19 Eylül 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

19 Eylül 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. Gr | Kanun karşısında: | STAN Gündelik Gazete Ağri BAŞMUHARRIRI Ahmet Emin YALMAN ğin hedefi: Haberde, fi- her şeyde temiz, dü- İ ta amimi olmak, kariin < (si olmıya çalışmaktır. İcon MESELELERİ | e... | ğumu Hangi Mektebe Vereyim? Mig, 7 mekteplerin açılma mevsi- Şocuk babalarını en çok meş- ge mesele budur. de on dört yaşında bir erkek Boşanma Davasından Evvel Sulh Teşebbüsü Lâzım Telefon çaldı. Açtım. Bir kadın se- si: “Sizi ne zaman taciz edebilirim. Müstacel bir davam var,, dedi, — Yazıhanemdeyim, Buyurun, de- dim. Beş, on dakika sonra, şık bir ba - yan odama girdi ve derdini şöyle an- lattı: “Kocamla başhaşa verdik ve uzun Uzun müzakere ettikten sonra bosan- mıya karar verdik. Ne yapalım, ah. lâklarımız uymuyor, Beraber yaşa - mamızm imkân yok, Oda razı, ben de. Yalnız, ikimiz de bir gin evvel da- vanm neticelenmesini istiyoruz. — Peki, dedim, hemen başlıyalım. Ve Sulh Mahkemesine hitaben bir Arkadaşımız Hıfzı Tevfik, bu haftaki yazısında "Milli Edebiyat, mevzuu üzerinde fikirlerini söylüyor, milli kültürümüzün başında milli edebiyatı- mıza yer vermiye mecbur olduğumuzu anlatıyor. Bu işe ilk terbiye kuca- ğı olan aile ocağından başlamak lâzım geldiğini öne sürüyor. Sözü mu- # harrire bırakıyoruz: bay Aımda bir üz çocuğu olan bir istida yazarak, boşanma davası 4ç - dik, uzun bir şikâyet mektubu al- mazdan evvel, sulh teşebbüsünün ya» y ” Diyor ki. pılmasını talep ettim. Sonra yazdı - ğrmı bayana okuyarak, imza etmesini söyledim, Bayan, yazdığımı okudu, Gençlerimizde Edebiyat ya Dili Tağımları çöpleri, ile bir daha okudu, ve: yaylada. kat biraz da bizi dü, o o o — Aman efendim, zannediyorum ri Biraz da hayatm güçlükleri ki, size meseleyi iyi anlatamadım. Ben ek Yuvarlanan bizlere yol göstere- kocamla barışmak istemiyorum ki, ta, | lar yazm. Meselâ ben iki ç0- ” © mahkemeden sulh teşebbüsü talep e © Onları hangi mektebe deyim.Biz Karar verdik: Boşanacağız. Pim, ve onlara nasıl bir hayat yo- “ — Evet, hakkımız var, fakat bo- şanma davası İkame etmeden evvel en “şiir karın doyurmaz, sözünü son zamanlarda Hukuk usulü muhakemeleri kanunu » bir yazıya tesadüf y ; edemiyo- nun (494) üncü maddesi mucibince İİ eizevim? Bana bu yolda rehi Merak ipe kele gg türki erlerin Mn, edebi kültürü ve bedi YAZAN: kam bu suale cevap arıyan| terbiyesi hakkındaki fikirleri- çoklarından itim, Mubakkak 8, | bu farmalteyi mâl etmemiz ip he a m e | mi mebel vesilelerle sözle HIFZI TEVFİK m ee ya Bi hak vermemek mümkün de-| dim. Kendilerinden çok şey- sız bir millet dilsiz insan kabilin - | lerimin doğruluğuna itimat edin. Ba» ler umduğumuz ve beklediği- den sayılır, sözü de mânasiz d€ğİİ- | kın kanun ne diyor: ii & . Talebe Alınacak 1800 Talip a iyi hir mektepte okut- onu iyi bir tarzda yetiştirmek > silenin en büyük denlidir. - Memlekette resmi mektepler hari- ve hasan mektepler ve ecnebi mek tip var, Baba, uzun miiddet bu #ç iy tep arasmda şaşırıyor. Geçen bir vali dostumuz soruyordu: > Ben çocuklarımı bir ecnebi mek- Der alem yam Ve İtinalı olan babalar hakikaten #ekiyorlar,Istanbulun büyük ll kayden biri bu yıl yalnız 80 talebe edebiliyor. Halbuki bügüne ka- Yalnız bu liseye kaydedilmek lize- t edenlerin adedi 1800 e ii bülunuyor, Bu 1800 ün 80 i bu takr, girdikten sonra ötekiler ne ola- * ster istemez ya diğer resmi li- » Ya hususi mekteplere, yahut X mekteplere müracaat edecek- e ; *E. yhaa çocuğumuzun mekte- ek hakkımı kullanmamıza İmkân da yoktur. Hangi Mektep b Jale üç tip mektepten birini Mai, serbestiz, Yani resmi mekte- teh; » Rususi mektebi mi, ecnebi mek: Büy tercih edeceğiz, bunu düşüne- / Resmi ve hususi mektepler #yni Sramları tatbik ederler, Şu farkla mektaplerde muallimler da- etli, hususilerde daha zayıf- dersler bir, kitaplar bir, zi z Jarmı anlamakta, eski- Kaplar fedakârlıklara katlan-| tadırlar, Fazla olarak bu mek-| Yeti, Kusuru çocuğu bu muhit için | kanal bazılarmın ecnebi ve! üğgg, mektepleri tercih etmelerinde Körmüyoruz, e ,, 2? Kültür Bakanlığının Türk lise an tedris tarzı bir teh VEL islah etmesi, her itibarla ©c- Yana ekteplerine ihtiyaç hissettirmi- derecede miitekâmil bir hale "a çok temenniye şayandır. iç, Olduğunu Öğrenince. e KN muhabirinden) — Bir ğı boya çalmaktan suçlu Dilay çinde bir mahküm, nakzen ya- küy, » Uruşması sorunda tekrar mah Mng MUŞ, karar tefhim edildikten tir, Bari geri bazı sözler sarfetmiş- ha, fan üzerine derhal bir zabıt va İla ls, ayrıca duruşması eğ Cezası dört gün fazlalaş- miz istikbalin nesillerini biz kendimizden de, bizden evvel- ki nesillerden de yüksek gör- mek istiyoruz. Ve onları hal- den ve maziden üstün görmek için birçok sebepler bulundu- ğunu da iddia ediyoruz. Bugünkü neslin üstünlüğünü te- min edecek sebepler ortadadır. Her şeyden evvel hür ve mesut olduğu kadar bilhassa gençliğe karşı feda kâr, onların iyi yetişmesi için her türlü vasıtaları hazırlıyan bir dev- AL NA REY re Bir devir ki, bizim yetiştiğimiz çağlarda onun hayalini bile tasav. vur etmek bizlere nasip olmadı. Bi zim çocukluğumuz karanlık dehliz- lere bakan loş odalarda tecvit ez - berlemekle geçti. Sokaklarda sür- yları muharrem döğüşleri sey- rettik, Ve kapılarımızda göygoy teraneleri dinledik, Dünya vukua - tından haberimiz bile yoktu, Vatan ve millet mefhumlarmı tanonak için hiçbir vasıtaya malik değildik. Hele biraz büyüyüp te orta öğre- tim çağına girdiğimiz zaman atala- Tımız, babalarımız önümüzde çek - luk konuşmaktan bile çekinirler. di. Mekteplerde hocalarımız gö - zümüzü bağlamak için biribirlerile adeta yarış ederlerdi, H iç unutmam bir defa bir tahrir vazifeme “evlâdı va, tan,, terkibini koymuştum da ho - cam bana kızmış “şu tabiri nere - den öğrendin, onu evlâdı memle « ket yap,, demişti. Diğer bir defa da bazı arkadaşlarla “yâdigür; şe- bap,, diye bir varakpare çıkardığı. mız için mektep müdürü bizi yanı. na çağırarak iyiden İYİ topumuzu birden azarlamıştı. Halbuki o kitabet hocası da bu mektep müdürü de iyi yürekli va- tansever, açık fikirli adamlardı. Fakat milli duyguları ve” bedit ktltürü öldürmiye çalışmak Ab- dülhamit devrinin bilhassa son yıl larında her türlü tazyikin üstünde bir gayrelkeşlik idi, Ben o zamanlar Mercan idadisin de okurdum. Bir gün elime nasılsa geçiveren “Sis,, manzumesinin bir satırmı türkçe hocamız Efe Sait Efendiye sormuştum da adamcağı- zmn rengi kül gibi olmuş beni iyi bir azarladıktan sonra Sınıftan di- şart atıvermişti. İstibdat devrinin bu sön yılların da idadi mekteplerinde “edebiyat” diye bir ders yoktu. “Umumi tarih" nâmma bir şey okutulmazdı. Türk tarihi ne gezer, Osmanlı tarihinin bile ancak istilâ devrine ait bazi kı sımları gösterilirdi. Böyle olmakla beraber itiraf et- meli ki, bizim içimizde okumiya meraklı arkadaşlar mühim bir ke- miyet teşkil ediyordu. Halit Ziya- nm romanlarmı, Tevfik Fikretin giirlerini bulup buluşturur kendi - mize göre okumıya, anlamıya hat- tâ ezberlemiye kalkışırdık.. imdi aradan epeyce zaman- lar geçti. Bugünkü genç- liğe gıpta ile ve ibretle bakıyorum. Memleketin en iç köşelerine kadar her yanda modern mektepler Sira- lanmış duruyor. Bu mekteplerde musyyen ilim esaslarına göre tertip edilmiş programlar var, tedris işini kendine meslek yapmış öğretmen - ler bu muayyen programlara göre öğretim işini üzerlerine slmış ça- ışiyorlâr. Diğer taraftan mektep- lerimiz her yıl biraz daha çoğalı- yor, ve m5 âh uğe zili le temaşa ediyoruz. Evet bunlar hakikattir, bütün bu hakikatlerin yanında di- ğer bir hakikat daha var ki, oda son nesillerin memleketin kültür işlerinde göstermiş olduğu büyük terakkilere uygun bir ilerleme de- recesi göstermemekte olduğudur. Hele edebi zevkin günden güne azalmakta olmasına hayret etme * mek mümkün değildir . Acaba gençliğin kültürel bilgi - lere karşı bu alâkasızlığı nereden geliyor ve edebi zevkin bu gerileyi şinden mesul kimdir? Bu noktalar fakat Şaka maka derken Uzak Şarkta harp tam mânasile hüküm sürmi- ye başladı, Başlangıçta mazlüm va- ziyette bulunan, hattâ bir iki haf- ta evvel mağlüp gibi görünen Ja- ponlar şimdi Çinde mühim askeri kuvvetler tahşit etmiş bulunuyor- lar. Bir taraftan Japon donanma- sile hava kuvvetleri, diğer taraf. tan motörlü Japon kıtaları karşı - sında kalan Çinlilerin taraf taraf ricat etmekte olduğunu öğreniyo - ruz. Adet, gerçi harpte hatırı sa- yılır bir unsurdur amma muntazam silâhlı ve modern vasıtalı kuvvetler karşısında adedin kıymeti düşmek- te ve harbin neticesi Üzerine olan tesiri eksilmektedir. Bunun bize Bü yük Harpte daha zayıf Alman kuv- vetleri önünde bozulan milyonluk çar ordularının mağlübiyetleri de göstermişti. Japonyanm Çinde yapmıya baş- ladığı istilâ harbi - eğer yalnız ka- arsa « kalabalık Çinin kazanacağına inanmak için çok nikbin olmak lâ- zumdır, Bununla beraber bugün harbetmekte olan Çin kıtaatınm ge- rek sevkulceyş, gerek muharebe kabiliyeti, gerekse modern esliha- PAZARDAN PA Uzak Şark üzerinde niçin mürebbilerimiz ve mütefekkirlerimiz bizi tenvir et - miyorlar? Geçenlerde “TAN, © gazetesi gençlerin edebi yazılarına bir say- fa tahsis edeceğini bildirdi. Bazı he veskârlar da bu sayfa için yazılar gönderdiler, Fakat aradan bir aydan fazla bir zaman geçtiği halde bu yazılardan bir satır bile intişar etmedi. Gaze- tenin yazı işleri müdürüne bunun sebebini sordum, Muhterem direk- tör teessürle başını bükerek: «-— Yazıları gördünlz. İçinde tar Sike anan Ca Hakikaten “TAN, gazetesine gönderilen bu yazıların bazdarmı görmüş ve derin bir yeise düşmüş- tüm, Manzume yazmıya hevesli olan bu gençlerin çoğu henüz ve « zin ve kafiye kaidelerini bilmiyor- Jardı, Bir taraftan mekteplerimizdeki türkçe ve edebiyat derslerine alâ- kası olan bu bilgisizliğin diğer ta - raftan memleketin her köşesine ya yılmakta olan şilr ve edebiyat an- Upatisinden doğma bir ilgisizlik te- zahürü olduğunu kabul etmeliyiz. Yazan B. mii yı kullanış bilgileri, bundan 25 — 30 sene evvelkine nazaran kıyas ©- dilemiyecek kadar artmış olduğunu düşünürsek Japonyanm bu işin İ- çinden pek çabuk sıyrılıp çıkamı - yacağı neticesine varırız. Nitekim Japonyada da ayn! mü- lâhaza hüküm sürmekte olmalıdır ki, üç sene sonra Tokyoda yapıla- cak olan 1940 olimpiyatlarının 0- rada yapılması şimdiden şüpheye düşmüş ve kimse hâdisatın, bu mü- him spor tezahüirimü tertibe mü - saade edeceğini tahmine yanaşama- miştir. İspanyaya Gelince: Bu işin dahili safhast artık ikin- ci derecede bir ehemmiyet arzet- mektedir. Bütün dünya efkârı şim» di Akdenizde türeyen denizaltı ge- milerine karşı Nyon konferansında alman tedbirlerin tatbik! ameliyatı- AZARA dir, Milli kültürümüzün başımda mil NK edebiyatımıza bir yer vermiye mecburuz. Filvaki bu işe ilk terbi- ye kucağı olan aile ocağından baş- Jamak lâzımgelir. Amma ne yapa- Irm ki, bizde her iş olduğu gibi bu iş de mektebe düşüyor. Öyle sanıyorum ki, mektepleri - mizin türkçe ve edebiyat program- ları üzerinde biraz ciddice düşün - mek sırası gelmiş bulunmaktadır. Ben öyle mektepli gençlere te - sadüf ettim ki, her gün ağzımızda dolaşan en malüm kelimelere kar- şı bile bir yabancılık gösteriyorlar. ilimmiedelei kal gi ğ Saldik ça ani ve fikirleri » mizin ifadesi güçleşiyor ve bu güç- lük karşısında duyduklarımızı söy- lemekten yavaş yavas vaz geçiyo- ruz. İşte bizi şiire, edebiyata ve ni- hayet sanate karşı yabancılaşti - ran âmüllerin biri de budur. uu halde yeni nesle dilimizi öğretmek ve edebiyatı sev- dirmek için yapacak hiçbir işimiz la sürmez, Ondan sonra, Asliye hu - kuk mahkemesine müracaatla boşam- ma davasını ikame ederiz. İki taraf ta boşanmak istediğinden, birkaç ay zarfında davayıda neticelendiririz. Fakat, evvelâ, sulh teşebbüsü yapmak mecburidir. Yoksa, bosanma davası açılamaz. ——— yok mudur?.. Yıllardanberi genç - lere garp edebiyatını tanıtmak ve garp edebiyatmın mühim ve meş - hur eserlerini türkçeye çevirmek bahsi üzerinde durmaktayız. Fakat ami râ göz dikmiş bulunuyor. Bu konferans mukarreratma gö- re devletler, Akdenizin açık sula - rında denizaltı gemisi bulundurmi- yacaklar, fakat her devletin kara sularında da yabaheı denizaltı ge- mileri dolaşamıyacaktır. Bir türlü milliyeti söylenmiyen ve adına kor- san denilen meçhul denizaltı gemi- leri bu siki karakol karşısmda aca- ba yine tecavüzlerine devamda ce- Baret gösterebilecek mi? Bu suğlin cevabını bize hâdisat verecektir. Ancak şurasını gözönünde tutma- Uıyız ki, Nyon konferansı kararla- rına göre her rastgelinen denizaltı gemisi milliyetini bildirmiye mec- burdur. Bildirmezse imha edilecek- tir. Bu şedit kararm yegâne tered- dütlü tarafı bu konferansa iştirak etmemiş olan İtalya ve Almanyanın kendi denizaltı gemilerini bu ka- yıtlara bağl: tutup tutmıyacakları hususudur. Umalım ki; bu yüzden Akdeniz- de yeni ihtilâflar çıkmasın! Ispanya harbinin, bir Avrupa ih- tilâfı şekline girmesi ihtimali hiç- bir zaman bugünkü kadar artmış olmadığmı söyliyenlere mübalâğı ediyor dememeliyiz. “Boşanma veya ayrılma dava- sını ikame için evvelemirde has- mı sulh hâkimi huzuruna davet lâzımdır. Davet ettirmedikçe da- va mesmu olmaz.,, y Binaenaleyh, siz mahkemeye gide « ceksiniz. (Hattâ, karı kocanın vekil « ler vasıtasile bile temsili caiz değil « dir.) Hâkim size, neden boşanmak is. tediğinizi soracak, Alle yuvasını yık» mamanız için belki de nasihat bile e- decek. Siz hâkime vaziyeti anlattık - tan sonra, kocanızla artık beraber yaşıyamıyacağınız: söylersiniz. Bu İsmail Kemal Elbir İstanbul Barosunda avukat aradan seneler geçip gidiyor, he - nüz türkçeye garp edebiyatından birkaç satır bile nakletmek kabil olmadı, i Unutmamalı ki, bu iş yapılacak işlerin en önemlisi olduğu kadar en gücüdür. Alelâde bir tercüme ile garp edebiyatını gençliğe tanıtmış sayılamayız. Schakispear'i almancaya çevire nin Schiller ve fransızcaya tercü « me edenin de Alfreğ de Vigay ok duğunu hatırlıyalım. Türk gencine edebi kültür ver « mek için yapılması elzem olan bü. işi bütün dikkat ve itinamızı sar * federek yapar ve başarabilirsek 38 nat ve edebiyat nâmına büyük bir kazanç elde etmiş olacağız. ülâsa benim bildiğime göre sunatkârlık Türk milletinin. esas karakteridir. Türklerin her devirde vücuda getirdikleri sanat eserleri de bu iddiayı isbat eer. Fa kat milli rukun bu kudretini hare- kete getirmek için aile, mektep, & na, baba, öğretmen, muharrir... her şey ve herkes elbirliğile çalış » di malıdır. i Edebiyatımızın bugünkü durgun luğu kat'iyyen tabil değildir. Tabii olmıyan bu hâdisenin sebeplerini & rayıp ortadan kaldırmak ta vazife mizdir, Biz dehası ve eserleri ile asırla * rı ve mesafeleri aşacak Türk sa * natikârmı bekliyoruz. Bunun dâ mi H ruhtaki sanat kudretinin terbi - ye ve tenmiyesi ile mümkün ola cağına İnanıyoruz. z Şu halde terbiye mllesseseleri - miz, ve terbiye adamlarımız bu le meşgul olmayı vazifelerinin en. ön sırasına koymalıdırlar. Kuru tenkit neye yarar, işi po zitif bir yola dökerek gençlere 8 nati sevdirmek, onların ruhlarına senat aşkı aşılamak lâzımdır. B lediğimiz gün elbette gelecektir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: