15 Ağustos 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

15 Ağustos 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

———— 15-8-936 TAN Gündelik gazete Başmuharriri Ahmet Emin Yalman * Tan'ın hedefi: Haberde, fikirde, herşeyde temiz, dürüst, samimi olmak, Men gazetesi olmaya çal y mİ Günün meseleleri Postalarımız Karşımda ve yakınımda bir çok ev Ve apartman vardır. Hem dikkat, hem de müvezzilerden, kapıcılardan tahkik ettim: Onların hiçbirine on beş yirmi günde bir defadan fazla mektup gelmemekte, hele bazılarına | aylarca postacı uğramamaktadır. Fa- kir ve ücra semtlerimizde ise, mek- tubun ve kartın ne nesne olduğunu bilmeyenler çoktur. Medeni milietler| arasında, adam başını düşen posta| Mmiiraselâtı itibarile sonda geliyoruz. Halbuki hakiki omevkiimizin çok yüksek olması icap eder. Posta ve mektup cephemizde affe- dilmez ihmal ve Iubaliliklerimiz var- dır, Mektup (o yazmayı sevmediğimiz | Bİbİ, yazılanlara da cevap vermeyiz. Bir kere tecrübe ediniz; bir akrabamı- xa, bir dostunuza, İş zmmnında bir müesseseye cevap istilzam eden birer Mektup, bir kaç resmi daireye de bi- Ter istida gönderiniz. Hangilerine ne küdar zamanda cevap geleceğini ve hangilerine karşılık çıkmayacağını görür ve hayret edersiniz. “Her mektuba bir cövap yaz- mak lâzımdır” düsturu garpte büyük bir titiziikle tatbik olunur. Hattâ tel. &raflara ayni vasıta ile karşılık ver mek gerektir. Bizde ise bu mükemmel Wsüllerden haberi olan pek az kimse Vardır. Mekteplerimizde bu bahis hiç bir zihni bir dakikacık olsun işgal etmemiştir. Belli başlı posta mürase- Üinm kaçar kuruşluk pula tâbi ol duğunu bilmeyenlerimiz ekseriyeti eder. Bütün mekteplerimizde ve faaliyetimizde bu İnsani ve İedöni vaziteyi”bittin çöcuklurumız: Yene Bu hal çok dlştindülm ve araştırdım; sarih ve Merakımı tatmin edici şekilde keşfe- Okur yazarlarımız halkın Yüzde yüzünü teşkil etmiyorsa da, ni- tı ayda bir kere bile mektup yazma- Yanların koca ordu yapmalarını ma- di. Kösterecek derecede uz da deği Fin basit bir avrupalınn övinde hiç değilse bes on mektup kâğıdı ve zarf, kutucuk içinde bir kaç posta pulu Vardır. Gelen mektuplara cevap Ver. * Medikçe onları tasnif etmez ve yırt. Bizim biri birimize ifade edile- Yeularımız, verilecek havadis- havale olunacak işlerimiz, davalarımız onlara nis- bukadar az mıdır? avrupalı, mektup İçin evinde urduğu levazımdan istifade e- Yazacağını yazar, zarfmı ka- » pullar ve en yakın posta kutu- atar. Bizimkilerin altmış lira ay- pazarları uzak yerlere 6 gezmeye gitmek, bütçeleri kabul etmeyen israflarda bu- çok tesadüf edilen nisbetsiz- de, evlerinde birkaç kâğıt ve Iki öç pul alma- Sİb içtimai kusurları büyük bir Ka riyetle benimseriz. Pek muztar , zarfmı, kâğıdmı almak için dı, Sarşıya iner, mektubunu kara- v sonra, semti uzak fa olsa, Sita subesine kadar gider ve taş mektubunu Kutuya atmaz, Posta şubelerindeki kutulara göstermez. Mazrufu mu. Sişedeki memurun eline tes- ve damgalandığını gördük- ayrılmak sevdasmdadır. kak bilinmelidir ki, is. Rada Saatlerinde müvezziler ta- » Bazılarm- tek kart bile zuhur etmemesi f z z 1perEi 17 ; # Jj as LE f 1 f a posta ücretlerimiz ise son Slap, Süzdür, hattâ yeni baştan u- mam m elddi ve çe: re ihtiyaç vardır ki Mta idaresinin de mühim bir Maas icab edeceğine kaniim. my Pine ve iyi itiyatlara| Sn, için, radyo, matbuat, si-| Wmümi konferans, İlân gibi kabahati değildir. Kutuları. | sı, şekillerinin ve renklerinin dalın ca- Maşallah, ne kadar da çokmuşuz Istaubulda iken “Tan” namına bana bir gazeteci kartı almak için “Türki- ye Olimpiyat Komitesi" ile bir hayli I muhabere yapılmıştı, Almanyadaki gençlerden birine de kart verilmesi yazılmış. Halbuki her gazeteye bir tane kart verilmeli imiş. Onun üzeri- ne o gencin muavetinden sarfınazar buraya geldikten sonra gördüm. Tür. | kiyede spor röportajı bekleyen miye yakan Mir gazetecisi var Hep- sinin yakalarında birer rozet ve cep- 1 d er kart Nasi amma ta bw İşiz bir türlü anlayama- dım. Anlaşılan eski bir darbı meselin dediği gibi “serçeye çubuk beredir,, derler. O güçlükler hep benim gibi safdillere karşı imiş.. Bunu böyle dü- günmeye mecburum. Çünkü 12 sene- lik bir gazeteci ve otuz senelik spor- cu olduğum halde ben kart almakta bu derece güçlük çekerken buradaki! Türk gençlerinin beş on tanesinin bir bardak su içer gibi kolaylıkla gaze teci kartı almaları başka türlü tefsir edilemez. le Nasıl çalışıyoruz Bunu burada bir kalem yazdıktan sonra nasıl çalıştığımızı anlatayım, Bir kere güreş müsabakaları kadar gazeteciyi hırpalayan birşey yoktur, Çünlüü maalesef ne programda yazıl. | dığı saatte başlar, ne de musyyen bir #aatte biter, Neticeleri almadan tele- fon edemezsiniz. Evvelden telefona angaje olsanız, güreşler bitmeden $i- ranız gelirse alt tarafı için tekrar te- lefona mecbur olursunuz. O gün ve-| çok istifade edilebileceğini zannediyo rum. Umumi rağbet arttıkça, posta idaresinin de artacak ihtiyacı önle- mek için daha bir takım tekemmüller, yenilikler göstermesi © beklenebilir. Nitekim, elde mevcut pulların bitme- sinin yakm olduğunu ve milletin göz bebeği büyük Atatürkün portresinin yeni pullar üzerinde son derece nefis ve mükemmel bir surette basılacağını sevinçle duyduk. İdare bu isabetli ka- rarı İle ne kadar İftihar etse azdır. Bir vakitler pul otomatları, giseler- de çeşitli pul karneleri, pullu zarflar, tecrübe edildi. Şimdiki otomatik bo- şalan kutular idarenin modern bir gayreti eseridir. Adetlerinin çoğaltıl- ması, boşaltılmalarınm sıklaştırılma- zp hale ifrağı gibi işler, çok güç ve karışık meseleleri kolaylıkla başar. masını bilen Nafia Vekâletimiz için nihayet gün meselesidir. Bütüm bu gi- dişin garpteki en mitekemmil eşleri mertebesine yükselebilmesinde halkın medeni vazifelerine daha itina etmesi etmeye mecbur olmuştu. Lâkin ben! (Feleğin Olimpiyatlardan gönderdiği | receğiniz mektupba da tafsilât ilâve etmek lâzım. Gece on ikiyi geçerek biten müsabakaları ne zaman telefon edeceksiniz, ne zaman mektup yeza- caksınız ve ne zaman yemek yiyecek- siniz. Hele bizim İstanbul ile tele- fon muhaberesi yapmak “bir müşkül iş. Her yer çabucak görüşüyor. Bi- zimki öyle değil. Neden? Onu bilme” yiz. Hattâ üç gece evvel hat bozuldu; görüşemedik. Telgrafla muhabereye mecbur kaldık. Hazır bulunduğumuz müsabakaların neticelerini gözleri - mizle gördüğümüz için yazıyoruz. Lâ- kin biz falan müsabakada iken yapı- lan başka müsabakaları bu tebliğ kâğıdmdı çıkarmak lâztm. Bu kâğıt» ları her gazeteciye verdikleri posta kutularma atıyorlar, Bir gece veya bir sabah zarfında aşağı yukarı yüz- den fazla kâğıt birikiyor, Bunların da yüzde 95 | almanca, Her birini he- celeyip okumak ve netice aramak lâ- zim. O da bir iş. Çok defa bu kâğrt- ları destesile sepete atan gazetecicler gördilm. Benim de öyle yapmak iste- diğim oldu ama ne çare ki içinde ara- dığımiz şeyler var, Bir başka müşkü- lât: Bazı müsabakaların yapıldığı yerler var. Herkese bilet vermiyorlar Bereket ki müsabakalar ileriledikçe gazeteci kartlarile de içeri bırakma- ya muvafakat ettiler. Yoksa ilk siki devam etseydi, helimiz yamandı. Memleketten ilk defa çıkanlar İçimizde bir yabanet memlekete ve- ve beynelmilel teammüllere uyması baş âmil olacaktır. ni çikmis, çiçeği burnunda arkadaş- Bunlar da ilk çıkışı verdiği JAN a e a Olimpiyatlarda Hitlerci sporcuları için kurulan kamp Olimpiyatlarda Türk bayrağı merasimle şeref direğine cel.ilirken mektup) anlık müşahede ediliyor. Meselâ stadda bütün milletlerin bayrakları- ni sayıp, Fransanın neden iki tane de bizim bir tane, diye soranlar var? Almanlara da Fransaya İltimas edi- yor diyemeyiz ya! Birkaç gün evvel, bir arkadaş bi- yimkilerden birinin güreşini seyir İçin oturduğu yerden ayağa kalkmış Arkadaki seyircilerden birisi de şem- siyesile dürtmüş, ve elile oturmasını işaret etmiş... İş büyüdü. Bizimki şemsiye ile dürtülmeyi hakaret saydı. Yanındaki arkadaşlardan biri de gem siye ile dürteni düelloya çağırdı. A- ma yanında kartı olmadığı için, “ya- rın kartımla beraber şahitlerimi gön- deririm,, dedi. Ertesi günü dilello 9» duğunu işitmedik ve bir daha bu lâf) eden olmadı. Yalnız, bizim arkadaş şemsiyeliyi polise vermiş diye duy- duk. Arada bir önümüzde oturan Fransız hakemlerile hefif tertip ağız atışması da oluyor. Doğrusu ben bu kabil burçınlıklara taraftar değilim. Biz burada profesyonel bir meslek sa- hibiyiz. Işimiz en iyi istihbar hizme- ti yapmaktır. Asabiyete kapılınca bu hizmeti pek tamam ifa edemeyiz. Kaldı ki yabancı bir yerde çalışan gazeteci için muvaffakıyetin en bü- yük şartı kendine sempati celbetmek- tir. Almanların eksikleri Arasıra bizim arkadaşlarla birlik- te yemek yiyoruz. Almanların herşe- yi mükemmel, oyunları, tertipleri, ida releri ve bütün olimpiyatları alâka- dar eden İşleri emsalsiz. Yalnız bir eksikleri var. Yabancı dil bilen yok. ef Ne 4 Negüsün ümidi Negüs bir gün tekrar Habeşistana dönmek hususundaki Ümidinden asla vazgeçmemiş!... Ümitten vazgeçilmediğini de ilk defa işittim... Maamafih Habeş işi bu! Akıl ermez... Negüs, önce son Habeşli kalmcaya kadar harbe devam edeceğini söyle- mişti, Sonradan memleketini bırakıp kaç tı. Uluslar kurumunda hakkını mü- defas etti. Ve bir gün tekrar mem- ieketine döneceğini bildirdi. Halbuki Uluslar Kurumu Negüsün gözlerini çok heyecanlı, çok şayanı dikkat bulmakla beraber zeri ted- birleri kaldırdı. Ve Negüsün Habeşistana dönmek arzusu da bir ümit şeklini aldı. Dün gelen telgraflardan öğreni- yoruz ki Negüs hâlâ harbetmek için İ limit -perverde etmekteymiş. Doğru- su bu ümide ümit değil, cesaret de- nir, Hükmen mağlâp Tayyare oyunu, hava oyunu, yel ken oyunu, aerodinamik, filân der- ken Cim Londos nihayet bavulunu toparladığı gibi gerisin geriye dön- dü. Birisi: — Doğrusu şaştım. Dedi. Bu meş- bur dün; şampiyonunun arkası: dan Kovadis Cim Londos? diye hay- kıracağım geldi!. Bir arkadaş cevap verdi: — Biz onu gökte ararken yerde İ bulduk. Malüm ya tayyare oyunun- İda da mağlüp olması icap eden peh. van önce havaya kaldırılıyor sonra yere vuruluyormuş! Bir baskası ilâve etti: — Bu kadar defiden 'sonra hük- men mağlüp sayılır. Cinsiyet meselesi İLokantalarda listeler almanca bilen- İlerin bile anlayamadığı isimlerle do - anlayıpıne yiyeceğiz ?.. Onun için burada yediğimiz et vi bit . tek, şinçel ve maktirnudan ibaret, Bir a7 sağa sola sapsak, münasebetsiz bir şey getiriyorlar, Yemiyoruz ve yarasmı veriyoruz. Bir başka dert te ekmek meselesi, Almanyada ekmek denilen şey, bizde meselâ sardalya ba lığı gibi, Nasıl sardalyayı istemeden İ getirmezlerse, ekmeği de istemezse - niz getirmiyorlar ve getirdikleri lok- ma kadar küçük ekmekleri sayı ile riyorlar; sonra hesaba geçirmek in. Su bahsine gelince; öyle birşey su getirildiğini gördüm. Berlinde böyle şey görmedim. ” Birincilerin bayrağı Stad harteindeki yerlerde elde edi- len birinelliklerin bayrağı “Olimpiyat am'anesi mucibince statta çekilir. Bü- tün İzciler ve talebeler bayrağımızın marşımızla birlikte Olimpiyat dire - ğinde dalgalanmasını selâmlamak | - çin hep gelmiştiler. Fakat günlük programı tetkik edince anladık ki, gö reş geliplerinin bayrakları (Avustur- ya - Polonya) yarı final maçmdan sonra yediye doğru çekilecek, Bu in: zarla Avusturya - Polonya maçmı seyrettik; Avusturyalılar üç gün ev- vel Peru takımma karşi mağlüp ol: müşlardı. Fakat müsabaka esnasmda hakemin gezi neticesi, seyirciler saha iyı işgal ederek Avusturyalı oyuncu- lardan birini yaralayacak kadar ma- ça müdahale ettiği için Avusturyanıü talebi üzerine Peru - Avusturya ma- çının dün tekrarına karar verilmişti, Peru takımı bü kararı kabul etmedi ve sahaya gelmediği için Avusturya galip ilân edilmişti. Polonya takımi- aa gelince, Çin takımını 2 - 0 yenen Ingiliz amatör takımını 5 - 4 yenmiş- mişti. İşte bu iki takım oynadı. Maç seri ve enerjik oldu. Polonyalılar ilk baftaym başlarında güzel oynadılar. sa da Avusturyalılar sonradan hâki- miyeti ele aldılar ve ilk haftaymda bir, ikinci haftaymda da İki gol attı- lar. Buna mukabil Polonyalılar ikin- ci haftaymda bir gol attılarsa da va- ziyeti kurtaramadılar, Bilhassa Avus turyalıların oyunun bitmesine bir da- kika kala attığı gol büsbütün mese- leyi kökünden balletti. Güreşçiler için merasim Kadınlar bir'daha seferki olimpi- İyok. Ben Pariste de, Londrada da| Bilginizi yoklayınız Sorular 8 — Michelet kimdir? 8 — Mars kimlerin mabududur ve ne mabududur? 8 — Metro nasıl bulunmuştur? 8 — Havai adaları nerededir? Dünkü soruların cevapları 5 — Sen Piyer kilisesi ne zaman ve kimin tarafmdan dışa edilmiştir ve nerede bulunur?, C — Sen Piyer kilisesi Romada- dır. Dünyanın en büyük kiliselerin den biridir. 1450 senesinde inşa edil meye başlanmış ve 1614 te bitirilmiş tir, Bramonte'ün eseridir, $ — Şemsiye Avrupada ns saman taammim etmiştir?. C — Şemsiye çok eski zamanla. rın icadıdır. Fransada on altıncı a$- rm sonlarında faammilm etmiştir. Jonan Hanvay isminde bir İngilizin Londrada 18 nci asırda şemsiyeyi ta- mim ettiği söylenir. $ — Michel Ange ne saman ve ne rede doğmuştur?. C — Michel Ange 1475 te İtalya” da Toskanada doğmuştur. nel yatlarda cinsiyet muayenesinin mec- buri olmasını istiyorlarmış. Sebep şu: Birtakım erkekler veya erkek olap ta erkekliğini bilmiyen kadm- lar, hulâsa hünsalar, kadınlarla be- raber müsabakalara giriyorlar ve bittabi rekoru kırıyorlarmış. Alın bir sahtekârlık daha... Bu havadisi gazetelerde okuyan birisi dedi ki: — Hani ya erkeklerle bizim ne far. kımız var, biz de erkekler gibiyiz. Onların yaptığı her işi beceririz di- yorlardı?.. Demek devekuşu gibi... Canı isterse kuş! Canı isterse deve! Yağma yol çilere ait olimpik serömonisi yapıla» cağını haber.verdi ve ilk ağızda 56 kilonun galipleri arkalarında galiple- re çelenk veren beyazlar giymiş üç Alman kızı ve milletlerinin olfmpiyat mümessili ve Alman Olimpiyat komi- tesi mümessili olduğu halde çıktılar. Onlarm bayrağı çekildi. Arkadan Yaşar ortada ve bir yanında sikleti- nin ikincisi Finlandiyalı, diğer yanın» da da üçüncüsü Isveçli olduğu halde İ galiplere mahsus olarak şeref tribü- nünln önüne konmuş olan galipler sehpasına çıktılar, Alman kızların- dan biri evvelâ Yaşarın başma defne Idalımdan bir çelenk koydu ve eline zey tin fidanmı havi bir saksı verdi, Ko- mite mümessili de altin birincilik ma dalyası verdi, ondan sonra İstiklâl marşı çalmaya başladı. Staddaki en az kırk bin kişi ayakta olarak marşı selâmlarken şanlı Türk bayrağı zafer direğine ağır ağır ve Iki yanında da- ha küçük kıt'ada Fenlandiya ve Isveç bayrakları olduğu halde çekildi. He- yecandan gözlerim dolddu. Halk bay- vağımızı alkışlarken ben şimdiye ka» dar hiç bir Türk gencine nasip olma- yan bu şerefin sahibi küçük Yaşara gıpta ediyordum. : Gazetelerde mektuplarımız ve:tele- fon haberlerimiz çıkıp ta buraya gel- dikçe bazi menfi akisler yaptığını ve bazı zevatın hoşautsuzluğunu mucip olduğunu işittim. Gerçi bunun haki- kat olduğuna inanmadım ama şura- İyı bu münasebetle ehemmiyetle ve sa İrahatle kaydederim ki, ben ağzımla veya imzamla, yani telefon veya mek tupla gazeteme verdiğim haber ve £i- kirlerin hiç bir tekzibe uğrumıyacağı. mı bir kere daha burada teyit ederim. Hakikat her zamani şeker gibi olma- dığına göre yaztlan doğru sözlerin her ağıza ayni tadı vereceğini zaten ummam. Bir büyük spor tezahürü- nün memleketimize düşen kısmında gördüğümüzü otuz yıllık tecrübemin verdiği hakla akademik şekilde ten- kit etmezsek ne vicdanımıza, ne mem lekete, ne de hizmetinde olduğumuz spor ve karilere karşı samim! davran mamış oluruz, Ben bütün bu Olimpi- yat işini bu mektuplarımdan başka da ayrı makalelerde etüt ederken is- başında arkadaşlarımı hüsnü niyeti- me olan itimatlarını sarsmamış ola» rak göreceğimi daima ummaktayım.

Bu sayıdan diğer sayfalar: