti vardır: Her sene karpuz zamanı milesseseden gider ve bir müddet uğramaz. Şimdiye kadar hiç kampa gelmemiştir. Fakat bu sene bulumkmayı arzu ediyor... Küçük bir kasa hırsızı 13 Ibrahim de orijinal bir tip. Kü- gük bir kasa hırsızı, 7 sene evvel e vinden uzaklaşmış, yerini o yurdunu kaybetmiş. Bandırma ve civarında hırsızlıkla geçinmiş. Istanbula gel » İdiği zaman barmdığı evde büyük bir kambara kırmış ve bu yüzden polisin eline düşmüş, Vazi- yetinde iki sendenbe- tütünü unutturmaya muvaffak ol -, “— Ali, çok yumuşaktır. Yalnız es | yuğurularak medeni bir insan şekli alıyor! bulmuş, sime şimdi bir kunduracı dükkânı açıyor. Dünkü hirsiz Tbrahimin uzun macerasi, dük kân sahibi olmakla Dilencilik hastası bir çocuk Size, 2 numaralı Hüseyini de tanı- tayım: Bu çocuk, o kadar maseraperest- tr ki, Orta Anadoluyu Samsundan anıyör. l | Mr | | | ! İ ) buki, okunan evraka göre, MAHKEMELERD 7 ez Bi Sarhoş olduktan sonra çifte ile yeğenini öldüren adamın davası Tetik kazaen çekilmiş amma silâh acaba neden iki defa patlamış? Bu nokta esrarlıdır Kartalın Samandıra köyünden bak kal Kerim, iki jandarmanm ortasın- da, ağır ceza mahkeme sulonuna gir- di. Yüzü, limon gibi sararmıştı. | Kendisine isnat edilen suç büyük - | ü: Yeğeni kahveci Mustafayı çifte ile öldürdüğü iddia ediliyordu. Hal- tetiğin kasten çekilmiş olmaması lâzımgeli- yordu, Bir kere, suçlu Kerimle ye - İğeni Mustafa arasında hiçbir geldi| geçti yoktu. Hattâ, Körim Mustafa- yı evinde besleyip büyütmüş, ona &e nelerce bakmıştı. Böyle şefkatli bir dayımın, yeğe - nini kasten öldürmesi, akla giç ge - len ihtimallerdendi. Buna rağmen, Kerim buraya, bir suçlusu olarak geliyordu » at, Kerime sordu: — Yeğenin Mustafayı kasten öldür - dün diye iddia ediyorlar, ne diye - ceksin? Kerim, boynunu hilkerek zayıf bir bakışla, hâkimleri süzdü: — Efendim, bu iş kazara oldu!. Müsaade ederseniz anlatayım: O gün ler, bana icradan, üst Üste ihbarna - meler geliyordu. Alacaklılarım, fe- na halde sıkıştırmışlardı. Ben de ken dimi yese kaptırarak, işi içkiye vur- dum. Geseli gündüzlü içiyordum. 10 ma yıs sabahı, yine bir ihbarname al - mıştım, Çok canım sıkılıyordu. Bir şişe raki alıp içtikten sonra; elime eski bir çifte geçti, Götürüp satacak olursam, birkaç lira eder belki, diye düşündüm Çifte elimde, kahveye çıktım. Bi- zim Mustafanın kahvesine. Tanıdık- lardan, Omer, Ahmet, Hakkıbir ma sada oturmuşlardı. Mustafaya, bir kahve ısmarlıyarak, yanlarına sokul dum, Başım, dehşetli dönüyordu. — Ne var, ne yok Kerim? Diye sordular, — Fenayım, dedim, borcum çoğal- iyemiyorum, Şu tüfeği satmayı nüyorum. Bakım, işinize yarar - a, siz alın. Ucuz vereceğim! eli — Ben. çifteyi. ne yapayım? diyip çekildi . Omer: — Ben de istemem. Dedi . Hakkıyı, bir parça mülâyim bul - dum: — Sen al, şu çifteyi. İyi maldır, dedim, Ve tetiğini açarak nasıl kul- lamlacağını göstermeye başladım. Derken, nasıl oldu bilmem, çifte SE ibirdenbire patladı. Mustafanın of di- ye bağırarak yere düştüğünü gör- düm, Bundan sonrasını bilmiyorum. İçtiğim rakı, beynime vurmuştu. Reis Suat sordu: — Tetik çekilmedikçe çiftenin pat- Iamıyacağına dair rapor vermişler ne diyeceksin? — Farkında değilim! — Mustafa ile aranızda bir geçim- sizlik oldu mu? — Hayır! O benim evlâdım gibi i- di. Hepsine ben bakardım. Kendisine kahve parasından biraz boreüm var- dı. Fakat onun da, bana 120-130 lira borcu birikmişti. Sonradan ödeştik. Alacak verecek kalmadı. — Mustafa alacağını senden iste- di mi? — Hayır! — Çifteyi niçin Mustafaya doğru çevirdin? — Sarhoştum. Durup durup İçiyor dum.. Öyle efkârlı idim ki, sorma - yın!. Çiftenin nasıl atıldığını terif ederken, Mustafaya doğru çevirdiği- min farkında değilim! — Mustafa, sana bazı ağır sözler söylemiş. — O eski mesele, Sonradan barış tık, — Çifte iki defa Üst üste patlamış. Ikinci defa patlamasma niçin mâni olmadm? — Sarhoştum, kendimi bilmiyor « dum. Parmaklarımı tetiğin içinden çe kemedim. — Ne kadar içmiştin? — O gün için iki gişe şarapla dört şişe rakı... Hepsi bu! Ama, üst üste içtiğim için çarptı: Kerimin çifteyi kendisine satmak istediği Hakkı da şunları söyledi: — Kerim, kahvede uyukluyordu. Bir fino köpeği, ayağile dürterek u- yandırdı. Yanımda bir çifte duruyor- du. Çifteyi bana göstererek, satmak teklifinde bulundu. — Atmasını bilmem, kullanması bilmem.. Ben çifteyi ne yapayım? De di, Bu sirada ustafa Kerimin kahve. sini getiriyordu. Bir silâh sesi duy - İdum. Mustafa kanlar içinde yere se» rildi... Şahitler arasmda Kerimin annesi de vardı. Fakat o da oğlunun, bir kaza ne- ticesi öldüğüne kanidi: — Mustafa ile oğlum Kerim tatlı tatlr geçinirlerdi. Aralarında en ufak bir kavga bile olmadı. Dedi. Suçlu vekili Enis Nazmi, mahke « meden bazı şeyler sordu. Duruşma, öteki şahitlerin çağı rilmast için başka güne kaldı, «i üzerinde toplanıyor. Çocuklar, o kadar alıştırılmışlar ki, Pazar gün - leri izinli saatlerinde nerede, kimin - le, ne yaptıklarını müesseseye bil diriyor ve rapor veriyorlar, şu meşhur Sileyman,Pazar raporun da bâkınız neler yazıyor: “— Sant onda yurttan çıktım. Ce bimde 10 kuruş vardı. Yalnızca Ka - Dünün müterdi çocuğu çalışarak, para kazanarak içtimeileşiyor çaldığı bir atla baştan başa gezmiş. tir. Müesseseye ilk giren yahut geti- rilen çocuktur. Hüseyin, beş sene önce bir gün tramvayda Müdür Kâ- am Zâfirin cebini Karıştırırken ya - kalanmış ve ertesi günli de müdürün davetile müesseseye girmiş bir deli- kanlıdır. Çocukta, seyahat fantazisi | fazla.. Karakteristik orijinalitesi ten- | belliktir. Esrar kullanmıyor. Başka- larını idare etmesini seviyor ve be- ceriyor. Kendisinin hastalığı dilen - cilik... Arkadaşları üzerinde ot ter... Wtrafındakileri haraca bağla - masını biliyor, Müessese terbiye he- yeti, çöcüğun seyahat o kompleksine en İyi başka bir mecrayı vermiye ça- lışıyor. Gürültücü Süle: a gelince 28 Süleyman çök garip. Karak - teri muharriş... Hareketi fazla. Ruh bakımından mazohist. Yani kavga etmekten, maznun mevkiine düşerek hırpalanmaktan, ağlayıp sızlanmak- tan zevk alıyor, Esrar, bulursa içi- yor. Gürültücü bir tip... Korku denilen şey yok! Yurtta korku denilen şey yok... Bü tün istekler, bütün mesai, bu küçük sımpaşaya haminnemin evine gittim. Oraya 95 le 27 geldiler, Beraberce 96 gin evine gittik! Orada biraz o » turduktan sonru bizim eve geldik ve 18,40 ta yurda döndük. Harçlığımla bir çorap aldım.,, Çocuk, çorabı nereden aldığını yaz mamıştı, Müdür, kendisinden sorul - mak üzere bu satırın altmı çizdi ve; raporu nöbetçi mürebbiye gönderdi, | Müdürün bana söylediğine nazaran bu konfeksiyonlar birer birer tetkik| edilmekte ve ne dereceye kadar doğ ru söylendiği incelenmektedir. Konfeksiyonların hedefi, çocu - ğun hakikati açık, söylemesidir. En çirkin hatayı bile söyliyen ço- cuk cezalandırılmadığı için, yurtta korku hissi olmadığı için, dünün Meselâ, | | küçük hırsızları, esrarkeş ve lekeli ço cukları hakikati söylemekten çekin. miyorlar, Bilâkis, doğruya alıştıkça neşe ve sevinç duyuyorlar. Müdürle beraber tesviye, kundura, dokuma, mobilya,litoğraf, hasır möb le, dikiş atölyelerini gezdik. Ya- takhaneleri, duş yerlerini birer birer gördük. Anladım ki, cemiyet, 85 müte - reddi evsafa sahip çocuğu kazanmış- tır. Çünkü, çocuklar, atölyelerde iş öğrenerek, para kazanarak çalışır - larken ayni zamanda mütemadi ve hayirhah bir terbiye disiplini içinde rahi ihtilâlden kurtulmuş, çarpık ruh Ju olmaktan çıkmış bulunuyorlar. İstanbul çocukları koruma yurdun da ilmi usullerden ayrılmıyarak ölçü lü bir müşahede sistemini tatbikle meşgul olan elemanlar, muhakkak ki, emeklerinin mükâfatını 85 bed » baht çocuğu cemiyete kazandırmak- ta bulacaklardır. Dünün $5 apaş, esrarkeş, dolan- dırıcı sokak çocuğu, bugün iş başmda namuskâr bir insan olarak çalışiyor. Lâtif ERENEL milerim namzetlerine doğruluğu, doğ ri salâh var. Şansı da yardım ediyor: | ru söylemek itiyadını aşılamak gaye- Mobilye atelyesinde oda takım « hasırlıyan bedbaht çocuklar,

Bu sayıdan diğer sayfalar: