September 4, 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

September 4, 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 35 — Yâzan ; Kadircan Kaflı — “ — Ne yapıyorsun Hasan ? Reise karşı gelmek ha ! Haydi kardeşim, yerine git. Ayıptır. Başkalarına kötü örnek oluyorsun.,, |, — Ne olursa olsun, senin istemen- e olmaz bu iş. Bir baba, oğlunun | | Mstgele ve sonu ölümle biten bir ma Seraya atılmasına razı olamız. | — Fakat... |. — Artık söz istemiyorum. Sen çıl- €m gibisin. Biraz daha düşünürsen bunu kendin de anlayacaksın. Ben vermiyorum. Nastl olsa bir gün Belip unutacaksın. Hem de o günler Wak değildir. İlk sevgilini nasıl unut tansa, — Ben onu unutmamaştım. Onu bu unutturdu. — Bunu da başkası unutturur. — İnanmam. — Ne olursa olsun... Artık lâf din iyorum. Levent yazılırkın and iç “in. Leventlik yasasını dinleyeceğine “Söz verdin. Yasanm ilk maddesi Re- İsin dediğini yapmaktır. Ben de sana kalmayı emrediyorum. Son dakikalarda ikiside yüksek Mele konuşmağı başlamışlardı. Kara Mahmut dümeni bir levende karak Dertli Hasanm yanıma gel. Miş, onun sırtımı okşayarak: — Ne yapıyorsun Hasan? Reise Karşı gelmek ha!.. Haydi kardeşim, Yerine git... Ayıptır. Başkalarma kö- İİ örnek oluyorsun. Bugün sen bir için kafa tutarsm, yarın başkası malmdan az pay verdiniz di- Ye çıkışır. Herkes sana bakıyor. Hay ti yerine git... Elbet bunun da kolayı lunur | Diyordu. : | , Sahiden güvertede ve baş kasarda- || leventler bile bu yüksek konuşma. bi duymuşlar, kıç | arr. | Dertli Hasan o tarafa göz attı. İİ Kara Mahmuda hak verdi. © Kötü bir örnek olacağa şüphe taz, İçtiği andı hatırladı. | Yasaya karşı gelmemek için kelle» rini veren nice yiğitleri düşündü. | Bu sırada dümen sapını tutan le- Yent telâşla seslendi: | —KaraMahmut, dümen sallanıyor. Recep Reis te, Kara Mahmut ta ji rafa baktılar. . Kara Mahmut dümen sapını yokla- yi İçin davranırken levent ilâve et eml sollu, tü; kanatları gibi ağır ağır kalkıp i- kürekler geminin yanlarına ve ka | denilen çıkmtılara almâr gırıldadı ve yelkenler Kıç kasaranm kenarından aşağı - Ni doğru bir iskele uazatarak düme- tâmir etmek mlmkün değildi. Ay. Zamanda bir sandalla birkaç le - Yendin de denize inmeleri gerekti. X > Sandal indir... Bir sandal indirildi ve Kara Mah- ta dört levent dümene doğra gi halkalardan biri eski hal - Yedek in yanma çakılıyordu. emirler lkan da, orun büyük ve oysiz deri | | | | | | | | | | | | | | miktarmın, yani 75 milyon frangm Beni burada lar. Bütün ömrüm onu düşünmekle, bırakmayacağız Çil Ali sözü çok uzatınca onun omu ona hasret çekmekle geçecek. Bir ce- | zunu okşadı: hennem azabı ki kurtuluş ümidi yok.. Kendisini avutacak birşey arayor- du. — Ne söylesem faydasız, çinkü sn lamazsm. İçimdeki ağrıyı ve acıyı Onu unutmayı ümit etmek istiyor. 'anlamazsm sen... Belki bir gün anlar du. Fakat hiç birini bulamıyordu. Çil Ali onun yanma oturmuş; ve hak versin ama, kimbilir ne za- man ?... Neme lizim, Allah böylesini düşmanıma bile vermesin! — Kardeşim, yapma bunu. Niçin| On rmi dakikalık bir çalış - bu kadar üstüne düşüyorsın Haydi kek keci Kliçük bo - bize dinlerdi. Diyordu. Sira gal... Ne güzel çalardı Ve) yakyik tamir cdilmlgti Kara Mahmut sandal yukarı çeki- Fukat Dertli Hasan cevap bile ver. |1€€€ği sırada: miyordu (Arkas var) Anadolu tahvilâtındaki sukutun sebepleri Bu düşüklük, kuponların tediye şeklinde deği- şiklik yapılacağı şayialarından ileri geliyor Fakat bu rivayetin Türkiyedeki hâ- milleri âlakadar etmemesi icap eder! Dün, borsada bilhassa Anadolu tahvilâtı üzerinde birçok muame- leler olmuştur. Fakat evvelki günkü fiatlere nazaran gerek bonolarda, ge- rek obligasyonlarda bir arelık birer Tirayı bulan sukut görülmüştür. Bu suretle bonolar 45,40 Kiraya, obllgas. yonlar da 44,30 liraya kadar düşmüş. tür. Buna mukabil Ünitürk flatlerinde sağlamlık devam ediyor. Anadolu tahvilâtında görülen sukut başlıca bir sebebe atfedil- mektedir. Bu da Anadolu tahvi. yolunmuş kar |Jâr kuponlarının tediye şeklinde bir takım değişiklikler yapılaca. ğı hakkında çıkan bir rivayettir. Bu rivayete göre, Anadolu O ku- ponları da Ünitürk kuponları gi- bi yarısı mal. yarısı döviz olarak ödenecektir. Bunu şöyle izah edebiliriz: Malümdur ki, dört sene evvel ya- Plan bir anlaşma mucibince, Osman- k borçları Ünitürk namı altında tev- hit edilerek harici borcumuzun esası Tamilyon altın bira olarik kabul c- dilmiş, kuponlarınm da - ki senede| havadi Tö milyon kadar Fransız frangı, ya- ni altı milyon Türk lirası tutuyor. « tarafmızdan döviz olarak ödenmesi kabul edilmiştir. Fakat, buna mukabil de hâmüller Tür kiyeden mal alarak tediye kabiliyeti- mizi yükselteceklerine dair bir teah- hütte bulunmuşlardır . Birkaç ay evvel bu teabhüt ken- dilerine tekrar (o hatırlatılmış ve .| Merkez (Bankası Umum Müdürü Salâhaddin ile hâmiller arasında Pa- riste cereyan eden müzakerede yeni bir tediye usulü bulunmuştur. Yeni geklin esasları şunlardır: Türkiye ber sene on iki kupon vam edecektir. Hâmiller geri kalan 37.5 milyon franklık dövizi de Tür - kiyeden mal alarak temin edecekler. dir. Türkiyedeki hâmiller Türk lirası 6- larak kuponlarını tamammı alacak. lardır. Hakikaten hâmiller yeni bir te şekkill kurarak işe girişmişler ve hattâ Türkiyeden bu sene sonuna kadar 80,000 ton kömür almak için bağlanmışlardır . Bu kömürün 36,000 tonu şimdiden ihrag bile. edilmiştir. Hâmillerin bu yeni teşekktili Türkiyeden pamuk, kuru meyva ve zahire almak için de- teşebbüse girişmiştir. İşte bir rivayete göre, Anado- la tahvilâtı içinde ayni kombi- nezon düşünülmektedir. Hattâ dün Pariste Merkez Bankası müdürünün Almanlara Ünitürk kuponlarının sureti halline dair bir anlaşma teklif ettiği, fakat Almanların bunu reddettiği hak- kında bir havadis ortaya atılmış- tır. Şimdiye kadar bu şayiaları ne tekit, dei de tekzip edecek bir is gelmemiştir. Şunu da söyleyelim ki, bizim Al - manyada altı milyon lirayı geçen bloke markalarımız yani dövizimiz vardır, Bunun Merkez Bankası blân- rata girişmiş olması hatıra gelebilir. Buna rağmen unutmamak lâzımdır ki Anadolu tahvillerinin Türk hâmil- lerini bu müzakereler kat'iyyen alâ- kadar ötmez. Ne de olsa bu hâmü - ler alacaklarını Ünitürk hâmilleri gi- bi Türk lirası olarak, ve tamamen ala- cakardır. Binaenaleyh ortada o karışıklığa sebebiyet verecek bir vaziyetin mev- cut olmam der, Lmaması icap eder. SAN Mevsimin son mehtap âlemi nasıl geçti? ŞE > “ Hava fişeklerinin | ufukları delerek, boş- luktan kandil kandil öyle tatlı bir inişleri var ki.» Bebek önlerinde ve araba vapuru içindeyiz. Mevsimin son mehtabını, Boğazda geçirmeye gidiyoruz. Su kesimlerinden direklerine kadar do- nanmış altı vapur, ağır eğır İlerli - yorlar. Arada bir kulağımıza, si - ikış sesleri geliyor. Araba vapurundaki zengin saz ta- kımı, Mahur faslına başladı. Büyük hoparlörler, boğazm her iki yakası - na, adeta sesten çağlıyanlar akıt - yorlar, Hoparlör avsıtasiy!e halka sorul - du: — Nasıl, igitebiliyor musunuz? Güverteden yüzlerce baş hep bir- den uzanıyor: — Ilşitiyoruz! İşitiyoruz! Geçen mehtap âleminde aceleye geldiği için noksan bırakılan ne var- sa, bu sefer hepsi İkmal edilmişti. Vapurlarda bol yiyecek ve su vardı. Halk, söylenen şarkıları, en uzak yerlerden bile rahatça dinliyebili - yordu. Bebekte sanatkâr okuyucu Safiyeyi de aramıza alınca, halkım sevinci, çılgmlık derecesini buldu. Araba vapurunun bulunduğu tarafa doğru yarı bellerine kadar sarkan - ların sesi geliyordu: — Yanık Ömer! Yanık Ömeri is- teriz! Safiye, bu çok beğenilen halk şar- kısma başlayıncaya kadar, “iste riz!“ lerin arkası kesilmedi. Fakat saz, öte yanda hiç boş durmuyor, bestekâr Sadettin, Hafız Kemal, re- pertuvarlarınm en güzel parçaları - ni okuyorlardı. Bu esnada boğaz de- nizi üstüne, sanki bin bir yıldızdan örülen efsanevi bir halı serilmişti. Biektrik- ışığı ile ay ışığı, biri mad- denin, öteki tabiatm yarattığı bu İ- ki kuvvet, kımıldanmıyan sularda bi- Hbirlerine sarılarak derin bir uyku- ya dalmış gibiydiler. Hoparlör, ikidebir halka müjdeli- yor: YE Bu akşam her arzunuz yerine getirilecektir! Hangi şarkıyı istiyor. saniz söyleyiniz! Saat (11) e doğru Yeniköy sahil lerini tarıyarak, ağır ağır, mühte - şem bir deniz mevkibi halinde, Bey- koz önlerine geldik. Ve boğaz dağis- rınm se nakletmekteki harikale hu- #usiyetini burada bir kere daha tec- rübe ettik. Beykozdan sonra vapurumuz Bü- yükdereye dümen kırdı. Boğazın bu en canlı ve hareketli köyü, mehtap Alemine çok iyi hazırlanmıştı. Hava fişenklerinin ufukları delerek, boş » uktan kandil kandil öyle tatlı bir i- nişleri vardı ki, seyrine doyamıyor - duk. Faruk Nafizin böğaz için yazdığı şür, sık sık tekrar ediliyor, alkış - lar ortalığı öllürüyordu: Gam çekme, güzel, nolsa baharım sonu yasdır, Sevdaların en coştuğu yer, şimdi Boğuzdıt! Bin kayda düşen gönlüme bir sevgili azdır, Sevdaların en coştuğu yer, şimdi Boğazdır! YE iy Yasan: Stoffan ZWELİG Bütün gizli düşmanları artık ona hücum etmekten çekinmiyordu. Kra- liçe bilmiyerek, bir yılan yuvasının ü- zerine basmış bir çok düşmanların dil uzatmasma s6bep olmuştu. Kardinal Rohan'ın Fransanm en eski ve asil ailelerile münasebeti var- dı. Mari Antuanet bunu nasıl unu- tabilmişti? Kendi silelerine mensup birinin adi bir hırsız gibi saray için- de tevkif edilmesine hiç birisi taham- mill edemiyordu. Sonra bütün pa - pazlar isyan halinde idi. Kilisede du- a okuyan ve en büyük papas rütbe- #ini taşıyan birisi nasıl tevkif edile- bilirdi? Derhal Romaya, Papaya şi- kâyetler yağmaya başladı. Asiller ve rahip smıfı bu tevkifi kendilerine ya- pılmış bir hakaret addettiler . Saraydaki zevk ve eğlense karşı - smda mahrumiyet duyan halk için 'de bu büyük bir fırsattı: Birçok sah- tekârlar, mücrimler ortaya çıkmıştı. Bunlar en kibar insanlardan mürek- kepti. Bir sahtekâr rahip tevkif edil migti, Fazla olarak ta kraliçenin ismi bu dedikoduya karışıyordu. Bundan mü 'kemmel eğlence tanavvur etmek ka - bil olamazdı. Eli kalem tutan her- kes bu mesele hakkında yazı yazma- ya başladı. Kariktürler yapıiryor, mi sah gazeteleri kapış kapış satılıyor- du. İnsaniyete hizmet için yapılan en mühim keşifler, hattâ Montgolfier'- nin balon icadı bile bu gerdanlık me- selesi kadar âlâka uyandırmamıştı. Bütün Paris, bütün Fransa, haltâ bütün dünya bununla meşguldü. Mu- hakeme esnasında tutulan zabıtlar, tabi ve neşrediliyordu. Bunları satan kitapçı dükkünlarma o kadar hücum oluyordu ki, polis müdahale etmiye mesbur oluyordu. Yedi bin, on bın, yirmi bin nüsha, henüz mürekxeple- ri Kurüldcdan makinelerin altından kapış kapış alınıp #etılıyor. Wenebi gefaretlere hergün yüzlerce nilsha gön deriliyordu. Bütün dünya bu hâdise ile meşguldü. Herkes en ufak tafsilâtıma kadar meseleye vakıf olmak istiyor. Hafta- larca bundan başka mübahase mev - zuu yok. Her garip ihtimaller hatıra geliyor. Münskaşalar hep bunun üze- rine dönüyor. Civar şehirlerden yüz- lerce insan Parise taşınıyor. Parisin bütün halkı en zengininden en fakiri De kadar işini gücünü bırakıp bü me sele ile uğraşıyor. Halkın heyecan l İ | Bu yalnız gerdanlık meselesi olmak- la kalmıyor, sarayın birçok israf ve rezaletlerini ortaya atmağa vesile © luyor. Bütün millet her şeyin iç yü- zünü öğrenmek istiyor. Bütün hükü- met sistemi imtihandan geçiyor. Kra liçenin bu davası vesilesile bütün krallığa karşı dava açılıyor. O zamanki müfrit hiirriys'perver - lerden birisinin şu sözleri meşhur - dur: — Ne mühim ve mes'ut bir hâdi - se! Bit rahip dolandırıcılık ile itham ediliyor, Kraliçe de onun cürüm or » RL ANTUVANET:.. ROMAEONLI ve telâşı en yüksek noktayı buluyor. İ ç em | Kn? Çeviren: Rezsan 4. E. YALMAN Herkes, en ufak teferruatına kadar meseleye vâkıf olmak istiyor ediyor. Diğer cürüm ortakları Rohan ile meşhür sahte Kraliçe rolünü oyni yan Nikol ortaya çıkınca mesele bi- ras daha aydınlanıyor. Bu dava esnasında Kraliçe aleyhi- ne bir tek söz söylenmiyor. Hattâ Madam De La Motte Kraliçenin hiçbir zaman gerdanlığı görmediğini vecli slirmediğini itiraf ediyor. Fakat halk buna inanmıyor. Rohanm Krali- çeyi temize çıkarmak için bütün ka- bahati üzerine aldığını İleri sürü - yor. Kraliçenin mektuplarını yaktığı nı söylediği zaman bu mektınların hakikaten sahte olup olmadıkları hakkmda şüpheler uyanıyor. Fakat Kraliçe aleyhine hiçbir *ma- re olmadığı için mâsum olduğu resmen anlaşılıyor. Mayısın (31) inci günü mahkeme kararımı verecek. Sabahı beşinden - beri Adliye Sarayının önünde hulk birikmiş bekliyor. Sokaklar o kadar dolu ki, artık adam almıyor. Atlı po Yeler intizamı muhafazaya çalışıyor- lar. Altmış dört kişi bu mühim davaya sit hükmünü verecek. Bu kararı bü - tün Fransız halkı sabırsızlıkla bekli- yor. Rohân ailesine ait on dokuz kişi siyah elbiseler giymiş, adliye sarayı» nm kapısmda hükmü bekliyorlar. Birçoğu Fransanın en asil aileleri - ne ait olan hâkimler halkın halinden şunu anlıyorlar. Herkes Baş rahibin beraet etmesine talip... Müzakereler on altı saat devam e- diyor. Rohan ailesi erkân! ve binler- ce halk on altı saat sokakta neticeyi bekliyorlar. Sabahm beşinden akşa « mm onuna kadar ayskta duruyor « lar, Verilecek karar çok mühim... Hırsız ve sahtekâr Madam De La- Motte'un mahküm olacağı muhakkak Hiçbir şeyden haberi olmadan tiyet- rToda rol oynar gibi hareket eden genç Nikolun de kurtulâcığı şüphe- siz görünücyr. Bütün münakaşalar rahip Rohan hakkında yapılıyor. O- nun da aldatıldığı ve bir tuzağa dü- şürüldüğü malüm, bunun için beraet etmesi lâzım. Fakat bu beraet kararının şeklini bir türlü bulamıyorlar, Kraliçenin kendisine bahçede randevii verdiğine inanmakla Kraliçenin mânevi şahsl yetine karşı hürmetsizlik etmiş, bu « nu kabul etmek lâzmm... Bunun için kabahatini itiraf etmesini ve af dile- mesini istiyorlar. Fakat Kraliçeye a- leyhtar taraf buna lüzum göstermi « yor. Rahip Rohanm aldatıldığını, bi- naenaleyh kabahatsiz olduğunu, bera et etmesi lâzımgeldiğini iddia edi - yor. Eğer Rohan Kraliçeye karşı kusu- ruhu itiraf ederse Mari Antuvanet 'bu davadan tamamile temiz olarak çı kacak, Aksi takdirde , yani sadece be rast eder de af talep etmeye mahküm olmazsa Kraliçenin mânen mahkü « miyetine karar verilmiş olacak... 'Bu vaziyete göre iki taraftan han tağı addolunuyor. Bu sayede taç ve tahta çamur stçriyor. Hürriyetperver lerin hakkı yakında tahakkuk ede» “İeek. Zafer bizimdir, korkmaymız. Krallge bu davayı açmakla başma ne belâlar getirdiğinin henüz farkın - gisi galebe çalacak. Halk bunu heye- can Ve merak içinde bekliyor. Karar yalnız gerdanlık meselesinin netice - #ini tayin etmiyecek, daha mühim da- ha esaslı meseleleri halledecek* Fran Şirketihayriye, vaktinden evvel,|da değlidi. Bir bina için için çürüyüp|sa mahkemesinin Kraliçeye mukad - evlerine dönmek istiyenler için iki te yıkılmaya mahküm bir hale gelir. vapur tahsis etmişti. Gece saat birİse bir küçücük çöpünün yerinden çık- buçukta şirket memurlârı, yüksek|ması yıkılmasma sebep olur. sesle, vapurların harekete hazır ol - Mahkeme işe başlamıştı. Şahitler - duğunu bildirdiler. Fakat halk, o) den birisi olan Könt de la Montte ger kadar neşeli, o kadar coşkundu ki, İdanlığm kalan taşlarmı alarak Lon - Eylülün nadir lütüflarından biri o -İdraya kaçmıştı. Gerdanlık ortada ol- lan bu muhteşem geceyi, yarıda bi-İ madığı için bunun Kraliçede olduğu rakıp gitmek hiç kimsenin aklma|nu zan ve tahmin edenler pek çok - gelmedi. Vapurlar, sabaha karşı, festival balosu şerefine baştan başa dona » nan Beylerbeyi sarayı önünden ge » tu. Madam de Ja Motte bir sürü ya- lanlar uydurârak davayı büsbütün karıştırıyordu. Kadınm dehşetli su - rette zengin olması herkesin dikkati çerek köprüye döndükleri zaman, |ni celbetmişti. Mahkeme huzurunda eski bir şarkıyı hatırladım. Artık, hiç çekinmeden bütün İs - tanbullularla hep bir ağızdan, tek - rarlıyabiliriz: i “Ömrümde felek bir gece mehtabını Gördüm. Şirketihayriyenin evvelki akgem » 'bu servetin membat sorulunsa gu su- retle yalanlar . uydurmuştur Rahip Rohan'm metresi imiş, kendisine pa- ra ve sayısız hediyeler vermiş... Fakat Rohan bunu tamamile inkâr — aaa mış gecelerimden biri olarak hafi. des bir mahlük nazarile bakıp bak « madığı anlaşılacak... (Arkası var) Bir cinayet davası münasebetile Gerede Urbayı Ihsan Yalçın imza- siyle aldığımız bir mektupta denili- yor ki: “Gazetenizin 25 Ağustos 936 gün- lü nüshasınm 9 cu sayfasmda Bolu- da bir cinayet davasını mevzubahse derek muhabiri mahsus imzasiyle gönderilen yazıyı okudum. Mesele şahsımı alâkadar ettiğinden cevabi- mm aynen dercini rica ederim. Evvelâ tarafımdan o mahkemeye böyle bir ihbar vaki olmamıştır. Mitralyoz zabitliği hikâyesine gelin- ce; esasen mitralyoz zabiti deği- im. Benim milli mücadeledeki hiz - metimin düşman kurşunlariyle kı - ki gezintisi, gerçekten bir ömür|zamin yaprakları arasında saklıya- |rık ve malül kalan bir kolumla, de- müddetince ancak bir defa görülebi- |cağım hâtti ı GÜNGÖ ml li Mikdeşik olan göğsüm en büyük bir ir. Saygı ve sevil

Bu sayıdan diğer sayfalar: