9 Eylül 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

9 Eylül 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ispanya isyanının asker ve kuvvet bilânçosu İKİ TARAFIN NE KADAR ASKERİ VAR? Hükümet kuvvetleri, her cephede âsilere karşı gelebilecek kadar çoktur Londrada çıkan (Taymis) gazete. | : | sinin Valansiyadaki muhabiri, bildi- | riyor: İspanyada vukubulan katliamlar | ve kanlı muharebeler yüzünden bi- | İ #dvarda İstaribulu gezdiren — Tam Edvard VIll i gezdiren şoförle konuştuk ŞOFÖR KOMİK HAKKI ANLATIYOR “Kral gelirken ben hemen vaziyet aldım. Öteki $oförler afallamışlardı , Majeste Krah Sekizinci| i M0 müs | maralı hususi taksi otomobilinin $0- | förü İsmail Hakkıyı araya ara, | İngiliz ş Bİ- yle muharebe eden kuvvetlerin | hakkında sağlam bir fikir ver- ür. saplara göre bugün- şu merkezdedir. silerin elebagılarından olan Gene tal Mola'nın Madı malinde, teç hizatı mükemmet 15,000 askeri var- dır. Bundan başka asilerin merkezi olan Burgos ile diğer vi bir takım kuvvetleri bulunuyor. General Cabanellasın: Saragosada General Goded'in Barselonada beşer bin sskeri bulunmakta idi. Fakat General Goded Barselonada yakala- narak divanıh sonra kurşuna dizilmişti. General de n da Sevil'de 5000'aakeri bu unuyordu. Fakat bunların çoğu Madrid yürümek üzere bura. dan ayrılmışlardır. Cenupta olan General Frankonun İspanya ve Fastaki askerlerinin mi tar: malüm değildir. En kuvvetli ih- General Frankohun kuv- ardır ve bunları 3000 i İspanyaya geçirilmiştir. Gonu- bi İspanyadaki asilerin bütün k Yü dir. Yabancı ejyon! 10,000 kadar ta olunuyor. Fakat Ispanyol neferlerile küçük gabitlerinin çoğu, sol partilerin tes nda kalmış ve sol partilere ilti e rma inanmış nduklarından takım firar hadiseleri vukubulmuş- tur. Bir tek defada 280 asker, hükü- met kuvvetlerinin tarafma kaçmış bulunuyor. Hükümet aleyhinde kıyam eden bu generaller arasinda derin ihtilâflar vardir. General de Liano katolik ki- lisesinin halis bir adamıdır. General Franko kraliyetçidir. ise cümhuriyet rejimi taraftarıdır. Asilerin bu ku General Mola lerine mukabil ümet kuvveti tayin etmek cok güçtür. Fakat Malaga ile Va- da, Katalonya şehirlerinde, Mursiye, Kartagena, Lorka ve Kas- telyon şehirlerindeki askeri kuvvet- ler hükümete sadık kalmışlardır Sonra ümete hizmet için gönüllü yazılan 50.000 kadar komünist ve sosyalist vardır. Hükümetin Madrit cephesinde 17 bin kadar askeri bulunduğu ve bun- larin şehre giden geçitleri müdafaa ettikleri anlaşılıyor. Hükümetin Saragosa cephesindeki kuvvetleri komünistlerin bideri Dur- Ispan ze Madrit kuvvetleri asileri bir çok yerlerde sıkıştırdılar Londra, 8 (Radyo - TAN) —is- panyadan gelen en son haberlere gö- Te vaziyet şu merkezdedir: Guavelop kalesi asilerin eline geçmiştir. Asiler Sen Sebastiyana doğru ilerliyorlar. Şehirdeki sivil hükümet teslim ol- Mak lehindedir. Yalnız umumi affin Hânmı istemektedir. Asilerin bu şartı ecekleri belli değil- . Bugün hükümetin üç tayyaresi Iruna yakm bir mevkii bombardı « man etmiştir. Asilerin de mukabil tayyare hücumları yapmaları bşk - leniyor. Asilerin tayyareleri Mad - ride beyannameler atarak halka geh rin teslimini tavsiye etmişlerdir. Irunda bütün binalar yanmış, ce- aazeler kaldırılmıştır. Cenaze uraba- ları arka arkaya geçmektedir. Orta- lık harabi ve perişanlık içindedir, Asiler mağlup Madrit, $ (Radyo - Tanj — Har « biye nezareti tebliğ ediyor: Oviedo Bununla be-| yetlerde de | be verimiş ve daha | ya isyanı Porteki- de sirayet etti İ Emri altında 35 bin kişilik bir bis vet bulunan âsi general Franko (solda) İ rati'nin kumandası altındadır. Gene- İ ral Rikuelm Madride giden geçitle- rin müdafaasiyle meşgul olmakta ve umları General Mangada idare et edir. General Kastelio ise Le- ventedeki müdafaayı tanzim ile meş- guldür. Hükümet kuvvetlerine kumanda €- denler arasında birtakım siyasiler de | bulunmaktadır. Bunların çoğu smele İmilislerinin başındadır. Halihazırda Başvekil olan Largo Kaball kın zamana kadar Madrit m kumanda etmektey Miliş kuvvetlerine iştirak eden her | smelenin silesine gündelik veriliyor | ve bu gündelik adam başına 1.25 pe- ceta (yani yirmi iki buçuk kuruş) tutmaktadır. mel re kuvvetler düşünülüyor ve İ bunlara erzak ve tütün yetiştiriliyor. Cümhurreisinin zevcesi Madam A- ! zana ile nazırların zevceleri hastaba- Kiçilik teşkilâtı vücuda getir dir. Müfrit unsurlar muharebeyi vam ettirmek için evleri araşt ve buldukları kiyr dere ediyorlar. Kilitli bir evin içinde 3000 ingiliz lirası kıymetinde eşya ve mücevher- ler bulunduğu gibi rivayete göre Kre di Liyonenin Madrit şubesinde 9 mil- yon ingiliz lirası değerinde altın ve mücevher bulunmuş ve almmıştır. Hükümet kuvvetleri henüz para $1 | kıntışı çekmemektedir. Madritte her şeyden ev İ be eden de- or netli eşyayı müsa- ya karşı yapılan bombardıman fasi- lasız devam etmektedir. Şehir çem-| ber içindedir. Aragonda düşman püs kürtülmüş, mühimmat Iğtinam olun| muştur. Veska şehrinde tesadüf olu-| İnan mukavemet günden güne azal - maktadır. Cenup cephesinde düşman kuvvet- | lerile temas halindeyiz. Astramadur cephesinde taarruza geçtik ve Tela- verada şiddetli bir muharebe vuku buldu. Alakozara kargı o bombardı. iman devam ettiği elde âsilerden mukabele görülmemektedir. Portekizde isyan Lizbon, 8 (A.A.) — “Röyter ağan-| sından:.. Iki Portekiz ? İsi. bu sabah arp gemisinin tayfa yan etmiştir. Bu gemi lerle sahil bataryaları arasında top| âleşi teati edilmiştir. Gemiler hasa -| ra uğramış ve remorkörlerle Tage'a çekilmiştir. Geminin tayfaları edilmistir. tevkif hâyet Eminönü benzin satış merke- zinde ele geçirdim. Arkadaşları Hak &t ile alay ediyorlar Ne o kuzum Be!,. Kral şoförü oldum diye bize de mi kafa > sün? Şoför Hakkı gülüyordu: O, bir rüya idi. Geldi geçti! Sey tiseler memurları Kral şoförü filân dinlemiyorlar. Hele bir ayağımız"kay İ sn da bak! Biraz evvel iki papel ce- zayı bayıldık oğlum... Şoför Hakkıya: — Senin bir çok adların edim, meselâ... KOMİK HAKKI Elini ağzıma kapadı? varmış! — Benim yalnız bir adım vardır” | Komik Hakkı! İşte o kadar.. — Başka adın yok mu? Arkadaşları, dökecek oldular. Şoför Hakkı kızdı; bana dönerek: Aman hâ! Bayrm.. Sen bunlara bakıp ta gazeteye filân yazayım eki adlarını sayıp mel. — Peki öteki adlarını yazmam, Ama sen de doğrusunu söyle.. Niçin Komik Hakkı diyorlar sana? Uzun uzun güldü: Niçin olacak? Şoför ahbapları tatlı tatlı lâfa tutarım. Onlar, kasık- larmı tuta tuta gülerken, bende müşteriyi kaptığım gibi çekerim cız- Tamı.. Şoför Hakkı, ilk olarak bana ken- dini tanıtmağa lüzum gördü: — İstanbulda doğdum. 31 yaşında yım, Şehzadebaşmda, Ara sokağında 15 numaralı evde otururum. Şeytan kulağına kurşun şimdiye kadar elim den hiç kaza çıkmadı. 13 senelik şofö rüm, Askerliğimi Yıldızda General Basrinin maiyetinde geçirdim. Bütün erkânıharp zabitlerini ben tagırdı KRAL ŞOFÖRÜ — Kral, nasıl olup ta senin otomo- biline bindi?. Ne bileyim.. Galiba kullanışımı direk beğendiler. Ama doğru. - yon sunu arasan, Kralın mutlaka benim otomobilime bineceği de belli değildi: O gün, beş otomatfil, Dolmabahçe sa- rayı önünde bekliyorduk. İçeriye gi- rin diye emir geldi. Benim otomobil en arkada idi. Ateş gibi manevra ya- parak kaş İle göz arasında öne £eç- Fakat Kral oradan binmiyecekmiş. Yine dö- tim. Girdim sarayın içine nüp Tophaneye geldik. İngiliz sefaretinden bir memur var, adınt unuttum: Garrts mıydı, neydi? — Kolonel Vuts olmasın. — Hah, işte o. .Polis müdürünün yanma sokuldu. Fransızca konuşu » yorlardı. Kulak kabartıp dinledim. Fransızca bilir misin? — Eh... Az buçuk anlarız, cevap ve remiyecek kadar. BİR TAKSİ — Pekâlâ, sonra? — Vuts'un polis müdürüne, Kral bir taksi arabası istiyor, dediğini düyun ca yüreğim şöyle bir oynadı. Şu Kralı nasıl etsem de benim taksiye bindir- sem, diye. Çok geçmedi: “Kral geliyor!” dedi ler. Beri, hemen vaziyet aldım. Öteki şoförler, afal afal Kralı seyrederken, ben açıkgözlük edip sokuldum. Kapı yı açarak Kralm önünde boyun kır- dım. Polis müdürü, Salih Kılıç daha evvel benim şoförlük derecemi inti - zam memuru Enverden sorup öğren mişti. Sözü uzatmıyayım, Kral, be - im arabaya girdi. İngiliz pölislerin- den şişmanca bir zat ta yanıma otur- du Topkapi sarayına doğru ağır ağır Şoför Komik Hakkı yol almağa başladım. KABATAŞ! Ama, bendeki heyecanı da sorma. Ömrümde ilk defa bir Kralı arabama | alıyordum. Sabahtan beri ağzıma si- mitten başka şey koymadım. Uyku desen hakgetire... | — Kral otomobilde ne — Arada bir, fırsat bul gözle bakıyorum Dirseklerini kol ğa dayamış, benim direksiyon tutu- şumu seyrediyordu. Kendisi, güzel o- tomobil kullanırmış. Benim falso yap madığımı görmüş olacak ki; arlık be nim tarafıma bakmadı. İ — Kral, burada birkaç tü | ime öğrenmiş, sana ikide bir vağ! Yavaş!” diyormuş. Öyle mi? — Yek, canım... Kral hep ingilizce konuşuyordu. bir defa: | — Kabataş! dedi. GUD, GUD Ben her ne kadar Kabataşta terti- İ bat olmadığını anlatmağı çaliştım- İsa da, Vudsi Kralm emri böyle oldu- Türkçe olarak yalnız | İ ğunu söylediler. İster istemez, Ba- bataşa geldik. Sonra, vasıta bulama- ymea, yine Tophaneye döndük. O za: man Kral, benim isabetli görüşüm -| den memnun oldu: Sud. Gud.. dedi. — Peki sen ne dedin?. — Ne diyeceğim, yerlere kadar #- ğilerek Yes, Yes! dedim. — Kral Istanbul içinde kaç kilo: İ metrelik yer dolaştı? — 'Tam 110 kilometre. Ama, Ça - nakkaleyi de sayarsan 243 kilometre yi bulur. — Kralı Çanakkaleye de sen mi gö türdün? Hayır... Maiyetinden bazı kimse ler bindiler, — Kral, İstanbulda en çok neresini beğendi neaba? — Bana kalsa, Sultanahmet cami- in — Nereden anladın? — Çıkarken baş imamın elini #rk- Ondan anladım. — Senin elini sıkmadı mii Sıktı ama, #on gec »aunda ayrılırken, 1, hem de Gud. KLAKSON — Seninle hiç birşey konüğinadi mi? İ İt İ Hem elimi dedi ta İ — Kral şoförle ne konuşacak Kabataş. Gud. Yes!. Hepsi bu ka - İ dar, Benimle arkadaşlarıma bakarak, İ epeyce şakalar etti ama, ne dediğini | anlamıyordum ki.. Yolda giderken Klakson çalıyor muydun? Cayır cayir... Klakson çalmak yasak de mi? Yasak ama, o bizim otomobil göre mi? Şaka değil, İngiliz kralmı taşıyordum. Kimin haddine, yan bak- Sirkeci İs- | mak.. Atatürkün misafiri bu! Val - 986 B listânbul No, 37 Yazan; MITHAT CEMAL Süheylâ kendi zarfından çıkan Belkise daldı Sefaret Müs- teşarı N diye — kocasına fransızca kızdı. Çocuğu kollarımdan slitnineye verip odasma gön- derecekti. Sakallı Vasfi elinde ka- dehle kalktı. fik Hocanı Filâreti — sofrada var çocuğun yüzünde Tev- burnunu, gözünü, çene- sini keşfetti. Hocanm, baba gururile gözleri doluyor, Naille Filâreti ön- lerine bakıyorlardı. Çocuk sütninenin kolunda odadan kınca meclis ciddi oldu. kat adliyeyi konuşuyorlardı. Sakallı sfi: Gerçek, unutacaktım hocam: Senin katil Benli Ahmet idamdan kurtuldu Dedi, Anlatıyordu: “Cümhuriyetin ilânı üzerine 391 numaralı af kanu nu çıkmış, dün, yani 10 Kânunusan!- de resmi gazetede basılmıştı. (540 nesinin 10 kânunusanişi) Benli Ahmedin idam kararı, temyiz mah- inde $ kânunusanide tasdik e- dilmişti. Karar, iradel milliye meden kanun Resmi Gas, sıldı diye idam cezası 15 sene küre- ğe inmişti.” Nail — Demek kanun iki basılsaydı katil asılacaktı? Sakallı Vasfi — Tabii ki asılacak» tiz, günkü kanun Resmi Gazetede tab'edildiği tarihten itibaren mer'i, Nail tek gözlüğünü çıkardı, yine taktı, büyük lâf söyliyeceği zaman hep öyle yapardı: — Desenize, avukat beyler, bu ai. sin adaletiniz, kelime adaleti, âmali erbaa adaleti: Bazan lügat kitabın - da bir kelime, bazan takvimin yap- rağında bir tarih idamdan adam kur tarıyor. Dedi. Tevfik Hoca domates dol - masını Kaşıkla kopararak alay e — Adnan sağ olsaydı yine ukala lığı tutar, burnunu, dudağını uzata- rek “Tesadüf, tesadüf, diye hay - kırırdı. , Fakat Adnan merhuma Nail kız- İki avu - İ dı: “Adnan gibi bir kılkuyruk “tesa- düf,, e ne salâhiyetle linanabilirdi?., -—— “Tesadüf” Büyük Freder lâfıdır. Büyük Frederik dalma “za- tı akdesi hazreti tesadüf, dermiş. Onun gibi bir tacdarm tesadüfe inan masmı anlarım. Yoksa Adnan Bey merhum tesadife ha inanmış, hz manmamış, ne çıkacak? Tevfik Hoca kadehini kaldı —Bü şerefine! Sakallı Vasfi, Tevfik Hocayı bir köşeye çekti, kulağın. Bir tesadüf daha var, dedi, bet yarin Bihter Hanımla nikâhlanıyo * rum Hocam Tevfik Hoca: Nailin eski karısiyle mi? — Evet, şimdi sofrada tesadüfe yanyana oturduğumuz Nailden b sanan Bihter. . Tevfik Hoca düşlindü: Bihterit satılacak bir iki dükkânı daha vaf” dı, Vasfinin kulağına: "Tebrik cd& rim!" dedi. Rakı kadehi e Nak ie bakarak haykırdı: — Yine Büyük Prederikin tesadi* fü şerefine! Nail “Susunuz'” dinledi. Filâretiye: İ — Çocuk ağlıyor madam! Dedi. Filâreti öfkesinden saps)) rı, Naile yiyecek gibi baktı. dedi, dişarısın! Bir mektup zarfı Anası Cemaliferden kurtulmak # gin Süheylâ Bozdoğan Kemerindeki konağı sattı, parasile Ercnköyünde İ iki köşk aldı, birinde kendisi çocuğu | Salimle oturacaktı, ötekinde anasi içinde konağı yeni sahip” larını konağin kalfası, bir çamaşif sepetine koyuyordu, hekimin emril8 bu kâğıtlar Adnanm romanile bera” İ ber yakılacaktı. Birdenbire bir zar fm üstünde Süheylâ kendi yazısnI tanıdı. Bu Süheylâya açıyarak Ad * nan evlenmek istemeyince Süheylâ# nin ona yazdığı mektubun zarfıydi Süheylâ o zaman Adnana yazdığı 9 ci şeyleri bugünkü vaziyetinde tek* rar okumak istedi, belki mektubuf” satırlarında gözlerinde düşen y bozulmuş kelimelef bulacak, mes'ut olacaktı, Fakat zarfın içinden solgun bir fotoğraf çıktı: Belkisin Husrevle av kıyafe * tinde çıkarttıkları resim! iiheylâ kendi zarfından çıka Belkise daldı. Onun niçin güzel, na“ sıl güzelme tarzda güzet ol bakara Çenesi buruştu, gözleri dol du, ağlıyacaktı. Yerde sepeti düzel” tirken demindenberi başını yukari” kaldıran, zarfı bekliyen kalfaya, Süsü heylâ birdenbire “Dir, dedi, dinle" di. İçerdeki odada Salim ağlıyordu Süheylâ, zarfı göğsünün içinde çıkardığı Adnanın resmiyle kalfay# verdi. Çocuğun odasma koştu. Kak fa arkasından soruyordu: — Bunları da yakacak mıyım kü” arla i | çük hanım? Sliheylâ' sofadan haykırdı: — Evet, SON | > niz bir defa. Birak bırak, onu yazma! — Sen söyle de yazmam., YARI YOLDA — Atatiirkle Kralı sefarete götürü yordum. Bir polis önüme çıktı. Yan- 115 yerden geldiğim için bizim araba- ya ceza kesmeğe kalkıştı. O dane bil sin... Kralım arabasıma yol açmak için bekliyormuz. Arabanm içindeki zat - ları, telâş içinde görmemiş. Ama ben istifimi hiç bozmadım. Varsın, 6*zâYı yazsam, Ben bir falso yapmadan kıy- metli vücutları sağ salim yerine geti- reyim de öte yanına kulak bile as - mam! — Krala nasıl selâm veriyordun? — Ha, Bak! Orası tuhaftır işte.. Koca İstanbulda sivillerden, Kralı şapka çıkarmadan selâmlıyan yalnız bendim. — Sen şöförsün, Şapkanı çıkarma. Elinle selâmla! demişlerdi. Ben de Kral her arabaya binişin- de elimle selâm verirdim. — Kral nastl buldun ? Senden mem nim oldu mu acaba? 5 Benden memnun oldu mu bil- mem. Fakat İstanbuldan, Atatürkle konuştuğundan çok meihnun olduğu yüzlinden belliydi. Otomobilde, sık srk Atatürkün adı geçiyordu. Kral, onu anarken, heyecanlı heyecanlı birşey- ler anlatıyordu. Misafirimiz, Istanbul polis müdürü ne, Serkomiser Naile birçok defalar teşekkür etti! NO, 1500 Biz böyle konuşa konuşa biraz ev el hususi fotoğrafçıya resmini aldır a amm dağım meşhur 1500 numaralı taksi İ arabasmm önüne kadar gelmiştik İ Şoför Hakkıya sordum: İ Bir gazete İstanbulda 1500 nu” marali taksi otomobili yoktur! diyf yazmıştı. Sen ne dersin buna!.. — Bunu yazan muharrir gelsie Kilometre başma 15 kuruşa istediği” yere götüreyim onu!.. Tam bu sırada iki belediye memi” ru sert bir çehre il eotomobile yaklsf tılar. — Kimdir bunun şoförü Hakkı süklüm büklüm sokulunca — Çek şu arabayı. Yol üstünde durmak yasak olduğunu bilmiyor 51 sun? diye çıkıştılar, GARAJA DOĞRU Üç gün evveli, berkesin, içindeği Kralı görmek için mükaddes birşef” gibi etrafında tavaf ettikleri otom” bile baktım. Sayın yolcusundan ssh” rum kaldığını o da anlamış gibiyö” Zavallıyı, garajma doğru çekip gölü” rürken, Kralın üç günlük şoförü c** yememek için polislerin önünde bf kesiyordu. Dünya böyledir, işte. Salâhaddin GÜNGÖR Zührevi ve cilt hastalıklı or Hayri Ömer Oğleden sonra Beyoğlu Ağscamil karşısında 133 No Tel 43580

Bu sayıdan diğer sayfalar: