23 Nisan 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

23 Nisan 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EE kloş ne göyi, Yu Binlay a8 MİMİ» eni aalariyde Goben ve sularımıza CİLERLE DENİ BAŞ Gi SA YAVUZ VE MİDİ e m m .. — ei Çar e Türk S l Büyük Deniz Gi ularına Röportajı . Irdi ka bi Denizler de, karalar gibi Türk kahraman. ) gı ünlerde lığının, Türk şehametinin binbir şanlı ve Ek deniz canlı eserlerile doludur. Türk denizcileri, i rayı, başını Ziya Denizeri ile karşı Trablus Harbinde, Balkan Harbinde, Büyük serin damla PN alaca Karanlığı Harpte ve İstiklâl Savaşında denizlerde kah- Ş damla süzülen küçük bir ramanları imrendirecek destanlar yazdılar. k OdaarI Hatay fi armm dehlizlerini dolaşan başladı; . — A amam yi Kendiliklerinden o ) ie (Rreslav), be - mele ad) Staki (Alidilli) adını alarak Çar Ma baralar, Haber, bir telsiz işa- yayıldı. Halk, akın akm YA VE önay lerİn etrafını kuşattlar. Bu san > lıyor. a İŞ kam yene tep Büyük Harbin ilk günlerinde Berkisatvet topçu zabitlerinden B. Z'ya Denizeri Yazan: Salahatlin Güngör Uf Ji ripi EE BEF 830 , hiç ğ ü Bencaj zi ona göre tanzim etmek lüzumu da Bündü, armani nu hepinize hatırlatırım. RAY küç, donanmanın ve ini, ayl Tütbede bircen Pi Bg visit elti O gina na Eerkinntyek, Gr vaziyette ise her tehdit, Tüp, » topladi, Amira) g Sİ” derhal tatbik mevkline geçebilmek Ya ay izali İs istidadnda idi, Tabi verilen emre İlder, ke ceal Paşayı YS göre hareket edeceğimize söz ver, inn 1 tavır, sert çel” dik Cemal Paşa, malyeti ile bir. hr” Tene Sesine, gay likte gemiden ayrıldı. Endişeli gün vi, İtme hükümetini a ler yaşadığımızı arıyorduk , Başara yi hissettiren, b Donanma, hemen her gün Ka. Ri kina biz hitabeğ, » radenize çıkıyor, birkaç saat için. elim, de talimlerini bitirerek, akşam or A mağee kelime tekar talik kararırken, Kavan önlerinde eee, a da kaldığı . o demirliyordu. Fakat işin garip ta e yl Bana bie rafı şu idi: Donanmanın seyahati, a? başlamıştı. bir günden fazia ogi il Kibaya, HAR, deriyi en az sekiz günlük komanya Cer. a kalenin zak) almadan hiç bir gemi, Kara. taa, Vi alay amiral ” — denize açılmıyordu. h Bizi ç VE Malipp Ş. yi etme eri hak kşamları, şehre döndüğü . müze göre, bu kadar ko - manyaya acaba ne ihtiyaç vardı?. Gemiye yüklediğimiz ekmekler, za manla bayatlıyarak, peksemet ha, İline geliyordu. Bunları taze taze almak daba iyi değil miydi . Biz, kendi aramızda bu kadar ihtiyatir davranmanın pe mânası olduğunu düşünür, fakat sebebini bir türlü keşfedemezdik. Donanmamızın ani bir baskma uğramasma, ihtimal verilemezdi, Ruslar, bizimle çarpışmaktan, bat tA silâhir bir ihtiâfa vesile ver « mekten son derece çekiniyorlar - dr. O halde?.. O helde, bu hazm- lığı hakir gösterecek ortada tek sebep kalıyordu: Harbi, biz tahrik etmek istiyorduk, Fakat, o günler İçinde, buna da pek inanılmazdı, Şimdilik, bitaraftık. Her ne kadar Almanlar lehinde hayırhahane bir Hf? 1 di İŞİ ; filli işde / | ağ f i li İş l şi Yi, 7 # ; / ii 7 Zi # £ Çarpıştılar, vuraştular, fakat hepsinde de & tarihe yeni yeni şan sayfaları hediye ettiler. X ”TAN,, bugünden itibaren (Salâhattin 9 Güngör) ün iyi anlatan, heyecanları güzel | ifade eden kalemile Türk den'zcilerinin bu ( kahramanlıklarım ve geçirdikleri sayısız & maceraları siz okuyucularımıza, kahraman- & ların kendi ağızlarından nakletmiye baş- | LA A İİ EĞİ şa ale e LLİNİN bitaraflık muhafaza etmekte isek te, İtilâf devletlerine karşı he. hem harekete geçeceğimize dair ortada bir işaret yoktu. B u mütereddit vaziyet devam | ettiği sıralarda idi. Her gün olduğu gibi, o gün de, sekiz günlük erzakımızı alarak, Şileye doğru açılmıştık. Talimlerimizin ilk kısmını bitirerek, hep bir ara - ya toplandık. Vakit bir öğle saati İdi. Bütün gemi süvarilerinin ami, ral gemisi olen Yavuza çağrıldık- ları haberi geldi , Bu davet, bana çok esrarlı görü, rüyordu, Çünkü süvarilerden baş- ka hiç kimse amiral gemisine kabul edilmemişti.. Silvariler, Yavuzda Bir buçuk sanat kadar kaldılar. Bi. | zim süvari, gemiye döndüğü za - man; amiral gemisinde neler gö - rüşüldüğünü, öğrenmek İstedim. Yakti aldığım cevap gayet kısa odu: — Hemen hareket ediyoruz! “Nereye?,, diye sorülamazdı. Belli ki, süvariler, amiraldan mah- rem bir emir almışlardı. Bir kaç dakika sonra, “Berki satvet,, bütün sür'atiyle, Karade. nizin mor renki sularını yara yara ilerliyordu. Süvarimiz Bebekli Reşit Beye yolda açılmak üzere kapalı bir zarf verilmişti. Hareketimizden birkaç saat sonra birinci süvari Bebekli Reşit,, ikinci stivari Rifat, ben, bir de hesap memurumuz Hi- dayet Bey, kaptan köprüsünde top lanmiştık.. G ayet iyi hatırlarım: Kur. ban bayrammdan dört gün evvelki salı günü idi. Bebekli Re - şit Bey, mahrem zarfı açarak o - kudu. Ve hesap memuriyle beni, yanma çağırarak talimatı ver» di: — Şu dakikada, Nevrosisk! yo. Yandayız!.. Biz, kulak kesilerek kendisini dinlemeğe hazırlandık. Süvari, sö- xüne devam ediyordu: — Rus Ilmanma çok mühim bir vazife ile gidiyoruz. Yanımızda, dört dil üzerinde yazılmış bir Ul. matom sureti var, “Nevroslaki” ye varır varmaz, ültimatomu Ruslara Cuma sabahı, güneş doğarken Nevrosiski önlerine gelmiş bulu - nacağız. Bir filika indirerek, ülti » matomu göndereceğiz. Saat (12) ye doğru, bütün gemilerin limanı den olduğu halde, beni bilgili bir olarak yetiştirmek BUYUKLE UNLE R RINDE B. Ağaoğlu (x) bir sokak gezisinde Ahmet Ağaoğlu A Eaoğlu Ahmet, yatağnda doğruldu. Kendisine rahat nefes aldırmıyan göğsünü göstere, rek: — Öksürüyorum. dedi, çok öksliriyorum... — Geçmiş olsun Üstat. dedim. Hasta halinde bile nezaketi e) « den bırakmıyordu: — Buraya kadar gelmeğe zah , met ettiniz! dedi, Size çocukluğu « mu anlatacak kadar hafızam ka), dı mı bakalım... Ustat, tevazu gösteriyordu: Ha. fizası kuvvetinden hiç bir şey kaybetmemişti. Çocukluğunu ba- na şöyle anlattı: i — Karabağ eyaletinin Şuşa ka. sabasında doğdum. Şuşa, 1400 metrelik bir kayanın başında kar- tal yuvası gibi bir yerdi. Annem Sarıca Ali adiyle anılan bir Türk, men göçebe ailesinden... Babam da yine oralarda çok tanmmiş Kurtlarelinden... Babam, çok mt - iasssip Vİ sdamdi, Tubil gördüğü aile ve din terbiyesinin leabr.. K. disi ve dört kardeşi, benim amc: larım hepsi de islâm kültürü için. de yetişmişlerdi. En büyük amcam henüz hayatta... Ve biz bütün aile, onun emri ve nüfuzu altındayr Büyük amcamın bir tek arzusu var; Beni müçtehit yapmak... Bu mak - satla, tâ altı yaşımda, bana, Arap, Şa, Farsça ders verdirmeğe baş - Jadı. ehrin, dini hayatmda evi . mizin mühim bir mevkii vardı. Ahuntler, mollalar, hep bi. zim evde toplanır, dini meseleler Üzerinde münakaşalar yaparlardı. Çocukluğum bu münakaşalar için. de geçti. Onları, saatlerce dalarak âinlediğimi hatırlarım. Mevzu ta- bil din mevzuu idi. Fakat beni mev zudan ziyade, münakaşaların ha. raretli oluşu elâkadar ediyordu. Çünkü konuşulan mesele, incir çe kirdeği doldurmaz şeylerdi, Mese- lâ; sorülurdu: — İmamın İlmi ebeği midir? Yoksa muvakkat ve kisbi midir? Bu mânasız sualleri dinliye din . Ynye 9 yaşıma geldim. am Du esnada İdi, annemin müdahelesi mukaderatı - ma başka istikamet verdi. An. nem, bir Türkmen göçebe ailesin» insan isti. yordu. Amcam İse, Rus mekteplerinde okumama şiddetle muhalifti. Ne gariptir ki amcamm karşısında bir kere bile yüzünü açmamış, karşı - sında oturmamış olan bu ufak te. fek, zayıf, çelimsiz kadn, denim için yaptığı mücadelede muvaffak oldu. İhtiyar sütninesini vasıta yaparak, bir Ermeni muallimi bul du, bu Ermeni muallimden gizli gizli rusca ders almağa baş- nihayet bir hamlede aydmlanmış | yaam oluyordu. Artık nereye gittiğimizi, daha doğrusu nereye sürüklendi « 7 deye rma gimizi açıkça görüyorduk. aylığını, eteğinde taşıdığı Cuma sabahr, henliz ortalık ağa- | Zinet altınlarını bozdurarak öde . rırken, Nevrosiski önlerinde idik. Fakat limana kolaylıkla giremiye cektik. Ruslar denize mayn dök. müşlerdi. Gelişi güzel ilerliyemez- dik. Geminin yolunu kestik. (Devam edecek) miye çalışır, muallime, her ay bir altm verirdi, Bu kadar karakter sahibi kadm az bulunur. kadar Ermeni muallimden ders al makta devam ettim. Bu esnada amcam hastalanmış, tedavi için İki sene Çocukluk Senelerinin Hatıralarını Anlatıyor Ağaoğlunun beş sene evvel çıkmış bir resmi 'Tiflise gitmişti Veo gider git. mez de, evde (o hâkimiyet babama geçmişti. Sebebini kısaca anlata- yım: Eski Türk an'anelerine göre, bazı kabilelerde, nüfuzu hâkim o. lan erkektir. Buna pederşahi der. ler. Bazı kabilelerde de bütün nü. fuz kağınm, daha doğrusu ananın elindedir. Böylelerine de “Maderşaht,, adı verilir. : B enim mensup olduğum ka- bile, pederşahi idi. Yani evimizde nüfuz ve hâkimiyet aile, nin yaşça en büyük erkeğinin elin de bulunuyordu. Amcam Tiflise gittikten sonra, hâkimiyet, yaşça ondan sonra gelen babama geçti. Fakat, bereket versin ki, annem, babam üzerinde çok müessirdi. Bu arada, annemin yaptığı telkinlerin neticesi olarak, benim, Rusça öğ- rendiğimi haber verdikleri zaman babam hiç te hiddet etmedi. Hattâ için için belki de buna memnun bi le oldu. O sene, Rus hükümeti, Şuşada bir jimnas mektebi açmıştı. Mem. Jeketin oşrafının çocukları arasm- da ben de bu mektebin üçüncü sr. nıfına yazıldım. / mcam Tiflistön dönüp te be nim Rus mektebine devam ettiğimi öğrenince, kilplere bin- di. Fakat iş işten geçmişti, artık... Sonraları, o da yatıştı. Mektepte muvaffak olmam için elinden ge. len yardımlarda bulunmaktan ge ri kalmadı. Mektebin 6 smıfını Şu. şa da bitirdim. Yedinci ve sekizin- el sınıflara devam için Tiflise git. tim. O zamana kadar, hiç bir Türk Rus mektebini bitirmiye muvaffak olamamıştı. Benim jimnasta zuhür edişim, Tifliste mühim bir hâdise oldu. Çünkü koca jimnasta, Türk ola rak yalniz ben vardım. O günlerin birinde, zengin bir Ermeni kızınm, hendese derslerin- de bir yardımcıya ihticayr olmuş. Mektep müdürü beni tavsiye etti tarihte henüz 16 yaşmda . yım, Adı Siranoş olan bu Ermeni kızı, son derece güzeldi. Kendisine ders verişim, Tifliste, epeyce dedikodu uyandırdı. Sira « noş, sonraları, Ermeni siyaset â » leminde ve içtimal hayatımda rol - ler alan bir kadm olmuştur. Aradan uzun s8- neler geçti. Ben Rars meb'usluğu- duğu evi uzektan olsun bir kere görmek istedim, Meğerse, zavallı Cemal Paşayı bu sokağın içinde vurmuşlar. Bunu öğrenince, artık oradan geçmedim. Sokağın hatı. ramda bıraktığı iz iki zrt histen $- baretti: — Biri milletime, öteki kalbime asit. Ben, kalbime Ait olan izi silme. ği tercih ettim. Yine çacukluk devrime dönüyo. rum: Mektepte #on sınıf imtihan. larma girmiştim, Kafkas maarif (Küratör) ü de — Ruslarda Kü - ratör'ün mevkii © zamanlar pek bü - yüktü — imti. hanlara gelmişti. Mantıktan im « 4han oluyordum, Küratör benim a dımı öğrenince: — Bırakın, des di, bu tatara ben soracağım!.. Ve mantıktan bazı şeyler sordu. Güzel (o cevaplar vermiş olacağım «i, becğndi. Ve heemn, 300 ruble mükâfat verilece » gini bana orada müjdeledi, 300 ruble çok bir para değildi. (Sekiz Rus altmı). Fakat, bupa. ranın benim mukedderatım zerin de pek büylik tesiri oldu. Çünkü ailem, Peteraburgta tahsilimi ikma etmeme, imtihanlarda kazandığım maddi, manevi muvaffakıyetler « den sonra, artık mâni olamadılar. Ü stada sordum: — Nasıl sünnet old: — Tefsilâtmı şimdi hatırlamı « yorum. Fakat, her müslüman ço cuğu gibi beni de #ünnet ettiler, Sünnet, Azerbaycanda çok mühim bir âdettir. Sünnet olan çocuk için başka aileden bir erkek seçi lir. O erkek, sünnet çocuğunun kirvesi olur, Kirve, çocuğun bütün hayatm- da en yakınıdır. Aralarında akra , balıktan kuvvetli manevi bir alâ « ka vardır, Kirvenin vazifesi, çocuğa sünnet yatağında giyeceği elbiseyi hazır. lamaktan ibarettir. Buna mukabil, çocuğun ailesi de Kirveye at, bey- Eİr, İnek, manda, tarla gibi şeyler hediye ederler, Benim kirvem, Kasım Bey ismin de bir zattı. Sünnet eğlencesi, biz de mahduttu. Yalnız sazctlar gelir, çocuğa hikâyeler, şiirler okur, saz galarlardı. Hokakbaz, Karagöz yok tul.,, RL 110102222İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: