17 Ağustos 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

17 Ağustos 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A gg MA A a A AŞ, AN GÜNE > " Yy Şe Şe Heybelideki Mahkermelerde Pangaltıdaki Kaza Çamları Kim Yıkılan Duvar Altında Kalarak ölen Çocuk Suçlu Şoförden Kırk Bin Lira Tazminat İsteniyor Şoför Agobun idaresindeki kamyon geçenlerde Pangaltıda bir bahçeden çıkarken duvara çarpmış, ve yıkmıştı. Bulgar konso- losluğu memurlarından Radi'nin 12 yaşındaki oğlu Antuanı da Tutuşturdu? Zan Altına Alınan Suçlular Bırakıldı Polis, meşhut suçlar müddelunu- miliğine Yuda ve Jak isminde iki genç suçlu vermiştir. İddiaya göre, bunlar pazar günü Heybeliada çam- Yarını tutuşturmuşlardır. Milddelu- mumi Hikmet Sonel, suçluları sorgu- ya çekmiştir. Bu iki suçlunun orada çamlara on beş metre kadar uzakta ateş yaktık- ları ve ısındıkları anlaşılmıştır. Fa- kat çamlara kendilerinden daha yı km yerde ateş yakan ve yumurta pişiren dört kişinin bulunduğu ve çam lar tutuşunca bunların yemekleri ve yumurta tavasını ortada bırakarak kaçtıkları tesbit edildiği için müddei umumi bu İki suçluyu serbest bırak- muştur. Kaçanların yakalanması için evrak polise inde edilmiştir. Eski Çeyreği Altın Suyuna Batırmış Beyoğlunda garip bir dolandırıcı- Tık olmuştur. Hâdisenin tafsilâtı şü- dur: Maruf sabıkalılardan Kemal, eski devirlerden kalma bir çeyreği altın suyuna batırarak Ahmet adında bir köylüyü yakalamış, ona: “— Baba, demiştir. Bugün yola çı- kıyorum. Pazar olduğu için her taraf Kapalı, Sen şu altını al da kâğıt pa“ raya çevir!,, Ihtiyar, bazı endişeler göstermizse de usta sabıkalı, kalp altını beş kâ- git Uraya satmıştır. Neden sonra vaziyeti anlıyan Ah- met zabıtaya müracaat etmiştir. Sa- bıkalı dolandırıcı yakalanmıştır, ŞEY RR Abdest Bozmuş Dün, Beyoğlunda bir evin duvarı kenarında abdest bozduktan sonra u- mumi adaba aykırı şekilde hareket eden yaşar, yakalanmış ve cürmü meşhut mahkemesine verilmiştir. Şüpheli Bir Ölüm Bayazıtta oturan Ahmet oğlu Meh- met adlı birlal evinde ölmüştür. Be- lediye doktoru bu ölllmü şüpheli gör düğü için müddetumumiliğe haber vermiştir. Müddelumumilik cesedi ta- bibladil Enver Karana Muayene et- tirmiş, doktor cesedin morga Kaldı- rilmâsına lüzum göstermiştir. duvar altında kalarak ölmüştü. mesinde bu davaya bakıldı. Ölen çocuğun babası mahkemede dinleyiciler arasında bulunuyordu. A- vukatı da vardı. Suçludan 40 bin Ik ta tazminatla 300 lira da techiz ve tekfin masrafı istiyordu. Müddeiu- mumi, Ihsan, iddiası: söylemiş, dik. katsizlik ve tedbirsizlik suç uile A- gobun ceza kanununun 465 inci mad- desine göre cezalandırılmasını İste- miştir. Dün mahkemede şoför Artin, arabacı Arşar, Madam Zabel, hamal Onnik müdafaa şahidi olarak din - lendiler. Artin dedi ki: — Altı ay evvel bir kamyon bu ka- pıdan geçerken çarpmış ve esasen çü rük olan duvarda çatlaklar yapmış- tı. Ben kazayı görmedim. Arabacı Arşar da ayni şekilde şe- hadette bulundu. Madam Zabel ise; — Ben hildiseyi gözlerimle gördüm. Ölen çocuk iki arkadaşile yolda oy- nuyordu. Kamyonu görünce duvarm kenarına kaçtı. Kamyon kapıya ve duvara çarpmadan dışarı çıktı ve du- yarın sallandığını ve biraz sonra da yıkıldığmı gördüm. Çocuk altnda kâ- larak öldü, dedi Bundan #öhra dinlenen hamal On- nik te ayni #ekilde şehadette bulun- du, ve: — Ben hamamın karşısındaki kah vede şoför Mehmetle oturuyordum. Kamyon çıktı ve biraz sonra da du- var yıkıldı, dedi, Suçlu avukatları bu Mehmedin de mildafaa şahidi olarak çağırılmasını istediler. Müddetumumi İhsan, şahidin adresinin ve hüviye- tinin vaşıh olmaması yüzünden çağ” rilma talebinin reddedilmesini istedi ve: — Suçlu âvukatları geçen celsede hiçbir şahitleri olmadığını söylemiş lerdi. Hâdise meşhut suçlar kanunu Ahkümma tâbidir. Suçlu avukatları boş yere davayı uzatıyorlar, dedi, Mahkeme, şahidin yarına kadar ad resi bildirildiği takdirde çağrılması- nı kararlaştırdı ve muhakemeyi 19 ığustosa bıraktı, Dün Asliye Birinci Ceza mahke. ! Sarhoşluk Suçlusu Bir Mezeci Efkârlı İmiş Fazla Kâçirmiş Polis dün müddetumumiliğe Arif isminde bir sarhoşluk suçlusu getir. dün sabah erkenden satacağı rakı Şi“ gelerini açmış, mezeleri önlne sirala- iin kuytu bir köşesin- de adamakıllı içmiş ve yemiştir. Sa- at dokuzda Köprünün üstüne çıkmış, kendi kendine söylenerek, bazan ba- ğirarak yürümiye başlamıştır. Halk etrafına toplanmış, polis te kendisini yakalamıştır. Arif, dün müddelumumi Hikmet Sonelin suallerine cevap verirken bir aralık etraf'ma bakmış ve: — Bay müddelumumi, benim meze sepeti de ortada yok. Içinde bir gok mide dolması vardı, demistir, iz sonra, Sultanahmet sull Bi- rinci ceza hâkiminin önüne çıkarılan Arif, orada kendisini göyle müdafar etmiştir; — Vallahi bay hâkim, dün sabah çok efkârli idim. Biraz içeyim dedim, çok kaçırmışım. Beni affet, Hâkim suçu sabit görmüş, Arife İ- Xi lira para oozası vermiştir. Bilet Memuruna ! o Hakarete Kalkmış Burgazdan aldığı biletle Heybeli- den vapura binen Nesim oğlu Isak, bilet memuru Mehmede hakaret et- İ miştir, Sultanahmet sulh birinci ceza hâkimi Reşit, dün İsakı 2 gün hap se ve 250 kuruş para cezasına mah- küm etmiştir. (2iyade heyecanla sevilen bir aktör ol- | miştir. Seyyar mezecilik yapan Arif, | İ sesi içinde. Halkin kendinden usan - Yüzbaşı odadan çıktı. Karısına tallmat verdi, hare. mi Beş dakika sonra puslayı alarak gitti. Erden dal- gın duruyordu. Zihninin çok perişan olduğu, aklmdan bin türlü şeyler geçtiği belliydi, bütün bunların dü- ğimlendiği hoktayı da yüzbaşı keşfetmişti: — San onu hiç merak etine, dedi, Ben bizimkin& tenbih ederim. Onu yalnız bırakmaz ve işi iyice anla- tar. Hanım teyzeme de şimdi gidince söyliyecek. Vergici bütün neşe ve şetaretini kaybetmiş, haki bir hüzne düşmüştü. Sesinde ilk defa işitilen bir tit- reme ve elem varğı: — Bana ne iş kaldı? diye inler gibi sordu: Ben eli boş mu duracağım? Yüzbaşı, Alinin bu candan kopan hüzün ve kede- rile mütehassis oldu, bir öz kardeş hissile omuzunu oksıyarak cevap verdi: — Sen mi? Senin çok vazifelerin var. Her gün ha- nım teyzemize gidip bizden malâmat vereceksin. Şa- yet biz bir sey yâzmatışsak bile, uyduracaksın. Bon- ra Hacı kasabaya gelir gelmez peşini bırakmıyacak- sin. Elinden geldiği kadar telkinatta bulun. Hissiya- tını gıcıkla ve bunun en çok kendi yüzünden olduğunu söyle, Istersen Erdenin vaziyetini de gayet tehlikeli göstererek herifi vicdan azabma uğratmıya gayret et. Duha sonra kadıya bir pazar içinde, bir konak önün- de köte” attıracaksım. — Kütek mi? ** — Dur, dinle beni, şaka etmiyorum. Ne yapalım? Öyle istediler. Göze göz, dişe diş. Kadı böyle her kesin önünde birkaç kötek daha yerse burada du- ramaz. Hemen kaldırırlar, Görliyoruz ki herifi baş- ka türlü atlatmann imkânı yok. Tutamağı kuvvetli galiba. Halbuki uğrayacağı rezaleti hikmet veya gatvet, her nedense, işle o meselei hükümet namina hiç olmazsa değiştirirler. Bu suretle memleket te kur tulur. — Fakat şifâ! Kadı, kaymakam vekili, Işi büyür türlerse, Erdenin meselesine temas... Meşhur Jönprömiye Robert Taylor. Âşık Olmadığını İddia Ediyor Robert Taylor gibi genç, güzel ve 8ş8iz bir muvaffakıyete ermiş bir in- #anın derdi yoktur, olaâ bile pek €- hemmiyetsizdir sanırsınız değil mi? Bunu bir de Robert'in kendisine s0 runuz. O hiç te bu fikirde değil. O, bir değil bir çok derdinden şikâyetçi, “Bir defa, diyor, kendime hasrede- bek bir dakikam yok. O kadar çok tim çeviriyorum ki, seyirciler yakin da benden usanmiya başlıyacak... Anlaşılıyor ki, Robert kendine tah- #is edecek bir dakikası olmadığından değil, bugünkü muvaffakiyetini ya- rın da muhafaza edip edemiyeceğin- den korkuyor. Çünkü: Robert Taylor daha yeni bir artiettir, Ve bu bir yil içinde çok değil ancak birkaç film çevirmiştir. Bu kadarından şikâyet edilmez, Metro — Goldvin — Mayer'in bu meşhur yıldızı şaşılacak kadar az bir zaman içinde ylkseldi. Hiç beklenmi- yen bir gün rejisörler birdenbire O nun Rudolf Valantino'dan sonra en duğunu farkettiler, Bu xni muvaffa. | Kit değil. Gecel kiyet (Robert) in önce başını döndür dü. Fakat sonra alıştı, O kadar alış- cede meşhur olup olamtyacaği endi- masındân korkuyor. Robert, hayranlarının, hususi! halle rini, düşüncelerini öğrenmek için gös terdikleri tecessüsten müşteki, “Hep nelerden hoşlandığım, han- 8i şeyleri sevdiğimi soruyorlar. Hele ira ( hangi kadın tipinden hoşlandığıma pek merakları var, Son zamanlarda birde “Barbara Stahvyek” e âşik olduğum söylenmiye başladı. Barba- | rayı çok severim, Elem güzel bir kız, zoka yay fm r; Fakat Barbara, yaltız ar- | velkilerden bir farkı var, Sağlam oi- kadaşımdır. Ona âşık değilim. Hangi kadın tipinden hoşlandığı ma gelince: Zeki olmalı, nükteci ol- malı. Kendine mahsus fikirleri olma- h. Fakat kendi fikirlerine uymadığı ile “ için başkalarının düşüncelerini fena Uyan bir kedi, ikincisi ilk defa film J için terbiye edilmiş bir Penguen Kuşu. görecek tabiatte olmamalı. — —— Faik Neden Öldü? Kasimpaşada Uzunyolda Balaban handa 273 numaralı bekal Tehirin dükküninda bödrum katında beledi yöden gizli tamirat yaparken kuyuya düşerek öldüğü yazılan İşçilerden Sa- dık oğlu Faik hakkındaki tahkikat ne ticelenmiştir. Fajkin kuyuya düşerek değil, belediye memurlârımın ansızın bastırması haberi üzerine kendini ka- — Ince düşünme. Köleği atacaklar, ağa, efendi takımından olmamalı. Rüşdiye kaçkını, bakkal çı- rağı, çoban bozması çok. On yaşından on beş yaşma kadar kaç tane istersen sana getireyim. Kütek olma- sın da İlmon kabuğu olsun. İş sonunda dedikoduya binince, merkezde de körükliyecekler bulunur. — Bünda #ön ifrata varıyorsun yüzbaşım. Erden itiraz etmiye başladı. Yüzbaşı iddiasında 15 rür etti, — Bara hak Erden! Böyle adamları, görüyoruz Ki milletin başından atmak için elimizde ne kanun var ne adalet. Maskara nazırın birisi çıkıyor, bir elin itini tutuyor, bakıyorsun ki kahve ocağında sü- müğünü çekemezken ya kaymakam ollyor, ya mu- tasarrif, Gel de pirinein taşını ayıkla sonra. Dünkü miskin, gittiği yerde zebolla kesiliyor, neticede mil- İlet kan ağlıyor, Şikâyet edersin dinliyen olmaz. A- man dersin, ezerler, zaman dersin müfsittir diye bir leke yapıştırırlar. Ey! Ne yapmalı? Ben İftira ata- rm demiyorum. Zaten iftiraya mühtaç değiller. Ne desek, nedet şikâyet etsek hepsi doğru. Lâkin an- lyan, dinliyen kim? Meğer o bende olacak herifin takmdığı sınıfa bir şüphe âriz olsun da bizzarur ora« dan kaldırsinlar. Ne olacak? Mahalle çocuklarının 8ir sabah kadınm evi önünde gürültü ile kaydırak oynamaları, dayak yemesine kâfi bir sebeptir, He- tif önce pendereden haykıracak, çocuklar alay ede- bekler. Küfür edecek, karşılık verecekler. Tabii can datması vır imısulı şamarlâar, Iş bundan azar İşte. Sonra kadı hükümete gitmek için pazar yerinden geçerken (biri dövdüren hoca geliyor) diye taşa, 1 mon kabuğuna tutarlar, Malüm Ya, çöcüklar onun kaymakam vekili olduğunu ne bilsinler” Zaptiye ile bizi dövdüren hocanın kafasına yumurta ettik di- yecekler. Zaten iş buraya varınca haklarında kim ta kibat yapacak? Yapsa da ne olacak? Maksat işin mükalâğa ile kasaba baricine, Vilâyete, İstanbula şayi olmasıdır, Bir hükümet adaletini kitabile, mec lisiyle, namusiyle yapmazsa, halk işte böyle limon kabuğiyle yapar. Kadı için çare bu, Daha büyükleri için de başka vasıta var, Amma diyeceksin ki daha o kivamis gelmedik. Zulüm öyle bir kızgın ocaktır ki oradu en ham madenler tavlanır. İsyan! Azizim isyan! Zulüm ve itisafa karşı isyan! Sözle, göz yaşiy le, kalemle olmadı mı? Silâhla, dişe takılacak canla, koltuğa almacak başla isyan! Bu devlet ya adam akıllı bir hükümet meydana çıkarır, yahut ergeç, her böylesi işin kafasnı ezecek isyanlar doğar. Aç &al mus! Soyul 3u3! Ezil sus! Hayır! Bugün kayma- kama limon kabuğu atan bir halkını istikbalde bü- yük saadet ve hürriyet müjdeleri vardır. Bugün za- lim valisinin yüzüne tüküren küçücük bir kızın ge- linlik, duvağında adaletsizliği dişlerile parçalıyacak yavrıların doğacağı yazılıdır, Bu devlet ya adam c- İur, yahut yerini milletin ruhundan, öz benliğinden fışkırmış bakiki sahiplerine terkedör, Bir deli, zalim, “Sinema Aleminde Robert Taylor Neşeli olmalı. Fakat tabil her va- i klüplere gitmiye düşkün olmamalı, Saadetini yuvasm- Ön aramalı. Beni dinlemekten hoğlan bı ki, şimdi de yarın yine ayni dere: | mahı, Çok güzel olması şart değil, fa- kat şahsi cazibesi olmalı... Koca Nişancı Bu nam altında çevrilen yeni bir filmin bütün aktörleri muhtelif hay» vanlar arasından yetiştirilmiştir. Bunların başında (Kaktos— Frenk inciri) adında bir tavsan geliyor, Son- immi) isminde bir karga... Bu hayvan, bir filmde rol almak Üzere terbiye edilen ilk kargadır. Hayvan aktörler arasında “Tut” adında bir de av köpeği vardır. Köpeklerin film- hem fevkalâde bir arkadaş, “Bütün | de Tol alışını şimdiye kadar çok gör- duğu halde bacağı kırık bir köpek ro- | gi, lünü yapiyor. Aktörlerden swald” te çok enteresandır. Bi- rincisi işaret verilir verilmez miyav- Teşekkür Hastalığım esnasında gerek sayın matbuat ve gerek sevgili tarafından böndenize karşı len sevgi ve alâkadan dolayı alenen teşekkür ederim. Afyon Saylavı: Berç Türker amma ranlıkta elektrik cereyanma kaptır- mak suretile öldüğü anlaşılmıştı Günün programı — stant ÖĞLE NEŞRİYATI: esi Saat 12,30 Plâkla Türk za | 4, 12,50 Havadis, 13,05 piâleneşriyatı. 14,00 Son Akşam Neşriyat: sisi Sant 18,30 Plkla dans Met 19,30 Konferans: rainösÜ ayfi. neşriyat kolu namına NUS gf 20.00 Nüri Halilin ir musiki heyeti, 20,30 Ömer 5 VE Falındân ârapça söylev. Dal , dia Rıza ve arkadaşları, Glgfi yarı) 21,12 Radyo İh (Lâkme), 22,15 Ajans ve roge berleri ve ertesi günün P' va 29.30 Plâkla sololar, Opei8 ret parçaları, 23,00 Son. 3.0 Günün program özü SENPONILER 21,30 Berlin kısa dalgasi: nik konser. 21,30 Bükreğ: yeli) senfonik konser (Brahms, HAVFIF KONSERLER yesil yar, KER Böramy ül P popuri, (8,15: Devami). rp kısa dalgumr: Pik. 030 BE an dalgası: Musikili ki ram. 9,46 Paris kisa dal 10 Berlin kısa dalgasi: 10,30 Paris kısa dalgası, #9” Kİ keza, 13 Paris kisa Şi 7 ser. (14,5: Keza), 13, ge Orkestra. 15,15 Berlin k8# #t: Baki köy musikisi. e ma kisa dalgası: Karısı! ai? 16,16 Roma kısa dalgası: YÜ ği şarkı ve Cetra orkestrası. “Gi Örkestra soprun. 16,35 Pest i ). r. gd yi a Si an örkestrası, 18,44 Berlin Kaleme; Alman milli dam (Haydn, Mozart, Beethove?'zi Bükreş: Radyo örkestrasi Petşe; Şebir bandosu, 20.40 no, Florans, karışık musiki» Petae: Radyo salon rest Milâno, Florans: mancininin pri sinde örkestra konseri. 220,4 Ke kısa dalgası: Plfk, 22,25 P Bü dalgasi: Hafif musiki Yasi lar. 22,30 Paris P. T, T; MA yg akşam. 2245 Bükreş: Joke” e musiki nakli 23,05 Prag kıs& ası: Orkestra (Fibich, Fi CE ,20 Viyane, Graz: Eğlen o ir konseri, 23,25 Peştes iganların konseri. OPERALAR, OPERETLER isimli öpereti. 22 Kolonya ae likçı ve kürtst;, ikimli radyo “Mabel, , A 1 Berlin kısa dalgası: Bİ? ort şarkı söylüyer. ei Berlin isa dalgası: piyano sonatlarından, 19. şova: Şarkılar (plâk). 2039 reş: Piyano konseri, 21 Fiüt konseri, 215 Toka Pe gas: Halk sarkıları, 22. Piyano konseri, 22,45 Berlii gk dalgası: Küçük piyano 23,20 Varsova: eman ) dostlarım |. (Tartini, Elgar, Korngold V* gösteri- | MUHTELIF pi 16.30 Parin kıan dalgasi" çiy ro perdus, imli tiyatro Gi tef 19,20 Peşte: Su topu (W8 polo) (Avusturya — Miran reportajt. 19,30 Rima kıs * Arapça, Rumca ve Türkçe kısmen musikili neşriyat mültemis ve cahil kaymakam vekiline iki limon le buğu atmya, bir yuha gökmiye tereddüt ediyor” Halbuki böylelerinin yüzünden bütün, amma vi cihan bu saltanatın, bu milletin çebresine tük yor ve lânetler yağdırıyor. Oo!. Lâf dinlemem. “4 karsi görmek için milletin ne suçu, ne günabı Vİ. Böyle bana! Yirmi milyonluk mazlim ve masif balkı, beş on hergelenin çiftesi allında görmeki” se kör olnlak daha İyi!, e Oda kapısı vurulmamış olsaydi, Refik, bü ati i heyecanlı nutkuna devam edecekti. Dışarı çıktı, GÖ. düğü vakit elinde Erdenin yol heybesi, getrie” tabancasınm fişekliği vardı: — Haydi bakalim. Herşey hazır! Bekir si debboyun arkasına götür. Benim atta orada: de iki dakikaya kadar giyinirim. gi Dolatz açtı, çizmelerini çekti. Silâhını taktı, İİ, lnadi! Vergici müteessir ve dalgin seyrediyorâk başı dedi ki: sie — Vergici! Sen şimdi doğru klübe gidersin “e birşeyden malümatın yoktur. Eski halinde, o taretinda. Şayet Erdeni soracak olurlarsa “ift beraberdik!” der geçersin. Sorgular fazlalaşırs* ça yıtsiz bir tarzda “bilmem, çiftiiğe gitmek istiy af” filân diyordu, belki gitmiştir.” diye bir kubuz YU inim, O kadar. Benim için de iftardan sonra de bıraktığından başka birşeyden haberin ols Erden de hazırlanmış, yüzbaşının hanımiy”€ len para cüzdanını iç cebine yerleştirmiş besi du. — Hadi bükalm. yi Odadan çıktılar. Refik arkadan yürüyordu ı sek sesle karısına : ; — Biz gidiyoruz. Bildiğin gibi, Fakat Güneri < $ vel de sonra da saha emanet ediyoruz. ği carkası 68

Bu sayıdan diğer sayfalar: