15 Ağustos 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

15 Ağustos 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN İİT Cİ.İİ Bir miras meselesi Tekirdağdan M. İmzasiyle: “Üç sene oldu babam öleli. Üvey anneme gittim. Bana dedi ki: “Han- gi taş katıysa başım vur.,, Babam zengindi. Mirasım fazladır. İki karde- giz, Biri üvey annemde. Anne kız bü- tün hakkimı yediler. Ben ise hiçbir mendil bile alamadım. Yalvardımsa da, “baban seni terketti,, dediler, Ben de terkedecek hiçbir fenahk etmedim. Avukatlara danıştım, hiçbir netice alamadım. Mahkeme açsam korkuyo- rum. Hakkını nasıl ariyayım? Bana İdin fikir vermenizi rica ederim, Mahkemeye müracaattan niçin kor kuyorsunuz, Oraya müracaat ediniz. Başka çıkar yol yoktur. B.3.96 İZLANDAYA “TU Türk akıncıları, sanki bütün adayı saran bir kasırga yaratmışlar, müthiş bir zelzele yapmışlardı Kapının yanı başında durup onları dinliyen Anskar şimdi meydana çık- Büğtr, İçeride konuşulanları, para ses hep duymuş, bunlardan bir sv) de anlamıştı. Oradaki karartının| farkına vararak dışarı çıkan (dertli sane, onları dinlediğini belli etme k için, henüz gelmiş gibi bir hal| takındı; — Reis, neredeyse karanlık basa- tak. Buralarda ufak ufak adalar, ka * Saçlar beyazlaşır mı? Za vardır. Açıktan geçmek hayır- ii P. O. imzasiyle: Dedi, Recep Reis Anskarm bu sözlerini ve ehemmiyetle dinledi ve he- Den yukarı çıkarak lâzrmgelen emir- leri verdi, Adanın şark kıyılarmdan Garp kt- doğru her taraftan birer iki- Her atlı dörtnal gidiyorlardı. Bunların son konakları hep Bessas adir'gi, Vali Holger Rozenkrans telâşa düş HÜ. Bununla beraber ne yapmak Uzmmsa ihmal etmemeye çalışıyordu. İemen Keflavik ve Hafnarfiyord li - Mürlerına atlılar gönderdi ve orada- |” Bemilere şu emri verdi: — Şark kıyılarını Türk korsanları etmişler, birçok gemileri ele “irmişlerdir. Hemen Bessastadir'e Beliz, Hafnarfiyord'daki iki gemi valinin vi dinliyerek Bessastadir'e git - 1, Mat Rükyavik'teki gemi kaptan. “1 ilânda valisinin O Kendilerini Türklerin hücumundan kurtarabile” güvenemiyorlardı. Bunun i - daha uzağa ve Lelruvog limanma in yola çıktılar, danm her tarafında büyük bir ek vardr. Türk akıncıları sanki bütün adayı iran, bütün halkı uykunuz bırakan kasırga yaratmışlar, bir zelzele . Holger Rozenhrans, adanm merke- pe kasabada eli silâh tutan hekâ- insan varsa silâhlandırıyordu. O Ga birçok adamlar balık avr için Maiden, oraya geldikleri gibi üç ti- Üvet gemisinin tayfaları da bulunu- Tora, elle İzlünda valisi yüzlerce adam çıkarabiliyordu. Biraz vaya ile bunları birkaç bine çıkar- yı 8 pek mümkündü. Halbuki ada salan Türk leventlerinin sa ayca altmış yetmiş kişiden iba- şAlanm kıyılarına ve içerlerine sal korku Recep Reisin gözüne çarp gecikmedi, ha lerlaiyord Iimanma girdiği za - ti Orası bomboş buldu. Liman boşalan kasabaya birkaç levent çılerdi. Bunlar orada yalnız iki kö- aç, adayala bir kadın buldular ve ar; kz Buradaki gemiler nereye gitti- vr can korkusile hemen haber Ri esmmtadir llmanma gittiler. 'P reis daha serbest olabilmek &, Saptedip te yedeğe aldığı İki tüc #emisine sekizer onar Levent bin k ayırdı, i öne geçti lar da arkadan geliyorlar ve £ yollarına devam ediyorlar- yn garp kıyıları daha sarp ve kenarmdan birdenbire ve Yükselen kayalar yetmiş sek- 14,2 bir yayla haline geliyordu. İğ Yalarm üstünü beyaz sisler sar Ve dimdik yamaçta mağaralar, Gemiyi mümkün olduğu kadar bu- rada alıkoymak, hattâ mümkünse bu rada batırmak gerekti, Recep rels te leventleri de bu kıyı- ları bilmiyorlardı. Bessadir limanma girmek için doz doğru gidiyordu. Halbuki bu limanm ağzında bir to puk vardı ve denizin altında ancak bir kulaç derinliğinde kalıyordu. Anskar için için gülümsedi. Seviniyordu. — Şimdi oturacak... Şimdi kayala» ra çarpacak!.. Diyor, ayni zamanda anbars inen merdivenin ağzına bakarak gemi otu rur oturmaz Estrid'i almak için ha- zı bulunuyordu. Beklediği oldu: 'Türk kadirgası en önde gidiyordu. bole menim Otomobil prova edilirken... Sirkecide bir yolcuya çarptı, hafif yaraladı otobils tamircisi Mustafa, oğlu Ah- İmet, tamir ettiği bir otomobili prova ederken Sirkecide önüne çıkan Meh- mede çarpmış ve ayağından yarala - mıştır. Mehmet, hastahaneye kaldırıl İmiş, Ahmet te yakalanmıştır. Kolunu makineye kaptırdı Ayvansarayda oturan Galata çivit | fabrikası kmelelerinden Hasan oğlu İ Saim kazaen kolunu makineye kap- tırmış ve sağ elinin üç parmağı kesil miştir, Bir mağaza yandı Dün gece saat 3,5 da Mercanda Şe- rif Pş, hanmda 57 numaralı Leonun astar ve kumaşçı dükkânında yangin tiği halde ahşap kısmının tamamen yanmasma mâni olamamıştır. Han ve eşyalar sigortalıdır, yangınm sebebi araştırılmaktadır. Heybeliadada yangın Evvelki gece saat 21 de Heybelia- dada Saksılı sokakta sokakta Pande- liye ait ahırda yangın çıkmıştır. Si- gortasız olan bina kismen yanmıştır. Yangm Pandelinin samanların içine attığı sigaradan suhur etmiştir. Rakı içerken Sandıkburnunda rakı içip eğlen- mekte olan tütün fabrikası makinisti Naci ve seyyar boyacı Numan ehem- miyetsiz bir meseleden kavga etmiş- lerdir. Bu sırada Numan, Nacinin ü- zerine saldırarak ustüre ile yüzünün ve boynunun muhtelif yerlerinden 4- ğır surette yaralamıştır. Yaralı Cer- rahpaşa hastahanesine kaldırılmış, Numan da yakalanmıştır. Cam fabrikasındaki arıza Yaptığımız tahkikata göre, evvel- ki gece Paşabahçe cam fabrikasında dir, Bunun içinde fırmın içindeki Elâziz, Mulatya ( otelinde oturap | zuhur etmiştir. Itfaiye vaktinde yetiş ! Recep Rels biraz sonra limana gi- röbek, orada güya karşı koymak için biriken halkın ortasına üç dört gülle #avurunca hepsi çil yavrusu gibi da ğulacaktı. Fakat birdenbire geminin baş tara fi sarsıldı, biraz yan geldi, Güverte - de ayak üstünde duran Jeventlerin kimisi düştü, kimisi de sendeledi. Recep reis homürdandi: — Vay canına... Hesapta bu yok - .tu. Geminih baş tarafına koştu. — Vardiyan... Geriye... Hep be - raber geriye... Forsalar hep birden asılarak kü - rekleri geri geri çektiler. Fakat gemi yerinden kımıldanmı- Tarkası var) Mübaşir tutuldu Aldığı 600 lirayı eğlence yerlerinde yiyip bitirmiş Bundan birkaç gün evvel, Beşiklşa sulh mahkemesi mübaşirlerinden Ab- dullah, hâkimin bir saniyelik küçük bir dalgınlığndan istifade ederek; mahkeme namma bankada bulunan tereke parasmdan 600 liranm kendi- sine verilmesine dair bir senet İmza- latmış ve parayı bankadan alarak ortadan kaybolmuştur. Gaipi mübaşir, nihayet evvelki ak- gam, yakalanmıştır. Abdullah, paraları bankadan al dıktan sonra, kendine çeki * düzen vermiş, kiyafetini düzeltmiş, ve Be- yoğlunun eğlence yerlerine devamâ başlamıştır. : Üç dört gündenberi, har vurup harman savuran Abdullah; paralar tiikenince annesinin evine sığmmıya mecbur kalmıştır. İzi üzerinde yürü- yen zabıta memurları, Abdullahm gizlendiği yeri bulmakta güçlük 'çek- memişlerdir. Mübaşir Abdullah; dün adliye ikinci tetkik dairesinde sorgu- ya çekilmiş, suçunu tamamiyle itiraf j etmiştir. Abdullah bundan sonra mesi huzuruna çıkarılmıştır, Hâkim Salâhattin Demirelli, Abdullahı he - men tevkif ederek tevkifhaneye gön- dermiştir, ! Mançu hükümeti, Sovyetleri protesto etti Tokyo, 14 (A, A.) — Mançu hü. kümeti, Amur nehrinde Mançu ve Japon gemilerine bir tehdit teşkil eden bir Sovyet topçekerinin mevcu- diyetini Harbindeki Sovyet Rusya genel konsolosluğu nezdinde protes- to etmiştir. Vladivostoktan haber verildiğine göre, Sovyet otoriterleri, aralarında Japon konsolos memurları bulunan birçok Japon zabitleri tevkif etmiş- lerdir. m camm dışarı dökülmesi lâzımdır. Pa- ibarettir, Sultanahmet ikinci sulh ceza mahke-! Saçları tedricen beyazlatan bir ilâç var mıdır? Lütfen gazetenizin ilk ka- dın sayfasında yazmanızı saygılarım la dilerim. ” Böyle bir ilâç yoktur. Fakat saçla- rı tedricen beyazlatan bir $ey biliyo- ruz ki, ondan içtinap kabil değildir. Bu da, “seneler,.dir. Bekleyiniz, iste - diğiniz olur. » Hakkı var mı? Beyoğlundan L. V. imzasile: Dört senedir evliyim. Biribirimize hürmet ediyoruz. Bundan bir hafta evvel aramizda ük münakaşa oldu. Sebebi de saçlarımı, siyah akajuya boyatmış olmamdır, Kocam İ derhal saçlarımı eski rengine iade etmemi istedi. Ren ısrar ettim, saç- renkten larımı istediğim hakkım yok mu? Bize kalırsa yoktur. Çünkü koca- niz, pek âlâ ben sizi siyah saçlarını- zın shengi için beğendim, aldım. Niçin onu değiştirdiniz, bu kızıl saç- larla hiç hoşa gitmiyorsunuz derse, ne cevap verirsiniz? Tasavvur edi- niz ki, o da, şayet yok ise sakal br raksm, veyahut varsa sakalını kes- vi iz de onu sakalı olduğu veya Ge e Hoş bu sakal meselesi saçlarmızın rengini değiştirmeğe de benzemez ama, bunu daha başka misaller ge- tirmemek için ve kalemimizin ucuna geldiği için söyledik. Vakıâ, bir ka dının tuvaletine itina etmesi ve mo- daya uyması iyidir amma, bunda ko casmın muvafakati şarttır, » renge boyamaya . Makasta tramvay aKdıköyden K. E. imzasile: Dün Küdköyünden 15 vapıruna iyetişmek üzere e Caddebostanından irambaya bindim. Kadıköyüne gelip € halin önünden tramvay döneceği saman, bir başka tramvayın orada boş olarak, mokas üzerinde bırakıl - dığı gördük. Ve tramvayımız dur- du. Bağırıp, çağırdılar, birisi geldi, Mukastaki tramvayı ahp götürdü. Bizim tramvay da harekete geçip is- keleye geldi. Geldi amma, vapur da kalkıp tramvay halkını, müteakip vapura bıraktı. Böylece 40 dakika - mis Kayboldu. Bw doğru bir şey mi? Elbet doğru değil. Tramvaya bi- nen müşteri bilet aldı mı diye üzeri- ne çifter çifter kontrol gönderen i- İ darenin, bu gibi şeylere dikkat et - mesi vazifesidir. Fakat kim bilir, belki havalar sıcak olduğu için tram İvayı orada unutmuşlardır. # Hangimizi daha çok seviyor Edirneden 1. $, imzasiyle: Ben 20 yaşında bir kızım, bir evli alamla çok, gayet çok sevişiyorum. Beni çok kıskanıyor, öyle ki, en ten- ha yerlerden beni evime gönderiyor, hep, (karımı hiç sevmiyorum) diyor. Halbuki karisin da kiskamyor, Den Yunan kızıyorum, ve hep onunla kavga yapıyorum. Karısiyle çok sa- mimi konuşuruz. Ben onlara giderim 0 bize gelir, ben da kıskanırım, aca- ba siz söyleyin hangimizi daha çok seviyor? Biz size hanginizi çok sevdiğini #öylemiyeceğiz. Fakat, sizin ikinizle de eğlendiğini, ikinize de ihanet etti- ğini söyliyeceğiz. Biz, sizin yerinizde olsak, bir daha bu adamın suratına vukua gelen arıza şundan ibarettir: | şabahçe fabrikasmdaki fırmların ta. | bakmayız. Nerede kaldı ki onun ka- Cam fabrikalarında cam izabe fi- | mir müddeti gelmiş, içindeki cam bir |775! sizin arkadaşmızmış. Yaptığınız rmlari her sene tamir edilmekte-| kuyuya akılılmıştır. Mesele bundan işin nekadar ayıp ve günah olduğu - nu düşündünüz mü? ika) akika ği le (ae Hikâye KA Bu sabah yine komşunun küğük kızmı gördüm. Bahçe duvarı üstüne kırmızı patiklerini bıraktı, çıplak ayaklarile kumlarm içine daldı. O- nun yüzünü yine göremedim, başın- daki kocaman şapka, kumların Üs- tüne çömelmiş duran küçük vücudü- nü tamamile örtüyordu. Halbuki onun tıpış tıpış yürüyüşünde, ince omuzlarının kıvrılışında insanı ken- dine doğru çeken öyle sevimli bir cazibe vardı ki... Karımla on beş gn evvel, manasız bir sebepten, giddetli bir kavga et- miştik. Kızdı, yazın bu sicak ayla- rında serin: köyümüzü bırakıp, tam benim tatil günlerimde, Bursaya annesinin yarına kaçtı. İlkin bunu bir kapris sanmıştım; fakat günler geçip de onun mektuplarıma cevap sermediğini, köyümüzü ve beni ara- madığını görünce içime korku düştü. Acaba bana sahiden mi darılmıştı? Acaba' bir daha hiç, hiç mi gelme- yecek? Halbuki kavgamız sebebi okadar alelâde bir şeydi ki, on gündür bunu düşündüğüm halde bize okadar acı sözler söyleten bu hizmetci vakasmn aalımı bulamıyorum. Beş senelik ka- rtkoca hayatımızda ilk defa böyle kavga ettik... O güne kadar etrafı - mızdakileri kıskandıracak ve imren- direcek kadar rahat ve mesut bir ha- yatımız vardı. Ben belediye müfettişiyim, Dünya- da karımdan başka kimsem olmadığı için aylığım ve babamdan kalan bir- kaç parça emlâkim rahat rahat ge - gindirmektedir. Kışları Beyoğlunda apartımanda, yazları da Kalamıştaki köşkte geçiriyoruz. Bu sene de, her yaz gibi, Haziranda buraya taşındık ve sakin hayatımıza başladık. Ben her sabah gidiyor, akşamları döndüğüm vakit onü iskelede bulu - yordum. Velhasıl her seneki gibi gün lerimiz gülerek, gezerek, eğlenerek ge çiyordu. Birdenbire nasıl oldu da bir O hiz- metçi yüzünden aramız açıldı? Aca- ba, tatilin tembel geçen günleri be - mi ha “ it Gini e ka? Kl muştu da bu yüzden Nebile ile 80 - kak karıları gibi bağıra bağıra kav- ga etmiştik? Sebebi ne olursa olsun, hangimiz haksız olursak olalım, Nebilesiz yaşa mak benim için kabil değil. Yalnız geçen bu günlerimde bunu çok İYİ duydum ve anladım. O gideli yalnız rahatım kaçmakla kalmadı. Bana bir çocukluk, bir ve - him, bir korku, bir merak ârız oldu. Geceleri ufak bir patırdı ile yatağım dan fıriryorum; sabahleyin başımda bir ağırlıkla uyansam öleceğim diye korkuyorum. Dahası var, balkonda gazetemi o- kurken birden bire Nebileyi düşünü- yorum, acaba ondan bugün mektup gelecek mi diye kalbim çarpıyor ve gözlerim dalıyor, O sirada denizden bir sandal geçse, kendi Kendime bu na büyük bir ehemmiyet veriyorum. Meselâ: “Beş dakika içinde önümden üç sandal geçerse, “bugün Nebileden bir haber gelecek" diyorum. Fakat on beş dakika İçinde üç sandal geç- #e, içime yine bir şüphe giriyor: “Üç sandal dedim ama beyaz mı, siyah mı? Balıkçı kayıkları da bu üç raka- mma girecek miydi?,, sandalların ta mam olmadığını görünce de yine kal- bimi bir şüphe kaplıyor: “Tam altın- cı dakikada bir sandal daha geçti. Belki de ben saate yalnış bakmıştım, belki altı değil de beş dakika idi.,, İşte ben böyle mânasız çocukluk - lar içinde çırpmırken komşu köşke bir aile taşındı. Kim olduğunu biltui- yorum, bilmek te istemem; fakat kü- çük kızları beni çok alâkadar ediyor. O her sabah saat onda, tek başına bahçenin kapısını aralıklayarak dışa rı çıkıyor, kırmızı patiklerini duvar Üzerine koyuyor, çıplak ayaklarile kümlara dalıyor, kovasını doldurup boşaltıyor, yandaki çeşmeden su ala- rük kumlar üzerinde şekiller yapıyor. O kadar dalgın ve kendi içinde ya- şayarak eğleniyor ki, beş gündür, her sabah, yanından geçtiğim halde bir defn başını kaldırıp bana bakmadı. Halbuki onun gözlerini görmek ben- de şimdi büyük bir merak... Kırmızı patikler 'Tatilim bitmeden o bana bakarsa Nebile tekrar gelecek, bakmazsa gel- İmiyecek. Yarın tatilimin son günü... Bu sabah o yine kırmızı patikleri- ni bahçe duvarma dayayıp kumara dalmca yanma yaklaştım. — Kızım, seninle beraber oynaya» lsm.mı? Geniş şapkası yukarı doğru sallan İd: fakat kız başmı kaldırmadı. Şap- kanin sallanışı: — Hayır... diyordu. Üzüntü ve halecanlı sesimle tek« rarladım: — Senin ismin ne küçük? Şapka bu sefer iki yana hiddetle sallandı: — Başımdan çekil git; beni rahat- $ız ediyorsun. diyor gibiydi. Büyük bir yeisle uzaklaştım... Ak- gama kadar postacı dört beş defa geç tığı halde ondan bir haber çıkmadı. Yarın tatilimin son günü. # Tam saat onda kırmızı patikler du vara yerleşti ve küçük çıplak ayaklar kumlar üzerinde iki güvercin gibi zip ladı. Eğer bu küçük kızın gözlerin! bus gün de göremezsem artık Nebilenin ilç dönmiyeceğine inanacağını. Kalbim boğuk bir heyecanla çarpı- yor. Bu yaptığım şeyin bir çocukluk- tan başka birşey olmadığını bildiğim halde yine inat ediyorum. “Ne olur küçük.. Yüzünü bana gös ter de o gelsin artık,, Yavaş adımlarla ona yaklaştım. Eğildim. Şapkası üzerinden başını tuttum: — Bak sanâne getirdim küçü- güm. Geniş şapka o kadar öfke ile sallan dı ki, utanarak uzaklaştım. Tamo sırada gözlerim kirmizi patiklere ta- kıldı, Yavaş yavaş elimi uzattım, on ları cebime indirdim. Küçük kız tam bir saat, başını kum lardan kaldırmadan oynadı. Bıkma « dan, usanmadan kumları çamurlara, çamurları kumlara kattı durdu. Son- ra kalktı; ellerinin kumlarmı S$ilkele- ek'alçak-duvara yaklaştı. Patik leri Bülmayınca şapkası yine öfke TİS sallandı. Başını daha çok eğerek a « yaklarına baktı ve bana doğru geldi, İSert bir çocuk sesi duydum” — Patiklerimi ver! — Yüzüme bakarsan patiklerini ve ririm. Bakmazsan vermiyeceğim. İnik şapka altından ayni sert 8€3 yükseldi: — Patiklerimi ver! — Vermiyeceğim. İşte gidiyorum. Ben sana tatlı tatlı kaç gündür yak vardığım halde sen bana bir defa bi- le bakmadın Halbuki ben sana ne kadar şeker, çikolata getirmiştim. Sana kaç tane oyuncak verecektim. Bunları söyler söylemez yürüdüm. Bir iki adımdan sonra göz ucuyla ar- kâma baktım. O, şapkası inik, yer « lere bakarak duruyordu. Birdenbire çıplak ayaklar arkam- dan tıpış tıpiş koştu. — Patiklerimi veri Küçük kız, şapkasını benim iskem lem üstüne atmış, arkamdan koşuyor du. Döndüm. Dünyanm en güzel bir sift mavi çocuk gözü gözlerime takıl- dı. Cebimden kırmızı patikleri çiker dım, büyük bir paket çikolata ile ona verdim. Mavi gözler sevgiyle gözle - rimde durdu. Bir çift ince çocuk ko- In boynumu dolandı. * Küçük kızın gözlerini gördüm ama bu kendi isteğiyle olmadı.. Ben çok zorladım ve onu bana bakmağa mee- bur ettim. — Acaba Nebile gelecek mi?. Muazzez Tahsin BERKAND —————— Bir yolsuzluk iddiası etrafında Üç aylık maaşların tevziatında yolsuzlük yapıldığı iddissiyle dört memurun ağırccza mahkemesine ve- rildiklerini yazmıştık. Malmüdürü Hüseyinle Kâzım ve Hakkınm mah- kemeye verilmeleri İzzet isminde bi- risi tarafmdan hazırlandığı iddia e- dilen sahte birtakım evrakı kendile- rine imzalatımış bulunmasından ileri gelmektedir. Yoksa, ne malmidürü- nün ne de arkadaşlarınm yapılmak istenilen sahtekârlıkla alâkaları yok tur, Ve kendileri halen vazifeleri bas

Bu sayıdan diğer sayfalar: