26 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

26 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tan 26 -10- 936 * VİTA N Körleri, sağırları — ri e - anlı Dir av iyi eden doktor? Adapazarında Büyük Bir Alâka Uyandıran Doktor Kimseye Şifa Veremedi! Memleket Röportajları (Huzun muhabirimizden) — Kervansaray köyüzden Gedik Oğlu Ahmet, Ali ve Sadık köylerine gider» lerken Akpmar mevkiinde avcılık yapmakta olan kıpti Bekir ve arkn - | daşlarına rastgelmışler ,bunlara ayla- Pamuk diyarı, portakal cenneti Adanada yeni istasyon | dıkları porsuk etini yeyıp yemedikle- İ rini sormuşlardır l pri o 4 d ia İzmit, (Husus! muhabirimizden) İ Bu yüzden aralarmda münazaa ÇE an a B iÇ j j — Gözleriniz mi görmüyor? Kulağı- çıkmış, Kerviski iz köyünden Ak » çalışkan, İpin mu sağır? Yoksa diliniz mi yok? met ve Kıptilerien Bekir ağır surette münevver, ateş ç — — ipa a li biz yaralanmışlardır . N meliğ 2 can sikilaca! izülecek, me» öv Ge ia sn İrak edecek ne var? Bunlar tedavisi Derebaşı köyünden Çakır oğlu Ha- ler, milli kal- gi i çok basit hastalıklar! Şu var xi, dok- san tesadüfen orada bulunan kavga - kmma için tor, kiziyager Hüseyin Hüsnü Sergi- Gıları ayırmak ütere yanlarma gitmiş elele vermişler bir zincir olmuşlar. Bütün istihsal sahası, çalışma sa- haar, bu gençliğin elinde hergün bi- raz daha genişliyor ve sağlamla - şıyor. Milli meseleler, vatan mesö- leleri bu gençler arasında dalma hararetle münakaşa ve tetkik edi- liyor. Atılgan, cevval gençler! Kafaları daima işliyen, daima hareketli genç der! Meclisin en genç “Adanalı değil midir? Bir genci takdim ediyorlar: Ki- bar, zarif bir deliaknlı. 30 yaşmdn ya var, ya yok. — Bay Kasım, Halkevi Reisi. Ayni zamanda çifteidir. Büyük a- razi sahibidir. Avrupada tahsilini ikmal etmiştir, Başka bir genci daha tanıtıyor- Jar. O da henüz küçük denecek bir yaşta: — Bay Sabri! Tayyare Cemiyeti Reisi, Ayni zamanda çiftçidir. Vâ- si mikyasta pamuk ektirir. İşte pamukçu Fazlı Meto geli- yor. Uzerinde beyaz bir elbise, a - yaklarında beyaz ayakkabılar, ba-, şında beyaz bir şapka var. Gayet anlayışlı, bilgili, Avrupada tahsili, ni bitirmiş kibar bir genç. Adana meb'usu bile mntakasımda ilk defa büyük mik - yasta 12 binden fazla ağaçlı bir portakallık vücuda getirmiş, yakın şarkın Yafa ve Dörtyol da dahil olmak üzere en büyük portekal bahçesini yapmış. Vâsi mikyasta pamuk ziraati ile meşgulmüş. İşte Coşkun geliyor. Biliyor mu- sunuz bu Coşkunu? Tanır mısı - nız bu Coşkunu? Kendisiyle bir çeyrek saat konuşursunuz ve bir YAZAN: Mümtaz Adanada portakal bahçeleri bu gördüğünüz kanallarla sulanır Sitma meselesi de“ böyle oldu. Ben bunlarm nekâdar sıtmadan müşteki olduklarmı — bildiğim için daha yanından ayrılamazsınız. Yük yaralarına basmak istedim:, sek bir san'at kabiliyeti vardır. Mükemmel artisttir. Enfes heykel- leri vardır. Harikulâde dekor ya- par. Gayet artistik fotoğraf çeker, Her san'at eseri kurulurken mu - hakkak Coşkunun fikri almır. Ay- Bi zamanda iyi bir gazetecidir. Zaten kardeşi Nevzat, Türksözü gazetesinin tahrir müdürü değil midir? Adanada düz makinede bâs- tığı gazetesile vilâyetler içinde en çok sürüm temin eden bir gazete- nin başmda değil midir? tu ve bunun gibi güzide ve B çalışkan gençlerin isimleri. ni burada nekadar saysam bitire. miyeceğim: Hepsi benimle, evvelâ gurbete gelmiş bir yabancı, mem. leketlerine misafir olmuş bir fert diye, ayrı ayr meşgul oldular. Sonra da Seyhanm dertlerini, yasa» yışını, hayatını, peyizajlarmı gaz8- teme aksettirebilmem için ellerin- den gelen yardımı yaptılar, Ad& - anım fena taraflarını kapamadı - lar. Iyi taraflarını methetmedi - ler. Bana yalnız yol gösterdiler ve çok bitaraf bir şekilde hareket et- tiler. Kendilerine burada alenen teşekkür etmeyi bir borç telâkki e- derken Adananın böyle gençler €- linde bulunmasını memleket nami- na iftiharla karşılarım. İşte bu Adana gençliği en küçük memleket meselelerini daima bü - yük bir hassasiyetle karşılıyor ve bunun üzerinde münakaşa etmek- ten zevk alıyor; eğer kendi gördük- lerinin, bildiklerinin aksine bir id- diz serdedilirse derhal hırçmlaşı - Yor ve bu iddianm aksini ispata çalışıyor. — Canım, dedim, siz izam edi- yorsunuz. O kadar sıtma yok di- yorlar. Nedir bu telâşmız? Be mecliste birçok pamuk müstahsilleri, çiftçi - ler vardı. Hepsi birden derhal # yaklandılar: — Ne? dediler, atma yok mu? Hepimiz bu sene hastelandık. İş- ilerimiz keztlik. Bu sene arazimiz- de çalıştıracak İşçi bulamıyoruz. Tabiatile bu yüzden işçi yevmiyele- ri fırladı. Mübalâğasız diyebiliriz ki bu firlayış asgari iki mislidir. Eskiden günde 50 kuruş alan bir işçi şimdi katiyyen yüz kuruştan aşağı çalışmıyor. İstersen verme, O zaman çalıştıracak sdam bula- mazsm. Bu sene Seyhan mıntaka» sında birçok isçi, sıtma yüzünden memleketine döndü. Buraya | ha- —— bilhasan Kayseriden, Bor - an, Niğdeden çok işçi gelirdi. Bunlardan «bir kısmı sıtmaya ya- kalandı ve çalışamadı. Bu yüz - den pamuk maliyet fiyatları da yükseldi. Çiftliklerimizde bir ay muntazaman çalişan amele yok. Hastalânan gldiyor ve yerine baş- kasmı aramak mecburiyetinde ka- kyoruz. Sözlerimizi tevsik için gi si çiftliklerimize, köylerimize götü. relim de vaziyeti gözünüzle görün! fak bir misal anlatalım: Sıt- ma mücadelesi mucibince biz çalıştırdığımız ameleye kinin tedarik etmek mecburiyetindeyiz. Bu mecburiyeti seve seve yapıyo- ruz. Çünkü işçinin hastelığa tutul- maması, bizim de en cok istediği- miz bir şeydir. Bizim hepimizden her sene ayrı ayrı kinin parasi topluyorlar. Çalıştırdığımız ame - lenin miktarma göre herbirimiz 60 Hira, 70 lira veriyoruz. Bu paraları iki ay evvel aldılar. Halbuki kini- ni ancak şimdi veriyorlar. Bunu şimdi tevzi edip te ne yapacağız? imi geçti. Pamuk kismen toplandı. Bu olsa olsa ancak gele- cek sene için bir tedbir olabilir. Halbuki bu kininlerin esası bir mücadeleye girişilirken derhal tev- zli lzımdı. Maamafih biz gene uh- demize düşen vazifeyi yaptık. He- pimiz eyrıca kinin aldık ve işçimi- ze dağıttık. Fakat sivrisinekle de her yerde mücadele edemeyiz ki. ılma me üçük bir misal daha: Adana Halkevi, köycülük kol sıtma ile mücadele için kendi ba- gına faaliyete girişmiştir. Evin doktorları, mücadele heyetleri var- dır. Köycülük kolu heyeti her haf- ta otomobille köy köy dolaşmakta ve ber türlü hastalığı döktorları vasıtasile tedavi ettirmektedir. TE OE miz zaman ralı bir mua- mediyorlar ve hastalarını meyda: ıkarmıyorlardı. Fakat vaktaki © doktorların para al madığını, ilâçlarınm . bile bedava dağıtıldığını gördüler, o zaman bütün hastalar meydana çıkarıldı. İlâca muhtaç olanlara yanımızda - ki ilâçlardan tevzi ediyorduk. E- ğer o ilâç yanmızda bulunmazsa kendisine reçete veriliyor ve bu re- çete ile o İlâcı bedava temin et- mek imkân: hâsıl oluyordu. Köy- cülük şubesi köylerde toplu bir halde 1010 hasta tedavi etmiştir. Bunlardan 200 den fazlası sıtma- hıdır. Bu hesapça demek bakılan haz- taların dörtte üçü srtmalı çıkmış- tır. Bu da yukarda söylediklerimi» Zi tevsika yarar . u sene Seyhan mmtakasm- dan sıtmanm yayılmasna bir sebep te geniş su birikintileri. ne ilâç dökülememesidir. Alâka »- darların ifadelerine göre bunda bü- yük bir zorluk vardır. Çünkü ba- tak yerlerin, büyük su birikintile- rinin içine girip te buralara mazot veya Paris yeşili dökerek Sürfeleri imha etmenin imkânı yoktur. Bu- nun için mücadele kenarlara mak- sur kalmaktadır. Bu sözlerde şimdiye kadar ku - rek giden havalarm mücadelede mühim bir unsur olduğunu İspat et- meye kâfidir. Hava yağışlı gidin. ce mücadele gevşemeye mecbur Kalmış, çilnkü yağışlı havaya göre tedbir almmamıştır. Fakat benim bu mutakada yap - tığım tetkikler neticesinde elde et- tiğim kanaate göre bu geniş su birikintilerindekt sürfeleri öldür « mek, bunlarla da mücadele etmek pek âlâ imkân dahilindedir. Küçük, sekiz on bin iralık bir tayyareden bu hususta çok güzel istifade edilir. Mücadele heyetinin emrinde bu- lunacak ufuk bir tayyare, zaman zaman hu su birikintilerinin, ba - tak sahaların ( Üzerinden, “uçarak oralara pek âlâ mazot dökebilir. ne müracaat ederek bir (İğne) ye- mek kâfi... Nurubasardan mabrum gözleriniz derhal açılıyor, dibinde da- vul çalmsa duymıyan kulaklarmız en küçük bir pıtırtıyı işitecek kadar has- saslâşıyor ve diliniz lâhzada bülbül leşiyor, dediğim gibi bir iğne, esra- Tengiz bir iğne yemek kâfi... Adapazarma, bir kaç hafta evvel bir sdam geliyor. — Ben, diyor, Dr. Hüseyin Hüsnü Sezgin, Körleri, #ağırları, dilsizleri ve her türlü hastalıkları iyi ederim. Ve efendim, Dr. Hüseyin Hüsnü Sezgin, kulaktan kulağa dolasan fr. sıltlariyle, Adapazarı hudutları için- du geniş bir alâka uyandırıyor: — Körlerin gözlerini açmak, sağır. larm kulaklarını duyurmak, dilsizle- - dil vermek, bu bir mucize! diyor- ar, Hastalar büyük bir ümitle, dokte- run bulunduğu otele hücum ediyor günü sokaklar; dellâl - n yeni gelen ve yedi dev. orluk diplomasını taşıyan Hüsnü Sezgin, filân otelde, Her taraf, bu doktorün yedi kudret sahibi olduğunu yazan renk renk a- fişlerle doluyor. Körler; gözlerimiz açılacak, satır. lar; kulaklarımız duyacak, dilsizler; dillerimiz konuşacak diye bekliye ve avuna dursunlar, Sağlık Bakanlığı işi haber almıştır ve İzmit sıhhat müdü- rü Dr. Rıfat Dedeoğlunu, bu esrarlı işi öğrenmiye memur etmiştir. 12 gün devam eden tahkikattan sonra, Rıfat Dedeoğlu Izmite dönmüştür. Tahkikat safhaları çök gizli tutul maktadır. Bununla beraber anlaşılan şudur ki: Hüseyin Hüsnü Sezginin filhakika diplomali bir doktor olma- sına rağmen, bizzat icat ettiği for- mülü gizli tuttuğunu söylediği esra- rengiz serumları hiç bir sağırın, hiç bir körün ve hiç bir dilsizin derdine merhem olamamıştır. İzmit Sağlık direktörü D, Rıfat Dedeoğlu'nu görerek bu doktor ve serumu hakkmda malâmat almak istedim. Akşamdı, Sa; vinde buldum. Beni Şeyi ilinde . lümsedi. Söz, esrarengiz (iğne) bah- sine intikal edince, sıhhat müdürü iğ- nelenmiş gibi doğruldu ; «— Vallahi, dedi, sana bir şey söy- liyecek vaziyette değilim. Tahkika - ta memur edildim. Tahkikat evrakı- nı fezlekesiyle beraber vekâlete gör- derdim. Neticeyi orası verebilir. , Adspazarma gitmek, işi orada In- celemek icap ediyordu , Doktor Hüseyin Hüenti Sezgine hir iki gün evvel Yazdığım hususi mek- tuba cevap Vermeyişi büsbütün me- rakımı mucip olmuştu. Nihayet A- dapazarma gittim. Kime rastlasam doktoru Soruyorum, — Gitti, diyorlar, Evet, şu körlerin gözlerini açan, sağırların kulaklarını iyi eden, ve dil- sizlere dil veren Dr. Bezgin, hiç kim- selere sezdirmeden aka see ayrılmıştır. Nereye gitmiştir? Nerededir? bi- len, gören yok... — Gebzede bir hırsız tutuldu Gebze (Hususi muhabirimizden) — Burada epey #amandanberi geceleri evleri soyan Ali Osman adında bir hırsız yakalanmıştır İzmit sıhhat müdürü Doktor Rifat | Biga Civarında Bir Facıa Biga (Hususi muhabirimizden) — Biganın “Otlukdere,, köyünden ka dınlı erkekli bir kafile “Karaçalı, kö- yüne gelin almağa giderlerken feci bir hâdise olmuştur . “Karaçalı, ya yaklaşıldığı zaman âdet olduğu veçhile birinci gelip de xız evinden gümlex sizolimek iÇiN atlılar, araba kafilesinden ayrılmış « lar, dolu dizgin gitmeğe başlamışlar - dır. Bu sırada “Eskibalıklı,, köyün - den Hasan oğlu Yusuf idare ettiği a- raba atları da ürkmüş, arabayı sür- ise de atılan bir taşla başından yara- lanmıştır. Suçlular hepsi yakalanmıştır. Aydın da Bir Cinayet Aydın (Hususi muhabirimizden) — | Genel evlerden birinde bir cinayet ol- muş, bir günahkâr kadın ölmüştür. Vak'anm tafsilâtmı bildiriyorum: Aydnda oturan Tavaslı eskici Ka- dir oğlu Ali, genel evlerden birisine giderek, tanıştığı Yusuf kızı Şarlo Fatma ile geceyi geçirmek üzere bir buçuk lira veriyor. Bu sırada başka bir yağlı müşteri gelerek 3 lira verin. ce, Aliyi kapı dışarı ediyorlar. Bun « dan çok mütecesir olan Ali, bir gün sonra kafayı çekiyor ve ayni eve da» larak hiçbir şey söylemeden, Şarlo Fatmanm üzerine hücum ediyor ve kunduracı bıçağiyle kadmı dört ye « rinden yaralayarak kaçıyor. Şarlo Fatma hastanede ölmüş, polis kaşan Pi e Torununa /ecavüz Eden Bir İhtiyar Tokat (Hususl muhabirimizden) — Tokadın Sofyon yerinden Osman kı- atle ve gelişi güzel sürüklemeğe bas- lamıştır ketini almak istiyen “Karaçalı, Kö- yünden 12 yaşında Şerif oğlu Kâzım, dolu dizgin gelen arabanm eltmda kalarak ölmüştür. Arabacı yakalar - mıştır, Adara Belediye Bütçesi ve Şürayı Devlet Adana, (Hususi muhabirimizden) Adana belediye meclisi, 936 bütçesi- nin tadilini istiyen vilâyet makamı - nım bu talebini varit görmiyerek kar bul ettiği bütçede ısrar eylemiş, bu- nun üzerine mesele Şürayı Devletin tetkikinâ arzolunmustu. Şürayı Dev- let tadil talebini haklı ve valiyi bu- na salâhiyettar görmüştür. Şimdi be- lediye meclisi içtima ederek bütçeyi Bu karışıklık esnasında düşen kas-| 1 12 yaşlarımda Hâtice öz dedesi 70 ramış, kudurmuş ihtiyar torununun iki yerinden irzmâ geçmiş derhal ya. kalanarak Tokat ceza evine tıkılmış"* tar. Küçük tir Çocuk Anasını Öldürdü izmir, (Hususi mubabirimizden) Dikili kazasınm Nazilli köyünde Meh- met karısı dul Bayan Embiya, 10 ya- şındaki oğlu Halil tarafından yüzüne tekme vurulmak suretile öldürülmüş tür, Otopsi neticesinde kadmm tekme- den değil, sert bir cisimle vurulmak suretile öldürüldüğü anlaşılmıştır. Küçük Halil ve hâdisenin cereyan ettiği komşu evinin sahibi İzzettin ile annesi Ayşe yakalanıp adliyeye yeniden tetkik edecektir. Büyük Harbin mağlübu olan Al manya, Versay müuahedesini bertaraf edip silâhlanma faaliyetine girişti. Son Nürnberg kongresi Alman tesli- hatınm bir şahidi olarak tezahür et- ti. Fakat Nüraberg tezahüratının üs- tünden çok geçmeden, yani geçen haf- ta, Fransa Cumhur Raisi Alman — verilmişlerdir. Büyük harp maktulleri Fransız huduşlu Üzerinde bulunan Strazburg'da Fransız harp maktülle. ri âbidesinin küşat resmin! yaptı. Mü. temadiyen harpten bahsedildiği şu st- ralarda geçen harbin maktülleri için bir âbide dikilmesi, manidar bir te - sadüf gibi görünmüyor mu?

Bu sayıdan diğer sayfalar: