5 Eylül 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

5 Eylül 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BENÜ Hi £ *0 YAYA, / ii D Marları, kapıları, burçları, tün Diya iler, desteklerle bi. lerin çybekir kalesi, eski tarih- Ör. Kim ri zengin bir Bitpazarı- Taki, rapi küç türtü ve kaç bay- sd an kendisinden bir ır, Silmerlerden Ma» kün allara kadar her devrin mar yay 48iyan bu on üç, on beş ki- tağı Yu Tesindeki kalenin a- Söze, Seza her köşesi için nir ef- iile kaleye bir delikten * Halidin ordusu kaleyi » Fakat bir türlü alamı Halidin otağı Dicle tarafın. Bir gün bakmış ki başmn Sakladığı ekmeğini çalmış - haa Hai aç kalmış. (Not: Kadarı başka yiyecek bu- Ertesi günü yine ekme. lar, O gün de aç kal e gün kölesinden şüp - iş k yemin etmiş. Çare- meyan Halit bu esrarengiz ek- kölesile beraber göz- Ki vermiş, Sabahm alaca İn bakmış ki, bir köpek * tadıra giriyor, Halidin ek- Disi, asra > Köneğin bi, nüşler, Ne görseler? Kö Ku», İslikten Içkaleye girmiyor Hemen bir büyük harp şürast ğer Birkaç fedai seçiliyor. oy, sabaha karsı o delikten gi- Tüy. * Kâpıları açıyorlar falan KE yor, başkaları, başka “üjy, 43 giriyorlar. Şu oluyor bu Ky, Pükat muhakkak olan bir Ming $udür: Diyarbekir bilin- rdanberi Türktür, R 1 efsanelerin arasında bir “zy, , ürk efsanesi var ki, haya- E lâbin ta kendisidir. Bu m burçlarının efsanesidir. ii Mi yukarıda gördüğünüz Mak, Büzel buretin ikisi de ceni- ir. Birisi Urfa kapısı ta- a, ötekisi Mardin ağir dır. miş Banada birincisini yapan ay Ya bir babadır, ya bir ne- gar #anatli, o kadar güzel, atay ken yapmış ki, hak - <, uklarını kabartıp: ae bunu ben yaptım. Ve an- “ deng Pabilirim, böyle bir bür- sonra yapacak yoktur. sağ mn gİt zaman; oğlu veya key, Evlişmiye başlamış, Çı - ay kalfa öimuş, Peştemal kür Yan ustalığa çık - SEN BURÇLARI (GL EAN i Yazan: | Aka Gündüz İİ Miyemeb ekin sararma Vrf ig mış, Zembil omuzlamış, derken e- fendim, bir gün babasının veya us- tasınm karşısma dikilmiş. Demiş ki; — Ey benim sanatimin velini - meti! Senin yaptığın bürç şüphesiz ki, dünyada tektir. Böyle bir bürç tek kalmamalıdır. Ote köşeye de bundan daha İyi bir bürç yapmak gerek , — Hay oğul! demiş ustası. Ben artık ihtiyarladım. Onu ancak ben yapabilirdim, Benden başka kim var ki, yapsin? — Hay babam!. Demiş eski çi- rağı. Ben gencim. Ben yapacağım ve daha iyisini yapacağım! — Onu ben yaparım! Onu ya - Pan benim! Sen yapamazsın! — Sen yalnız değilsin, Daha iyi- sini ben yaparım, Ben dururken ar tık sen yapamazsın? — Ben yaparım, sen değil! — Sen değil, ben yaparım! Ustanın yaşıtları ustanm tarafı- ai tutmuşlar. Çırağın yaşıtları da çırağın tarafımı. > htiyar usta keserini havaya kaldırıp and içmiş: — Paha iyisini yapabilirsen ben | bu keserle kendimi, yaptığım bur- l cun Üstünden atarım! i Genç işe başlamış, Yapmış, bi - | Yüksek, Geniş ve Güzel me'le “Randalph Sestt'dedir. Bu filmin musikisi fevka- € ikisini de başbaşa görüyoruz. Diyarbekir kalesinde meşhur Sen'ü Ben burçları Diyarbekir Kalesinde tirmiş. Halk toplanmış. Herkes ka- rarını vermiş amma, İçinden ver - miş, Ihtiyar ustanın yüreğini in - citmek istememiş. Usta gelmiş. Görmüş. İncelemiş, Halk ağzın i- çine bakıyormuş. Usta demiş ki: — Hele bir kere de benimkini bir daha göreyim. Kendi burcuna çıkmış, her ya - nini görmüş te: — Ey ahali! Demiş. Biliniz ki, her yeni doğan, kendisinden önce- kisini geçiyor ve daha iyisini yapı. yor, Biz artık yerimizi bizden iyi yapanlara (bırakmalıyız. Aferin genç usta! Ve keserini beline sokarak kendi gini burçtan aşağıya alivermiş, Halk ihtiyarı parça parça oldu sanmişlar. Cenazesini Kaldırmak için gitmişler, bir de ne görsünler? Us- tadan eser yok! Bu iyi yürekli, de- ğer bilir, gençliğe hak verir ihti - yar usta uçmuş, erenlere karışmış. Yeni usta da o zaman demiş ki; — Keserimin değerine ve adma and içerim ki, ben de yerimi ben. den sonra geleceklere bırakacağım. syat ve inkılâp denilen rea- litenin ne güzel bir efsanesi değil mi? Inkılâpcılık; yeni gelen iyiye, doğruya ve güzele yer vermek de - mektir, Amma sonraları bu benlik, #en- lik davası; hayattan, sanatten den, Wkilâplan çıkarılmış ta basit politika benliğine senliğine dökül. müş. İşte o zaman işler bozulmuş. Politika senlikleri benlikleri yakın mazimize kadar, düne kadar bu mil leti perişan etmiş, Hatta adsız Şai- ri bile dışmdan biraz müphem gö- rünen bir manzume yazmış ki, asil işe yarar kıtasını buraya alıyo - rum: “Ne Benlik var, ne Senlik var" “Düzenlik var, esenlik var, “Eğer Senlikle, Benlik var; “Gerek hurcun sarup göşmek,, , Şair gunu demek istiyor: Bir yerde ki benlik senlik davası yoktur, orada düzenlik, nizam vardır. Sıh - hat, rahat vardır, Amma nerde sen lik benlik çekişmesi görürsek he- men hürç denilen eşya dengini top la, sar ve oradan SIv1$. Bizim de bugünkü davamız poli tika senlik benliği değil; #unat, bil- gi, eser, hayat ve inkilâp &enlik benliğidir. Diyarbekir kalesinin katmer, kat mer tarihi ne olursa olsun, ben sa» dece iki burçtan bir inkılâp düs - turu çıkardım. 149 Saat Yüzen Bacaksız Bir Adam Amerika gazeteleri tarafmdan ve- rilen malümata göre Charles Zimmy naminde bacakları kesik bir adam, Albany ile Nevyork arasmdaki mesa- feyi 149 sant yüzerek geçmiş Ve Nev- yorka son derece bitik bir balde var- dığı için hemen hastaneye yatırı. mıştır. Zimmy, saatte bir mil süratle yüzüyor ve dinlenmeden, 140 saat yü zerek kendisince rekor kırmış bulunu- yor. Zimmy hastanede mükemmel ye. mek yemiş ve bir sürü sigaralar iç- miştir, Bacaksız bir adamm bu kadar uzun bir müddet su üzerinde kalması ve ba caksız yüzme rekorunu kırması hay- retle karşılanmıştır. Tayyare Modeli ç Resimde görülen tayyare Al- yanların en son icadı olan Mes. 4 sersehmidt avcı tayyarelerinden 4 biridir. Bu tayyarelerde perva- 4 2enin mihveri bir namlu vazife. ç sini görmekte ve ufak çaptan # top, mermileri atmaktadır. Mes- sersehmidt tayyarelerinin aza mi hızları saatte 350 kilometreyi $ bulmaktadır. ç İ Tayyarecilik, bilhassa kar 4 tayyareciliği üzerinde Fransada k Ö ve İngilterede de gizli çalışma- a ( lar, uğraşmalar oluyor, Hava- 4 cılık mühendisleri, yeni sistem i Ü harp tayyareleri icat tetmek Ü gayretiyle durmadan çalışıyor- y lar, Bir habere göre, bir Fransız 4 | mühendisi, dağ tepelerine, sair $ | arızalı yerlere kolaylıkla kona- & / bilecek bir tayyare yapmak sev- & 'dasındadır. Amerikada bir fen &! adamı, yere düşen tayyerolerin & g Porşalanmamasını ve içindekilerin & gi eye temin için bir âlet $ Melek Yüzlü Canavar Bugünlerde Viyanada, çok merak- hı ve heyecanlı bir dava görülecektir. Davanın suçlusu, Martha Marek ad- li çok güzel bir kadındır. Ve birçok rezaletlerden başka lüç kişiyi zehirle öldürmek suçundan tevkif edilmiş bulunmaktadır. Halbuki Bayan Marekin asıl tevkif sebebi, sigorta kumpanyasından pri koparmak için evinde sahte bir hır- sızlık komedyası tertip etmektir, Fa- kat bu kadının hayatının birçok cs- rarlı noktaları bulunduğunu sezen Avusturya polisi, Martha'nm mazisi- ne bir göz atmen, üç cinayetile ve Anglo Danubinn Lloyd kumpanyası- ns sigortalı olan kocasını zorlıyarak adamcağıza zorla bir bacağını kes- tirmek, nihayet zavallıyı zehirle öl- dürmek şeklinde korkunç hâdiselerle karşılaşmıştır. Martha Marek'in haystı tetkik edi. lirse, garip sergüzeştlerden ibaret bir Pi etmek Üzere uğraşıp duru- yormuş, Şu tayyarede namlu hizmetini T gören pervane mihverini açıkça görüyoruz, Windsor Dükü Nasıl Yaşıyor? Eski Kral Sekizinci Edvard ve gim- diki Dük dö Windsor, Ingiltereden ay- rlalı dokuz ay olduğu halde her gece Londraya telefon etmekte ve dra We yirmi dakika okonuşm (Londra il: Viyana arasında Ü kikalik mü'etleme üç dört Türk sına mal olur. Dük ile Düşes balay- larını başbaşa Wasserleonburg $ato- sunda ge or ve çok sade bir ha- yat sürü: orlar. Her sabah taraçada kahvaltılarını yapan karı koca, bura dün Avusturya, Italya ve Yugoslav romanla karşılaşılır: Daha 12 yaşlarında bir genç kız iken Pritseh adlı altmışlık bir zengine metreslik etmekte idi, Günlün birinde ihtiyar zengin, iç yüzü pek iyi an- laşılamıyan bir hastalıkla ölünce, mey duna çıkan vasiyetnamesinde bütün servetini ve emlâkini Marths'ya ter kettiği görüldü. İş yalnız bu badurla da kalmamış, ufacik kizi bu ihtiyar herife kiralıyan annesi de kendine külliyetli dünyalık temin etmişti. Bu sıralarda büyük harp Patladı. Marthanm muazzam serveti bir mum gibi eridi ve annesi da kendiside beş parasiz denecek bir halde kaldı. | lar. Martha o sıralarda kendisine de-| ce âşık olan Emil Mark adlı bir zi- bitin mesleğini terkederek ticarete başlamasını gart koştu. Karı koca ahit İşe Siremarse BİÇİME vü vaffak olamadılar. Bunun Üzerine 1925 haziranmda bir sabah bahçeyi belliyen zavallı Marek ağır surette yaralandı ve bacağın kesilmesi lâzım geldi , Bu felâketin pek iyi bir tarafı oldu. Bacağı kesilen zabit, meğerse Anglo Danubian Lloyd kumpanyasma sişor talıymış, bu kaza üzerine kumpanya- nm 400 bin dolar vermesi icap etti. Kumpanya dava açtiysa da karanaı- madı ve karı koca pek fena bir za- manda yetişen bu dört yüz bini aldı lar. Lâkin Marek'in ömrü vefa etme- di ve 18 ay sonra sebebi pek iyi anla- şılamıyan “bir hastalıkla öldü. ya dağlarmâ bakıyor ve kenarları çi- | çeklerle süslenmiş yüzme bayuzunun | kıyılarında Londra, Amerika ve A- vusturya gazetelerini okuyorlar. Dük dö Windsor, artık normal bir mahiyet alan mektuplarını okuduk- tan sonra hafif bir öğle yemeği yiyor ve öğleden sonra sporla meşgul olu-| yor ve tenis, golf oynuyor, yahut ba- lığa çıkıyor ve dağa tırmanıyor. Dük geçenlerde 2000 metre yüksekliğinde- ki Dobrash tepesine tırmanmış ve bitün köylüler onün çevikliğine ve hünerine hayran olmuşlardır. Düşes, misafir kabul etmediği 2- man vaktinin çoğunu yazı yazarak geçirmektedir. Kendisinin bir eser yazmakla meş- gul olduğu anlaşılmaktadır. Düşes çok sade giyinmekte ve onun hergün yeni bir Paris modasını taşımasını bekliyenleri meyus etmiş bulunmak. tadır. Şatonun kapısmda bir tek ihtar vardır; “Köpeklerden sakınn!,, Bundan da Dük ile Düşese ait yav- rularım büyüdüğü anlaşılıyor. Civardaki köylüler, Dük ile bitle evlenmeyi kabul etti fakat 2a-| SONBAHAR MODELLERİ Kocasını ve Aşıkını Zehirliyerek öldürdü Haydut Kadın, Sigorta Parası Almak İçin Daha Önce Kocasının Bacağını Kestirmiş Avusturyanın melek yüzlü canavarı Martha Martha Marek, bu ölümden pek mil teessir olduysa da birkaç ay sonra Neumann adlı yeni bir âşık peydah- lamaktan çekinmedi. İki âşık bir vil- da oturmıya başladılar. Bu arad sillânın bir odasını da kiraya veriyor lerdr, İlk kiracı, yalnızlıktan hoşla - nan zengin bir kadındı. O da birkaç zaman içinde iç yüzünü tespite imkân görülemiyen bir hastalıkla öldü, Va» siyetnamesile kendine biricik varis olarak Marthayı seçtiği öğrenildiği vakit herkes hayrete düştüysede Martha Marek: “Kendisine ödünç pa» ra vermiştim. Bu şekilde ödeşmesi tabiidir... dedi,. Kimse de buna cevap veremedi. Aradan hirkac ay verince, Marthanm zengin halâsı da öldü. O da bütün servetini Marthaya bırak- tu. Anlaşılan Neumann'la metresi des girmen gibi bu paraları övütüyorlar- dı. Çünkü &z bir zamanda yine para- sız kalarak tevkiflerine sebebiyet ve ren sahte hırsızlığı tertip ettiler v3 yakalandılar, İşte bu yakalanış Martha için bir felâket oldu. Çünkü polisin yaptığı ince tetkikler neticesinde gerek E- mil Marekin, gerek bedbaht âşıkm güzel kadın tarafmdan zehirle öldü- rüldüğünl anlamış ve mahkemeye vermiztir. Düşe- Bu genç kadın yeni sinema yıldızlarından Maria Von Tasnady- sin son derece bahtiyar göründükle-) dir. Fakat biz bu resmi, sonbahar modası bir elbise modeli görmüş olmanız için koyuyoruz: Şık bir sonbahar mantosu. rini söylemektedir. mmm mera

Bu sayıdan diğer sayfalar: