6 Temmuz 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

6 Temmuz 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| > " i ” e”. ANKARADAN RÖPORTAJLAR Ankarada İsmet İnönü Enstitüsüne ağaçlar ara sından bir bakış İnönü Enstitüsü Yurda "Faziletli Kadın,, Yetiştiriyor tatürk bulvarndan Yenişehre doğru giderken solunuzda bü yük ve muntazam bir bina görürsü- Büz. Burası “İsmet İnönü &iz ensti- tüsü,, dür, Binanın kapısmda, ensti- tüyü yabancılara tanrtan bir tabelâ bulamazsınız. Yalnız ortadaki büyük kapının iki yanında İtina ile hazırlan Muş iki güzel vitrin, size hangi mak- sat için açılmış bir mücasese önünde olduğunuzu anlatmıya yeter, Bu vit» rinle enstitünün kartvizitidir. Eğer meraklı İseniz, dakikalarca bu vitrinlerin önünde kalır, burada genenin en son modasmı görebilirsi- niz. Özenle süslenmiş mankenler, bu camlarm arkasından gururla size ba- karlar, Demet demet karanfiller, kri- zantemler, güller, köküsüz olduklari mi hissettirmeden, içinizde bir ferah- lik uyandırırlar, Bu vitrinlerde gocuk elbiseleri, ge- ce tuvaletleri, oda takımları ve bir ev kadınmı alâkadar eden ne düşünebi- lirseniz hepsinden birer örnek birer eser vardır. Enstitünün değerli müdürü Ba- yan Vesime bize bu binayı, Üzerine emek verdiği bir çiçek bahçesini gez dirir gibi dolaştırdı, Küçük ev hanım larının dikiş diktiği, yemek pişirdiği Atölyeleri gösterdi. Ve çıkarken, biz- de tebellür eden kanaatleri kendisi Şu cümlelerle hülâsa etti: “— Enstitiinün gayesi faziletli Türk kadını yetiştirmektir. İyi bir a- a, iyi bir zevce... Bir kelime ile iyi bir ev kadm... ” Ve sonra talebenin bu gayesi için Basil yetiştirildiğini anlattı; — Esaslı olarak iki şubemiz var. Dikiş ve şapka ile çiçek... Fakat, yal- nız bunlarla iictifa etmiyoruz. Tale- bemiz âyrtca çocuk bakımı dersi de Börür ve çocuğa verilecek ana terbi- Yesinin prensiplerini burada öğre- Bir, » i sl olduğunu biliyorsunuz. Bu atölye. yi bir Fransız bayan idare eder. Bu Bayan, her sene mevsim başlarında Parise gider. Orada kendisinin büyük bir atölyesi vardır. Bize o mevsimin €n yeni modellerini getirir; bu mo- delleri senede iki defa açtığımız ser- gilerde teşhir ederiz. Bu suretle An- kara halkma, Parisin en yeni moda- #1, takip ettirebiliriz., , Enstitlinün bir de sipariş atölyesi vardır. Burada, istenilen biçimde el- biseler, şapkalar yapılır ve sergilerde satışa konur. İli açıldığı senelerde az Fağbet güren bü atölye, gün geç- tikçe ehemmiyetini artırmış ve bugün mıyâ başlanıyor. Eldeki işler bitiri- yor. Sipariş atölyesinde yalnız enstitü- nün öğretmen kısmı çalışıyor, Bu ta- lebeler hem melekelerini artırıyor - lar, bem de Ankaranın en güzel elbi- selerini, tuvaletlerini yapıyorlar, A nkaraya gelen yabancılar, dev Jet reisleri, Başvekiileri, Hari- ciye vekilleri, gazeteciler ve seyya' lar bu binayı mutlaka gezerler ve şok alâkadar olurlar, Birkaç sene evvel Heryo, mihman- darlarına enstitliyi gezmek istediği- Bi söylemişti. Kendisini gezdirdiler. Her sube ie yakmdan alâkadar oldu ve Ayrılırken enstitünün müdürüne şunları söyledi: (“— Fransada, daha geniş söyliye- yim Avrupada, bu âyarda bu kadar mükemmel işliyen bir müessese 27 bulunur, Sizi tebrik ederim.,, Ve memleketine gider gitmez cns- titüye kiymetli bir albüm gönderdi. Son seneler içinde enstitüyü gezen- lerin arasmda İran Şehinşahi Rıza Hanı Pehlevi, merhum Kral Faysal, Venizelos, Çaldaris, Yevtiç, Stoyadi- movi, Antonesku, Şaht, Naci Elâsil, Emir Abdullah ve daha birçok güzi- de zevatm isimleri vardır, Enstitünün gâyesi ev kadını yetiş- tirmek olmakla beraber burada. kül- tür dersleri de ihmal edilmiş değil dir. Bilhassa Jisan, fen bilgisi, yurt bilgisi, edebiyat derslerine de ehem- o Enstitü müdürünün gururla kart- Diyet verilmektedir, Hülüse bir kadı gk son sözü ziyaretçi fazlalığı oldu: m “mükemmel, yapabilecek neka- © w— Gün geçmiyor ki, diyor, bir zi- İl ze burada o vasıflarm yaretçi ropu gelmesin. Müessese- şılır, miz Ankaraya ilk gelen eenebinin ger diği bir yerdir. tölyeleri gezerken gözüme bir hususiyet ilişti: Yaşları 13 le 20 arasmda kalan küçük ev hanımla Tu Yalnız başlarma çalışmayı daha Şok seviyorlar, Herbiri, atölyenin bir köyosinda yemeği, dikişi, makışı, resimi, gi veya şapkasile moşğul Sİ. Onu, ilerideki evinin bir köğe- ünde Yemeğini yapıyor veya dikiş di- annedebilirsiniz. Onları seyre- kendi kendime: bilir, dedim, içinde şimdi Pe güzel emeller, ileriki yuvası için B“ Çüzel ihtiraslar taşır, Bayan Vesimeye sordum: “— Modayı nasıl takip ediyarsu- Duz? “— Enstitümüzün bir dikiş atölye Bir manken giydiriliyor Kemal Zeki Aksarayda Eski Mezarlar i Muhafaza Ediliyor Konya, Aksaray (TAN) — Cema-| Izmiyde Kahramanlar mahallesin- lettini Aksarayi, Hamadettini Aksa-|de Gi sokağında 20 numaralı ev- rayi, Melik Mahmut Gazi türbelerini, İde oturan Devlet demiryolları kon- dördüncü Kılıç Aslanın tarihi meşhe. |düktörlerinden Celâl oğlu 16 yaşında dini kucağımda saklıyan ve “Ulu Er- | Hayri, Hilâl çayında yıkanırken yük- vah,, namiyle anılıp hemen hemen a- | sek köprüden suya atılmış, başı top- uırlardan beri hayvanlar ayağı al. |rağı çarpmak suretile ağır sifrette tında çiğnenen mezaristanın etrafina | yaralanmıştır. Yarah o nakledildiği duvar çekilmesine başlanılmıştır. İmemleket hastanesinde ölmüştür. Bir Çocuk Dereye Atladı, Fakat Yaralanıp Öldü m mmm RİMEL an a... 0€ M atbaacı ve idareci Ulvi Ol gaç'ı bir kâğıt pazarlığı ile meşgul buldüm: — Hele buglin dursun, dedi, ya- rm Dodir günlerden? Cumartesi mi? Tamam, yarın uzun boylu konuşuruz. Bay Ulvi ile ne bir mürekkebin cinsi, ne de bir tabı işinin teferru- atı üzerinde konuşacak değilim. Onun, pek az kimseler tarafmdan bilinen kuvvetli bir merakma te. mas edecektim: Balıkçılık... Amatör balıkçılarımızın hatırı ılanlarmdan biri olan Ulvi Ol. gaç, tam söz verdiği saatte beniz le konuşmuya başladı: — Bu dünyada, herkes bir şeye merâk sarar, Kimi çalılıklar ara- sında bir tavşan ele geçireceğim diye, günlerce taban teper. Kimi havası bozuk bir odsya ka- panarak, sabahlara kadar poker oynamaktan zevk alır. Öyleleri var, dır ki, bütün servetlerini antika eşyaya kapatırlar, Ömürleri, bu kırık dökük parçaların karşısmda el pençe divan durmakla geçer. Ki- mi kediye, kimi köpeğe, kimi ku kendini kaptırır. Biz de bü arada, balık tutma merükına kapılmışsak çok mu? alik avı, bence (İptilâlarm en keyiflisi, avlarm en fay. dalısıdır... Bir kere, düşünün: Tuttuğunuz balık, herşeyden evvel nefis bir gı- dadır. Denizde dolaşırken, elğerle. rinize dolan hava, havaların en te- mizidir. Yorgun dimağları dinlendirmek için, balık avmdan daha iyi bir va, sıtayı nereden bulursunuz?.. Bir gün, rastgele bir ahbapla battâ istemiyerek balık avına çık- mışsanız ve eğer o gün, hava tesa. düfen güzel, deniz sakin geçmişse i Ve 8iz de neşeli İseniz, m ucu | na bir iki balık takılm , yemin ederim ki o günden itibaren siz de balık meraklıları arasmdasınız. Bu merak, insanda gece uyku, gündüz durak bırakmaz. Balıkpazarlarını birer birer dolaşacak,nerelerde hangi <ins balık çıktığını gözden geçire- sekbiniz. Oltaların nasıl yapıldığını öğreneceksiniz. Av maceralarını anlatan meraklılarla tanışacaksı. nız. Sonra da haftanm tatil günü- hü iple çekerek, sandala atlıyacak, tecrübelere başlıyacaksınız. B âlıkların oltanıza gelip takıl. mast, sizi öyle eğlendirecek | ki, artık hiç bir eğlencede bu tadı bulamaz olacaksınız. Balık merakı, başkaları gibi ben de de böyle başladı... Buşladı, fa- kat bitmedi. Bu gidişle biteceğe de benzemiyor. — Balık aveliğınm yalnız hoşa Biden tarafları değil, istifadeli ta, sm MERAKLILAR ARASINDA Balık Sevgisini de Ulvi Olgacın Zengin Hatırasından Okuyalım: Yazan: Salâhaddin Güngör B. Ulvi Hayırsızada açıklarında heyecanlı bir balık avında Oltalarımız, yemlerimiz yanımızda... Sandalermiz da usta bir adam,. Va. niköyüne doğru yaklaşınca bir de ne görelim, belki iki yüze yakın sandal!,, Onlar da bizim gibi torik avma çıkmışlar, Kocaman balıklar, sandalların içinde çırpındıkça, SİZ bizdeki heyecan; sormayın! Bu balıkların £ çırpınması neye benziyor bilir misiniz? Hani tiyet- roda perdenin açılması geciktiği zaman, “samiini kiram,, ayaklarile tepinmiye başlarlar, İşte tıpkı böy. le bir ses çıkıyor, sandallardan... Derken bir amatör haykırdı: — Tuh yazık, İpi çekerken ka- gırdım! İlerde, usta bakkçılar var. Bun. lardan biri mlijdeyi verdi: — Balıklar, 16 kulaçta toplan. miş Bizim için bundan güzel haber o. lar mu? Hemen oltalarımızı ölçe- rek attık, Torikler, oltamıza saldır. dılar, Neşemizden kendimizi kabil mi? — Maşallah,. diye hâykıran hay- kırana.. İri bir balığı çenesi altın. dan tutup, bacaklar arasnla sıkış- tırdıktan sonra, ağımdaki iğneyi çıkarmanın ne keyifli şey olduğu. nu erbabı bilir! Hele tepe üstü de- virip, kuyruğundan yakalıyarak sandalın baş tarafına istif etmesi ömürdür vallahi! Nurettin, o gece İlk defa balığa çıkıyordu. Dört torik tutun- ca, o da bizim arâmıza karıştı, git. ti. Yani bir daha iflâh olmadı. tutmak az Ünyeyö giderken bile: — Ooh. Balık tutmıya bol bol vakit bulacağım, diye seviniyordü. Alâ ile birlikte, gece yarısına kadar denizde kaldık, Müt» hiş surette acıkmıştık. Fakat ba- lığı bırakıp Arnavutköyüne dönme yi, ikimiz de aklımızdan geçirmis yorduk. Hele neyse, bir ihtiyar bâs lıkçı imdadımıza yetişti: Kendi na. fakasından kestiği yarım “ekmeği, bize uzattı da, açlığımızı oracıkta defedebildik. Ben, o katıksız ekme» Ein lezzetini hâlâ unutamam. Bilmem Vâlâ unuttu muf. BiF biftekte, bir su böreğinde, ne bile- yim, en nefis pişirilmiş bir yemekti O kuru ekmeğin çeşnisi ver mu idi acaba, Tuttuğumuz torikler, 22 yi bü Junca: “Artık, yeter!,, dedik, Fakat balıkların ancak (8) tanesini €ve etirebildik. > Tam biz dönerken hava birden bire bozmaz; bir elâ gözlü yağmur boşanmaz mı? Bebeği zarzor We tabildik. Oradan o Armavutköyüne otomobille geçeceğiz ama, sekis torikle bizi otomobil almadı. ye hazretlerini rahatsız et. memek için ben şoförün ya: nina binmiye mecbur oldum, Vâl& da, toriklerden arda kalan küçük bir köşeye ilişti, Ama, ne sevinir yorduk, bilseniz.. Sanki, bu balrk avı bize binlerce lira kazandırmış. tr. Balıkları omuzlıyarak, (inliye sıklıya merdivenlerden bir çikişie mız vardı ki değme gitsin! Ama, her vakit, tali yâr olmaz, Gün gelir ki, Hayırsız ada önlerini de, saatlerce" boşu boşuna Vakit geçirdiğiniz de olur!.. İşte size bu Hayırsız ada seya. hatlerinin birinde alınmış bir fo- toğraf.. Ne kadar meyus olduğu» muz, yüzümüzden de okunuyor de, gil mi? F simde gördüğünüz motör Ke- mai Başaranın motörü.. Yanımda oturan başı açık zat ta o gece, ba» İk merakı uğruna gözüne uyku girmiyen Vehbil,, izim yaptığımız balıkçılık, Yi. man harici sayılmaz, Tehlj. kesi filân yoktur. Yalnız, geçen yüz içinde bir gün, epeyce korku geçiş. dim. Tek başıma sandalla Moda a. çıklarmda balık tutarken, oltam, birdenbire koptu. Oltam kopmakla kalsa yine neyse, sandalım da ajs bora olacak derecede sallandı, Müthiş bir balık anlaşılan bizim oltayı koparmıştı! Eğer, o kuvvete le çarpmış olsaydı, muhakkak sans dalı devirirdi. Amma, bunun gibi ufak tefek vakalar, bir balık meraklısmı koz Jay kolay yolundan çevirmez. Öye le zamanlar oluyor ki, önüne can& var rastlıyacağını bilse, insan yine ava çıkıyor!, rafları da vardır, Denizi tanımak, İ deniz yollarını öğrenmek, bu İsti İfadelerin belli başlılarmı teşkil e. der. Sonra, balıkçıların hayatı, ne kadar enteresandır. Balık avı, sıhhidir de! İnsanm İştihasmı artırır. Deniz havası vü. cudu sağlamlaştırır, Bir tramvay (kurander) inden korkan aksırık. k, öksürüklü ne arkadaşlar bilirim ki, balik merakma tutulduktan son- ra: bir kere bile nezle olmadılar! zim uzatmıyalım: Deniz, içi. | ne girilsede güzeldir, üx.- | tünde durulsa da.. Kenarında otu- rulsa da.. Durun, mademki bu defteri aç- tınız, size bir balık avımr anlata. yım: Bir gece, muharrir Vâlâ Nu- | rettinle Vaniköyünün önlerinde to. | rik avına çıkmıştık. Oldukça serin bir hava esiyordu. Evdekilerin, 15- rarmı dinlemiyerek, Arnavutkö. yünden sandala atladık, hava 86- rin amma, gökte, tunç renkli güzel eden öğretmenlere dipli bir ay var. Suların üstü pırıl piril. Balıkesir, (VAN) — renleri muallimleri ile Balıkesir Gaz Kursunda Baltkesirde bu sene açıdan iincl gaz kursuna dey omaları verilmiştir. Gönderdiğim resim, kursu bit bir arada Bösteriyor.,

Bu sayıdan diğer sayfalar: