15 Ağustos 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

15 Ağustos 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bizim çocuklar gayet tuhaf... Bu son hafta bir estepetadır tutturdular.. Zorla beni de bu oyunun içine soktular. “Estepe- ta,, dediğimiz zaman re yapı- yorsan öylece hiç kımıldamadan duracaksın dediler.. “Haydi ha- tırlarını kırmıyayım,, dedim. Razi oldum.. Rüğgürl günlerden birinde idi. Sokağa o gidiyordum. Kapı- Sapkamı başımdan uçurmaz mı? Arkasından (okoşayım dedim. Bizim çocuklar yetişti. Hep bir. den estepeta diye bağırdılar. Olduğum yerde kaldım. Şapka uçup duruyordu. Estepetalı olduğum için ar- kasından koşamıyordum, İçim gidiyordu. İnsafsız çocuklar, ne kendileri şapkamı yakalamaya uğraşıyorlar, ne de benim este. petamı bozuyorlardı.. Allahtan oradan İyi bir çocuk geçiyordu. Rana baktı. Halimden estepeta- h olduğumu anlamış olacak ki, züle güle koşup şapkamı yaka- ladı, Bana getirdi. Şapka glinceye kadar ben de —.—. Estepeta?.. nm önüne çıkar çıkmaz, rüzgâr | ne ter döktüm, ne üzüldüm bil- mezsiniz. Bu kâdar İnsafsızlık olur değil mi, siz de bazan böy- le insafsızlık yapar mısınız bil- mem?.. .».* Sıcaklaria ne yapıyorsunuz?.. Her halde denin girebilenleri- niz denizden oayrılmıyorlardır. Fakat ya zavallı denize giremi- yenler?... Geçen gün bize misa- firler gelmişti, Onlar eskiden Arabistanda. böyle çok sıcak günlerde su küplerine girip ©- turduklarını söyledi... Bizim de evde ihtiyar bir da- ! dı var. Dün sıcaktan yanmış. Eve döndüğüm yaman onu iyi su küpünün içinde bulmıyayım mı?, Ne yapıyorsun dadı deme- me filin kalmadı., Yüzüme ne öyle hain hain bakıyorsun. A- rabistanda su küplne giriyor- larmış. Ben de iyi su küpüne girdim. Dadımın haline güleyim mi kızayım mı bilmem.. Bildiğim bir şey varsa o da eve şimdi ye- ni bir klip lâzım olduğudur. Ge- ne iş bizim keseye dokundu. Ne yapalım?.. Çocuk Hikâyesi Nuri ile Nuriye yüksek bir yar- âçık denize bakıyorlardı. Güneş ak üzere idi, Aşağıda körfezin Mirlrmızı yanıyordu. Martılar er - Teğeyak bağrışıp kayanın üstünde yorlardı. t, Üiye ağabeysini kolundan çek- — Babam bu martıların uğur ge- tirdiğini söylerdi. Halbuki herkes Mârtıları görünce havanm bozacağı- Mi söyler, Babam boğulduğu akşam da orası öyle martılarla doluydu... Fakat Nuriye, ağabeysinin bu acı d ini daha çok dinlemek isteme- , > Haydi, içeri girip anneme yar- ım edelim, Bugünlerde zavallı pek İakütsiz görünüyor. Anneleri onları bu dik yarm üs - i kulübede bekliyordu. Zaval- henüz orta yaşlı bir kadındı. Fakat ölünce sırtma yüklenen yük, a Yıpratmıştı.. Gündeliğe filân gi- 'P çöcuklarını geçindirmeğe uğra - Myotdu, Martıların haber verdiği fırtına tona doğru başladı. Yağmur, Katar bep biribirine karışıyordu. ği kulübe sağlamdı. Fakat fir- ka) kadar kuvvetli idi ki, onu yı- gİbi zangır zangır yerinden Snatıyordu. Küçük Nuriye “Rüzgür kulübeyi Sevindi mai, seller “bizi doğru denize ma iyecek ve babam gibi bizi de ta gömecek” diye düşünüyordu. da kardeş bir ara kapıyı aralayıp ti baktılar. Deniz de kabarmış- cadılar kayası çarpan dal köpüğünden görünmüyordu. ikta fırtma öyle bir gürültü ko Mlştr ki, iki kardeş biribirinin i güçlükle düyabiliyordu. klerle gökgürültüsü de buu - dagy fazlalaştırıyordu. Iki kardeş peri bile ömründe böyle v emişti. ver Kiki e sım Glnlncn die, ile Nuriye dik yardan aşağı in- Yüz, Banyo yapacaklardı. Dalgalar İayap urulmamıştı. Martılar yine Siyer, etrafında çığlıklarla uçuşup Milad. İe bir kaza var. Yoksa bik itina geçince martılar da da- Memeli. Ve Nuriyenin cevap di, at meydan bırakmadan de - ildir, Mep, Kayan öbür tarafına gidip Deniz , dedi. i Mi a köpükler içindeydi. Nu- İçadan inip ötekine çıkarak Yordu, Nihayet kafası suyun ©üsnda yükselen £ Cadılarkayası Cadılarkayasının martıları |âa kayanm arkasında kayboldu. İşte o zaman Nuriyenin de heyecandan, korkudan kalbi ağzıma geliyordu, Ya | kardeşi kayalara tirmanayım derken düşer ölürse... Hemen o da oradaki sala atladı ve kardeşinin arkasmdan ona yardım etmek için gitmeğe başladı, Nürikayayı dönünce kafasmı kal- benzer bir şey görür gibi oldu. Fakat orası öyle dikti ki çıkamadı. Kendi- sini dalgalara bıraktı, Kuvvetli bir İ köpük onu cesedin yanma atıverdi. Nuri evvelâ korktu. e Yaklaşamadı. Fakat biraz daha durursa dalgala - rın ikisini de sürükliyeceğini dü - şündü. Elini cesedin öğeüne doğru uzattı. Kalbi hafif atıyor gibiydi ve yahut Nuriye öyle gelmişti, Bu sırada Nuriye de yarı yüzerek, yarı salı iterek korku içinde kayaya yaklaşmıştı. Tam Nuri ne yapacağı- nı, cesedi nası! taşıyacağını düşünür ken kardeşini gördü. Nuriye salı kayaya yanaştırmağa uğraşıyordu. Salm bir ipini de Nuriye attı. O da- kikada kocaman bir dalga yuvarlana yuvarlana geliyordu. Kurtulamıya - İnal: biraz daha yakınlaştırdı. Ceset tam salın Üzerine düştü. Iki kardeş dalgslarla boğuşa boğuşa salı kehara İ gökmeğe çalışıyorlardı.“ Salm üstün- İden birçok dalgalar kırılıp geçiyor. fakat cesedi sürüklemiyordu. Ve nihayet yine kocaman bir dalga | hepsini sahile fırlattı, Nüri biraz ne- İ fes alınca yarı tırmanarak kulübeye koştu. Ne tuhaf, Doktor Baha da ça- maşır için annesini çağırmağa gel miş, oridaydı. Hemen tekrar sahile döndüler. Doktor Bahanın yardımi- le hasta gözlerini açtı... . Kurtarılan adam, kotra sahibi zen gin bir baydı. O gün kotrasile ge zinirken fırtınaya yakalanmıştı. Kurtulduktan sonra Nuri ile Nu- riyeyi mektebe yerleştirip, anneleri- ne de bir iş buldu ve müthiş kaza böylece İyi neticelendi. , Dünyanın ağırlığı.. Üzerinde yaşadığımız (dünyanın kaç kilo geldiğini hiç merak ettiniz mi? Orlbeg Gustav isminde Üniversite profesörlerinden bir İsveçli bunu me- yi A, YAN Bu resme bakınca ben karmakarı- şik çizgilerden başka birşey görmü- yorum, Elbette siz de öyle.. Fakat bu karmakarışık çizgilerin ne olduğunu da pek merak ediyorumu Eğer siz de benim gibi meraklı iseniz, bir de he. diye kazanmak istiyorsanız, hemen elinize renkli kalemlerinizi alınız. (1) numaralı yerlere hiç dokunmayı- caklar diye Nüriyenin ödü Patladı.| tahı Dalga ikisini de sürüklerken Nuriye | y nız. Onları öyle beyaz bırakınız. (3) numsreli yerleri koyu mavi kalemle 77 KD 0) ÇE boyaymız. (4) numaralı yerleri yeşil ve (5) numaralı yerleri kahverengi, (7) numaralı yerleri de siyahla boya yınız. O zaman meydana çıkan şeye siz de şaşacaksımız. Sonra bu resmi gazeteden kesip bi- »e yollayın. İsminizi, adresinizi ya « zm.. Bunu en güzel boyayanlar ara- smdan yüz kişiye öyle güzel, öyle gü- Buna mukabil o zamanm bütün sana'tkârları, kimisi şiir, kimisi ne » 8ir, kimisi toprak veya fildişi, kimi- si yağlı veya süluboya İle kraliçeyi tasvir etmişlerdir. O devrin güzel- lik mefhumunu kendisinde cemeden bu sevimli, hoş, ince, neş'eli ve sut kadm herkes tarafından beğenilen ve örnek edilen bir güzeldi. Fakat bütün bu beğenilmesine rağmen Mari Antuvanetin yüzünde harikulâde muntazam çizgiler yok - tu. Cildi pürüzsüz ve düz, fakat zel hediyeler yollayacağız ki.. almca şaşıp kalacaksınız.. Onun için acele ediniz. 1 Ağustos müsabakamızda kazananlar BİR FOTOĞRAF MAKİNESİ KAZANAN 1) İstiklâl caddesi Beyoğlu Postacılar sokak Şaop apart, No. 3 Jülide. DOLMA Ma KAZANAN nay kal Necati elile İbrahim. İ ISTANBUL ALBÜMÜ KAZANAN 3) Bursa Çekirge cad. No, 19 Müeyyet BİRER ROMAN KAZANANLAR 4) İzmir Elhamra sineması yanmda Foto Kemal vasıtasile Şahap. 5) İst, Kar lisesi 89 Fatma, 6) İşmir Gari bulvarı yeni Tuhafiyeci- ler çarşısı No. 5 Yegân Anl, 7) Kadıköy Gazi ilk mektep No. 83 Uğur Galip, 8) Beşiktaş orta bahçe Cacıgöz sokuk No. 23 Bürhan 9) Erenköy Bostancı iç caddesi No. 33 Ahmet, 19) 45 inci ilk mektep 341 Bedia — 11) Saraçhane horhor caddesi Yeşi Tekke sokak No. 17 Sait 12) Konya mektupçusa Tevfik kızı Sek | ma, 13) Müze direktörü oğlu Doğan Adans 14) Eyüp 37 ci ilk mektep No. 124 Ned- ret, 15) Beyoğlu 18 inci ilk mektep 4 öncü sf Nevzat, 16) St. Joseph lisesi 6 mer sınıf Mu - sr. 17) Bodrum ilk mektep 4'üncü sindi 18) Çanakkele Ziveriye sokak No. 16 Feridun, " ağ rap Simitçi Şakir sokak Ne, 25 20) di ci Kita Aksaray Simitçi Şakir sokak No. 29 KÜÇÜK KİTAP KAZANANLAR 21) 16 met mektep talebesinden No. 74) gan. ytem. 72) Adana Posta kutusu No. 36 Füru - san, 23) Diyarbekir Yemeniciler Memduh, 24) Adapazarı Ulus caddesi Sababattin. 25) Tekirdağ Namık Kemal caddesi No. 3 Suat » Kayseri bata rasat müdürü vasıta sile Önem, 27) Lüleburgaz Bezzar Yusuf Yürük mahdumu Örer. : ço) Konyada manifaturacı Mehmet eğ” in AY 29) Ankara Cebeci sokak No. 21 Cahide tu Necdet, 80) Mersin Liman şirketi şefi Sezai oğ- 31) Balikesir 2 inci Kolordu. eczacısı Yarbay Hulüsi kızı Hazin , 32) Nişantay Çınur caddesi Palas No. 1 Osman. 33) Tophane Kumbaracı yokaşu Kapı- kullu sokak Semiha, Ihlamur Nerlâ, 35) Çanakkale Halkevi başkanı oğlu Nejat. 37) Nuruosmaniye Tezkereci sokak No. 1 Recep 35) Ayvalık Altınova caddesi Selimi. 39) Bursa Nalbant oğlu mektebi No. 195 Füruzan, 40) Tokat memleket hastanesi operatö rü oğlu Fikret Soraç, 41) Bursa Hacılar No. 15 Nurhan, 42) Eğirne su işleri muhasibi kızı Ümit Ataol, Bi 43) Kayseri Şiremenli mahallesi No, 46 144) Denizli Altmtop tüccar Mehmet Kenbir torunu Kemal, , 45) Bolvadin Dirim eczanesi sahibi Ra- Gi oğlu Fuat. 46) İzmir Sadik Bey Tramvay caddesi No. 806 Seyit. 47) Adliye Vekâleti merkez bürosu ye- oğla “Alp. 46) Şişli Tokaloğlu sokak Anadolu a - part, No. an Elver, 50) Antep Trahom mücadelesi reislik birinci sekreteri Ferit kızı Gülşen KART KAZANANLAR 9) Heybeliada Bahriyeli Şükrü sokak No. $ Sina, 52) İzmit yüzbaşı Münür oğlu Edip argaç, 53) Ezine Gazi ilk okulu No. 49 Nihat. 54) Kastamaı kez hükümet tabibi Doktor Behzat oğlu Neva zi 55) Pekmez oğlu Cenan sokak No. $ Asiye Kadıköy, 36) Harbiye Poyraz sokak No. 19 Kol 57) F.R. M. K. rümuzu ile Bayfal, id” Vize kaza jandarma K. Kızı Hik « 59) Adana demiryolu muhasebesinde Hilmi oğlu Bülent, 60) Beyoğlu Samancı Ferhat sokak No4 61) Kayseri lisesi kütüphane memuru Nasuhi oğlu Adnan, b 62) Antalyada Kesriyeli Nuh. 63) Nişantaş birinci yeni sokak No, 38 Nerahat, 4) Vali konağı caddesi No. 19 Gülten İstan (Sonu yarın) a e a . “TAN,ın çocuğu içinizden birini biz kendimize evlât edindik. Onun okuma- İ Çocuklar, | siyle, yetişmesiyle biz uj Bu çocuğun adı Necip'tir. Fakir bir küfecinin beş çocuğundan biri- dir. Yalmayak dolaşır, elbisesi kirlidir, yama içindedir. Karnı açtır, So- kaklardan geçerken fırınların camekânlarından gözünü ayıramaz. Bizim yazıcmız bu çocuğa nasılsa sokakta rasgelmiştir. Neciple konuşmuş, konuştuklarını bir çocuk mülâkatı diye gazeteye —J | | | İ ! | i 34) Mahmut Paşa Sultan Mektep çık - di a ni 'epvikiye apart, No. 3 çizgileri kusurlu idi. Alnı basıkça idi ve Habsburg banedanma mah - sus olan bir ağzı verdı: Ust dudağı azametle kıvrılan bir ağız.. Boyalı bir mineli resme benziyen yüzünün, gençlikten ileri gelen boşluk ve ma- nasızlığı seneler geçtikçe düzeliyor, daha olgun ve yaşamış bir kadın gü- zelliği meydana çıkıyordu. Gözleri - nin her seniye değişen, kâh neş'e ile parlıyan biraz sonra en ufak bir teessiirle nemlenen bir cazibesi var- Sevimli bir çocuk saffetile insana bakan bir çift mavi gözde hislerine hâkim olmıyan bir kadın ruhu se - zilirdi, z Mari Antuvanet safi cazibe idi. Muntazam bir güzel olmamakla be- vimli idi. Teninin şeffaf beyazlığı, vücudunun mütenasip ve yuvarlak | katları, kızıl ateşin saçları, fildişin- YMARI ANTUVANET. RBOMEOAnNL 7 Çeviren: Rezzan A, B. YALMAN hil olduğu halde, fena halde içini sr- kardı. Kendisini müteessir edecek, düşündürecek olan her şeyden ka - gardı. Bu halini bilen ve kendisini eğlendirmeğe uğraşan insanları der- hal sever, kendisinden berhangi bir zahmetli iş istiyenlerden de nefret ederdi. Hayattan azami iştifade et- mek ve neş'e içinde yaşamak... Ye- gâne arzusu, gayesi bu idi, Yirmi sene berâber yaşamış olan bu karı kocadan daha fazla biribiri- ne zit iki şahsiyet tasavvur edile» mez. Birisi nekadar ağırsa öteki o derece hafif, birisi beceriksiz, diğeri ber güzel şeyi yapmağa ve hissetme- ğe muktedir... On Altıncı Lui'nin do- nuk ve işlemez zekâsına mukabil, Mari Antuvanetin cevval ve ateşli zekâsı var, Her şeye geç ve güç karar veren kral, karısının bir saniyede şimşek gibi süra'tli kararlarma baş eğmek- le iktifa ederdi, Ciddiyete karsı hop palık, hesabiliğe karşı müsriflik tes vazua karşı azamet, dindarlığı kam şı şühluk me, Teri bu iki zıt seciyede dalma çarpışmıştır. Kendi âleminde ve birkaç mahdut insanla yaşamasını seven kral, şa- rap içer, ağır yemekler yer ve çok | uyurdu. Buna mukabil karşısında, raber her hali, her tavrı hoş ve 66-| kalabalık âlemlerde, hemen hemen hiç içki içmeden eğlence İle sarhoş olabilen, çok az yiyen ve uyku yeri- ne danstan gıda alan bir kraliçe var- den dökülmüş gibi muntazam kol -|ğı. ları, güzelliği ile meşhur elleri ve bilhassa terütaze gençliği ile bütün kalpleri kendisine bağlardı. Bütün tablo tam manasile İfade edememiş- tir, Çünkü hepsi kraliçeyi hareket- siz olarak göstermiştir. Halbuki Mari Antuvanetin güzelliğinin bütün sırrı, eşi, emsali cimıyan tavir ve «| kareketlerinde idi. Ince ve muntazam bacakları ile yürürken vücudundaki tenasüp, otu- rurken tavrmdaki şuhluk, merdiven- leri çikarken üçür gibi koşması, eli- ni öplürlirken beyaz parmaklarınm İ hareketleri... Bunlar resimde belli olmıyan tabii ve müteharrik güzel - liklerdir. İ Mükemmel ata biner, herkesi hay- rette bırakan bir çeviklikle her tü it oyunu oynar, vücudu dal gibi kıv- rılır ve düzelirdi. Sarayın bütün gü- zel kadınlarından. daha güzeldi. A- henkle dansetmediğini iddia eden lere bir gün şu cevabi vermişlerdir: — Her hal ve tavrı o kadar ahenk- tar ki eğer ahenge uymuyorsa, ka- bahat onda değil, ahenktedir. Her kadın güzelliğinin merkezini az çok bilir. Mari Antuvanet te ken- di boşluğunun Sırrını harekette bul- duğu için hemen hemen hiç durmaz- dı. Yerinde hareketsiz durmak, bi- İrisini dinlemek, istirahat etmek, hat its uyumak hiç sevmediği şeylerdi. Gidip gelmek, bir işe başlayıp onu yarım bırakmak, bir başkasına baş- lamak, adeta zâmanla yarış ederce- sine uğraşmak, didinmek, hiç durma- mak, uzun yemek yememek, hattâ uzun uyumamak, her dakika yeni bir şeyle meşgul olmak... İşte Mari | Antuvanet'in kraliçelik hayalı! Yirmi sene süren saltanat devresi hep böyle bir hareket kasırgası için de geçmiştir. Hiçbir gaye ve hedefi olmadan, siyasi ve insani bir vazife- bu güzelliğini hiçbir resim, hiçbir| ufak, kara bir top gibi gö- başlad. Bir mihddet sonra © yazmıştık. Necibin memleket için imanını, sevgisini çok yüksek bulduk. | İl yedoğru gitmeden, havaiyat ve ilzevku safa ile dolu bir hayat yaşa - mıştır. Zihin yormaktan nefret eder, ne bir uzun muhavereyi, nede bir kitabı sonuna kadar Ciddi olan her şey, ni işleri de da- z t rak etmiş üç sene devam eden uzun|! Tayyare zabiti olmaya o kadar candan hevesi var ki, istediği yere var- hesaplar neticesinde dünyanm 6 80 -İ| ması için yardım etmeyi vazife bildik. Şimdi Necip, (TAN)ın çocuğu | kiz tirilyon ton olduğunu, dünyadaki |! 5 & tekmil i 1 ağırlığı in e ye ay lime ün çocuğun adını memleket milyar kilogram olduğunu hesapla»! mıştır, Se ye Yaşayış tarzları da ahlâkları gibi biribirine zıt idi. Birisi güneş ışığım da, diğeri ay ışığında yaşardı. Akşam on bir olunca On Altmcı Lui uykuya yatar, halbuki kraliçenin eğlence ha- yatı henüz başlardı. Sabahları avda sastlerce yorulup saraya döndüğü zaman karısmı daima uykuda bulur- du. Hemen hemen bütün ömürleri ayrı ayrı tarzda yaşıyarak, ayrı oda- larda, ayrı yataklarda yatarak geç- migtir. Bütün bu ayrılığa rağmen arala- rında hiç kavga ve gürültü olmazdı. Eğer ilk zamanlardaki bedeni aciz ve kudretsizlik olmasaydı, pek iyi geçinen, hattâ sevişen bir çift sayı- irlerdi. Kavga ve gürültüye her inin de ahlâkı müsait değildi. On Altıncı Lul tembellikten Kavga etmez, kraliçe de gürültünün neş'e- sini bozmasından korkarak kavga çıkarmazdı. Karısının yaşayış taraynı beğen « memekle beraber tenkit etmekten çekinirdi, Mamafih onu en gurur- landıran şey karısının herkes tara- fından beğenilen ve hoşa giden bir kadın olması idi. Hislerinin müsaade ettiği derecede karısını severdi. Ken- dlsine faik gördüğü içinpek beğen- diği ve adeta âşık olan bir koca ke- sildiği zamanlar da olurdu. Mari Antuvanet te bu muhabbet ve takdiri hissettiği için, arzularma hiç karışmıyan bu nazik ve Sessiz &- damı sevmekten geri kalmazdı. Ars- sıra bir söz veya bir el okşayısı İle gönlünü alır, yine zevk ve safasma dalardı. Kral bütün hasisliğine rağmen Kı rısnin borçlarını öder, eğlendi: zaman rahatsız etmemek için odası- na çekilir, kapıdan haber vermeden odaya girmezdi. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: