31 Ağustos 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

31 Ağustos 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

.»x TTARTETE KE 2.0» pısesare kk 2 8 «o. 31 — Yazan : Kadircan Kaflı — Şimal tarafını kayalık, alçak tepeler kuşatmıştı ve bu tepeler denize doğru uzayarak bir dalgakıran halineydi —u— Garpte ne var? Ralf Voney uzun ve kırmızı sa - kallı bir İngilizdi. İri bir vücudu, Uzun bir boyu vardı. Küçük burnu- Mun üstündeki küçük mavi gözlerin- den kurnaz ve çekingen bir adam ol- duğu hemen belli oluyordu. Ralf elli yaşlarındaydı ve kırk yıl- danberi denizlerde dolaşıyor, balıkçı- yordu. Son on beş yirmi ye ları hep Izlanda açıkların- da geçiyordu. Burada morina ve da- ha başka değerli balıklar avlıyordu. Buraları seviyordu. Çünkü av pek boldu. Yirmi adım uzunluğundaki küçük Eemisile artık cenuba doğru iniyor- du. Izlandanm garp kıyılarmı ne - redeyse geçmiş olacaklar ve cehup kiyılarma varacakları. Ralf, gemisini tıklım tıklım dok durmuştu. &on avmı yapıyordu. Kendisi başta olduğu halde dört tayfası da geminin kenarmda ayak- ta duruyorlardı... Beşincisi geminin direğine tırmanmış, oradan denize ve arkadaşlarınm bulundukları ye - Tin önüne mısır veya buğday atıyor- du. Tayfalar çabuk çabuk oltaları- ha yem takıyorlar, denize daldırı - Yorlar ve hemen çekiyorlardı. Olta- lar denizin içinde göz açıp kapaym- <ıya kadar bir zaman bile kalmiyor Ye çekilince uçlarında ikişer Üçer ka» Tış uzunluğunda parlak ve diri ba - Uıklarm çırpındıkları görülüyordu. Yemlerin atıldığı ve oltaların dal- dırıldığı yerlerde deniz köpükleniyor, karışıyordu. Binlerle balığın sürü halinde oraya toplandıkları göze çar- Yıyor ve bunlardan birçokları deni - tin üstüne kadar fırlayınca pullu #ırtları ve karınları güneşten parir- yordu. ' — Kaptan, yer kalmadı. Sahiden balıkları koyacak yer kalmamıştır. Ralfvoney geri dönerek geminin Küvertesini ve ambarm ağımı gör. den geçirdi. Sonra ucunda oltanm #allandığı kamışı denize atan tayfaya uzaratarakı — Birakm artık... Gelecek sefere delâzm.. Dedi, ü * Diğerleri e oltalari bıraktılar. * Şimdi istiflerle uğraşıyorlardr. Ralf Voney bu balıkları Izlandanın tonubundaki Vestman adalarına gö- türecekti. Orada Morinalarm yağis- YI çıkarılıyor,diğer balıklar da yalçın fiyordların yamaçlarındaki balık ma Zaralarmda kurutulduktan sonra İr- Jandaya ve İskoçyaya götürülüyor. du. O denizlerde Ralf gibi avlanan birçok İngiliz balıkçı gemileri daha Yardı. Öğleye doğru Pessastadir'e yaklaş- ar, Bu şehre uğrayacaklar ve bazı u- Taktefek şeyleri alacaklardı. Bessastandir'in şimal tarafını ka- Yalık ve alçak tepeler kuşatmıştı ve bu tepeler denize doğru uzayarak o- tada bir dalgakıran haline geliyordu. Kaptan Ralf bu tepeleri gördüğü paz yüzünde bir sevinç dalgalan Yaklaştıkları sırada kıyıdan bir Bes te duydular, * Tayfnlardan biri haber verdit — Kaptan, orada bir adam Var. Bize bağırıyor. — Nerede? Kaptan Vorney ve orada kayaların üstünde bir adam gördü. Ayaklarnın üzerinde Yükselerek kolunu sallıyor ve bağırı- Yordu: kl Buraya... Heyyyy!... Buraya ge- , Ralf dümen sapmı sancağa doğru kıvırdı, Gemi iskeleye döner gibi oldu - ve kıyıya yaklaştı. Kaptan sordu: ? — Ne var?, — Beni alın! Gemiye alm beni... Bize miihim haberler vereceğim, a Gemide yer yok... — Bir kişidaha binerse batacak Ya — Haydi çabuk ol !, Ralf kendi kendine: — Bu ses bana yabancı gelmiyor! Diye düşündü. O zamana kadar daha yaklaşmış- lardır. Kıyıdaki adam Iki kolunu uza- tarak: — Hece..yy! Beni tanıyamadın mı, kaptan Voney?... Ben, Anskar... Diye bağırdı Vestman adasından tanışıyorlardı. Kaptan Voney buna rağmen Ans- karı alıp almamakta tereddilt ediyor du .Çünkü gemide sahiden boş yer yoktu, Deniz neredeyse kübeşteyi a- gacak ve güverteye saldıracaktı. O kadar çok yüklenmişti. Anskar bünu anlamıştı: — Benim ağırlığın kadar balığı denize at. Parasını peşin veririm. Haydi, bundan daha kâr iş mio- lar? Doğrusu kaptan Voney de hemen Anskar'a hak verdi. Buna rağmen yi- ne cimriliği tutmuştu. Balıklarden birisini bile atmıya kıyamadan kıyıya yaklaştı, Anskar gemiye bindiği zaman geniş bir nefes aldı: — Nereye gidiyorsunüz? Diye sordu. — Vestman adasına... — Sakm ha?.. sadmız? — Niçin?. — Niçin olacak, orada korsanlar var, — Korsanlar mı? Hangi o korsan- |lar? — Türk korsanları... Kaptan Voney'in sakalı titredi. Di. ğer tayfaların yüzleri birdenbire bem beyaz oldu. Hepsi de fena halde korkmuşlardr. Anskar devam etti: — Ben onların ellerinden kaçtım. Beni zincire vurmuşlardı. Ayaklarının ezik ve çürük yerlerini gösterdi. Kaptan hemen geminin provasinı batıya çevirecek şekilde manevra yaptı. Ayni-zamanda merakla-sordu: Türk korsanları yatan âdam - lardır, Onlara kimse karşı koyamaz. Kaç gemi var? Vestman ndasma da geldiler, demek? Olümüznüze mi su- — Hayır Vestman'a gelmediler. — O hâlde seni nerede yakaladı» lar? Kaptan Voney, av için denize açi- lal en az bir ay olmuştu. Bunun için Anskar'ın yaptığı kız hırsızlığından haberi yoktu. Bu yüzden de ona fena — Çok iyi... Hemen açılalım. Wn-| gözle bakmıyor, Bessastadir civarım- ginden geçelim. da bulunuşuna şaşıyordu. — Niçin”. Biz Bessastadir'e uğrr.| oAnskar hemen bir yalan uydurdu: yacağız, (Arkası var) ————— ——— ——— m. Su sporları birinciliği ... Bandırmada yapılan müsabakalar çok güzel v ve ii oldu . Yarışlardan Bandırma, (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Balıkesir mmtakası su Sporları birincilikleri Pazar günü yapılmıştır. Kalabalık bir halk küt- lesl önünde yapılan müsabakalar gok güzel veheyecanlı olmuş-aşağı dâki şekilde cereyan etmiştir: Yüz metro serbest yarışta Erdek- ten Rıdvan birinel, Bandırmadan Hamdi ikinci, İki yüz metro serbest yarışta Bandırmadan Osman birinci, Erdekten Bekir. ikinci. Iki yüz met- ro kurbağalamada Bandırmadan Ali birinci, ikinci ve üçüncü diskalitiye edilmiştir. bir görünüş Dört yüz metro serbestte Bandır- madan Osman birinci, Erdekten Be- kir ikinci, 1500 metro yorma yarışta Erdek- ten Mehmet 19 dakikada rakipsiz bi| rinci gelmiştir. 100 XX 200X100 metro Türk bayrak yarışmı Bandırma idman yurdu kazanmıştır. £ Atlamalarda Bandırmadan Osman birinci Erdek- ten Cafer ikinci gelmiştir. Dört tek kürek yarışında Bandır- ma idman yurdumun futası birinci - ği almıştır. TAN İ yaş küçük bir kızı çildırasıya sev- İM 4C ei 20 yaş aşkı Eskişehirden 4. R. G. imzasile; Ben 20 yaşındayım. Kendimden üi mekteyim. Bakanız bununla tarışma- mız nasl oldu: O komşularının kü - çük bir kız ile beni sevdiğini anlatan bir mektup gönderdi. Mektubu aldım, ertesi gün cevap verdim, Fakat mek bp annesinin eline geçiyor. Kızı sı Kıştırıyorlar. Kızdan cevap alama - dem. Bir gün yolda ona tesadüf et - tim. Elimde mektup vardı. Kızın yü- zü gülmüyordu. Cesaret edip vereme dim. Bir gece mektubu bahçelerine | attım. Ertesi gün mektup gene anne- | sinin eline geçiyor. Bu sefer kızı a- damakılk dövüyorlar, hiç bir tarafa! yalnız bırakmıyorlar. Bir gün evleri: | nin önünden geçiyordum. Kardeşi be »iimle karabacak diye alay ediyor. Ablası buna kızarak “öyle söyleme o | senin eristen olacak” diyor. Kızın be | ni sevdiğini anlıyorum, Kıza birkaç| kere mektup gönderdim. Hiç birisi- | nin cevabımı alamadım. 3 gün evvel yine bir mektup yazdım. Açık duran pencereden baktyordu. Beni gördü. elimdeki mektubu pencereden içeri at tam, Ne şekil aldığım bilmiyorum. Ben iki buçuk senedir fabrikada ça- Aşiyordum. Zam vermedikleri için is tifa ettim. İşittiğime nazaran bu kız benim gihi birkaç kişiyi seviyormuş. Fakat inanmıyorum. Ailem askerden gelmeden bu kızla evlenemiyeceğimi. zi bildiriyorlar. Fakat beklemek ba- na çok ıztırap veriyor. Ve belki de elimden kaçırmak ihtimali vardır, Ne yapayım, bekliyeyim mi? Beklesem ve birleşsek mesut olur muy Lüt- fen sorgularıma cevap ve vaziyeti » min tesbitini istiyorum. Kendi başımıza hareket etmeyiniz. Aileniz vasıtasile tahkikat yaptıra - rak vaziyeti iyice anlaymız. Müsbet netice elde ederseniz, askerlik vazife nizden sonra evlenmek üzere nişan- lanmak teşebbüsünde bulunabilirsi .J niz, Fakat nişan yapmayıp, sadece bi | lâhara evlenmek niyetinde olduğunu zu, bir müddet beklemesini teklif e-| derseniz daha iyi olur. Zaman. tered dütlerini izale eder. Lehte ve aleyhte bir kararı o zaman daha soğukkanlı- İrkla alabilirsiniz. * Bir cevap Çanakkale Imroz'dan Yanık imza- sna: İrade, mantık ve soğukkanlılık en müşkül meselelei halleder, Sizde bunlarım birincisi hafif, ikincisi kuv- yetli, üçünelisü ise hiç yok. Hafif 0- lan iradenizi kuvvetlendirip soğuk - kanlılığınızı iktisap ederseniz, man - tıkmızın esasen size yaptığı ve mek» tuplarda da gördüğümüz tavsiyeleri yerine getirebilirsiniz. Meyva ve sebze ihracı meselesi Heyet, şehrimizde de tetkikat yapıyor Yaş meyva ve sebze ihracatı İçin Ege mıntakasında tetkikat yapan ambalâj mütehassısı Bade ile müşa- vir Zeki Doğandan müteşekkil Heyet | şehrimize gelmiştir. Ege mıntakası yaş meyva ihrâcatma ve bu yolda ça lışmıya çok müsait görülmüştür. He- yet bugün belediye hâline gidecek ve sebze tacirlerinin ihtiyaçlarını, dileklerini dinliyecektir. İstanbulda- ki tetkikler bitirildikten sonra Trak- yadaki ihracat vaziyeti gözden geçi- rilecektir. İş ve Ziraat Bankalarının kurdukları şirket, heyetin gösterdiği çerçeve dahilinde çalışacaktır. Ölçü ve tartı aletlerinin muayenesi Ölçü ve tartı. âletlerinin senelik cezasız muayene müddeti bu akşem bitiyor. Yarm sabahtan itibaren öl- çil ve ayar müfettişleri, muhtelif mıntakalarda teftişler yapacaklar. dır. Bu kontrollarda damgasız ölcü kullananlar tecziye olunacaklardır. Tayyare hücumlarına karşı Belgrad, 30 (Tan) — Tayyare hü- cumlarma karşı almacak müdafaa tedbirlerini öğretmek için Zağrepte hususi mektep binaları inşa edilmek- tedir, Bu mekteplerde, mütehassıs- lar, tayyare hücumları müdafaasma karşi dersler vereceklerdir, “| Yazan: Stoffan ZWELİG .Başpapazın büyük gayesi kraliçenin MARI ANTUVANET.. ROMEODL “ ia Çeviren: Rezsan A.E, YALMAN masumiyetini dostluğa çevirmekti Madam de la Motte sakin bir hayat yaşayabilirdi, Kendisine birçok defalar iyilik et- miş olan asil kadına giderek Ral Rohanın şatosuna kabul edilmek is- tediğini' söyledi. Böylece kadmlara pek düşkün olan çapkın ve züppe Rohâna çattı. Onun vasıtasile ko - casının rütbesini yükseltti. Ve borç- larını ödetti, Fakat Jan bununla da iktifa et - medi Daha fazla şeyler istemeğe başladı. Kendi soy adı olsn Valois ismini, kocasının soy adına ilâve İederek adımı daha tumturaklı bir ha- je getirmiştir. Sağdan soldan borç para alarak günün birinde Parise geliyor. Orada ev tutuyor, araba alıyor velhasıl lüks bir hayat sürmeye başlıyor. Borçlu” lar kapısına dayanmnca onlara cüret ve cösaretle saraya şikâyet edeceğini i söylüyor, Sarayda hiç kimseyi tanımadığı halde bu kadar yakmlık göstermek büyük küstahlıktı. Fakat bunu o ka- dar mükemmel bir şekilde yapıyordu ki borçlular hakikaten korkuyor ve çikiliyordu. Sarayda insan tanımak için de bu hilekâr kadın bir şekil düşünmüş bulmuştu. Ricacılar meyanma larak Kralın hemşiresi Madam zabet'in kapısı önüne kadar gelmiş ve orâda birdenbire bayılarak dikkati kendi üzerine celbetmişti. Herkes et- ve İ rafına toplanınca kocasınm ismini söyledi. Senelerce, çektiği sefalet - ve açlığın bu bayılmaya Sebep olduğunu ileriye sürdü. Herkesi acındırdı. Bu suretle iki yüz frank bediye aldı. Ve sekiz yüz frank olan aylığın bin beş yüze çıkmasını temin etti, Fakat bu bir valoris için sadaka gibi bir şeydi. Bu bayılma hâdisesini bir kere daha 'in sarayında yaptı. Fakat büyük bir şey elde edemedi. Nihayet bir üçüncü bayılmayı da Kra- liçenin geçeceği büyük aynalı salonda tekrar etti, Fakat tesadüfen Kraliçe o dukikaâa oradan geçmediği için bundan haberdar olmadı. Artık bir dördüncü defa bayılmanm süpheyi davet edeceğini düşünerek bundan vazgeçti. Karı koca bu hilelerinin ne- ticesi olarak pek büyük bir paraya sahip olamadan Paristen dönmüş- lerdi. Fakat bunu herkese anlatma- mışlar, bilâkis Kraliçenin kendilerine fevkalâde hüsnü kabul gösterdiğini ve çok iltifat ettiğini söylemişlerdi. Birçok insanlar için Kraliçenin u- zaklan akrabası ve iyi kabul ettiği bir Valois ile dostluk etmek 6 devirde bir şeref teşkil ediyordu. Söylenen sözle- rin bir dereceye kadar doğru olduğu- nu tahkika lüzum görmeden inanan- lar ve Kraliçenin akrabalarına soku- lanlar pek çok olmuştu. Bu sayede de bir çoklarmı dolan. dırmışlar ve borç para almışlardı. Pariste bir müddet daha bu şekil- de borç ile yaşadıktan sonra alacak- ular o derece kapılarma hücum et meye başladı ki bir ikinci hileye mü- racaat etmek zaman: geldiğini anladı- lar ve düşünmeye başladılar. Muazzam bir dolandırıcılık yapmak lâzımıdı. Fakat bunu yapabilmek için dolandırıcı olmak kâfi değildi. Alda- tilacak yağlı bir av bulmak lâzrmdı. Kurban olarak başrahip Rohan'ı seş- tiler. Rohan o zamanın insanları ara- smda beşkalarmdan ne daha akıllı, ne de daha budala idi, Fakat bir kusuru vardı: Her şeye çok çabuk inanırdı. O sıralarda Rohan'ın üzerinde en fazla nüfuz sahibi adam, meşhür hok kabaz, sihirbaz ve hilebaz Cagliostra idi. Madam de Is Motte bununla bir lik oldu, Berabere Rohanım zayıf ta- raflarından istifadeye başladılar, Başpapazın en büyük gayesi Kra- liçenin kendisine gösterdiği husumeti dostluğa çevirmekti. Bir adamm za- aflarmı bilmek ve bunlardan istifade etmek madam de la Motte gibi zeki bir kadın için güç bir şey değildi.Çok parası olan Rohan'dan para çekmek te bunun için pek zor görünmüyordi!. 1754 senesinde, Madam de la Motta Kraliçenin kendisine güya söylemiş olduğu bazı sözleri Rohan'a anlatmıs ya başladı. Türlü türlü masallar uy« durarak baş rahibe, Kraliçe ile “çok ahbap ve yakın dost imiş gibi görün dü, Rohan genç kadın vasıtasile Kral. çeye yaklaşmayı bir defa aklma koy« duğu için anlattığı her şeye inanıyor» du. Hattâ bir gün bilekâr bir kadm, Kraliçenin artık © eski gibi Rohana düşman olmadığını ve kendisinden - | dostça bahsettiğini söyledi. Bu söz üs zerine, Rohan'da bir yemekte Mari Antuanet'in kendisine hakikaten dos« tane ve mültefitane baktığını zanne« decek kadar gaflet gösterdi. İnsan birseye inanmak isterse o şeyi kendi arzu ettiği şekilde tevil eder, Rohan' da ondan sonra Kraliçenin selâmını, daha tatir, tebessilmünü daha mülte- fit görmüştür. Fakat hakikatte Ma; nin bütün bu dönen fesatlardan habe. ri bile yoktu. Rohan kendi kendini südece aldatıyor ve bu hale sebep o- lan hilekâr kadına mütemadiyen pas ra veriyordu. Fükat Madam de la Mottebu kas darla iktifa etmedi, Baş rahibi dah& fazla kandırmak ve daha fazla para çekmek için Kraliçe ağzından omek- tuplar uydurmaya ve Rohana gös“ termeye başladı. Bu mektupları yaz mak ve Kraliçenin yazısmı ve imzası vI taklit etmek üzere bir kabahat ot- tağı buldu. Evvelâ Rohan'dan Kraliçeye bir mektup yazdırdı. Ve bir kaç gün son- ra Kraliçenin hususi mektup kâğıdı Üzerine yazılmış, bir kaç satırlık bir cevap geldi. Habsburg hanedanının mağrur kızı, Fransa Kraliçesi, nefret ettiği ve o zamana kadar yüzüne bak madığı bağpapaza cevap yazıyordu. Hattâ mektup şu mealde idi: “Sizi artık kabahatli bulmuyasumu Sizinle görüşmeye henüz vakit mü. sait değildir. Fakat yakında bu da o- lacaktır. Aramızdaki mektuplar hak- kında ketum olmanızı dilerim.,, Artık Rohan'ın neşesine son yok- tur. De la Motte'un tavsiyesi üzerine birkaç mektup daha yazdı. Her mek- tup'için-kadma birçok paralar veri- yordu. Fakat bu oyun yavaş yavaş Jan için tehlikeli olmaya başlıyordu. Ha- kikatte başpapazm yüzüne bile bak- mıyan Kraliçeden böyle tatlı mektup- lar nasıl gelirdi? Rohan'ın da inan- mak kabiliyetinin bir hududu vardı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: